TASAVVUF DÜŞÜNCESİNDE MEVLANA YUNUS EMRE,HACI BEKTAŞI VELİ nin görüşlerinin incelenme

Son güncelleme: 19.04.2010 15:35
  • Mevlana'da tasavvuf telakkisi
    Mevlana'da tasavvuf anlayışı ve onun insanlara sunduğu mesaj; tembellik, işsizlik, ruhbanlık değildir. O, aksiyon, gayret, kazanma, çalışma ve sosyal hayatta aktif rol almayı öneriyor. Ruhbanlığı ve dünyayı terk etmeyi İslam'ın ruhuna aykırı kabul etmektedir. Ona göre, eğer sosyal hayat istenmeseydi, cuma namazı, cemaatle namaz, emr-i bil maruf ve nehyi anil münker neden ısrarla istensin.
    Bir şiirinde:
    "Kuş ona dedi ki: Ey efendi, bir kenara çekilmek iş değildir,
    Ahmed'in (s.a.v.) dininde rahiplik yoktur.
    O yüce Peygamber Efendimiz rahipliği yasaklamıştır.
    Boş yere bir kenara çekilmek bidattir.
    ..
    Mübarek ümmetin içinde, arasında ol.
    Hz. Muhammed'in sünnetini ihmal etme, ona sımsıkı sarıl."
    YUNUS EMRE VE TASAVVUF

    ...........
    Biz, kültüre önem veren bir cemaatiz. Tarihimizi çok seviyoruz, ecdâdımıza büyük hürmetimiz var... Ruhları şâd olsun, nur içinde yatsınlar... Çok büyük insanlarmış; hem mâneviyat alemleri bakımından, hem de kurdukları medeniyet bakımından... Dünyada eşine rastlanmamış olan, devamlı ve büyük bir medeniyet kurmuşlar. Çok zengin bir kültüre sahibiz. Bu kültür Amerika'da yok, Avrupa'da yok... Elhamdü lillâh, bu kültür bizde vardır. Bunu anlayan kimseleri de saygıyla selâmlıyorum. Kültüre önem veren başkanı da bu bakımdan tebrik ediyorum.

    Bir de İlim, Kültür ve Sanat Vakfı'mızın yanısıra, Hakyol Vakfı'mızın yanısıra, bir çok il ve ilçede Çevre ve Kültür Dernekleri kurduk. Çevreyi yeşillendirmek, düzenlemek, parklar bahçeler yapmak; o da bizim dinî bir görevimiz diye düşünüyoruz. İnşaallah Çeşme'ye de hizmet arzusundayız, böyle bir şeyi burada da sağlayacağız. Çevreyi bir de, tarihî çevre ve tarihin içine doğru uzayan mazimiz olarak görüyoruz. O kültürümüzü de bu arada tanıtmak için çalışmalar yapıyoruz.
    Çeşme'ye ilk geldiğim zaman, sanıyorum kalenin önünde, yanında arslan duran bir heykel görmüştüm. Sordum, "Kimin heykeli?" diye... Dediler ki, "Cezayirli Hasan Paşa'nın heykelidir." Yanında bir arslan gezdirirmiş. Böyle fino filân değil de... İnsanlar büyük olunca, her şeyleri farklı oluyor. Yanında arslan gezdirirmiş; bu beni duygulandırmıştı. Cezayirli Hasan Paşa'yı çok seviyorum. Çünkü, evliya olduğuna dair tarihi bir takım menkabeler yazılmış; onları biliyorum.
    O bakımdan, biz burada mimar kardeşimiz Necdet Bey'e ve diğer arkadaşlarımıza rica ettik; onlar çalıştılar, Cezayirli Hasan Paşa Çevre, Kültür ve Ahlâk Derneği'ni burada kurduk. Şu konferansımız, o derneğimizin bir aktivitesi olmuş oluyor aynı zamanda... Bu derneği size tavsiye ederim, üye olunuz, kültürel çalışmalara siz de gücünüzle destek veriniz.
    Şimdi Yunus Emre üzerinde bir konuşma yapacakken, sayın başkan, "Yunus Emre ve Tasavvuf olsun!" diye konuya bir çevre getirdi. Pekâla, o zaman tasavvufu biraz anlatıp, ondan sonra Yunus Emre'yi anlatmak mantıklı olacak. Çünkü tasavvuf, Yunus Emre'den önce vardı, gelişmişti. Yunus Emre, o muhitin içinde Yunus Emre oldu.
    Yunus Emre'yi anlamak için bilmemiz gereken pek çok mâlûmatın yanında, tasavvuf bilgisini de mutlaka bilmek lâzım!.. Tasavvufu bilmeden, bir kimsenin Yunus Emre'yi anlayabilmesi mümkün değildir. O bakımdan, sayın başkanın tasavvuf kelimesini de konferansın konusunun başına eklemesi isabetli oldu. O halde tasavvufu kısaca anlatarak, ondan sonra Yunus Emre'ye geçmek istiyorum.
    Bu ikisi --her birisi ayrı ayrı-- senelerce anlatılacak kadar malzeme verir bize... Çok geniş sahalar... Yunus üzerinde de çok çeşitli yönleriyle, seneler boyu sürecek konuşmalar yapabiliriz. Her şiiri bir konferans mevzuu olabilir. Tabii, biz burda o gül bahçesinden bir buket hazırlayıp, onu sunmuş olacağız.

