Ferşat15

Ferşat15

Üye
20.07.2021
Er
140
Hakkında

Ferşat_Yücesoy

  • MEMLEKET İSTERİM

    Memleket isterim
    Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
    Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

    Memleket isterim
    Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
    Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

    Memleket isterim
    Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
    Kış günü herkesin evi barkı olsun.

    Memleket isterim
    Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
    Olursa bir şikâyet ölümden olsun.

    Cahit Sıtkı TARANCI
#20.07.2021 18:35 21 0 0
  • YÜREĞİM DAĞLARDA KALDI

    Bir dağ başında olmalıydık şimdi seninle
    Uzanıp çimenlerin üstüne
    Şiirler okumalıydık mavi ırmaklara
    Öpüp güneşi alnından sevdiğimizin
    Sisler aralanınca çekip gitmeliydik

    Şimdi bir dağ başında olmalıydık seninle
    Oturup bir gönül sofrasına,
    Dostluğa kadehler kaldırıp
    İçimizdeki yangını bölüşmeliydik
    Bir pınarın soğuk buğusuna daldırıp ağzımızı,
    Çatlayan dudaklarımızla hayatı öpmeliydik
    Sular aydınlanınca çekip gitmeliydik

    Bir dağ başında olmalıydık şimdi seninle
    Türküler söylemeliydik esen yellere
    Unutup acıyı, ayrılığı, gurbeti
    Hasreti içimizin yangınına gömmeliydik
    Kapılar kapanınca karanlığa
    Yollar aydınlanınca çekip gitmelidik

    Bir dağ başında olmalıydık şimdi seninle
    Issızda bağrını döven bir ırmak gibi
    Dizleri kanamış bir çocuk gibi doyasıya ağlamalıydık
    Çıkarsız dostluklar, kirlenmemiş sevgiler
    Ve dünyadaki tüm güzel şeyler adına
    Çirkinliklere, çirkefliklere dayanmalıydık
    Obalar sıralanınca karşı sırtlara
    Gün aydınlanınca çekip gitmeliydik

    Sen gülünce ne güzelde gülümserdi beyaz gül
    Nasıl da sevinçle gelirdi dağlara bahar
    Dallar tomurcuklanır, kuşlar öter, sular çağıldar
    Muştular bölüşmeye koşardı ardından çocuklar
    Bir kervan alıp giderdi başını bilinmeyen diyarlara

    Şimdi ne yana baksam gözlerin doluyor usuma ah
    Gelincikleri okşuyor ellerin
    Gülüşün ki, çiçeklerin bir başka adıydı karlı yamaçlarda
    Yitik bir mevsimin kıyısında kaldı anılarımız
    Savrulmuş ömrümüzün her yaprağında bir şiir sarardı

    Şimdi yoksun, rüzgarlar seni üşür, türküler seni söyler
    Her bahar gelişinde bir çiçek büker boynunu
    Bir menekşede açar gözlerin
    Büyür yüreğimin kıvrımlarında
    Sular ağıtlarla çağlayıp gider

    Mavi ne de çok yakışırdı gülüşüne ah kardeşim
    En çok da papatyalar yıkıldı gidişine
    Bir de alnı munzur işlemeli kızlar

    Şimdi hangi ırmak soğutur yürek yangınımı
    Hangi dağ bölüşür acımı, hangi pınar, hangi bahar
    Efkarımı hangi rüzgar dindirir
    Irmağım sendin pınarım sen, dağım rüzgarım sen, baharım sen

    Nuri CAN
#20.07.2021 19:05 19 0 0
  • MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

    Gide gide sana geleyim derken
    Cüppeler içinde kaldım AtaTürk
    Küpeler kulakta saçlar omuzda
    Züppeler içinde kaldım AtaTürk
    XXX
    Bıraktığın gençlik nere gidiyor
    Damarından iran arap akıyor
    Gözler göre göre insan yakıyor
    Mollalar içinde kaldım AtaTürk
    XXX
    Laiklik nerde uygarlık nerde
    Uygulanmaz oldu devrimin nerde
    Baştakiler çekmiş gözüne perde
    Çeteler içinde kaldım AtaTürk
    XXX
    Epeydir yorulduk perişan olduk
    Baştakiler beni bizde ot yolduk
    Emrah iyim velhasıl yorulduk
    Nolur kalkıp gelsen görsen AtaTürk

    Emrah MAHSUNİ
    (Aşık Mahsuni Şerif'in Oğlu)
#20.07.2021 18:56 19 0 0
  • BENİM KÖYÜM

