Halife Bagdat'ta sarayinin balkonunda otururken , bas vezirinin buyuk
bir
heyecanla nefes nefese kosarak geldigini gorur. Bu asiri heyecanin
nedenini
merak ederek, hemen yanina gelmesini ister. Vezir Halife'nin ellerine
yapisir ve aglamakli bir sesle adeta yalvararak;
" Yalvariyorum sultanim, bana izin verin, hemen sehirden gideyim."
" Neden, ne oluyor, nedir bu heyecanin?"
" Az once saraya gelmek icin buyuk bir meydandan geciyordum, yururken
birinin bana cok dikkatli ve cok tuhaf baktigini hissettim, dondum ve
tam
arkamda Azrail'i gordum."
"Azrail'i mi gordun, emin misin o olduguna?"
" Evet , yeminle oydu, gorur gormez tanidim. Simsiyah
giyinmisti,boynunda
siyah atkisi vardi. Gozlerini bana oyle dikmisti ki, sanki beni
korkutmak
istiyor gibiydi. Eminim beni ariyordu. Ne olur, destur verin de, hemen
buradan gideyim. En iyi ati alacagim ve dogru Semerkant'a gidecegim.
eger
hemen yola cikarsam, aksam olmadan Semerkant'ta olurum. "
" Gercekten gordugun Azrail miydi, emin misin?"
" Cok eminim Halifem. Simdi seni nasil goruyorsam, onu da oyle gordum.
Senin
sen olduguna nasil eminsem, onun da olum melegi Azrail oldugundan o
kadar
eminim. Ne olur daha fazla vakit kaybetmeden izin verin de hemen
gideyim."
Vezirini cok seven Halife, tam ikna olmamasina ragmen gitmesi icin
vermis.
Vezir kosarak kendi evine gitmis, en iyi atini cabucak eyerlemis ve
arkasina
bile bakmadan dortnala sehirden cikmis; karanlik basmadan Semerkant'a
ulasmak, olabildigince Azrail'den uzaklasmak kararindaymis.
Veziri gittikten sonra Halife'nin ici rahat etmemis ve zaman zaman
yaptigi
gibi kiyafet degistirerek sarayin arka kapisindan cikip halkin arasina
karismis. agir adimlarla buyuk meydana gelmis ve biraz yurudukten sonra
bir
kosede durmus, tam o sirada , o da tanimis Azrail'i. Anlamis ki,
veziri
gercekten de yanilmamis.
Azrail aslinda taninmasi cok kolay bir kilik icinde, yavas yavas
dolasiyormus. Zaman zaman bir yasli adamin sirtina dokunuyor, elinde
yukleriyle giden bir kadinin kolunu hafifce tutuyormus, ama Halife'nin
disinda, insanlar hic birsey farketmiyorlarmis. Halife heyecanla
Azrail'e
dogru yurumeye baslamis. Azrail de kiligini degistirmis olmasina
ragmen onu
tanimis ve saygiyla egilerek selam vermis. Halife iyice yanina
yaklasip
kulagina egilmis;
" Sana bir sey sormak istiyorum." demis.
" Seni dinliyorum Sayin Halife"
" Benim bas vezirim henuz cok genctir, sagliklidir ve bildigim
kadariyla cok
namuslu, inancli ve durust bir insandir. Bu sabah saraya gelirken onu
bakislarinla cok korkutmussun. Neden ona oyle tuhaf baktin?"
Azrail sakin bir sesle cevap vermis:
" Ben aslinda onu korkutmak istemedim, ona korkutacak bakislarla da
bakmadim. Meydanda kalabaligin arasinda tesadufen yan yana geldik, onu
aramiyordum bile. Ama birdenbire karsilasinca cok sasirdim ve ona
bakarken
saskinligimi gizleyemedim. Onun benim bakislarimda gordugu sadece
saskinlikti."
" Peki , neden bu kadar sasirdin?"
" Onu burada, Bagdat'ta gorecegimi hic sanmiyordum. Onun Semerkant'ta
olacagini saniyordum; cunku bana verilen emirde, onunla randevumuz bu
aksam,
hava karardigi sirada Semerkant'ta.."