İşlemci CPU Nedir - İşlemcinin CPU Anlamı Nedir - Nasil Çalışır - Bölümleri ve Çalışma Mantığı

Son güncelleme: 22.11.2012 16:04
  • İşlemci Nedir - İşlemci ne işe yarar? - Pentium Nedir - CPU - Okuma Yazma Kafaları - Kontrol Kartı - DCC - 3D Animasyon

    BİLGİSAYAR SISTEMI

    Sistem Bileşenleri

    Modern bir PC hem basit, hem de karmaşıktır. Bir sistemi oluşturmakta kullanılan bileşenlerin geçen yıllar boyunca giderek daha az sayıda gerçek parça teşkil edecek biçimde diğer bileşenlerle entegre edilmiş olması açısından basittir. Modern bir sistemdeki her parçanın, eski sistemlerdeki aynı tür parçalara oranla çok daha fazla sayıda işlevi gerçekleştirmesi açısından da karmaşıktır.

    Bilgisayarın Temel Bileşenleri

    Donanım:Bilgisayarı oluşturan elektronik ve mekanik parçaların en genel ismidir.Bilgisayarı oluşturan bu parçalar Şu ana başlıklar altında toplanabilir..

    GİRİŞ BİRİMLERİ

    -Klavye

    -Fare

    -Scanner

    İŞLEM BİRİMLERİk

    -Bellek ve veri saklama birimleri

    -Ram

    -Rom

    -FDD

    -HDD

    ÇIKIŞ BİRİMLERİ

    -Yazıcılar

    -Ses çıkışı

    -Ekran (Ekran aynı zamanda giriş birimi olarakta kullanılabilir)

    -İletişim Birimleri

    -Modemler

    -Eternet kartları

    -Bağlantı kabloları ve bu kablolara ait çıkışlar

    Bu kadar donanımla olmakla birlikte bilgisayarların görünen sonsuz potansiyeli aslında iki elektiriksel duruma dayanır, açık ve kapalı.Bilgisayarların fiziksel yetenekleri bu iki durumun kombinasyonlarından rakamları ve harfleri üretir.Bir elektiriksel durum bilgisayarlarda Bit olarak ifade edilir. Bit ingilizcede "binary digit",İkilik basamak,kelimesinin kısaltılmışıdır.

    Bit bilgisayarlar için kolay olabilir, ancak insanlar ondalık sayılar ve harflere alışık oldukları için bitler bilgisayarlar tarafından harflere ve rakamlara dönüştürülmek durumdadırlar.Bu dönüşüm deşifre yöntemleri ile mümkündür.

    Bir bilgisayarı kurmaya başladığımızda bilmemiz gereken genel bilgiler şunlardır

    -Kasa

    -Klavye

    -Fare

    -Ekranlar

    -Anakartlar

    -Mikroişlemciler

    -Ekran kartları

    -Bellekler

    -Sabit diskler

    -Disket ve disket sürücüleri

    KASA: kasalar bilgisayarı ouşturan kartları, merkezi işlemci (cpu),RAM'ler ve diğer genişletme kartlarını içinde barındıran ve fiziksel zararlara karşı koruyan elektrostatik kutulardır.
    Bir kasa alırken dikkat edilecek hususlar:

    Elektirik yalıtımı iyi yapılmış olmalı.

    Kasa sistemimize yeni kartlar eklememize engel olmamalı.

    Bir kasanın içinden çıkması gereken ekipmanlar

    Güç kaynağı(power supply)

    Elektirik kablosu(power cable)

    Genişleme slot kapakları

    Anakart montaj pimleri

    Çeşitli ebatlarda vidalar

    Plastik kasa ayakları

    KLAVYE: Fiziksel olarak bir daktilonun tuş takımına benzeyen klavyePC'lerde en çok kullanılan giriş birimidir.Klavyeler her ülkenin dil yapısına ve imla kurallarına göre ülkeler arasında bazı farklılıklar taşıya bilirler.Ülkemizde Qve F klavyeleri kullanılmaktadır.

    Klavye seçimi:

    Klavye seçerken dikkat edilecek ilk husus öncelikle hangi tip klavye kullanacağımıza karar vermektir.Bundan sonra yapılacak ilk iş ergonomik bir klavye seçmektir.Eğer win 95-98 kullanıyorsanız dizayn for win 95 -98 logosu taşıyan klavyeleri tercih ediniz.

    MOUSE: Mouse yani fare de klavye gibi veri girmek amacıyla kullanılan standart bir donanım aygıtıdır.

    Fareler çalışma sistemine göre ;

    -Mekanik fareler

    -Optik fare olarak ikiye ayrılır

    fare tüm programlarda çalışmayı hızlandıran bir donanım aygıtıdır.Örnegin windows ortamın da tüm işlemler fare ile yapılır.

    Mekanik fareler:Hemen hemen tüm bilgisayarlarda kullanılan fareler mekanik farelerdir .Bu tür farelerde bir adet top bulunur.Bu topun yaptığı hareket farenin içinde topa sürtünen algılayıcı makaralar tarafından izlenir.Böylece toptaki oynama hareket etme miktarı kadar mause kürsörü ekranda hareket eder.

    Farede hareketi algılayan makaralardan biriyukarı aşagı hareketi diğeri sağa sola hareketi izler bu makaralar arasındaki değişim ışığı açıp kapayarak ekrandaki okun hareketini belirler.Böylece topun mekanik hareketi dijital ortalama tanımlanmış olur.

    Optik fareler:Optik farelerin çalışma sistemi biraz farklıdır.Optik mouse mekanik faredeki topa ihtiyaç duymaz bunun yerine farenin altına özel bir pad konur.Farenin hareketi pad yüzeyinden yansıyan ışık yardımı ile bilgisayara aktarılır.Böylece bilgisayar farenin pat üzerindeki konumunu tanımlar

    Fareler genellikle iki yada 3üç tuşlu olarak üretilirler .Standart bir farede sağ tuş onaylama işlemlerinde sol tuş seçme işlemerinde kullanılır.Orta tuş çeşitli programlarda çeşitli programlarda çeşitli görevler için atanabilir.

    EKRAN(Monitör):Monitörler bilgisayarın en genel bileşenleridir.Taşına bilir sistem monitörlerin dışında pek çok monitör görünüş olarak bir TV'ye benzemektedir.Bir bilgisayar kullanıcısı ortalama olarak günde 5saatini monitör karşısında geçirmektedir .Bu nedenle kullanılan monitör kullanıcı sağlığı için büyük önem taşır.

    Bununla birlikte donanımsal olarak bir monitörde ki arıza bir amatör tarafından giderilemeyecektir.Örneğin monitörün içindeki çıkan bir sorunun bilgisayar sistemimizdeki bir sorunda olduğu gibi monitörü açıp çözmeye çalışmak tehlikeli ve sonuçları pahalıya patlayan bir girişim olacaktır.Bunedenle monitörler teknolojik açıdan yüzeysel olarak anlatılmış.Kullanıma yönelik bilgiler daha ağırlıklı olarak verilmiştir Monitörler çalışma sistemlerine göre ve boyutlarına göre çeşitli türlere ayrılır.

    Monitör seçimi:Monitörler bilgisayarı kullanırken en çok etkileşim içinde olduğumuz donanım aygıtlarıdır. Monitör seçimi yaparken ekran büyüklüğü yapacağımız işe ve amaca göre değişir.Büyüklükle beraber çözünürlükte önemli bir konudur.

    ANAKART(Maınboards): Fiziksel yapı olarak anakartlar özel alaşımlı bir blok üzerine yerleştirilmiş ve üzerinde RAM yuvaları genişleme kartı slotları devreler ve chipler bulunan kare şeklinde bir plakadır.Bu plaka çalışma sistemimizi organize eder.Bu organizasyon anakart üzerinde ki chıp setler sayesinde olur.

    Anakart veri yolları: PC lerde 486-PIII seri arasında veri yollarında çok büyük değişmeler olmuştur.486'larda veri yolu olarak ISA_VESA kullanılmıştır.Bu veri yolu artık kullanılmamaktadır.486'ların son jenarasyonları Pentium PCI veri yolu üzerinde çalıştılarPCI veri yolu ISA-VESA veri yolundan daha hızlıdır.Sistemin hızlı olması sayesinde grafik arabirimleri kontrol kartları ve genişletme karlarından çok daha performans sağlanmasına yol açmıştır.Bununla yetinmeyen insan oğlu artık hızına hız katarak AGP veri slotunu kullanmakta ve veri transverine hız katmıştır.PII serisinde yaklaşıkbir tane ISA ortalama beş tane PCIve birtane AGP slotu kullanılmıştır.

    Anakart seçimi:İdeal bir anakart ISA,PCI,AGP veri slotlarının olması gerekir.İşlemci yuvasının slot-soket desteği olanı tercih etmek en mantıklısıdır ama slot olması daha avantajlıdır çünkü gelişen teknoloji de slot desteği vardır. Artık kartlar bile ya PCI veya AGP slotlarına göre dizayn edilmektedir.

    MİCROİŞLEMCİLER: Central Processing Unit (CPU) yani merkezi işlem birimi bilgisayarın beynidir.Bilgisayarın tüm donanım elamanları bu beyin tarafından yönetilir ve denetilir.Merkezi işlemci kullanıcının(bilgisayar oparatörü) bir yazılım aracılığla(DOS gibi bir işletim sistemi)bildirdiği komutları yorumlar kullanıcının emirlerini yerine getirir .

    EKRAN KARTLARI:Ekran kartları ,diğer bir adıyla grafik kartları bilgisayar monitöründeki her türlü yazı ve grafigin(resim ve çeşitli formatlardaki filmler dahil)oluşturulmasında işlemci ile monitör arasında görev yapan adaptörlerdir.Ekran kartları ISA-PCIve AGP olarak üretilmiştir.artık AGP slot'unu destekliyen konumdadır.Gelişen teknoloji 'de AGP ekran kartlarına önem vermektdir.

    Ekran kartı seçimi:Yeni bir bilgisayar alırken yada mevcut ekran kartımızı yenisiyle (upgrade) degiştirmek istediğimizde dikkat etmemiz gereken hususlar vardır.Bunlar ; anakartlarda ki gibi Acaba mevcut olan veri yolu'mu destekliyormu ,kartın RAM tipi ve kapasitesi amaçlarıma uyuyormu,Elde etmek istediğim renk ve çözünürlük desdeklermi.....vb

    BELLEK(Memorıes): Bilgisayarrımızda merkezi işlemciden sonra sistem performansını etkileyen en önemli donanım elamanı sistemimizde kullandığımız bellek tipidirBellek kullanımı hız ve performans için çok önemlidir.Mikro işlemci çok hızlı olduğu halde belleğin yeterli olmaması çalışmayı yavaşlatmaktadır.

    Belleğin yetersiz oluşu programlarda hızı büyük ölçüde yavaşlatmaktadır.Ekran kartından gelen görüntü sinyallerini bile etkilemektedir.

    Bellek satın alırken dikkat edilecek hususlar:Bilgisayarrımızın RAM kapasitesini artırmak Performans artışının en kolay yollarından biridir.Ama RAM alırken dikkat etmemiz gereken bazı noktalar var.Birisi bilgisayarımızın ne tür ram desteği olduğunu bilmemiz gerekir .Diğer husus kaç mhz desteği olduğunu öğrenmeliyiz yoksa her an fiyasko ile karşı karşıya gelebiliriz.RAM slotları SD ve EDO ve RAM banklarından oluşmaktadır.bazı anakartların hem EDO hemde SD RAM'leri desdekler.İkisini birden anakartında barındıran sistemlerde ufak hatalar olmakta mesala hem edo ram hemde sd ram desteği olan bilgisayarlarda başlangiçta ram sayım işlemlerinde ram'i yanlış saymaktadır .Çözümü anakart'da bulunan ram slot larının tekini kullanmalıyız.

    Birde bellek satın alırken kullanmakta olduğumuz programlardan tam verim alabilmek için gerekli olan belleği bilmeliyiz .Çoğu insanın bilgisayarının yavaş çalıştığından şikayetçidir sorunu işlemcisinin ve ram'inin yetersiz olduğudur.

    HARD DİSK:Sabit disk'in en önemli elamanı tozdan yalıtılmış bir bölmede bulunan disklerdir.Bu diskler 3600 ve daha üstü devirde dönen bir motor miline baglıdır.Sabit disk'in içinde diskleri dönderen motordan başka sabit diskin içinde yazıcı ve okuyucu kafalar bulunur.Disklerin arasında bulunan döner kolların üzerine takılıdır.

    Bu disklerin malzemesi Aluminyum, Alumunyum magnezyum bileşeni üzerine Nikel ve fosfordanbir ara tabaka eklenmiştir.Bu yapının üzerine manyetize edilebilir.50 ile 100 nanometre,kalınlığında Ferro manyetik bir tabaka eklenir.Son olarak bu manyetik tabakayı koruyan ince bir film tabakası kaplanır. Harddiskler kapasitelerine göre piyasada yer almıştır.

    Harddisk seçimi: İdeal bir harddisk; kapasitesi fazla,okuma hızı yüksek,barındırdığı bilgiye erişim hızı maximum olandır.

    Harddiski kullanırken bilgisayara iyi sabitlememiz gerekir çünkü mekanim aksamı fazla olan sistemdir.Sarsıntılarda hassas okuma kafası zarar görebilir. Harddisk'imizde istenmeyen sonuç meydana gelebilir mesala okumama veya çok sesli çalışma daha da kötüsü bad (kötü,bozuk)sektör meydana gelmesi.. vb

    FLOPPY DİSKLER:Floppy disketler yada yaygın adıyla disketler fiziksel ve veri depolama kapasitelerine göre çeşitleri tipleri vardır. Fiziksel yapılarına göre 3,5"ve 5,25"(tamamen kullanımdan kalkmıştır) diye ayrılır.

    Tip Kapasiteler

    3.5" 720 KB 1.44MB 2.8MB

    5.25" 360 KB 1.2 MB --------



    CD-ROM VE SÜRÜCÜLERİ:CD-ROM (compac Disk Read Only Memory/Kompak disk salt okunur bellek) sürücüleri basitçe tanımlamak gerekirse;plastik özlü, yüksek kapasiteli CD'leri okumak için tasarlanmış donamlardır.

    Bir CD -ROM sürücüsü değişik formatlar da yazılmış CD'leri okuyabilir.Örneğin müzik setlerimizdeki dinlediğimiz CD'leri veri CD'leri ve CD-I formatındaki sinama CD'leri gibi.

    Cd-rom seçimi:O günün en yüksek hıza sahip CD-ROM'unu tercih etmeliyiz.

    CD-ROM'ların ön panelinde ses ayarı ve kulaklık çıkışının bulunmasına dikkat etmek gerekir.

    CD-ROM'un fiziksel yapısı:Bir cd fiziksel yapı olarak basit bir plastik disktir.Bu temel plastik disk üzerine presleme işlemi ile küçük çukurlardan(pits) bir desen işlenir.Ayrıca yine saf plastikten bir tabaka veri tabakasını korur. Bu plastik özlü diskler 120 mmve 80mm'lik ebatlarda üretilir.CD-ROM sürücülerinde arka panelinde bağlantı birimleri bulunur.Bunlar;

    1) Ses kartı bağlantı soketi

    2) Jumper ayarları

    3) IDE arabirimi bağlantı slotu

    4) Elektirik bağlantı slotu

    MODEMLER:Kişisel bilgisayarlar hayatımıza girdiğinden bu yana pek çoğumuzun düşlerini süsleyen bilgisayarlar arasındaki iletişim ve şimdiye değin filmlerde gördügümüz pek çok yüksek teknolojirüyası son yıllarda İnternet'in hayatımıza girmesiyle gerçeğe dönüştü.Tabi tüm bunları sağlayan etkenlerin başında Modem karlarındaki gelişmeler ve bu karların artık PC'lerin standart bir parçası haline gelmesidir.

    Modemlerin fiziksel yapısı:Modemler fiziksel olarak ikiye ayrılır.Modemlerin çalışma prensibini basit olarak açıklamaya çalışacağım.Modemler bilgisayarlar arasındaki iletişimi sağlayan adaptörlerdir.Uzun mesafelerde,Örnegin şehirler arası yada milletler arası kablolu bağlantının yerini ya özel olarak kiralanan hatlar yada bildiğimiz telefon hatları alırlar.Bu iletişimin yapı taşını modem oluşturur.İki modem arasındaki iletişim basitçe şöyledir.Modem bilgisayarlardan aldığı dijital bilgileri yani 0 ve 1 lerden oluşan bilgileri analoğ sinyallere dönüştürür.

    Telefon hatları analoğ sinyalleri iletirler.İletilen analoğ sinyaller karşı bilgisayarın modeminde tekrar dijital sinyallere çevrilir.Böylece bilgi alış verişi sağlanmış olur.

    Modemin hızı:Modemin hızı bps terimi ile belirtilir. 33600 bps gibi burada 33600 bps(bits Per second)saniyede iletilen bit miktarını belirtir.Yani modem 33600 adet oval transfer edebilmektedir.

    Hız için kullanılan diğer terim ise bound terimidir ve değişen sinyal durumunu açıklar

    Modemlerde ullanılan bir başka hız terimi ise cps dir.Caresters Per second. Yani saniyede transfer edilen karekter sayısıdır.

    VERİ İLETİŞİMİNİ ETKİLEYEN ETMENLER: Modem hızımız ne olursa olsun iletişimizi pek çok etken üreticinin gösterdiği hıza ulaşmamızı imkansız kılar.Örneğin 33.600 bps 'lik hıza sahibiz.

    1) PTT hattının kalitesi asla 33.600 'lük bağlantı hızına erişmemekte

    2) Karşı bilgisayarda bağlandığınız modemin hızı 33.600 'den düşükse örneğin 28.800 bps gibi bağlantı düşük olan modemin hızında olacaktır.Yani 33.600'lük modeminizle 28.800 bps'lik hıza dahi erişemeyebiliriz.

    3) Bizim yada karşımızdaki makinanın konfiğrasyonundan dolayı oluşan hız kayıbları.

    STANDART PC MONTAJI:Bilgisayar montajına başlamadan önce montaj sırasında kullanacağımız donanım elamanlarını belirtmekte fayda var.Bunlar kasa Anakart,Merkezi işlemci (cpu) ve fanı,Ram,Ekran kartı ,Floppy disk sürücü, sabit sisk ses kartı. Montaj sırasında şu aletlere ihtiyaç duyabiliriz.Bunlar düz ve yıldız uçlu tornavida Cımbız(jumper'lar için gerekli olabilir.),Kontrol kalemi, karga burun.

    MONTAJ İŞLEMİ: Montaj işleminin ilk aşaması kasa'nın açılması ve montaja hazırlanmasıdır. Daha sonra anakartı kasa ya yerleştirmeden önce CPU ve RAM'leri anakart üzerine montaj etmeliyiz.

    CPU montajı: Anakart teknolojisine göre cpu yeri slot ve soket olarak ikiye ayrılır.ilk önce soketi anlatmak istiyorum. Cpu 'yu zıf soket üzerine yerleştirmek biraz itina isteyen iştir önce zıf soketinin yanındaki kolu hafifçe yana çekerek kaldırırız.. Böylece zıf soketin kilitini açmış oluruz.Zıf soketinin köşesinin biri farklıdır. Aynı şekilde cpu nun da pin tarafından bakıldığında bir köşesi farklıdır.Her iki farklı köşe karşılıklı gelecek şekilde cpu'yu yerleştiririz. İşlemciyi yerine oturttuktan sonra yukarıya kaldırdığımız kolu indirip cpu'yu kilitleriz.

    CPU 'yu anakarta yerleştirdikden sonra anakart üzerinde cpu ile ilgili jumper ayarlarını yapar.

    CPU fanının montajı: Cpu fanının montajında kancaları zif soketi üzerindeki yerine oturtup fanın kancasını bastırarak kapatırız. Fanın elektirik bağlantısını kasanın güç ünitesinden gelen sokete takıp böylece fana elektirik sağlamış olacağız. Daha sonra anakart üzerindeki fan slotu na fan çıkışını yapmalıyız. Fan montajı yapıldıktan sonra anakart'da yapmamız gereken diğer bir ayarlamada voltaj ayarıdır.

    Voltaj ayarını kullandığımız işlemciye göre kitapçıkta belirtilen voltaj ayarını uygulamalıyız .Voltaj ayarının yanlış yapılması cpu 'nun fazla ısınmasına ve kısa sürede yanmasına neden olabileceğinden voltaj ayarlarını özen göstererek yapmalıyız. Son olarak işlemciyle ilgili işlemci frekansı ve işlemci hızı çarpanını ayarlamalıyız. Bu işlem cpu nun doğru ve perpormanslı çalışması için son derece önemlidir.

    RAM'lerin Takılması: Anakartda EDO veya SD ram slotları olabilir.İlk önce EDO ram olan anakart'ta ram takılmasını anlatalım.RAM leri yerine takarken ram'in klavuz kenarına dikkat etmeliyiz RAM'in bir kenarında bir klavuz deliği ve klavuz kertiği bulunur.Bu kertik pek çok ana kartta sımm yuvasının sağ tarafına gelmektedir.RAM'leri kertiğe dikkat ederek yaklaşık 45 derecelik açı ile sımm yuvasına yerleştiririz ve iterek dik pozisyona getirdikten sonra RAM'in çıt sesiyle yerine oturduğunu göreceğiz. EDO ram ler pentium anakartlar üzerinde ikililer halinde çalışır bir ram bankına mutlaka iki sımm takılmalıdır.SD RAM 'lerde ise RAM ayakları üç parçadan oluşur bunların uzunlukları farklıdır. Bunun için anakarta yerleştirilmesi sorun teşkil etmemektedir. Kısa ayaklar kısa yuvalara denk gelecek şekilde üzerine hafif bir baskı yaparak çıt sesi ile yerine oturduğunu göreceğiz

    Anakartın Kasaya Oturtulması: Anakart üzerine cpu ,ramler ve cpu fanı takılıp gerekli jumper ayarlarını yaptıktan sonra anakartımızı kasa içindeki yerine monte edebiliriz. Anakartı kasaya monte ederken en çok dikkat etmemiz gereken husus anakartın şase almamasıdır.Bu nedenle anakartın montaj pimlerini sağlamca monte ettikten sonra anakartı kasa üzerindeki yerine düzgünce vidaları pullayarak (izolesi için) vidalarız.

    Anakartın Elektirik Bağlantısı:Kasa tipine göre değişen power suply'ler mini tower larda iki konnektörlüdür.Bunların anakarta bağlantısı siyah kablolar yanyana gelecek şekilde takılmalıdır.

    Floppy Diskin Takılması:İşe başlamadan önce kasa üzerinde bulunan Floppy disk yuvalarından birinin plastiğini çıkarıp floppy sürücüyü yuvaya yerleştirip ileri iteriz.

    Floppy' i anakar da bağlayan iki kablo bulunuyor bunlardan biri I/O kablosu diğeri ise floppy sürücüye elektirik sağlayan kablodur. Elektirik sağlayan kablo power suply'den çıkar küçük soketli olan floppy içindir.Elektirik bağlantısı kırmızı kablo içe gelecek şekilde takılmalıdır. Kırmızı kablo tarafı dışarı gelirse ve o baglantı uzun süre bağlı kalırsa bilgisayar'ın floppy sini yakabiliriz.

    Floppy'de I/O kablosu harddisk'in I/O kablosundan küçüktür.I/O kablosunu takarkenkırmızı şeridin floppy'de 1 numaralı pine gelmesine dikkat etmek gerekir ters takıldığında sistem açılırken floppy(floppy disk failure) hatası verir.Floppy nin bağlantısını yaptıktan sonra Floppy'i kasa ya vidalayarak sabitleriz.

    Sabit Diskin Takılması: Sabit diskimizi kasadaki sabit disk yuvasına yerleştirip her iki tarafından vidalayarak sabitleriz.Sabit diskin yerine sıkıca oturmasına özen göstermeliyiz.Çünkü sabit diskler mekanik aksamları olan titreşimli çalışan ve aşırı sarsıntılarda zarar gören aygıtlardır.Diskimizi kasaya sabitledikten sonra boş bir elektirik kablosunun ucunu disk üzerindeki bağlantı noktasına takmalıyız.(kırmızı kenarlı elektirik kablosu iç tarafa gelecek şekilde olacak)

    Diske bağlamamız gereken bir diğer kablo ise I/O kablosudur.Sabit diskin I/O kablosu disket sürücünün I/O kablosundan daha geniştir ve bir kenarında kırmızı bir şerit bulunur.I/O kablosu nun ucunu kırmızı şeritli kısım elektirik kablosu tarafına gelecek şekilde takılır.IDE kablosunun diğer ucunu anakart üzerindeki birincil IDE portuna takmalıyız bu işlemi yaparken kırmızı kenarın portun 1 numaralı pine denk gelmesini sağlamalıyız.

    CD-ROM'un Bağlantısı:CD-ROM'lar sürücülerini sistemimizi farklı arabirimlerle bağlayabiliriz.En yayğın olarak kullanılan arabirim anakartımızın üzerindeki iki IDE arabiriminden biridir.

    Anakart üzerindeki IDE arabirimine CD-ROM'umuzun ikincil (slave)disk olarak bağlamalıyız.Bu bağlantıyı yaparken CD-ROM'un arkasındaki master/slave jumper ayarlarına dikkat etmek gerekir.Eğer anakartımızın üzerinde ikincil master olarak tanıtmak çok daha verimli bir yöntemdir.CD-ROM'un ikinci IDE arabiriminden bağlanmasının en önemli avantajı daha yüksek erişim hızına sahip olan sabit diskimizin kablosuna slave disk olarak bağlarsak sistem Performansını düştüğünü göreceğiz.

    Bu performansın düşüş nedeni IDE arabiriminin üzerine bağlı bulunan ayğıtlardan daha düşük hızlı olanın veri iletişim hızını kullanmasıdır.

    CD-ROM'u bağlayabileceğimiz diğer bir arabirim ise ses kartları üzerindeki bağlantı noktalarıdır.ses kartları üzerindeki arabirim 4 değişik standart'ı desteklemektedir. Bunlar creative,mitsumi,sony ve panasonıc firmalarına ait standartları içerir.

    CD-ROM'un performansını etkileyen diğer bir etken ise üzerindeki cache bellek'tir.CD-rom 'un üzerindeki cache bellek ne kadar yüksek olursa cd-rom'un hata düzeltme işlemi okadar sağlıklı olur.Bir cd-rom'da stndart olarak 256 kb cache bellek bulunur.

    CD-ROM 'un montajı:ilk önce kasayı elektirik bağlantısından kurtarın ve açın .Daha sonra kendimizi topraklayalım. Statik elektirik makinamızın en büyük düşmanıdır.CD ROM için kasada boş bir sürücü yuvası seçin.CD-ROM'u bu yuvaya takın ve vidalayın daha sonra elektirik ve IDE arabirim bağlantısı yapılmalı buda ;kasada kullanılmayan elektirik kablolarından birini CD-ROM üzerindeki elektirik bağlantısına takmalıyız Elektirik Kablosunda ve yuvada pahlı(kırıklı) kenarları birbiriyle hem yüz olmalıdır. Karşılık gelmelidir.CD-ROM'u sabit diskin uzantısına slave pozisyonunda bağlamalıyız ve ona göre jumper ayarlarını yapmalıyız(jumper ayarını slave göre ayarlamalıyız)diğer bir seçenek ise anakart üzerindeki muhtemelen boş olan ikinci IDE arabirimine takabiliriz. Eğer ikinci bir IDE arabirimimiz varsa ve boşsa en iyi performansı bu bağlantıdan alabiliriz.

    CD-ROM'da hata düzeltme işlevi:Teorik olarak bir cd üzerindeki veriler okunamaz olana kadar tüm hatalar düzeltilebilir.Cd rom üzerinde hata düzeltme işlemi şu şekilde yapılmaktadır.Okuyucu kafanın okuduğu veriler analiz edilmesi için verileri düzeltmekle görevli bir milro bilgisayara gönderir.böylece hata düzeltilir.Bu sistemin performanslı çalışması için hızlı microcontrollere ve sürücü belleklerine ihtiyac duyulur.

    Ekran kartı montajı:Mevcut ekran kartımızı yeni sistemimize takarken ilk önce statik elektiriğin üzerimizden atmak olmalı daha sonra kartımızı destekleyen veri yoluna göre kartımıza fazla yüklenmeden takmalıyız;kasa ile montajını sağlamalıyız ve vidasını sıkılamalıyız.

    Ses kartı montajı:Ses kartı montajı sanıldığından daha kolay bir işlemdir.Birazcık özen isteyen bir işlemdir yine ilk önce statik elektiriği üzerimizden atmak olmalı bunu da bilgisayarın kasaına dokunarak yapabiliriz .Yeni kartımızı takmadan önce hangi kartı takacağımız boş bir slotu hazırlayın.Slotun bulunduğuyerde kasaya bağlı metal plakayı sökün.Kartımızın kullandığı veri yoluna uygun boş bir slota dikkatlice yerleştirip,zorlamadan ve kuvvet kullanmaktan kaçınarak daha sonra kartı kasaya sabitleyen vidayı sıkmalıyız(montaj işlemlerinde vidaları aşırı sıkmamalıyız.Çünkü aşırı uygulanan sıkma kuvveti vidanın kısa sürede bozulmasına yol açar.Kasayı kapatmadan önce sistemi bir defa çalıştırmakta fayda vardır .Eğer hata meydana gelirse kasayı kapatmadan önce olaya müdahale etmek yerinde olur.



    Swich ve Led'lerin Takılması:Kasa üzerinde bulunan gösterge ve anahtarların bağlantılarını anakart üzerindeki yuvalarına takılması gerekir.Kasadan çıkan bu uçların üzerlerinde yaptıkları işler yazılır .Anakart üzerindeki yuvalarda da bu isimleri göreceğiz.

    Örneğin "power led" yazısı hem anakart üzerinde hemde power led kablosunun ucunda yazılıdır. Swich ve led eşleyerek yerlerine takmalıyız.daha sonra sistemimizi çalıştırarak kasanın ön panelindeki led'lerin yanıp yanmamasını kontrol etmeliyiz.Ledlerden biri veya birkaçı yanmıyorsa bağlantıları tekrar kontrol etmeliyiz.

    PC Montajı Sonrasındaki Olası Sorunlar ve Çözümleri

    1-Sorun:

    Pc haporlerinden kesik aralıklarla kalın bir beep sesi geliyorsa .

    1-Çözüm:

    RAM bellek takılı değildir.

    RAM belleklerde bozukluk olabilir.

    RAM bellek yuvaya oturmamıştır.

    RAM belleklerin yerine oturup oturmadığını kontrol edin yerine oturmuşsa başka bir bellek ile degiştirip deneyin.

    2-Sorun:

    8 kez kısa beep sesi geliyor.1 uzun 2 kısa beep sesi geliyor . 5 kısa beep sesi geliyor .

    2-Çözüm:

    Bu hataların 3'ü de grafik kartı ile ilgilidir . anakartla grafik kartı arasında bir uyuışmazlık olabilir .Bu uyuşmazlık genelde video RAM den kaynaklanır.başka bir grafık kartı deneyin.

    3-Sorun :

    6 kez kısa beep sesi geliyor.

    3-Çözüm:

    Klavye işlemcisinde problem olabilir.başka bir klavye deneyin.

    4-Sorun :

    Parity error (at hex ...........)

    System halted mesajı veriyor.

    (hex;hataya yol açan bellek biriminin 16'lı (hexadecimal)adresidir).

    4-Çözüm:

    Bellek okuma hatası olabilir.üzerinde parity(eşlik biti)olmayan bir RAM modül kullanıyor olabilirsinizbu durumda ,CMOS SETUP 'ta memory parity error check seçeneği açık (enable)olabilir.Bu seçeneği kapalı (disable)duruma getitirerek;yada üzerinde party olan RAM modülleri kullanın.

    5-Sorun :

    İki sabit disk bağlı ,system beklemeye başlıyor ve ardından C: drive error yada D: drive error hata mesajı veriyor.

    5-Çözüm:

    Büyük olasılıkla sabit disk durum jumperlarında bir yanlışlık vardır.Ya da diskler arasında bir uyum problemi vardır.Bu uyum problemini gidermenin yolu çogunlukla disk sıralamasını değiştirmekle çözülür.Eğer yine çözülmüyorsa ,bu iki disk arasında bir problem var demektir.

    6-Sorun:

    Bilgisayar hiç komuta cevap vermiyor.

    6-Çözüm :

    Sabit diske gelen güç kablosu ters takılmıştır.Yada sabit diski besleyen güç kablosunda kısa devre vardır.Kabloları gözden geçirin.sabit diski tutan vidalar uzun gelip sabit disk üzerindeki kartı kısa devre etmektedir.Vidaları gözden geçirin.

    Sabit disk bozuk olabilir.

    7-Sorun:

    Hiçbir şekilde iki disk bağlanamıyor.

    7-Çözüm:

    İki disk arasında giderilemez bir uyumsuzluk olabilir.kontrol kartlarından gelen kabloda problem olabilir .Ya da kontrol kartı ikinci diski desteklemiyordur.başka bir kablo ve kontrol kartı deneyin.

    8-Sorun :

    Missing operation system hatası veriyor.

    8-Çözüm:

    Sabit disk parametreleri CMOS setup 'a yanlış girilmiştir.eklerden yararlanarak düzeltin.Yada bu sabit disk başka bir bilgisayarda farklı CMOS değerleriyle formatlanmıştır.A:sürücüsünden açıp sabit diske sistem transferi yapın.

    9-Sorun :

    No fixed disks present . hatası veriyor.

    9- Çözüm :

    FDISK komutu kullanıldı.Sistem sabit diski tanımıyor.CMOS sutup ve kablo bağlantılarını gözden geçirin.

    10-Sorun:

    Bilgisayarınız sorunsuz açıyor ancak DOS yukleme anında birden resetleniyor.

    10-Çözüm:

    Anakart üzerinde mikro işlemciye ait jumper ayarlarında eksiklik olabilir.Örnegin 3v luk bir mikro işlemciyi 5v ile besliyor olabilirsiniz.Bu jumper ayarlarını anakart kullanıcı kılavuzundan düzeltin.

    11-Sorun:

    CMOS setup ayarlarını yaptıktan sonra saklayıp çıkıyorsunuz fakat bilgisayar açılıp kapandığında bu ayarlrın silindiğini görüyorsunuz.

