Kitap Nedir

Son güncelleme: 30.10.2008 03:05

  • Kitap

    Edebiyat, bilim, tarih ya da öbür bilgi alanlarındaki yapıtlar okuyucuya yararlı ve çekici bir biçimde kitaplarla sunulur. İnsanla*rın çağlar boyunca edindikleri bilgiler, geliş*tirdikleri düşünceler ve edebi yapıtlar, kitap*lar aracılığıyla günümüze ulaşmıştır.
    Kitapların önemi yalnızca kitap okumanın bize verdiği tat ve doyumdan ileri gelmez; kitaplar aynı zamanda insanlara gerekli olan bilgileri de verir. Okullarda öğretilen konula*rın çoğu kitaplarda yer alır. Doktor ya da hukukçu olmak, belirli bir alanda uzmanlaş*mak bu konulara ilişkin çeşitli kitapları oku*maktan geçer. Eğer bir bisikletin nasıl onarı*lacağını, bir model uçağın nasıl yapılacağını ya da bir giysinin nasıl dikileceğini bize öğretecek biri yoksa, bu konulardaki kitapları okuyarak gerekli bilgileri edinebiliriz.
    Yeni ilaçlar bulan, yeni makineler yapan ya da atom enerjisiyle buhar ve elektrik üretme*nin yollarını keşfeden bilginler, bu buluşlarını yazdıkları kitaplarda açıklarlar. Dünyanın her yerindeki insanlar bu kitapları okuyarak, bilginlerin buluşlarından yararlanır. Daha ön*ce iyileştirilemeyen hastalıkların nasıl iyileşti*rileceği, yeni motor türlerinin nasıl yapılacağı ya da bazı yararlı bitkilerin eskiden yetişmedi*ği yerlerde nasıl yetiştirilebileceği türünden bilgileri öğrenirler. Kitaplar olmasa, yeni düşünceler ve buluşlar zamanla unutulup giderdi. Oysa kitaplar tekrar tekrar basılabilir böylece bilgiler ve düşünceler, canlılığını yi*tirmeden gelecek kuşaklara aktarılır.
    Bilinen en eski kitaplar İÖ 2500'lerde Mısırlılar'ın kullandığı papirüs rulolardır. Bunlar, papirüs adlı bir bitkinin yaprakların*dan uzun şeritler biçiminde yapılan bir tür kâğıda yazılırdı ve okunmadığı zaman bir sopanın çevresine sarılarak saklanırdı. Eski Mısırlılar'ın etkinliklerini, dinsel inançlarını ve tarihlerini sonraki kuşaklar bu "kitaplar" dan okuyup öğrendiler. Ama papirüs, kuru-yunca kolayca kırılabilen bir kâğıttı. Günü*müzde kullanılanlara benzeyen, katlanmış yapraklardan oluşan kitapları ilk kez Romalı*lar yapmıştır. Onların kitapları da hayvan derisinden yapılan parşömen üzerine elle yazılıyordu. 15. yüzyıl ortalarında basım yön*temi geliştirilene kadar yüzyıllar boyunca kitaplar elle tek tek yazıldı.