    Baharda şenlenir bağı, bahçesi
    Kokusu başkadır benim köyümün
    Unutturur adama gamı, kederi
    Havası başkadır benim köyümün
    XXX
    Akşam olur herkes döner evine
    Can kurban inan ki benim köyüme
    Gülabi'nin torunları derler bizlere
    Özü başkadır benim köyümün
    XXX
    Yeşil yeşil meşeleri var dağında
    Meyve ağaçları çiçek açar bağında
    Her çeşit otlar yeşerir toprağında
    Yeşili başkadır benim köyümün
    XXX
    Köyümün kenarından akar çayı
    Kıvrım kıvrım dolanır sular tarlayı
    Unuttum sanma orda olmayı
    Dostluğu başkadır benim köyümün
    XXX
    Yaz gelince çıkarlar yaylaya
    Gurbetçiler hasretle döner sılaya
    Benden selam olsun Aziz Ağa'ya
    Sevgisi başkadır benim köyümün

    İbrahim SEVİNDİK
#20.07.2021 18:42 19 0 0
  • TÜRKÇE EZAN İLK DEFA KAÇ YILINDA UYGULANDI?

    İslam´ı Türkçeleştirme girişimin kısa tarihi:
    Türkiye Cumhuriyeti´nin ilk kurulduğu dönemde Arapça orijinalinin yerine, Diyanet İşleri Başkanlığı´nın 18 Temmuz 1932 tarihli bir genelgesi ile ezanın Türkçe okunmasıdır. CHP´nin tek parti iktidarı döneminde uygulamada kaldı.
    1931 yılının Aralık ayında, Mustafa Kemal'in emriyle dokuz hafız, Dolmabahçe Sarayı'nda ezanın ve hutbenin Türkçeleştirilmesi çalışmalarına başladı. Kuran'ın Türkçe tercümesi ilk kez 22 Ocak 1932 tarihinde İstanbul'da Yerebatan Camii'nde Hafız Yaşar (Okur) tarafından okundu. Bundan 8 gün sonra, 30 Ocak 1932 tarihinde ise ilk Türkçe ezan, Hafız Rifat Bey tarafından Fatih Camii'nde okundu.
    3 Şubat 1932 tarihine denk gelen Kadir Gecesi'nde de, Ayasofya Camii'nde Türkçe Kuran, tekbir ve kamet okundu.

    18 Temmuz 1932 tarihinde Diyanet İşleri Riyaseti, ezanın Türkçe okunmasına karar verdi. Takip eden günlerde, yurdun her yerindeki Evkaf Müdürlüklerine Türkçe ezan metni gönderildi.

    4 Şubat 1933 tarihinde, müftülüklere ezanı Türkçe okumalarını, buna uymayanların kati ve şedid (kesim ve şiddetli) bir şekilde cezalandırılacaklarını bildiren bir tamim gönderildi

    Türkçe ezanın metni
    Tanrı uludur
    Tanrı uludur
    Tanrı uludur
    Tanrı uludur
    Şüphesiz bilirim ve bildiririm: Tanrı'dan başka yoktur tapacak
    Şüphesiz bilirim ve bildiririm: Tanrı'dan başka yoktur tapacak
    Şüphesiz bilirim, bildiririm: Tanrı'nın elçisidir Muhammed
    Şüphesiz bilirim, bildiririm: Tanrı'nın elçisidir Muhammed

    Haydi namaza, haydi namaza
    Haydi felaha, haydi felaha
    (Namaz uykudan hayırlıdır)
    Tanrı uludur, Tanrı uludur
    Tanrı'dan başka yoktur tapacak.

    Türkçe ezan ilk olarak 1932 yılında İstanbul Fatih Camii´nde okundu.
    18 sene boyunca ezan Türkçe okunmuş, daha sonra Demokrat Parti´nin iktidara gelmesi ile 16 Haziran 1950´de ezanın Arapça da okunabilmesine izin verilmiştir. İlgili kararla, Türkçe ezan yasaklanmasa da, Türkçe ezan okunması tümüyle terkedilmiştir. Günümüzde, serbest olmasına karşın, camilerde yalnızca Arapça ezan okunmaktadır.
#20.07.2021 19:03 18 0 0
  • DİLEK AĞACI​

