Eurovision 50 Yılın Birincisi yarışmasında Türkiyeyi temsil eden Sertab Erener, ABBAnın kazanmasından sonra yaptığı açıklamada, "Burada olmamız, kazanmaktan daha önemliydi" dedi.
Yarışmada 14 katılımcı arasından 9uncu olan Sertab Erener, AAya yaptığı açıklamada, "Benim de favorim ABBA idi ve onlar da kazanmayı hak ediyordu. İlk üç sıra bence doğru oldu. Yapılacak bir şey yoktu, bu bir yarışma ve önce duyurulanlarla, sonra olanlar farklı olur.
Futbol maçı gibi bir şey. Önemli olan Türkiyenin adının duyulmasıydı" diye konuştu.
Yarışma yayını sırasında Türkiyenin eski filmlerinin gösterilmemesini eleştiren Erener, "buna biraz tepkim var" dedi.
Yarışma organizasyonunu, "Avrupaya özgü bir geceydi" şeklinde tanımlayan Sertab, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz de bunun içine sızdık ve önemli olan da bu. Güzel bir yarışmaydı, heyecanlıydı. Organizasyon güzeldi ve ben de çok eğlendim.
Mutluyum ve yineliyorum, burada olmamız, kazanmaktan daha önemliydi.
Biz Türkiye olarak hep gerekçe ararız ama aramamamız lazım.
Türkiyenin burada olması en önemlisiydi."
Yönetmen: Jon Turteltaub
Oyuncular: Nicolas Cage, Diane Kruger, Justin Bartha, Sean Bean
Benjamin Franklin Gates, hayatını Orta Doğu Kökenli Tapınak Şovalyeleri hazinesini bulmaya adamıştır. Ailesinde kuşaklar boyunca süren bu hazine avcılığında arama sırası artık ondadır.
sonuna kadar haklısın. Eğer "Yahudileşme Temayülü" adlı kitabı inceleme fırsatı bulursan, aynı dediğin gibi bu sayı uydurmalarının yahudi saçmalığı olduğunu görürsün. ben sadece zilzal suresinin ilginç bir tarafını belirtmek istemiştim. Uyarın için çok teşekkürler...
zilzal suresi adından da anlaşılacağı gibi, zelzele yani depremi anlatmaktadır. Bugün ileri teknolojik sistemlerle tespit edilen bu doğa olayını Allah(cc) bize 1400 yıl önce haber vermiştir. Ayrıca ilginç olan da bu sure hakkında çalışmalar yapan alimler tarafından bulunmuştur. Surenin ayetleri belli kurallarla tekrar dizildiğinde bizim için önemli bazı rakamlar bulunmuştur.(örneğin 1999. 17 ağustos depreminin yılı) Bu durum Allah tarafından bir işaret maksatlı mı yapılmıştır bilinmez. Ama bu bir gerçektir.
Arkadaşlar buraya bizim için çok alamlı gelen sureleri yazalım. Böylece hem Kuran'ı daha yakından tanımış olur, hem de hayatımızdaki yansımalarını görürüz. İyi çalışmalar...
Eshâb-ı kirâmdan Hanzala hazretlerinin henüz yeni evlendiği günün gecesiydi. Sevgili Peygamberimiz, eshâbını toplayarak islâma saldırmak ve yok etmek için bütün savaş hazırlıklarını tamamlayan Mekkeli müşriklere karşı harp yapılması kararını vermişlerdi. Harbe katılacak sahâbiler tek tek evinden çağırıldı. Harp haberini duyuran haberci, Hanzala'nın evine uğradı. Bu karar ve resûlullah Efendimizin emri ona da ulaştı. Emri duyan Hanzala, boy abdesti alma fırsatını bulmadan Uhud'a gitmek üzere hemen sahâbenin arkasından koşmaya başladı ve eshâbının arasına katıldı.
Harp sona erince Müslümanlar Medine'ye dönmeye başladılar. Harbe iştirak edenlerin yakınları acaba bizden geriye dönen olacak mı heyecanı içerisinde yollara sıralanmışlardı. Bunların arasında henüz bir günlük evli olup, gece yarısı sevgili peygamberimizin emrine uyarak harbe giden ve şehitlik şerbeti içen hazreti Hanzala'nın dul hanımı da vardı.Herkes büyük bir heyecanla harpten dönenlere yakınlarını soruyor, fakat hiç kimse kimseye cevap vermiyordu. Ancak sorulan soruları sevgili peygamberimiz''aleyhisselâm'' cevaplıyordu. En son olarak soru sorma sırası, şehit olan Hanzala'nın hanımına gelmişti. Resûlullah Efendimize yaklaşarak:
- Ey! Allahın Resûlu! Hanzala nerede, demesi üzerine sevgili peygamberimiz cevabında:
- "Hanzala şehit oldu", buyurdu.
