akilles

akilles

Üye
14.01.2005
Uzman Onbaşı
4.681
Hakkında

  • Konu: GS2004
    Hatay'lıyım abi, kilis 4 saat ayrıca sürekli Mobilya göndeririz Kilis'e, müşterilerimiz var orada
#07.11.2006 00:54 2 0 0
  • Konu: GS2004
    Rekabet yaratıyorusun ya abi, Yani Sağlam bir GS lisin.Dolayısıyla bilen biriyle Fotbol sohbeti hoş oluyor.
#05.11.2006 15:55 2 0 0
  • Konu: GS2004
    Kilis Bize yakın güzel bir yer.Seni tanıdığım için mutluyum.Sayende Spordan zevk alıyoruz
#04.11.2006 14:09 2 0 0
  • Meslek kariyerini ABD'de sürdüren Türk doktor, gen değişiklikleriyle şişmanlığı geriletmeyi başardı ..

    OBEZİTEYE neden olan genleri bulan Türk doktor, bu kez de obezitenin yol açtığı hastalıkları geriletmeyi başardı. Hayvanlarda yaptıkları gen değişikliklerinden başarılı sonuç aldıklarını söyleyen Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil, "Kilo alan deneklerde diyabet ve kalp hastalıkları gelişmesini engelledik" dedi.

    ÇALIŞMANIN obeziteyi gerileterek deneklerin kilo almasını yavaşlattığını da söyleyen Hotamışlıgil, gen değişikliğinin hastalıklar üzerindeki etkilerini de açıkladı: En kolay gerileyen sorun kan şekeri oldu. Diyabet bir haftada, kalp damar hastalıkları iki ayda geriledi.
#02.07.2006 11:28 1 0 0
  • 18 yaşından küçük sakat çocuklara, kendilerine bakmakla yükümlü anne ve babalarının şartları dikkate alınarak muhtaç aylığı bağlanacak.

    noimage

    Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü Muhtaç Aylığı ve Vakıf İmaret Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, dünkü Resmi Gazete'de yayımlandı. Yönetmelikte muhtaç aylığı bağlanacakların, sosyal güvenlik kurum ve kuruluşlarından herhangi bir gelir veya aylık almaması, mahkeme kararı veya doğrudan doğruya kanunla bakıma alınmamış olması, herhangi bir gelire sahip olmaması, nafaka bağlanmaması veya bağlanma ihtimali olmaması, menkul ve gayrimenkulu olmaması, varsa bunlardan elde edeceği yıllık gelirleri toplamının aylık ortalamasının bağlanacak aylık miktarını geçmemesi, başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek şekilde sakat, ama ve işsiz olması gibi şartları taşıması gerekiyor. "65 Yaşını Doldurmuş, Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun" gereğince, aylık alanlar da vakıf imaretlerinden yararlanabilecekler. Yapılan değişiklikle, 65 yaşından büyük olan muhtaçlara da aylık bağlanabilecek.
#02.07.2006 11:21 1 0 0
#19.10.2005 19:20 1 0 0
#17.10.2005 22:19 1 0 0
  • Vatandaşlar Ramazan'da kan verme konusunda endişeli.. Peki kan vermek orucu bozar mı?

    Kızılay Kayseri Sadiye Nuhoğlu Kan Merkezi Müdürü Dr. Adem Tatar, orucu bozmamasına rağmen ramazan ayında kan veren sayısının 4'te 1'e kadar düştüğünü söyledi. Ramazanda da kan bağışına ihtiyaç duyulduğunu söyleyen Dr. Tatar, "Ramazanda kan verme konusunda endişesi olanlar iftardan sonra kan verebilir'' dedi.

    Kan vermenin hem sağlık hem de insani yönden faydaları olduğunu söyleyen Dr. Tatar, "Kan verenlerin kemik iliğindeki kan hücrelerinin yenilenmesi hızlanır. Kısa zamanlı olarak kolesterolün ve yüksek tansiyonun düşmesi sağlanır. Kan vermenin insani boyutu daha önemlidir. Ölmek üzere bir insanı veya yaşamı kararmak üzere olan birisine hayat veriyorsunuz. Sizin kanınızla bir insan yeniden hayata dönüyor'' dedi.