    Yaşlı kurumaya yüz tutmuş
    Kaç asırlar geçirmiş bilinmez
    Kaç sevdalar eskitmiş
    Sözler verilmiş bezler çaputlar bağlanmış
    Kaç yağmurlarla fırtınalarla boğuşmuş
    Kaç yolcular kervanlar konmuş göçmüş
    Gölgesinde hayvanlar barınmış
    XXX
    İşte sessiz bir tarih duruyor
    Dalları budakları kuru çalıya benzeyen
    Sanki durmaktan yorulmuş bıkmış
    Dünyanın gamını çilesini çekmekten
    Yıldırımlar vurmuş gölgesine
    Simsiyah kömür gibi yakmış
    Kurumaya yüz tutarken
    Gelen geçen sadece bakmış
    XXX
    Vicdansızlığı sadece insana mahsus sanmayın
    Parçalanmış bir kayanın dağıldığı
    Gösterişli bir binanın dökülüp harap olduğu
    Bir sokak çeşmesinin kesildiği gibi
    Yılların asırların hengâmesine direnmek
    Zamanla yarışmak yenilmek boyun eğmek
    Kolay mı bir geçmişi yangına küle göndermek
    XXX
    Çaresizsin biliyorum dilek ağacı
    Mümkün olsa çabalasam yerinmesem
    Ellerimle sana güç versem yeşertsem
    Al yeşil saçaklı dallarınla gürleşsen
    Sahipsizsin biliyorum dilek ağacı
    Bir sevdalı olsan coş sanda sevinsen
    XXX
    Şu vefasızlık yeryüzünde hangi nesnede yok
    Hangi canlıda bir başlangıç gibi
    Ölümsüz bir hazin yok
    Bu belki de seninle son konuşma
    Son ayrılıktır son veda
    Gidiyorum belli olmaz dönmem bir daha
    Yaralı bezenmiş mazinle sana elveda ​

    Nafiz YILMAZ
#20.07.2021 18:39 18 0 0
  • BİR TÜRK BİR KÜRT VE BİR ERMENİ

    Papazı dövdürmeyecektik

    Biri Ermeni, biri Kürt, diğeri Türk üç arkadaş yolda giderken susamış; o sırada gözlerine bir bağ ilişmiş. Salkım salkım üzümler... "Girelim bahçeye, sahibi varsa parasını verir afiyetle yeriz. Yoksa, bir iki salkım üzümden ne çıkar" diye düşünmüşler. Üzümleri tam yemeğe başlamışlar ki, bağın sahibi gelmiş. Ermeni'nin üzerinde papaz kıyafeti varmış. Onun, farklı bir dinden olduğu anlamış bağ sahibi; diğer ikisine sormuş: "Siz kimsiniz, nesiniz?" Biri Kürt, diğeri Türk olduğunu söyleyince, üçüyle bir arada başa çıkamayacağı için, basmış papaza dayağı. "Bunlar benim din kardeşim. Ya sana ne oluyor?" Papaz, "Parasını ödeyecektim" dese de, bağcının sopası sırtına inip duruyormuş. Kürt ve Türk, tepki vermeden bu dayağı seyretmiş. Papaz yere yıkılınca, bağcı bu defa Kürt adama dönmüş: "Sen benim din kardeşimsin ama, gene de kuyumuzu kazarsın. Arkadaşınla aynı ırktanız. Benim kanımdandır. Yesin malımı, helâli hoş olsun." Bu defa Kürt'ü dövmeye başlamış, Türk'ün sesi çıkmamış. Onu da hakladıktan sonra, bağcı, Türk'e yönelmiş: "Tamam anladık, Türksün, aynı kandanız, aynı dindeniz fakat, sahibi olmadan başkasının bağına girilir mi?" diye sormuş; bu defa ona vurmaya başlamış. Türk, bir yumrukla yere yuvarlanınca Kürt'e dönmüş ve "Biz" demiş "İlk başta, papazı dövdürmeyecektik."
#20.07.2021 18:46 17 0 0
  • YEŞİL BİR DÜNYA İSTİYORUM
    Betonların az, bahçelerin, parkların bol olduğu,
    Akaryakıt kullanımının az, oksijenin bol olduğu,
    Yakılan ağaçların olmadığı, dikilen ağarların bol olduğu,
    Çevre dostu insanların olduğu bir dünya istiyorum.
    Mermilerin, bombaların uçmadığı, beyaz güvercinlerin uçtuğu,
    Yok olan dostlukların üzerine sevgi tomurcuklarının serpiştiği,
    Öldürülen Filistinli kardeşlerimin yerine, huzurun, insanlığın, kardeşliğin doğduğu,
    Doğadaki canlılar gibi kardeşçe yaşayacağımız bir dünya istiyorum.
    Bilgiden fakir olmayan, bilgili insanların çok olduğu,
    Okumaktan hakir, okumanın çok olduğu,
    Sevgiden uzak insanların yerine, sevgi saçan insanların olduğu,
    Sevgi çiçeklerinin olduğu bir dünya istiyorum.
    Tabiatı yok edenlerin yerine tabiat gönüllülerinin olduğu,
    Yok olan tabiatın yerine, yeşilin bol olduğu,
    Fidansız toprağın yerine, fidanlar bol ekildiği,
    Yeşil bir dünya istiyorum.
    Salih ÇETİN
#20.07.2021 18:44 17 0 0
  • TÜRK KADINI