    11-Çözüm:

    Anakart üzerinde CMOS pilinde sorun vardır. Pil bozulmuş yada CMOS devresinde bir problem vardır.Öncelikle pili değiştirmeyi deneyin.Birçok anakart üzerinde CMOS u sıfırlamak için bir jumper vardır.Bu jumperyanlış konumda olabilir.Anakart durumunu gözden geçirin.

    12-Sorun:

    Ön paneldeki ışıklar yanıyor sabit diskin motoru çalışıyor güç kaynagı motoru çalışıyor bunlar rağmen ekran karanlık.

    12-Çözüm:

    Güç kaynağından anakarta voltaj gelmiyor olabilir.bağlantı uçlarını çıkararak voltaj degerlerini ölçün.

    Voltaj degeri normal ise ;

    I/O kartı ,,anakartla uyumlu olmayabilir.mikro işlemci ayarları yanlış yapılmış olabilir.anakartı gözden geçirin bozuk olabili

    13-Sorun:

    Güç kaynağından çok ince bir ''zzz'' sesi geliyor.Fan bir andönüp duruyor.

    13-Çözüm:

    Anakartın,kasaya oturduğu noktada bir kısa devre vardır.Sabit disk ve disket sürücüye giden kablolardan biri kasa içinde sıkışmış olabilir.

    14-Sorun:

    Sistemde kısadevre var .

    14-Çözüm:

    * Anakarta gelen besleme kablolarını çıkarın.
    * Sabit disk ve disket kablolarını çıkarın.
    * Sabit disk ve disket sürücüye I/O kartından gelen bilgi kablolarını çıkarın.
    * I/O kartını çıkarın.

    * Grafik kartını çıkarın.

    Bu adımları her denediginizde bilgisayarı yeniden açın.sorunun çözüldüğü adımda durun.

    15-Sorun:

    Sabit diskten rahatsız edici bir ses geliyor.

    15-Çözüm:

    Güç kaynağından gelen power kablosunu değiştirin.

    I/O kartından gelen bilgi kablosunu çıkarın.

    Sabit dikin motoru ile ilgili sorunu olabilir.

    16-Sorun:

    Disket sürücünün ışığı devamlı yanıyor.

    16-Çözüm:

    Disket sürücü bilgi kablosu ters takılmış olabilir.Kabloyu gözden geçirin.B ilgi kablosunun kıvırcık ucu herzaman A sürücüsüne takılmalıdır.

    17-Sorun:

    Disket sürücü disketi okumuyor yada hatalı okuyor.

    17-Çözüm:

    Disket sürücü CMOS setup'dan yanlış tanımlanmış olabilir.Örneğin 1.44yerine 720 tanımlanmış olabilir.

    Disket sürücünün kablosu arızalı olabilir.

    I/O kartının disket sürücü arabirimi bozuk olabilir.kontrol edin.

    Disket bozuk yada formatsız olabilir.başka bir disket deneyin.

    18-Sorun:

    Bilgisayar çok ağır çalışıyor.

    18-Çözüm:

    Bilgisayarınızın kaç MHz de çalıştıgını Landmark Test Speed Version 2.0 proğramı yardımıyla test edin.

    TURBO anahtarını ve kablosunu gözden geçirin.

    Mikroişlemci hızı anakartın saat hızına uygun olmayabilir anakartın kullanma kılavuzunu gözden geçirin.

    19-Sorun:

    Bilgisayar ''C:\>''durumunda iken çakılıyor (kilitleniyor).NumLock tuşu,NumLock ışıgının durumunu değiştirmiyor.

    19-Çözüm:

    Böyle durumlarda genellikle bilgisayarın resetlenmesi gerekir.sorun CMOS ayarında olabilir.CMOS setup'a girerek Load Bios Defaults seçenegini işletin.bu seçenek yapılmış tüm tanımları geri alır.buna sabit disk ve disket sürücü degerleri dahil deildir.

    Bu sorun sabit disk üzerinde bed(bozuk)sektörede neden olabilir.CHKDSK komutunu kulanarak disketteki bozuklugu görüntüleyin.

    20-Sorun

    Bilgisayarınız az bellek sayıyor.

    20-Çözüm:

    Bu genellikle bir sorun deildir.gölgeram kullanımından kaynaklanmaktadır.Gölge ram kullanımı,genişletilmiş genişletilmiş belleğin bir kısmının BIOS RAM ve Video BIOS 'tan gelen veriler için ayrılmasıdır.Bu nedenle gölge RAM ;bir RAM kaybına neden olmaktadır.

    Bazı CMOS setup'lar gölge RAM seçeneğini kapatmaya izin vermektedir.

    ANAKART

    noimage

    Yeni bir bilgisayar alırken en fazla göz önüne aldığımız husus işlemcinin hızıdır. İkinci planda ise anakart göz önüne alınır. Zaten işlemci seçildiği zaman anakartın sahip olacağı işlemci yuvası da belirlenmiş olur. İşlemcilerin takılacağı yuvalarda çeşitlilik vardır ve bu sebeple herhangi bir işlemci herhangi bir anakarta takılamaz. Aşağıda maddeler halinde anakart alırken göz önünde bulundurulması gereken hususlar vardır.



    Ø Anakartta bulunan yonga (chipset)

    Ø Genişleme yuvaları sayısı (PCI, ISA)

    Ø Bellek yuvaları sayısı (DIMM ya da SIMM)

    Ø USB sayısı

    Ø AGP yuvası ve AGP nin sürüm desteği

    Ø DMA desteği (Ultra DMA 33, Ultra DMA 66, Ultra DMA 100)

    Ø AMR, STR ve CNR özelliği

    Anakartlar yapı itibariyle iki türden oluşmaktadır. Bunlar ATX anakartlar ve AT anakartlardır. Şimdi farklı bu iki yapıdaki ana kartları inceleyelim.
    AT - ATX anakartlar arasındaki farklar

    ATX standardı, anakart üzerindeki bileşenlerin dağılımını yeniden tanımlayan bir yapıya sahip. ATX anakartlar kasa üzerindeki güç kaynağının da farklı bir yapıda olması nedeniyle sadece ATX kasalara monte edilebiliyor.


    ATX anakartların yenilikleri şunlardır

    1. ATX kasaların geniş olması nedeniyle ATX anakartlar çok daha kolay monte edilebiliyorlar.

    2. ATX anakartlarda bulunan seri ve paralel port kabloları artık yok, çünkü portların tümü ATX anakart üzerinde monteli halde geliyor. Bu durum da montajı kolaylaştıran başka bir etken.

    3. ATX anakartlarda mikroişlemci soketi arka tarafa tam olarak güç kaynağının altına geliyor. Güç kaynağı fanı da mikroişlemciye üfleyecek şekilde monte edilmiştir. Bu da mikroişlemcinin ikinci bir fana ihtiyaç duymasını sağlıyor. Ayrıca, bu üflemeden bellek modülleri de yararlanıyor.

    4. ATX anakartlar sadece ATX kasalarda kullanılabiliyorlar, çünkü güç kaynağı bağlantı soketleri de kendilerine özeldir.

    5. ATX anakartlar, çok önemli bir yenilik daha getiriyor, güç kaynağı ve anakart arasındaki Power On/Off durumlarını, BIOS ve işletim sistemi ile birlikte yöneterek, işletim sistemini kapattığınızda bilgisayar da otomatik olarak kapanıyor. Bu seçeneği kullanabilmeniz için ATX kart üzerinde bulunan BIOS'ta Power Management seçeneğini açık tutmalısınız.

    6. ATX anakart ve kasaların diğer bir yeniliği ise açma-kapama anahtarının eskisi gibi olmayışı. Anakart üzerinde bulunan bir sokete ön panelden gelen iki kabloyu takarak kasanın güç kaynağını kumanda ediyorsunuz. Yani anakart olmadan güç kaynağı çalışmıyor. Güç kaynağının bu şekilde çalışması da yine ATX standardı ile getirilen, anakart güç kablosundan geliyor.

    7. ATX anakartlar enerji harcama konusunda da AT teknolojisinden ileridedir.

    8. ATX anakartlar üzerindeki diğer farklılıklardan birisi de klavye ve fare konnektörlerini PS2 standardında olmasıdır. Ayrıca ATX anakart üzerinden bulunan PS2 fare girişi sayesinde, seri iletişim portlarından biri başka amaçlar için kullanılabiliyor.
    Power Management Setup ta neler yapılır

    1. Bilgisayarınız belirli bir zaman sonra kendiliğinden kapanabilir.

    2. Sisteminizdeki aygıtların belirli bir zaman kullanılmadıklarında kapatabilirsiniz. Örneğin sabit diskinizi belirli bir süre kullanılmadığında enerjisinin kesilerek durmasını sağlayabilirsiniz. Klavyeden herhangi bir tuşa veya fareye dokunulduğunda sabit disk çalışmaya başlar.



    İşlemci Yuvaları

    Anakartlar için sürekli yüksek kalite isteği vardır. Anakartlar işlemcilerle beraber bilgisayarınızın gücünü etkilerler. Şimdilerde anakart/CPU uyumunun (işlemci yuvaları) farklı tipleri vardır, Bunlar

    ü Slot 1: Pentium III ve Pentium II işlemcilerde kullanılır.

    ü Slot A: AMD firmasının ürettiği Athlon işlemcilerde kullanılır.

    Slot 1 ile Slot A birbirine rakip olarak (İntel ve AMD) çıkmışlardır. Slot 1 İntel firmasının çıkarmış olduğu işlemci yuvası tipidir. Slot ise AMD firmasının Athlon işlemciler için çıkardığı bir işlemci yuvası tipidir.

    ü Socket A: AMD firmasının ürettiği Athlon PGA ve Duron işlemciler için

    ü Socket 370: Celeron ve Celeron PPGA işlemcilerde kullanılır.

    ü Süper Socket 7: Pentium işlemcilerde kullanılır.

    ü Slot 2: Xeon (Intel'in 100 Mhz'lik anakartta çalışabilen yeni işlemcisi) işlemcilerde kullanılır.

    ü Socket 3: 486 işlemcilerde kullanılır.

    ve değişik bazı modellerde vardır.

    Son zamanlarda iki işlemcili sistemler çıkmıştır. Çift işlemcili anakartlar sunucularda (server) kullanılmaktadır ve sunucunun yükünü hafifletmektedir. Çift işlemcili sistemlerde işlemciler birbirine daima yardımcıdırlar ve biri bozulduğunda diğeri devreye girer. Ayrıca anakart üreticileri Pentium III ve Celeron işlemcilerin her ikisinde de çalışan anakartlar üretmektedirler. Bunun sebebi kullanıcıya işlemci seçimi yapabilme imkanı tanımaktır. Bunların ikisi de aynı anda çalışmazlar. Örneğin sizin anakartınızda iki tane PIII800 işlemci var ise PIII 1600 hızında çalışır anlamına gelmez. Yakın bir tarihte şimdi kullanılan anakartlar (geleneksel anakartlar) için işlemci bugünkü problem bitmiştir. Çünkü çift işlemcili anakartlar üretilmeye başlanılmıştır.
    Yonga (Chipset)

    Bir bilgisayar alınırken önce işlemci belirlenir ve bu işlemciye uygun işlemci yuvasına sahip anakartlar belirlenir. Bu anakartlar arasındaki seçimde ise en önemli etken yongadır. Yongalar işlemciye veri aktarımını, IDE kanalları ile sabit diske (HDD) iletilen veri aktarım hızını (Ultra DMA33...) belirler. Ayrıca anakartta bulunacak AGP yuvası ve sürümünü, PCI ve ISA yuvaları sayısını, AMR ve CNR desteği olup olmadığını belirler ve disket sürücü ve CD ROM sürücüleri kontrol eder. Zaten dergileri ve internet takip edildiğinde en iyi yonganın hangisi olduğu hakkında bir fikre sahip olunur ve bu yongayı bünyesinde barındıran anakart seçilir.

    Yongalar bünyesinde kuzey kutup ve güney kutup olmak üzere iki yonga bileşiminden oluşmaktadır.



    Yonga Takımlarının Karşılaştırılması*

    Bilgisayar sektöründe üç kategori vardır. Kullanıcının isteklerini yeterli derecede karşılayan ve fiyat-performans avantajı sağlayan giriş seviyesi PC; CAD/CAM gibi çizim programları ile yüksek grafik işlemleri yapan yada ses işleme gibi güç isteyen yüksek performanslı profesyonel PC ve bu iki arasında olan orta seviye PCler. (Burada Workstation ve Server Sistemleri bu kategoriye alınmamıştır). İşlemci, grafik kartı, harddisk gibi her bilgisayar arabirimi kendi arasında bu şekilde sınıflandırılırlar, kullanıcı isteği ve ihtiyacı doğrultusunda önerilirler. Bir anakarttaki yonga takımları da sahip olduğu teknoloji ve performansı ile aşağı yukarı bu kategoriyi belirleyen en önemli parçadır. Şimdi günümüzdeki intel ve VIA nın üretmiş olduğu yongaları ve birbirinden ayrıldığı belirgin özellikleri ele alalım:

    LX yonga takımı 66MHz lik veri yoluna sahiptir ve diğerlerine oranla daha ucuz, ekonomik bir yongadır. Bu nedenle Celeron ve PII (233-333) işlemcilerin kullanıldığı soket 370 ve Slot 1 yapıdadırlar. 3 DIMM slota sahip olması ile en çok 768 MB SDRAM desteği bulunmaktadır. Ev ve ofis kullanıcıları için Word, Excel, mail, internet chat gibi ofis uygulamaların çalıştırılacağı anakartlarda kullanılmaktadır.

    ZX yonga takımı hem 66MHz hem de 100 MHz veri yoluna sahiptir ve Celeron, PII ve PIII işlemci desteği vardır. BX yonga setine göre daha ucuzdur ve 2 DIMM slotu ,512MB SDRAM bellek desteği ile orta seviye anakartlarda kullanılmaktadır. Giriş seviyesi uygulamalarda biraz daha güç isteyen uygulamalarda tercih edilmektedir.

    BX yonga takımı:
    noimage
    66 MHz ve 100 MHz veri yolu ile yüksek hızlı PIII işlemcilerden Celeron işlemcilere kadar işlemcileri desteklemektedir. 4 DIMM ile 1GB ana bellek desteği vardır. Genişleme yuvası olarak 6 PCI ve ISA desteği ile kolay kullanım avantajı sağlamaktadır. CAD/CAM gibi resim işleme, Database uygulamaları, Ses işleme ve 3D oyunlar gibi yüksek performans isteyen uygulamalar için tercih edilmektedir. Yandaki şekilde BX yonga takımına örnek olarak i440BX chipseti verilmiştir. Burada chipset ve diğer elemanlar arasındaki veri iletişim şekli verilmiştir (Şekil 1).

    Kuzey Kutup (BX) ve Güney Kutup (PIIX4) olarak adlandırılan iki ana yongadan oluşan BX yongalı anakartların genel özelliğine bakıldığında;

    66/100MHz FSB PIII/PII ve Celeron, PC100 SDRAM maksimum 1GB bellek, AGP 2X Grafik, ATA 33 Harddisk desteği, 2 USB çıkış, ISA slot desteği bulunuyor. 100MHz de çalışan PIII işlemci kullanıldığında işlemci-BX yonga arasında 800MB, 100MHz de çalışan PC100 SDRAM kullanıldığında RAM ile BX yonga arasında 800MB, AGP2X desteği olan ekran kartı kullanıldığında VGA-BX arasında 512MB veri bana genişliği sağlanmaktadır. BX yonga ile harddisk, disket sürücü, CDROM bileşenlerini kontrol eden PIIX4 yonga arasıdaki veri band genişliği ise 132MB olmaktadır. Bunun nedeni iki yonga ortasındaki veri yolu üzerinde bulunan PCI yolundan kaynaklanmaktadır. PCI veri yolu 33MHz de çalıştığı için 32bit lik veri aktarımında 4 ByteX33MHz=132MB band genişliği sağlanmaktadır. Bu durum PCI yuvalarına takılan SCSI, Ses, Mpeg, TV Kartı bileşenlerinin 132MB lık veri yolunu paylaşmalarına neden olmaktadır.

    İlk önceleri daha çok PII/III ler için Slot 1 yapıdaki anakartlarda kullanıldılar. Pentium III işlemcilerin Soket yapıya geçmesinden dolayı bu yongaları taşıyan soket anakartlar da üretildiler. Harddisk teknolojisinde ATA33 standardından ATA66 standardına geçilmesi, bu yeni standardı desteklemeyen BX yonga için bir eklenti yapıldı ve ATA66 standardını kullanmaya imkan veren ek yongalar anakart üzerine kondular. Promise gibi birkaç firmanın üretmiş olduğu bu yongalar ile 1 yılı aşkın varlığını devam ettiren BX yongalı anakartlarda, artık ATA66 standardındaki harddiskler tam performansta kullanılır hale geldiler. Bunun için anakarttan başka gereken altyapı, kullanılan ATA66 harddisk ve 80 kablolu ancak 40 pinlik ATA66 kablosu ve gerekli yazılımları yüklemektir. BX2000+ ve BX7+ bu özellikteki birkaç anakarttan ikisi.

    I810 yonga takımı;

    Hem görüntü hem de ses özelliği ile giriş ve orta seviye kullanıcılara hitap etmektedir ve oldukça ekonomiktir. 66 MHz ve 100 MHz veri yolu desteği vardır. İlk etapta Intel, bu yongaya sahip anakartı (CA810A) Celeron işlemciler için Soket 370 yapıda yaptı ama diğer üretici firmalar (Zida T810B-SE ve Instant810C-SE) hem soket 370 hem de slot 1 yapıdaki anakart tasarımı ile Pentium II/III işlemciyle orta seviye kullanıcılara da hitap etmeyi düşündüler. Daha sonra soket yapıda olan başka anakartlarda Soket Pentium III işlemcilerin çıkması ile bu işlemcilere destek sağladılar.

    I810 yonga takımı diğer yonga takımlardan bir kaç noktada ayrılırlar. Bunlar I810 yonga takımı içine entegre edilmiş Direk AGP grafik arabirimi, ATA 66 harddisk standardı, AC 97 ses desteği, STR (Suspend to RAM) ve AMR yuvası (Audio Modem Riser). Ek olarak tümleşik ethernet yonga (CA810AL) ile Network ortamında kolay entegrasyon ve ekonomik çözüm sağlamaktadır. Ses ve görüntü grafiği üzerinde taşıması ile daha az genişleme yuvasına ihtiyaç vardır ve genellikle mikro ATX yapıda ve 4 PCI yuvaya sahip olan anakartlar üretilmektedir. ISA slot desteği bulunmamaktadır. Ancak ISA için ayrı bir yonga kullanılarak bu destek sağlanmaktadır.

    En önemli yenilik ise önceki yonga setlerinde bulunan North Bidge ve South Bridge (Kuzey- Güney Kutup) yongaları yerine Hub teknolojisini kullanan yeni yongaları kullanmasıdır. İşlemci, grafik ve RAM bellekleri kontrol eden GMCH "Grafik Memory Controller Hub" ile USB, disk, I/O gibi diğer bileşenleri kontrol eden ICH "I/O Controller Hub" arasındaki veri yolu hızının saniyede 266MB gibi iki kata çıkması ve ICH yongasına bağlı olan her bir arabirimin diğer bileşenlerden bağımsız olarak çalışması büyük avantajlar sağladı. Daha önceki yonga setlerinde iki yonga arasında bulunan PCI slotları 33MHz hızında çalışmalarından dolayı iki yonga arasındaki lik aktarım hızı 133MB/s de sınırlı kalıyordu ve darboğaz oluşturuyorlardı.

    I810 nun genel özelliklerine bakıldığında; I810, ATA 66 standardını ilk destekleyen yonga takımıdır. Bu şekilde veri aktarım hızı 66MB/s olan harddiskler tam performansta kullanılabilmektedir.

    STR (Suspend To RAM) özelliği ise sistemin bir TV kadar hızlı açılıp kapanma özelliğidir. Bilgisayar bu modda iken çok daha az enerji harcanmaktadır.
    AMR ise fax modemlerde maliyeti düşürmek için yapılan bir arabirimdir. Burada Fax modemde kullanılan dijital işlemleri yapan parçalar anakart üzerine entegre edilir ve sadece analog işlemler AMR kartta yapılır. Bu şekilde maliyeti düşürmek hedeflenmiştir.
    I810 içine entegre edilmiş grafik özelliği ise ev ve ofis kullanıcılarının ihtiyaçlarına göre tasarlanmış, Direkt AGP özelliği ile 8MB lık AGP bir ekran kartının performans değerlerine sahiptir.



    i810 in Grafik Özellikleri

    I810 yongayı diğer yongalardan ayıran önemli özelliklerden biri de 810 yongasının grafik özelliğini kendi içinde bulundurmasıdır. I810 yonga I740 grafik yonganın devamı olan I752 grafik yonganın çekirdeğini içermektedir. Performansı ise TNT grafik yongası düzeyindedir. Bu nedenle I810 yonga, giriş seviyesi PC lerde çift doku işleme yoluna sahip, grafik çekirdeği ile tümleşik, oldukça iyi üç boyutlu performans sergileyen ilk yongadır. Tabi bu, çok yüksek performans isteyen bütün 3D oyuncuları memnun edecek anlamına gelmiyor ama düşük maliyeti ön planda tutan kullanıcıları da yarı yolda bırakmayacak kadar iyi.



    I810 yonga içine entegre edilmiş I752 grafik yonganın diğer özelliği ise MPEG2-kod çözücü için hareketli resimlerin işlenmesi için donanımsal olarak desteklenmesi (hardware motion compensation). Bu da DVD filmlerde kendini göstermektedir.



    I810 performansını en iyi bellek band genişliği göstermektedir. Dynamic Video Memory Technology (D.V.M.T.) özelliği ile doğrudan belleğe erişim sağlayan Direk AGP yapısını ve işlemci ile grafik arasındaki hafıza kullanımı kontrol etmektedir. Böylece grafik yonga, PC100 SDRAM ana belleğin 800Mb/s band genişliğinden daha yüksek band genişliğinde (1GB/s) grafik belleğe erişmektedir. I810, ana belleğin bir kısmını frame buffer, texture buffer ve Z-buffer olarak Windows işletim sistemi için kullanmaktadır. Açılış sırasında I810, ana belleğin 1MB'tını temel görüntü bufferı için ayırmaktadır. Grafik sürücüleri yüklenirken ise ana belleğin 4MB ı frame buffer, 2MB tı komut buffer ve 4MB'ı ise üç boyut özelliğini gerçekleştiren (anakart üzerinde ayrıca 4MB bellek konmamışsa) Z buffer için kullanılır. Windows işletim sisteminde i810 grafik özelliklerine bakıldığında görülen 2 MB yada 4MB bellek yanıltıcı olabilir, aslında arka planda yukarıda anlatılan yapı gerçekleşmektedir. Toplamda ise ana belleğin 7 ile 11MB tının grafik yonga tarafından işletim sistemi için kullanıldığı görülmektedir. D.V.M.T ile; kullanılan grafik bellek, daha fazla grafik performansı isteyen uygulamalar için kalan ana bellekteki miktar paylaşılarak kullanılmaktadır. Kısaca Grafik bellek=ana bellek-11MB (7MB ayrıca 4MB bellek anakart üzerinde varsa) olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle ana bellek miktarı arttırıldığında sistem performansının artışı yanında grafik performansı da artacaktır.



    Sistem performansı için 64MB ve üstü RAM lerin kullanılması tavsiye edilir. I810 yongası 1600X1200x8bit yada 1280X1024X16bit gibi makul sayılabilecek üç boyut çözünürlüğünü vermektedir. Bu çözünürlük ana bellek miktarı artsa da değişmemektedir. I810 içine entegre edilmiş grafik özelliği ev ve ofis kullanıcılarının ihtiyaçlarına göre tasarlanmış, Direkt AGP özelliği ile 8MB lık AGP bir ekran kartının performans değerlerine sahiptir.

    I810E yonga takımı; I810 yonga takımının iyileştirilmiş halidir. 66/100 ve 133MHz veri yolu hızı desteği ile yeni Celeron ve PIII/133Mhz işlemci desteği vermektedir. Ayrıca anakart üzerinde 133MHz SDRAM belleğe sahip olması ile daha (yaklaşık %7-30) iyi grafik performansına sahip olmasıdır. Bunların dışındaki bütün özellikler (STR, AMR, ATA 66) I810 ile aynıdır.


    I815 ve I815E Yonga Takımı:
    noimage
    I815 yonga takımı I810e nin devamı niteliğinde, I810e yonganın ATA66,AMR, STR,AC97 gibi yeni arabirimleri ve Hub teknolojisini desteklemektedir (Şekil 2). Ancak bu yonganın getirmiş olduğu en yeni özellik I815 yonga içine entegre edilmiş grafik arabirimine ek olarak ayrı bir slotta AGP4X grafik desteğinin olması. Bu da I810 ve I810e yongalarının grafik performansından memnun olmayan kullanıcılara ve ilk etapta anakart ile tümleşik grafik yongayı kullanıp sonra daha performanslı üst grafik kartlarını kullanmak isteyen kullanıcılara imkan sağladı. Böylece Celeron işlemcilerden en üst Pentium III işlemciye olan destek ile her kademe kullanıcıya hitap eden bir yonga piyasaya sağlanmış oldu.

    noimage
    I815E olarak adlandırılan yonga ise aslında I815 yongası ve ICH2 bileşeninden oluşuyor (Şekil 3). İlk etapta I815 yonga ile ICH (I/O Controller Hub) adı verilen I82801AA yongası beraber kullanıldı. I/O Giriş Çıkış arabirimi, PCI, Harddisk, USB, gibi arabirimleri kontrol eden ICH (I82801AA) yonga, harddisklerde ATA66 yı desteklerken AMR gibi yeni bir teknolojiyi de beraberinde getirdi. Teknolojideki hızlı ilerleyiş harddiskte de ATA100 standardı ile görüldü ve AMR arabiriminin beklenen sonucu gösterememesi nedeniyle yeni arabirimler üzerinde çalışıldı. ICH 2 (I82801BA) yongası ile beraber bir kaç değişiklik yapıldı ve disklerde ATA100 desteği ve CNR (Communication Network Riser) denilen yeni bir teknoloji sunuldu. CNR ile Ethernet, USB, Ses gibi bileşenleri destekleyen kartların üretilmesi planlandı. Ayrıca 2 olan USB desteği ayrı bir yongaya gerek kalmadan 4 e çıktı. Bu farklılığı belirtmek için ise I815+ICH2 bileşenine kısaca I815E adı verildi.

    noimage
    I820 yonga takımı;

    Önümüzdeki günlerde BX yonga takımın yerini alacak olan yeni bir performans ve profesyonel PC yonga takımıdır. Hub mimari özelliğini taşıyan yonga beraberinde bir çok yeni teknolojiyi beraberinde getirmektedir. Şekil 4 te görüldüğü gibi, temel üç yonga olan MCH "Memory Controller Hub", ICH"I/O Controller Hub", FWH "FirmWare Controller Hub" bileşenlerinden oluşmaktadır.

    MCH adını taşıya I82820 yonga işlemcilerde 100 ve 133MHz lik aktarım hızları ile Pentium III işlemcileri destekleyerek saniyede 1GB lık veri aktarım hızı sağlamaktadır. Yeni grafik arabirimi olan AGP 4X standardı ile 66MHz de çalışan AGP çalışma hızını 4 kez tetikleyerek 1.0 GB lık grafik band genişliği sağlayarak daha canlı resim ve görüntüleri kullanıcıların hizmetine sunmaktadır. En çok 800MB lık band genişliği sağlayan SDRAM lerden farklı olarak en çok 1.6GB gibi oldukça yüksek bellek band genişliği sağlayan RDRAM bellek teknolojisi ilk defa bu yonga ile gelmektedir. 64 bitlik veri yolu olan 100 ve 133MHz lik hızlarda ve paralel veri yolunda koşan SDRAM den farklı olarak, 16 bitlik ancak 800,700,600MHz gibi çok yüksek hızlarda çalışan PC800,PC700,PC600 seri veri yolu kullanan RDRAM ler RIMM "Rambus Inlay Memory Module" lerde kullanılmaktadır. Yonga en çok iki RIMM yuvasına izin vermektedir ve ayrıca tek RDRAM kullanılacaksa boş olan yuvanın sonlandırıcı bir kart ile doldurulması gerekmektedir. Ayrıca daha önceki yonga setlerinde Kuzey ve Güney kutup adı verilen buradaki karşılığı MCH ile ICH olan yongalar arasındaki veri band genişliği saniyede 133MB lık aktarım hızı sağlarken bu yonga ile iki katına yani 266MB lık veri ban genişliğine çıkmaktadır. Buda PCI yuvalardan elde edilen yada harddisklerden alınan bilgilerin daha hızlı işlenebilmesi demektir.

    Yandaki şekilde görüldüğü gibi ICH "I/O Controller Hub" adı verilen yonga, ATA 66, STR "Suspend To RAM", AC97 ses ve AMR "Audio Modem Riser" gibi yeni standartları desteklemektedir. Bu yonga ile artık sistemi yavaşlatan ISA slot desteği kalmış durumdadır. Mevcut ISA kartlarının kullanılması için ISA desteği, anakart üzerine ayrı chipsetler konarak sağlanmaktadır. STR özelliği ile bilgisayarını bir televizyon kadar hızlı açıp kapatabilirken, ATA 66 harddisk desteği ile bilgiye daha hızlı şekilde ulaşma imkanı sağlanmış oldu. AMR ile beraber PCI modemlerde bulunan analog ve dijital bileşenler ayrılarak, dijital bileşenler anakartta, analog bileşenler AMR kartında toplandı ve bu şekilde daha ekonomik modem çözümleri elde edildi.



    FWH "FirmWare Hub" adı verilen aslında anakart BIOS u ile şifreleme yazılımları için rasgele sayı üreten RNG "Random Number Generator" arabiriminden oluşan yonga ile, ilk defa anakart üzerinde kaynağını çevrenin sıcaklık gibi değişken verilerden alan donanımsal sayı üreteci bu yonga ile beraber geldi. Böylece e-ticarette kullanılmak için daha güvenli şifreleme yazılımlarının önü açılmış oldu. adresinden I820pres.zip dosyasını bilgisayarınıza yükleyerek alabilirsiniz. Bunun için sisteminizde bir ses kartı olması gerekmektedir.



    I840 Yonga Takımı;
    noimage
    Bu yonga takımının (Şekil 5 te görülmektedir) I820 yongaya ek olarak getirmiş olduğu en önemli yenilikler 3 grupta toplanabilir. Bunlardan birincisi, anakartı İş ortamlarında güçlü bir platform olarak Workstation yada giriş seviyesi server olarak kullanılmasını sağlayacak .ifa Pentium III işlemci desteği. I840 sadece 133MHz veri yolu desteği sağlamakta bu nedenle 133MHz de çalışan Pentium III işlemciler ile maksimum performans sağlanabilmektedir. İkinci önemli özelliği ise tek kanalda RDRAM band genişliği en çok 1.6GB verebilirken bu yonga ile iki kanal RDRAM desteği geldiği için en çok 3.2GB lık bellek band genişliği sağlanmaktadır. Bu şekilde grafik ve resim işleme programları olan CAD/CAM, AutoCAD gibi yazılımlar ile uğraşan kullanıcılar için daha canlı, hızlı ve net görüntüler sunulmaktadır.

    Üçüncü yenilik ise anakart üzerinde Intel I82806 kullanıldığında mevcut 32bitlik PCI yuvalarına ek olarak 64bitlik PCI yuva desteği gelmekte ve iki yonga arasındaki band genişlik ise 533MB/s olmaktadır. Bu yuvalarda daha çok yüksek band genişliği isteyen Gigabit Ethernet, Fiber Channel yada SCSI kartlar kullanılabilmektedir.

    I820 yongada da kullanılan ICH bu yongada da kullanılmaktadır. Dolayısı ile AC 97 ses, ATA66 harddisk standardı, STR "Suspend To RAM", USB arabirimi bu yongada da bulunmaktadır. Aynı şekilde rasgele sayı üreteci; RNG "Random Number Generator" ve anakart biosunu taşıyan FWH bileşeni burada da kullanılmaktadır.



    Accelerated Graphics Port
    (Hızlandırılmış Grafik Portu)

    AGP arabirimi ana satış gurubunu oluşturan PC lerde, özellikle 3D uygulamalarında yüksek grafik performansı sağlayan yeni bir veri yolu şartlandırıcıdır. AGP arabirimi, grafik hızlandırıcılarına, ana belleğe ulaşım için özel veri yolu ve daha hızlı transfer gibi yeni özellikler katar. Bu, sistem bellek bağlantısında, geniş bant aralığı ve daha az gecikme sağlar.

    AGP arabirim şartlandırıcı 66MHz PCI şartlandırıcıyı temel işlem yolu olarak kullanır ve PCI şartlandırıcıya üç performans uzantısı veya güçlendiricisi sunar ki bunlar 3D grafik uygulamalarında AGP nin yüksek performansını optimize eder. Bu AGP uzantıları PCI şartlandırıcıda tanımlanmamış veya gerekmemiştir. Bu uzantılar:

    - Bellek yazma ve okuma işlemlerinde derinlemesine ayrılmış yol; bellek erişim gecikmesini yok eder.

    noimage
    - Veri yolundaki adres ve verilerin demultiplexasyonu; hemen hemen %100 verimli veri yoluna izin verir.

    Metin Kutusu: İşlemci

    - 133 Mhz veri transferi için AC timing(zamanlama); 500 MB/s gerçek veri aktarımı sağlar...

    Bu güçlendirmeler "sideband" sinyali kullanımı ile gerçekleşmiştir. PCI şartlandırıcı hiçbir değişikliğe uğratılmamıştır, AGP arabirim şartlandırıcı, PCI daki "reserved" alanlar, encodingler, pinler, vb... bölümleri kullanmaması için özel olarak geliştirilmiştir. Asıl eğilim, PCI ın tasarımından faydalanarak grafik yönlü performans artışını karmaşıklık/performans oranını değiştirerek sağlamaktır.

