Kendinize, gelişmiş toplumların neden Müslüman toplumlar olmadığını hiç sordunuz mu? Ben defalarca sordum. Ama sormak yetmediği gibi yaptığımız anlamsızlıkların bedelini de ödemiyor. Bugün dünyanın neresine giderseniz gidin Müslüman olan birinin kendini belli etmesi gerekmez mi? Peki nasıl? Maalesef günümüzde Müslüman toplumlar gelişmemiş ya da gelişmekte olan toplumlar. Dünyada söz sahibi bir Müslüman toplum yok. Nedeni ise bence çok basit. Biz gerçekte Müslümanlığın ne olduğunu anlamıyoruz. Yaptığımız sadece bize söylenen doğrulara inanmak ve hayatımız boyunca bunlara güvenip, sonumuzu bu sanılara emanet etmek. Düşünmek mi? Çok zor bizim için. Hatta tehlikeli. Müslümanlıkta en çok yanlış anlaşılan konu sorgulamaktır. Hiç bir Müslüman sözde dinini sorgulayamaz. Bu ona haram kılınmıştır. Çünkü sorgulamak onun gibi bir kulun haddine değildir! Oysa ki gerçek iman ancak sorgulamayla olur. Çünkü aklın ve kalbin ortak hareket etmesi gerekir. Bu ancak kafamızdaki ve kalbimizdeki soru işaretlerini gidermekle mümkün olacaktır. Nedense biz sorgulamak kelimesinden isyan etmekten başka anlam çıkartmıyoruz. Neden sorgulamıyoruz? HAŞA!!! Biz basit bir kuluz. Yıllardır peygamberler geldi, alimler geldi, bu işe kafa yormuş muhterem insanlar geldi. Onlar gerekeni yaptılar. Bize düşen onların söylediklerine güvenmek. İşte bu yüzden biz hiç bir noktaya ulaşamıyoruz. Sizce Türkiye neden geri? O da basit. Çünkü kimse üzerine düşeni yapmıyor. Sorgulamıyor. Herkes kendi menfaatine uyan neyse ona devam, aksi ise dur diyor. Düşünmeyi, yapıcı bir şekilde eleştirmeyi, kıyaslamayı, soru sormayı, çözüm aramayı unutmuş bir toplumun Müslüman olması düşünülemez. Olduğu zaman da ancak bizim kadar olur. En basit ve güncel örneği televizyon programlarında çıkan saçma yarışmalardır. İnsanlarımız o kadar boş vakte ve kişiliğe sahipler ki hayatlarında kendilerini adadıkları hiç bir gerçek yok. Başkalarının hayatları ya da oyuncak duyguları onları tatmin edebiliyor. Bu kadar basit yaşamaya alışmış bir toplumun gerçek anlamda düşünmesini ve yorumlamasını beklemek belki de biraz hayal oluyor. Oysa ki Müslüman denildiğinde insanların aklına, aklı ve mantığı ile yürüyen, hayatı seven, yaptığı her şeyi kendisiyle beraber çevresi için de düşünen, sağ duyulu, ilime ve emeğe saygı duyan, barışı ve üretmeyi esas alan, paylaşımı her şeyin üstünde tutan insanlar gelmeliydi. Ne yazık ki gelmiyor...
Size soruyorum. Lütfen siz de kendinize sorun. Nasıl bir Müslümansınız? Allah'ı kimden duydunuz? O'nu nasıl tanıdınız? O'nu anlamak için neler yapıyorsunuz? Eğer bu soruları irdelemeye başlarsanız göreceksiniz ki yaşamda boşlukta duran bir çok soru var ve bunlar sizin için belki de hayati bir önem taşıyor.
Bugün gençlerimizin çoğu konuşmasını, ahlakını bilmiyor. Neredeyse herkes için küfretmek doğal bir tepki sayılıyor. Şiddet ve öfke hepimizi sarmış. Nerede olursak olalım, ne yaparsak yapalım hep kendimizi düşünmemiz bize öğretilmiş. Yüzlere bakamıyoruz. Bir şeyler istenir diye selam veremiyoruz. Söyleyin lütfen biz Müslüman mıyız?
Ben bir parçayım. Ben Allah'ın bir parçasıyım. Hepimiz gibi... O halde O'na yaraşır davranmak benim varoluş borcum ve yaşama kaynağımdır. O'ndan güç alırım ve O'na inanırım. O'nunla severim, O'nunla yan yana mücadele veririm. Ben O'nunla gözümü açtım, O'nunla kapatırım. İlk kelimem O idi, sonuncusu da O olacaktır. Ne bildiysem bana O gösterdi ve ne istediysem bana sadece O yardım etti. O'nunla güldüm bu kaypak dünyada, O'nunla anladım insan olduğumu. O'na sığındım. Tek amacım; O'nun dostluğunu kazanmak, boşuna gelmediğimi kanıtlamak kendi özüme, bilmek, anlamak, sevmek, barışı ve paylaşmayı hayatım boyunca yaşamaktır. Ne kazandıysam bu hayata sahip çıkanlarındır. O'nunla birlikteyken kaybedeceğim hiç bir şey olamaz!
