Gelir Vergisi İndirimi: Özürlü serbest ve ücretli çalışanlar ile kendisi özürlü olmamakla birlikte, bunlardan bakmakla yükümlü olduğu özürlü kişi bulunanlara;özür derecelerine göre gelir vergisi indirimi uygulanmaktadır. Bunun için Defterdarlık veya Vergi Dairelerine müracaat edilmesi gerekmektedir.
Konut Vergisi Muafiyeti: Özürlüler Kanunu ile yapılan düzenleme sonucu; 200 metrekareden küçük tek konutu olan özürlüler emlak vergisinden muaf tutulmuştur. ÖTV ve MTV İstisnası özürlülerin kullandıkları özel tertibatlı araçlar ile % 90 ve üzerinde özür derecesine sahip özürlülerin aldıkları araçlar Özel Tüketim Vergisi ve Motorlu Taşıtlar Vergisi'nden istisna tutulmuştur. Aynı şekilde, özürlülerin kullandıkları özel tertibatlı araçlar ile el ve ayak fonksiyonlarını kaybetmiş olması nedeniyle araç kullanamayacak durumda olanların ithal ettikleri araçlarda gümrük vergisi, ÖTV ve MTV'den istisna tutulmuştur.
KDV İstisnası: Özürlüler Kanunu ile, özürlülerin eğitimleri, meslekleri, günlük yaşamları için özel olarak üretilmiş her türlü araç-gereç ve özel bilgisayar programları KDV'den istisna tutulmuştur. H Sınıfı Sürücü Belgesi Özel tertibatlı olarak imal, tadil ve teçhiz edilmiş motosiklet veya otomobil türünden araçları kullanacak özürlüler H sınıfı ehliyet almak zorundadır. H sınıfı sürücü belgesine ilişkin düzenlemeler Karayolları Trafik Yönetmeliği'nde yer alır. H sınıfı ehliyet almak için, "Özel tertibatlı araç kullanabilir" ibaresi olan sağlık kurulu raporu ile birlikte sürücü kurslarına müracaat edilmelidir. H sınıfı ehliyet kurslarında, kursiyerler trafik ve ilkyardım derslerinden sorumludurlar. Motor dersinden muaftırlar. Dört haftalık teorik ders süresi vardır. Geri kalan sürede de direksiyon eğitimi alınır. H sınıfı ehliyeti ömür boyu kullanmak veya belirli aralıklarla güncellemek, alınacak sağlık kurulu raporunda kesinlik kazanır. El veya ayakta ortopedik sakatlığı olanlar ve işitme engelliler H sınıfı ehliyeti ömür boyu kullanabilir. Tek gözü olanlar (Monoküler) için sürücü belgesi "Sürücü Adayları ve Sürücülerde Aranacak Sağlık Şartları İle Muayenelerine Dair Yönetmelik"te de belirtilen usul ve esaslar dahilinde tek gözlüler ehliyet alabilmektedir.
Özürlüler için Vergi Rehberi
Özürlü vatandaşların, içinde bulunduğu zor koşulların giderilmesine katkıda bulunmak, onların vergi mevzuatından ve kanunlardan kaynaklanan haklarını öğrenmelerini sağlamak ve çeşitli nedenlerle birtakım güçlükler çeken özürlülerin hem ekonomik yönden desteklenmesi hem de sosyal ve ekonomik hayata katılımlarının sağlanması amaçlanmıştır.
ABD'de yapılan bir araştırma, ülke vatandaşlarının yaklaşık yarısının sağlık sorunları için interneti kullandığını ortaya çıkardı.
Amerikan Ulusal Sağlık İstatistikleri Merkezi'nin araştırmasına göre, geçen yıl halkın yarıdan fazlası internette sağlık konularıyla ilgili araştırma yaptı, ancak bunun sadece yüzde 5'i aradığı sağlık sorunuyla ilgili olarak doktoruyla internet üzerinden iletişime geçti.
Araştırmacılar, çalışmanın Ocak-Haziran 2009 arasında yaşları 18 ile 64 arasında değişen 7 bin 192 kişiyle yapıldığını, bu süre içinde katılımcıların yüzde 51'inin son 12 ay içinde sağlık konularıyla ilgili arama yaptığını söylediğini dile getirdi.
Kadınların internette sağlık konularını erkeklerden daha fazla aradığını (kadınlar yüzde 58, erkekler yüzde 43) ortaya koyan araştırmada, internet üzerinden ilaç talebinde bulunanlar ve bir sağlık kuruluşuna başvuranların oranı ise sırasıyla yüzde 6 ve yüzde 3 olarak belirlendi.
Konuyla ilgili benzeri bir araştırma ise doktorların hastalarıyla internet üzerinden iletişime geçmekte fazla istekli olmadıklarını gösterdi. Araştırmacılar, sebep olarak da doktorların ''mahremiyetin korunması ve zamanlarını nasıl değerlendirdikleri'' konularındaki düşüncelerinin net olmamasını gösterdi.
