Ben Karadenizim
Gündüzümde
Yakar, kavurur
Gecemde
Üşütür, dondururum.
Fırtınalarımda
Yaklaşılmaz yanıma,
Dinginliğimde
Ayrılamazsın yanımdan.
Nereden nasıl gelir
Dalgam bilemezsin
Coşkundur nehirlerim
Sel olur akar denizlere.
Emek vermeden
Çözemezsin toprağımı.
Bilirsen değerimi
Mutluluğun dağlarında gezer
İncitirsen yüreğimi
Ovalarımda yok olursun..
[main-arkaplan-muzik]494[/main-arkaplan-muzik]
Gül (s.a.v) bu gece doğmuş, Yerleşmiş ümmetinin kalbine Ümmeti O'na aşık O ümmetine aşık Ümmeti bilir ki kainat bir tek onun için yaratılmış. Rabbim O'nun kokusunu güllere vermiş, Ümmeti O'nun kokusunu güller de bulmuş. Ümmeti yanar olmuş. Gül Sultanım diye diye.. Mevlit kandilimiz Tüm İslam Alemine Mübarek Olsun inşaAllah
Gidiyorum..Ama sen de susma öylece, bağır! İçinde kalmasın gözyaşların. Çünkü ben de biliyorum.. İçine akınca yaşlar daha bi alevlenir yüreğin.. Harflerin mürekkepte gizli kalır.. Kan ağlar benliğin!
Gidiyorum.. Ha sakın düşünme ki mutluyum! Ben çağlayan ırmaklar arasında harabeyim.. Kırdıklarıma karşılık paramparça yüreğim... Yüreğim çaresiz! Suskunluğuma bakma.. Arkam dönük ya sana o yüzden olsagerek göremedin feryadımı.. O yüzden 'dur' demedin!
Gidiyorum.. Sanma ki dudaklarımdan dökülen 'bitti' kelimesi su misali aktı ve bitti aşkım! Ben 'aşkım'ların anlamını yitirdiği bi yere gidiyorum.. Gözlerinden süzülen her damla yaş sele büründü bende.. Beni de sürükledi yüreğine!
Gidiyorum.. Bilmiyorum kuru mu dudakların ıslak gözlerine inat.. Bunca suskunluğun neyin cezası bilmiyorum.. Ama inan her adımda iki adım kalıyorum sana.. Her nefeste bitmek üzere yaşıyorum..
Gidiyorum.. İstemeden gidiyorum, bile bile! Pişmanlığa bir adım kaldı sevgili. Kapının eşiğindeyim.. Unutma istiyorum.. Her adımda bitişime inat, SENİ SEVİYORUM!....
Yoruldum; düşmekten, acımaktan, acıyan yerlerime sahte öpücükler kondurmaktan… yüreğim ateşe her düştüğünde onu avucuma alıp göğsüme bastırmaktan, onu yalanlarla avutmaktan yoruldum…
Kendime yalanlar söylemekten, sahte gülümsemelerimden yoruldum. Kaybettiğim her şeyi bir yerlerde bulurum diye umut etmekten, amaçsız yaşamaktan, neden yaşadığımı bilmeden nefes almaktan yoruldum.
Bir şeyleri beklemekten ama neyi beklediğimi hiçbir zaman bilmemekten yoruldum. Yabancılara kucak açmaktan, belki beklediğimdir diye umut etmekten ve hayal kırıklıklarımı taşımaktan yoruldum.
Korkularımdan yoruldum; geceyi sevmekten, yalnızlıkla dertleşmekten, kendime sarılmaktan, nefesimin duvarlara çarpıp bana geri dönmesinden, yaşadığım depremlerden, enkazlar altından çıkmaktan yoruldum.
Üstüme başıma bulaşan yalnızlığı sıyıramamaktan, korktuğumda kendime sarılmaktan her gördüğüm gözde tanıdık bir şeyler aramaktan yoruldum. Yanan bir mum ışığında gözyaşlarımı saklamaktan gözüme toz kaçmasından yoruldum.
Hayatıma girip çıkanların bıraktığı dağınıklığı toplamaktan, gidenlerin arkasından kesilen nefeslerimden, boğazıma düğümlenen hıçkırıklarımdan, ağlayamamaktan, “ben zaten tek başıma mutluyum.” demekten yoruldum.
Bir avuç rüzgarın peşine takılmaktan, bulunduğum bu çölden kurtulurum diye umut etmekten, buğulu camlar ardından olanı biteni izlemekten, yitik bir geleceği beklemekten, karanlık bir geçmişi sırtımda taşımaktan yoruldum.
Bir yudum mutluluğun kursağımda kalmasından, insanların söylediği yalanlardan utanmamasından, her defasında inanmaktan, inanıp acımaktan, sırtımı yasladığım ağaçların devrilmesinden yoruldum.
Hep koşmaktan, yağmur damlalarını biriktirmekten, eteklerimde kırmızı karlar taşımaktan, fırtınalara karşı durmaktan, bir dal aramaktan yoruldum. Karanlığıma yanacak bir ışık beklemekten, dipsiz kuyunun içinde uzanacak el beklemekten, çıkmazlara sürüklenmekten, labirentler içinde dolaşıp aynı yere tekrar çıkmaktan yoruldum.
Örümcek ağı misali ayağıma dolanan kaderimden, kara yazı yazılmış olan alnımdan, gölge gibi peşimi bırakmayan kötü talihimden kaçmaktan, bir köşeye sinip acılarımı sarmaktan, kolumun kanadımın tekrar tekrar kırılmasından yoruldum.
Karanlığın içinden kesik kesik gelen hıçkırıklarımdan, ellerimle bedenimi sarıp korkumun sinmesini beklemekten, kalbimdeki kramplardan………. Yoruldum