Bazen kendime bu soruyu korkmadan soruyorum. Nedenini tam olarak bilemesem de içimde beni tetikleyen güce hep yardımcı oluyor. Hepimiz bir şeyler yapıyoruz. Kimimiz doğru yolda kimimiz ise yanlış. Belki çoğumuz neyin doğru ya da neyin yanlış olduğunu bile bilmiyoruz. Tek yaptığımız nefesimizi tutup yaşamak. Tutuyoruz çünkü kazayla hayatın tadını alırız diye ödümüz kopuyor. Hayat bize gerçeği yıllardır söylüyor. Her gün güneş benim pencereme geliyor. Sıcak kelimeleriyle kulağıma fısıldıyor gerçeği, bazen nereden geldiğini bilmediğim rüzgar getiriyor, bazen de gözyaşlarıyla ince bir yağmur fısıldıyor ya da hiç üşümeden altında gezindiğim kar taneleri ateşimi alarak getiriyor bana... Etrafıma bakıyorum. Bir şeyler var göremediğim ya da görmek istemediğim ama hissediyorum. Zorlanıyorum sezmeye çalışırken. Korkuyorum yanlış anlamaktan ama istiyorum. O'nu görmek istiyorum. Ne olduğunu bilmek değil! O'nu görmek istiyorum. Bakamadığım bir yer kaldı mı diyorum kendime ama bulamıyorum. Her yere baktım sanıyorum. En sonunda hep unuttuğum yere geliyorum. İÇİME... Tek tek çıkartıyorum insanlıktan kalmış duygularımı. O kadar hassas ve korkaklar ki. Yıllar ezmiş, bitirmiş... Ufacık bir dürtü istiyor kalbim en sıcak tebessümüyle. Gülüyorum ve o da bana bakıyor. Sevgiye muhtaç bir dünyanın içine giriyorum. Parayla, mevkiyle, ünle dağlanmış gururumun yanından sıyrılıyorum. O kadar sıkışık buralar ki, kaybolmamak içten değil. Bir ışık görüyorum karanlığın sonunda. Yalnızlığına ait bekliyor. Gözlerime giriyor sonsuz ışığı ve kalbime doluyor. Gelme diyemiyorum...
Neden bilmiyorum. Bir ışık var içimde hiç sönmeyen. Her şeye rağmen umudunu kesmeyen. Tarif edemiyorum size çünkü sığmıyor kelimelere ya da bildiğim boyutların hiç birine. Sadece onu görüyorum. Her şeye ondan bakıyorum ve her şeyi onunla seviyorum. İçimi ısıtıyor soğuk sabahlarda. Bazen bir bebeğin gülüşünde karşıma çıkıyor, bazen sokakta gördüğüm birinin kelimelerindeki teşekkürde. Bazen güldüğüm birinin bana verdiği o güzel bakışlarda göz kırpıyor bana, bazen de nefretimi yenerken aldığım zaferlerde. Ben ateist olmadım. Olamam! Bilmediğim bir yerde O beni izliyor. Yanına gittiğimde hep gülüyor. Ne zaman istersem benimle konuşuyor. Ben O'nu nasıl görmek istersem O öyle oluyor. O bana bu kadar yakınken ben O'ndan uzaklaşamıyorum...
Her şeyin bir zamanı vardır. Elbette Müslüman olmanın da zor zamanları vardır. İşte böyle bir zamanda başarılı olanlar, inançları çağlara taşıyan insanlardır. İnsanlığın hayatını hayat yapan "iman" gaye idealinden mahrum, her şeyin menfaat doğrultusunda yürütüldüğü, sapık inançların baş gösterdiği, zina ve haramın mübah sayıldığı bir dönemde, asrı saadet modeliyle nübüvvet bahçesinde gül gibi yetişebilmektir zor zamanda Müslüman olmak.
Karşıda karanlık bir inkarcılık kütlesi varken "KALK VE İNZAR ET" çağrısına uyabilmektir de ayrıca.
Alâkasızlığı, dışlanmayı, taşlanmayı, kınanmayı deli, şair, sihirbaz diye hakarete uğramayı sîneye çekebilmektir. Her türlü itibar kaybına hazır olmaktır. Bütün insanlar senin karşında cephe almışken "hasbunallâhi venîğmel vekîl" diyebilmektir. Zor zamanda Müslüman olmak.