    Ben güçlü Türk kadınıyım
    Çağdaşım, medeniyim
    Arap adetleri bana sökmez
    Kimsenin önünde diz çökmem.

    Düşünce ufuklarım geniştir
    Zekiyim, bilgiliyim
    Her zorluğu yenerim
    Engelleri yıkar, dağıtırım.

    Ben şerefli Türk kadınıyım
    Efeyim, yiğidim
    Uygarlık yolunda
    Dünya kadınlarının önderiyim.

    Ayla YILDIRIM
#20.07.2021 18:43 17 0 0
  • KARTAL YUVASI

    Kartal yuvasındaydı
    Gecenin karanlığında.
    Sert bakışlarını saklamadı
    Sabahın ayazında.
    XXX
    Ateş düştü yuvasına birden
    Uçtu göğe doğru aniden
    Avladı çakalları tepelerinden
    Yuvasına döndü yeniden.
    XXX
    Teker teker kardeşlerini saydı
    Birkaçından ses alamadı
    Bütün şanıyla haykırdı
    Sesi bütün dünyada yankılandı.
    XXX
    Yummadı gözlerini hilali için
    Terketmedi yuvasını yıldızı için
    Verdi kanını kırmızısı için
    Türk ordusu yılmaz vatanı için.

    İsmail ŞENER
#20.07.2021 18:41 16 0 0
  • AĞAÇ DİYOR Kİ

    Ben küçücük bir ağacı
    Yurdumun bir bahçesinde
    Topraklar tüterken gölgem
    Dallar da çiçeklensin de.

    Her şeyimle yararlıyım,
    İnsanoğluna dünyada,
    Çiçeğim, yaprağım, gölgem
    İri dallı zerdalimle.

    Kuşlar mutlu şarkısını
    Hep dalımda söylerler,
    Şen arılar vızır vızır,
    Kokuma koşup gelirler.

    Sakın sakın dalımızı,
    Çocuklar çekip kırmayın.
    Çakınızla gövdemizde
    Derin yaralar açmayın.

    Halim YAĞCIOĞLU
#20.07.2021 18:38 16 0 0
  • TRABZON'UN KIZI

    Ben seni unutmadımda
    Aklımdasın bilesin
    Seni gördüğümden beri
    Aklımdasın fikrimdesin
    XXX
    Sabah erken kalkıyonda
    Fındıkları topluyon
    Hasretinden ölüyomda
    Hiç bu yana bakmıyon
    XXX
    Boztepeden altındada
    Trabzon’un limanı
    Boztepenin kızındada
    Ne din var ne imanı

    Mehmet BAYKARA
#20.07.2021 18:39 15 0 0
  • BENİM KÖYÜM

    Baharda şenlenir bağı, bahçesi
    Kokusu başkadır benim köyümün
    Unutturur adama gamı, kederi
    Havası başkadır benim köyümün
    XXX
    Akşam olur herkes döner evine
    Can kurban inan ki benim köyüme
    Gülabi'nin torunları derler bizlere
    Özü başkadır benim köyümün
    XXX
    Yeşil yeşil meşeleri var dağında
    Meyve ağaçları çiçek açar bağında
    Her çeşit otlar yeşerir toprağında
    Yeşili başkadır benim köyümün
    XXX
    Köyümün kenarından akar çayı
    Kıvrım kıvrım dolanır sular tarlayı
    Unuttum sanma orda olmayı
    Dostluğu başkadır benim köyümün
    XXX
    Yaz gelince çıkarlar yaylaya
    Gurbetçiler hasretle döner sılaya
    Benden selam olsun Aziz Ağa'ya
    Sevgisi başkadır benim köyümün

    İbrahim SEVİNDİK
#20.07.2021 18:35 15 0 0
  • MERT OLUN

    Mert olun dedim beyler biraz daha mert olun
    Hukukun karşısında doğru dürüst fert olun
    Kim dedi; insanların başlarına dert olun
    Milletim hak etmiyor kan fışkırtan ayağı
    Halktan yiyeceksiniz elbet bir gün dayağı.

