Boşa Geçen Yıllar 2

Son güncelleme: 07.11.2009 19:00
  • Günlerim bir büyükbabamın yanında bir de büyükannemin yanında onları tanıyarak geçiyordu. Büyükannemle alışmıştık birbirimize. Beni sevmeye başlamıştı. Ben de onu. Her gün büyükbabamın kulübesine gidip, onunla sohbet etmeye çalıştım. Yavaş yavaş bana ısınmaya başlamıştı. Fakat; annem ve babamla ilgili bir tek soru dahi soramıyordum. Burada yapabileceğim şeylerde sınırlıydı. Verandada oturup sıcak çayım eşliğinde büyükanneme ait olan kitaplar okuyordum Sanki tatile gelmiş biri gibi, günlerimi çoğunlukla dinlenerek geçiriyordum. Artık bundan sıkılmak üzereydim. Ve bir gün, ben de adayı dolaşmaya başladım. İnsanların neden, burada yaşamayı seçtiklerinin merakını da gidermeliydim. Burada yılın üç ayı güneş açarmış. Geri kalan zaman diliminde her taraf soğuk ve genellikle karla kaplıymış.

    İlk bildiğim yer olan marie ve john çiftinin o cafesine gidiyordum her gün. Küçük uçaklardan inen ve binen insanları seyretmek için. Marie ve john la sohbetlerimi ilerletmiştim. Çok tatlı insanlardı. Onların yanında mutluydum. Bu cafeye gelen yolcularla kısa kısa da olsa sohbet etme fırsatlarım oluyordu.
    Her gün büyükbabamın yanına uğruyordum. O sabah erken kalkmıştım ve büyükbabamın kulübesinde yanan bir ışık gördüm. Oraya doğru yöneldim. Ve büyükbabam elinde o ağaçtan yapmış olduğu evi bitirmişti. Kapıyı aralayarak içeri girdim. Büyükbabam kapının gıcırdamasına irkildi ve
    - Kim o dedi? Benim olduğumu görünce rahatladı.
    - Günaydın büyükbaba dedim.
    - Günaydın carmen dedi. Adımı ilk defa söylemişti. Şaşırdım. Bu zamana kadar bana ismimle hitap etmemişti. Hep saygı cümleleri içerinde iletişimi oldu benimle. Ve büyük babam ilk kez yıkılmaz denilen duvarlarını böylece yıkmıştı. Bana
    - Buyur gel otur carmen dedi. Çocuklar gibi sendim. Büyükbabam benimle konuşuyordu. Elindeki ağaç evi görünce
    - Bitirmişin büyükbaba dedim. Büyükbabam bana cevap verdi. Ve
    - Biliyor musun carmen? Bu ev de benim anılarım, umutlarım ve özlemlerim saklı dedi. Elindeki maketten eve bakarak.
    - Çok güzel olmuş büyükbaba, herkesin bir yerlerde umudu, anıları ve özlemleri saklıdır. Benimde umutlarımda ve özlemlerimde sizler saklıydınız büyükbaba. Hep sizlerle bir gün tanışma umuduyla yaşadım. Senin ve büyükannemin nasıl birisi olduğunu merak ediyordum. Ama bak umutlarım ve özlemlerim gerçekleşti büyükbaba. Seni ve büyükannemi tanıdm. Artık hayallerimde ve düşlerimde yaşamayacaksınız. Sizleri doya doya görerek yaşayacağım dedim.
    Ve büyükbabam başladı ağlamaya. Beni karşısına oturtup, bu ev annenin doğduğu ve gençliğini geçirdiği evdi dedi bana. Şaşırdım. Duvarlarını yıkıyordu artık büyükbabam. Yıkmalıydı da. Sustum ve onu bekledim. Gözlerimin içerisine bakarak ağlıyordu. Ben bu evde ne hayaller ne umutlar büyüttüm carmen. Bir gün bu hayallerimin ve umutlarımın özleme dönüşeceğinin farkına varamadım. Beklemek bu yaşlı yüreğe artık ağır geliyor dedi. Hele de severken beklemek. Annemin hakkında konuşacağı belliydi. Yavaş yavaş döküyordu içini. Yıların acısını ve hırsını almalıydı kendinden ve yıllardan. Artık hayatla, annemlerle ve kendinle barışmalıydı. Ama, gururu ve onuru seçeceği kelimeleri dikkat et diyordu dikkatlice seçtiği kelimelerden belliydi. Ben büyükbabama bir anda
    - Annem ve babam selam söyledi büyükbaba dedim.
    Dudaklarını ısırıp boş boş gözlerle bana baktı. Ağlamasına engel olamadı.