    Ramazanda kan vermenin oruca herhangi bir zararı olmamasına rağmen insanların kan vermediğini belirten Dr. Tatar, şöyle devam etti.

    "Ramazanda kan verenlerin sayısı diğer aylara göre dörtte bire düşüyor. Kan veren az olduğu için kan ihtiyacı daha da artıyor. Vatandaşlardan Ramazanda da kan vermelerini istiyoruz. Kan vermek isteyenler, oruçlu oldukları için sağlıklarından endişe ederlerse, günün erken saatlerinde veya iftardan sonra kan merkezlerine gelerek verebilirler. Türkiye'deki bütün kan merkezleri 7 gün 24 saat açıktır.''

    MÜFTÜ YARDIMCISI: ORUCU BOZMAZ

    Kayseri Müftü Yardımcısı Mustafa Güraslan da kan vermenin oruca herhangi bir zararı olmadığını söyledi. Müftü Yardımcısı Güraslan, oruçlu iken kan verenlerin dinlenmelerini ve hafif işlerle uğraşmasını önerdi.
#07.10.2005 12:53 1 0 0
  • noimage

    Sigarayla oruç açılması ve tam doymadan peşi peşine yakılan sigaralar kalp krizini tetikliyor.

    Vücudun gıda beklerken aniden nikotinle karşı karşıya kalmasının kalp krizi riskini 10 kat artırdığını ifade eden uzmanlar, mutlaka sigara içilecekse bunun iftardan 1 saat sonra yapılması gerektiğini belirtiyor. Tiryakilerin özellikle iftarda daha karınlarını doyurmadan hemen sigaraya sarıldığına dikkat çeken kalp uzmanları, bu durumun kalp krizlerine ve ani ölümlere yol açtığını ifade ediyor.

    Ünlü kalp cerrahı Bingür Sönmez, iftar saatinde henüz yemeğe başlamışken ardı ardına içilen sigaranın kalp için büyük tehlike oluşturduğunu belirtiyor. Bütün gün sigara içmeyen bir kişinin ardı ardına 4-5 sigara içmesi durumunda kalp krizi geçirebileceğini söyleyen Prof. Dr. Bingür Sönmez, Ramazan ayında bu tür vakalarla daha sık karşılaştıklarını dile getiriyor. Özellikle oruç tutan tiryakilerin iftar saatinde daha tam doymadan sigaraya yüklendiğini ya da orucu sigarayla açtığını aktaran Sönmez, bu durumun kalp için son derece zararlı olduğunu belirtiyor.

    İftarda sürekli içilen sigaraların gıda bekleyen vücudu nikotine boğduğunu anlatan Sigarayla Savaşanlar Vakfı Başkanı Ubeyd Korbey, "Birkaç lokmadan sonra hemen sigara yakılıyor ve art arda birkaç adet içiliyor. Vücutta hücreler gıda beklerken birden nikotin başta olmak üzere zehir yoğunluğu ile karşı karşıya kalıyor. Bu durumda kan pıhtılaşıyor ve kalp krizi riski artıyor." ifadelerini kullanıyor. Fatih Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Aydın Karanfil de iftarın hemen ardından üst üste içilen sigaraların özellikle kalp hastalığı bulunan insanlarda kalp krizi riskini artırdığına dikkat çekiyor.
#07.10.2005 12:43 1 0 0
  • noimage



    Diyarbakır'da iftar yemeği alabilmek için sahurda sıraya giriyorlar.

    Diyarbakır'da yoksullar, aşevinin dağıttığı iftar yemeğinden alabilmek için sahurda sıraya giriyor.