    İnkar etme açıkla; Ama ekmek parası
    İşi mi var milletin ne yapsın fukarası
    Çalışmak zorundaydık dağ uçurum arası
    Açılan okullarda kaldık biraz aş için
    Yuvanın temeline bırakmaya taş için.

    Alakam yok derseniz mazlum olan ne desin
    Kaçma korkak kuş gibi bir söyle neredesin
    Polisleri duyunca kesilir mi nefesin
    Sonuna kadar inkar doğru ne zaman gelir
    Gök düşer üstünüze kızgın asuman gelir.

    Yurtdışına çıkarak rahatına bakanlar
    Alakasız isimle insanları yakanlar
    İnşAllah sizlere de basacak hafakanlar
    Bu karmaşık oyundan çıkacağım ant olsun
    Hepinizi mezara tıkacağım ant olsun.

    BU DİZELERİ NEDEN YAZDIM

    Cemaat denilen oluşumu yaklaşık 20 yıl önce duymuştum. Duyduğumuz kadarıyla inançlı, Allah'ı peygamber efendimizi seven, yardım sever, eğitime ve bilime önem veren kişilerdi. Aralarına girmesem de saygı duyardım. Ben hümanist bir yapıda Cumhuriyetçi bir kadınım ve en önemlisi anayım, anacım. Onun için din, dil, ırk farkı aramam arkadaşlıklarımda ve hep öyle kalmaya çalışmışımdır. Sadece cemaat değil hiçbir siyasi görüşle fanatik bir bağlantım olmamıştır. Onların iç yüzünü gerçekten bilenler ve kandırıldık diye kendilerini aklayanlar bu günkü siyasilerdir. Nasıl kandırıldıkları da meçhul. İlkokul 3. Sınıftan sonra okul yüzü görmemiş bir cami imamı tarafından hem de..

    15 temmuzda kötü bir olay yaşadık. Gerçekten kim yaptı Allah bilir. Körü körüne de kimseyi suçlayamam. O geceden başlayarak birkaç gün içinde on binlerce kişi tespit edilip yakalandı. Ne çabuk öğrenmişlerdi hayret edilecek bir durum. Sonra tutuklamalar işten atmalar devam etti. Hapishaneler dolmuştu. Yer açmak için katilleri, hırsızları, ahlak yoksunu tecavüzcüleri serbest bıraktılar ve yeni hapishaneler yapılmaya başlandı. Emniyet görevlileri polis kardeşlerimiz işlerini en süratli biçimde hallederken yargı tamamen durdu. Suçlu suçsuz herkes damgalandı ama aylar geçtiği halde duruşmaları görülmüyor.

    Cemaatin ön saflarında olanlar hariç geri kalan hizmet aşkıyla, işsiz kaldığı için onların verdikleri işlerde çalışanlar, diğerlerine göre çok daha başarılı öğrenciler yetiştiren ve devletin izniyle açılan okullarda çocuğunu okutan veliler KANDIRILMIŞ değil SUÇLU kabul edildi. Bana göre onlar suçlu değildiler, devletin sağlayamadığı imkanları diğerleri sağladı. Yuva kurmak için, çocuklarının nafakasını sağlayabilmek için çalışmak zorundaydılar. Nasıl ki madenciler kaderlerinde yazıldığı söylenen göçük tehlikesini yaşayıp yine de çalışmaya devam ediyorlarsa öyle..

    İdareci konumunda olanlar kaçtılar. Bazıları da başka isimleri kullanarak sahte kimliklerle, kimlik bilgileriyle telefon hattı alıp işlerine devam ettiler. En çok kızdığım o kişiler. Madem bir iş yaptınız gidip mertçe teslim olun ve suçsuz insanlar kurtulsun. Ya kendinizi aklar ya da cezanızı çekersiniz. İnsanlık bunu gerektirir.

    Şimdi çözülmeyin deniliyormuş, sonuna kadar bizlerle olduğunuzu inkar edin! Peki bu işin içinde olanlar inkar ederse hiçbir şeyden haberi olmayan, kimliği kullanılan insanlar nasıl kendilerini savunacaklar? Ekmeğini yiyip, hizmetini edip, nemalanan kişiler şimdi masum insanların savunma hakkını da ellerinden almış olmuyor mu? Belki bazıları masum çok az diyecek ama haksız yere vurulan damga sadece o kişiyi değil tüm ailesini de etkiliyor.

