istemem aşk beni bulacaksa
karanlık gecelerim son bulacaksa
senden başka biryar benim olcaksa
bahtımın kaderi son bulacaksa
sen ey son güzel, nedenim olurmusun...
martılar sensizde gülecekse
bakmaya doyamadığım, içlendiğim mevsimler
sonum olacaksa,
senden başka bir yarda seveceksem
sen ey ölüm, nedenim olurmusun...
aşkımız mı yetmedi yoksa sen mi küsüverdin
bizi sarhoş eden ümitlermiydi
yoksa sen mi araverdin
hangimiz suçlu değil ki
yada hangimiz sevmedik ki ?
bana aşksız günler için
sen ey bahtı güzel, nedenim olurmusun...
gizlediğin ümitler yare varamadıysa
yada yaren izleyipte ümitlere varamadıysa
gözlerini al
sözlerini al
yüreğini al gel,
eğer bir nedenim olmalıysa,
söylesene sevdiğim nedenim olurmusun ?
uzaklara gitsem
dağların ardına
kimsenin beni bulamıyacağı
hiç bir insan elinin deymediği bir yer bulsam olmaz mı
olur elbet neden olmasın
ama sen,
seni unutamam ki...
bir dilim ekmek
bir yudum su
birde sen ol isterim yanımda
ama olmaz ki, sen gelmezsin ki...
son sözüm
son yudumum
son sigaram ol isterim dudaklarımın arasında,
hiç birimi olamadın
ozaman gel baş ağrım ol derim
ama olmaz ki, sen beni duymazsın ki...
biliyorum
unutamıycam seni
ağır ağır solacak resimler
odamdaki kokun çıkmak istemiycek dışarı
sabahlar olsun istemiycem
akşamdan kalma sensizliklerle baş edemiycem
hatrıma düşücek gamzelerin
biliyorum seni unutamıycam...
ışığım ol
gözyaşım ol
benim ol
hiç birimi olamadın
gel ozaman sonum ol derim,
ama olmaz ki , sen beni görmezsin ki....
çömeldiğimi görenler dileniyor sanacaklar belkide
belkide senin yüzünden martılara küseceğim
kaldırım taşları , gece lambaları
belkide tek dostum kalacak yastığımdaki çukur...
içimi ısıtan güneş ol
saçlarıma düşen ak ol
gözlerimin feri ol,
hiç birimi olamadın
ozaman gel ben ol...
ama olmazki, sen kendinden başkasını sevemezsin ki...
bütün yollar kapalı
ne garip, bütün açtığım kapılarda yine sen varsın
senden başkasınıda yakıştıramıyorum kendime
kafamı hangi yöne çevirsem, sen
elimle kimi işaret etsem, yine sen
sanki güneş doğmuyorda sen doğuyormuşsun gibi
ay değilde denize sarkan senmişsin gibi geliyor,
mevsimler değişiyor üstelik
yağmur yağıyor İstanbulun en ücra köşelerine
[u]ne garip yine sen kokuyor caddeler,[/u]
yüzün düşüyor gözlerime
göz yaşlarım öylecene ağır geliyor kirpiklerime
yanaklarımdan süzülüyor hislerim
[u]ne garip yine adından başka hiç birşey telaffuz edemiyorum,[/u]
bütün yollar kapalı üstelik senden başka
çıkmak istediğim bir yer ulaşmak istediğim bir noktada yok
[u]tekin değil kalbin biliyorum ama anla işte
senden başkasını yakıştıramıyorum kendime[/u]
üstelik senin çıkmadığın falları kapıyor,
seni görmediğim rüyalarımı hayra yormuyorum
vesvese ediyorum belkide
belkide delirdim
ama anla işte
seni seviyorum...
pardon bakışlarınızı başka bir yöne
çevirmeniz mümkünmü acaba,
intihar etmekte zorlanıyorum,
evet siz bayım size söylüyorum...
pardon ellerinize bakabilirmiyim
daha önceleri yardım istemiş olabilirmiyim sizden,
acaba beni sevdiğinizi söylemiş olabilirmisiniz,
evet siz bayım size söylüyorum...
pardon takvim yapraklarını yakmanız
mümkünmü acaba, her yaprak sizli bir
hatıra gibi geliyor bana,
evet siz bayım size söylüyorum...
pardon acaba ışıkları kapayıp
mumları söndürdükten sonra,
istanbul'u üzerime örte bilirmisiniz,
evet siz bayım size söylüyorum...
pardon bayım bu gözler
her bakışı yalan
her pınarı aşk damlayan,
pardon bayım sizi sevebilirmiyim,
evet siz bayım size söylüyorum...