    Sabah ezanıyla başlayan yemek kuyruğu, güneşin ilk ışıklarıyla uzuyor. Sırada bekleyenlerin çoğunu kadınlar ve önlüklü öğrenciler oluşturuyor. Aşevinde yemek öncelikle Kızılay ya da muhtarlıktan alınan 'yoksulluk belgesi' sahiplerine veriliyor. Sahur vaktinde sıraya girenlerle 07.00 ile 08.00 arası ellerinde belgeyle yemek almaya gelenler arasında 'yemeği kim önce alacak' tartışması yaşanıyor. Eşi spastik engelli kendisi ise anemi hastası olan Nizam Kaya (65), 13 saat sonra yiyeceği yemeği almak için sahurdan sonra sıraya girdiğini söylüyor. Hatun Gül ise kocasını kaybettiği için yemeğe ihtiyaç duyduğunu anlatıyor.
#07.10.2005 12:33 1 0 0
  • noimage

    İngiliz bilimadamlarına göre, erkeklerin ömürleri kadınlardan daha kısa&

    Erkeğin ömrü neden kısa?

    Uzmanlara göre; bunun en önemli nedenlerinden biri erkeğin sosyal anlamda gücünü sürekli ispat etmek istemesi. Bunun sonucunda strese giren erkeğin kalbi yoruluyor ve bu da beraberinde ölümlere neden olabiliyor. Ayrıca hormonları gereği kadınlardan daha fazla cinselliği düşünen ve seks yapan erkeklere bu durum ciddi zararlar veriyor. Ayrıca erkeklik hormonu onların kadınlardan daha çok risk almasına, yaşamı hızlı yaşamasına ve sağlığından çok eğlenmeyi önemsemesine neden oluyor. Ve tüm bu nedenler birleşince de erkeğin ömrü kadından kısa oluyor..
    Bu son günlerimizde siz kadınlar biz erkeklere iyi davranın
#02.10.2005 09:31 1 0 0
  • noimage

    Fazla Kilosu olupta veremeyenlere müjdeli haber..

    İstanbul ile birlikte Antalya'da da uygulanmaya başlanan, ''gastrik by-pass'' yöntemiyle, şişman hastaların mideleri bir küçük fincan boyutuna indirilerek, midenin yüzde 90'ı devre dışı bırakılıyor. Bu yöntemle, aşırı kilolu bir hasta kısa sürede ideal kiloya ulaşabiliyor.

    Akdeniz Üniversitesi (A.Ü) Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Meral Gültekin yaptığı yazılı açıklamada, aşırı şişmanlığın, diyabetten, hipertansiyona, kalp hastalığından solunum sıkıntısına kadar bir çok sağlık sorununa yol açtığını bildirdi. Aşırı kilolardan kurtulmanın en etkin yolunun ameliyat olduğunu ifade eden Prof. Dr. Gültekin, geçen yıl dünyada 146 bin kişiye zayıflama ameliyatı uygulandığını bildirdi.

    Aşırı şişmanların ameliyatla zayıflatılmasında en sık kullanılan yöntemin gastrik by-pass ve ayarlanabilir mide bandı takılması olduğunu belirten Gültekin, gastrik by-pass yönteminde, midenin kesilerek küçük bir fincan boyutuna getirildiğini, sindirim sisteminin (ince bağırsaklar) bir kısmının da devre dışı bırakıldığını kaydetti. Gastrik by-pass yönteminde başarı oranının yüzde 90 olduğuna değinen Gültekin, ayarlanabilir mide bandında da yüzde 65 ile 80 oranında başarı sağlanabildiğini vurguladı.

    Prof. Dr. Meral Gültekin, her iki ameliyatın da Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'nde başarıyla uygulanabildiğini açıkladı.
#01.10.2005 14:55 1 0 0
  • Japon bilimadamlarının geliştirdiği alet sayesinde artık felçliler de konuşabilecek.
    Geliştirilen bu mucizevi alet sayesinde felçli hastalar çevreleriyle iletişim kurarak dertlerini anlatabilecek ve bu onlara bakan yakınlarının da hayatını kolaylaştıracak.

    "Kokoro-gatari" (düşünceyle konuşma) adı verilen bu cihaz, Japon elektronik devi Hitachi, Excel şirketi ve Japonya Amyotrofik Lateral Skleroz Hastaları Derneği'nin işbirliğiyle geliştirildi.