    Bunun için öfkeliyim bunun için yazdım.

    AFET İNCE KIRAT
#20.07.2021 18:40 14 0 0
  • ÇANAKKALE DESTANI

    Yaşamaz ölümü göze almayan.
    Zafer, göz yummadan koşana gider.
    Bayrağa kanının alı çalmayan,
    Gözyaşı boşana boşana gider!
    Kazanmak istersen sen de zaferi
    Gürleyen sesinle doldur gökleri
    Zafer dedikleri kahraman peri
    Susandan kaçar da coşana gider.
    Bu yolda herkes bir ey delikanlı
    Diriler şerefli ölüler şanlı
    Yurt için döğüşen başı dumanlı
    Her zaman bu şandan, o şana gider

    FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL
#20.07.2021 18:38 14 0 0
  • KEMAL`İM

    Ülkemdeki insanları hayretle izledim
    Şöyle etrafıma baktım, şaştım, tanıyamadım
    Kara sakal, yeşil cübbe, başta sarık, alışamadım
    Gel Kemal`im gel ülken arıyor seni
    XXX
    Bana öğretilen din; gönüldedir, haldedir
    İnsan ayırmamalı, her yaratılan kardeştir
    Şimdi bu benlik neden, acep bilmem ne iştir
    Gel Kemal`im gel ülken arıyor seni
    XXX
    Dört kitabı bir tutmayan İslam olamaz
    Kul hakkıyla yola çıkan menzile varamaz
    Cahil hoca emri ile hedef vurulmaz
    Gel Kemal`im gel ülken arıyor seni
    XXX
    Yüce Tanrım akıl vermiş, fikir vermiş, yön vermiş
    Al yüce kitabını oku diye göz vermiş
    Kara cahil bu günlerde diken gibi boy vermiş
    Gel Kemal`im gel ülken arıyor seni
    XXX
    Yeşil bayrak açmışlar kurtardığın vatanda
    Küfrettiler adına toplanıp meydanlarda
    Ölmeye hazırız biz bu vatan toprağında
    Gel Kemal`im gel ülken arıyor seni
    XXX
    Övmek yerine bir gün anlasaydık biz seni
    Bin Kemal doğardı, aratmazdık hiç seni
    Yarın haykıracak elbet şu gençliğin gür sesi
    Gel Kemal`im gel ülken arıyor seni

    İbrahim SEVİNDİK
#20.07.2021 18:56 13 0 0
  • ERZURUM'DA ÇAY KÜLTÜRÜ

    Karadenizli arkadaşlarım genellikle Erzurumluların çaydan anlamadığını iddia etmekte ve Erzurum’da içilen çayı beğenmemektedirler. Kısmen haklıdırlar da, ama bilmedikleri çok şey vardır…

    demlikErzurum’da çaya ait ayrı bir kültür vardır, bu yüzden dışarıdan gelen birisi ilk karşılaştığında şaşkınlığını gizleyemez. Bir kere Erzurum’da çay çok ama çok içilir; bu yüzden bardak bardak değil genellikle demlikle servis edilir. Mutfaktan bardakla taşımakla çaya doyulamayacağı (taşıma su ile değirmen dönmez) bilindiği ve bir de ev sahibine -ikide bir kaldırmak suretiyle- eziyet etmemek için, demlik oturulan mekana getirilir; sohbete, kesintisiz devam edilir. Demlikteki çay çabuk soğumasın diye bazen demliklerin üzerine örtü örtülür mesela…Demlikten çıkan son bardak önemlidir. En son kime denk gelirse, bir sonraki sefere çay demleme görevi ona verilir. Demlikten çıkan son bardak yarım kalırsa eğer, kime aitse o kişiyi kaynanası sevmiyordur mesela…

    Çay, açık içilir. Çok fazla demlenirse çayın acıyacağı düşünülür. Ayrıca çok içebilmek için de renginin açık olması gerekir. O kadarcık az demi bile çok bulanlar; çok sıcak su, azıcık dem koy(dur)arak, adına “kant” denilen çaydan içerler. Bazen de tersi olur; çayı çok açık bulan, “Bu ne yav(yahu), nenemin abdest suyu gibi” diyerek çayı olduğu gibi geri gönderebilir mesela…