    - Hannah nasıl dedi? Annem iyi büyükbaba yıllarca senden bir haber bekledi. Buraya geldiğimden de bir haberi yoktu. Annemi bir gün yatakta senin fotoğrafına bakarak ağladığını gördüm ve o an sizi tanımaya geldim. Yıllarca süren bu belirsizliği de öğrenmek için. Annemi ve babamı çok seviyorum büyükbaba. Onlarla gurur duyuyorum. Onlarda benle. Tabi sizi onlarla buluşturursam daha da benimle gurur duyacaklar bunu biliyorum dedim. Ve büyükbabam tebessüm şeklinde güldü. Bir an onu bu karışık ruh halinden kurtardım. Fakat tekrar kulübenin penceresinden dışarıya doğru bakarak ağlamaya başladı. Ve bana doğru eğilerek
    - Carmen, annen benim yıldızım dı. Güneşimdi. Kendini yerlere indirdi.. Yıllarca onu gökyüzünde hayal ettim. Her akşam yıldızlardan biri bana göz kırpıyordu ve o annendi. Bana sanki gel diyordu. Ya da ben geleyim. Ben, annenin okumasını istiyordum. Babanla tanıştı. Annen okulu umursamaz oldu. Yıllarca uğraştığım emeklerimi boşa çıkarırcasına. Geleceğini mahvetmesine izin vermek istemiyordum. Ama, annen ailesini ve okumayı değil, babanı tercih etti. Hiçbir zaman onu kendinden ve bizlerden soğutacak davranış sergilemedim. Kararlarını kendisinin vermesini bekledim. Ama bir gün, okumayıp babanla evleneceğini söyleyince işte! O yıldız benim için yerlere indi. Onu zorlamadım. Seçimini çoktan yapmıştı. Karşı koymadım. Geleceğinden endişe ediyordum. Yüreğinin götürdüğü yere gidiyordu. Fakat; o yürek bir gün onu yakarsa diye korkuyordum. O benim kızımdı. Bunun endişesiyle yaşıyordum.
    Bir gün babanla evlendikleri haberini aldım. Yıkıldım. Sanki bu dünyada yalnız kalmıştım. Annene kırılmıştım. Onunla konuşmuyordum. Bu yolu seçtim kendime. Annen eşyalarını toplayıp babanla buradan ayrıldı. Giderken
    - Baba lütfen gideyim. Seni sevmiyorum sanma. İçimden bir ses gitmelisin diyor. Buna engel olamıyorum dedi.
    Ve ağlamaklı gözlerle babanın elinden tuttu. Son bir kez arkasına bakarak büyükannenle bana veda etti. İşte o gün bu gündür anneni bir daha görmedim. Kendime söz verdim. Büyükannenin de görüşmesini engelledim. O anki düşüncemle dedi. Şimdi, sen buradasın ve sana karşı koyamıyorum. Çok zor muş sevgiyi yıllarca içinde özlem şeklinde bekletmek carmen dedi. Ve bana sarıldı. Sanki annemi kucaklar gibi. Rahatlamıştı büyükbabam. Özlemin yükü birazda olsa ortadan kalmıştı.
    - Onu kendinle baş başa bırakıp büyükannemin yanına koştum. Mutfaktaydı büyükannem ve ona doğru ilerledim. Dünyayı kucaklar gibi onu kucakladım. Büyükanne biliyorum artık sebebi dedim. Büyükbabam sonunda anlattı bana dedim. Şaşırmıştı. Soğukkanlı bildiği bu yaşlı adam yüreğinin sevgisine yıllar sonra geri dönmüştü. O gün büyükannem ve ben büyükbabamı yalnız bıraktık. Geceyi de kulübede geçirdi büyükbabam. Ertesi sabah, büyükannemin hazırladığı kahvaltıyı erkenden büyükbabam hazırlamıştı. Şömineyi de yakmıştı. Kahvaltıya inince bu olaya şahit olmuştum. Büyükannemde rahat bir uyku almış olacak ki o da erken kalkamamıştı. O da kurtulmuştu bu belirsizlikten. Kahvaltı masasında mutlu gözlerle bakıyorduk birbirimize. Sohbetlerimiz daha çoğalmıştı. Artık büyükbabamda katılıyordu konuşmalarımıza. Birkaç gün daha kalacaktım burada. Gitme zamanım yaklaşıyordu. Fakat bu ayrılığı onlara üzülecekler diye söyleyemedim. İçim artık huzurla doluydu. Bu belirsizlik ortadan kalkmıştı. Tek bir sorun kalmıştı. Annemlerle büyükbabamları nasıl birbirine kavuşturacaktım. Özlemlerini nasıl giderecektim. Şimdi bunu çözmenin yolunu bulmalıydım. Fakat büyükbabamın yıkıldığını sandığım o duvarları yıkılmış mıydı acaba? Bunun endişesiyle gideceğim güne kadar bekleyecektim.