    AGP sistem PCI ını ne küçültür nede yerini alır. Bu yüksek hızlı port (AGP) fiziksel, mantıksal ve elektriksel olarak PCI dan tamamen bağımsızdır. Sistemde ek bir bağlantı noktasıdır. Özel görüntü araçları için tasarlanmıştır; diğer tüm I/O araçlar PCI bus ta kalacaktır. AGP için eklenen ek slot yeni bir bağlantı gövdesi kullanır( elektriksel sinyalizasyon sebebi ile) ki bu PCI bağlantısı ile uyumlu değildir; PCI ve AGP kartlar mekanik olarak birbirleri yerine geçemezler.

    AGP arabirim şartlandırıcı Intel tarafından PCI özel gurubundan bağımsız olarak geliştirilmiştir. Bu gurup tarafından desteklenmemiş ve gözden geçirilmemiştir. Kişisel bilgisayar kullanımında grafik teknolojisi ve ürünlerindeki gelişmeyi desteklemek için tasarlanmıştır.

    PCI genel amaçlı sistemlerin I/O yolu olmaya devam edecektir. AGP arabirimi PCI ın yerini almak için değil özellikle grafik kontrolcüsü için tasarlanmıştır. PCI I/O fonksiyonları için gerekli bant genişliği 133Mb/s, 32-bit, 33MHz sürümünün sınırlarına yaklaştıkça PCI daha geniş ve daha hızlı yayılacaktır. AGP özellikle noktadan noktaya grafik bileşenleri için tasarlanmıştır. Fiziksel olarak PCI dan ayrılmıştır ve apayrı bir bağlantı kullanır.
    PCI

    Günümüzde en fazla kullanılan veri yolu tipidir. Günümüzde üretilen anakartarda en az 2 tane bulunmaktadır. 32Mhz veri yoluna sahiptir. AGP veri yolu,bu veri yolu tipinin üzerine inşa edilmiştir.

    ISA

    Günümüzde üretilen anakartlarda yer alamaz hale gelmiştir (İlk sayfadaki anakart resminde de görüldüğü gibi). PCI dan bir önceki veri yolu mimarisi çeşididir. PCI ve AGP yuvalarına nazaran daha büyük bir yapıdadır. Anakart üzerinde siyah renkte ve PCI yuvasının yanında bulunurlar.





    BIOS, RAM mi, ROM mu,...?

    Bilgisayar komut ve verileri depolamak için RAM bellekler kullanırlar. Buradaki bilgiler ve veriler güç kesintisi sonunda kaybolurlar. Sistemde devamlı kalması istenen bilgiler yavaş çalışan manyetik depolama ortamlarında saklanması yerine iç bellekte saklanması için sadece okunabilir bellekler (Read Only Memory-ROM) geliştirilmiştir.Rom bellekler genelde bilgisayar sisteminin çalışmasını kontrol eden bir dizi işletim sistemi komutunun veya logaritmik ve trigonometrik tabloların saklanmasında kullanılır.* Rom tipi belleklere bilgisayar kartlarının üretimi sırasında üretici firmalar tarafından sistemi destekleyen programlar bir defa olmak üzere yazılırlardı. Bu tip çipler bilgisayar kartlarına takıldıktan sonra sadece sisteme bilgi verirler. Yani ROMlara yapıları gereği bilgi yazılamaz. Bütün bilgiler üretici firma tarafından belirlenir ve hangi sistem için üretildi ise orada kullanılırdı. Bir defa kullanılan bu tip bellekler daha sonra kullanıcılar tarafından da programlanabilecek şekilde üretildi. Kullanıcı tasarladığı sistemine uygun olan yazdığı işletim sistemi programını kendisi Programlanabilen ROM (PROM) belleğe yazabilecekti. Mikroelektronik teknolojisindeki hızlı gelişmeler PROM belleğin daha kullanılmadan yere gömdü ve çok kısa bir sürede hem silinebilen hem de yazılabilen ROM bellek tipleri geliştirildi (EPROM). EPROM lar morötesi veya güneş ışığına tutularak silinip tekrar geri yazılabilmektedir. Bu belleği silmek için uzun süre geçmesi gerektiğinden daha sonra Elektrikle silinip tekrar programlanabilen ve günümüzde oldukça yaygın olan EEPROM bellekler üretildi. Şu anda günümüzdeki BIOS lar ROM değil, ROM un ileri bir teknolijisi olan EEPROM lardır. Bu sebeple yukarda da bahsi geçtiği üzere bu bellekler hem
#06.05.2010 14:19 0 0 0
  • İŞLEMCİ YAPISI

    Pentium III işlemciler iki farklı yapıda bulunmaktadır. Slot1 yani Single Edge Contact Cartridge 2 (SECC2) ve Flip-Chip Pin Grid Array (FC-PGA) yani Soket 370. SECC2'nin iki büyük avantajı var. Birincisi daha ucuza üretiliyor. İkincisi ise Pentium III'ün ısısı dışarıya daha verimli aktarılabilecek. Pentium III işlemcisinin ön yüzü çıplak. Bunun birçok avantajı var. Pentium III sahibi olduğumuzda, işlemciyi ve cache entegrelerini soğutmak için istediğimiz yöntemi uygulayabileceğiz. Üstelik, soğutucuları direkt olarak işlemci çekirdeğine ve cache'lere temas ettireceğimiz için daha verimli bir soğutma elde edilecek. Pentium III işlemcisinin diğer bir özelliği işlemci çekirdeğinin yeni paketi.Eski işlemcilerin çekirdeği Plastic Land Grid Array paketleme işlemi ile hazırlanıp, karta uygulanıyordu. Yeni sistem ise Organic Land Grid Array (OLGA) isminde ve bu sayede işlemci çekirdeği çok daha ufak bir paket içine saklanıyor. Pentium III'lerin diğer işlemci yapısı olan FC-GPA ise küçük yapıdaki yüksek performanslı PC'ler için düşünülmüş.
    P6 Dinamik İşleme Mimarisi

    • Çoklu Kanal Tahmini: Çoklu kanallar vasıtasıyla programın sonucu tahmin edilir, bu şekilde işlemciye olan iş akışı hızlandırılmış olur.

    • Veri Aktarım Analizi: Komutlardaki veri bağlantılarını sıraya koyma işidir.

    • Tahmin İle Sonuçlandırma: İşlemcideki işlemlerin ve komutların çokluğunu tahmin ederek komutları tahmine göre icra etmektir.



    Birbirinden Bağımsız Veri Yolu (DIB)



    Pentium III işlemciler yüksek performanslı DIB mimarisini destekliyor. Böylelikle L2 cache bellek daha hızlı veri yoluna adanarak, sistem veri yolundaki trafik azaltılıyor. Bu şekilde tüm sistemin performansı artırılıyor.
    Non-Bloking Level 1 Cache



    Pentium III işlemciler iki farklı 16 KB L1 cache belleğe sahip. Biri komut için diğeri ise veriler için kullanılıyor.L1 cache en son kullanılan verilere daha hızlı erişim sağlayarak tüm sistemin performansını arttırmakta.


    256 KB, Level 2 Advanced Transfer Cache



    Bazı Pentium III işlemcilerde bu bellek var. İleri Transfer Cache belleği, L2 cache bellek ve işlemci çekirdeği arasında yüksek band genişliği sağlıyor. Böylece işlemci hızı ölçeklenebilir hız artışı sağlıyor. Özellikler:

    • Non-Bloking işlemci ile aynı hızda, L2 cache işlemci içinde.

    • 8 yollu.

    • L2 cache belleğe 256 Bit veri yolu desteği.






    Non-Bloking Level 2 Cache



    Bazı Pentium III işlemciler, işlemci dışında ve yarı hızda L2 cache belleğe sahipler. Bu bellekler anakart üzerindeki cache belleklere göre daha hızlı eişim sağlayarak sistem performansını artırıyor.


    İleri Sistem Tamponu



    İleri Sistem Tamponu (Advanced System Buffering), 100 ve 133 MHz sistem yolundaki band genişliğini arttıran sistem veri yolu tamponunun kapasitesinin iyileştirilmesinden ve veri yolu data kuyruğunun düzenlemesinden oluşuyor.

    • 4 writeback tamponu

    • 6 fill tamponu

    • 8 bus kuyruk tamponu


    Internet Kayan SIMD Uzantıları



    Bu uzantılar, tekli komut, kayan nokta için çoklu veri, ek olarak SIMD-sayı, kontrol komutlarından oluşan 70 yeni komutu içeriyor.

    Özellikleri:

    • Yüksek çözünürlük, daha kaliteli resimler işlenebilmekte.

    • Yüksek kalitede ses, MPEG2 video, aynı anda şifreleme ve kod çözme

    • Ses işleme ve tanıma için daha az işlem gücü kullanımı


    Sistem Veri Yolu



    • 133 MHz veri yolu hızında çalışan sistem 100 MHz'te çalışan sisteme göre %33 oranında band genişliğine sahip.

    • Veri yolu, tek işlemci performansına ek olarak Slot yapıdaki işlemcilerde iki yollu işlemci desteği de veriyor.


    Intel İşlemci Seri Numarası (CPU-ID)



    Intel işlemciler network ve internet uygulamalarında CPU-ID ile daha güvenli bilgi akışı ve platform olanağı sağlıyor. İşlemci seri numarası sistem ve kullanıcı tanınmasının daha güçlü şekillerde gerektiği aşağıdaki gibi alanlarda kullanılıyor:

    • Güvenlik Gerektiren Uygulamalar: Yeni Internet verilerine ve hizmetlerine güvenli erişim doküman aktarımı.

    • Yönetim Uygulamaları: Sistem koruması, sistem yükleme ve ayar değişimi için uzak erişim.

    • Bilgi Yönetim Uygulamaları: Her türlü güvenli bilgi yönetim sistemleri ve ağları.



    Pentium III, sistem veri yolu bant genişliğini çok yükek tutacak şekilde aynı anda birçok işlemi destekliyor. İki işlemciye kadar şeffaf yani hiçbir ek bağlantı ve yük gerektirmeyen bir destek sağlıyor. Bu, düşük fiyatlı, iki-yollu simetrik çoklu-işlemi mümkün kılıyor ve çok görevli işletim sistemleri ve uygulamaları için önemli bir performans arttırımı sağlıyor.




    PENTIUM IV



    Pentium tamamen yeni bir tasarım. Yani bakıyoruz P-II P-pronun birazcık değiştirilmiş hali ve P III ise ek bir komut dizesi sağlıyor.

    Pentium 4 işlemcisinde en çok göze çarpan üç özellik şöyle sıralanabilir;



    1.İzleme cebi (Trace cache)

    2. Çok yüksek saat hızlarına destek veren mimari

    3. Çift hızda çalışan ALU'lar


    İzleme Cebi (Trace Cache) Pentium-4'ün belki de en ilginç ve yeni özelliği klasik L1 komut cebi yerine özel bir izleme cep belleği (trace cache) taşımasıdır. İzleme cebi, mikroişlemcinin işletmesi için bekleyen komutlar yerine onların çözüldükten sonraki halleri olan komut parçacıkları işletim sırasına göre depolayan bir cep bellektir.

    Klasik durumda, P-III veya Athlon işlemcileri L1 cep belleklerinde çalıştırılacak olan programın derleyici tarafından belirlenmiş olan makina kodunu depolarlar. Pentium-4 ise bu komutları işletmeye başlamadan önce çözüyor ve depoluyor. Peki kazancı ne oluyor?

    Aslında cevap gene klasik cep bellek mimarilerinde yatıyor, Amaç, program içerisinde çok sıklıkla erişilen alanlardaki verinin işlemciye göre çok yavaş olan ana hafıza yerine çok hızlı çalışan ara belleklerde (cache) bulundurulmasıdır.

    P6 (PentiumPro'dan P-III'e kadar) işhattı (pipeline):



    Pentium-III ve AMD Athlon gibi işlemcilerin komutları işletirken sürekli tekrarlayarak izlediği yolda komutun L1 cebinde aranması, getirilmesi, dallanma tahmininin yapılması, kodunun çözülmesi aşamaları da her seferinde tekrarlanır. Oysa Pentium-4, cep belleğinde önceden zaten çözülmüş olan komut parçacıklarını taşıdığından bu zaman alıcı aşamalardan geçmek zorunda kalmaz, kısacası Pentium-4'ün kritik işletim safhası Pentium-3 ve Athlon'dan daha kısadır (en azından yapılan işlerin çeşidi açısından). Tabi bu pentium-4'ün bu işlemcilere göre daha kısa bir işhattına sahip olduğunu göstermiyor, bu işlemci 20 kademeli inanılmaz uzun bir işhattına sahip.


    20 kademeli Pentium-4 (Williamette) İşhattı :

    20 kademeli bir işhattınız varsa (hatta daha önceki safhalarda da bazı kademeler gizliyse) en çok başınızı ağrıtacak olan konu dallanma tahminidir. Dallanma tahmini konusuna açıklık getirmek için gene basit bir örneğe başvuralım ve küçük ve sembolik bir program parçası düşünelim:





    1.A=0

    2. A=A+1

    1. IF A>3 GOTO 8

    4. B=C

    5. D=F+4

    6. G=3

    7. GOTO 2

    Programımız önce aslında 3'e kadar sayan bir sayıcıdan ibaret, A sayısı önce 0'a eşitleniyor, sonra da bir arttırılıp 3 sayısına erişip erişmediği kontrol ediliyor, eğer erişmemişse işleme devam ediliyor, ve tekrar 2. Aşamaya dönülüyor. Erişilmişse, sisteme 6. Komuta geçilmesi söyleniyor. Bu tür durumlarda, yani bir karşılaştırma yapılıp program içerisindeki başka bir alana dallanma yapılması gerektiğinde, mikroişlemciyi de zor bir karar bekliyor demektir. Düşünelim, işlemcimiz komutlar için gerekli olan cep bellekten alma, çözme , sıralama gibi işlemleri sırayla yapmaya başladı, tabi bu sırada IF komutunun olduğu satır ve sonraki satırlar da sırayla işhattına girdiler, ancak işletim sırasında (Execution) A değerinin 3 değerini aştığı görüldü, bu durumda işlemcinin daha önceden işhattına soktuğu 4,5,6,7. Komutların değil, 8. Komuttan itibaren başlayan komutların işletimde olması gerektiği farkedildi, işlemci panik içerisinde o ana kadar doldurduğu işhattını boşaltır ve 8. Komuttan itibaren sırayla diğer komutları da işhattına sokar. Bu durumun işhattına getirdiği yük en kötü ihtimalle işhattının boyu kadar olacaktır. Bu duruma işhattı boşaltılması (pipeline flush) adı verilir.(konu işlemciler konusundaki daha önceki makalemizde daha ayrıntılı anlatılmıştı)
    İşlemciler bu yüzden herhangibir dallanma komutu ile karşılaştıkları anda, daha kod çözme aşamasında bir tahmin yapmak zorundadırlar, bu karşılaştırma komutunun sonucu doğru mu olacak, yoksa yanlışı mı? (biraz önceki örnek için, 4. Komuttan itibaren mi işletmeliyim, yoksa 8.den itibaren mi?)

    Dallanma tahmini konusunda pek çok metod mevcut, bazı ilkel metodlarda her zaman doğru olan veya herzaman yanlış olan taraf seçilirken daha gelişmiş olan işlemcilerde o adresteki karşılaştırma sonucunda daha önceden hangi adrese gidildiği bir tabloda tutulur ve çeşitli yöntemlerle bu tablo sürekli güncellenir. Örneğin AMD Athlon 2048 girişli bir dallanma hedef tamponu (Branch Target Buffer) taşımaktadır. Bu tahmin tamponları %80-90 arası bir başarı sağlamaktadır ancak %10-20'lik yanlış tahmin işlemci performansının teorik maksimumundan epeyce düşük olmasına sebep olmaktadır.
    Pentium-4 20 kademeli işhattını bu beladan nasıl koruyacak? Ne yazık ki bu konu henüz Intel tarafından açıklanmadı, ancak muhtemelen, dallanma tahmin oranını %95'lere kadar çekecek çok gelişmiş ve bir o kadar da karmaşık dallanma tahmin yöntemlerinin kullanılmasına kesin gözüyle bakılıyor. İzleme cebinin komutlar yerine mikroopları taşıdığını daha önce söylemiştik. İzleme cebinin bir en ilginç yönlerinden biri de komutları derleyicinin oluşturduğu statik sırada değil, işlenilişleri sırasına göre üzerinde taşımasıdır.

    İzleme cebinin işleyişinde iki kademe göze çarpar, birinci kademe segment oluşturma (segment build) adını alır, bu aşamada işlemci komutları çözerek elde edilen mikroopları gruplar halinde (trace segment) depolar. İzleme gruplarının oluşmasından sonra, sistem işletim moduna geçer (execute mode). Bu modda izleme önbelleğinde depolanmış olan mikrooplar alınıp işletilmeye başlanır. Bu noktada Pentium-4'ün P-III ve Athlon'a göre avantajı komut çözüm işleminin herhangibir komutun her işletilişinde tekrarlanmamasıdır. Bu da,yazılımlarda çoğu zaman karşımıza çıkan döngülerde (loops) sık sık meydana gelir.

    Pentium-4'ün dallanma tahmin sistemindeki ilginç noktalardan biri de sistemin dallanma komutlarını aslında iki kez inşa edilmesidir. Bunlardan birincisi izleme segmenti oluşumu sırasında program akışının dallanma sonrasındaki durumunun tahmin edilmesi ve segmentin bu tahmine göre inşa edilmesinde, ikincisi de programın işletimi sırasında dallanmanın gerçek yönünün belirlenmesinde gerçekleşir, eğer tahmin yanlış yapıldıysa, sistem izleme önbelleği içerisinde diğer yön için yapılmış başka bir segmenti arar, eğer bulamazsa L2 cep belleğinden doğru yön için gerekli komutları okumaya ve gerekli mikroop segmentlerini oluşturmaya başlar. İlk durumda sistem 20 saat darbesi kaybederken ikinci durumdaki kayıp çok daha büyük olacaktır.

    Pentium-4 içerisindeki izleme segmentinin boyunun 90KB civarında olacağı tahmin ediliyor. Tabi bu rakam yalnızca spekülatif bir tahmin, daha sonraki açıklamalarda bu boyutun 16KB kadar küçük olabileceği iddia edildi.


    Pentium-4'ün içerisindeki ALU'ların çekirdeğin iki katı hızda çalıştığı belirtildi, yani 1500Mhz'lik bir Pentium-4 işlemcisi 3000Mhz hızında çalışan bir ALU'ya sahip oluyor. (Aslında iki adet ALU var, ancak çift hızda çalıştıklarından bir bakıma işlemci ile aynı hızda çalışamn 4 ALU ile hemen hemen aynı güce sahip oluyorlar, bu durumda hem Pentium-III'ün 2 adet ALU'sundan hem de AMD Athlon'un 3 ALU'sundan daha üstün görünüyor, ancak ALU sayısının fazla olması bu ünitelerin her zaman işler durumda tam verimle çalışabileceği anlamına gelmiyor, yani eklenen her ALU ile performans katlanarak artmıyor)

    Mikroişlemci işhatlarında kabul işlemcinin çalışabileceği maksimum saat frekansını belirleyen en önemli ünite ALU'dur, ALU'nun çalışma hızını kısıtlayan en önemli işlem de toplama ve çıkarma işlemleridir. Intel yeni işlemcisinin ALU'sunun 3Ghz'de çalıştığını söylediği zaman akıllara hemen süperişhatlılık (superpipelining) geldi, süperişhatlı sistemlerde -Pentium-III ve AMD Athlon süperişhatlı mikroişlemcilerdir- ALU içerisindeki işletim sırasındaki gecikme birden fazla saat darbesine yayılır , böylece bir toplama işlemi bir yerine iki veya daha fazla saat darbesinde gerçekleşir, ancak çok yüksek saat frekanslarında çalışıma izin verir. Pentium-4 için işlemin tam olarak bu şekilde gerçekleşmediği Intel tarafından belirtildi.

    Intel elbette ki bunu nasıl başardığını açıklamadı, Intel'in ALU'sundaki mantıksal kapıların hem saatin yükselen kenarında hem de düşen kenarında tetiklenebildiği iddia edilse de Intel'in aldığı patentlere göre işlemci içerisinde gerçekten de çekirdek saat frekansının iki katında çalışan bir bölüm oluşturulmuş. Bunu yapmak için frekans çiftleyici bir sistem kullanılmış sistem, saatin hem yükselen (0-1 geçişi) hem de düşen (1-0) geçişi kenarlarında yeni bir saat darbesi üretiyor. (Bu noktada kafama takılan bir nokta normalde sayısal devrelede kullanılan saatlerde gerilim seviyesinin 0 ve 1 de duruş süresinin birbirinden farklı olmasıdır, bu durumda eğer hem yükselen hem de düşen kenarlarda bir darbe üretirseniz düzensiz bir saat elde edersiniz )

    Intel bu sistemi nasıl yaptıysa yapsın, sonuç olarak 3000 Mhz'de çalışan bir tamsayı aritmetik ve mantıksal işlem ünitesi en azından tamsayı performansında bu yeni işlemciye yeni rekorlar kırdırabilir.

    FPU ve SSE

    İlk izlenimler Intel'in klasik x86 FPU'suna AMD kadar önem vermediği üzerine, zaten tanıtımlarda da FPU'dan çok eklenecek yeni SSE komutlarından bahsedildi.
    SSE (Streaming SIMD Extensions) AMD'nin 3DNow'una benzeyen ve özellikle multimedya ve 3D oyun uygulamaları gibi alanlarda kullanıldığı zaman oldukça ciddi performans artımına sebep olan komut kümesinin adı. Daha önceden KNI (katmai new Instructions) adıyla da biliniyorlardı.

    Intel Pentium-4'üne yeni SSE (SSE-2 adıyla) ve 128bit MMX komutlarını yerleştireceğini açıkladı. Yeni eklentilerin kullanılabilmesi için programların bu işlemci için tekrar optimize edilmesi gerekecek.



    HARD DİSKLER VE ÇALIŞMASI

    Artık bütün masaüstü sistemlerde en az bir hard disk bulunuyor. Hatta VCR cihazlarından camcorderlara ve mp3 playerlara kadar pek çok elektronik alette de hard diskleri görmeye yavaş yavaş alışıyoruz. Nerede kullanılırsa kullanılsın bütün hard diskler tek bir amaç için üretilir: Sayısal bilgileri kalıcı şekilde depolamak.

    Bir hard disk bilgisayarlarımızda kullandığımız ana belleğin aksine güç kesilse bile içindeki bilgileri korur ve bu özelliğiyle bilgisayarımıza "hatırlama" yeteneği kazandırır. Hard diskinize bir kez kaydettiğiniz bir dosyaya bilgisayarınızı defalarca açıp kapatsanız bile onu silmediğiniz sürece ulaşabilirsiniz.

    noimage
    İçeriye giriyoruz

    Bütün hard diskler temelde aynı yapıdadır. Bir hard disk en basit haliyle şu parçalardan oluşur: Bilgilerin manyetik olarak depolandığı bir veya daha fazla sayıda plaka (platter), okuma yazma kafaları, plakalarla okuma yazma kafalarının hareketini sağlayan motorlar ve diskin kontrolünden sorumlu devreleri üzerinde

    barındıran kontrol kartı.



    Plakalar

    Bilgileri saklamak için kullanılan plakalar alümünyum, cam gibi manyetik duyarlılığı olmayan maddelerden yapılır. Plakalarda daha uygun ısı direnci özellikleri ve daha ince yapıda kullanılabildiği için temel madde olarak modern disklerde alüminyum yerine cam kullanılır ve cama kırılmasını engelleyecek kadar da seramik karıştırılır. Daha sonra bu plakaların yüzeyleri manyetik duyarlılığı olan bir filmle kaplanır.


    Bir hard diskte birden fazla plaka bulunabilir.

    Eskiden plakaların yüzeylerine temel maddesi demir oksit olan bir sıvı dağıtılarak sürülürdü fakat hard disklerin kapasitelerinin artmasıyla bu teknolojinin sınırlarına ulaşılması çok sürmedi. Ayrıca okuma/yazma kafasının plakaya çarpması durumunda da bu yöntemle üretilen plakalar kurtulamıyordu ve diski değiştirmekten başka çare yoktu. Günümüzdeyse electroplating denen bir yöntemle plakaların yüzeyi kobalttan oluşan bir filmle kaplanır. Son olarak da bu filmin üzerine kafa çarpmalarına karşı bir miktar koruma sağlayan bir tabaka daha çekilir.

    Bilgiler plakalarda sektörler (sector) ve izler (track) halinde saklanır. Her sektör 256, 512 gibi belirli bir sayıda byte içerir ve plaka boyunca yanyana duran bütün sektörlerin oluşturduğu yapılara da iz denir. Diskin kendisi veya işletim sistemi sektörleri gruplayarak onları cluster denen yapılar halinde topluca işler. Low level formatting denen işlemle plakalar üzerinde sektörler ve izler oluşturulur, bunların başlangıç ve bitiş noktaları plakalar üzerinde belirlenir. Daha sonra da high level formatting yapılarak dosya depolama yapıları oluşturulur ve dosyaların palakarda oluşturulan sektörlere ve izlere hangi düzende yazılacağı belirlenir. Low ve high level formatting işlemleri sonrasında plakalar okuma/yazmaya hazır hale gelir. Aşağıdaki şekilde mavi renkle bir sektör, sarıyla da bir iz gösteriliyor.

    Plakar üzerinde veri depolanan noktalar moleküler boyutta olduklarından hard diskin içindeki bir toz tanesi bile plakaları çizerek onlara zarar verebilir. Bunun için hard diskler tozsuz ortamda üretilir ve üretildikten sonra kapatılır. İç basınçla dış basıncın dengelenmesi için de çok iyi filtrelenmiş bir havalandırma deliği bulunur.



    Plakalar ortalarından geçen bir mil üzerine belirli aralıklarla yerleştirilirler ve bu mil etrafında bir motor tarafından belirli bir hızda sürekli döndürülürler. Böylece plakanın üzerinde duran okuma/yazma kafası plakanın yaptığı bu dönme hareketi sayesinde bir iz boyunca işlem yapabilir.

    Okuma/Yazma Kafaları

    Bir okuma/yazma kafasının görevi adından da anlaşıldığı gibi plaka üzerinde okuma/yazma işlemlerini yapmaktır.

    noimage
    Aslında bir okuma/yazma kafası yaklaşık 1 mm2 çapındaki minyatür bir elektromıknatıstan başka bir şey değildir. Aşağıdaki resimde en basit haliyle bir okuma/yazma kafasını görebilirsiniz. Kafalar okuma yazma işlemi sırasında plakayla temas etmezler, dönen plakaların yarattığı hava akımı kafaları plakaların sürekli bir miktar yukarısında tutar. Eski disklerde plakayla kafa arasında 0,2 mm civarında bir boşluk varken modern disklerde bu boşluk 0,07 mm civarındadır. Disk çalışmadığı zaman da kafalar plakalar üzerinde Landing Zone denilen bölgelerde sabit olarak dururlar. Bu bölge bilgi depolamak için kullanılmaz. Güçte ani bir kesilme veya dengesizlik sonucu kafa disk yüzeyine çarpar ve Head Crash dediğimiz kafa çarpma olayı olur. Kafa landing zone yerine bir sektörün üzerine düşerse o sektör hasar görerek kullanılamaz hale gelir ve kullanılamayan bu bozuk sektöre Bad Sector denir. Diski tekrar sorunsuz kullanabilmek için Scandisk gibi bir araç kullanarak diskteki bad sectorler kullanılmamaları için işaretlenmelidir. Başka bir yöntemse diske low level format atarak sektörleri tekrar oluşturmaktır, bu esnada sektörler plakadaki bozuk kısımlar atlanarak sağlam bölgelerde tekrar oluşturulur.

    Okuma/yazma işlemi aslında çok karmaşıktır; bunu sizlere en basit haliyle anlatmaya çalışacağım: Bir plakaya bilgi yazmak için kafadan plakaya akım dalgaları gönderilir ve bu akımla yüzeydeki hedef nokta polarlanır. O nokta manyetik polarizasyonuna göre 0 veya 1 değerini alır ki ikili sistemle çalışan bilgisayarlarımız için anlamı olan tek değerler bunlardır. Okuma sırasındaysa okunacak noktanın kafadaki boşlukta yarattığı manyetik alanın yönüne göre o noktanın değerine (0 veya 1) ulaşılır.

    noimage
    Aslında bir kafada okuma ve yazma için ayrı kısımlar bulunur ve yukarıdaki şekilde olduğundan çok daha karmaşıktır.

    Kafaların disk yüzeyinde içeriye ve dışarıya doğru hareketini sağlayan ayrı bir motor vardır ve kafalar bu motora bağlı kolların ucunda dururlar. Kafayı tutan kolla kafadan oluşan yapıya Head Gimbal Assembly (HGA) denir. Bu motor sayesinde kafa, plaka üzerindeki farklı izler üzerinde işlem yapabilir. Modern disklerde voice coil adı verilen motor teknolojisi kulanılır. Çalışma prensibi hoparlörle aynıdır.

    noimage
    Sarımlardan akım geçtiğinde HGA denen yapı hareket eder ve sarımlardan geçen bu akımın yönüne göre kafa plaka yüzeyinde içe ve dışa doğru hareketler yapar. Bu sayede bir okuma/yazma kafası palaka üzerindeki farklı izlere gidip gelebilir.

    Kontrol Kartı

    Son olarak inceleyeceğimiz kısım ise kontrol kartı. Bir kontrol kartının diski "kontrol" ettiğini söyleyebiliriz. Plakalardaki sektölerin, izlerin, hatalı sektörlerin ve landing zone denen bölgenin fiziksel yerleri kontrol kartına kaydedilir ve kontrol kartı da kafaları bu bölgelere yönlendirir. Hard diskler bilgisayarlarımızla veriyollarını kullanarak haberleşirler ve veriyoluyla hard disk arasındaki bağlantıyı kurmak da kontrol kartının en önemli görevlerindendir.

    noimage

    Diskin tamponlama için kullandığı bellek ve veriyoluyla haberleşmesini sağlayan kontrol yongaları bu kartın üzerindedir. Hard disk arızaları kontrol kartı yüzünden de meydana gelebilir, bu durumda diskinizin kontrol kartını aynı model bir kontrol kartıyla değiştirerek diskinizi tekrar kullanılabilir hale geitrebilirsiniz. Kontrol kartı hard diskin alt kısmına vidalanır ve sadece tek bir bağantıyla diske bağlanır, bu yüzden kontrol kartını değiştirmek çok kolay bir iştir.



    Bir Hard Diskin Kapasitesini ve Performansını Belirleyen Özellikler

    Bir hard diskin nasıl çalıştığını öğrendikten sonra bir hard disk hakkında yorum yapabilmek için bilmemiz gerekenlere kısaca bir göz atalım.

    Hard disklerde kapasiteyi plakalardaki veri yoğunluğu ve plaka sayısı belirler. Modern disklerde çift yüzlü ve 80 GB`a kadar veri depolayan plakalar kullanılır. Bir hard diskin performansı hakkında yorum yaparken kullandığımız en önemli kavramlar plakaların dönüş hızı, erişim süresi ve veri aktarım hızıdır.

    - Dönüş Hızı: Plakarın dönüş hızıdır. Plakalar masaüstü sistemlerimizde kullandığımız IDE disklerde genelde 5400 veya 7200 RPM (Rotates Per Second, dakikadaji dönüş hızı) hızında dönerken SCSI disklerde bu hız 15000 RPM`ye kadar çıkabilir.

    - Erişim Süresi: Okuma/yazma kafasının disk üzerindeki bir noktaya ulaşması için geçen süre. Ortalama erişim süresi modern IDE disklerde 10 ms`nin altındayken SCSI disklerde daha da düşüktür.

    - Veri Aktarım Hızı: Hard diskin saniyede aktarabildiği veri miktarıdır. Kullanılan arabirime ve diskin özelliklerine göre değişir.

    Arabirimler

    Günümüzde hard diskler için en çok kullanılan arabirimler masaüstü sistemlerimizde görmeye alışıtığımız IDE ve sunucularla iş istasyonları pazarına hakim olan SCSI`dir.

    IDE bir donanım standardı değil, işlemciyle hard disk arasındaki veri akışının kontrolüyle ilgili bir standarttır. IBM`in Advanced Technology (AT) arabiriminden geliştirilen Paralel ATA (AT Attachment) arayüzüyle arabirim için bir komut seti tanımlanarak hard disk ve bilgisayar arasındaki haberleşme için evrensel bir standart oluşturuldu. IDE arabirimin yaratılış amacı uygun fiyat ve uyumluluktur, bu yüzden de masaüstü sistemlerde kısa zamanda en yaygın arabirim haline geldi. Paralel ATA arayüzü sürekli gelişerek günümüzde Ultra ATA/133`le 133 MB/s hızına ulaştı ve bundan sonra da yerini Serial ATA`ya bırakması bekleniyor.

    Serial ATA`da veri iletimi paralel değil seri olarak yapılıyor, Paralel ATA`ya göre avantajlarını kısaca aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

    • Daha az pin ve daha düşük voltaj.

    • Daha ince bağlantı kablosu (Belki de biz son kullanıcıların ilgisini en çok çeken özellik, bu sayede kasa içi hava akımını düzenlemek çok daha kolay olacak).

    • Daha gelişmiş hata bulma ve düzeltme olanakları.

