ibrahim erdoğan

ibrahim erdoğan

Üye
05.05.2009
Acemi Er
62
Hakkında

#23.05.2009 21:25 0 0 0
#23.05.2009 21:13 0 0 0
#23.05.2009 21:11 0 0 0
#18.05.2009 16:43 0 0 0
#17.05.2009 21:58 0 0 0
#17.05.2009 21:54 0 0 0
#17.05.2009 21:46 0 0 0
  • bak bilgi aldın bilgilendirme parasını alayım bakalım.üçret peşin haaaaaaaaaaaaaaa.
#17.05.2009 20:41 0 0 0
  • (Dünyanın Yedi Harikası)



    Artemis Tapınağı bugün İzmir kentine 50 km. uzaklıkta bulunan Efes'te inşa edilmiştir.Efes'teki bu tapınak, bereket tanrısı Artemis için yapılmış. Tapınaktaki kaynak milattan önce 700'lerde, tapınak milattan önce 550'de Lidya kralı Croesus'un isteği ile yapılmış. Dönemin en yetenekli heykeltıraşlarının yaptığı bronz ve mermer heykellerle dolu, 90 metre yükseklikte ve 45 metre genişlikte devasa bir yapıymış, 100 kadar sütun varmış. Bereket tanrıçası için yapıldığından içi tapınak, dışı çarşı olarak kullanılıyormuş, hatta bizim Kapalı Çarşı gibi turistik değere bile sahipmiş.

    Gelen turistler, çarşıdan aldıkları altın ve fil dişi takıları tanrıçaya sunarlarmış. Milattan önce 21 Temmuz 356'da Herostratus adlı bir adam, sırf ünlü olmak için tapınağı yakmış, adı burada geçtiğine göre başarılı da olmuş. Büyük İskender'in aynı gece doğmuş olması sonucu tarihçiler "tanrıça, İskender'le o kadar ilgiliydi ki kendi evini bile önemsememişti" demişler. Şu Yunanlılar da her şeyi böyle abartmıyorlar mı İskender, tapınağı onarmayı başaramadan ölmüş, tanrıçanın sadık müritleri ise her hasardan sonra yılmadan restore etmeye devam etmişler. 262'de geçirdiği büyük yangın sonunda ise müritlerin büyük kısmı Hıristiyan olduğunda tamir edecek kimsecikler kalmamış. Bugün tapınağın yerini belli edecek sadece bir tek sütun var.



    Artemis Tapınağı, (Yunanca: Artemision; Latince: Artemisium) aynı zamanda Diana Tapınağı olarak da bilinir. Tanrıça Artemis'e ithaf edilmiş tapınak Efes'te M.Ö. 550 yıllarında tamamlanmıştır. Tapınak tamamen mermerden inşa edilmiştir. Dünyanın yedi harikasından biri sayılan tapınaktan geriye bugün sadece bir iki mermer parçası kalmıştır.






    Tapınak Lydia Kralı Kroisos tarafından başlatılmış 120 senelik bir projenin eseridir. Dünyanın yedi harikasını derleyen Sidon'lu Antipader tapınağı şöyle tarif etmiştir.

    Mağrur Babil'in üstünde savaş arabaları için yol olan duvarını ve Alpheus'daki Zeus heykelini ve asma bahçeleri gördüm ve Güneşin kolosusunu ve yüksek piramitlerin devasa işçiliğini ve Mausolos'un engin mezarını; ama Artemis'in bulutlar üzerine kurulmuş evnini gördüğümde diğer tüm harikalar parlaklıklarını kaybetti ve dedim ki "İşte!, Olimpus'un dışında, Güneş hiç bu kadar büyük birşeye bakmadı. (Antipater, Yunan Antolojisi )
    Bizanslı Philon ise tapınak için şunları yazmıştır:



    Kadim Babil'in duvarlarını ve asma bahçelerini, Olimposlu Zeus'un heykelini, Rodos'un Kolossusu'nu, yüksek piramitlerin kudretli işçiliğini ve Mausoleus'in mezarını gördüm. Ama bulutlara doğru yükselen Efes'teki tapınağı gördüğümde, diğerlerinin tümünü gölgede kalmıştı.