    HÜNKÂR HACI BEKTAŞ VELİ'NİN TÜRK TASAVVUF HAYATINDAKİ
    YERİ VE TESİRLERİ
    Hacı Bektaş Velî'yi anlayabilmek için, Hoca Ahmed Yesevî'ye kadar uzanmakta fayda vardır. Hacı Bektaş Velî, Hoca Ahmed Yesevî'nin Kur'ân'dan aldığı feyizle ateşlediği, Türk insanının gönül dünyasının aydınlığını da beraberinde taşıyan ilim, irfân ve mâna meş'alesini Anadolu'da yeniden tutuşturmakla kalmamış; aynı zamanda asırlara uzanan ve parlaklığından hiçbir şey kaybetmeyen bir ışık kaynağı olmuştur. İlâhi takdir böyle olsa gerek.
    Hoca Ahmed Yesevî tarafından ana çizgileri belirlenen, Hacı Bektaş Velî tarafından geliştirilen ve daha sonra Bektaşilik olarak tarihteki yerini alan gönül seferberliğine dayalı Tasavvufî harekete; Türkçe'nin, Türk edebiyatının, Türk sanatının, çok şeyler borçlu olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek.
    Hacı Bektaş Velî, Türk kültürünün en önemli kişilerinden birisidir. O, Anadolu'nun İslâmlaşma ve Türkleşme sürecinde etkili olmuş; kalıcı izler bırakmıştır. Hacı Bektaş Velî'nin din anlayışını ve inanç sistemini ortaya koyabilmek için öncelikle, Onun yaşadığı ortamın birtakım özelliklerinin bilinmesi lâzımdır.
    Türk tarihinde 13. asır, Selçuklu Devletinin; siyâsi, ictimâî ve iktisâdî buhranların sonu gelmez tazyiki altında can çekiştiği, istikrarsız ve huzûrsuz bir devridir. Yine bu devirde vukû bulan Moğol istîlâsı, mutasavvıfların yorumuyla; dizlerinin dermanı kesilmiş, gözlerinin feri sönmüş İslâm dünyasında, Allah'ın yeni bir doğuş için insanların başına musallat ettiği, bir kahır ve celâl tecellisi olmuştur.
    İşte Hacı Bektaş Velî; bu çaresiz ve muztarib kitleleri engin sevgi, birlik, kardeşlik anlayışıyla İslâm tasavvufunun; zengin ve mûnis şevk ile îman potasında mayalayıp, yeniden doğuşu (halk-ı cedid'i) gerçekleştiren uluların, kahramanların ön saflarında yer alır.
    Hoca Ahmed Yesevî'nin Türkçe söylediği "Hikmetleri", kendi ifadesiyle "Mâna-i Kur'ân"dır. Hoca Ahmed Yesevî'nin günümüze kadar ulaşan "Hikmetleri"; dikkatlice incelendiğinde, onların Kur'ân'ın rûhunun Türk insanının gönül dünyasında mayalanması sonucu; şiir (nefes) kalıplarına dökülen özlü sözler, gönülden kopup gelen deyişler hemen fark edilmektedir. Hoca Ahmed Yesevî; İlmin, ilmiyle âmil olan âlimin üstünlüğünün farkındadır.
    Hacı Bektaş Velî, Kur'ân'da belirtilen îman esaslarına inandığını, âyetlerden deliller de göstererek tek tek belirtir.
    Din; insan için, insanın en iyi şekilde insanlığını gerçekleştirebilmesi için bir araçtır, şarttır. Din; dünya içindir, burada uygulanır ve âhireti kazandırır. Din denildiği zaman akla ilk gelen de, îman esasları olmaktadır. Hacı Bektaş Velî'nin; "Îmanın akıl üzere" olduğunu belirtmiş olması, onun İslâm'ın inceliklerini çok iyi bildiğinin bir kanıtıdır.
    Hacı Bektaş Velî'nin; üstün karakteri, geniş hoşgörüsü, keskin zekâsı, teşkilatçılığı, yöneticiliği, derin ilmi ile birleşince; Hacı Bektaş Velî'nin yerleşmiş olduğu Sulacakarahöyük'ün çehresi değişmiş ve mânevî bir potansiyel merkezi durumuna gelmiştir.
    Hacı Bektaş Velî; ilmi, irfânı, kişiliği ve engin hoşgörüsü ile kısa sürede pek çok dost edinmiş, düşmanların dahi takdirini kazanmıştır. Bu dostların sevgisi önce Sulucakarahöyük'ü aşmış, daha sonra da Anadolu sınırlarından taşarak, Rumeli'ye, Balkanlar'a ve Avrupa'ya ulaşmıştır.
    Hacı Bektaş Velî'nin; Îman büyüklüğü, ibâdet üstünlüğü, ilim, hoşgörü ve sevgi gibi konularda verdiği mesajlar, geçmişte olduğu gibi günümüze ve geleceğe de ışık tutacak açıklamalarıdır.
#14.08.2007 19:12 0 0 0
  • çok sağolun bende her yerde bunu arıyordum felsefe ödevimde..teşekkürler
#22.03.2009 15:51 0 0 0
  • saol ama cok kısa
#24.03.2009 19:44 0 0 0
  • çokk saol da bunun kaynağı ne kaynak ismi önemli de
#26.04.2009 09:58 0 0 0
  • çok saol işe yaradı kardeşş
#13.12.2009 12:52 0 0 0
  • saol ama yunus emre yok
#27.02.2010 19:06 0 0 0
  • Yinede Emege saygı :)
#14.03.2010 11:33 0 0 0
  • Tüm Arkadaslara İyi Çalısmalar Dilerim
#14.03.2010 11:35 0 0 0
  • harika, yazar yazmaz çıktı fakat fazla ama fazla kısa...ben de biraz da kişiler hakkın da bilgi topladım...yine de hazırlayanlara koca bir THANK YOU:)
#19.04.2010 15:35 0 0 0