    Son günümü yaşıyordum artık onlarla. Onlardan ayrılmak bana da acı verecekti. Ama gitmeliydim. O gün büyükbabam ve büyükanneme uygun oldukları bir zaman da söyledim. Büyükanne ben yarın ailemin yanına dönüyorum. Sizleri tanıdığım ve sizlerinde beni tanıdığı için mutlu ve gururluyum. Sizlerden ayrılmak zor geliyor. Ama büyükbaba ben senin yıldızın olacağım ve yere düşmeyeceğim dedim. Her gece gökyüzündeki yıldızlardan bir tanesi ben olup gecenin bir yarısı gelip yanağını öpeceğim dedim. Bu sözüm karşısında büyükbabamın gözünden bir damla yaş geldi. Tıpkı ilk geldiğim andaki gibi. Susuyorlardı. Ama gitmeliydim bunu da biliyorlardı. Büyükbabam ve büyükannem bana sarılıp
    - Yine gel carmen dediler.
    - Her zaman geleceğim büyükanne. Sizlerde yaşadığım yeri ve bizleri görmek istediğiniz anda lütfen beklemeyin. Yarın diye bir şey yok. Lütfen gelin dedim.

    Ertesi sabah kahvaltıya inerken, büyükbabam ve büyükannem kalmıştı. Beni bekliyorlardı. Mutluluk ve mutsuzlukla karışık bir tavırla. Belki de beni bir daha göremeyeceklerini sandıkları içinde üzülmüş olabilirlerdi. Güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra eşyalarımı hazırlamak için odama çıktım. Onlardan ve bu adadan ayrılmak zor geliyordu. Kısa ama bir o kadar da güzel sevgi ve deneyim yaşamıştım burada. Kafamdaki soru işaretlerinin çoğu gitmiş olarak dönecektim. Valizimi salona indirirken yüzlerinde ki ifade gitme kal der gibiydi. Onları da fazla üzmeden bu veda sürecini uzatmamalıydım. Beni geçirmeye gelmeyeceklerdi. Bunu giyinmemiş olduklarından anladım. Tavırları da belli ediyordu. Kapıdan çıkarken büyükbabam elime o ağaç evi verdi. Ve şimdi umudum sensin dedi. Ona sarıldım. Ve seni seviyorum büyükbaba dedim. Yine soğukkanlıydılar. Bu herhalde büyüklüğün getirmiş olduğu bir tavır diye düşündüm. Çiftliğin merdivenlerinden inerken arkama bakıp onlara el salladım ve yolculuğuma başlamak üzereydim.

    İçimi garip bir duygu kaplamıştı. Bu duygu içerisinde Marie ve John çiftinin cafesinin bulundukları alana uçağı beklemeye gittim. Cafede sıcak bir çay içtikten ve Marie ve John çiftine bana yaptıkları arkadaşlıkları dolayısıyla teşekkür ederek. Yine görüşeceğiz dedim. Sevindiler. Bu arada küçük uçağım alana inmişti. Uçağa valizimi yerleştirdikten sonra koltuğa oturdum. Yolculuk için hazırdım. Son bir kez daha etrafa bakarak Marie ve john çiftine el salladıktan sonra karşımda büyükannem ve büyükbabamı ellerinde valizleriyle birlikte gördüm. Uçağın içerisinde sevinçten çığlık attım. Tüm yolcular bana bakıyordu. O anı kimse alamazdı elimden. Uçaktan koşarcasına indim. Ve büyükbabamla, büyükanneme doğru koşarak onlara sarıldım. Benimle geleceklerini anladım. Büyükbabam
    - Bizsiz bir yere gidemezsin dedi.
    Büyükbabama doya doya sarıldım. Bu anı içimde ömrümce saklayacaktım. Ve uçağa doğru ilerlemeye başladık. Büyükbabamlarda benimle geliyordu. Yıllarca görmediği kızını görecekti. Uçağa bindikten sonra, büyükbabam koltuğuna rahat bir şekilde oturdu. Ve içi huzur dolmuş gibi bir yüz ifadesi vardı. Mutluydu. Yol boyunca kısa kısa da olsa sohbetler yaptık.
    Bir ara büyükbabam
    - Ben anneni yıllarca takip ettim. Onun nerede yaşadığı haberini hep aldım dedi.