    SCSI arabirimiyse günümüzde profesyonel uygulamar için sunucularda ve iş istasyonlarında kullanılır. SCSI arabirminin maliyeti IDE`ye göre oldukça yüksektir. SCSI arabiriminin IDE arabirimine göre en büyük avantajı asenkron çalışmasıdır, yani IDE aygıtlarda olduğu gibi aynı kontrolcüye bağlı SCSI aygıtlar birbirlerinin performansından ve veri aktarımından çalmazlar. Ayrıca SCSI arabirimi için kullanılan "SCSI Host Adapter" kartlar üzerlerinde veri aktarımını düzenlemek için ayrı bir işlemci ve çoğu zaman da tampon olarak kullanmak için ek bir bellek bulundururlar ve bu yüzden SCSI aygıtlar sisteme IDE aygıtlara göre çok daha az yük bindirirler. Paralel ATA ile kanal başına sadece iki aygıt kullanılabilirken SCSI arabirimiyle her kanala 15 taneye kadar cihaz bağlanabilir. Bu sayı stanadart masaüstü sistemlerin ihtiyaçlarının çok üstünde olsa da özellikle sunucuların ihtiyaçlarını düşünürsek onlar için bir gerekliliktir. IDE arabirimini kullanan disklerin aksine, SCSI diskler uzun yıllar boyunca sorunsuz çalışmak için üretilirler ve çalışma ömürleri IDE disklerden çok daha uzundur, sunucular için bu da bir gerekliliktir. Ayrıca sisteme bindirdiği yükün fazla olmaması ve erişim süresinin de daha az olmasından dolayı özellikle video montajı gibi sisteme çok ağır yük bindiren ve verilerin sabit bir hızda kesintiye uğramadan su gibi akması gereken uygulamalarda SCSI diskler IDE disklerden çok daha üstündür. SCSI disklerin bir avantajı da yapıları gereği çoklu erişim için uygun olmalarıdır. Bir IDE diskte bir dosyaya aynı anda iki kaynak ulaşmak isterse performans çok düşer ama SCSI disklerde bu performans düşüşü IDE disklerdeki gibi abartılı boyutlarda olmaz ki bu da sunucular için hayati öneme sahiptir. Eğer evinizde bir ağınız varsa ağdan kopyalanmakta olan bir dosyayı siz de kullanmaya çalıştığınızda bunu açıkça görebilirsiniz.

    Sabit Disklerin Anatomisi...

    Sabit disklerin temel ve istenildiğinde bu bilgileri geri vermektir. Temelde sabit diskler birer mıknatıstır. Söz konusu bilgiler sabit disklere mıknatısların kutuplarında yaratılan değişmeler sayesinde kaydedilir. Sabit diskin içini açtığınızda karşınıza verilerimizin kaydedildiği silindirler çıkar. Bir sabit diskte aşağıdaki şemada gösterilen ana bileşenler vardır. Silindirden az önce bahsetmiştik. Motor olarak gösterilen siyah göbek silindiri döndürmekle görevlidir. Kırmızı çubuk okuma-yazma işini yapan kafadır. Çubuğun altındaki kısım ise; kafayı, devreden gelen komutlar çerçevesinde sağa sola oynatarak silindirin üzerinde gezmesini sağlar. Kafa ile silindir arasında 0.000001 inç boşluk vardır.

    Elektrik devre modülü ise sabit diskin kendi kontrol merkezidir ve işlemciden gelen sinyalleri çözümleyerek bünyesindeki parçaların nasıl davranması gerektiğini belirler. Elektrik devre modülü sabit diskin alt tabanına monteli haldedir.

    Bu yüzden dikkat edilmesi gerekir. Devrede anakart (Main Board) üzerinden işlemci ile verisel iletişim kurmasını sağlayan IDE connector bağlantısı ve güç bağlantı noktası vardır. Bu kabloların özel olarak belirtilen renkleri vardır. Veri iletişimini sağlayan kablo ile güç kabloları devreye, kabloların kırmızı tarafları birbirine bakacak şekilde takılır.

    Yandaki şekil bu anlatılanı göstermektedir. Siyah renkli kablo topraklama için kullanılmakta. Bunların biri biriyle 12 volt, diğeri ile 5 volt elektrik sağlar. IDE kablosu ise gri renktedir. Sadece bir tarafına kırmızı bir çizgi çekilmiştir ki az önce söylediğim şekilde kabloların takılmasında bir yanlışlık olmasın diye.

    Son olarak devre üzerinde Jumper ayar bölgesi vardır ama bu apayrı bir konu olduğu için şimdi girmeyeceğim. Bunlardan başka devre üzerinde; işlemci ile bağlantı kurarken işe yarayan ve motorları hareket ettiren kontrol çipleri vardır. Sabit disk içindeki silindirler bilmem kaç bin devirle dönerken kafalar da sağa sola sürekli hareket ederler. Aralarındaki mesafe yok denecek kadar azdır. Ancak bu hızla bir dönme gerçekleştiğinden silindir ile kafa arasında bir hava sirkülasyonu oluşur temas gerçekleşmez. Hava yastığı görevi gören bu aralığa gözle görülmeyecek bir tozun bile girmesi tüm mekanizmayı bozmaya yeter. Söz konusu anlattığımız bu mekanizma kusursuz denilecek bir mükemmellikle işlemektedir. Öyle ki bir silindirin 1mm2`lik alanında yer alan 1-2 milyon mıknatıs dakikada 10000 devirle tek tek ayırt edilerek okunur ve yorumlanır.









    Verilerin Kayıt Edilmesi...

    Bilgiler sabit diske yazılırlarken gelişi güzel yazılırlar ancak hepsinin yazıldığı yer ve konum adreslenmektedir. Aksi halde yazılan bir veri bir daha bulunamaz. Yandaki şekil bir silindir üzerini göstermektedir. Silindir üzerinde yar alan kırmızı halkalar track adını almaktadır. Yüzeyde bulunan her track sektör adı verilen küçük parçacıklara ayrılır. Her silindirde 1024 track ve her track içinde 63 sektör bulunur.

    Dosyalar kaydedildikten sonra diskin indeksine nereye kaydedildiği hakkında bilgiler düşülür. (a dosyası silindir4, track 573, sektör 12 gibi) Bir dosyanın büyüklüğü eğer 63 KB ise sabit diskte kaplayacağı alan 1 sektördür. Eğer 63'den küçük olursa (mesela 10 KB) yine 63 KB'lik bir yer; yani 1 sektör yer kaplar. Eğer 64 KB olarsa 2 sektör yer kaplar. Bu alan kaybına yol açar. Sorunun giderilmesi için sektörler işletin sistemlerinde parçalara ayrılır. Bu ayırma işlemi sanal olarak gerçekleştirilmektedir ve ayrılan her parçaya cluster adı verilir.



    Windows 95 (ilk sürümleri) ve önceki işletim sistemleri 16 bitlik bir dosya sistemini kullanmakta idi. Bunun anlamı her sektör 32 KB'lik cluster halinde bölünüyor. Az önce verdiğimiz örneği şimdi incelersek; 63 KB'den az olan bir dosya (mesela 10 KB) artık 1 sektör (63 KB) değil 32 KB cluster'lük yer kaplıyor. Ve 32 KB cluster boşta kalıyor. Günümüzdeki Windows 95 (yeni sürümleri), 98, 2000 ve sonrası işletim sistemleri ise FAT 32 formatında dosya sistemini desteklemektedirler. Bu sistem 1 sektörü 4 ila 16 KB'lik parçalara bölerek daha fazla yer kazandırıyor. Düşünün ki elimizde 5 KB'lik ufak bir yazı dosyası var. Bu dosya FAT 16 sisteminde 32 KB, FAT 32 sisteminde 8 KB yer kaplar.



    Bu anlatılanlar dosya sıkıştırma işlemlerinde kullanılan mantığın aynısıdır. Yalnız unutulmamalıdır ki her cluster içine o programa ait veriler yazılır; bir diğerleri yazılamaz. Yani şöyle; FAT 32 sisteminde karşımıza 1 KB'lik bir dosya çıkarsa 1 cluster yer kaplar (4KB), 3KB'lik boş kalan alana başka bir şey yazılamaz, yani dosyalar cluster'lerce bir bütün olarak algılanır. Öyle ki dosyalar taşınır, silinir veya kopyalanırken cluster'lar halinde işlem görürler. Düşünsenize bir cluster'da 2 ayrı dosyaya ait veri olsa ve biz bunlardan birini silsek diğerinin de aynı cluster'e denk gelen kısmını silmiş olacağız. Bu durumda diğer dosya eksik veri nedeniyle çalışmayacaktı.



    FAT (File Allocation Table)...

    Dosya ayrıma tablosu anlamına gelen bu terim disk(et)'lerde indeks olarak kullanılan bölümdür. İşletim sistemleri bir dosya kaydederken nereden başlaması gerektiğini bilmek zorundadır. Aynı şekilde bir dosyayı okuyacaksa yine bunun nereden başladığını bilmek zorundadır. Aksi halde tüm veriler birbirlerinin üzerlerine yazılırdı. Az önce yukarıda anlatılan dosya ayırma sistemleri FAT 16 ve FAT 32 isimlerini buradan almaktadır. Bu tabloda bir sorun ortaya çıkarsa dosyalarınızı yavaş yavaş kaybetmeye başlarsınız. Windows 98 eğer başlat menüsünden kapatılmazsa bir dosya kaybı olabilir düşüncesiyle, bir sonraki açılışında scandisk'i çalıştırır. (Scandisk disk üzerindeki bozuklukları gidermeye yönelik yazılmış bir programdır.) Hatırlarsanız daha önce dosyaların gelişi güzel kaydedildiğini ve bu dosyaya ait tüm verilerin nereye kaydedildiğini indekse yazıldığını söylemiştik. Aksi halde okuma-yazma işlemlerinde hata oluşur. Mesela 5 MB büyüklüğünde bir dosya sildiğinizde, söz konusu işlem FAT'e kaydedilecektir ve ilgili alan boş olarak tanımlanacaktır. Dosya aslında silinmiyor sadece yok varsayılıyor. Format işleminde kullanılan ve hızlı biçimlendirme yapan bir parametre de (/q) bu işlemi yapmaktadır. Yüzeye yeni track (iz) açmak yerine FAT'i siliyor. Silme işleminden sonra 8.5 MB'lik bir dosya yüklemek isterseniz; ilk 5 MB'lık kısmı silinerek boşaltılan yere geri kalan 3.5 MB'lık kısmı başka bir yere kaydedilecektir. İşte dosyaların gelişi güzel yazılmasından kasıt dosyaların sürekli dağınık olmasıdır. Aşağıdaki ilk şekil düzenlenmemiş bir sabit diski göstermektedir.

    Defrag...

    Defragment kelimesinin kısaltması olan DEFRAG dosya sistemini düzenlemeye yarayan bir programdır. Yukarıdaki ilk sekil bir dosyaya ait verilerin silindir üzerindeki yerlerini göstermektedir.Bu dosyanın okunması normalden daha uzun bir zaman alacaktır. Bunun nedeni okuyucu kafanın dağınık yerlerde bulunan dosya parçacıklarına ulaşmasında geçireceği süredir.



    Yukarıdaki şekilde ise aynı sabit diskin defrag yapılmış halini görmektesiniz. Dosyalar belirli bir öncelik sırasına göre arka arkaya getirilmektedir. Önce sistem dosyaları birleştirilir ve silindirin en başına yazılır. Daha sonra diğerleri. Bu sayede okuyucu kafa bir dosyayı okumak istediğinde FAT'ten adresini öğrenecek ve bir kere konumlanmayla okuma işlemini gerçekleştirecektir. Aksi halde konumlama işlemi 4-5 kere gerçekleşecektir. Unutulmamalıdır ki yapılan bu işlem sabit diskin performans artışında en büyük paya sahip işlemdir.

    Veri Yolları...

    Bilgilerin sabit disk arkasından çıkan gri kablo üzerinden akış mantığı ve çeşitleridir. Veri yolları sabit diskten gelen bilgilerin aktığı, kontrol edildiği ve bir nevi yorumlandığı yollardır. Bu yollar belli arabirimler kullanırlar ki performans üzerinde oldukça etkilidir. Şimdi bu arabirimleri inceleyeceğiz.

    1. IDE : Intehrated Drive Electronics cümlesinin kısaltması olan IDE "Entegre Sürücü Elektroniği" anlamına gelmektedir. ATA olarak da bilinir. Bu yoldan akan verileri denetleyen elektronik denetleyici sabit diskin üzerinde, veri aktarımını kontrol eden çip ise çip anakart üzerindedir. Bu iki işlemin birbirinden ayrılması 1986 yılında Compaq ve Western Digital firmalarınca ATA standardının benimsenmesiyle gerçekleştirildi. ATA (AT Attachement-AT Eklentisi) cihazların birbirleriyle uyum içinde çalışması için nasıl üretilmesi gerektiğini anlatan bir tür teknik kılavuzdur.

    İlk kez 1986 yılında IDE tekniği sayesinde sabit disklerin kapasiteleri 528 MB üstüne çıkartılmış ve aynı anda 2 sabit diskin kullanılması sağlanmıştır. 1993 yılında Western Digital ve Quantum firmaları ortak bir çalışmayla EIDE (Enhanced IDE-Geliştirilmiş IDE) arabirimini çıkartmışlardır. Bu veri yolu standardı sayesinde 16.7 MB/sn veri aktarımı ve disk başına 137 GB'lık kapasite kullanımı gerçekleştirilmiştir. Ancak her firma kendi ürettiği sabit diske özel bir yönetim şekli vermekte idi ve yeni çıkan disk tipi cihazlarla uyum sağlanamamakta idi. (Özellikle CD-ROM)

    1992 yılında ATAPI (ATA Pack Interface-ATA paket Arabirimi) adlı bir eklentiyle CD-ROM'lar da Floppy Disk'ler gibi kullanılarak bu sorun giderilmiştir. EIDE içinde verilerin nasıl ve ne hızla aktarılacağını belirleyen 5 adet mod vardır. Bunlar PIO (Programmed Input/Out - Programlı Girişi/Çıkış) 0, 1, 2, 3 ve 4'tür. Ve sırasıyla 3.3, 5.2, 8.3, 11.1 ve 16.6 MB/sn veri aktarırlar.

    Daha sonra DMA (Direct Memory Access ) olarak bilinen ve doğrudan bellek erişimi anlamına gelen bir arabirim ortaya çıkmıştır. Bu yolla disk üzerinde okunan veriler işlemciye uğramadan ana kart üzerindeki kontrol çipleri sayesinde belleğe yazılırlar. DMA arabiriminin bir çok modeli vardır. Ancak bu modeller firmaların sabit diskte yapmış oldukları küçük eklentilerin adlarıdır. Bu veri yollarının dönüş hızları 5400 rpm (Rotates Per Minute-Dakikadaki Dönüş Hızı)'dir ve 16.7 MB/sn veri aktarırlar. Ancak bu dönüş hızları ne kadar fazla olursa o kadar fazla veri aktarılabilir demek değildir. Verinin gönderildiği veri yolunun, gönderilecek büyüklükteki veri kapasitesini desteklemesi gerekir.

    Bir başka DMA arabirim modu ise ULTRA DMA(ATA) 33 yoludur. Bu yol teorik olarak saniyede 33 MB kapasitelik bir verinin aktarılmasına izin veriyordu. Ancak yeni çıkan bir teknoloji ise; (ULTRA DMA 66) saniyede 66 MB veri aktarımına izin vermektedir. Normal SCSI veri yollarından daha hızlıdırlar. Bu yeni çıkan veri yolunu kullanabilmek için sabit diskin, ana kartın bu mantığı desteklemesi gerekmektedir. Normal olarak kullanılan ATA 33, 40 Pin'lik IDE connector'ü (40 damarlı gri kablo. Damarlar kablo üzerindeki tel sayısıdır.) ile veri akışını sağlarken ATA 66 veri yolları 80 Pin'lik IDE connector'ü ile veri akışını sağlamaktadır. Bu sebeple bu şekil bir kablo kullanılması gerekir. Ayrıca sistem BIOS'u ATA 66 veri yolunu desteklemeli.

    2. SCSI : Small Computer System Interface cümlesinin kısaltması olan SCSI Küçük Bilgisayar Sistem Arabirimi anlamına gelmektedir. IDE veri yolundan en büyük farkı, elektronik denetleyici disk üzerinde değil ayrı bir karttadır. Gri kablo önce bu karta takılır, kartta ana karta monte edilir. Veriler bu kart üzerinden akar. Veri transfer hızları yeni SCSI teknikleriyle 160 MB/sn'yi bulabilmektedir. Dönüş hızları 6000 ve 7200 rpm'dir. Bu sistem daha çok windows NT işletim sistemi için öngörülmüştür. Ev bilgisayarlarına önerilmez, yüksek maliyetlidir. Büyük işyerlerinde ana bilgisayarlara takılır. Nedeni aynı anda isterse 30 kişi diske veri yazabilir veya diskten veri okuyabilir. Bu işlem SCSI kartlarıyla işlemlerin belli bir sıraya konulması ile gerçekleşir.

    SCSI sistemlerin veri aktarımları IDE veri yolundan daha fazladır. ULTRA DMA 33'e göre IDE'ler 33 MB/sn veri aktarırlarken SCSI'lar ULTRA SCSI-2 moduyla 40 MB/sn veri aktarabilmektedirler. Ancak yeni çıkan ULTRA WIDE LVD SCSI-2 (LVD: Low Voltage Differential) modunu kullanan SCSI sabit diskler, saniyede 80 MB veri aktarabilmektedirler. SCSI hakkında anlatılanlara ek olarak IDE veri yolunu kullananlara nazaran daha fazla sabit diski kontrol kartıyla birbirine bağlayabiliriz. Öyle ki, Fast Wide SCSI kartı sayesinde 15 adet sabit diski birbirine bağlayabilirsiniz.

    SMART Teknolojisi...

    SMART Teknolojisi 1992 yılında IBM tarafından 3.5 inçlik diskler için tasarlanmış olan bir teknolojidir. Smart sayesinde diskler kendi kendilerini denetleyip olması muhtemel konularda, BIOS'a ve kontrol kartına sinyaller gönderiyorlar. Bu bir anlamda kendi durumlarını ve oluşabilecek hataları denetleme mekanizmasıdır. Smart kendi içerisinde PFA (Predictive Failure Analysis - Olası Bozukluklar Analizi) teknolojisini içerir. Bu sayede sürekli kendini denetleyen bir disk, bozulma durumunda sizi uyarır. Bu özellik için BIOS'unuz ve kontrol çipleriniz smart teknolojisine uyumlu olmalıdır. Bu teknolojide bozulmalar 2 gruba ayrılır. Tahmin edilebilir ve edilemez. Tahmin edilemez hatalar genelde statik elektrik, ısınma veya darbesel nedenlerden dolayı bir anda ortaya çıkar. Tahmin edilebilir hatalar ise mekanikseldir. Mesela okuyucu kafanın normalden hızlı veya yavaş hareket etmesi gibi.

    GMR Teknolojisi...

    Yine IBM tarafından bulunan ve disk kapasitelerini çok yüksek düzeylere çıkartmayı amaçlayan bir teknolojidir. Bu teknoloji oldukça kuvvetli manyetik okuyucu kafaların kullanılmasıyla gerçekleşmektedir. Teknolojinin temeli kullanılan maddede yatmaktadır. MR ismi verilen alaşımda elektrotlar, manyetik bir etki altındayken daha rahat dolaşıyorlar. Bu da atomlarla çarpışmayı arttırıyor. Bir madde üzerinde elektronlar rahat dolaşırsa o maddenin geçirgenliği azalıyor demektir. GMR alıcıları bu farkı algılıyor ve elektronlardaki quantum hareketlerini açığa çıkarıyor. Atomların çevrelerinde dönen elektrik iletecek olan elektronlar belli bir yörüngede dönerken, manyetik direnç gösteren elektronlar bu yörünge yerine bağımsız olarak atom etrafında dönüyor. Bu da sensörler tarafından algılanarak, bitlerin kaydı için kullanılıyor. Şu anki GMR diskleri 6 cm 2'lik bir alanda 1 GB yer tutuyor. Söz konusu teknolojide kullanılan kafaların duyarlılığı 1 mikronun yüzde 1'i veya 2'si kadardır. Bu da 1 milimetrenin binde 2'si kadarlık bir kafa hareketiyle verilerin algılanmasıdır. IBM'in yaptığı açıklamalara göre 2001 yılında 6 cm2'lik bir alanda 2.5 GB, 2004 yılında aynı alanda 8 GB kapasite oluşturacaklar.

    OAW Teknolojisi...

    GMR teknolojisi ile her ne kadar cm 2`de 8 GB veri yoğunluğuna ulaşmak amaç olsa da, yan yana yazılan bu yoğunluktaki verilerin 3 GB'lık kısmının kaybolabileceği düşünülüyor. Bu nedenle alternatif teknolojiler geliştirilmeye devam ediliyor. OAW teknolojisi bunlardan en can alıcısıdır. Ünlü disk üreticisi olan Seagate'in yan kuruluşu olan Quinta Corp. tarafından geliştirilen bu teknoloji, manyeto-optik disklerle büyük benzerlik gösteriyor. Bu modelin temelinde lazer ışını (ışığı değil) vardır. Polarize edilmiş ışın kimi materyallere uygulandığında manyetik kutbun yönü değişiyor. Bu yöntemle harcanan enerji azalıyor ve veriler üzerinde gezinen bir kafa olmadığından sürtülme veya çizilme olmuyor.

    LBA (Large Block Area)...

    Geniş blok alanı anlamına gelen LBA, BIOS tarafından yürütülen bir tekniktir. Amaç 528 MB'den daha büyük sabit diskleri kullanmak için EIDE kontrol çiplerinden gelen ve disklerin üzerinde belli bir noktayı işaret eden 28-bit uzunluğundaki adresleri, BIOS'un kullandığı 8 ve 16-bitlik adreslere çevirmektir. 28-bit uzunluğundaki EIDE adresleri 8.4 GB'lık disk kapasitelerini kullanabilirler; daha fazlasını değil. Bu özellik BIOS'larda "HDD Block Mode" olarak ayarlanıyor. Şimdiki BIOS'larda 28 bit üzerindeki adresleri kullanabilme özelliği vardır ki bu 8.4 GB sınırını 137 GB'ye çıkartıyor.

    SPS ve DPS Teknolojileri...

    Her ikisi de Quantum'un geliştirdiği ve yeni disklerinde kullandığı teknolojiler. SPS, Shock Protection System 'in kısaltması. Yani diski darbelere karşı koruyan bir sistem. Disklerdeki "bad sector"lerin yani fiziksel hasarların oluşma nedeni, diskin aldığı darbeler. Disk bir darbe aldığında okuma/yazma kafası sıçrıyor ve disk yüzeyinde birkaç kez zıplayarak mikro partiküllerin kopmasına neden oluyor. İşte bad sectorler de böyle oluşuyor ama zamanla kafa disk içinde serbest dolaşan bu partiküllere rastladıkça, darbe almasa da tekrar sıçrayıp daha fazla zarar veriyor. Bad sector çıkan disklere bu yüzden pek güven olmuyor; "bu disk yolcu" diyoruz. Sadece disk yolcu olsa iyi, içindeki çok önemli verilerimiz de yolcu oluyor haliyle. Quantum, bu riski azaltmak için SPS adını verdiği bir süspansiyon mekanizması geliştirmiş; böylece kafa darbelerde disk plakaları üzerinde pek sıçramıyor. Tabii, SPS var diye diskle fubol topu gibi oynamamak lazım.



    Quantum, SPS sistemi ile sistem montajı sırasında oluşan disk arızalarını %70, arızalı ürün iade oranını ise %30 azalttıklarını ileri sürüyor. Bir de Quantum sitesinde SPS II diye yeni bir teknolojiyi tanıtıyor. SPS'den farkı şuymuş: SPS, disk çalışmazken geçerli olan bir koruma sistemiymiş. SPS II'de ise disk çalışırken de darbelere karşı koruyor; üstelik darbe geldiği anda diske yazma işlemini keserek verilerin yazılmasında olası bir hatayı engelliyor. Bildiğiniz gibi yazma işlemi iz iz, dairesel çizgiler halinde ilerliyor. Disk yazma yaparken bir darbe geldiğinde kafanın kayıp izden çıkarak başka yerlere yazama ihtimali var; bu da veri hatalarına yol açıyor. SPS II'de işte bu önlenmiş. Herhalde Quantum bu teknolojiyi daha yeni disklerine uygulayacak.



    DPS ise Data Protection System 'in kısaltması. İsmine bakmayın; aslında verilerinizi filan koruduğu yok. Quantum, virüs, işletim sisteminde, dosya yapısında bir bozukluk, diğer donanımların uyumsuzlukları gibi nedenlerle çıkan sorunlarda bozuk olmayan disklerin bozuk diye gelmesinden sıkılmış; ben bu iade oranlarını nasıl düşürsem de düşürsem diye kafa patlatmış. Sonunda bir yazılım geliştirmiş, bu yazılımla her kullanıcı, Quantum sabit diskini test ederek, diskin gerçekten bozuk olup olmadığını anlayabiliyor. DPS yazılımı Quantum Bigfoot ve Fireball TM modellerinden başlayarak son 2.5 yıldır üretilmiş tüm Quantum disklerde çalışıyor.



    QDPS (Quantum Data Protection System) adlı, 82K'lık bu yazılımı www.quantum.com/support/csr/software/csr_software.htm adresinden indirebilirsiniz. Programı sistem disketine kopyaladıktan sonra PC'yi bu disketle açıp DOS komut satırından çalıştırıyorsunuz. Test iki bölümden oluşuyor. Smart Quick Test adını taşıyan ilk bölüm diskteki verilerden bağımsız olarak tüm disk yüzeyini ve ayrıca ilk 300 MB'lık veriyi kontrol ediyor. Bu test 90 sn sürüyor. Extended Test adı verilen ve diskin geri kalanındaki verileri kontrol eden ikinci test ise disk kapasitesine bağlı olarak 20 dakika kadar sürebiliyor.

    Disk Performansı...

    Bir disk satın alırken, performansını en azından firmanın verdiği bilgilere göre anlamak için genel olarak beş kritere bakmak gerekiyor. Bu kriterler:

    i. Motor Hızı (rpm) : Devir/dakika cinsinden hızı. IDE disklerde 5400 ve 7200 devirler daha yaygın. 7200 rpm disklerin motor hızı sayesinde 5400 devir disklerden %20 daha hızlı olduğu söyleniyor.

    ii. Erişim Süresi (ms) : Ne kadar düşük olursa o kadar iyi. Bilgisayar Kurdu'nda sabit diskleri anlartırken değinmiştim. Sıralı verileri okurken, izler arasında geçiş yaparken, rasgele verileri kurken oluşan gecikme sürelerinin (latency) de hesaba katıldığı karmaşık bir yöntemle hesaplanıyor. Neyse ki test yazılımımız bize ortalama bir erişim süresi veriyor.

    iii. Tampon Bellek Kapasitesi (KB) : Yukarıda "cache hit", "cache miss" kavramlarından bahsederken, tampon belleğin önemini vurgulamıştık. Hızlı tampon bellek kapasitesi ne kadar yüksekse o kadar iyi.

    iv. Dahili Transfer Hızı (Mbit/sn) : Genel kriterlere göre, bir diskin Ultra ATA/66 standardına ayak uydurabilmesi için dahili transfer hızının 200 Mb/sn'nin üstünde olması gerekiyor. Ne kadar yüksekse disk o kadar hızlı demektir.

    v. Arabirim Standardı : Yani UDMA/33 veya UDMA/66 olup olmadığı. Disk yeterince hızlıysa ama hala UDMA/33 arabirimini kullanıyorsa, bu darboğaz yaratır ve diskin gerçek performansı göstermesini engeller.

    Bunları Da Bilin...

    • 7200 rpm ile dönen bir 3.5 inçlik bir sabit diskin içinde bulunan silindirlerin dış kısmındaki merkez kaç ivmesi, bir insana uygulanan yer çekiminin 647 katıdır.

    • Windows NT'nin kullanabildiği en büyük disk kapasitesi 2 Petabyte'dır. Bu öyle bir şeydir ki dünya üzerinde yaşayan her canlı 20 sayfalık bir word yazısı yazsa 1 petabytelık diskin sadece %0.25 (Binde 25) 'ini doldurur. (hesap makinem çıkartmadı ama sanırım 25 haneli bir sayı.)

    • Bir insan vücudunda depolanabilecek olan statik elektrik, bir hard diskin dakikada 10000 devirle dönen kafasında kullanılan elektrik geriliminden 2500 kat daha fazladır. Düşünün bakalım kendinizi topraklamadan sabit diske tuttuğunuzda ne olur!

    • Dünya'da kullanılan en hızlı depolama tekniğinin holografik veri depolama tekniği olduğunu biliyor muydunuz. Öyle ki kesme şeker büyüklüğündeki bir kristalin kapasitesi 10 TB'dir. Bu kristalden saniyede 10 ila 50 GB arasında veri okuyabilmek mümkün. Bu sayede bütün internet alemini 2 sigara kutusu kadar yere sığdırabiliriz ve bütün bunlara 2.5 saatte göz atabiliriz.

    • 1024 byte 1 KB (KiloByte)

    • 1024 KB 1 MB (MegaByte)

    • 1024 MB 1 GB (GigaByte)

    • 1024 GB 1 TB (TeraByte)

    • 1024 TG 1 PB (PetaByte)

    HARDDİSK'LERİN ÇALIŞMASI

    Bir hard disk; plakalar, kafalar, plakaların motoru, adımlama motoru, kontrol kartı, selenoid frenler ve kafa park rölesi gibi parçalardan oluşur. Harddisk plakaları üzerlerine özel manyetik bir alaşım sürülmüş plakalardır. Bu plakalar bir motor yardımıyla dakikada 3600 devir gibi büyük bir hızla dönerler. Harddiskler bu hıza kapalı bölümde ulaşırlar. Bu kadar büyük bir hızla yaptıkları dönme hareketi ile meydana gelen hava akımı, harddisk kafaları ile plakalar arasında mikronlarla ifade edilebilecek kalınlıkta bir hava yastığı oluşmasını sağlar. Böylece, bu hızda sürtünmenin yapacağı aşınma ve ısınma etkilerinden kurtulunmuş olur.

    Harddisk motorunun dönmeye başlaması ile sıra elektronik devrelere gelir. Harddisklerin üzerine tekılmış küçük bir kontrol devresi, harddisk'e gelen komutları değerlendirir ve bu komutları gerçekleştirmek üzere mantıksal sektör numaralarını fiziksel sektör numaralarına çevirerek o anda okuma yapacak kafayı seçerek harddiskin üzerindeki belirli bir yere götürür. Buradaki bilgilerin sağlam olup olmadığını kontrol eder, eğer bilgiler bozulmuşsa düzeltme kodu yardımıyla düzeltmeye çalışır. Okunan bilgileri sisteme gönderir. Tabii sisteme yeni güç verildiği sırada yalnızca sistemin son kapanışından beri herşeyin yolunda olup olmadığını anlamak için bütün izlere ulaşarak okunup okunmadıklarını kontrol eden bir test rutini aktive edilmektedir.Harddisk kafalarını gerekli izlerin üzerine götürmek için hardiskin üzerindeki bir motoru harekete geçirir. Adımlama motoru verilen bir sinyal ile her defasında aynı sayıda dönen bir motordur. böylece eğer harddisk kafası 5 iz öteye götürülmek isteniyorsa bu motora 5 birim zaman voltaj uygulanır. Sistem bu şekilde bir süre çalıştırldıktan sonra operatörünün işi bitirince kapatılır. Bu anda ise, işe en çok selenoid fren tertibatı yarar. Bu tertibat büyük bir hızda dönen plakaları kısa bir zaman içinde durdurur. Bu arada eğer diskler oto-parklı değilse harddisk kafası olduğu yerde kalır. Bu arada plakalar durduğu için aradaki hava yastığı kaybolur; harddisk kafası nerede ise plakalara değer durumdadır. Eğer sistem bu arada taşınırsa, sarsıntıdan harddisk plakalarına değerek bulunduğu bölgeyi çizebilir. Bu da diskin çalışırken hata vermesine yol açar. Bu yüzden oto-parkolmayan harddisklerde sistem kapatılmadan-PARK- programı ile kafanın en son iz üzerine götürülmesi sağlanmalıdır. Bu iz yalnızca disk park için kullanıldığından bu bölge taşınırken çizilse bile diskin içindeki bilgilere zarar vermez. Oto-park disk ise, fazladan bir röle anlamına gelir. Bu rölenin kontakları sisteme güç uygulaması ile birlikte açılarak harddisk kafalarını serbest bırakır. Sisteme uygulanan güç kesilip plakalar yavaşlayınca harddisk kafasını park alanına çekerek kilitler. Böylece taşınma sırasında harddiskin içindeki bilgilere zarar verilmesi önlenmiş olur. Bu tür harddisklerde, park programını çalıştırmaya gerek kalmamaktadır.

    Harddisk üzerindeki bilgiler izlere bölünmüştür. İzlerin diskteki görünümü küçükten büyüğe giden halkalar biçimindedir. Adımlama motorunun attığı her adımda bu izlerden bir diğerine gidilir. İzler ise kendi içlerinde sektörlere ayrılır. Sektörler Byte kümeleridir. bir diskin sektör boyu, o diskten okunabilecek minimum boyuttaki bilgiyi gösterir. Eğer bir diskin okunabilecek minimum boyuttaki bilgiyi gösterir. Eğer bir diskin sektör boyu 512 Byte ise bir seferde bu diskten minimum 512 Byte okuyabileceğimiz anlamına gelir.

    Bir izin üzerind diskin verileri kodlama biçimine göre 17, 26, 31 veya daha fazla sektör bulunur. Bu sektörler her zaman arka arkaya dizilmezler. Harddiskin üzerindeki kontrol kartının, bir sektörün ardından diğer bir sektörü okuması için belirli bir süre geçer. Eğer bu sürede okunacak ikinci bir sektör kafanın altından okunamadan geçerse bu sektörün okunması için diskin bir tur daha atması gerekir. Diskin bir tur atması süresine LATENCY TİME (diskin iki turu arasında geçen kullanılamayan zaman) denilir. Bu sürede 3600 devirle dönen bir harddisk için yaklaşık 8.3 ms.' dır. Bu arada zamaan kaybını önlemek içinsektörler iz üzerine arlıklı olarak dizilmesine İNTERLEAVE denir. Sektörlerin arasındaki aralık da 1:2, 1:3, 1:4 interleave biçiminde belirtilir. 1:1 interleave'li bir disk de sektörler arka arkaya dizilmiştir. Böylece ikinci bir sektör, kontrol kartı tarafından okunmaya hazır hale geldiğinde bu sektörün okunması sağlanır. Pc'lerde kullanılan diskler soft sektörlü disklerdir. Yani pre-format sırasında her sektör ve izin başında tanıtıcı bir takım işaretler konması gerekir. Bu esnada sektör numaraları diskte kullanılacak interleave'e göre yazılır.

    Bir sabit sürücünün hızını ölçmek için, genelde iki yöntem kullanılır. Bunlardan birincsine "Average Access Time" adı verilir. Ortalama erişim süresi, bir sürücü kafasının diskin üzerindeki herhangi bir bölgedeki veriye ulaşması için geçen zamana bağlıdır. Burada bizim için en iyisi olan, düşük erişim süresi ve yüksek transfer hzı olan bir sürücüyü tercih etmektedir.