    Kan Akışını Ölçüyor
    Konuşamayan, gözlerini dahi kırpamayan, ancak normal şekilde düşünmeye devam eden felçli hastaların kullanabileceği cihaz, beyindeki kan akışını ölçerek çalışıyor. Hastanın başına yerleştirilen özel bir bant, beyindeki kan akış hızını ölçüyor. Eğer, hasta "Evet" demek isterse örneğin kafadan bir hesap yapıyor veya zihninden bir şarkı söylüyor. Böylece beynin ön lobuna fazladan giden kan, cihaz tarafından ölçülmüş oluyor.
    Büyük Kolaylık
    Hasta, "Hayır" demek istediğinde ise kanın geri akışını sağlamak için rahatlaması ve sakinleşmesi gerekiyor. Felçlilere büyük kolaylık sağlayacak cihaz, denemeleri sırasında 36 saniyede yüzde 80 doğruluk oranına ulaştı. "Düşünceyle konuşma cihazı" Japonya'da yıl sonuna doğru 3 bin 470 eurodan satışa sunulacak.
#29.09.2005 21:14 1 0 0
  • noimage

    Müjdeyi bu alanda otorite sayılan ünlü bilim kadını Prof. Nubia Munoz verdi

    300 Milyon Kadına Umut Işığı
    PROF. Munoz, kansere yakalanan kadınlar için memeden sonra ikinci ölüm nedeni olan rahim ağzı kanserine karşı aşıyı, ABD'li ilaç firması Merc Sharp&Dohme'nin geliştirdiğini belirtti. Bu hastalığa Human Popilloma adlı virüsün yol açtığını vurguladı. Şu anda dünya genelinde 300 milyon kadında bu virüsün yol açtığı rahim enfeksiyonuna rastlandığını ve her iki vakadan birinin ölümle sonuçlandığını kaydetti.

    8 Yıllık Çabada Mutlu Son
    Nubia Munoz, aşının bu virüse karşı geliştirildiğini bildirdi ve şu bilgiyi verdi: 'Çalışmalar 8 yıl önce başladı. Birinci aşamada bin, ikinci aşamada da farklı bin kadın üzerinde çalışıldı. Virüse karşı antikor üreten aşı şimdi 30 ülkede 20 bin kadında deneniyor. Alınan sonuçlar çok olumlu. Vücuttaki enfeksiyonu yüzde 94 oranında, lezyonları da yüzde 100 önlüyor. Gelecek yıl piyasaya sürülecek.'
#28.09.2005 09:00 1 0 0
  • noimage

    Amerikan Tıp Derneği'nin (JAMA) yayın organında çıkan makalede ıspanak, havuç, brokoli ve meyvelerde bulunan bitkisel hormonların (fitoöstrojenler) anti-kanserojen özelliğe sahip olduğu kaydedildi.

    Houston'daki Teksas Üniversitesi uzmanları, fitoöstrojenlerle tedavinin kanser hücrelerine karşı koruyucu etki sağladığını, ancak beslenme düzeniyle akciğer kanseri arasındaki ilişkinin şimdiye kadar yeterince araştırılmamış olduğunu belirttiler. Uzmanlardan Matthew Schabath, "Araştırmamız, akciğer kanseri hastalarının, sağlıklı insanlardan daha az fitoöstrojen tükettiğini gösterdi" dedi.

    Araştırmanın, benzer hayat tarzı süren 1674 hasta ile 1735 sağlıklı insan arasında, 1995 ile 2003 yılları arasında yürütüldüğü kaydedildi.

    Araştırmacılar, bu sonucun daha geniş kapsamlı çalışmalarla desteklenmesi gerektiğini belirttiler.

    Bu arada akciğer kanserine sebep olan SİGARA'yı da unutmayalımm!!
#28.09.2005 08:56 1 0 0
  • noimage

    Uzmanlar şeker hastalarının ayağında çıkan küçük-büyük her türlü çatlağın, geç fark edildiği ve zor iyileştiği için büyük bir tehlike taşıdığını söyledi. İşte ayrıntılar:

    İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muzaffer Altındaş, şeker hastasının ayağında çıkan küçük-büyük her yaranın, geç fark edildiği ve zor iyileştiği için büyük bir tehlike taşıdığını söyledi.