    Artemis, Ay tanrıçası olarak Titan Selene'in yerini alan Apollon'un kardeşi bakire avcı Yunan tanrıçasıdır. Efes'li Artemis ise oldukça farklıdır. Efesli Artemis'in (Efesya) bir Anadolu tanrıçası olan Kibele'nin bir kültü olduğu sanılmaktadır. Anadolu'nun ana tanrıçası Kibele Efes'e nasıl geldiği ve orada Artemis adıyla kültünün nasıl başladığı bilinmemekle beraber Kibele'nin çeşitli evreler geçirerek Artemis haline geldiği kabul ediliyor.



    Yunan tanrılarının aksine daha çok yakın doğu ve Mısır tanrıları gibi vücudu altından ayaklarının çıktığı ve bacaklara doğru gittikçe incelen sütun benzeri bir bölümle kaplıdır. Çok göğüslü Tanrıça (37 adet) Efes'te basılmış paraların üzerinde başında Kibele'nin bir özelliği olan duvar gibi bir taç ile resmedilmiştir. Paraların üzerindeki resminde, kolları birbirine geçmiş yılan ya da Ouroboros yığınlarından oluşan bir asaya dayalı durmaktadır. Aynı Kibele gibi Efes'te ki tanrıçaya da megabyzae adı verilen hierodüller ve kore'ler hizmet etmekteydi.



    Ayrıca Bennett'in bahsettiği[3] muhtemelen millatan önce üçüncü yüzyıldan kalma bir adak yazıtı Efesli Artemis'i Girit ile ilişkilendirmektedir:



    "To the Healer of diseases, to Apollo, Giver of Light to mortals, Eutyches has set up in votive offering (a statue of) the Cretan Lady of Ephesus, the Light-Bearer." Yunanlılar'ın birleştirme adetleri, tüm yabancı tanrıları kendi anlayabilecekleri bir şekilde Olimpus panteonunun bir biçimi halinde assimile etmiştir. Efes'te İyonya'lı yerleşimcilerin "Efes'in Hanımı" için yaptıkları Artemis özdeleştirmesinin cılız olduğu çok açıktır.


    --------------------------------------------------------------------------------

    İkinci Kaynak


    Tanrıça Artemis'in adına Efes'te yapılan tapınakların beşincisiydi. İÖ 3.yy'da yapılan bu tapınak, Efes'te iki yıl bulunmuş olan Aziz Paulus'un zamanında hâlâ duruyordu. Tapınağın içinde heykelci Phidias ve Paraksiteles'de aralarında olmak üzere,birçok Yunanlı sanatçının en yetkin yapıtları vardı.Tapınak İS.262′ de Gotlar'ın saldırısı sonucu yağmalanıp yıkıldı, sütunlarından kalan bazı parçalar Londra'da ki British Museum'dadır. Kocası için bu muhteşem anıtı yaptıran Artemisia çok ilginç bir kişiliğe sahiptir. Herodotos'un Artemisia hakkında söylediklerine bir bakalım.

    "Öbür kaptanları saymıyorum, saymanın yararı yok. Yalnız Artemisia'yı özellikle anlatmak istiyorum. Onun bir kadın olduğu halde Yunan seferine katılmış olmasını hayranlıkla karşılıyorum; kocası ölmüştü; oğlu küçüktü tyranlığı kendi yönetiyordu; girişken ruhu, erkekçe korkusuzluğu onu gereği olmadığı halde sefere katılmaya sürüklemişti. Adı Artemisia idi Lygdanis'in kızıydı; baba tarafından Halikarnassoslu ana tarafından Giritli'ydi. Halilarnassos'luların Kos'luların, Nisyros'luların ve Kolydnos'luların başına geçmişti. Beş gemi getirmişti ve bu donanma da Sidonlu gemicilerden sonra en ünlü gemiler onunkilerdi; bütün müttefikler içinde krala en iyi fikir veren oydu. Diğer kaptanların savaş istemelerine karşın Artemisia buna karşı çıkar ve gerekçeleri bildirir. Haber Kserkses'e bildirilir o da bunu doğru bulur fakat çoğunlugun isteği yerine getirilir". Bu savaş sırasında çok garip bir olay olur. Herodotos bu olayı şoyle anlatır. "Peşine bir Atina gemisi takılır. Bu durumdan kurtulmak için karşısına çıkan bir müttefik gemisine saldırır ve onu batırır. Düşman gemisine saldırıdığını gören Atinalılar Artemisia'yı ya müttefik ya da kendi tarafına geçenlerden sanıp peşini bırakır. Kserkses savaşı seyrederken Artemisia'nın yiğitliğini anlatır ve batan gemiyi de düşman gemisi sanır. Bu gemiden kimse kurtulamadığı için bilinmezlik kendini korur.