    Kendi üzerinden "Cache Memory"' si olan bir kontrol kartı, sürücünün çalışma hızını oldukça arttıracaktır. éCache" basit anlamda sürücü ile bilgisayar arasında bulunan bir RAM bölgesi olarak tanımlanabilir. Verileri içinde saklayan bu bölge, bilgisayarımızın sürücüye ulaşmak için harcadığı zamanı büyük ölçüde azaltacaktır.
#06.05.2010 14:22 0 0 0
  • HDD NASIL KULLLANILIR.

    Günümüz koşullarında, kapasitesi küçük bir harddisk'iniz var ise, yeni bilgileri koymak için muhtemelen eski verilerinizi siliyorsunuzdur. Bu, sizin yeni harddisk ihtiyacınızın en büyük göstergesidir. Günümüzün koşullarında standart olarak kabul edilmesi gereken kapasite 15 GB. İlk bakışta size 15 GB çok yüksek bir rakam deme olasılığınız var. Fakat, bu kapasitede bir harddiskiniz olduğunda içerisine birçok program yükleyeceksinizdir, MP3 arşivi yapacaksanızdır, internet'den bol bol ıvır zıvır işinize yarayacak programları indireceksinizdir.

    Eğer gelecekte bir harddisk almayı planlıyorsanız, almadan önce harddisk sisteme nasıl takılır, dikkat edilecek hususlar, karşılabilcek sorunları ve çözümleri bilmek oldukça faydalı olacaktır. Yazımızda Harddiski sisteme takıp çalışıtırılabilir hale getirene neler yapacağınızı anlatıyoruz.

    HARDDİSK & BIOS

    Bilgisayarınızın yaşına göre, belli kapasitelerden yüksek boyutlardaki Harddisk'leri tanıtmakta zorluk çekebilirsiniz. Yani, 50 Gb'lık bir harddisk almayı planlıyorsanız ve Pentium 133 bilgisayarınız var ise, sisteminizi bu harddiskin hepsini tanımayacaktır. Sadece belli bir kapasiteye kadar tanıyabilir. ( 50 Gb 'lık bir harddiske verilecek para yerine upgrade yapmak daha mantıklı... ) Sistemlerimizdeki anakart'larda bulunan BIOS versiyonu, yeni alacağanız harddisk'in kapasitesini tanımada önemlidir. ( Örneğin, Asus P3B-F anakartlar için belli bir süre önce I
#06.05.2010 14:24 0 0 0
  • DİSKET SÜRÜCÜLERİ (FLOPPY DİSK DRİVE)

    Floppy disk taşınabilir bir saklama ortamıdır. Çalışma sekli açısından sabit disklere benzerler. Plastik esnek bir plaka üzerine konulmuş mıknatıslanabilen elementler ve bu manyetik ortamı koruyan bir plastikten oluşmaktadır. Veriler gene mıknatıslanma esasına göre saklanırlar. Çeşitli ebatlarda ve boyutlarda disketler bulunmaktadır. Ama günümüzde artık ebat olarak sadece bir tip disket bulunmaktadır. 3.5" ebatinda olan bu disket iki çeşittir. Ilk'ine çift yüzlü çift yoğunluklu ( Double side Double density - DD) disket denilmektedir ve 720 KB' a kadar veri saklayabilmektedir. İkincisine ise çift yüzlü yüksek yogunluklu (Double Side High density - HD ) denilmektedir. Bu disketi saklayabileceği veri miktarı 1.44 MB'dir. Bu disketlerin boyutları söyle hesaplanmaktadır:

    DD bir diskette 80 tane iz bulunmaktadır. Her izde 9 tane sektör bulunmaktadır. Her bir sektörün alabileceği veri miktarı 512 bytetir. Ve disketin iki yüzü de kullanılır. Buna göre; 80*9*512*2 = 712 KB disketin boyutudur.

    HD bir diskette ise 80 tane iz bulunur. Her izde 18 tane sektör bulunur. Her bir sektörün alabileceği veri miktarı 512 bytedir. Disketin her iki yüzü de kullanılmaktadır. Buna göre; 80*18*512*2 = 1.44 MB eder.

    Disket sürücü diskete veri yazmak ve disketten okumak için kullanılır. Yapısında okuma yazma kafası adim motoru ve normal bir dairesel motor vardır. Disket dakikada 300 ya da 360 devirle döner. Bu yüzden disket sürücüler yavaştırlar.





    3.5'' Disketler


    5.25'' Disketler

    720 Kb


    Çift Yüzey (Double Side)





    Çift Yoğunluklu (Double denstiy) DS/DD


    360 Kb


    Çift Yüzey (Double Side)

    Çift Yoğunluklu (Double denstiy) DS/DD

    1,44 Mb


    Çift Yüzey (Double Side)

    Yüksek Yoğunluklu (High denstiy) DS/HD


    1.2 Mb


    Çift Yüzey (Double Side)

    Yüksek Yoğunluklu (Double denstiy) DS/HD



    2.88 Mb


    Çift Yüzey (Double Side)

    Gelişmiş Yoğunluklu (Extended denstiy) DS/ED


    -


    -



    2.88 Mb kapasiteli (ED- Extra High Denstiy) disketler için sürücü desteği olmasına rağmen bu standart tutulmamış ve yaygın uygulaması gerçekleşmemiştir. Zaten artık disket sürücüler de son günlerini yaşıyorlar diyebiliriz,çünkü 20 ve 21 Mb kapasiteli Floptical,120 Mb kapasiteli yeni sürücüler üretilmeye ve kullanılmaya başlanmıştır. Yaklaşık 100 Mb civarındaki kapasiteleriyle çeşitli üreticilerin Zip drive ve benzeri ürünleri 3.5'' disket sürücüler için ciddi rakiplerdir. Ancak bu teknolojilerden biri standart haline gelip hem kullanışlılık hem de maliyet olarak disket sürücülerin yerine alana kadar disket sürücüler kullanılacaktır.

    Bilgisayarınızı ilk açtığınızda disket sürücünüzden kaba bir ses geldiğini duyarsınız. Bunun sebebi bilgisayarınızın ilk önce disket sürücünüzde bir açılış disketi olup olmadığını kontrol etmesidir. BIOS ayarlarından ötürü olan bu durum, çoğu zaman bizim için bir problem değildir.

    Ancak bir çoğumuzun başına gerekli bir yeniden başlatmadan sonra zaman kaybına yol açacak bir işlem gerçekleşebilir. Açılış sırasında disket sürücüde bulunan disket yüzünden bir uyarı mesajıyla karşılaşma şansınız vardır. Bilgisayar sistemi disketten açmak istemektedir ve eğer disket bir sistem disketi olarak formatlanmamış ise sistem açılmayacaktır. Ya da diğer bir zaman kaybı olarak bilgisayarın her açılışta disket sürücünün varlığını ve iletişimini kontrol etmesi olabilir. Örneğin disket sürücünün fişi çıkmasından dolayı algılanamayan disket sürücü yüzünden açılmayan sistemlerini tamire götüren bir çok insan tanıyorum.

    Bu yazı içersinde BIOS ve Windows ayarları aracılığıyla disket sürücüyü hem çalışır hem de bize zaman kaybettirmeyen bir donanıma nasıl dönüştüreceğimizi göreceksiniz. BIOS ayarları AMI-Bios baz alınarak anlatılmıştır. Ancak siz de kendi Bios görünümüz de benzer komutlarla aynı işlemleri yapabilirsiniz.
    CMOS Setup ayarları

    Boot Sequence : Bu seçeneğin (eğer daha önce değiştirmediyseniz) "A,C" olarak seçili olduğunu göreceksiniz bunun anlamı, açılış sırasında sistemi açmaya çalışırken ilk önce A sürücüsünün daha sonra sabit diskin deneceğidir. Genelde bu değer "C,A", "CDROM,C,A", "A,CDROM,C" ve "C only" seçenekleriyle değiştirilebilir. Eğer "C only" yi seçerseniz sistem doğrudan sabit diskten açılmaya çalışacak ve sayede açılış hızınız artacaktır.

    Boot up Floppy Seek : Sistem ilk açıldığında disket sürücüyü aramak isteyecektir. Eğer değiştirmediyseniz buradaki değer "Enabled" olarak görünür. Bu değeri "Disabled" olarak değiştirirseniz sistem disket sürücünün varlığı konusunda onay almadan açılış işlemine devam eder bu da yine size açılışta hız kazandırır. Bunun anlamı "disket sürücüyü kullanma" demek değildir.

    Floppy Disk Access Control : Disket sürücünüze yazma ya da okuma hakkında buradan verebilirsiniz. Sabit olarak bu değer R/W (Read/Write yani Okunabilir / Yazılabilir) dir. Bu değeri "Read Only" seçeneği ile değiştirebilir ve bu sayede bilgisayarınızdan disketle bilgi alınmasının önüne geçebilirsiniz.
    Windows Ayarları

    Windows açılış sırasında aynı BIOS gibi disket sürücünün varlığını kontrol eder. Bu kontrol yine bir zaman kaybı olabilir. Bunu devreden çıkarmak için Başlat / Kontrol Panel / Sistem / Başarım / Dosya Sistemi Özellikleri seçenekleriyle "Disket" bölüme ulaşmanız gerekiyor. Burada açıklama da görebileceğiniz gibi sistem her açılışta belirtilen işlemi yapmaktadır. Kutudaki işareti kaldırdığınızda artık işletim sistemi açılışta disket sürücüyü kontrol etmez.
    Disket sürücüyü devreden çıkartmak

    Eğer disket sürücüye ihtiyacım yok diyorsanız disket sürücüyü devreden çıkarma şansına sahipsiniz. BIOS ayarlarına girdiğinizde Standart CMOS SETUP bölümüne gelin burada alt bölümde "Drive A : " ibaresinin karşısında disket sürücüsünün özelliklerini göreceksiniz bu değeri None olarak değiştirirseniz disket sürücünüz devren çıkmış olur.

    GÜÇ KAYNAKLARI

    Bir kaç yıl öncesine kadar Güç kaynakları bilgisayar bileşenlerinden biri olarak bile değerlendirilmiyordu. Oysa ki basit bir mantıkla, bilgisayarın çalışması için gerekli olan kaynağın elektrik enerjisi olduğunu düşünmek, sanırım güç kaynaklarının hayati derecedeki önemini kavramamız için yeterli olacaktır.



    Güç kaynaklarının önemi, AMD'nin Athlon serisi işlemci ailesinin ilk örneklerini piyasaya sürmesi ile ciddi biçimde gündeme geldi. Athlon serisi işlemcilerin ihtiyaç duydukları yüksek güç değerleri, sistemlerini bu işlemciler ile güncelleyen kullanıcıların güç kaynaklarının yetersiz gelmesi ile yaşanan, sistem çökmeleri, kilitlenmeler, reset atmalar gibi birçok sorunu beraberinde getirdi. Sorunların kaynağında güç kaynaklarının bulunması, akıllara gelebilecek en uzak ihtimallerden biriydi. Tüm bu sorunların kaynağında sistemlerde kullanılan kalitesiz ve üzerlerindeki etiketlerde belirtilen değerleri sağlayamayan güç kaynaklarıydı.


    Bu konuda kabaca fikir vermek açısından; Pentium 4 3GHz / Anakart, 2x256MB Ram, 1 adet 7200Rpm Sabit Disk, 1 Adet Optik Aygıt (CDRom/Rw, DVDRom/Rw) / Floppy, ve orta seviye bir ekran kartına sahip bilgisayar için 300W güç kaynağının yeterli olacağını söyleyebiliriz. Fakat buradaki kilit nokta; güç kaynağının, öngörülen 300W'lık değeri gerçek anlamda sağlayabiliyor olması.



    Eğer ürün güvenilir bir firmanın ürünü değil ve rakamsal olarak 10-20$ aralıklarında kalıyor ise bu ürünün 450-500W olması bile yeterli olmayabilir. Bunun tek nedeni; ürünün büyük ihtimalle sahte etiket değerleri ile satışa sunulmuş ve kullanılan malzemelerde büyük ölçüde eksiklerin olmasından kaynaklanmaktadır. Bu sebeple, bu tür güç kaynakları kalitesiz malzeme kullanımı yada kullanılan malzemenin eksik olması nedeni ile sistemi yeterli derecede besleyecek güç sağlayamazlar.


    Kaliteli ürünler ile gereken tüm malzemelerin yanı sıra birçok faydalı ek malzemenin kullanılması sonucunda güç kaynağının ağırlığı da aynı paralellikte artış gösterir. Bu bariz ağırlık farkı sayesinde kaliteli bir güç kaynağı ile kalitesiz bir güç kaynağını ayırt etmek oldukça basit ve bir o kadar da etkili bir yöntemdir. Fakat iki adet kaliteli ürünü birbirinden ağırlık farkıyla ayırt etmek mümkün olmayabilir. Peki bu durumda ne yapmalıyız? İki kaliteli ürün arasında kaldığımızda hangi kriterler göz önüne almalıyız? Bu sorulara cevap olarak sadece, piyasada yer etmiş sağlam üreticilerin ürün üzerine etiketledikleri güç değerlerine güvenmekten başka çaremiz yok.

    FANSIZ PSU

    Güç kaynaklarındaki en önemli noktalardan biri de sağlıklı bir soğutma sistemidir. Üreticilerin çoğu bu konuyu, ürünlerinde, geniş hava ızgaraları ve yüksek devirli/büyük fanlar kullanarak aşmaya çalışıyorlar. Bu nedenle ürün her ne kadar kaliteli olursa olsun içerisine koyulan yüksek devirli fanlar nedeni ile rahatsız edici ses seviyelerine ulaşabiliyorlar. 1999 Yılında pazara giriş yapan ve kaliteli kasalar, soğutma sistemleri, güç kaynakları ve benzeri ürünleri ile kısa sürede adını duyuran Thermaltake ise, soğutma konusuna, yeni PurePower Fanless PSU serisi ile değişik bir çözüm getirmiş. Bu gün incelemesini gerçekleştirdiğimiz Thermaltake PurePower Fanless PSU bir güç kaynağı olmasından öte, fan içermeyen bir ürün olması ile dikkat çekiyor...
    noimage

    Thermaltake Fanless PSU 350W



    PurePower ailesine eklenen yeni Fanless PSU serisi ile Thermaltake, soğutma işlemini, HeatPipe teknolojisi kullanılarak 0dBA ses seviyesi ile gerçekleştirmeyi amaçlıyor. Bakır borular ve bakır yapraklar kullanılarak oluşturulan bu sistem şu an sadece 350W'lık, W0029 ve W0050 modellerinde kullanılıyor. Bu iki modeli birbirinden ayıran tek nokta ise; W0050 de bulunan, bir nevi şehir şebeke koruması Pasif PFC (Power Factor Correction) sistemi...



    Thermaltake Türkiye temsilcisi VEGA Bilgisayar tarafından ulaştırılan ürün W0050 model etiketini taşıyor. W0050 paket içerisinden çıkartıldığında birbiri ardına sıralanmış geniş HeatPipe yaprakları hemen dikkat çekiyor. Arka kısımda yer alan 25 adet, 2mm aralıklar ile birbiri ardına sıralanmış 74x63mm ölçülerindeki bakır yapraklar, 3 adet HeatPipe çubuk ile birleşiyor. Aynı zamanda bu yapraklar montaj ve diğer durumlarda hasar görmemeleri için 80x62x63 boyutlarında alüminyum bir koruyucu ile çevrelenmiş durumdalar.

    noimage
    noimage
    Fanless PSU iç görüntüler.



    Thermaltake Fanless PSU serisi, tamamen alüminyumdan oluşan ve dört bir yanında hava kanalları bulunan siyah renkte bir kasaya sahip. Arka kısımda 250V standart PSU kablo bağlantısı, 230/115V şebeke voltajı ayar anahtarı ve kırmızı ışıklı bir On/Off anahtar yer alıyor. On/Off anahtarının üzerinde kırmızı bir ikaz ışığının yer alıyor olması, bilgisayar parçalarının montajı sırasında kullanıcıyı anahtarı kapatmaya teşvik ediyor. Anakart üzerindeki elektriğin kesilmediği taktirde, özellikle AGP ekran kartlarının montajı sırasında sistemin açılması ve bileşenlerin zarar görmesi gibi sık oluşabilecek hatalar bu sayede en aza indirgenmiş oluyor.

    noimage
    Fanless PSU arka kısım görüntüsü.

    AOPEN XPOWER 350 WATT

    AOPEN XPOWER Güç Kaynağımız 150x140x86 mm boyutlarıyla standart bir ATX güç kaynağı boyutlarında, ama genel yapısı kendine özgü detaylara sahip. Öncelikle hemen dikkatinizi çekecek olan kocaman fandan bahsetmek gerekiyor. Modelin tam ismi FSP350-60PN(PF).
    Fotoğrafta üstte gözüktüğüne bakmayın, monte
    ettiğinizde fan kasanızın içine doğru bakacak.



    İlk belirlenen ATX standartında, güç kaynağının soğutucu fanının kasanın arkasına doğru değil, kasanın içine bakar şekilde olması ve kasa içine hava üflemesi planlanmıştı. Böylece işlemcinin üzerine hava üflenerek işlemcinin pasif soğutmayla bile rahatlıkla çalıştırılması sağlanacaktı. Fakat bu tasarımın inanılmaz derecede yanlış olduğu uygulamaya geçildiğinde fark edildi. Bu ilk ATX standartına göre üretilen güç kaynaklarında fan, kasanın içine güç kaynağında ısınmış havayı üfleyerek kasanın içini olduğundan fazla ısıtıyordu. Kısa sürede bu uygulamadan vazgeçildi ve eski sistem, güç kaynağının arkasında yer alıp havayı dışarı atan tasarıma devem edildi.

    noimage
    Güç kaynağının altına, kasanın içine bakacak şekilde, 12 cm çaplı kocaman bir fan yerleştirilmiş. Bu fan eski tasarımda olduğu gibi kasa içine üflemiyor, aksine kasa içinden hava alıp güç kaynağının içine çekiyor. Güç kaynağının arka yüzü ise tamamıyla ızgara şeklinde üretilmiş. Böylece 12 cm'lik fanın çektiği sıcak hava zorlanmadan sessizce kasa dışına atılıyor.















    Havanın dışarı atılmasını kolaylaştırmak için arka panel ızgara haline getirilmiş.

    12 cm'lik fanın ne kadar gürültü yaptığı konusu merak edilecektir.

    Güç kaynağının fanı, sıcaklığa göre hızını otomatik olarak değiştirebiliyor. Normal yük altında, fan çok düşük hızla çalışıyor ve kesinlikle duyulabilecek bir ses çıkarmıyor.



    Güç kaynağı, cihazlara takacağınız fişler yönünden oldukça zengin. Anakarta takacağınız bağlantıların yanı sıra tam 9 tane büyük boy, 2 tanede disket sürücü vs. araçlara takacağınız ufak boy fiş var. Bütün kablolar fazlasıyla uzun tutulmuştur. Güç kaynağının kendi üzerinden gelen bir SATA fişi yok, ama AOpen kutuya bir adet SATA güç kablosu eklemiş.

    noimage
    XPower serisi hem aşırı yük korumasına, hem de kısa devre korumasına sahip, ayrıca giriş gerilimindeki sorunlara karşı da koruması var. Günümüzde güç kaynakları için şart haline getirilen PFC (Power Factor Correction) sistemi de güç kaynağında bulunmakta. PFC sistemi aktif yada pasif olarak tasarlanabiliyor, bu üründe pasif PFC kullanılmış.

    GÜÇ KAYNAKLARININ ÇEŞİTLERİ

    * Sharkoon SILENTSTORM SHA370-9A 370 WATT
    noimage
    Yeni SilentStorm güç kaynakları inanılmaz derecede güçlü ve sessizdirler. Çift fanlı ultra sessiz mimari yapısı sayesinde dünyanın en iyi güç kaynaklarından biridir. Intel Ve Amd tarafından tavsiye edilmektedir.

    100,00 USD + KDV

    * Enermax 250 Watt Micro Atx PSU, Prescott ve Fx 64 Destekli
    noimage
    Dünyaca ünlü enermax firmasının Power Supplyları... Çalışırken oldukça sessizdir. Mini Atx kasalar için mükemmel bir çözüm.

    39,00 EURO + KDV


    Enermax 370 Watt PSU NoiseTaker PCI-E 24P 2.0 Ring Core
    noimage
    82,00 EURO + KDV
    * Enermax 660 Watt PSU
    noimage
    SilverStone 520 watt power Supply
    4 tane SATA bağlantısı
    6 pin PCI Express connector
    PCI EXPRESS EKRAN KARTLARI İÇİN UYGUN!

    122,00 EURO + KDV



    YENİ BİR GÜÇ KAYNAĞI MONTAJI

    Tek bir güç kaynağı, içerisinde ayrı bir kaynağı olan yeni bir kasaya göre göz ardı edilebilecek bir oranda ucuzdur. Bu nedenle ilk etapta yeni bir kasa satın almayı tercih edebilirsiniz. Alacağınız kasa, ileride yeni sürücüler eklerken daha az sorunla karşılaşmanız açısından büyük olmalıdır. Ayrıca güç kaynaklarının yapıları da, istenen her güç kaynağının eski kasalara monte edilmesini mümkün kılmayacak şekilde farklıdır. Yeni bir kasa satın almadan önce ana kartınızın biçimini mutlaka kontrol etmelisiniz. Bir Baby AT anakartı tabii ki sadece AT kasalarla ve ATX anakart ise doğal olarak ATX kasalar ile uyumlu olacaktır.

    Eski kasanızı kullanmaya devam etmek isterseniz, güç kaynağını değiştirirken dikkat etmeniz gereken birkaç nokta var. İlk olarak sahip olduğunuz 47 güç kaynağının türünü bilmelisiniz. Satın alırken de yeni güç kaynağınızın en azından eski ile aynı güce sahip olmasına dikkat etmelisiniz.

    Yeni güç kaynağı sahip olduğunuz konfigürasyona bağlı olarak en azından 200 watt, daha yeni 3B ekran kartına sahip sistemlerde ise 250 watt gücünde olmalıdır. Athlon veya Intel P4 işlemcili bilgisayarlar ise özellikle kuvvetli güç kaynaklarına ihtiyaç duyarlar ve bunun için en az 300 watt uygun bir seçim olacaktır. Bilgisayarınız, bu güçteki bir kaynak ile sorunsuz olarak çalışabilir. İleride yeni donanımlar yüklediğiniz zaman, eksi kaynağınızın gücü düşük olmadığı sürece yeni bir güç kaynağı satın almanıza gerek kalmaz. Bir ATX güç kaynağının ise arka tarafında ayrı bir açma/kapama düğmesi olmasına dikkat etmelisiniz. Bilgisayarınızın elektriğini, ancak bu düğme sayesinde fişini prizden çıkarmadan tamamen kesebilirsiniz!

    Güç kaynağını sökmeden önce bilgisayarın kapalı ve elektrik fişinin prizden çıkarıldığından emin olmalısınız. Ayrıca çalışmaya başlamadan önce daha önce bahsettiğimiz anti-statik bileziği de takmalısınız.

    AT güç kaynağı, her birinde altı kablo bulunan Anakarta bağlanmış iki fişe sahiptir. Anakart veya fiş "P8" ve "P9" ile işaretlenmişlerdir. Güç kaynağını sökmeden önce fişlerin iç taraflarına, ileride bir hata yapmamak için kalıcı bir kalem yardımıyla işaret koymalısınız. Eski fişlerde, her bir kablonun rengi yardımıyla yeni fişleri nasıl takmak zorunda olduğunuzu çıkartabilirsiniz.

    DİKKAT! Anakarta güç sağlayan fişler her zaman kodlanmamışlardır ve bu nedenle değiştirilmeleri durumunda sorunlar ortaya çıkabilir.

    Eğer fişler değiştirilirse Anakart ve muhtemelen üzerinde takılı olan ek kartlar ile bağlantılı sürücüler de zarar görebilirler.

    48 Bir ATX güç kaynağında ise sadece tek bir güç aktarım fişi bulunur. Bu fişin, alınan güvenlik önlemleri sayesinden yanlış takılma ihtimali olmadığı için işaretlenmesine gerek yoktur.


    GÜÇ KAYNAKLARI VE KASALARI
    noimage
    Geçtiğimiz günlerde THG Türkiye'de bir güç kaynağı testi yayınlandı. Bu testte piyasada bulunan güç kaynaklarına özel bir düzenekle tam yük veriliyor ve tepkiye bakılıyor. Teste katılan kalitesiz güç kaynaklarının markaları verilmemiş ama kaliteli olan az sayıdaki güç kaynakları verilmiş. Örneğin FSP üretimi güç kaynakları. Bunlar son zamanlarda sorulmaya başlanan Aopen kasalarda bulunuyor. Özellikle aşağıdaki H600B modeli epey ilgi çekiyor.







    Markası açıkça verilip tavsiye edilen kasaların dışında kalan markalar ne olduğu önemli değil, bilinçli tüketicinin almaması gereken kasalar. Peki bu kasalardan alırsanız güç kaynağı hemen patlar mı?



    Eğer sisteminiz yüksek hızda çalışan bir P4 veya AMD işlemcisine sahipse ve Geforce4 veya yeni Radeon kartlardan birini kullanıyorsanız anında patlayabilir. Aslında güç kaynağı sadece kendini imha ettiyse mesele yok. Yerine iyi bir güç kaynağı alır halledersiniz. Olay biter. Ama kalitesiz güç kaynağı illede patlamaz, süründürebilir de. Çeşitli forumları takip eden kullanıcılar mutlaka şu tip sorular görmüştür. "Oyun oynarken birden Windows'a dönüyorum" ya da "Oyun oynarken sistem restart ediyor" gibi. Tecrübesiz kullanıcı sorunun kaynağı olarak direkt sorun yaşadığı programla ilgili bileşeni suçluyor. Aynı şekilde yeni alınan 7200rpm bir diskten zaman içinde tıkırtıların gelmeye başlaması ve diskin sonunda bozulmasıyla o marka kötüleniyor.



    Halbuki bunlar gibi birçok sorunun arkasında kalitesiz güç kaynağı, yani kasanızın "Power Supply"'ı var. Bu güçlük kaynakları kullanıcının başını çok ağrıtır. Çünkü kullanıcı, sistemindeki sorunu halletmek için sürekli denemeler yapar ve bir türlü sonuç alamaz. Bu da en sonunda bir bıkkınlık yaratır. Güç kaynağı patlayanlar ve sistemine zarar gelmeyenler daha şanslı; çünkü patlatıp kurtuluyorlar.



    Peki bu sorunlar başımıza niye geliyor? Bizim kötülüğümüzü isteyen firmalar mı var? Hangi firmalar getiriyor bu kasaları? Aslında kalitesiz kasaları getiren firmaların hepsi önemli firmalar ve birçok tanınmış ürünü de getiriyorlar. Yani aslında isteseler kaliteli güç kaynağı/kasa getirebilirler. Fakat talep yok deyip getirmiyorlar. Ben talep olmadığına kesinlikle inanıyorum. Ancak bu durum çok tuhaf. AMD işlemcilerinden örnek verelim. AMD işlemcilerin adı yanan işlemciye çıktı bir kere ve bugün bile yanan işlemci sıfatından kurtulamadı. Halbuki anakartlarda artık gerekli düzenlemeler yapıldı. Böyle güzel bir işlemci önemsenmeyecek bir yanma ihtimali içeriyor diye yeterince ilgi görmedi ülkemizde.



    Kullanıcılar yanar diye AMD almayıp Intel'e yöneliyorlar ama o Intel sistemlerine kalitesiz güç kaynağı takıp sistemlerini riske atıyorlar. Yani sonuç değişmiyor. Hatta Intel'de durum daha vahim aslında. Intel'in "yanmazlığına" güvenen satıcılar kalitesiz kasalarla Pentium 4 işlemcilerini satmakta sakınca görmüyorlar. Halbuki AMD'nin yanan işlemci imajı kullanıcıları ve satıcıları daha evhamlı yaptığından kalitesiz kasa kullanma oranı daha az. En azından satıcı elindeki kötünün iyisi kasayı veriyor. Ya da bir kısmının yaptığı gibi kullanıcıyı AMD'den vaz geçiriyor.



    Kalitesiz güç kaynakları genelde kendilerini patlatırlar ama beraberinde sistem bileşenlerinden biri ya da birkaçını götürmeyeceklerini kimse garanti edemez. Güç kaynağının direkt anakarta bağlı olduğunu ve anakarta da diğer parçaların bağlı olduğunu düşünürsek, sadece anakartın zarar görmesi bile zincirleme olarak diğer bileşenlerin de zarar görmesine neden olabilir. Ve bu parçalar da garanti dışı sayılır. İşte kalitesiz güç kaynakları kullanarak sisteminizi içine attığınız risk bu. Ve işin ironik tarafı bu kullanıcıların bir kısmı güvenli olduğu için Intel işlemcisi seçen kişiler. Intel aslında Pentium 4 işlemcileri için güç kaynağı standartlarını önceden belirlemişti. Güç kaynaklarındaki ilave konnektör bu standartın sonucu. Ancak güç kaynağı kaliteli olmadıktan sonra bunun da bir espirisi kalmıyor. Aslında güvenlik meselesine çok önem veren kullanıcılarımız neden kötü güç kaynağı kullanıyor? Çünkü kullanıcılar güç kaynağı değil kasa alıyorlar. Çoğu aslında kasayla birlikte bir güç kaynağı da satın aldığının farkında değil.



    Kalitesiz kasa kullanıpta sorun yaşamayanlarda var. Zayıf sistemlere sahip olan kişiler güç kaynaklarına yüklenmediklerinden sorun olmayabiliyor. Ama bu hiç sorun olmayacağı anlamına gelmez. Ülkemizin alt yapısı ne yazıkki elektronik eşyaları ciddi şekilde tehdit ediyor. Voltaj dalgalanmalarından tutun ani elektirik kesintilerine kadar ne ararsanız var. Ve bu olumsuzluklara karşı sisteminizi koruyan unsur ise güç kaynağı. Sisteminiz zayıf bile olsa güç kaynağı sizi elektrik şebekesinin azizliğine uğramanızdan korur.



    Bunun yanında başka bir konu daha var. Sisteminiz zayıf olabilir ya da en azından güç kaynağı sorun çıkartmıyordur. Ama eninde sonunda sisteminizi yenilemek isteyeceksiniz. Yüksek hızlı bir CD yazıcı, DVD-ROM, yeni nesil bir ekran kartı 7200rpm bir disk hatta belki ikinci disk, yeni işlemci, ilave RAM derken sisteminize yeni yükler bindiriyorsunuz. Ama kasanızı eğer şeklinden memnunsanız değiştirmeyi düşünmezsiniz. Ekleyeceğiniz yeni donanımları güç gereksinimlerini arttırırken güç kaynağınızın bu yükün altından kalkabileceğini kimse garanti edemez. Sisteminize alacağınız yeni bir ekran kartı ya da harddisk güç gereksinimini arttırıp güç kaynağının bozulmasına ya da stabilite sorunları yaşamanıza sebep olabilir.

    Ama tabii bu durumda siz suçu yeni aldığınız parçaya atacaksınız. Dolayısıyla sisteminizin şuanda düzgün çalışması hep böyle çalışacağı anlamına gelmez.

    O yüzden işin başındayken kaliteli bir kasa yani güç kaynağı almak en mantıklı çözüm. Örneğin Aopen kasalar fiyat kalite oranında gayet uygun.



    GÜÇ KAYNAĞININ GERİLİMİ NASIL ÖLÇÜLÜR?



    Çıkış gerilimini ölçmek için, aksi takdirde sağlıklı bir ölçüm yapılamayacağından dolayı, anakartın güç bağlantılarını sökmemelisiniz. Sadece PC kasasının kapağını çıkartmanız yeterli olacaktır. Gerilimleri, rahatlıkla temin edebileceğiniz bir voltmetre veya çoklu ölçüm aracı yardımıyla ölçebilirsiniz. Voltmetrenin ölçüm uçları, yukarıdan direkt olarak fişin içerisine girerek buradaki izole edilmemiş uçlara ulaşılabilmesi için uzun ve ince olmalıdır.

    Kasanın içerisinde, bilgisayarınızın yaşına bağlı olarak bir AT güç kaynağı veya ATX standardına uygun yeni bir güç kaynağı ile karşılaşabilirsiniz. Bir AT güç kaynağından +5 V, -5 V, +12 V ve -12 V gerilimleri bulunur. Kırmızı kablo +5 V, beyaz -5 V, sarı +12 V ve mavi kablo ise - 12 V gerilim taşıyor. Daha eski bilgisayarlarda ise kablolar için farklı renkler de kullanılmış olabilir. Yeni ATX güç kaynakları ise yukarıda anlatılan gerilimlerin haricinde + 3,3 V ve PC kapalı olduğu zaman dahi 5 V gerilim barındıran 5 V'luk bir Stand By kaynağı sunuyor. Bir ATX güç kaynağını iki sıra halinde dizilmiş, 20 kutuplu bağlantı fişinden ayırt edebilirsiniz. Her bir bağlantı fişinin yerleşim planını beraberinde sunulan CD-ROM'da bulabilirsiniz.

    Şayet ölçülen gerilimlerden biri eksik çıkacak olursa, güç kaynağı arızalanmıştır ve kesinlikle değiştirilmesi gerekmektedir. Bu tür bir arızaya düşük kapasiteli güç kaynakları da neden olabilirler. Maalesef piyasada, özellikle daha eski modellerde, halen düşük kapasiteli güç kaynakları ile karşılaşmak mümkün.

    Bilgisayar, ek donanımlarla geliştirildikçe güç kaynağı zaman içerisinde aşırı yüklenir ve bunun sonucunda arızalanır.
    PC Kasası Alırken Nelere Dikkat Etmeli?...