    Altındaş, yaraların, dokuyla oynama sanatı olduğu için, plastik cerrahinin işi olduğunu, sadece pansuman yaparak yara iyileşmesinin zor bir yol olduğunu belirtti.

    Son 30 yılda yara iyileşmesi konusunda büyük gelişmeler yaşandığını ifade eden Altındaş, "Bugünkü pansumanlara biyolojik pansumanlar deniyor. Yarayı nemli tutan emici pansumanlarla önce yaranın kötüye gidişini durduruyoruz sonra da canlanması için uygun ortam hazırlıyoruz. Deri nakli yöntemiyle yarayı kısa sürede kapatma şansımız da var" dedi.

    Bu yöntemler sayesinde iyileşmeyen ve kangrene dönüşen yaraların önüne geçtiklerini dile getiren Altındaş, kan dolaşımı az olduğu için iyileşmesi en zor yaraların şeker hastalarında çıktığına dikkati çekti. Altındaş, "Diyabet hastasının ayağındaki çatlak, ölümle bile sonlanabilir. İyileşmesi zordur. Şeker hastasının ayağında çıkan her yara potansiyel olarak büyük bir tehlike taşır. Topuktaki çatlaktan mikrobun girmesi sonucu ağır bir enfeksiyon oluşabilir. Daha sonraki günlerde iyi pansuman yapılmaması nedeniyle enfeksiyon tüm ayağı sarabilir. Diyabetli hasta, ayağında küçük bir çatlak varsa hemen doktora gitmeli, her gün ayak kontrolü yapmalıdır. Çünkü erken dönemde alınan küçük önlemlerle büyük bir felaketin önüne geçebiliriz"dedi.

    Şeker hastalarında damar ve sinir bozukluğunun en çok etkilediği organın ayak olduğunu dile getiren Altındaş, kan gitmediği için kişinin diz kapağından alt tarafının çoğu zaman uyuşuk olduğunu, yarayı fark edene kadar ayağını kaybeden çok sayıda hasta olduğunu ifade etti.

    Hastanın her gün ayna yardımıyla parmak aralarını, topuğunu ve tüm ayağını kontrol etmesi gerektiğini belirten Altındaş, şöyle devam etti:

    "Ayakta şişkinlik, deformasyon, su toplanması, kan oturması, çatlak, nasır, tırnak batması olabilir. Böyle bir durum görüldüğünde hemen doktora başvurulmalıdır. Bunları önlemek için de her gün yıkanıp kurulanan ayağın ayağın kremlerle bakımı yapılmalıdır. Yeni ayakkabı herkesin ayağına zarar verebilir, ancak şeker hastası yeni aldığı ayakkabıyı bir günde 2 saatten fazla ayağında taşımamalıdır. Ayaktaki yaraların yüzde 75'i parmakların bulunduğu ön tarafta, 25'i ise ayağın orta ve arka kısmında oluşur."
#28.09.2005 08:50 1 0 0
  • noimage

    Kauçuk emzik ve biberon uçlarının bebek tükürüğüyle teması sonucu ortaya çıkan kanserojen madde, Sağlık Bakanlığı'nı harekete geçirdi. Bakanlık, 'NNitrosamin' adı verilen bu maddenin analiz yöntemleri ve maksimum miktarını bir tebliğle il müdürlüklerine gönderdi. Bakanlık, piyasadan topladığı emzik ve biberon başlıklarını bebek tükürük çözeltilerinde analize tabi tutacak. AB'ye uyum kapsamında hazırlanan tebliğe göre bakanlık, numunelerde toplam N-nitrosamin miktarının kilogramda 0.01 mg'ın üzerine çıkmamasını istedi. Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürü İsmail Demirtaş, "Bu konu AB'nin de yeni yeni önem verdiği bir konu. Piyasadan örnekler toplayacağız, ihbarları dikkate alacağız ve üretim için başvuran şirketlerden de bu konuda yapılmış test sonuçlarını isteyeceğiz" dedi. Kauçuk, biberon emziği haline gelirken pek çok kimyasal işlemden geçiyor. Standarda uygun üretildiğinde sorun çıkmıyor, ancak piyasada resmi ithalat ve üretim izinli yerli firmalar yanında kaçak girişler ve standart dışı üretim var. Anneler, emzik ve biberon başlığında bebeğe zarar veren bu tehditlerden haberdar olmadığı için tanesi 3 milyona da 7 milyona da emzik var. İşte Sağlık Bakanlığı'nın tebliği, denetimlerin yaygınlaştırılmasını ve üretim izinlerinde firmalardan 'N-nitrosamine' analizlerinin istenmesini gündeme getiriyor.
#28.09.2005 08:43 1 0 0
  • noimage
    Yapılan bir araştırma ile erkeklerin daha kolay kilo verebildiği gözlendi.