Beni hatırlamak istemediğin kadar seviyorsun
ne zaman unutmaya kalksan
istanbul gelecek aklına
kirpiklerine ben takılacağım adımı anmaya kalkıştığında,
sol yanın lal kesecek
boğazın düğümlenecek
ve beni unutamayacaksın küçüğüm...
Dudaklarının hemen yanına koğuşlanmış
senin için aşkı dileyen bu kalbi unutamayacaksın,
pembe bir kağıtla başlayıp
siyah bir kalemle biten sevgi sözcüklerim gelecek aklına
belki eskisi gibi yine gözlerin parıldıyacak
belki de gözlerin inkar edecek bu yakarışları,
papatyalardan taç yapan o adamı
unuttum diyeceksin ama
beni unutamayacaksın küçüğüm...
Belki yağmurlar kıskanacak göz yaşlarını
rüzgarlar yetişemeyecek belkide saçlarına
gözlerinin feri ile aydınlanacak bir mevsim
[u]hatta bir başkasını seveceksin belkide[/u]
ama beni unutamayacaksın küçüğüm...
korkardık dudaklarımızdan dökülecek sözlerden
intihar sözü nezaman geçse,
uzun zamandır hasretmiş gibi kavuşu verirdi birbirine dudaklar
korkardık geceyi incitmekten
onun için hiç açmazdık ışıkları
sessiz sedasız irkilirdi bakışlarımız
korkardık yalan söylemekten
ve sadece bunun için kavuşurdu dudaklarımız
iki lafın belini kırmak zor gelirdi belkide,
korkardı tüm sabahçı kahveleri
ne zaman bir araya gelsek, korkardı tüm şehir...
sıcaklığımız birleşirde güneşe ihtiyaç kalmaz diye,
korkar yanaşamazdı güneş...
göz yaşlarımız birleşirde bulutlara ihtiyaç kalmaz diye,
korkar tedirgin bir şekilde serpilirdi yağmur...
biz baharı incitmekten korkardık, bunun içindi hep sonbaharlara kalışımız,
biz iki ayrı kıyıdandık ne zaman bir araya gelsek boğaz sallanır sanar korkardık,
aslında ikimiz birer korkaktan başka bir şey değildik,
ilerde birleşemeyizde nefret ederiz diye dünyadan
birbirine açılamayan iki korkak aşktan başka bir şey değildik...
korkardı tüm sabahçı kahveleri
ne zaman bir araya gelsek, korkardı tüm şehir
herkes bizden biz,
ayrılmaktan korkardık...
firar edesi gelir gözlerimin feri
daha çay demine kavuşmadan
intihar etmek ister birbirini seven yürekler
ama bir türlü beceremez titreyen eller,
mavzer yatağı bile gizleyemez korkuları
ölüm sessizliği sarar dört bir yanı
kimseye anlatılamaz karşılıklı hisler,
yasaktır bakışmalar
yasaklıdır dudakların kavuşması
zorla unutulması istenen daha önce bir ömür verilen
isimler asılı kalır dudaklarda,
aşkım , ömrüm gibi şimdilerde kılişeleşmiş sözcükler
hiç bir anlam ifade etmez...
aşk uzaktadır artık
sevda ise az önce kendini asmıştır,
ayrılan sadece isimler değildir
yürekler , sözcükler
satır arasında kalmış söylenememiş şarkılar
hepsi ama hepsi bir anda ayrılırlar
göz yaşları hiç olmadığı kadar heveslidir artık
birbir değil hep birlikte hucum ederler toprağa,
gamzeden eser kalmamış
gülücükler ise saklanmıştır bir köşeye,
gitmek zor gelir
kalmaksa ölüm gibidir
bunun için yaşanmamıltır bu aşk
en yaldızlı kelimelerle bir ayrılık şiiri yazılır
göz yaşları biter
gözlerde alışır bu yokluğa...
yürekte bir burukluk kalır
saçlar taranır
en güzel kıyafetler seçilir kışlıkların arasından
kapı açılır, kenardan masum bir gamze kondurulur
dudakların kenarına...
gün tekrardan başlamıştır
en iyi ihtimalle yolda karşılaşır bedenler
yalandanda olsa mutluluk takınır dudaklar
kısa ama öz bir selamlama merasiminden sonra
tenler yine ayrılır
hayat yine her zaman ki gibi olmasada
bir şekilde yine devam eder...yalnızlığa doğru...
yine aynı yerdeyim
hani sen annenlere gidince
koşarak gittiğim
arkadaşların eve zar zor bıraktığı taksimdeki yerdeyim,
ne kadar da güzelmiş şimdi düşününce bana olan küskünlüklerin
beni bir çocuk gibi azarlamaların...
eskiden fırsatını bulunca kaçardım meyhanelere
iki tek atar, şarkılar söyler
bakardım keyfime
şimdi ise
hiç çıkmaz oldum
eve bile gitmek istemiyorum
sen yoksun ki
evimizde kokun yok ki...
rakı, balık, roka
ne de severim bilirsin
bir de üzerine aşk döktün mü değmeyin keyfime
her şeyi unutur gözlerine dalardım
ama şimdilerde pek etkisi kalmadı
unutamıyorum bir türlü gidişini
unutamıyorum işte...
hatırlar mısın bilmem
hani tavlada hep yenerdim seni
sen de sinirlenir içerden bir fincan kapıp
bunlarla da yen de görelim bakalım derdin...