    Bu başarı üzerine Ksekses "Erkekler bugün kadın gibi, kadınlar erkek gibi davrandılar" der. Bizanslı Philon "Babil'in asma bahçelerini, Olimpos'taki Zeus Heykelini, Rodos Kolossusu'nu, yüksek piramitlerin kudretli işçiliğini ve Mausoleus'in mezarını gördüm. Ama bulutlara doğru yükselen Efes'teki tapınağı gördüğümde, diğerlerinin tümünün gölgede kaldığını hissettim." diye yazmıştı.



    Tanrıça Artemis adına ilk türbe M.Ö.800′lü yıllarda Efes'teki nehrin yakınındaki bataklık kıyıya yapılmıştı. Bazen Diana da denen Efes tanrıçası Artemis, Yunan Artemis'iyle aynı değildi. Yunan Artemis'i av tanrıçasıydı. Efes Artemis'i ise belinden omuzlarına kadar birçok göğüsle resmedildiği gibi verimlilik, bereket ve doğurganlık tanrıçasıydı. Bu eski tapınakta muhtemelen Jüpiterden düşen bir meteorit olduğu düşünülen kutsal birtaş vardı. Tapınak, sonraki yüzyıllarda birkaç kez tahrip olmuş ve yeniden inşaa edilmiştir. M.Ö.600′lerde Efes şehri büyük bir ticaret limanı haline geldi ve Chersiphron adlı bir mimar yüksek taş kolonları olan yeni ve büyük bir tapınak inşaa etti.



    Lidya kralı Croesus, M.Ö.550′de Efes'i ve Anadolu'daki diğer Yunan şehirlerini fethetti. Bu savaş sırasında mabet tahrip oldu. Croesus, mimar Theodorus'a daha öncekilerin hepsini gölgede bırakan yeni bir mabet yaptırdı. Yeni tapınak öncekinin 4 katı büyüklükte 90 metre yükseklikte ve 45 metre genişlikteydi. Masif bir çatı, yüzden fazla taş sütunla destekleniyordu. M.Ö. 356′da Herostratus adlı biri tarafından çıkarılan bir yangında yanarak tahrip oldu. Bundan kısa bir süre sonra o günün en ünlü heykeltraşı olan Scopas'lı Paros tarafından yeni bir mabet yapıldı. Romalı tarihçi Pliny'ye göre yeni tapınak, 130 metre uzunlukta ve 68 metre genişlikteydi. Tavanı, yükseklikleri 18 metre olan 127 adet sütun destekliyordu. İnşaat 120 yıl sürmüştü. Büyük İskender M.Ö.333′de Efes'e geldiğinde tapınağın inşaası hala devam ediyordu.



    M.S. 57′de St. Paul hristiyanlığı yaymak için Efes'e geldi. O kadar başarılı oldu ki bundan, şehrin demircisi ve tapınaktaki heykellerin sahiplerinden birisi olan Demetrius büyük bir korkuya kapıldı. Çünkü Demetrius tapınaktaki heykellerin bir kısmının sahibiydi ve her yıl tapınağa hacca gelenlerden iyi bir geliri vardı ve insanların dinini değiştirmesi demek onun geçimini kaybetmesi anlamına geliyordu. Birlikte ticaret yaptığı diğer kişileri de yanına alan Demetrius heyecan verici ve "Yaşasın Efesliler'in Artemisi" diye biten bir söylev yaptı ve halkı galeyana getirdi. Hemen sonra St. Paul'un yardımcılarından ikisini tutukladılar. Bunu bir isyan takip etti. Sonuçta St. Paul, tutuklanan yardımcılarıyla şehri terketti ve Makedonya'ya geri döndü.