    Bu sıralarda kasalarla ilgili yaşanan sorunlar, kullanıcıların bilgi eksikliği çektiği donanımların başında geliyor. Üstelik yeri geldi mi hayli önemli bir donanım bileşeni olduğunu fark ediyorsunuz Şu sıralar yavaş yavaş AT tip kasalar piyasadan elini ayağını çekmeye ve 1,5 seneye yakın bir süredir ATX kasaların yayılamamasının sebeplerinden olan fiyatlar yavaş yavaş düşmeye başladı. İlk kez Türkiye'ye geldiğinde anakartın arka kısmının oturduğu plakaların bulunamaması, fiyat gibi sorunlar ATX'ten soğumaya yola açmıştı. Fiyatlar düştü. Arka panel standartları oturdu. Kasa konusunda yavaş yavaş ülkemizde biraz da yabancı markaların kasalarının cicili bicili , insanın gözünü okşayacak hale gelmesinden sonra çeşitli firmalar bu tip allı morlu kasaları getirmeye başladılar.

    Fiyatları gerçekten oldukça yüksek olan bu kasaların içine baktığımda ne yazık ki bu fiyatlara değecek hiçbir şey olmadığını; hatta tam tersi bazılarının mevcut kasalardan çok daha kalitesiz olduğunu üzülerek gördüm. Şekil konusunda insanlara hak vermemek elde değil. Her gün saatlerce karşı karşıya olduğunuz bir aletin görünüşü neredeyse aldığınız arabanın rengi kadar önemlidir.

    Bilgisayarı toplayan kişiler için şeklin dışında çok daha önemli konular vardır. Olması gerektiği şekilde dört vidası da takılmış bir sabit diski bozulma nedeniyle veya yükseltme amaçlı olarak sökmek istediğinizde anakart dahil tüm sistemi sökmeniz gerekseydi acaba ne derdiniz? Veya çırağınızla aranızda şöyle bir konuşma geçseydi: "- Ağabey traş olmamışın, bugün de toplantın vardı."; "Aç oğlum aşağıdan bir kasa. Hemen hallederiz." İşin şakası bir yana, gerçekten genelde her sistem montajında elimizi keseriz. Sisteme kan akıtmak adettendir. Kasaların iç köşeleri yuvarlatılmamışsa çok daha ciddi kazalar meydana gelebilir.
    ATX ve BUZZZ...

    ATX'in getirdiği en önemli şeylerden biri soğutma ile ilgili idi. İşlemcilerin maksimum dayanabileceği sıcaklığın 70 - 80 C derece olduğunu düşünürsek soğutmanın gereğini daha iyi anlarız. Bunlar için özel olarak fanlar geliştirilmektedir. Sistemdeki toplam ısı bilgisayarın tüm parçalarını tek tek etkiler. Sabit disklerin bile çalışma ısıları vardır. Kasaların tüm iç aksamının metal olduğunu düşünürseniz, ısı tüm parçalara iletilmektedir.

    Günümüzde görüntü kartlarının üzerindeki işlemcilerin bile yaklaşık i486 işlemci kuvvetine yaklaşması görüntü kartlarında bile soğutmayı gerekli kılmaktadır. Örneğin bazı Riva TNT kartların üzerinde fan ve soğutucuya rastlarsınız. Hatta Vodoo II işlemcili üç boyutlu hızlandırıcıların bile "UNREAL" oyununu fazla hararetli olarak uzun süre oynarsanız kilitlendiği de bilinmektedir. Diskler için de aynı şey söz konusudur. Dakikada 7,200 devir dönen IDE ve 10,000 devir dönen SCSI disklerin en büyük sorunu düzgün soğutulmadığı zaman veya sıcak ortamlardan sorun çıkarabilmesi idi. LVD sistemi ile SCSI sabit diskler bu sorunu biraz atlattı; ancak, IDE diskler için sorun henüz mevcut. Ama getirdiği hız da doğrusu görülmeye değer.
    Kasa Soğutma Ve Merak Edilen Konular...

    Tabii bunların en önemlisi, işlemcinin ve tüm sistemin soğutulması. En çok merak edilen konu sisteme ek fan konulması gerekip gerekmediği. Kaynağının üzerindeki fan, egzoz fanı olarak tanımladığımız içerideki sıcak havayı alıp dışarı üfler. Genelde kasaların ön alt yüzünde gördüğümüz yarıklar nefes alma delikleridir. ATX sistemde ön alt gözden gelen havanın güç kaynağının içindeki egzoz fanının çekmesiyle işlemci üzerinden geçip işlemciyi soğutarak ısınan havayı dışarı atar. Kasaların yine ön alt yüzlerinde ek sistem fanı takılacak yerler görürsünüz. Burada amaç içeri girecek havanın akışını kuvvetlendirmektir. Peki, gerekli midir? Tartışılır.


    Artık işlemci üzerlerinde kuvvetli fanlar var. Ancak kuvvetli sistemlerde yetersiz kalabiliyor. Her gün 24 saat çalışacak bir sunucu yapıyorsanız, çift işlemci taşıyan bir iş istasyonu hazırlıyorsanız, "çok kuvvetli ve ısınan görüntü kartları ile ben 5-6 saat Unreal oynarım, az bile gelir" diyorsanız veya bilgisayarınızı 1,5 gün render'a (kaplama-bkz. Ekran Kartları) bırakan animasyoncu veya tasarımcı iseniz, AZ BİLE GELİR. Dikkat edilecek nokta ön alt yüze monte edilecek fanın üfleme yönünün kasanın içine doğru olmasıdır. Teste gerek yok, fanların yan yüzlerine bakın; bir yerde aşağı ve yana iki ok göreceksiniz. Okların yönü fanın dönüş ve içeri üfleme yönleridir.

    ATX sistemde yine halledilmiş bir sorun IDE ve FLOOPY sürücü kablo takma yerlerinin anakart üzerinde kasanın ön yüzüne yaklaşacak şekilde tasarlanması. Bu kablo uzunluğunu azaltıp maliyeti düşürecek ve kablo karmaşasını önleyecektir ancak daha önemlisi kabloları göreceğiniz havayolunun üzerinden alarak bu akışı kuvvetlendirecektir.

    Haber guruplarında gördüğümüz, "aman içeri toz girecek, zararlı değil mi?" gibi sorulara da şu şekilde yaklaşabiliriz: Manda söğüt dalına yuva yaptığı zaman bilgisayarın içine toz girmesine engel olabilirsiniz. Dayanamadığım bir şey varsa, bilgisayarı sahibinin yanında es-kaza açtığım zaman sakın üfleme dediğim halde dayanamayıp üfleyen arkadaşlardır. Gerçekten sökülmüş eski bir kartın üzerindeki tozu bile üflerseniz öksürtecek kadar toz çıkar. Bir de 2 senedir içi açılmamış bir sisteme üflerseniz olacakları siz düşünün. Hele bilgisayar sigara içilen bir ortamda ise kasayı açtığım anda çıkan kokunun bile nasıl öksürttüğünü iyi bilirim. Madem toz olacak, bırakın bari iyi soğusun.
    Fanlar...

    Sisteme takılacak ek fanlar için anakartlar üzerinde fan yerleri vardır. İşlemci fanları gibi üç uçludur. İki uç elektriği sağlar, üçüncü uç ise fanın dönüş hızını verir. Anakartınız destekliyorsa fan sustuğunda makineniz ağlamaya başlar. Ne yazık ki sisteminize alacağınız ek fanı bu şekilde kontrollü istiyorsanız, henüz Türkiye'de yok. Aslında güç kaynaklarının içindeki fan bile kontrol edilebilir. ATX 2.01 standardında kasa ve güç kaynaklarında , güç kaynağından çıkan üçlü ayrı bir kablo var. Güç kaynağının içindeki fanın dönüş hızını da kontrol ederek üzücü olayları engelleyebiliyor. Hatta bekleme modunda güç kaynağının fanı da tam olarak susturulabiliyor. Çoğu aklı başında anakartın üzerinde bu çıkışta var. Türkiye'de bu tip kasa olarak bir tek Elan Vital var ancak güç kaynağındaki bu çıkış anakarta uymadığından faydalanamıyoruz. Umarız basit bir konnektör getirilerek bu sorun halledilir ve bizde zaten var olan bu özelliği kullanabiliriz.
    Görünüş...

    Şimdi biraz da özel kasalardan bahsedelim. Duydum ki sunucular için tasarlanmış bir kasa varmış ve 4 Midi Tower kasayı rahat içine alacak irilikteymiş. Montaj için içine çırağı oturtursunuz. İşin şakası bir yana, bu tam bir sunucu kasası. Tekerlekli ayaklarını montaj için kullanım kitapçığı bile var. Tabii bu kasaya kategori de biçemiyorsunuz. Mini, Midi, High'dan sonra buna ancak Godzilla kasa diyebiliriz. Sunucuların bildiğiniz üzere hiç kapanmaması, en ağır şartlarda bile devamlı çalışması gerekir. Bir borsa seansı esnasında bir sunucunun 10 dakika kapalı kalması veya çökmesi o sunucunun belki fiyatının 10 katı hasara sebep olmasına yol açacaktır. Standart ev tipi bir bilgisayarın güç kaynağının bile bozulması kötüdür.

    Ya sunucuda en kritik anda böyle bir olay gerçekleşirse? Sunucular için Redundant Power Supply (fazladan güç kaynağı) denen bir teknoloji geliştirilmiştir. Diyelim bir güç kaynağı bozuldu. Hemen diğer bir güç kaynağı devreye girer ve bozulan güç kaynağını bilgisayar sistemini kapatmadan "ŞIRRAK" diye çeker ve tamire verirsiniz. S50 olarak bilinen godzilla modelinde bu olay var. İki Adet 350 Watt'lık güç kaynağı bu Godzilla'ya enerji veriyor.

    Peki ya disk çökerse? İşletim sistemi destekliyorsa ve sunucunuzda Hot-SWAP RAID (bilgisayar açık halde iken disk değiştirme) ve Mirroring (sunucunun birkaç diske aynı anda aynı bilgiyi yazması) teknolojileri kullanılıyorsa, küçük bir operasyonla sunucu açıkken yine diskinizi "ŞIRRRAK" diye çekerek bayrağı kalan disklere devredebiliyorsunuz. S50'de ek aksesuarlar ile bu da sağlanmış. Alüminyum bloktan yapılmış gayet iyi soğuyan ve "ŞIRRAK" diye çekmeden önce emniyetli bir şekilde ayırmanızı sağlayan anahtarlı çekmece sistemi mevcut. Tabii RAID sistemini oluşturabilmeniz için kasaya monte edilebilen 4 disk kapasiteli bir kartı da sağlamanız gerekiyor. Kullanmayı düşündüğünüz 4 adet disk dakikada 10,000 devir dönen Seagate Cheetah veya IBM ise, bu diskleri soğutmanız gerekir. S50'deki 5 adetlik özel fan sistemi de o disklere kutuplarda tatil yaptırır.

    Ayrıca kasada Chasis Intruder Alert, (sizden izinsiz kasanın kapağı açılmışsa uyarı veren sistem) de var. Tabii kasayı anahtarla kilitleyebiliyorsunuz. En güzel tarafı, tüm bunlara kasanın yanındaki tekerleği döndürerek ulaşabilmeniz. Yok vida, yok sıkıştırma gibi dertler sözkonusu değil. Tekeri çevirip yan kapağı çekip alıyorsunuz. Kasa iştah kabartıcı ancak 915 $+KDV gibi bir son kullanıcı fiyatı ile rüyalarımızı süslemeye devam edecek gibi.

    Micro - ATX'ten bahsetmeden geçmek istemiyorum. NLX - Booksize gibi ürünleri hep duyduk. Bir banka düşünün, yer zaten kısıtlı. Kocaman bir kasayı masa üstünde düşünebiliyor musunuz? En değerli şey yer. Hatta yavaş yavaş LCD ekranlara geçiş başladı. Eskiden özel üretim MonoVGA ekranlar sırf bu sektör için üretilirdi. Bu tip ürünlerin mantığı şu:

    • Az yer kaplayacak

    • Tek amaca uygun olduğundan yuva sayısı en aza indirgenecek (4 PCI)

    • Az donanım olacağından güç kaynağı 100-150 W seviyesine çekilecek

    • Doğal olarak kırpılmış anakart-kasa ve güç kaynağı maliyeti düşürecek

    Bunlara ilk örnekler yabancı markalı ürünlerden geldi. Bankalar çoğunlukla yabancı markalı ürünleri tercih ettiklerinden mi olsa gerek, güç kaynakları yetersiz olduğundan ve neredeyse anakarttan fazla enerji yiyen görüntü kartları yüzünden ev kullanıcısına hitap edemediğinden mi olsa gerek, ya da söz verildiği üzere aman aman bir fiyat avantajı getirmediğinden mi olsa gerek henüz piyasada yoğun olarak bu ürünler rastlamıyoruz. Ancak mantığı oldukça doğru ve bu tip sektörlere ileride hitap edeceğini düşünüyoruz.
    Bir Kasada Bulunması Gereken Özellikler...

    1. Genişletilebilirlik: Gerek yuva gerekse güç kaynağındaki kuvvet çıkışları açısından CD-ROM, sabit disk gibi takılabilecek mevcut ve ek donanımı kaldırabilecek kapasiteye sahip olması.

    2. Sessizlik: İş yaparken, yazı yazarken insanın içinde şunu camdan atsam da kurtulsam gibi hisler uyandırıp uyandırmadığı.

    3. Kalite: Metal aksamın sağlam, eğilmeyecek bir malzemeden yapılmış olması. Plastik aksamın kaliteli malzemeden yapılmış olması. Güç kaynağının yeterli kuvvette olması ve yeteri kadar çıkışı olması. Bazı donanım ithalatçılarından güç kaynakları konusunda yurtdışı fuarlara gittiklerinde kasa için pazarlık yaparlarken örneğin 200W güç kaynağı istendiğinde "Gerçek 200W mı olsun?" gibi sorularla karşılaştıklarını söylediler. Onun için kasa alırken markalı malı güvenilir bir ithalatçıdan seçmekte fayda var. Bir de güç kaynakları üzerindeki CE ve TUV gibi standartların bulunup bulunmadığına dikkat edin.

    4. Montaj ve Bakım Kolaylığı: Anakartın yerleştirileceği blok sökülebiliyor mu? Veya çıkarmadan monte edebilecek yeterli alan var mı? Sabit disk, CD-ROM, disket sürücü başka donanımları sökmeden rahat sökülüp takılabiliyor mu? Ön kapak rahatça bütün halinde sökülüp takılabiliyor mu? Bizzat birer disket ve CD sürücü bağlayarak takıldığı zaman aralıklar kalıyor mu? Tüm bu noktalara dikkat edin.

    5. El kesme tehlikesi: Her kasa içindeki el değebilecek bölgeleri elleyerek, özellikle el çarptığında yaralayabilecek bölgeleri vurgulayın. Haliyle kaşındığımdan her tarafımı kestim.

    SES KARTLARI
    SES KARTLARI

    İlk kişisel bilgisayarlar bir iş aracı olarak üretilmiştir. Bu nedenle sesin bilgisayarlarımıza girişi yenidir. Uzunca bir süre bilgisayarın tek ses uyarı sinyali "bip" ve "klik" sesleriydi ve bilgisayarın bütünleşik bir ses yongası yoktu.

    Ses kartı, temel olarak bilgisayarın sesleri kaydedip çalışmasını sağlayan bir genişleme kartıdır. Ses kartları bu işlemleri sayısal olarak gerçekleştirir. Yani kayıt yaparken sesi bir dizi sayıya dönüştürür ve çalarken de bu sayıları ses haline dönüştürür. Seslerin sayılara dönüştürülmesi, ses üzerinde çeşitli işlemler yapmamızı sağlar: sesi grafik olarak ekranda görebilir, parçalarını kesip yapıştırabilir, üzerine yankı gibi efekt verebilir veya diske kaydedebilir, birilerine gönderebilirsiniz.

    Ses kartının sayılılara dönüştürme işini ne kadar iyi yaptığını, "16-bit 44.1Khz Stereo" gibi ifadeler belirtir. Ses kartları, genel olarak 16, 32 ve 64 bitlik olabilmektedirler. Bunlara: Sound blaster16, AWE 32 ve AWE 64 örnek verilebilir.

    Çeşitli ses kartı standartları vardır. Ses kartınız Sound Blaster standartında ise uyumsuzluk problemi olmadan kullanabilirsiniz. Hemen hemen bütün bilgisayar programları Sound Blaster'ı desteklemektedir. Adlib ise Sound Blaster'dan sonra gelen ses kartı standartıdır. Bunların dışında, D/A, Covax Speech Thing, Disney Sound Source, Roland gibi çeşitli ses standartları da vardır.

    Ses kartları, PC'lerin birkaç kanaldan ses çıktısı verebilen özel ses birimleri haline getirilmiştir. Ayrıca bir mikrofon ya da bir müzik aygıtından girilen sesler bilgisayar ortamında işlenebilmektedir. Bazı ses kartları ses kaydederken aynı anda ses de çıkartabilmektedir ki bu tür ses kartları "full-duplex" olarak nitelendirilir.

    Ses kartlarının başka bir işlevi, müzik üretmektir. Bunu MIDI denilen, müziğin notalar halinde işlenmesini sağlayan, bir sistem yardımıyla yaparlar. Notaları müziğe dönüştürme işlemi ses kartına aittir. Bazı ses kartları bunu FM denilen bir yöntemle yapar ve düşük kalitede müzik üretir. "Wawe Table" denilen yöntemi kullanan ses kartları ise daha gerçekçi sonuçlar verir. Wawe Table, önceden kaydedilmiş enstrüman seslerini birleştirerek müziği oluşturma yöntemidir; bu enstrüman kayıtları genellikle ses kartının üzerindeki silinmez bellek alanında saklanır.

    Gelişmiş ses kartları yardımıyla bilgisayara sesle kumanda etme olanağı da çıkmıştır. Ayrıca ses ekipmanları o kadar gelişmekte ki ses algılama (voice recognition) programları ile bilgisayara okunanları yazıya çevirebilmektedir. Böyle bir sistem oldukça pahalı olmakla birlikte ses kartları oldukça ucuzlamıştır.
    STANDARTLAR

    Adlib ses kartının donanım konfigürasyonu, PC'lerde ilk önemli standarttı,ancak PC'lerde dijital standartlarında öncü rolü üstlenen Creative Labs'ın SoundBlaster serisi kartları oldu. Creative 8 bitlik ses kartlarından sonra 16 bitlik kartları çıkardı, başarılı AWE32 serisinden sonra 97'de tek bir MIDI aygıtından 64 notalık ses örneklemesi yapan, böylece 32'si donanım, 32'si yazılım tarafından kontrol edilen bir polifoni sunan AWE64 geldi.

    Günümüzün ses kartlarının çoğu SoundBlaster ve General MIDI standartlarını destelemek, 44.1 Hz, müzik CD'lerinin kaydedildiği frekanstır; bu yüzden ses kartlarının "CD kalitesinde" ses verebilme özelliği vardır.

    Bazı ses kartları ses üretilmelerinin yanında, ilk zamanlarda CD-ROM arabirimi olarak da işlev gördüler: Üzerlerinde CD ses kablosu girişinin yanı sıra Sony, Mitsumi ve Panasonic sürücüler için özel arabirimler, hatta CD-ROM sürücüler için bir ID konnektörü bile yer aldı. Böylece tek bir kartla CD-ROM sürücüler de desteklenerek PC'ye multimedya özellikleri kazandırılmış oldu.
    SES KARTININ BİLEŞENLERİ

    Ses kartlarının amacı sesi kaydetmek ve daha sonra tekrar çalmaktır. Günümüz ses kartlarında sesin üretilmesi, kaydedilmesi ve sentezlenmesi için çeşitli donanım bileşenleri bulunur, bunlar sırası ile;

    * Örnekleme (sampling)
    * Dahili bir FM sentezleyici (Synthesis)
    * Dalga tablosu sentezi (Wawetable synthesis)


    SİNYALDEN BİTLERE : ÖRNEKLEME (SAMPLİNG)

    Ses bildiğiniz gibi analogdur, işitilebilir bir dalgadır. Ses kartının bir sesi kullanması için öncelikle bu sesin analog formdan ses kartları için anlaşılabilir olan dijital forma dönüştürülmesi gerekir. Analog sesi dijital sese çevirmenin ana metodu örneklemedir (sampling). Bu işlem PCM metodu, Pulse Cloded Modulation (Pulse Kodlu Modülasyon) ile yapılır.

    Analog sinyalin dijital forma dönüştürülmesi: PCM altında, sinyal bir saniye içerisinde birçok kere örneklenir, dalganın yüksekliği kaydedilir (aslında ölçülen yüksekliğin logaritmasıdır).

    Sinyalin yüksekliğini devamlı olarak ölçmek imkansızdır, bu nedenle sadece belli örnekleme zamanlarında ve sınırlı sayıda örneklerle sinyalin yüksekliğini ölçeriz (örnekleme kelimesi buradan gelmiştir).

    Daha sık örnekleme alırsanız örnekleme sayısı artacaktır ve tabii ki tekrar üretilen sinyalin kalitesi yüksek olacaktır. Bir saniye içerisinde kaç tane örneğe ihtiyacımız vardır. Bu soruya cevap vermek için Nyquist teorisine bakmamız gerekir. Bu teoriye göre bir sinyali tamamı ile kopyalamak için N tane örnek almak gerekir, N ise şu formülden bulunabilir;

    N = 2 x sinyal bant-genişliğidir.

    Kulaklarımızın bant genişliği (bandwidth), 22.050 Hz sınırı içerisinde kabul edilir. Bunun iki katı ise müzik CD'lerin örnekleme miktarı olan saniyede 44.100 örnek sayısıdır. Daha yüksek bir örnekleme sayısı daha fazla verinin saklanması demektir.

    PCM ile örnekleme yapma ile ilgili tek şey örnekleme sayısı değildir. Kaydedilen değerin -127 ile +128 arasında değiştiğini ve sadece tam sayı olduğunu varsayalım. Kaydedilen değerlerin alabileceği en büyük değer 256 olduğu için her bir sinyal değeri 8 bit ile kaydedilebilir. Kaydedilen değer -32707 ile +32708 arasında değişirse, kaydedilen değerin alabileceği en büyük değer 65536 olduğu için her bir sinyal değeri 16 bit ile kaydedilebilir. 16 bit kullanmak sesin kaydındaki kaliteyi artıracaktır ama ses sinyalini tanımlamak için gerekli olan veri miktarını otomatik olarak iki katına çıkaracaktır.

    Müzik CD'leri 16 bit örnekleme ve saniyede 44,100 örnek sayısı kullanırlar. En ucuz ses kartları 8 bit örnekleme kullanırken, çok daha pahalı olan ses kartları 64 bite kadar çıkabilmektedir.
    FREKANS MODÜLASYONU (FM)

    Ses kartlarında kullanılan ilk yaygın teknoloji Frekans Modülasyonu (FM) olmuştur. Ses kaydı için örnekleme gayet iyi çalışır. Fakat tamamı ile yeni sesler üretmek için, PC yazılım otoriteleri bir ses kartına "bir kemandan çıkmış gibi bir do sesi çıkar" demenin yollarına ihtiyaç duyarlar. Bunun için kullanılan metot FM sentezidir. FM sentezleyicileri sesi, taşıyıcı olarak adlandırılan ikinci bir dalga formu ile birleştirirler. İki dalga formunun frekansları birbirine yaklaştığında kompleks bir dalga formu oluşur. Taşıyıcı ve modilatör dalgaları kontrol ederek farklı enstrüman sesleri elde etmek mümkündür. FM sentezleyiciler 80'lerde popüler olmakla birlikte, Dalga Tablosu Sentezleyicisi karşısında zayıf kalmış ve gözden düşmüştür. FM sentezinin amacı bir müzik enstrümanının sesini daha doğrusu dalga formunu yükselme (attack), düşüş (decay), durağan devre (sustain) ve azalma (release) şeklinde ifade etmektir.
    DALGA TABLOSU SENTEZLEYİCİ

    Dalga Tablosu sesi yaratmak için taşıyıcı ve modülatörlerden yararlanmaz, gerçek enstrüman seslerinden örnekleri kullanılır. Örnek, bir enstrümanın seslerinden örnekleri kullanır. Örnek, bir enstrümanın çıkardığı sesin oluşturduğu dalga formunun dijital hale getirilmişidir. Yani kaydedilmiş bir enstrüman sesinin dijital halidir. ISA veriyolunu kullanan kartlar bu örnekleri genelde kart üzerindeki sadece okunabilir bir bellekte (ROM) saklar; ancak yeni PCI kartlarda sistem belleği de bu iş için kullanılabilmektedir. FM ses kartları az çok birbirine yakın kalitede sesler çıkarırken; dalga tablolu kartlar enstrüman örneklemesi açısından birbirlerine göre kalite farklılıkları gösterebilir. Bu kalite aşağıdaki faktörlere bağlıdır:

    • Orijinal kaydın kalitesi;

    • Örneklerin kayıt frekansı;

    • Her bir enstrüman sesini vermek için kullanılan örnek sayısı;

    • Örnekleri depolamak için kullanılan sıkıştırma yöntemi.

    Çoğu enstrüman örnekleri 16 bit'te ve 44.1 kHz'de kaydedilir. Ancak üreticiler daha fazla ses örneğini daha küçük bir alanda depolamak için verileri sıkıştırırlar.bu da sersin dinamik kalitesini düşürür. Bir kasedi hızlı ve yavaş çaldığınızda frekansı değişir, ses ince veya kalın çıkar. Aynı şey dijital ses içinde geçerlidir. Bu şekilde tek bir örnek sesten oktavlar oluşturulur. Ancak bazı örnek sesler çok hızlı veya çok yavaş çalınıyorsa ses zayıf ve ince çıkar veya gerçekçi olmayabilir. Bu yüzden çeşitli oktavlarda aynı enstrüman için birden fazla örnek kullanılır. Her enstrüman çalınış şekline göre farklı ezgiler yaratabilir. Örneğin piyano yumuşak veya sert çalınabilir. Bu durumda sesin sadece şiddetine değil tonunda da değişiklik olur. İşte bu etkileri daha gerçekçi verebilmek için daha fazla örnek kullanılması gerekir. Sadece bir piyano sesini tüm geçekliği ile verebilmek için 6 ile 10 MB arasında örnek sesin depolanmış olması gerekir. Yüzlerce değildir ve örneklenerek sentezlenmiş ses bu yüzden gerçek ile karşılaştırılamaz.
    3 BOYUTLU SES KARTLARI

    Ses kartından Sound Blaster 16 uyumlu olmasının ve kaynak çakışması sorunları yaratmamasının dışında bir şey beklenmediği dönemler 2 yıl öncesindeydi. Voodoo fenomeninin grafik dünyasında çıkmasıyla, ardından da 3 boyut olayı salgın hızıyla dört bir yana yayılıyor. Ses kartı yapımcıları, esen 3D rüzgarını da arkalarına alarak çalışmalara başlıyor. Bilgisayar dünyasında hiçbir konuda uzlaşım pazarlama stratejileri gereği asla söz konusu olamayacağından herkes farklı dallarda çalışıyor ve ortaya da bir sürü 3D ses teknolojisi çıkıyor. İlerleyen sayfalarda ses kartı anatomisine değinip, bu teknolojileri anlattıktan sonra elinizdeki kartlara ilişkin bilgi sahibi olacaksınız.
    SES KARTINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
    WAVETABLE

    Eskiden hemen tüm sistemlerde ve ucuz PC satacağım diye direnen satıcıların hala bile kullandıkları eski ses kartlarında, sayısal ses verilerini işlemeye yarayan bir FM syntesiser vardır. Taa 1970'lerin teknolojisi olan FM (Frequency Modulation) sonraları Yamaha tarafından geliştirilmiş ve ortaya FM OPL3 Synthesiser yongası çıkmıştı, çok uzun yıllar özellikle oyun dünyasının bir numaralı ses elemanı olan OPL3 o dönemde akustik ve elektronik enstrüman seslerinin maksimum alınabilmesi için en yaygın yoldu. Tabii bu hoşnutluk önemli oranda da beklentilerin kısıtlı olmasından kaynaklanıyordu. Zaman içerisinde özellikle oyunların gelişmesiyle yerini Wavetable Synthesis'e bıraktı. Wavetable, FM'in tersine ses yaratmak içim modülatörler filan kullanmıyor bunun yerine enstrümanların gerçek seslerinin kaydedilmiş örneklerini kullanıyor. ISA veri yolunu kullanan ses kartları bu örnekleri (samples) kendi ROM'larında saklarken, bu incelemede göreceğiniz gibi PCI yuvasını kullananlar sistem RAM'inin belli kısmını bu saklama işlemi için istiyorlar. Bu örneklemelerin boyutları ne denli büyük olursa elde edilecek ses de o denli kaliteli olacaktır. Eminim şimdi bir çoğunuz Wavetable'ı daha etkin kullanmak için nasıl bellek arttıracağını aradığı günleri düşünmüştür. ISA kartların önemli dezavantajlarından biri de işte bu bellek sorunu. Hatta daha çok ses saklanabilmesini sağlayan Wavetable daughterboard (ek wavetable kartı) bağlantılarının hemen her 16 bit kart üzerinde bulunmasının sebebi de bu.



    DİJİTAL SİNYAL İŞLEMCİLERİ

    Bir ses kartının ses üreteci, gerekli sesleri vermek için dalga tablosu belleğinin farklı alanlarından örnekleri okuyup gerekli hızlarda (oktavlarda ) verebilen özel bir dijital sinyal işlemcisine (DSP- Dijital Signal Processor) dayanır. İşlemci ne kadar güçlüyse işlenebilen ve aynı anda verebilen maksimum nota sayısı da o kadar çok olur. Buna kartın polifonisi denir. Hani ses kartlarının sonunda 32,64 hatta 128 gibi eklentiler görüyoruz ya işte bu o sayı aslında o kartın polyphony'sidir. Örneğin SoundBlaster PCI64 kartı, sanılanın ve yaygın kanaatin aksine 64 veri işlemez, 64 sesi aynı anda verebilme kapasitesinde bir kart olduğu ifade edilmek için sonuna 64 ibaresi eklenmiştir. DSP karmaşık algoritmalar kullanarak eko, gecikme, koro gibi efektler verebilir. Örneğin bu efektlerden "reverb", enstrümanlar büyük bir salonda çalınıyormuş gibi bir etki yaratır. Koro (chorus) tek bir enstrüman sesi çoklanarak, büyük bir koro aynı melodiyi aynı çalgılarla çalıyormuş gibi etki yaratır.

    MIDI her ne kadar PC'de MIDI dosyalar dinlemek artık iyiden iyiye popülaritesini kaybetse de MIDI (Musical Instrument Digital Interface) her ses kartının vazgeçilmez bir öğesi, enstrümanların kendi aralarında anlaşabilmelerini sağlayan bir standarttır. Bugün hemen her ses kartının joystick bağlantısından MIDI aygıtları bağlanabilmektedir. MIDI ilk icat olduğunda müzisyenler ellerinde hangi MIDI enstrüman varsa onunla birtakım aranjmanlar yapıyordu, ancak iş başka synthesiserda dinlemeye gelince aynı sesler alınamıyordu. Çünkü her synth yapımcısı enstrümanlara kafasına göre program numarası veriyordu, böylece orijinali piyano olarak kaydedilen bir ses, bir başka synth'de sözgelimi klarnet olarak duyuluyordu. İşin uzmanları bunu da bir standarta bağlayıp bir enstrüman haritası çıkardılar, adını da General MIDI koydular. Ses kartının kalitesindeki önemli etkenlerden biri de işte bu General MIDI enstrümanlarını orijinaline ne denli yakın çalabildiğidir.
    PCI VERİ YOLU

    ISA'nın yerine PCI kullanılmasının önemli sebeplerinden biri, PCI ses kartlarının Wavetable için sistem belleğini kullanmasıdır. Aslında bakılacak olursa çok daha önemli bir neden daha var, o da bant genişliği. ISA veri yolu teorik olarak maksimum 8 Mbps (Saniyede 8 Mb) veri aktarabilirken bu rakam PCI'da 132 MBps'a yükseliyor. Doğal olarak ISA'NIN sadece 16 kanal kapasitesi de ortadan kalkmış oluyor. Bugünün 32 hatta 64 kanal kullanabilen uygulamaları göz önüne alındığında PCI veri yolunu kullanan ses kartlarının farklılığı da ortaya çıkmış oluyor. Haliyle veri hızı bu denli yüksek olunca da 3 boyutlu ses yada çoklu kaynaklardan gelen ses verilerini işlemek gibi gelişmiş özellikler de rahatlıkla kullanılabiliyor.
    DİJİTAL SES

    CD-ROM 'da müzik CD'leri çalabilmek için sürücünü arkasındaki analog line çıkışından ses kartının üzerindeki line girişine bir bağlantı yapılır. İşte bu bağlantı analog olduğundan dolayı dış dünya etkilerine, mesela PC'nizin güç kaynağı etkilerine açıktır. Bu sebepten (anten gibi davranan bağlantı yüzünden) sinyal kaybı ya da acayip sesler olasıdır. Dijital bağlantı kullandığınız takdirde ise dış etkilerden etkilenmezsiniz, çünkü veriler sayısal ortamda akıp gitmektedir. Günümüzde özellikle temiz kayıt isteyenlerin kullandığı dijital bağlantının en önemli öğesi SPDIF çıkışı/girişdir. Spee-deef olarak telaffuz edilen SPDIF'in açılımı Sony/Philips Digital İnterface'dir. Philips ve Sony tarafından geliştirilen bu arabirim ile CD player, DAT gibi kaynaklardan sayısal veri aktarımı kayıpsız yapılabilir. Bu kayıpsız veri aktarım?
#06.05.2010 14:26 0 0 0
  • PORTLARA GENEL BİR BAKIŞ



    Yeni bir modem satın aldınız ve kullanım kılavuzundan seri porta bağlanması gerektiğini öğrendiniz. Ancak maalesef kitapçıkta bu portun neye benzediğini ve bilgisayarın neresinde yer aldığını gösterir hiçbir şema yok. Bu kısımda sizlere bilgisayarın arka kısmındaki girişlerin en önemlilerini tanıtıp, bunların hangi donanımlara ait olduklarını tanıyacaksınız.

    1. VGA Port

    Her bilgisayar VGA port olarak adlandırılan bir monitör girişine sahiptir. Monitörü bağlamanız gerek bu giriş genellikle bilgisayarın içine monte edilmiş olan görüntü kartının arka kısmında yer alır. Düşük maliyetli bilgisayarlarda ise sabit kart üzerinde bir tek grafik chip' i bulunur. Bu durumda monitör girişi doğrudan diğer bağlantı noktalarının yanındadır. VGA kablosu her iki ucunda da PC ve monitör bağlantılarına uygun 15 pinlik uçlara sahiptir. VGA sinyalinin aksi durumlarda epey zayıflayacağından hareketle, resim kalitesinin de düşmemesi için kablo uzunluğu üç metreyi aşmamalıdır.