    Çay, her bardakla içilmez. Mutlaka cam bardakta olmalıdır, hatta ince belli olanlarından. Son zamanlarda piyasaya çıkan “Sibel Can” bardağı gibi farklı bardaklarla tiryakilere çay içiremezsiniz. İlle de ince belli cam bardak, tercihen beline altın yaldızlı şerit çekilmiş “helli bardak” olması gerekir. Eğer bir yerde misafirseniz, kapasitenizi iyi hesaplamanız gerekir, ev sahibi son iki-üç bardak için mutlaka ısrar edecektir. İçmiyorum dedikten sonra önce “hatır çayı“, ardından “zor çayı” ve en sonunda da “cırıldım çayı” içirilir mesela…

    limonlu_cayÇay, yanında limon olmadan ortaya getirilmez. Limon genelde iri iri yarım halkalar şeklinde dilimlenir. Gelen limon önce çaya sıkılır, sıkıldıktan sonra da bardağa atılır. Limonun bardağa sığmamak gibi bir lüksü yoktur, sağ işaret parmağıyla resmen ittirilir bardağın içine. O da yetmez bardaktaki çay bitince, bazen limon kabuğuna kadar kemirilir, bazen de kabuğuyla beraber yenir. Bazen bir limonla birkaç çay içilir; arada bir ev sahibi, “limonunuzu değiştireyim mi?“, diye sorar mesela… Ekabir takımı, çaya kabuğuyla atılan limon diliminin çayın zararlı maddelerini üzerine çekip topladığını, bir çeşit çayı temizlediğini iddia eder ama yine de kendilerini tutamaz, sonunda iştahlı iştahlı onlar da kemirirler limonu. Çaya limon atılınca, rengi biraz daha açılır; demli çayı çarpıntı yaptığı için içemeyenlere çaya limon atması tavsiye edilir mesela…

    Çay, demlikten, yaprakları süzülmeden doldurulur; otlu otlu içilir. Bir de çay falı bakılır; bardakta çayın sapları yüzüyorsa misafir geleceği düşünülür. Sap uzunsa uzun boylu, kısaysa kısa boylu misafir… Çay şifadır aynı zamanda; it dirseği, arpacık gibi göz hastalıklarının pansumanı çayla yapılır. Çay, her saat içilebilir; ve her daim sıcak içilir. Çok sıcak olmasına rağmen çayı bir yudumda bitirenlere “teneke ağızlı” denir. “Haşlama (ya da aşlama)” diye bir çay demleme şekli daha vardır. Demli çay, sıcak sudan önce biterse, demin bulunduğu demliğin üzerine sıcak su eklenerek “aş(ı)lama” yapılır. Bir esnafın yanında otururken, çay istendiğinde, tepside ve bardakların ağızları altta olacak şekilde ters konmuş olarak getirilir. Böylece çay soğumadan götürülür mekana. Çayı getiren çırak, maharetle, dökmeden bardakları alt-üst ettikten sonra çayları bırakır önünüzdeki sehpa ya da masaya. Kışın hava soğuk diye çok çay içildiği düşünülür ama yazın da en az kış ayları kadar çok çay içilir Erzurum’da. Hatta, yazın sıcak havalarda, harareti, çay kadar hiçbir şeyin kesemediği düşünülür mesela…

    Semaver çayı da çok meşhurdur. Erzurum dışına çıkmamış olanlar, semaverin anayurdunun Erzurum olduğunu sanır. Semaver kültürü Erzurum’a özgü olmasa da sacdan yapılan özel Erzurum semaveri vardır. İnce olduğu ve suyu çabuk kaynattığı için, bilenler ve tutkunları, mutlaka semaver sipariş ederler Erzurum’dan. Pikniklerin vazgeçilmez klasiklerindendir sac semaverler. Her işin ehli olduğu gibi, hemen her ailede semaver yakma ustaları vardır. Kimseye bırakmazlar semaver yakmayı. Tüttürmeden semaver yakmak ya da mangaldan önce suyu kaynatmak marifet sayılır. Tipik Erzurumlu tarifi nedir diye soracak olursanız, (bana göre) yazın dere kenarında, kavak ağacına yaslanmış, semaver çayı içen adamdır derim mesela…