    Bir Kitap Nasıl Yayımlanır?
    Yazdığı bir kitabın yayımlanmasını isteyen bir kişi, bunu bir yayınevine gönderir. Kitabın basılıp basılmayacağına yayımcı karar verir. Eğer kitabın değerli olmadığı ya da iyi satış yapmayacağı kanısına varırsa kitabı yayımla*maz, yazarına geri verir. Yazar, kitabını yayımlayacak bir yayınevi bulmak için başka yayımcılara başvurur. Hiçbir yayımcının kita*bı yayımlamayı kabul etmemesi durumunda, kitap ya yayımlanmadan kalır ya da kişi kendi maddi olanaklarıyla kitabı yayımlar. Okul kitapları ve bilimsel kitaplar ise devlet ya da üniversiteler eliyle yayımlanır.
    Yayımlanacak metni dikkatle okuyarak ya*yıma hazırlayan kişiye yayın yönetmeni (edi*tör) denir. Metin daha sonra basımevine gönderilir. Kitabın biçimini, boyutlarını, ne tür harflerin kullanılacağını, kaç tane basıla*cağını ve kullanılacak kâğıdın niteliğini ya*yınevi belirler.
    Mekanik dizgi makinelerinin icadına kadar, harfler elle tek tek dizilerek sözcükler ve satırlar oluşturulur, bundan sonra satırlar, sayfalar biçiminde düzenlenerek sayfa kalıp*ları hazırlanırdı. Mekanik dizgi makinelerin*de ise, yazılar satır olarak dizilir ve makine*den çıkan dökme kurşun satırlar bir araya getirilerek sayfalar oluşturulur. Günümüzde fotodizgi yöntemiyle ve genellikle bilgisayar*lar kullanılarak dizgi yapılır. Çağdaş elektro*nik yöntemler, basım sanayisinde tam anla*mıyla bir devrim yapmıştır.
    Kitap baskıya hazırlanırken yayımcı basıla*cak kitap sayısına göre, istenen boyut ve nitelikte kâğıt satın alarak basımevine gönde*rir. Bu arada basımevinde dizilmiş olan kita*bın "prova" adı verilen ilk baskıları yapılır. Kitabın yazarı provaları okuyarak dizgi yan*lışlarını düzeltir; bazen gerekli gördüğü deği*şiklikleri ve eklemeleri de provalar üzerinde yapar. Düzeltilmiş provalar yeniden basım*evine gönderilir. Provalardaki düzeltmelere uygun olarak sayfa kalıplarında düzeltmeler yapılır. Bir kez daha prova baskıdan sonra yayımcı ve yazar kitabın yanlışsız olduğu kanısına varırsa baskıya geçilir.
    Genellikle bir tabaka kâğıdın bir yüzüne kitabın 8 sayfası birden basılır. Aynı tabaka basım makinesinden ikinci kez geçirilerek, kâğıdın öteki yüzüne 8 sayfa daha basılır ve 16 sayfalık bir forma elde edilir. Daha büyük makinelerde 16'nın katları olarak 32 ve 64 sayfa basılabilir. Baskıdan çıkan kâğıt tabaka*sının katlanarak forma yapılmasına "kırma" denir. Kırma ve sonraki işlemler ciltçide yapılır. Sırayla üst üste konarak dikilen for*malara yayımcının seçmiş olduğu renk ve biçimdeki kapaklar takılarak kitap tamamla*nır. Ders kitapları dışındaki kitapların çoğunun üzerine hem cildi korumak, hem de kitaba çekici bir görünüm vermek amacıyla renkli kâğıt ceket*ler geçirilir. Günümüzdeki çağdaş basım tek*nikleriyle bir kitabın tamamı kesintiye uğra*madan bir defada basılabilir ve baştan sona otomatik ciltleme makinelerinde ciltlenebilir. Ciltçiden yayımcının deposuna götürülen kitaplar sonunda satışa hazırdır. Kitapların kitapçılara gönderilmesini genellikle dağıtım şirketleri yapar. Bu şirketler, satabilecekleri*ni düşündükleri sayıda kitabı yayınevinden alır ve ilişkide oldukları kitapçılara gönderir.
#30.10.2008 02:27 0 0 0

  • Kitap, bir kenarından birleştirilerek dışına kapak takılmış yani ciltlenmiş, (kağıt, parşömen vb. malzemeden üretilmiş) üzeri baskılı sayfaların toplamıdır.
    Bir "esere" ya da eserin bir bölümüne de kitap dendiği olur. Elektronik formatta yayınlanan kitaplara ise e-kitap yani elektronik kitap denir. Kütüphanecilikte, dergi, bülten ya da gazete gibi süreli yayınlardan ayırdetmek için monograf olarak da adlandırılır.

    Kitabın Yapısı ve Unsurları
    Kitabın türü ya da amacına bağlı olarak (örn. ansiklopedi, sözlük, ders kitabı, vb.) yapısı değişse de kitabın genel unsurları şunlardır:

    Kapak (sert ya da karton cilt, ilüstrasyon, tasarım)
    Biyografiler
    İç kapak sayfası (Kitabın adını, yazarını, bazen ayrıca yayıncısı, yayın yeri ve tarihini içerir.)
    Künye sayfası
    (bazen) İthaf sayfası
    İçindekiler
    Kısaltmalar
    Harita, resim vb. listesi
    Takdim
    Önsöz
    Giriş
    Ana içerik, kısımlar ve bölümler
    Sonuç
    Ek(ler)
    Tablolar
    Notlar (dipnotları sayfalı değilse)
    Kaynakça
    Dizin daima sonda yer alır.
    Kronoloji
    Kitapların Korunması ve Bakımı
    19. yüzyıldan itibaren, Sanayi Devrimi'nin doğal sonucu olarak, selüloz esaslı endüstriyel kağıt üretimi yaygınlaştı. Bu tür kağıt, dokuma-lif esaslı kağıttan çok daha ucuz olduğu için her türden kitabın genel okuyucuya büyük miktarlarda ve ucuz sunulmasını sağlamakla birlikte, asit içerdiği için zamanla bozulur. Dolayısıyla, ancak 1950'lerde ortaya çıkan asitsiz (acid-free) ya da alkalin kağıda basılmamış kitaplar yok olma tehlikesi altındadır ve asitten arındırma işlemi gereksinirler.
    Kitaplar tercihen fazla ışık, özellikle de doğrudan güneş ışığı almamalıdır. Normalin üstünde ısı ve nem de kitaplara zararlıdır.
#30.10.2008 02:28 0 0 0

  • Ciltçilik
    Ciltçilik, bir kitabı yaprakları dağılmadan ve yıpranmadan korumak, bununla birlikte dış görünümüne de güzellik kazandırmak amacıyla yapılan işlemlerin tümüdür. Olduk*ça eski bir el sanatı olan ciltçilik, tekniğin ilerlemesi, kitap baskı sayısının artmasıyla günümüzde bir sanayi kolu durumuna gelmiş*tir. Baskı sayısı çok olan kitapların makineler aracılığıyla seri olarak ciltlenmesini bir yana bırakırsak, ciltçiliğin bir el sanatı olma özelli*ğini gene de koruduğunu görürüz. Bu arada yalnızca kitapların değil defterlerin de, ayrıca kitap ya da defter benzeri (takvim, fatura, makbuz gibi) pek çok şeyin de ciltlendiğini söylemek yerinde olur.
    Ciltleme işleminde çeşitli aşamalar vardır. Buna göre bir kitabın basılmış sayfalarının ciltlenmesinde sırasıyla katlama (kırma), har*man, dikiş, tıraş, sırt yapma, sırta bez geçir*me, kanal açma işlemleri gerçekleştirilir. Ya*pılan cildin tipine ve ciltlenecek kitabın duru*muna göre bu işlemlerin bazıları uygulanma*yabilir ya da daha başka işlemlere gereksinim duyulabilir.
    Ciltlemede ilk adım olan kırma, basımı bitmiş olan kâğıt tabakalarının elle ya da özel makinelerle forma (16 sayfa) adı verilen sayfa gruplarına ayrılarak katlanmasıdır. Bütün ba*sılı tabakalar katlandıktan sonra forma küme*leri sayfa ya da forma numaralarının sırasına göre yan yana dizilerek harmanlamaya hazır duruma getirilir. Sırayla her kümeden bir forma alınarak harmanlama işlemi gerçekleş*tirilir. Harmanlama sonunda üst üste, kitap olmaya hazır duruma getirilen forma demeti özel makinelerle kat yerinden dikilir ya da tutkalla yapıştırılır. Kitabın dikişli ya da tutkallı olan bu bölümüne sırt denir. Ardın*dan kitabın yaprak boyutlarının düzgünlüğü*nü sağlamak amacıyla alt, üst ve öndeki serbest yanlar çok keskin özel bir kesme aygıtıyla tıraşlanır (kesilir). Artık kitap kapak geçirilme aşamasına gelmiştir. Dikişli ciltler*de kitabın sırtına bir kâğıt ya da bez yapıştırı*larak sağlamlaştırıldıktan sonra kolay ve ra*hat açılmasını sağlamak için sırt hafif bir kavis verilerek kamburlaştırılır. Dağılmaları engel*lemek amacıyla sırtın alt ve üst kenarlarına ince bir kurdele olan şiraze takılır. Bundan sonra kapak geçirme işlemine sıra gelir. Ha*zırlanmış olan kapak, kitabın ilk ve son sayfalarına yapıştırılarak ciltleme işlemi ta*mamlanır. Ama genellikle ilk ve son sayfalar*dan sonra ön ve arka kapak içlerine yan kâğıdı adı verilen desenli ya da renkli kâğıt yapıştırılarak kitap buralardan tutturulur. Böylece kitabın iç görünümünün güzelliği de sağlanır.
    Günümüzde kısa sürede hem daha fazla cilt yapabilmek hem de maliyeti düşürmek ama*cıyla kitapların ciltlenmesi çok basitleştiril*miştir. Artık otomatik makinelerde kırılıp, dikilen kitapların sırtlarına tutkal sürülmekte ve hazırlanmış olan karton kapakların geçiril*mesiyle ciltleme işlemi bitmektedir. Kimi zaman formaların tutturulması için dikiş bile yapılmaz. Kitabın sırtı da tıraşlandıktan sonra sayfalar sırta sürülen tutkalla yapıştırılır ve sırta kavis verilmez; ayrıca şiraze, yan kâğıdı gibi ayrıntılar bulunmaz. Defter ciltlemede ise genel olarak tel dikiş (zımba) kullanılır.
    Cilt yönünden bir özellik taşımayan, seri üretim yoluyla ciltlenmiş bir kitap, söz gelişi karton kapaklı ya da cildi yıpranmış bir kitap isteğe göre yeniden ciltlenebilir. Böyle bir ki*tabın ciltlenmesinde doğal olarak katlama (kırma) ve harmanlama aşamaları söz konusu değildir. Bu tür cilt yapanlar günümüzde seri üretim yapan ciltçilerin yanı sıra varlıklarını sürdürmekte ve ciltçiliğin el sanatı olma özel*liğini koruyarak geleneksel açıdan bu sanatı yaşatmaktadırlar.