    2. PS/2 Port

    Fare ve klavye, 6 pinli PS/2 portu üzerinden bilgisayara bağlanır. Pek çok modern PC' de,biri fare, diğeri klavyeyle kullanılmak için iki PS/2 girişi vardır. Bilgisayar kasasının arka kısmındaki sembolleri gözden geçirerek fare ve klavyenin her ikisi için de doğru girişleri kullandığınızdan emin olabilirsiniz.

    noimage
    noimage
    3. Seri Port

    Çoğu kez COM-Port olarak da adlandırılan seri bağlantı noktası, her PC' nin değişmez yapı taşlarından biridir. Günümüz PC' lerinin çoğu iki seri bağlantıya sahipse de bazı kasaların arka kısmında sadece bir giriş yer alır. Bir kaç yıl öncesine kadar fare için kullanılan seri port artık daha çok modem ve ISDN adaptörleri için gereklidir. Ayrıca birçok dijital kamera da bilgisayara bu yolla bağlanıyor.

    COM-Port' a adını veren özellik, seri veri iletimi. Anlamı, verilerin aygıta art arda gönderilen işaretlerle ulaştırılması. Bu da hızı en fazla saniyede 14,4 kilobayt' a çıkabilen yavaş ama stabil bir veri yolu demek. Seri bağlantı için en fazla 10 metre uzunlukta kablolar kullanılabilir.


    4. Paralel Port

    Yazıcı portu olarak da adlandırılan paralel port, seri portun aksine 8 işaretin aynı anda gönderilmesini sağlayabiliyor. Paralel port genellikle yazıcı, tarayıcı ve ZIP sürücülerle birlikte kullanılıyor. Paralel dosya iletimi, diğer yola göre oldukça hızlı olmasına rağmen (1 megabit/saniye) aynı stabiliteyi sağlayamıyor. Bu nedenle doğabilecek sorunlardan kaçınmak için uzunlukları 5 metreyi aşan kablolar kullanılmamalı.

    Paralel portun belirgin özelliği çift yönlü iletim sağlaması. Daha çok yeni yazıcılar tarafından kullanılan söz konusu özellik sayesinde, hedef aygıt sadece PC tarafından gönderilen komutları işlemekle kalmıyor. PC' ye kendisi de veri gönderebiliyor. Bu ise daha çok yazıcının kağıt kalmaması durumunda başvurduğu bir yol. Bunun için çift yönlü kablolar gerekli. Bu kablolarla paralel porta bağlı bazı tarayıcılar sorun çıkartabiliyor.

    noimage
    noimage

    5. Stereo-out

    Günümüz multimedia PC' leri ayrı bir ses kartı veya en azından anakart üzerindeki bir ses kartı veya en azından anakart üzerindeki bir ses chip' i tarafından kontrol edilen 4 audio girişine sahip. Bu girişlerden ilki PC kolonlarını bilgisayara bağlamayı sağlayan stereo-out. Kablo uzunluğu 10 metreyi aşmamalı.


    6. Line-in

    Line-in girişi her tür ses aygıtının bağlanabilmesi için uygundur. Kaset çalarlar da bunlardan biridir. Böylelikle eski kasetlerin dijital kopyaları oluşturularak uzun süre saklanabilir.




    7. Micro-in

    Line-in' den farkı, bu girişe yalnızca mikrofonların bağlanabilmesi. Dikkat edilmesi gereken düşük dirençli özel mikrofonlar kullanmak. Kablonun uzunluğu 3 metreyi aşmamalı.


    8. Game Port

    Ses kartı üzerindeki dördüncü bağlantı noktası oyun portuna aittir. Buraya joystick, gameped ve direksiyon gibi oyun kumandaları bağlanabiliyor. Kablo uzunluğu 5 metreyi aşmamalı.


    9. USB-Port

    Universal Serial Bus (USB), hemen hemen her aygıt için kullanılabilen bir bağlantı çeşidi. USB, özellikle modem, joystick, tarayıcı, yazıcı, dijital kamera ve CD-yazıcılar için kendini kabul ettirmeye başlamış bir standart. Günümüz PC' leri bir veya iki USB portuna sahip. Özelliklerini problemsiz olarak kullanabilmenin ön koşulu, Windows 98' in sistemde kurulu olması. Tıpkı seri port gibi USB' de verileri işaret işaret iletiyor ama iletim hızı çok daha yüksek, (saniyede 700-800 kilobayt). Diğer bir özelliği, tüm donanım türleri için tek bir ortak girişin kullanılması. USB kablosunun uzunluğu en fazla 5 metre olabilir.

    noimage
    noimage
    10. RJ11

    RJ11 kısaltması yaygın olarak modem giriş için kullanılıyor. Bu giriş dahili modemlerde PC' nin arka kısmında, modemlerdeyse modemin üzerinde yer alıyor. Modem kabloların uzunluğu 50 metreyi bulabilir. İletim hızı modemin kendisine bağlıdır. 56k modemler için saniyede 7 Kilobayt gibi ortalama hızdan bahsedilebilir.


    11. TV-OUT

    Her geçen gün daha fazla grafik kartı TV-Out olarak adlandırılan televizyon çıkışıyla donatılmış olarak üretiliyor. Bu sayede DVD filmleri ve diğer videolar televizyonda izlenebiliyor. TV çıkışları için iki alternatif söz konusu: Composite ve S-VHS.

    Composite port, 24 bit renk (3renk*8) için tasarlanmış bir RGB bağlantısı. Tıpkı ses kablolarınınkiler gibi Cinch türü bir uca sahip.

    S-VHS port, daha kaliteli resimlerin ve yüksek çözünürlüklü videoların iletilmesi için ideal. Yine de eski televizyonların çoğunun S-VHS girişne sahip olmadığı unutulmamalı. Bu koşullarda mevcut S-VHS video cihazları üzerinden bağlantı sağlanabilir. Görüntü kartının S-VHS girişi S-VHS veya Hi-8-Camcorder' ların bilgisayara bağlanması için kullanılabiliyor.
    noimagenoimage
    12. RJ45

    RJ45 network kartları için kullanılan bir giriş standardı. RJ45' le birlikte kullanılan kablolar Twisted-Pair-Cable olarak adlandırılıyor ve daha çok ethernet için kullanılıyor. Kablo boyu 100 metreye varabildiği gibi, ethernet için geçerli ortalama veri iletim hızı saniyede 12,5 megabayt. ISDN kartları ve harici ISDN adaptörleri de RJ45' le telefon hattına bağlanıyor. Dosya iletim hızı bu durumda ortalama 8 kilobayt olur.


    13. SCSI Port

    Small Computer System Interface, sabir disk, CD-yazıcı ve tarayıcılar için geliştirilmiş bir veri iletim yolu. SCSI portun işlevi çok sayıda aygıtı arka arkaya bilgisayara bağlamak olarak özetlenebilir.

    Bu veri yolu için iki alternatif söz konusu: 50 pin ve 68 pin. 50 pin seksenli yıllardan günümüze kaldı. Desteklediği standartlar SCSI-1, SCSI-2 ve Fast-SCSI. Maksimum veri iletim hızları FAST SCSI için 10megabayt/saniye. SCSI-1/2' de 6 metre; Fast-SCSI için 3 metre kullanılabilecek kablolar için üst uzunluk sınırıdır.

    Diğer alternatif, Wide-, Ultra-1 ve Ultra-2 için kullanılan 68 pinlik bağlantı. Wide-SCSI en fazla 20megabayt/saniye veri iletimi sağlıyor. Kablo uzunluğu 3 metreyi geçmemeli. Ultra-1 için 1,5 metrelik uzunluk üst sınırdır. Veri transfer hızı saniyede 40 megabayt tır. Ultra-2 SCSI 80megabayt/saniye hızda veri iletimi sağlarken 12 metrelik bir kabloyla kullanılabiliyor.
    noimage
    14. IrDa Port

    Bu bağlantı standardı 1993 yılında Infrared Data Association tarafından geliştirildi. IrDa' nın çalışma prensibi verilerin portlar arasında kızıl ötesi ışınlarla taşınmasına dayanıyor. Maksimum veri iletim hızı, kullanılan protokolün sürümüne bağlı. Version 1.0 için hız 14.4 kilobayt/saniye. 1996 yılından bu yana Version 1.1 kullanılıyor. Bu protokol 512 kilobayt/saniye hızda çift yönlü veri iletimi sağlıyor. Arada herhangi bir engel bulunmadığı durumlarda, özellikle dizüstü bilgisayarlarda yaygın olarak yer alan IrDa Port, 2 metrelik mesafelerde kullanılabilir.



    BIOS İle Yazıcı Portunu Ayarlamak

    Paralel port, BIOS' tan her zaman doğru ayarlanmamış olmayabilir. Oysa yazıcının özelliklerini tam anlamıyla kullanabilmek için ufak bir düzenleme yapmak yeterli olacaktır.

    1. Yazıcı portu normalde verilerin PC' den yazıcıya tek yönde iletilmesi için ayarlıdır. Pek çok yeni donanım, eksik kağıt veya boş mürekkep uyarıları için zıt yönlü veri iletimi gerçekleştirmek isteyecektir. Böyle durumlarda doğru ayarlar olmaksızın yazıcının özelliklerini tümüyle kullanamaya bilirsiniz.

    2. Bu sorunu kolaylıkla aşabilirsiniz: BIOS Setup' ı normal şekilde başlatın.

    3. Award BIOS kullanıcısı iseniz "Intergrated Peribherals" alt menüsüne girin.

    4. Buradan "Paralel Port Mode" kaydının yanındaki "Normal" i "ECP+CPP" oluncaya dek [PG UP] tuşuna basarak değiştirin.

    5. Esc tuşuyla yeniden BIOS başlangıç ekranına dönün ve Save&Exit Setup komutuna gelerek Enter a basın. Diğer BIOS' lar için de benzer bir yol izlenebilir.
    USB Nedir?



    USB (Universal Serial Bus), Intel'in başını çektiği bir grup firma tarafından geliştirilen bir teknolojidir. USB ile bilgisayarın önünde arkasında salkım saçak bir görünüm arzeden kablolardan kurtulmak ve ek donanımları daha kolay çalıştırmak amaçlanmaktadır. Adından anlaşılacağı gibi bir seri bağlantı standartıdır. Diğer seri bağlantıların aksine USB, yüksek hızlı bir bağlantı teknolojisidir (tam 12 Mbps). Klavye, mouse, joystick, monitör kontrolü vb. bu yüksek hızlı bağlantı boyunca sıralanacaklar ve aynı hat üzerinden haberleşeceklerdir.




    Giriş

    Harici aygıt kurulumu, hem yeni hem de usta bilgisayar kullanıcıları için zor bir iştir. Gerekli bağlantıları yapmanın yanısıra, aygıtı konfigüre etmek de zaman alır. IRQ ve I/O adresleri, bir aygıtın, bilgisayar sisteminde çakışma yaşamadan çalışması için doğru şekilde ayarlanmalıdır. Bazen, bir aygıt, sistemin boot işlemi esnasında takılı olmadığı için çalışmayabilir. Genel olarak, bu problemi çözmenin tek yolu, aygıtı bağlayıp sistemi yeniden başlatmaktır.


    Universal Serial Bus (USB), yukarıda anlatılan zorlukların üstesinden gelmek için bulunmuş çözümlerden birisidir. Yukarıdaki eksiklikleri tamamlamak için USB, tek bir bağlantı tipi ve anında takma/çıkartma özellikleri sunar. Bu iki özellik sayesinde, USB tipi bir çevresel aygıtı takmak oldukça kolaylaşmaktadır. Sistemin açık veya kapalı olmasına dikkat etmeden, USB aygıtı sisteme bağlayın. Çalışan bir sistemde, aygıtın takıldığı anlaşılır ve aygıt konfigürasyonu sistem tarafından otomatik olarak yapılır. Kısaca, hiç ter dökmeden takılan USB aygıtı çalışmaya hazır hale gelir.


    Şimdiye kadar, USB bir değişim geçirmiştir. İki spesifikasyon sürümleri 1.0 ve 1.1R
#06.05.2010 14:28 0 0 0
  • ADSL Modemler

    External ADSL modemlerin tümü bilgisayarınıza kablo modemlerde olduğu gibi, bir ethernet kartı aracılığı ile bağlanmakta. Dolasıyla eğer harici bir modem satın alıyorsanız alışveriş listenize birde ethernet kartı eklemelisiniz. Burada hatırlatmak istediğim nokta ethernet kartınızın extenal modeme atanması, yani ev/ofis ağınıza erişim için ayrıca bir ethernet kartına daha ihtiyaç duyacaksınız. Çoğunlukla ev kullanıcısı için fiyat yönünden cazip olmayan external modemler daha çok küçük/orta ofislere hitap ediyor.Bu nedenlede üst seviye modellerde dahili firewall, Nat, DHPC ve 4/8 port router gibi özellikler bulunabilmekte. Giriş seviyelerinde 200-250$ arası fiatlarla Türkiyede satışa sunulan external modemler,özelliklerinin artması paralelinde fiat artışınıda beraberinde getiriyor. "Full aksesuar" diye tanımlayabileceğimiz bu üst seviye modellerin fiatları ise 500$ civarlarında.

    Internal ve USB modemler ise ev yada küçük ofis kullanıcılarını hedeflediği için external modellerde olduğu gibi dahili özellikler barındırmıyorlar. Ama bu sadelikleri fiat yönünden büyük bir avantaj sağlıyor. Ethernet kartı maliyeti de,olmayan internal modemler doğrudan bilgisayarınızın PCI slotuna takılıyor ve yine external modemlerde olduğu gibi PPPoE protokolünü kullanıyor. USB modemler ise belki kişisel bir yorum olacak ama çoğunlukla çıkardıkları uyumsuzluk sorunları yüzünden bana göre bir alternatif oluştumuyorlar ve eğer mecbur değilseniz USB modeller üzerine satın alma projenizden en azından şimdilik vazgeçin.

    Harici Splitter


    Dahili Splitter/Filtre

    Yazının başlangıç aşamalarında değişik modemler test ederek size bir tercih yapma şansı vermek yada en azından kişisel deneyimlerimle tavsiyede bulunmak istiyordum. Her ne kadar yazının sonuna bundan sonra test için bize ulaşacak ürünleri tanıtım amacıyla(Test değil Tanıtım!)ekleyecek olsamda, denemelerimiz test adı altında bariz bir karşılaştımanın doğal ortamında, yani direkt olarak hat üzerinde imkasız olduğunu gösterdi. Öncelikle stabil bir hat kapasitesi yakalamak mümkün olmadı. Bir gün band genişliği limitime göre 16-17 Kbps download ile fırtınalar koparan hattım, ertesi gün 4-5 saatlere varan takılmalar hattan düşmeler,bağlantı sorunları ile saç baş yoldurttu.

    Kısaca özetlemek gerekirse şunu anladık. Eğer 128/32 (Pratikte 128/32 olarak kullandığımız Adsl hattı 15 k down / 7 k up çalışıyor yani aslında 128/64) gibi düşük bir band genişliğinde bir hattınız varsa,maksimum 2-3 bilgisayardan kurulu network'e sahip ev veya küçük ofis kullanıcısı iseniz sizin yönelmeniz gereken ürün kesinlikle internal modeller. Çünkü bana ulaşan test modemleri içinde yer alan dahili 2MB cache bellekli canavar modellerle tamamen düşük fiat stratejisine göre dizayn edilmiş internal model arasında bu hat kapasitesi ile pratikte hiç bir fark yok.Dolasıyla hiç düşünmeden tercihinizi arkasında güvenilir satıcı yada ithalatcı firma bulunan satış sonrası sizi üzmeyeceğine inandığınız markalı,ama bulabildiğiniz en düşük fiatlı internal modemden yana yapın.Bahsettiğimiz grubun dışında kalan orta/büyük ölçekli firmalar yada yüksek band genişliğine sahip hatlar için external modemlerin tercih edilmesi,dahili özellikleri yüzünden daha mantıklı olacaktır.

    Bu arada unutmadan "Splitter" konusu ile bir kaç şey belirtelim. Bu aralar çeşitli firmalar tarafından getirtilen spliter'sız modemler satılmakta ve eğer telefon hattınızı ses görüşmeleri için kullamıyorsanız splitter'a zeten ihtiyacınız yok denmekte. Her ne kadar ilk anda düz mantıkla "nasıl olsa ben telefon hattımı sesli görüşmeler için kullanmayacağım dolasıyla spliter ihtiyacım olmaz" diye düşünsenizde spliterın amacı ADSL modeminize giden alt band parazitlenmelerini ayırmak olduğunu unutmayın ve işin başındayken spliterlı veya filtreli modelleri tercih edin.

    Ağ paylaşımı
    ADSL erişiminizin Lan üzerinden paylaşımı için çeşitli alternatifler mevcut. Bunlar biri ADSL modeminizin bağlı olduğu bilgisayarınıza ikinci bir NIC ekleyerek yerel ağınıza internet erişimi sağlamak. Bu yöntem küçük ağlarda hem local terminallere ulaşım, hemde bu terminaller arasında internet paylaşımı için kullanılan en popüler ve stabil yöntem olarak değerlendirilebilir. Donanım maliyeti açısından hardware router işin içine girmediği için fiyat açısından cazip olsada, dezavantajı terminallerin internet erişimi için ADSL modemin bağlı bulunduğu ana makinanın sürekli açık kalması.

    External modem kullanımında 1.Ethernet kartı modeme atanmış olarak kullanılır. 2.ethernet kartı ise yerel ağ bağlantısı için hub/swicther'a yönlendirilir. Bu noktada tavsiye edilen modemin bağlı olduğu makinada kullanılacak olan ethernet kartlarını farklı markalar olarak tercih etmek. Sebeb ise aynı marka kartların adres çakışma ihtimallerini azaltmak ve protokol yönetimi esnasında modem ve ağa atanan ethernet kartlarının markalarına göre belirlenerek yönetimin kolaylaştırılması. Bu yöntemde en sık karşılaşılan sorun ana makinanın server olarak atanmayıp kullanımda olması ile ortaya çıkan IRQ çakışması problemi. Çoğumuzun evinde kullandığı sistemlerde ses kartı,tv kartı ekran kart vs.derken bunların üzerinede 2 ethernet kartı eklenince boş IRQ bulmak neredeyse imkansızlaşıyor. Herne kadar kadar işletim sistemi bu çakışmaları engellemeye çalışsada özellikle tv kartı gibi hassas olan ürünler zaman zaman sorun yaratabiliyor.

    İnternal modem kullanımındada extra bir ethernet kartına ihtiyaç duyulmaması dışında sistem yapısı aynıdır. Ev/küçük ofis kullanıcıları için hem internal modemlerin fiatlarının daha makul olması hemde ikinci ethernet kartına ihtiyaç olmaması sebebi ile en ekonomik ağ kurulumunu sağlar.Bu sistemin tek dezavanatajı ise modemin internal yapısı gereği direk olarak switch üzerinden paylaşımına izin vermemesidir.

    Bu iki ağ/modem paylaşımına alternatif olarak içlerinde donanımsal olarak NAT,Firewall dahili 4 port router özellikleri barındıran external modemlerde bulunmakta.Donanım kaynaklı bu özellikler özelikle ofis kullanımlarında pek çok avantajı beraberinde getirsede oldukça yüksek fiyatları ve çoğunlukla 10 Mbit destekleri yüzünden pek yaygın olarak kullanılmakta.

    Yazılım
    İnternet erişimi paylaşımında farklı firmaların ürettiği nat yada gateaway yazılımları mevcut. Bunların içinde ev yada küçük ofis uygulamalarında Microsoft'un yeni işletim sistemleri ile birlikte sunduğu (98SE/Me/2000/XP) ICS yazılımı (Internet connection sharing), Ofis yada profesyonel kullanıcıların tercih ettiği Sygate firması tarafından sunulan Sygate Office Network kullanıcıların yoğun olarak tercih ettikleri yazılımların başında yer alıyor.

    ICS Microsoft tarafından Windows işletim sistemi ile birlikte ücretsiz sunulan bir yazılım. Bundan dolayı oldukça geniş bir kullanıcı kitlesine sahip. Amatör yada "Etliye sütlüye bulaşmayı sevmeyen" kullanıcılar hedeflendiği için size hemen hemen hiç iş bırakmadan her şeyi halletmeye çalışan bir kuruluma sahip. Gerçektende eğer bir sorunla karşılaşmazsanız her şey olabildiğince basit ve pürüzsüz. Ama eğer bir sorunla karşılaşırsanız maalesef kontrol ve hata kaynağının tespiti anlamında size seçenek sunmuyor. Bu aşamada elinizden gelen tek şey Uninstall/install denemeleri ile sistemin düzelmesini ummakki buda çok fazla sonuç vermiyor ve eninde sonunda yeniden işletim sistemi install edene kadar çalışmamakta direnebiliyor. Kurulum aşamasında local ağınızın çalışır durumda olması ve eğer modeminiz external ise ikinci ethernert kartınızında sistemde tanımlı olması işiniz kolaylaştıracaktır. (Eğer standart işletim sisteminizin kurulumunda yüklemediyseniz Control panel->Add/remove programs properties-> Communications->Internet Connections Sharing sekmesini tıklayarak yükleyebilirsiniz.)

    Sygate Office Network yazılımı ise ticari yazılım olması sebebi ile çok daha gelişmiş bir ürün. Kullanıcıya kontrol ve konfigürasyon için bir çok seçenek sunarken bünyesinde bir takım extra özelliklerde barındırıyor. Bunlar içinde en önemlisi, herne kadar ben bir türlü manuel olarak ethernet kartımı programa tanıtamadığım(!) için deneyemediysemde tek bir ethernet kartı ile external modem ve ağ bağlantısını sanal bir ethernet kartı yaratarak geçekleştiriyor olması. Pratikte Türkiye'deki 7-8 $'lık fiatları göz önüne alındığında ikinci bir ethernet kartından maddi tasarruf sağlamak gibi gözüken bu özelliğin,sanal olan pek çok şeyin aslında gerçek uygulamada pekde fazla yarar sağlamadığını düşünürsek biraz "Fuzuli" bir özellikmiş gibi algılıyabiliriz. Ama yukarıda değindiğim "IRQ" sorunu ile karşılaşan kullanıcılar için en azından bir alternatif olduğuda gerçek. Bunun dışında terminallere göre bant genişliği limiti tanımlanabilmesi, kullanıcılara account açılarak erişimlerinin denetlenebilmesi ve ayrıntılı ağ/internet erişimi loglaması sayılabilir.

    Özet
    Sonuç budur diye yazıyı toparlayıp,kendi düşüncelerimi aktarmadan önce size küçük bir hikaye anlatmak istiyorum. İlk dinlediğimde bir Cem Yılmaz esprisi gibi gelsede aktaran kişinin buna pek gülmediğini görmem beni inanmak zorunda bıraktı.

    Hikayemiz bizden oldukça uzakta ismi saklı bir ülkede, ismi saklı bir telekom ve yine ismi saklı bir ithalatçı firma arasında geçmekte :) Günlerden bir gün bu ithalatçı firma, ülkesinde yeni uygulamaya konan fiat politikası ile son kullanıcıya ulaşan ADSL için modem getirtip satmaya karar verir. Yasalara saygılı bir firma olduğu için modemlerini ilk iş ülkesinin ADSL hattı satışınıda üstlenip, ISS'cilikte oynayan telekomununa gönderip getirdikleri modemlerin şartnamelere uygun olduğunu onaylatmak ister. Firmalarının yaptığı ADSL başvurusu henüz sonuçlanmadığı için onay için getirdikleri örnek modemleri kendileri deneyemeden göndermek durumundadırlar. Yapılan görüşmelerin ardından telekom tarafından onay için istenilen ücret ödenir ve modemler telekoma gönderilir.

    Aradan 3 gün geçer ve firma akibeti öğrenmek için telekoma müracat eder. Alınan cevap (sıkı durun) "Gönderdiğiniz ADSL modemleri test etmek için hattımız yok." şeklindedir. Firma takvimi kotrol eder ama 1 nisan geçeli çok olduğundan bunun pekde sevimli bir şaka olmadığını düşünüp "Olurmu böyle saçma birşey" diye itiraz eder. Telekom tarafından pek istekli olmasada yapılan itiraz haklı görünüp "Tamam biz birşeyler ayarlarız" diye cevaplanır.

    Aradan 3 gün daha geçer. Firmamız tekrar sonucu almak üzere telekomu arar. "Ya kusura bakmayın ama bizim bu modemi bağlayacak bilgisayarımızda kalmamış, bir tane var ama dinazorlar hala yaşarken alınıp buraya konduğu için herhalde sizin modemi onda test edemeyiz" eşdeğeri bir cevapla karşılaşınca mecburen kendi bünyelerinde bir bilgisayar toplayıp "Başka bir eksiğiniz varmı? Elektrik,su,kolonyalı mendil vs." diye sormayıda ihmal etmeden telekoma gönderirler.

    Eh artık başka pürüz çıkmaz diye sevinen firmamız,bu sefer kesin onay çıkmıştır diye tekrar(!) telekoma başvurur. "Sizide yorduk ama,bizim bu modemlerden anlayıp test edebilecek düzeyde elemamızda yokmuş,acaba bide bi ele..." diye söze başlayınca firma yetkilisi "Yok artık normal hayatta bu kadarıda olmaz" der ve bari kameralara el sallıyayım diye etrafına bakınmaya başlar. Gizli kamera şakası olmadığına uzun bir uğraş sonrası inandırılabilen firma yetkilisinin "Madem onay verebilecek düzeyde değilsiniz, neden böyle bir zorunluluk getiriyosunuz,madem birşey beceremiyeceksiniz, neden benden para talep ettiniz," sorusuna karşılık telekom "Bozuk bu modem bozuk, onun için yapamadık" yanıtını verince,firma yetkilisi hayretler içinde modemi geri alıp koşarak oradan uzaklaşır.

    Çaresiz kalan firma görevlisi gerçektende modemlerde bir sorunmu var acaba der ve ADSL hattı olan bir yerde modemleri kendi denemeye karar verir. Bu kararını eyleme dönüştürdüğünde farkederki modemlerin VP ve VC ayarları telekom tarafından konfigüre edilmemiştir. Artık akıllanan yetkili Telekom'a bu değerleri sorup "VC bu katta karşı koridorda var ama VP diye birşey duymadım" gibisinden komik cevaplarla karşılaşmak istemediğinden çalışan bir modemden bu değerleri alarak kendi modemlerine uygular. Modemlerin problemsiz şekilde çalıştığını tespit eden yetkili, bilgisayarını ve modemlerini yanına alarak Telekomda bağlantıyı kendisi kurar. En sonunda çalışır halde gördükleri modemlere artık itiraz edecek bir şey bulamayan Telekom'da harcadıkları uzun ve yorucu çabanın karşılığı olan bedelide tahsil ederek modemlere Onay(!) verir.

    Hikayemiz görüldüğü üzere zorda olsa başarıya ulaşmış bir şekilde sonladı. İşe biraz mizah karıştırsamda konu genel hatları itibari ile gerçek ve yaşanmış bir olaydır. Bizim buradaki şansımız adı geçen ülkede yaşamıyor, bu mantık ve zihniyetle işletilen bir telekomla muhatab olmuyor olmamamız. Yoksa,ayda bir kendi ülkesinin vatandaşları sürekli değer kaybeden ulusal para birimi ile geçinmeye çalışırken,verdikleri hizmet dünya ortalamasında alt sıraları bile zorlayamayan kalitede iken,bu hizmet karşılığında dünya ortalamasının üstünde ücretlendirme yapan ve bunu sürekli olarak artırmak için bahane kollayan,bir sorun ile karşılaştığınızda "Ha,Ne,hö?" gibi cevapları işitmek için bile saatlerce meşgul çalan telefonları düşürmek için uğraştığımız bir telekomla muhatab olurduk. Dedim ya biz şanşlıyız."Burası Türkiye yok öle"

    Sonuç
    Diğer bir çok şey de de olduğu gibi ülkemizde kullanıcıya sunulan ADSL çözümleri servis kalitesi, fiat polikası ve destek anlamında, dünya ortalamalarının oldukça altında kalıyor. Örneklemek gerekirse yurt dışında ADSL hizmeti veren ülkeler arasında alt limit olarak 128/32 hat sunan bilgim dahilinde başka ülke yok. En yakın hat limiti 128/64 ile Infocom-PLDT (Philippines) ve Loxley Information Services (Thailand) tarafından sunulmakta. Yanı kabaca bize sunulan servisin en azından isimlendirme anlamında Filipinler ve Tayland'da sunulan servisin bile altında olduğunu söylemek mümkün. Sanırım TT'nin ev kullanıcılarına yönelik olarak sunduğu band genişliği limitinin dünya ortalamalarındaki yeri hakkında başka bir şey söylememe gerek yok :)

    Fiat yönünden karşılaştırdığınızda ise durum dahada vahim bir hal alıyor. Çoğunlukla modern ülkelerdeki ev kullanıcıları için sağlanan hat limitleri minumum 368 kbps lerden başlamakta. Ama yoğun kullanımda olan bant genişliği 1.5 Mbps/384 Kbps civarlarında ve bu band genişliği ile birlikte E-mail,Web hosting,ücretsiz modem ve kurulum,hatta ücretsiz web üzerinden görüntülü iletişiminiz için pc kamera'da sunulmakta. Bu paket için istenilen ücret ise aylık 50$ ile 70$ arasında değişmekte ve aynı koşullarda dahada uygun fiatlar bulmak olası. Türk Telekom tarafında ise extra hizmetlerin hiç biri sunulmadığı halde daha düşük olan 1024/256 band genişliğindeki hat için istenilen aylık ücret sıkı durun 918.000.000.-TL (yazıyla -dokuzyüzonsekizmilyon-) ki buda aşağı yukarı aylık 600$ civarında bir rakama denk geliyor.Ve sanırım TT'nin fiatlandırma polikası üzerinede başka bir şey söylememe gerek yok :)

    Olayın satış anı ve sonrası verilen destek hizmeti boyutuda hiç sevimli değil. Türk telekom kullanıcıların karşılaştığı sorunl
#06.05.2010 14:35 0 0 0
  • Tarayıcı Çeşitleri...

    Tarayıcıların kullanım amacına, hassasiyetine, profesyonelitesine göre çeşitleri vardır.

    • El tarayıcıları : Şu günlerde eski bir teknoloji olarak nostalji ile anılan bir teknolojidir. Bu model tarayıcıların bir okuma kafası dediğimiz bölümü ve bir de bilgisayara bağlanan kablosu vardır. Taranacak medyanın üzerinde el ile hareket ettirilerek işlem gerçekleştirilir. Tabii el ile olduğu için çok hassas ve net sonuçlar elde edilemez. Şimdilerde sadece dizüstü bilgisayarlar için 1-2 tane model haricinde bir şey bulabileceğinizi pek tahmin etmiyorum ve zaten tavsiye de etmiyorum.

    • Drum Scanner : Bunlar özel olarak profesyonel amaçlar için tasarlanmış tarayıcılardır. Taranacak medya, gerek dia olsun gerek kağıt (opak), boyutuna göre özel bir silindirin üzerine yapıştırılıp (ki drum tabiri buradan geliyor), döndürülmek suretiyle, lazer göz vasıtasıyla okunur. Bu tip tarayıcılar çok gelişmiş olup masaüstü yayıncılık sistemlerinde ve modern baskı sistemlerinde kullanılır. Genelde gazetelerin, dergilerin, broşürlerin resimlerinin hazırlanmasında yaygın biçimde kullanılır. Dergimizde gördüğünüz resimlerin çoğu bu tip bir tarayıcı ile taranıp hazırlanır. Hassas, hatasız, kaliteli sonuçlar alabilmek ve bir de en önemlisi resmi orijinal boyutundan çok daha fazla büyütebilmek için kullanılır. Şöyle diyebilirim masaüstü yayıncılık yaptığım yıllarda, bu aletlerin harikalar yaratarak resmin orijinalinden bile daha güzel sonuçlar alınabildiğini bizzat gözlerimle görmüşümdür.

    • Masaüstü (flatbed) tarayıcılar : Bunlar ev ve ofis kullanıcıları için tasarlanmış olan gayet şirin, kullanımı kolay, tarayıcılardır. Çoğu insanın tarayıcı denilince aklına bu tip tarayıcılar gelir. Çünkü en yaygın olarak kullanılan tarayıcı çeşidi budur. Yukarıda 50$ civarında diye bahsedilen tarayıcılar işte bunlardır. Zaten bizim yazımızda bu tip tarayıcıları hedef alıyor.

    • Özel amaçlı tarayıcılar : Son günlerde sadece dia taramak ya da belli boyuttaki fotoğrafları taramak için faydalı ürünlerde çıkıyor. Sadece belli bir amaca yönelik cihazlardır. Mesela dia tarayan modeller sadece dia tarar başka bir işe yaramaz, ya da belli ebatta fotoğrafları taramak için üretilmiş olan tarayıcılar bu ebadın yada belirtilen ebadın dışında tarama yapmalar. En iyisi ben bu konuya fazla girmeden teğet geçmek istiyorum.

    Yazının bu satırından itibaren tarayıcı diye bahsedeceğim tip Masaüstü Tarayıcılar olacaktır, yanlış anlaşılma olmasın. Evet gelelim bilgisayara bağlantı biçimlerine göre sınıflandırmaya.

    • SCSI tip tarayıcılar : İlk çıktığı dönemlerden beri varolagelen tarayıcı tipidir. SCSI sistemi (skazi diye okunur) bildiğiniz gibi hız ve bant genişliği açısından çok şey vaadettiği için ve o zamanlar fazla güçlü bilgisayarlar olmadığı için ilk modeller bu sistem üzerine imal edilmiştir. Kaliteli ve yüksek çözünürlüklü tarayıcılar halen SCSI olarak üretilir. Kurulumları biraz uğraştırabilir ama hız bakımından tüm masaüstü tarayıcılardan hızlıdırlar. Paketlerinin içinden bir adet SCSI adaptasyon kartı ile gelirler (bazı yerlerde SCSI Adaptörü diye de geçer). Siz isterseniz bu kartı makinenize takar ve tanıtır (ki genelde ISA yapıda olurlar), isterseniz de (ve varsa tabii) gerçek SCSI kartı ile bu tarayıcıları kullanabilirsiniz.

