bir demet hatıra

Son güncelleme: 23.08.2004 20:27
  • Bir Demet HatIra Eylül yapraklarının döküldüğü hazan mevsiminde, hüzünden buzlaşmış odamın içerisine kocaman bir nefes boşalıyor ansızın. "Vay be! Yıllar ne kadar da çabuk geçti" demeden alamıyor insan kendini. Ömür takviminden koparılan her bir yaprak, maziye doğru uçup gidiyor bir kuş misali. Hayal aynasından seyrediyorum bir zaman, yıllanmış ama hiç eskimeyen bir demet hatırayı... Önce derin bir nefes alıyor ve dalıyorum mavi perdeli pencerenin camından uzaklara, ta uzaklara. Yakınımda duran tek şey, bahçemde kendisiyle hasbihal ettiğim üç beş karanfil, bir de bahçe duvarının önünde sadık bir bekçi gibi duran asırlık çınar ağacı. Ama ben, gördüğümü değil, göremediğimi arıyorum. Yakınımda olanlara değil; "bugün yaşadığım en mutlu günüm, hayat benden yana" deyip de, düne doğru hızla uzaklaşan, eski, fakat eskimeyen hatıraların kanadına takılıyorum, uçarken gökyüzünde kırlangıçlar. Yıl 1979. Mevsim ilkbahar ve ömrün taze baharında çocukluk çağları. Her şey toz pembe, hayat daima bizden yanaydı. Kenar mahallenin afacan ama sevimli birkaç arkadaş çocuğuyduk. Ne kadar da mutluyduk küçücük dünyamızda. Oyunlarımız sade, giyimlerimiz sade, hayatımız sadeydi. Lâkin biz huzurluyduk. Büyüklerimize saygı, küçüklerimize sevgi diye bağırırdık her sabah okulumuzun bahçesinde. Ama nedense çabucak kırardık birbirimizi barışmak için bir daha. Küsmeler ve barışmalar, hayatın tadı tuzuydu sanki çocuksu benliğimizde. Hava, su ve toprak ne ise yaşantımızda, oyun, çocuk ve mutluluk formülürnüzdü rengârenk dünyamızda. Beyaz badanalı, küçük mescidimizin önü yemyeşil çayır-çimenlerle bezeliydi. Avlunun duvarlarından aşağıya doğru sarkan pembe gül ağaçlan, ayrı bir ahenk katıyordu çevreye.Rengi her zaman canlı, fakat sinsice yaklaşıp koparmadiğimiz sürece belli bir zaman hayatta kalırdı bu gonca güller. Paşa dedemiz ve Bülbül dedemiz de köyümüzün, ayrıca mescidimizin heybetli, hayatın çile yükünü yıllarca omuzlamış ve zamanın yorgun izleri nurlu yüzlerinde parıldayan saygın büyükleriydi. Bizim nazarımızda onlar dünyanın en iyi insanlarıydı. Birkaç arkadaş, mescidin yanına gül koparmaya gittiğimizde, daha güle uzanmadan kaçamak bakışlarla bizi yakalar ve "güle konmak isteyen bülbüllerim" latifesini yaparak birer pembe gül dağıtırdı Bülbül dedemiz bizlere. O anda coşku yüreklerimize sığmaz taşardı adeta. Hayat ne kadar da güzeldi, insanların, üzüntü dedikleri şey neydi acaba? Bizler cami avlusundaki güllerin bülbülleri olarak o günden bu güne bize gül dağıtan büyüğümüzü, "Bülbül dedemiz" diye yâd edegelmişiz. O günden bu güne, nice ilkbaharlar sonbahara döndü. Nice yeşil yapraklar hazan olup sarardı soldu. O yılların afacan çocukları zamanla hayatın kucağında ezildi, yoğruldu. Hepsi birer yaşam savaşçısı oldu. Kimi yuvadan uçup gitti, kimi de karnım doyurabilecek kadar bir yerlerde iş bulup yuva kurdu. Tabii ki yaşamak için kazanacak, kazanmak için çalışacak, çalışmak için de nefes alacağız. Ayrıca hayatın cilvesini de gözardı etmemek gerekir. Kimini ağlatır, kimini de güldürür. Hülasa her insandan birkaç hatıra bırakır mazinin kucağına. Sözün özüne bir bakın hele! Mutlu çocukluk yıllarında, delikanlı çağlarında, hatta yaprak dökümü zamanlarında bile süregelen şu çok nefesti dünya, son defa bir nefesle son bulacak. Bütün bu yaşananlardan geriye, dilden dile, gönülden gönüle akıp giden, bir demet hatıra kalacak...
#23.08.2004 20:17 0 0 0
  • derin bir nefes alıyor ve dalıyorum mavi perdeli pencerenin camından uzaklara, ta uzaklara


    Bütün bu yaşananlardan geriye, dilden dile, gönülden gönüle akıp giden, bir demet hatıra kalacak...


    cok güzel,
#23.08.2004 20:23 0 0 0
  • saol canımcım
#23.08.2004 20:24 0 0 0
  • cok kibar ve yakiniz bugün hanim efendi
#23.08.2004 20:26 0 0 0
  • ben hep öyleyimdir mersi
#23.08.2004 20:27 0 0 0