    262′de Gotların bir akını sırasında büyük Artemis tapınağı yakılıp yıkıldı. Bir yüzyıl sonra Roma İmparatoru Constantine şehri yeniden inşaa ettirdi. Fakat hristiyan olduğu için tapınağı restore ettirmedi.Constantin'in çabalarına rağmen Efes eski günlerine dönemedi. Çünkü gemilerin demirlediği liman yokolmuştu. Nehrin taşıdığı alüvyonlar tarafından deniz şehirden uzaklaşmıştı. Zamanla şehir sakinleri kenti terkettiler. Mabetin kalıntıları başka yapıların ve heykellerin yapılmasında kullanıldı. British Museum'dan John Turtle Wood 1863′de tapınağı araştırmaya başladı. 1869′da 6 metre derinlikte, çamurların içinde tapınağın temellerini buldu. Bulduğu heykelleri ve bazı kalıntıları British Museum'a götürdü.



    1904′de yine aynı müzeden D.G. Hograth'ın liderliğindeki bir ekip kazılara devam ettiler ve sitede birbirinin üzerine inşaa edilen 5 tapınak olduğunu keşfettiler. Bugün gelen ziyaretçilere tapınağın yerini belli etmek için, bataklık halinde olan bölgeye sadece bir tek sütun dikilmiştir.
#09.05.2009 20:53 0 0 0
  • Konu: Meryem Ana
    St. John İncili'ne göre, İsa ölmeden önce, "Kadın, işte oğlun" diyerek St. John'ı ve St. John'a da "İşte anan" diyerek Meryemana'yı göstermiştir. İsa'nın ölümünden 4 ya da 6 yıl sonra St. John'ın Meryemana'yı beraberinde Efes'e getirdiği, kısa bir süre Konsül Kilisesi'nin (Meryem Kilisesi) bugün bir bölümünün altında kalan bir yapıda konakladıkları, 431 yılı notlarında belirtilmektedir. Daha sonra St. John, Meryemana'yı önceden hazırlattığı Bülbül Dağı'ndaki eve götürmüştür. Meryemana'nın hayatının son günlerini geçirdiği evin yeri zaman içinde unutulmuş ve bir harabe haline gelmiştir. Buna karşın Orta Çağ'dan az sonra evin bulunduğu yer sık sık gündeme gelmiş fakat tartışmalarda bir sonuca varılamamıştır.
    Hayatı boyunca hiç bir zaman bulunduğu kentten ayrılmamış olan Katherina Emmerich'in (1774-1824) açıklamalarıyla anlattığı yer Panaya Kapulu'na aynen uyuyordu. Eugene Poulin, bu olaydan sonra, yeri hızla tanıtmak amacını güderek bir dizi eser yayınladı. Olay bütün dünyanın dikkatini çekmiştir. Gelen din araştırmacılarının çoğu bu görüşü benimsediler. İzmir Başpiskoposu Monsenyör Timoni, konuyu araştırdıktan sonra 1892 yılında, burada din törenlerinin yapılmasına izin verdi. Papa 23. Jean 1961 yılında Meryemana Evi üzerine az çok yapılmakta olan tartışmaları durdurdu ve burasını kesin olarak Hac Yeri ilan etti. 1967 yılında Papa 6. Paul ve 1979 yılında Papa 2. Jean Paul, Meryemana Evi'ni gezerek buraya verdikleri önemi belirttiler.
#09.05.2009 20:48 0 0 0
#09.05.2009 18:01 0 0 0
  • St. Jean Bazilikası (Selçuk) ..


    İzmir ili Selçuk ilçesinde, Selçuk Kalesi'nin bulunduğu Ayasuluk Tepesi'nin güneyinde bulunan bu kiliseyi Bizans İmparatoru Iustinianus (527-565) MS. VI. yüzyılda Aziz St. Jean adına daha önceki yapı kalıntılarının üzerine yaptırmıştır.