Mekke'de tebliğ vazifesi devam ettiği halde kimse ona uymuyordu. Rabb'inden gelen emirleri büyün bir şevkle anlattığı halde herkes kulak tıkıyordu. O yine yılmamıştı. Bir ümit, deyip Taif'e gitti. Taif halkından umutluydu. Bu düşünceler içerisinde taif'e varıp tebliğ vazifesine başlamasıyla birlikte hararetler de başlamıştı. Taif halkı çocuklarını öğütleyerek Onun mübarek bedenini taşlatmışlardı. Halk hakaret ediyor, bir daha gelmemesini söylüyordu. Şefkatli Nebî'nin mübarek yüzünden kanlar süzülüyordu cüppesine. Bütün bu yaşadıkları Onu epey yormuştu. Mahzun bir şekilde geri dönerken Cebrail (as) geldi; "ya Resûlallah, iste, şu dağı birleştirip, onları helak edeyim." dedi. İşte burada Peygamberimiz gibi ;" hayır yâ Cebrail! ben gazap Peygamberi değilim, rahmet peygamberiyim. Olur ki ileriki zamanlarda içlerinden birisi Müslüman olur. Bu bile yeter. Hem ONLAR BİLMİYORLAR" diyebilmektir. Zor zamanda Müslüman olmak.
Kururlu düzenin başları olan Ebu Cehil ve zihniyetindekiler, İslâmiyetin yayılışından rahatsız olmuşlardı. Peygamberimizi davasından döndürmek için makam, mevki ekonomik çıkar vaadettiklerinde ;
SAĞ ELİME GÜNEŞİ, SOL ELİME AYI VERSENİZ, BENİ DAVAMDAN DÖNDÜREMEZSİNİZ diyebilmektir. Zor zamanda Müslüman olmak.
Vücutlar, demir taraklarla taransa bile korkuya kapılıp, taviz vermemeyi sadece sabra ve duaya sarılmayı, Allah'ın dinini mutlaka hakim kılacağını unutmamaktır zor zamanda Müslüman olmak.
Peygamberimiz vefat ettiğinde herkeste bir şaşkınlık olmuştu. Herkesin dilinde "o ölmemiştir, bir peygamber nasıl ölür" laflarının dolaştığı bir hengâmede "bâki hakikatler fani şahısların üzerine bina edilemez" diye düşünüp "kim Muhammed'e tapıyorsa bilsin ki Muhammed ölmüştür. Kim ki Allah'a tapıyorsa bilsin ki Allah, Hayy ve Lâyemuttur." Diyebilmektir. Zor zamanda Müslüman olmak.
Açık saçıklığın mübah sayıldığı, tesettürün tamamen kaldırılmak istendiği, yıllarca emek verdiği okuluna "ancak başını açarsan girebilirsin" dendiği bir zamanda Allah yolunda okulunu ve hayatını kaybetmekten zerre kadar tereddüt göstermeden BAŞIMI ALIRSIN, ÖRTÜMÜ ASLA diyebilmektir, zor zamanda Müslüman olmak.
Kendinin ve evlâdının içinde yandığı, alevleri semavâta kadar ulaşan manevî bir ateşin göklere yükseldiğini görüp, imanını kurtarmaya ve o ateşi sürdürmeye koşmayı gerektirir, zor zamanda Müslüman olmak. Zira, insanın hemen yakınında yangın çıkmışken , onu söndürmek yerine, başka şeylerle meşgul olmak, nasıl bir cehaletin ve körlüğün eseridir.
İşte bütün bunlara binâen mü'min; yaşatma hazzıyla, yaşama sevdasından vazgeçen değil midir? Evet, bizler hâlâ yirmibirinci asır olan şu zaman-ı ahirde hayatını davası adına yaşamış, Resûl-ü Ekrem (asm) ve Onun her asırdaki temsilcisi olan müceddidleri anlamamanın ve kıymetlerini idrak edememenin sancısını çekmekteyiz. Ama şu da bilinmelidir ki; "karla kaplanmış yollar bahara çıkar"....
elhamdulillah müslümanız diyoruz hepimiz ama hangimiz mirac ta ümmetimi isterim ümmetimi isterim diyen efendimize layık bir ümmet bilincindeyiz bunu bir kere daha düşünmek lazım.selam ve dua ile
elhamdulillah müslümanız diyoruz hepimiz ama hangimiz mirac ta ümmetimi isterim ümmetimi isterim diyen efendimize layık bir ümmet bilincindeyiz bunu bir kere daha düşünmek lazım.selam ve dua ile
-----------------------------------
haklısın hemşerim..dediğin gibi Efendimize ne kadar layığız ne kadar bilincindiyiz bunun
Allahü tealaya sonsuz şükürler ki müslümanım bu bilgileri 11 yaşında ögrendim bana bunları ögreten hocalarımdan allah razı olsun ayrıcca burda tazelemiş oldum allah sizdende razı olsun rabbim hepimize ilmimizle salih amel işlemeyi nasip etsin.