Bunun üzerine Hanzala'nın hanımı:
- Yâ Resûlullah, şu anda söyleceğim bir aile sırrıdır. Sizler de biliyorsunuz ki, kocamla daha henüz ilk evlendiğimiz geceydi. Kocam Hanzala, sizin mübârek emrinize uyarak boy abdestini alamadan harbe katıldı. Bildiğiniz gibi şehit oldu. Bu sebeple, emir veriniz de kocamı bulsunlar ve yıkasınlar, dedi. Bunun üzerine sevgili peygamberimiz yarı hüzünlü bir şekilde (sen Hanzala için hiç merak etme! Ben Hanzala'yı rahmet suları ile melekler tarafından yıkanırken gördüm) buyurdu.Bunun üzerine bütün sahâbiler Uhud yolunu tuttu ve herkes Hanzala'yı aramaya başladı. Daha sonra sahâbiler Hanzala'nın henüz vücûdu kurumamış ve ıslak bir şekilde buldular.
Sevgili peygamberimizin müjdesini bizzat gözleriyle gördüler. Bunun için O'na ''Gasilül- melâike'' yani (Meleklerin gusül ettirdiği Hanzala'' denir. Bu evlilikten Eshâbın büyüklerinden hazret-i Abdullah dünyaya geldi.
Bir tüccar Mutluluğun Sırrını öğrenmesi için oğlunu insanların en bilgesinin yanına yollamış. Delikanlı bir çölde kırk gün yürüdükten sonra, sonunda bir tepenin üzerinde bulunan güzel bir saraya varmış. Söz konusu bilge burada yaşıyormuş.
Bir ermişle karşılaşmayı bekleyen bizim kahraman, girdiği salonda hummalı bir manzarayla karşılaşmış: Tüccarlar girip çıkıyor, insanlar bir köşede sohbet ediyor, bir orkestra tatlı ezgiler çalıyormuş; dünyanın dört bir yanından gelmiş lezzetli yiyeceklerle dolu bir masa da varmış. Bilge sırayla bu insanlarla konuşuyormuş ve bizim delikanlı kendi sırasının gelmesi için iki saat beklemek zorunda kalmış.
Delikanlının ziyaret nedenini açıklamasını dikkatle dinlemiş bilge, ama Mutluluğun Sırrını açıklayacak zamanı olmadığını söylemiş ona. Gidip sarayda dolaşmasını, kendisini iki saat sonra görmeye gelmesini salık vermiş.
Ama sizden bir ricada bulunacağım,diye eklemiş bilge, delikanlının eline bir kaşık verip sonra bu kaşığa iki damla sıvıyağ koymuş. Sarayı dolaşırken bu kaşığı elinizde tutacak ve yağı dökmeyeceksiniz. Delikanlı sarayın merdivenlerini inip-çıkmaya başlamış, gözünü kaşıktan ayırmıyormuş. İki saat sonra bilgenin huzuruna çıkmış.
Güzel, demiş bilge, peki yemek salonumdaki Acem halılarını gördünüz mü?
Bahçıvan Başının yapmak için on yıl çalıştığı bahçeyi gördünüz mü?
Kütüphanemdeki güzel parşömenleri fark ettiniz mi?
Utanan delikanlı hiçbir şey göremediğini itiraf etmek zorunda kalmış. Çünkü bilgenin kendisine verdiği iki damla yağı dökmemeye çabalamış, başka bir şeye dikkat edememiş.
Öyleyse git, evrenimim harikalarını tanı, demiş ona bilge. Oturduğu evi tanımadan bir insana güvenemezsin. İçi rahatlayan delikanlı kaşığı alıp sarayı gezmeye çıkmış. Bu kez, duvarlara asılmış, tavanları süsleyen sanat eserlerine dikkat ediyormuş.
Bahçeleri, çevredeki dağları, çiçeklerin güzelliğini, bulundukları yerlere yakışan sanat eserlerinin zarafetini görmüş. Bilgenin yanına dönünce, gördüklerini bütün ayrıntılarıyla anlatmış.
Peki sana emanet ettiğim iki damla yağ nerede? diye sormuş bilge.
Kaşığa bakan delikanlı, iki damla yağın dökülmüş olduğunu görmüş.
Peki, demiş bunun üzerine bilgeler bilgesi, sana verebileceğim tek bir öğüt var:
- Mutluluğun Sırrı dünyanın bütün harikalarını görmektir, ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan...
Allah bizi kıssadan hisse alabilen kullarından eylesin..