    Dünden Bugüne Ciltçilik
    İlkçağlarda papirüs (bir çeşit bitki), deri ya da parşömen (Bergama derisi) üzerine yazılan metinler ağaçtan yapılmış tahta bir çubuğa sarılarak rulo yapılırdı. Bu tahta çubuğun her iki ucuna takılan fildişi ya da maden düğmele*re kitabın adı yazılı bir fiş iliştirilir ve rulolar bir kılıfın içine konularak saklanırdı. Eski Yunan, Mısır ve Roma'da uygulanan bu yöntem yapıtın rahat okunmasını engellediği gibi taşınmasında da zorluklar çıkarıyordu. Daha sonra yapıtların dikdörtgen biçimde kesilen parşömen ya da papirüslere yazılmaya başlanmasıyla ortaya çıkan değişim yeni yol*lara başvurmayı gerektirdi. Yapıtın yazıldığı bu yaprakların, iplikle birbirlerine bağlanarak tahta, kemik ya da fildişinden yapılmış iki kapağın arasına konmasıyla ilk ciltli kitaplar ortaya çıktı. Zamanla kapakta kullanılan sert malzemelerin yerini esnekliğinden ötürü deri aldı. Giderek tümüyle deri kaplı cilt kapakları yapıldığı gibi sırtı ve kapak köşeleri deri, kapaklarıysa kâğıt ya da kumaş olan ciltler de yapılmaya başlandı.
    4. yüzyıla kadar cilt kapaklarında hiçbir süs yoktu. Bu yüzyılın başlarında boya ve kabart*mayla bezenen cilt kapakları sonraları mine, altın ve gümüşle de süslenmeye başlandı. 9.-13. yüzyıllar arasında kiliselerde kullanılan dinsel kitapların ciltlenmesine ve cilt kapakla*rının bezenmesine özen gösterildi. O döne*min kitap kapaklan fildişi ve taş oymacılığı*nın, altın ve gümüş işlemeciliğinin ustalıkları*nı sergiler. Cilt kapaklan üzerine altın ve değerli taşlarla dinsel bir konuyu anlatan kabartmalar yapılırdı.
    18. yüzyıla gelindiğinde artık son derece gelişmiş ve incelmiş bir zevki yansıtan ciltler yapılabiliyordu. Çoğunlukla kullanılan koyun ve dana derisinin yanında marokenin de (yumuşak keçi derisi) kullanıldığı bu dönemin ciltlerinde yaldız ve ince işlemeler öne çıktı. Bu yıllarda cilt ustası kitap kapağını bezer*ken, yapıtın içeriğini de yansıtmaya çalışıyor*du. Çok zaman alan ve büyük ölçüde el emeğine dayanan bu tür ciltçilikte hem az sayıda cilt yapılabiliyor, hem de cilt pahalıya mal oluyordu. Bu durum ise kitapların çok sayıda okura ulaşması açısından bir engel
    19. yüzyılda gerçekleşen teknolojik atılım ciltçilikte seri üretim sorununu gündeme ge*tirdi. Baskı makinelerindeki gelişmeler sonu*cu kısa süre içinde eskisinden daha ucuz ve daha fazla kitap basma olanağı doğdu. Kaçı*nılmaz olarak ciltçilik de kitap üretimindeki bu gelişmeye ayak uydurdu. 19. yüzyılın ortalarına doğru ilk cilt atölyelerinin kurul*masıyla ciltçilik de bir sanayi durumuna geldi. Bu atölyelerde cilt için özel dokunmuş kapak bezlerini bezemede kullanılan presler bulunu*yor, kitabın düzgün kesilmesi (tıraşlama) için özel bıçakları olan basit makinelerden yarar*lanılıyordu. Günümüzde ise basım teknikle*rinde ulaşılan düzey ciltçiliği de etkilemiş, kitap ciltleme işi sayıca büyük boyutlara ulaşan baskılara karşılık verecek duruma gelmiştir. Artık bir uçtan tabaka halinde kâğıtlar cilt makinesine verilmekte, katlama (kırma), dikiş ve yapıştırma işlemleri el değmeden makinece gerçekleştirilerek öte uçtan kapağı geçirilmiş, ciltlenmiş kitap çıkmaktadır.