    Tarihçi Eusibos'tan öğrenildiğine göre St. Jean MS.37-42 yıllarında Kudüs'ten ayrılmak zorunda kalmış, Anadolu'ya gelerek Hıristiyan dinini yaymaya çalışmıştır. Aziz Paulos'un öldürülmesinden sonra Ephesos'ta bulunan bugünkü yapıdan önce var olan bir kilisenin başına geçmiştir. Ölümünden sonra vasiyeti uyarınca bu kiliseye gömülmüştür. MS. VI. yüzyılda Hıristiyanlık Ephesos'ta güçlenince de mezarının üzerine ahşap çatılı bir bazilika yapılmıştır. Günümüze gelen kilise ise Bizans İmparatoru Iustinianus (527-565) tarafından MS. VI. yüzyılda yaptırılmıştır.

    MS. VII. ve VIII. Yüzyıllarda Arap akınları Selçuk'ta da etkili olunca, kesme taş ve tuğladan yapılmış olan kilisenin çevresi surlarla kapatılmış ve böylece şehir ile birlikte koruma altına alınmıştır. Kilisenin çevresi 20 kule ve surlarla çevrilmiş, Ephesos'a yönelik görkemli bir de kapı yapılmıştır. Bu kapıdan içerisine girilen kilisenin duvarlarında Troia kahramanlarından Achileus'un yaşamı ile ilgili bir friz bulunuyordu ki bu friz günümüzde Abbey Galeri'sinde bulunmaktadır. Kapıdan sonraki Atrium 34.70x47.00 m. ölçüsünde olup, arazi konumu buradaki duvarların yükseltilmesi ile giderilmiştir. Bu Atrium diğer bazilika Atriumlarından farklı bir plana sahiptir. Orta avlu, portikler ve gezinme yerleri olmak üzere üç bölümden meydana gelmiştir. Oldukça yüksek platform üzerindeki bu alanı genişletmek için de altına bazı yapı tesisleri yerleştirilmiştir. Portikin çevre duvarlarında batıda 13, güneyde 10, kuzeyde de 10 niş bulunmaktadır. Atriumun doğusunda beş kapı vardır. Bu kapılardan üçü narteks ile orta avlu arasındadır. Diğer iki kapı ise kuzey ve güney portiklerinin doğusundadır.

    Atrium ile nefler arasında uzanan beş küçük kubbeli narteks ince uzun dikdörtgen planlıdır. Kilisenin ibadet bölümü haç planlı, üç nefli ve klasik bazilika plan düzenindedir. Bu bölümün üzeri altı büyük kubbe ile örtülmüştür. Bunlardan ikisi orta nefin, ikisi transeptlerin, ikisi de orta mekânın üzerini örtmektedir. Kubbeleri taşıyan mermer ve tuğla ayaklar nefleri de birbirlerinden ayırmıştır. Sütun başlıklarının orta nefe bakan bölümlerinde İmparator Iustinianus ile karısı Theodora'nın monogramları görülmektedir. Aziz Jean'ın mezar odası ise orta nefin sonunda ve apsidin de önündedir. Bu bölüm iki basamakla yükseltilmiş ve daha belirgin bir şekle sokulmuştur.

    Kilisenin arkasında bulunan hazine binası X. yüzyılda şapele dönüştürülmüştür. Bu şapelin apsidine Hz. İsa'nın, Aziz Jean'ın ve diğer kilise büyüklerinin freskleri yapılmıştır. Bu şapelin yanı başındaki kuzey nef boyunca uzanan dar bir koridorun sonunda da vaftizhane bulunmaktadır. Vaftizhane çevresinde dar koridor ile iki salon vardır. Buradaki salonun ortasına ise iki yanı merdivenli yuvarlak bir vaftiz havuzu yerleştirilmiştir. Bu vaftizhanenin İmparator Iustinianus'tan önce V. Yüzyılda yapılan ilk kiliseye ait olduğu sanılmaktadır.