    Zaman ilerliyordu. Ve uçağımız şehre iniş yaptı. Şimdi buradan benim yaşadığım şehre gidecektik. Bir büyük yolculuğumuz daha vardı. Uçak biletlerimizi alıp, hasrete kavuşmak üzere yola çıktık. Ben de özlemiştim annemi ve babamı. Onlara, hem kendimi, hem de ailesini getiriyordum. Sevineceklerdi. Ama ilk karşılaşacakları anıda merak ediyordum. Büyükbabam kırmıştı zincirlerini. Bu düşüncelerle yolculuğumuzu tamamladık. Şimdi, eve doğru yola çıkacaktık. Büyükbabam ve büyükannem yine soğukkanlıydılar. Ama büyükannemin elleri titriyordu. Zamanı yenecekti en sonunda. Taksiyle eve giderken hepimizde garip bir heyecan vardı bunu seziyordum. Eve doğru yaklaştıkça, sevinçle karışık heyecanım daha da artıyordu. Ve yaşadığım ev görülmüştü. Annem ve babam evde miydi acaba? Diye düşündüm. Bu anı görmek istiyordum.
    - İşte! Büyükbaba ve büyükanne yaşadığım ev dedim.
    Büyükbabam bana tebessüm etti. Sanki merak etme der gibi. Eşyalarımızı arabadan indirmeye başladık. Ve evime doğru ilk adımı attık. Benim büyükbabamlara giderken ki gibi, tereddüt yoktu büyükbabamın üzerinde. En çok büyükannem seviniyordu. Koşarcasına yürüyordu evin merdivenlerine doğru. Evimin kapısını anahtarım olduğu halde açmadım. Çünkü, annemlere sürpriz yapmak istiyordum. Ailesini bir anda karşısında görecekleri anı heyecanla bekliyordum.
    Zili çaldım. Büyükbabam beni yana doğru çekti. Annemin karşısına ilk o çıkacaktı. Ve annem kapıyı açtı. Büyükbabam karşısında dimdik duruyordu. Annemle büyük babam dona kaldılar. Yıllardır görmediği kızı karşısında duruyordu. Belki içinden benim küçük kızıma ne oldu diye düşünüyordu. Onu hep küçük olarak hatırlıyor ve karşısında yaşlanmış bir bayan görünce boşa geçen yıllarına üzülüyordu. Her ikisinin gözleri birbirinden kenetlenmişçesine ayrılmıyorlardı ki ağlamaya başladılar. Sarılıp sarılmamak arsında gidip geldiler. Ve annem büyük bir hasretle büyükbabama sarıldı. Büyükbabam hiç tereddütsüz sımsıkı onu sarmaladı. Sanki, annemi boğarcasına. Ve annem büyükbabama
    - Hoş geldin baba dedi. Büyükbabam annenim yanaklarından öperek hoş bulduk yıldızım dedi. Artık gözyaşlarına hakim olamıyorlardı. Bu arada annem toparlanıp
    - Annem nerede baba? Dedi. Ve büyükbabam büyükannemin elinden tutarak yanına doğru çekti. Annem çıldırmışçasına ağlıyordu. Büyükanneme öyle bir sarılışı vardı ki.
    - Anne, hoş geldin dedi. Büyükannem
    -Hoş bulduk, benim güzel sevgili kızım dedi. Bu sahneyi görmeyi yıllarca beklemişlerdi ve ben de beklemiştim. Annem bizi içeri davet etti. Ve, bana doğru dönerek,
    - Seni seviyorum dedi. Dünyalar benim olmuştu artık. Hayatımdaki bu belirsizlik kalkmıştı. İçeri doğru ilerledikçe, arka bahçede babamı gördüm. Annem babama doğru giderek, onunla ağlamaklı bir şeklide konuştu. Babamı bir telaş sarmıştı. Bu hareketlerine yansıyordu. Ama bir anda toparlanıp, bize doğru gelmeye başladı. Üzerinde az da olsa suçlu gibi bir ifade taşıyordu. Odaya girdi ve
    - Hoş geldiniz baba diyerek elini uzattı. Büyükbabam, babamın uzattığı eli geri çevirmedi. Ve elini sımsıkı tutarak kendine doğru çekti. Babama sarılmıştı artık. Son duvarlarını da yıkmıştı. Büyükannemle de selamlaşan babamın hareketleri artık rahatlamıştı. Yüzündeki suçluluk ifadesi gitmiş. Üzerinden bir yük kalkmış gibiydi. Babam bana doğru dönerek
    - Teşekkürler dedi. Biliyordum sevineceklerine. Onları yalnız bırakıp odama çıktım. Yılların özlemini ve yıllarca aralarındaki bu soğukluğu alsınlar diye. Ve hikayem burada bitti. Bundan sonrasını sizlerin hayallerine bıraktım.

#07.11.2009 17:31 0 0 0
  • paylaşım için teşekkürler
#07.11.2009 19:00 0 0 0