    LONDRA - Slimming World Magazin'in yaptığı bir araştırmaya göre; erkeklerin % 91'i, 12 hafta içinde vücut ağırlıklarının % 5'ini kaybedebiliyor. Aynı araştırmaya katlılan kadınların ise sadece % 53'ü aynı derecede kilo kaybedebildi.

    Aynı araştırmada 12 hafta sonra erkekler ortalama 11.75 kg verirken, kadınlar için bu 7.5 kg'da kaldı.

    Genelde halkın gözünde kadınlar daha iyi zayflıyor gibi görünse de bu aslında erkeklerin kadınlar kadar zayıflama derdinde olmamasından kaynaklanıyor.

    Zayıflama klübü üyesi 125 erkek üzerinde yapıyan araştırmada, 12 hafta içinde erekelerin % 91'inin vücut ağırlığının % 5'ini, 24 hafta içinde ise % 69'unun vücut ağırlığının % 10'unu, kalan % 31'inin ise % 5'ini kaybettiği gözlendi.

    Toplumda zayıflamanın kadınlar için düşünüldüğünü söyleyen klübün doktoru Jacquie Lavin, "erkekler zayıflamak için pratik çözümler arıyor. Hem yemek hem de yazıflamak istiyorlar" dedi.

    Bu araştırma erkelerin zayıflama konusunda kadınlardan daha şanslı olduğunu gösterse de, rejim yapmak toplumun gözünde hala kadınlar için daha uygun görülüyor...
#26.09.2005 08:56 1 0 0
  • Bilimadamları, hayvandan insana organ naklinin çok yakında gerçek olabileceğini öne sürdüler.

    DUBLİN - Londra'daki Imperial College'dan doktor Anthony Warrens, İrlanda'nın başkenti Dublin'deki bir konferansta yaptığı konuşmada, "Vücudun organı kabul etmemesi gibi olası bağışıklık sorunlarının büyük kısmının çok yakında çözülebileceğini ve bunun da bir türden diğerine organ nakli sürecinin çok yakında gerçekleşebileceği anlamına geleceğini" ifade etti.

    Warrens, her bağışlanan organa 5 kişinin ihtiyaç duyduğunun altınıçizerek, farklı türler arasında organ naklinin en iyi çözüm olacağınındüşünüldüğünü kaydetti.

    Domuzlar, insanlarla yaklaşık aynı büyüklükte organlara ve benzer fizyolojiye sahip oldukları için organ naklinde muhtemel kaynak görülüyor. Bilimadamları, bunun için, insanlarda bağışıklık sistemine uygunluk gösterebilecek domuzları genetik yolla üretmeye çalışıyor.

    Bilimadamları ayrıca, domuzlarda bulunan bazı virüslerin insanlarageçip geçmeyeceğini ya da bu virüslerin mutasyona uğrayıp yeni hastalıklara yol açıp açmayacağını bilmiyorlar.

    "Bunun, hayvandan insana organ naklinde başlıca endişe olduğunu"da bildiren Warrens, ancak bu sorunun üstesinden gelinmesi için hayvandan insana organ nakli gibi iyi bir nedenleri bulunduğunu ifade etti. Warrens, bir bilimadamının, bu konuda klinik deneylere başlama noktasına geldiğini de belirtti.

    Ancak birçok bilimadamı, bu tür tehlikelerin üstesinden gelene kadar hayvandan insana organ naklinde moratoryum ilan edilmesi çağrısında bulunuyor.
#18.09.2005 11:38 1 0 0