    Kahvehanelerde de evlerde de çayın yanında çay kaşığı getirilmez. Çay kaşığını ayrıca istemeniz gerekir. Çaya şeker atmak delikanlılığın raconuna aykırıdır aynı zamanda. Evlerde hanımlar arasında ya akide şekeriyle (özellikle limonlu ve tarçınlı olanından) ya da kayısı, üzüm, incir gibi meyve kurularıyla çay içme şansınız olabilir ama dışarıda iseniz hemen hemen tek alternatif vardır; çay, kıtlama içilecektir. Erzurumlu olmayanlar kıtlama çayı bazen “kırtlama” çay diye yanlış telaffuz ederler. Kıtlama çay her şekerle olmaz; Erzurum yapımı özel, sert bir şeker olan “kesme şeker” gerekir. Bu şeker sadece Erzurum’da bulunduğundan, başka şehirlerde yaşayan akrabalara ilk götürülen hediyedir mesela…

    Kıtlama şeker ile ilgili öyküleri daha sonra paylaşmak dileğiyle…
#20.07.2021 18:48 13 0 0
  • CUMHURİYET

    Demokrasi hevesiyle düştük ki bir oyuna
    Söylemekten dinlemekten döndük deli koyuna
    Çırpınırken düşüverdik elin dümen suyuna
    Kim ne derse desin varsın iradene sahip ol
    Cumhuriyet değil midir aranacak doğru yol.

    Kaybol artık be kardeşim nefretinle kininle
    Aç gözünü bul yolunu bir de doğru söz dinle
    Düşe kalka gidiyorken düzgün yoldan seninle
    Kim ne derse desin varsın iradene sahip ol
    Cumhuriyet değil midir aranacak doğru yol.

    Görülürse idarede herhangi bir noksanlık
    Çare ara kaybetmeden değerini insanlık
    Aklınızdan geçirmeyin başka şeyi bir anlık
    Kim ne derse desin varsın iradene sahip ol
    Cumhuriyet değil midir aranacak doğru yol.

    Arabana bir düzen ver yola bulma kusuru
    Yol değil mi elbette ki ya ıslaktır ya kuru
    Gelsin diye beklemeyin fırtınayı yağmuru
    Kim ne derse desin varsın iradene sahip ol
    Cumhuriyet değil midir aranacak doğru yol.

    Elde görüp heveslenme denenmeden aş olmaz
    Ata semer vurulursa görüntüsü hoş olmaz
    Onun bunun öncüsünden bu millete baş olmaz
    Kim ne derse desin varsın iradene sahip ol
    Cumhuriyet değil midir aranacak doğru yol.

    Ömür boyu dikkat eyle ahlakına huyuna
    Refah için bakınırken ufuklara boyuna
    Hiç ihanet değil midir şehit düşen soyuna
    Kim ne derse desin varsın iradene sahip ol
    Cumhuriyet değil midir aranacak doğru yol.

    AFET İNCE KIRAT
#20.07.2021 18:43 13 0 0
  • BİZİM YAŞADIĞIMIZ

    bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim
    biz de soluk alıp vermedeyiz
    yani her insan gibisevmekteyiz, seviecek şeyleri
    bir kır çiçeğini çimeni toprağı börtü böceği
    kurban bayramlarında kınalı koçları
    başları eloyasıişlemeli yemeni ile kapalı
    bembeyaz saçlı kırış kırış alınlı
    pencere kenarlarında oğullarını bekleyen anaları

    kalbim ağrıyorsa da kardeşim
    gönlüm bulanıyorsa
    tedirginsem kuşkuluysam
    kalın kitapların yazdığına bakarsan
    acaip suçluysam
    havada ihanetdışarıda sıcak
    duvarda yazılar
    kalbimizde acılar varsa da
    bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim

    mektubun geldi bugün haziran
    kimselere göstermediğin ak saçlarının kıvrımlarından
    haberin geldi
    haberin geldi iki damla gözyaşın kağıtta
    çok bakarsın yağmur yağanda
    ıslak ve buğulu camların ardından bilirim
    bilirim, acı
    nasıl oturur adam yüreğine
    ne var yani işte
    iyiyim diyorum ya
    inan olsun iyiyim anne
    insan gerçekten iyi oluyor, iyiyim dedikçe
    bak üzülme
    yazıyorum bir daha
    nolur üzülme
    üzülmüyor analar
    oğulları üzülmüyorum dedikçe

    bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim
    biz de soluk alıp vermedeyiz
    yani her insan gib isevmekteyiz, seviecek şeyleri
    bir kır çiçeğini çimeni toprağı börtü böceği
    kurban bayramlarında kınalı koçları
    başları eloyası işlemeli yemeni ile kapalı
    bembeyaz saçlı kırış kırış alınlı
    pencere kenarlarında oğullarını bekleyen anaları

    İbrahim SADRİ
#20.07.2021 18:41 13 0 0