özledim be gülüm
saçlarının kokusunu
göğsümde uyanışını
hadi bakalım uyan deyişini özledim...
bak işte oldu mu
bir büyük daha bitti sensiz
burdaki şarkıları bilirsin
şu sıralar
kulağımda
ağzımda bir şarkı var bilirsin kesin
'ben seni unutmak için sevmedim'
nasıl unutayım
nasıl katlanıyım bu ayrılığa...
ah be güzelim
hadi beni boşver
kızımıza ne diycem nasıl diyicem
küçük bir çocuğa nasıl anlatılır ki gidişin
peki sen nasıl dayanacaksın
büyüdüğünü görmeden
kokusunu duymadan...
ben kendime bile bakamıyorum
koca çocuksun derdin
evet haklıydın
işte bak
sensiz hiçbir şeyi başaramıyorum
hem senin gibi güzel hikayeler de anlatamıyorum
sesim de kötü bilirsin
nasıl bakıcam kızımıza sensiz...
hep benim yüzümden
keşki almana izin vermeseydim arabayı
hoş inatçının biriydin
aklına koyduğunu yapardın
'Allah sevdiğini erkenden yanına alır derler'
derler de geride kalanlar ne yapar
onu hiç düşünmezler...
ne çabuk geçti zaman
saat gece yarısını geçmiş bile
şerefe hayatım
doğum günün kutlu olsun
unuttum sanmıştın her zamanki gibi değil mi
unutmadım unutamam da...
besmele çekilmemiş sözcüklerimde
adını sayıkladığım duamsın
nasır tutmuş ellerimde
sana şiirler yazdığım kalemimsin
rüyalarımın baş kahramanı
genzimi yakan sigaramsın
gökkuşağındaki en güzel renk
penceremden içeri süzülen
yeni doğan sabahımsın
sen benim her şeyim
Allahtan tek dileğimsin...
Yüreğinden çıkardığı tohumun üzerine bir çizik attı ve dua etmeye başladı
"Haydi umudum çık artık kabuğundan"
Epey bir zaman oldu seni görmeyeli,
adını da unuturdum belki görmeseydim denizi
Dalgalı sessiz bütün güzellikleri içinde barındıran masmavi bir deniz...
Seni en çok sevmemi sağlayan neydi
Ellerin mi! masmavi gözlerin mi! yoksa hayallerin mi
Oysa ne de mutluyduk sonumuzun ayrılık olduğunu bilsek bile...
Yasadışı bir sevgi bu benimkisi
Suçlu sen mahkum olan ise ben
Kaç zamandır gözlerinde tutsak kaldım
Gözlerini üzerime kapamaman için yalvardım
Yüreğime son kurşunu, kirpiklerini sapladın
Ben ise içtiğim bu sigaraların tabutumun çivisi olduğunu anlamadım...
Ayrılık mıydı bu gözümüze kaçan, yoksa yüzümüzden akan umutlarımız mıydı
Kavuşmayan ellerimiz miydi, yoksa kesişmeyen hayallerimiz miydi
Hangi sözcük seni anlatabilirdi, ya da hangi cümlemde sen yoktun ki
Kim duyardı sessiz çığlıklarımı, ya da kim görürdü sensiz gözyaşlarımı
Ve kim sevebilirdi benim kadar seni...
Hani benim umut güvercinlerim vardı, hatırlarsın belki
Her zaman mavi gökyüzünde uçurduğum, gözlerden sakındığım
Evet evet işte onlar...
Onlar da artık senin gibi yoklar...
güneş değilim sevdiğim seni ısıtamam
ay ışığı değilim sevdiğim seni aydınlatamam
ben sen değilim
ben belki de o beklediğin kişi değilim...
ben
şeker ya da tuz değilim tat veremem
ben gökkuşağı değilim teninin rengine ulaşamam
ben sen değilim
ben belki de o beklediğin kişi değilim...
rüzgar değilim ki
tenine dokunayım
aş değilim ki
karnını doyurayım
ben sen değilim
ben belki de o beklediğin kişi değilim...
ben bir şair değilim ki
her mısramda her hecemde sen olasın
ben bir bestekâr degilim ki
adına şarkılar türküler yazayım
ben sen değilim ki sevdiğim
ben belki de o beklediğin kişi değilim
ben senin gibi,
bırakıp ansızın gidemem...