    • Paralel Port tipi tarayıcılar : Günümüzde ev ve ofis kullanıcıları açısından çokça kullanılan, pratikliği ve ekonomikliğinden dolayı birçok kişinin tercih ettiği, teknolojinin gelişmesi ve bilgisayarların güçlenmesiyle gündeme gelen tarayıcı tipidir. Görüntü kalite olarak SCSI tarayıcılardan pek farkları olmasa da hız olarak SCSI'lere yetişemezler. Çünkü bildiğimiz Paralel portu kullanırlar ve paralel portun hızı da elbette ki SCSI bir bağlantıdan yavaştır. Bu tip tarayıcıların kurulumu son derece basittir 5 dk. içinde kurulum tamamlanabilir ve kullanıma geçebilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey güç kaynağını bağlamak, paralel port kablosunun uçlarına bilgisayara ve tarayıcıya takmak, eğer yazıcınız varsa onun kablosunu tarayıcı üzerindeki ikinci bir yuvaya takmak ve yazılımını yüklemek. Nasıl, son derece basit değil mi? Daha basiti de var.

    • USB tarayıcılar : USB denilen dünyanın en süper buluşlarından biri icat edildikten sonra tarayıcı üreten amcalar "Bu Universal Serial Bus denilen olayı biz de kullanalım bakalım, ne menem şeymiş" diyerek bu mevzuuya balıklama daldılar ve bence çok da iyi ettiler. Mantık olarak SCSI ve Paralel tarayıcılardan pek bir farkı yok. Çalışması filan aynı, sadece kurulumu son derece kolay. Yapacağınız tek şey (makinenizi bile kapatmanıza gerek yok) gücü elektrik prizine takmak, tarayıcı ile bilgisayarınız arasındaki USB kabloyu yuvasına oturtmak ve ekrana çıkan "yeni donanım bulundu" diyalog penceresini takip ederek, tarayıcının kurulum CD'sini yerleştirip gerekli yazılımların kurulmasını seyretmek. 2 dk. bile sürmeyen bu zevkli olayı herkes yapabilir.

    Kurulum...

    İsterseniz bir el kitabı hükmünde olması ve her kesime hitap etmesi açısından kuruluma özen gösterilmesi gerekir.

    SCSI Tarayıcıların Kurulumu...

    • Paketin içinden tarayıcının kendisi, bağlantı kabloları, SCSI adaptörü (dikkat edin SCSI kartı değil), kitapçığı ve disket ya da CD'si çıkacaktır.

    • Birinci adım, bilgisayarımızda SCSI kartı yoksa tarayıcımızla birlikte gelen SCSI adaptörünü bilgisayarımıza takmamız gerekir. Bilgisayarımızı kapatır, bu SCSI adaptörünü bilgisayarımızın anakartındaki boş bir slota takarız.

    • İkinci olarak bilgisayarı açmadan, bağlantıları kitapçıkta tarif edildiği gibi ya da hiç kitapçığa bakmadan bir bulmaca çözüyor edasıyla ve merakla uygun gelebilecek yerlere takarız. Ben hep böyle yaparım ama size tavsiye etmem. Siz yine de kitapçığa bakın ve doğru olduğundan emin olup bağlantıları öyle yapın.

    • Üçüncü adım gerekli yazılımları yüklemek. Bilgisayarınızı açtığınızda (kartın durumuna göre) Windows "yeni bir donanım buldum" diye zıplayabilir. Hiç telaşlanmayın, kurulum CD'sini ya da disketini sürücüye yerleştirin ve "ileri ya da next" tuşuna basın. Bu işlem SCSI adaptörünü bilgisayarınıza tanıtır. Bundan sonra TWAIN sürücülerini ve tarayıcı programını bilgisayarınıza kurmak için dördüncü adımı takip edelim.

    • Dördüncü adım tarama programını kurmak. Bunun için üreticinin tarif ettiği şekilde bir setup kurulum programını çalıştırmanız gerekecektir. Bu bir setup.exe dosyası ya da install.exe dosyası olabilir. Orasına biz karışmıyoruz. Bunu çalıştırıp programı kurmayı tamamlayabilirsiniz.

    Dikkat edilecek mevzular: SCSI cihazlarda bir ID numarası olayı vardır. Bu olay sizin tarayıcınızın kaçıncı device (cihaz) olduğunu belirler. Eğer SCSI adaptörü ile kullanacaksanız bu sorun olmayacaktır, fabrika ayarlarını değiştirmeyin. Ama SCSI kartı ile kullanacaksanız o zaman makinenize bağlı diğer cihazların (harddisk, cdrom, vb.) ID numaralarını tespit edip, tarayıcınızın arkasındaki numaratörü boş ID numarasına getirmeniz gerekir. Aksi halde bu numaralarda çakışma olursa tarayıcınızı ve çakışan diğer cihazları kullanamazsınız. Bu işlemi de tamamladığınızda tarayıcınız emrinize amade vaziyette hazır kıta karşınızda duruyor olacak.

    Paralel Port Tarayıcıların Kurulumu...

    • Bu tip tarayıcıların kurulumu SCSI tarayıcılara göre nispeten daha kolaydır. Çünkü makinenizin içini açıp bir kart takmanıza gerek kalmıyor. Paketin içinden muhtemelen bağlantı kabloları, tarayıcının kendisi ve sürücüler çıkacaktır.

    • Birinci adım, bağlantı kablolarını yerlerine takmak. Güç kablosunu tarif etmeye gerek yok, diğer kablonun bir ucunu tarayıcının uygun girişine diğer ucunu da bilgisayarınızın paralel portuna bağlayın. Eğer yazıcınız varsa yazıcının kablosunu da tarayıcının üzerindeki ikinci boş yuvaya yerleştirin.

    • İkinci adım gerekli yazılımları yüklemek. Üreticinin tarif ettiği gibi kurulum programını çalıştırın. Bu işlem tarayıcı programını ve TWAIN sürücülerini bilgisayarınıza yükleyecek ve kurulumu tamamlayacaktır.

    USB tarayıcıların kurulumu...

    • İşte en kolayı budur. En kolayı derken aslında paralel port tarayıcılardan pek bir kolay yönü yok ama işte öyle diyor herkes ya ben de öyle diyeyim dedim.

    • Yapacağınız tek şey uygun kabloları yerlerine takmak. Bu işlemi yaparken bilgisayarınızı kapatmanıza gerek bile yok. Siz kabloları yerlerine taktığınızda Windows "şu tarayıcıyı buldum" diye zıplayıp, "kurulum sürücülerini CD-ROM'unuza yerleştirin" diye kibarca hitap edecektir. CD'ye sürücüye yerleştirip "ileri ya da next" ile devam edin ve işlemin ne kadar kısa sürede bittiğini izleyin. Hatta şüpheye düşüp "Aa, hepsi bu kadar mı, kuruldu mu şimdi bu?" bile diyebilirsiniz. Bu kadar açık, net ve basit.

    Kullanım...

    Tarayıcıların çalışma prensibi hemen hemen aynıdır.

    • İlk olarak ön tarama yapılır. Bu tarayıcıların markalarına ve yazılımlarına göre değişiklik gösterse de mantık hep aynıdır. Modele göre bu işlem prescan veya preview olarak adlandırılabilir. Önce bu işlemi gerçekleştirmek gerekir. Bu öntarama işleminin amacı yeterli bir ekran görüntüsü elde edip, gerçekten taranacak bölgenin tespit edilip işaretlenebilmesi içindir.

    • İkinci olarak ön tarama ile ekrana gelen görüntüden işimize yarayacak bölümün işaretlenmesi gerekir. Bunu tarayıcının markasına ve yazılımının kalitesine göre çeşitli şekillerde yapmak mümkün olabilir. Dörtgen, dairesel, poligonal ve serbest el seçimi şeklinde seçim yapmak mümkün olabilir.

    • Sonraki adım, seçilen bölgenin rotasyonunun belirlenmesidir. Yerleştirdiğiniz resmin tarayıcının tarama yönünde düzgün olarak bulunması gerekmez, taradıktan sonra yönünü tarama programı ile belirleyebilirsiniz. 90° sağa, sola veya 180° döndürülebilir, hatta flip olarak adlandırılan resmin dikey veya yatay olarak ayna görüntüsünü almak bile mümkün olabilir.

    • Gelelim ince ayarlar bölümüne. Bu bölümde, resmin ne tip renk formasyonunda olacağını, görüntünün çözünürlüğünün ne kadar olacağını, resim normalden biraz fazla karanlıksa ışık değerlerini ayarlamayı, parlaklığın ayarlanmasını bu bölümde yaparız. Merak etmeyin ilerde bu konuya daha detaylı olarak değineceğim.

    • Son olarak destinasyonun, yani resmin tarandıktan sonra ne yapılacağını belirlemeye ve asıl tarama işlemini başlatmaya geldi sıra. Bu bölümde resmin tarandıktan sonra bir uygulamaya mı gönderileceğine yoksa disk üzerinde bir yere mi yazılacağına, hangi resim formatında yazılacağına karar verilir.

    OCR (OPTICAL CHARACTER RECOGNITION) Optik Karakter Tanıma...

    Tarayıcılar ve tarama işlemi anlatılır da OCR unutulur mu hiç? Elbette ki unutmadık ama assolist gibi bu işlemi en sona sakladık. OCR aslında tarayıcının bir marifeti değil ama nedense ülkemizde insanlar tarayıcı alırken, "Abi bu tarayıcı yazıları da karaktere dönüştürüyo mu?" diye sormadan edemez. Aslında OCR olayı tamamen karakteri resmin içinden tanıma olayı yani bir yazılım hadisesidir. Olaya derinlemesine dalmayıp sadece işin tarama ile ilgili olan bölümüne değineceğim. Bunun için şu noktalara dikkat edilmesi gerekmektedir.

    • Öncelikle tarayacağınız yazının bulunduğu kağıdın buruşmamış, kirlenmemiş ve temiz olmasına dikkat edin.

    • OCR işlemini sadece kitap karakterleri ile yapabilirsiniz, OCR programlarının el yazısını tanıma özelliği yoktur.

    • Tarama çözünürlüğünüz en az 200dpi olmalıdır, ben 300dpi tavsiye ederim net sonuçlar elde edebilme şansınız artar.

    • Eğer kitaptan tarama yapacaksanız kitabın üzerine bir ağırlık koyun ya da eliniz ile bastırın ki kenarlardan ışık girip görüntünüzü karartıp sonucu kötü yönde etkilemesin.

    • Taramayı yaptıktan ve sayfaları bir yere kaydedin ve resim programınızla kontrast ve ışık ayarlarını yaptıktan sonra recognize edin. Böyle yaparsanız OCR programının tahmin şansını arttırmış olursunuz.

    İşlem gayet basit. Kısaca tarif edelim. Bunu yapmanın iki yöntemi var. Birincisi, OCR programını açıp, tarayıcıyı tanıtmak ve SCAN AND READ komutuyla taramayı OCR programının içinden yapıp hemen arkasından okuma (ya da tanıma) işlemini gerçekleştirme. İkincisi, önce resmi tarayıp bir yere kaydetmek, resim işleme programıyla resim üzerinde birtakım düzeltmeler yapmak ve OCR programını bunlardan sonra çalıştırıp OPEN AND READ komutuyla sayfaları okutmaktır.

    OCR İçin Hangi Optik Karakter Tanıma Yazılımını Kullanmalıyız...

    Caere OmniPage, Recognita, Textbridge, Read IRIS gibi birçok yazılım tarayıcılar ile birlikte geldi. Bir zamanlar Türkçe karakter tanıma olayında da tek Recognita vardı. Ayrıca kolay arabirimi de onu en başa yerleştiriyordu. Eskiden yalnız yazı tarayabilen ve resimleri yazılardan ayıklayıp yalnızca yazıları işleme programlarına atabilen karakter tanıma yazılımları vardı. Ancak magazin sayfalarını veya sütunlar halinde olan ansiklopedi sayfalarını olduğu gibi sütun ve paragraflarını bozmadan yazılı ortama aktarabilen tek bir yazılım vardı. Hem pratik değildi hem de Türkçe karakterleri tanımıyordu. Bunların içinde en az karakter tanıma hatası yapan ABBYY firmasinin FineReader Professional 4.0 yazılımıdır.

    OCR'da Dikkat Edilecek Noktalar...

    • Yazılımın Türkçe desteklediğine emin olun.

    • Özellikle Textbridge gibi yazılımlarda yüklerken, Dil Paketi adı altındaki bölümde, Türkçe ve Türkçe kod sayfası seçeneklerini yüklemeyi ve program ayarlarında da aktif hale getirmeyi unutmayın.

    • Tarama yazılımı önünüze geldiğinde tarama tiplerinde "lineart" seçeneği ile en az 200 dpi olmak üzere siyah beyaz taratın. 300 dpi ve üstü bence daha iyi sonuç verecektir.

    Tarama Yapılırken Nelere Dikkat Edilmeli...

    Tararken yazılımdan taradığınız materyale ve tarama amacına göre seçim yapmalısınız. Bu seçim sonucun kalitesini doğrudan etkileyecektir.

    • Düz baskı yazı harfli basit logo gibi bir eleman tarama amacındaysanız. B/W Document veya B/W Lineart seçeneği ile taramalısınız. Çünkü harf ve logo kenarlarının keskin hatlı olması gereklidir. Aynı seçeneği Optik karakter tanıma programları ile de kullanmalısınız.

    • Siyah\beyaz ancak gri tonlamalı bir eleman tarama niyetinde iseniz ve tonlamalar önemli ise Siyah/Beyaz Fotoğraf harici materyaller için B/W halftone veya Grayshade seçeneği ile taramalısınız.

    • Siyah\Beyaz Fotoğraflar için çoğu tarama yazılımlarına B\W Photo seçeneği konmuştur. Bu seçenekte ayrıca, eğer tarayıcınız 10 bit Gri tonlama yeteneğine sahipse bu seçeneği işaretlemeniz netliği arttıracaktır. Bazı yazılımlarda 10 bit, bazılarında ise High Quality bu seçeneği aktif hale getirmektedir.

    • Renkli fotoğraf için genelde bildiğimiz 24 bit renk seçeneği mevcuttur ancak yazılım iyiyse tam renk sayısı veya materyale göre renk seçeneği mevcuttur.

    • Unutmamanız gereken, 300 dpi çoğu zaman yeterlidir ve size değerli olan bellek ve disk yeri açısından külfet yaratmaz. Ancak daha profesyonelseniz ve bilgisayarınız kuvvetliyse çözünürlüğe abanabilirsiniz.

    Tarayıcı Alırken Nelere Dikkat Edilmeli...

    • Renk doğruluğuna , tarama kalitesine. Testimiz özellikle bu konuda size referans olacaktır. Yok 1200 dpi, 48 bit; yok 556753 dpi, 98 bit... Hiçbirine kanmayın. Sıkı bir 600 dpi tarayıcının, dandik bir 1200 dpi tarayıcıdan kat kat daha üstün sonuç verdiğini resimlerle kanıtlamam çok çok kolay.

    • Her ayarı yapmanıza izin veren bir tarama yazılımını barındırmasına. Ne yazık ki bazı markalar, kullanıcı anlamıyor diye "Renkli Fotoğraf", "Siyah Beyaz Yazı" gibi seçenekler koymuşlar. Bu tabii yeni başlayanlar için güzel de, hani parlaklık ayarı. Ya ben daha yüksek çözünürlükte taramak istiyorsam? Ancak aklı başında tarayıcılarda olayı ayırmışlar. Hem anlamayana hafif menüler, hem anlayana itina ile mıncıklanabilir menüler koymuşlar.

    • Sağlam, menteşesinden uzayan bir kapağa sahip olmasına. Tarayıcılar ucuzladı ve bu seçeneği portföyden çıkarmaya karar verdiler. Ancak ben dahil birçok kişinin o kapağı tutan ince kulakların kırılması sonucunda her taramanın bir işkence haline gelmesine seyirci kaldığı bir gerçek. Acaba bu tarayıcıların bir sarf malzemesi haline gelmesi için düşünülen bir taktik mi ?

    • Kullanım ve kurulum kolaylığı. Tak ve dua et çalışsın (Plug and Pray) terimi eskiden özellikle tarayıcılar için geçerliydi. Kaliteli tarayıcılar SCSI kullanırdı ve önce SCSI kartı tanıtmanız gerekirdi. Sonra tarayıcıyı tecrübeli bir kullanıcı veya şanslı bir insansanız tanıtırdınız. Hele bir de sürücüler sorunluysa. Ama artık USB var.

    • Türkçe destekleyen bir optik karakter tanıma yazılımı paketten mutlaka çıkması gerekenlerden. Bu üst kalitede bir yazılımsa içinden çıkan fotoğraf işleme yazılımları da önem kazanıyor tabii.

    Bilgisayar Açılış Sorunları ve Çözümleri

    2.1 Bilgisayar tepkisiz

    Bilgisayarınız, açma düğmesine bastığınız zaman hiçbir tepki vermiyorsa, ilk olarak elektrik bağlantısını sağlayan kablonun her iki ucundaki bağlantılarda bir sorun olup olmadığını kontrol etmelisiniz. Elektrik süpürgesi ile dikkatsiz bir şekilde temizlik yaparken veya toz alırken fişin, takılı görünmesine rağmen, prizden çıkmasına neden olabilirsiniz. Kablo bağlantısında bir sorun yoksa ve buna rağmen bilgisayarınız hala açılmıyorsa, çeşitli araçlar yardımıyla prizdeki gerilimde bir sorun olup olmadığını kontrol edebilirsiniz. Bunun için çalışır durumdaki elektronik bir cihaz temin edin, (örneğin radyo veya elektrikli süpürge) ve bunu söz konusu prize takın. Eğer bu cihaz da çalışmazsa, sigorta kutusunda bir sorun olup olmadığını kontrol edin.



    Eğer bilgisayarınız herhangi bir yaşam belirtisi göstermemeye devam ediyorsa, sorunun arızalı bir güç kaynağından veya düğmesinden kaynaklandığı düşünülebilir.



    Bazı bilgisayarlardaki elektrik düğmesi mekanik bir kol tertibatı ile çalışır. Eğer bu kırıldıysa veya hasar gördüyse, güç kaynağındaki elektrik düğmesi açılamayacaktır. Bir laptop ve notebook'ta ise kullanılan pil deşarj olmuş veya şarj ünitesi arızalanmış olabilir.

    ATX Güç kaynağı

    Birçok ATX güç kaynağı, bilgisayar kasanının arka yüzünde bulunan küçük bir elektrik düğmesine sahiptir. Bu düğmenin yanlışlıkla kapatılıp kapatılmadığını da kontrol edin.

    ATX güç kaynakları 5V Stand By gerilimine sahiptirler. Kullanılan sistem kartı, güç kaynağının sunabileceğinden daha fazla akım talep edebileceği için Stand By konumunda gerilim kesintiye uğrayabilir. Kapalı bir bilgisayarın (bilgisayar Stand By modunda, elektrik düğmesi kapalı) Stand By konumundaki gerilimini ölçebilirsiniz. Bir ATX güç kaynağının fiş yerleşimini kitabın sonundaki ekte bulabilirsiniz. Eğer gerilim 4.75 V'un altında olursa, güç kaynağını 5 V Stand By konumunu destekleyen daha büyük bir gerilim rezervine sahip başka bir güç kaynağı ile değiştirmelisiniz.

    Fare, Siemens bilgisayarın çalışmasını aksatıyor

    Siemens anakartları, PS/2 bağlantı noktasında farklı bir pin yerleşimine sahipler. Fişteki normalde aktif olmayan iki adet pin, ek bir güç düğmesi olarak kullanılıyor. Ancak bu iki pin sadece klavyede değil fare bağlantı noktasında da mevcut. Bu durumda PS/2 bağlantı noktasına bir kombi fare (seri ve PS/2 bağlantı noktası üzerinden kullanılabilen) bağlandığı zaman, söz konusu güç düğmesi sorun çıkartıyor. Bu nedenle farenin ihtiyaç duyduğu dört bağlantıyı sağlayan bir adaptörün kullanılması gerekmektir. Bu adaptörü hazırlamak için kullanacağınız yapıyı kitabın sonundaki bulabilirsiniz. Bu esnada 2 ve 6 numaralı bağlantıların (NC'nin de) kullanılmamasına dikkat etmelisiniz.

    ATX bilgisayardaki güç düğmesini kontrol etmek

    ATX güç kaynakları, AT güç kaynaklarından farklı olarak devamlı gerilim altındadırlar. Bilgisayar, ATX fişinin 14 numaralı pin'ine bir güç iletildiğinde çalışmaya başlar. Böylece, ATX bilgisayarın açma düğmesinin sadece tek bir tuştan meydana gelmesi sağlanır. Tuşun çalışıp çalışmadığını ise açılmış bir kağıt ataşı yardımıyla test edebilirsiniz. Bunun için 14 numaralı pin'i (PS-On) yanından bulunan 13 numaralı siyah pin ile bağlayın. Bilgisayar şimdi çalışmalıdır... çalışmazsa güç kaynağı arızalanmış veya bir kısa devre meydana gelmiş olabilir. Ama bilgisayar çalışırsa, güç düğmesi arızalanmış veya anakart üzerinde bir kesinti meydana gelmiş olabilir.

    Tecrübeli kullanıcılar 13 ve 14 numaralı pin'ler arasındaki bağlantıyı istedikleri sürece kullanabilirler, ancak bilgisayarın şebeke gerilimi kesilerek açılması ve kapatılması gereklidir.

    Güç kaynağı arızalı mı?

    Arızalı bir güç kaynağı ancak teknik bir alt yapı ile tekrar tamir edilebilir. Bunun için yeterli donanıma sahip bir elektronik uzman gereklidir. Bu noktada tek başınıza yapabileceğiniz tek şey, çıkış gerilimini ölçmek ve güç kaynağı içerisinde bulunan dahili sigortanın sağlam olup olmadığını kontrol etmektir.

    Ancak, güç kaynağının sahip olduğu dahili sigortayı kontrol etmek için ilk olarak güç kaynağını sökmeli ve daha sonra kaynağın kasasını açmalısınız. Eğer bilgisayarınızın garanti süresi henüz dolmadıysa, güç kaynağının açılması ile garanti sona ereceği için bu işlemi yerine getirmekten kaçınmanız tavsiye edilir.


    HAYATİ TEHLİKE, DİKKAT! Güç kaynağını açmadan önce ilk olarak elektrik fişini çıkartmalısınız. Açık durumdayken kaynak içerisindeki gerilim 1.000 volta kadar çıkabilir ve arıza durumunda bu rakam daha da yüksek olabilir.



    Güç kaynağının gerilimi nasıl ölçülür?

    Çıkış gerilimini ölçmek için, aksi takdirde sağlıklı bir ölçüm yapılamayacağından dolayı, anakartın güç bağlantılarını sökmemelisiniz. Sadece PC kasasının kapağını çıkartmanız yeterli olacaktır. Gerilimleri, rahatlıkla temin edebileceğiniz bir voltmetre veya çoklu ölçüm aracı yardımıyla ölçebilirsiniz. Voltmetrenin ölçüm uçları, yukarıdan direkt olarak fişin içerisine girerek buradaki izole edilmemiş uçlara ulaşılabilmesi için uzun ve ince olmalıdır.

    Kasanın içerisinde, bilgisayarınızın yaşına bağlı olarak bir AT güç kaynağı veya ATX standardına uygun yeni bir güç kaynağı ile karşılaşabilirsiniz. Bir AT güç kaynağından +5 V, -5 V, +12 V ve -12 V gerilimleri bulunur. Kırmızı kablo +5 V, beyaz -5 V, sarı +12 V ve mavi kablo ise - 12 V gerilim taşıyor. Daha eski bilgisayarlarda ise kablolar için farklı renkler de kullanılmış olabilir. Yeni ATX güç kaynakları ise yukarıda anlatılan gerilimlerin haricinde + 3,3 V ve PC kapalı olduğu zaman dahi 5 V gerilim barındıran 5 V'luk bir Stand By kaynağı sunuyor. Bir ATX güç kaynağını iki sıra halinde dizilmiş, 20 kutuplu bağlantı fişinden ayırt edebilirsiniz. Her bir bağlantı fişinin yerleşim planını beraberinde sunulan CD-ROM'da bulabilirsiniz.

    Şayet ölçülen gerilimlerden biri eksik çıkacak olursa, güç kaynağı arızalanmıştır ve kesinlikle değiştirilmesi gerekmektedir. Bu tür bir arızaya düşük kapasiteli güç kaynakları da neden olabilirler. Maalesef piyasada, özellikle daha eski modellerde, halen düşük kapasiteli güç kaynakları ile karşılaşmak mümkün.



    Bilgisayar, ek donanımlarla geliştirildikçe güç kaynağı zaman içerisinde aşırı yüklenir ve bunun sonucunda arızalanır.

    Açma/Kapama düğmesi arızalı

    Arızalı bir açma/kapama düğmesi ise başka bir hata kaynağı olarak karşınıza çıkabilir. Aslında oldukça seyrek karşılaşılan bir hata olmasına rağmen, karşılaşmak yine de mümkündür. Açma/kapama düğmesini bir kaçak kontrolörü veya bir çoklu ölçüm aracı yardımıyla kontrol edebilirsiniz. Düğme, açık durumunda iken kaçak olmalıdır.

    HAYATİ TEHLİKE, DİKKAT! Açma/Kapma düğmesini kontrol etmeden önce kendinizi elektrik çarpmasına karşı korumak için elektrik fişini çekmelisiniz.

    Dahili sigorta mı arızalı?

    Birçok güç kaynağında küçük bir sigorta bulunur. Bazı cihazlar değiştirilebilir sigortalara sahiplerdir, ancak bazı kaynaklarda ise lehimlenmiş, yani sabit sigortalar bulunur.

    Güç kaynağınızdaki sigorta arızalandıysa ve değiştirdikten sonra tekrar yanıyorsa, güç kaynağınız artık tamir edilemez, ve mutlaka değiştirilmesi gereklidir. Bilgisayar servisi veya elektronik dükkanları güç kaynağınızı tamir edebileceklerini dile getirseler de bunlardan uzak durmalısınız. Bu kadar karmaşık bir güç kaynağını ancak yetkili firmalar garantili olarak tamir edebilirler. Birçok tamirci sadece birkaç parçayı değiştirecektir ve ayrıca bunun sonucunda karşınıza çıkacak fatura da cabası.

    Yeni bir güç kaynağı montajı

    Tek bir güç kaynağı, içerisinde ayrı bir kaynağı olan yeni bir kasaya göre göz ardı edilebilecek bir oranda ucuzdur. Bu nedenle ilk etapta yeni bir kasa satın almayı tercih edebilirsiniz. Alacağınız kasa, ileride yeni sürücüler eklerken daha az sorunla karşılaşmanız açısından büyük olmalıdır. Ayrıca güç kaynaklarının yapıları da, istenen her güç kaynağının eski kasalara monte edilmesini mümkün kılmayacak şekilde farklıdır. Yeni bir kasa satın almadan önce ana kartınızın biçimini mutlaka kontrol etmelisiniz. Bir Baby AT anakartı tabii ki sadece AT kasalarla ve ATX anakart ise doğal olarak ATX kasalar ile uyumlu olacaktır.

    Eski kasanızı kullanmaya devam etmek isterseniz, güç kaynağını değiştirirken dikkat etmeniz gereken birkaç nokta var. İlk olarak sahip olduğunuz güç kaynağının türünü bilmelisiniz.

    Satın alırken de yeni güç kaynağınızın en azından eski ile aynı güce sahip olmasına dikkat etmelisiniz.

    Yeni güç kaynağı sahip olduğunuz konfigürasyona bağlı olarak en azından 200 watt, daha yeni 3B ekran kartına sahip sistemlerde ise 250 watt gücünde olmalıdır. Athlon veya Intel P4 işlemcili bilgisayarlar ise özellikle kuvvetli güç kaynaklarına ihtiyaç duyarlar ve bunun için en az 300 watt uygun bir seçim olacaktır. Bilgisayarınız, bu güçteki bir kaynak ile sorunsuz olarak çalışabilir. İleride yeni donanımlar yüklediğiniz zaman, eksi kaynağınızın gücü düşük olmadığı sürece yeni bir güç kaynağı satın almanıza gerek kalmaz. Bir ATX güç kaynağının ise arka tarafında ayrı bir açma/kapama düğmesi olmasına dikkat etmelisiniz. Bilgisayarınızın elektriğini, ancak bu düğme sayesinde fişini prizden çıkarmadan tamamen kesebilirsiniz!

    Güç kaynağını sökmeden önce bilgisayarın kapalı ve elektrik fişinin prizden çıkarıldığından emin olmalısınız. Ayrıca çalışmaya başlamadan önce daha önce bahsettiğimiz anti-statik bileziği de takmalısınız.

    AT güç kaynağı, her birinde altı kablo bulunan anakarta bağlanmış iki fişe sahiptir. Anakart veya fiş "P8" ve "P9" ile işaretlenmişlerdir. Güç kaynağını sökmeden önce fişlerin iç taraflarına, ileride bir hata yapmamak için kalıcı bir kalem yardımıyla işaret koymalısınız. Eski fişlerde, her bir kablonun rengi yardımıyla yeni fişleri nasıl takmak zorunda olduğunuzu çıkartabilirsiniz.

    DİKKAT! Anakarta güç sağlayan fişler her zaman kodlanmamışlardır ve bu nedenle değiştirilmeleri durumunda sorunlar ortaya çıkabilir. Eğer fişler değiştirilirse anakart ve muhtemelen üzerinde takılı olan ek kartlar ile bağlantılı sürücüler de zarar görebilirler.

    Bir ATX güç kaynağında ise sadece tek bir güç aktarım fişi bulunur. Bu fişin, alınan güvenlik önlemleri sayesinden yanlış takılma ihtimali olmadığı için işaretlenmesine gerek yoktur.

    2.2. PC kısa bir süre çalışıyor ve daha sonra duruyor

    Şimdi bilgisayarın kendisiyle ilgili çok daha fazla problem mevcut. Bilgisayarın hiç çalışmadığı birçok durum mevcuttur. Bu durumda yapabileceğiniz en iyi şeyleri gördünüz. Bilgisayarınız ara sıra, beklemeyen şekilde çöktüğü zaman da çözümü bulmanızda yardımcı olacak bilgiler elde edebilirsiniz.

    Genellikle turuncu renk ile gösterilen bir kablo Power Good veya Power OK sinyaline sahiptir. Bu sinyal, güç kaynağının donanım bileşenlerinin çalışması için sunduğu gerilimlerde sorun olmadığını gösterir. Power Good sinyalinin bilgisayarın açılma süreci için önemli bir anlamı vardır. Bu kablo, bilgisayar çalıştırıldıktan yaklaşık 100 ms sonra diğer tüm gerilimler yolunda ise 5 V'luk bir gerilime sahip olur. Anakartın çevre birimleri kontrolörü eğer bu sinyali alamazsa, tüm adres ve veri yollarını kullanıma kapayın. Böylece, tanımlanmamış yazma işlemlerinin CMOS-RAM'de gerçekleştirilmesi ve bilgisayarın bir daha açılmama ihtimalinin engellenmesine çalışılır. Güç kaynağının soğutucusu, anakart kaynaktan hiçbir gerilim almasa dahi çalışmaya devam eder. Bu durumda bilgisayarın en azından 220 voltluk şebeke gerilimini aldığından emin olabilirsiniz.

    B
#06.05.2010 14:36 0 0 0
  • if you program your private wedding, among the first items to start thinking of is what you need to put on. You might locate a lot of wedding dress designers to select from and a lot more bridal dress and fashions to consider. It really is no shock this really is this sort of tricky solution to create.

    On the other hand you can expect to find two major selections to give thought to at the start off. Are you currently going to purchase your wedding dress or lease one during the day? If you're undecided, right here really are a few advantages and disadvantages to maintain in thoughts when creating all of this-important selection.

    Just how much is it essential to invest?

    Funds is vital with each and every aspect of the wedding, most famously the dress itself. For those who have only a compact spending budget to bear in thoughts, you may have the ability to afford a considerably greater dress should really you lease it rather of getting it. For example, in case you favor a gorgeous dress by among the top wedding dress designers but you do not have your budget to get one, it is possible to rent a single for almost any reduced price instead - who'd know?

    Do you'd like an one shoulder straight Empire wedding dres s?

    You can expect to discover lots of tip about how to wash lace wedding dress designers around, specialising for making dresses for the significant day. In the event you would like something quite distinctive in the normal varieties of gowns, a bespoke dress may be what you would like. You will have to get it outright within this circumstance although, and also you will see a greater expense mounted on it, naturally. Always make certain guess what happens your monetary allowance is perfect for your dress before going shopping and don't be enticed to stop by overboard need to you truly can't afford it.

    Would you like a family heirloom to pass by means of reduced?

    Some women would not think about leasing a gown for his or her massive day only because they want one thing they may be in a position to pass lower for their daughter or any other member in the family members as soon as they received married afterwards. For those who want to preserve the dress for long term a long time, definitely you'll must get instead of leasing it.

    It is vitally essential that you just feel at ease inside your selected wedding dress. You need to feel fabulous all day extended and evening moreover to appear wonderful. With the meeting and greeting, dancing, photography appearing and laughing, your day is going to be negative to suit your needs in your dress. Sliding more than your train, yanking inside the bodice or feeling you can't breathe as it is way as well tight isn't the look you require to attain.

    Contemplate that which you place on around the day-to-day basis. Considerably like everyday clothing, diverse dresses look fantastic on distinct brides. It is best to take into consideration what places with the body you like almost certainly one of the most - demonstrate to them off and accentuate them! For individuals who possess a small waist then look for a two piece buy cheap Portrait Ball Gown Bridal dress in Lace TPBGL003 or probably a lace back corset type gown to define it. Lengthy legs look wonderful within a shorter style dress though bustlines could be emphasised getting a sweetheart formed neck-line. Think in bridal revenue assistant, they'll be truthful by what gowns search great on specific figures and can have skilled 100s of brides in wedding dresses.
#20.11.2012 16:16 0 0 0
#22.11.2012 16:04 0 0 0