@DİDEM adlı üyeden alıntı:
Main-Board © Cumhuriyet Kadınları Birliği
Çağdaş hukuk devleti kurmanın baş koşulu, toplum içinde erkeğe olduğu gibi kadına da sosyal, kültürel ve siyasal haklarını tanımak, bu haklara saygı göstermekti. Çağdaşlaşmanın ve çağdaş bir toplum olabilmenin yolu ve yöntemi bu idi; çünkü kadın haklan bir anlamda insan haklarının da ayrılmaz bir parçası idi. İnsan kavramının kadın ve erkek birlikte oluşturmakta, bu kavrama her iki cins birlikte anlam kazandırmaktaydı. İşte bu anlayışla hareket eden Atatürk Devrimi, Türk kadınına, yüzyıllarca ihmal edilen sosyal ve siyasal haklarını kazandırdı. Bu haklar, Atatürk'ün özlemi idi. Büyük Adam, "Siyasal ve sosyal hakların kadın tarafından kullanılmasının insanlığın mutluluğu ve saygınlığı açısından gerekli olduğuna" inanıyor; "Türk kadınının, dünya kadınlığına elini vererek yine dünyanın barış ve güveni için çalışmasını" istiyordu.
Türk kadın haklan, ülkemizde uzun yıllar kadının nüfus sayımında toplama dahil edilmediği, aile yaşamında haremlik ve selâmlığın hüküm sürdüğü, kadın gözlerinin peçe ile dış âlemden uzaklaştırıldığı bir toplum mirasında gerçekleştirildi. Teokratik devlet düzeninden lâik devlet düzenine geçiş ve bu düzenin gereklerini benimseme, kadın hakları adını verdiğimiz büyük devrimin başarılmasında da başlıca etken oldu. Bu devrim sayesinde Türk kadını, birçok ülke kadınından önce sosyal ve siyasal haklarına kavuştu.
Türk kadını hiç de lâyık olmadığı harem kafeslerinden, bugün bilim kürsüsüne, yargıç kürsüsüne, parlâmento kürsüsüne yükselmişse, bu aşamaları hiç şüphesiz yeni bir çağ başlatan Türk Devrimi'ne borçludur. Kadınlarımız bu haklarını bir lütuf olarak değil, onurlu bir görevin karşılığı, bir hak olarak kazandılar. Bu bakımdan Türk kadın hakları, uygar dünya önünde, Atatürk Devrimi'nin kadına verdiği değeri belirleyen büyük çağdaş atılımlar oldu.
Kadın Haklarının Tanınması (1930-1933 ve 1934)
Osmanlı toplumunda hemen hiçbir toplumsal ve siyasal hakkı bulunmayan kadınlara Medeni Kanun'la bazı haklar tanınmış olmakla birlikte, siyasal haklar açısından bir değişiklik yapılmamıştı. Atatürk'ün girişimiyle kadınların iktisadi ve siyasal yaşama katılmaları yönünde bir dizi değişiklik yapılarak, 1930'da belediye seçimlerinde seçme, 1933'te çıkarılan Köy Kanunu'yla muhtar seçme ve köy heyetine seçilme, 5 Aralık 1934'te Anayasa'da yapılan bir değişiklikle de milletvekili seçme ve seçilme haklarının tanınmasıyla, Türk kadını o yıllarda Avrupa devletlerinin çoğundaki kadınlardan daha ileri haklar elde etti ve çok geçmeden toplumda erkeklerin çalıştığı her alanda yerini aldı.
Orijinali Göster...