ben doğarken yağmur yağıyordu bu şehre
yüzümü dökmem bundandır sanırım yerlere
ben doğarken kapkara bir gece vardı
gözlerimin rengini de o geceden aldım sanırım...
ben bu şehirde doğdum
gözlerime sığdıramadığım maviliklere
yüreğime sığdıramadığım gecelere
dinlemeye doyamadığım seslere vuruldum...
ben bu şehirde doğdum
Allah biliyor ya bu şehirde de ölücem
hiç bir şikayetim yok aslında
nasıl olabilir ki,
kimseye anlatamadıklarımı anlattım
yalnız gecelerimde hep onunlaydım...
ben seni bu şehre anlattım
vurgun yediğim sahillerde
derdimi anlatamayacak kadar içtiğim gecelerde bile
hep seni ona anlattım...
her zaman bu şehirde aşık olmak istedim
ama olmadı
aşk başka bir şehirde çıktı karşıma
aslında bu şehirde güzeldi
deniz, gökyüzü
her şey aynı gibiydi,
ama senin gibi değildi
mesela senin gibi kokmuyor
senin beni dinlediğin gibi dinlemiyordu...
artık sana dönmenin vakti geldi
çünkü seninleyken hiç terkedilmedim
o acıyı hiç tatmadım
ama burda...
dedim ya
ben bu şehirde doğdum
gözümü ilk açtığımda sen vardın
ilk duyduğum ses senin sesindi...
ey güzel istanbul
ey taşına toprağına canlar feda edilmiş şehir
ben seninim
Azrail canımı alana dek hep seninleyim...
hangi dine mensuptur bu aşk bilmem,
tek bildiğim benden başka biride seviyorsa
o içinde barındığın bedeni, benim gözümde dinsizdir...
hangi gece çıkar karşıma aşk bilmem,
tek bildiğim benden başka biride bakıyorsa
o zifiri göZlerine, benim gözümde dinsizdir...
hangi kitapta okurum aşkı bilmem,
tek bildiğim benden başka biride okuyorsa
o kitabın aynı sayfasını, benim gözümde dinsizdir...
hangi önsöz,
hangi cümlem,
hangi hayatımda sen yoksun ki,
hangi din,
hangi kitap,
hangi hecemde sen yoksun ki,
bir şeyler karalamaya çalışsam sen,
bir şeyler okumaya çalışsam sen,
kendimden vazgeçip bir dostla dertleşmek istesem yine sen...
hangi dine mensup bu aşk,
bir bilsem vazgeçicem kimliğimden
hangi mevsimde bu aşk,
bir bilsem nadasa bırakıcam kalbimi
hangi yürekte bu aşk, hangi yürekte
tek bildiğim aşk,
ne dinin var, nede kitabın...
istanbul bütün sessizliğine inat,
yine yüreğimizde çalan yanlızlık senfonisi,
notaları sana , göz yaşları bana dair...
istanbul bütün güzelliklerine inat,
yine yüreğimizde matem havası,
yaşamak sana , ölüm ise bana dair...
istanbul bütün yollarına inat,
yine yüreğimizde ayrılık acısı,
tüm yollar sana , vuslat ise bana dair...
istanbul bütün sabahlarına inat,
yine yüreğimizde bir kurşun yarası,
bütün aydınlıklar sana , gecelerse bana dair...
istanbul bütün yarınlarına inat,
yine yüreğimizde bugünün acısı,
gelecek günler sana , geçmiş günler bana dair...
istanbul,
hiç bir otel odası,
hiç bir sevişmişlik,
ve hiç bir terkediş dindirmiyor bu tınıyı...
istanbul,
hiç bir yaşamışlık,
hiç bir gözyaşı,
ve hiç bir senfoni bastıramıyor bu yanlızığı...
lan istanbul , nedir çektiğim senin gözlerinden...
ay damlar geceye
karanlık çöker sardığım sigaramın üzerine
ellerim titrer gamzelerinin hayaliyle
seni sevesim gelir,
hiç susmak istemediğim bir vakit
nefesin eser sessizce dudaklarıma ,susasım gelir
bir tohuma can vermek için ,
avuçlarımla eşelerken toprağı
sen gelirsin aklıma, toprağa yatasım gelir
her sabah yürürken yollarda
ufka doğru bakan kimi görsem
sen sanarımda ,gerdanını öpesim gelir
başka bir yarla yürüdüğünü söyleseler
istanbula küfredip gidesim gelir
ay damlar geceye , seni göresim gelir
sigaramın yetmediği bir vakit, seni içime çekesim gelir
uzak diyarlarda dahi beklediğini bilsem, sana doğru koşasım gelir
beni sevdiğini bilsem, seni ömrümce sevesim gelir...