    St. Jean Kilisesi'ndeki çalışmalar ilk defa 1921-1922 yıllarında Yunanlılar tarafından başlamış, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra da Avusturya Arkeoloji Enstitüsü 1927-1930 yıllarında buradaki çalışmaları sürdürmüştür. Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü 1957-1958 yıllarında restorasyon çalışmalarına başlamış, kuzey nefteki ikinci kat sütunlarını ayağa kaldırmıştır. Bu arada Ord.Prof.Dr. Ekrem Akurgal başkanlığında, Efes Müzesi'nin de katkıları ile çevre düzenlemesi yapılmıştır. Günümüzde çalışmalar devam ettirilmektedir.
#08.05.2009 21:31 0 0 0
  • Konu: efes müzesi
    Efes Antik Kenti.. - Selçuk / İzmir
    İzmir İli Selçuk İlçesi sınırları içindeki antik Efes kenti'nin ilk kuruluşu M.Ö. 6000 yıllarına, Neolitik Dönem olarak adlandırılan Cilalı Taş Devri'ne kadar inmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalar ve kazılarda Efes çevresindeki höyükler (tarih öncesi tepe yerleşimleri) ve kalenin bulunduğu Ayasuluk Tepesi'nde Tunç çağları ve Hittitler'e ait yerleşimler saptanmıştır. Hititler Dönemi'nde kentin adı Apasas'tır. M.Ö. 1050 yıllarında Yunanistan'dan gelen göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti Efes, M.Ö. 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmıştır. Bugün gezilen Efes ise, Büyük İskender'in generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuştur. Hellenistik ve Roma çağlarında en görkemli dönemlerini yaşayan Efes, Asya eyaletinin başkenti ve en büyük liman kenti olarak 200.000 kişilik nüfusa sahipti. Efes, Bizans Çağında tekrar yer değiştirmiş ve ilk kez kurulduğu Selçuk'taki Ayasuluk Tepesi'ne gelmiştir. 1330 yılında Türkler tarafından alınan ve Aydınoğulları'nın merkezi olan Ayasuluk, 16.Yüzyıl'dan itibaren giderek küçülmeye başlamış, 1923 yılında Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra Selçuk adını almış ve bugün 30.000 kişilik nüfusa sahip turistik bir yerdir.

    Efes

    Antik dünyanın en önemli merkezlerinden biri olan Efes, İ.Ö. 4.bine dek giden tarihi boyunca uygarlık, bilim, kültür ve sanat alanlarında her zaman önemli rol oynamıştır.

    Doğu ile Batı (Asya ve Avrupa) arasında başlıca kapı durumunda olan Efes önemli bir liman kenti idi. Bu konumu Efes'in çağının en önemli politik ve ticaret merkezi olarak gelişmesini ve Roma Devrinde Asia eyaletinin başkenti olmasını sağlamıştır.

    Ancak, Efes antik çağdaki önemini yalnızca büyük bir ticaret merkezi olarak gelişmesini ve başkent oluşuna borçlu değildir. Anadolu'nun eski anatanrıça (Kybele) geleneğine dayalı Artemis kültünün en büyük tapınağı da Efes'de yer alır. Bu tapınak dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilir.

    Efes tarihi boyunca birçok kez yer değiştirdiğinden kalıntıları geniş bir alana yayılır. Yaklaşık 8 km²lik bir alana yayılan bu kalıntılar içinde kazı-restorasyon ve düzenleme çalışmaları yapılmış, ziyarete açık olan bölümlerdir.

    Kaynak: Kültür Bakanlığı..
#08.05.2009 21:28 0 0 0
  • Konu: efes müzesi
    İlk olarak 1929 yılında Selçuk'ta bir depo oluşturulmuş, kazılarda bulunan ve çevreden toplanan eserler buraya getirilmiştir. 1964 yılında bugünkü müzenin güneyindeki bölümün inşası tamamlanmış ve eserler sergilenmeye başlanmıştır. Birkaç salondan oluşan müze, her yıl kazılar sırasında ortaya çıkarılan eserler için yeterli gelmediğinden 1976 yılında müzenin güney bölümü inşa edilmiş, sergi alanları genişletilmiştir. Selçuk-Efes Müzesi sahip olduğu ve sergilediği yalnızca yerel eserlerle Avrupa'nın en önemli ve en zengin müzesi durumundadır.


    http://www.selcuk.gov.tr/default.asp?L=TR&mid=265

#08.05.2009 21:18 0 0 0
#08.05.2009 21:02 0 0 0
#06.05.2009 21:24 0 0 0
#06.05.2009 21:18 0 0 0
#05.05.2009 21:49 0 0 0
#05.05.2009 21:48 0 0 0