    Türkiye'de Ciltçilik
    Önceleri bir emek ve özen ürünü olan yazma*ların korunması amacıyla başlanan ciltçilik İslam dininin benimsenmesinden sonra, din kitaplarına gösterilen saygı ve verilen önemle birlikte bir sanat dalı durumuna geldi. Ana*dolu'ya egemen olan Selçuklular'la birlikte bu topraklarda yaygınlaşan ciltçilik Orta Asya ge*leneklerine bağlıydı. Osmanlılar 15. yüzyılın ikinci yansı ile 16. yüzyıl boyunca ciltçiliğin en özgün örneklerini verdiler. Edirne ve İstanbul cilt sanatının en önemli merkezleriydi.
    Türk ciltçiliği batı ciltçiliğinden farklı geliş*meler göstermiştir. Türk ciltçiliğinin en önemli özelliği batıdan çok daha önce deri üzerine metal kalıpla baskı tekniğini geliştir*miş olmasıdır. Türk ciltleme sanatında İslam sanatının önemli etkileri vardır. Bununla bir*likte, Türk ciltçileri Araplar'ın kullandıkları geometrik biçimlerin tersine, Türk çinilerinde ve halılarında da kullanılmış olan "hatayi" ve "rumi" bezemeyi benimsemişlerdir.
    Hatayi bezeme, sümbül, lale, karanfil, şakayık gibi çiçeklerin yalınlaştırılmış motifleriyle süsleme sanatıdır.
    Rumi bezeme ise, yaprak motifleri*ni andıran kıvrımlar biçiminde yapılan süslemedir.
    Türk ciltçiliğinde önemli bir özellik de kitabın sırtında yazı bulunmamasıydı. Şiraze bir süsleme öğesi olarak da kullanılır ve cilt kapaklarının yanı sıra bazı önemli kitaplarda ka*pak içleri de ayrıca süslenirdi. Ayrıca cilt kapağının ağız bölümlerinin yıpranmaması için özel koruyucular eklenirdi. Türk ciltçiliğindeki bu yöntem batıda hiç kullanılmamıştır ve bu yüzden önemli bir farklılık gösterir. Gene batı ciltçiliğinden farklı olarak ciltlen*miş kitaplar için ayrıca koruyucu kutuların yapıldığı da bilinmektedir. Genellikle koyun ya da keçi derisinden yapılan açık kahverengi cilt kapaklarını süslemek için ezilmiş altın kullanılır ve bu altın fırça ile sürülerek işlenirdi.
#30.10.2008 03:05 0 0 0