İmam-ı Gazali, "Sürekli işlenen küçük bir günah, istiğfarı yapılan ve bir daha işlenmeyen büyük bir günahtan daha büyüktür" diyor bir eserinde. Çünkü, 'istiğfar' ile insan o günahın atmosferinden çıkıyor, tekrar İlahi ölçüleri eksen alıyor ve ubudiyet tavrını takınıyor iken, 'küçük' de olsa istiğfarı yapılmayan bir günah zamanla ölçüleri aşındırıyor ve insanı 'yaşadığı gibi inanma' çizgisine sürüklüyor.
Durum bu olduğu halde, 'küçük'lük bir meşrulaştırma aracı olarak çıkıyor karşımıza. Gündelik hayatın içinde söylenen nice yalan ve yapılan nice yanlış, 'ufak-tefek'liğini ileri sürerek masumiyet zırhına büründürülüyor. Söz gelişi, çocuklarla olan diyaloğumuz, çoğu kez, 'yalan'lar üzerine kuruluyor. Ağlayan ya da mızmızlanan bir çocuk, sustuğunda unutacağı vaatlerle kandırılıyor. "Susarsan sana şunu alırım." Çocuk susuyor; ama kendisine bi rşey alınmıyor. Yahut "Aaa, elimde bir kuş var, gel bak" diyor 'büyük'lerimiz. Çocuk geldiğinde, olmayan kuş birden uçup gidiveriyor! Mazeretimiz de hazır: "Çocuktur, anlamaz."
Veya, ölçüde tartıda, ufak-tefek oynamalar yapılıyor. Bir bakkal, yirmi gramlık bir şekere tamah edip, 980 gramına da haram bulaştırıyor. Bir pazarcı, bir kök ıspanağı kar edineyim derken, belki yüzlerce ıspanağı kendisi için 'helal' olmaktan çıkarıyor. Bir gişe görevlisi, az miktar bozukluğa tamah ederek tahsilatı 'yuvarlayıp", aldığı maaşa zehir katıyor. Bir tüccar, malı alırken, şu gün öderim deyip iki gün de atlatma payı biçerek alışverişini yalanla lekeliyor. Şu veya bu makamdaki yüz binlerce insan, "Ben yokum, tamam mı?" diyerek sekreterini veya santral memurunu 'yalan makinesi' olarak kullanırken, katmerli bir yalanın yükünü sırtlanıyor. Beş saniyelik bir zamana tamah edip kırmızıda geçerken, bir başka insanın saniyelerini çaldığımız unutuluyor. "Aman canım" diyoruz, "iki saniye beklese ne olur?"
Sözün kısası, hayatımızın her gününde, ufak-tefek o kadar yalan ve küçük gördüğümüz o kadar haram var ki...
Biz tüm bunlar için 'mühim değil' zırhını hazırlamışız gerçi. Ama adalet-i İlahi, "Hak haktır; büyüğüne, küçüğüne bakılmaz!" diye hükmediyor. Ve Adil-i Hakim, Zilzal suresinde Mahşer Gününü tasvir ederken, 'küçük şeylerin büyüklüğünü de bildiriyor:
"O gün, insanlar işlerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük dönerler. Kim zerre miskal iyilik yapmışsa onu görür (karşılığı verilir). Kim de zerre miskal kötülük yapmışsa onu görür (karşılığı verilir)." (Zilzal Suresi: 7,8)
1. Kur'an'da cinlerin insanları gördüğü, insanların ise cinleri görmeyeceği konusunda açık ifadeler vardır. Buna aykırı sahih bir hadisin olduğunu düşünemiyoruz. İlgili ayetin meali şöyledir: "Şüphesiz şeytan ve kabilesi (cinler), sizin kendilerini görmeyeceğiniz yerlerden sizi görürler"(Araf Suresi, 7/27).
Mücahit, ve Taberi gibi alimlerin belirttiğine göre, ayette yer alan "şeytanın kabilesi"nden maksat cinlerdir. (bk. Taberî, ilgili ayetin tefsiri).
Fakat, vurgulanan husus, cinleri kendi hakikî şekillerinde görmeme olayıdır. Çünkü, cinler Allah'ın izniyle kılık değiştirip insan veya başka bir cisim şeklinde ortaya çıkabilir ve o şekilde görülebilir. Bu konuda Peygamberimiz (a.s.m)'in şeytanı gördüğüne dair rivayetler de vardır. Ve başka insanlar da onları bu hallerinde görmüşlerdir. (bk. İbn Aşur, ilgili ayetin tefsiri).
2. Sorudaki ifadelere rastlayamadık. Fakat, Hz. Ömer'in, üç defa bir cinnî ile güreşip onu yendiğine dair rivayetler vardır. (bk. Mecmau'z-Zevaid, 9/ 70-71). Bu da insanların cinleri yenebilecek güce sahip olduğunu göstermektedir.