Bundan yıllar öncesiydi. Kaç yıl geçti aradan, sanırım sekiz yıl oldu.
Her şey basit bir soğuk algınlığı şikayetiyle başladı. Doktora gitti babam. Yorgundu, bitkindi. Kaldıramıyordu artık. Yaşı oldukça ilerlemiş olmasına rağmen evde durmayı sevmezdi sürekli çalışmak isterdi. Oysa o soğukalgınlığı onu bir haftalığına eve mahkum etmişti.
Filmler çekildi. İlk doktor bu soğukalgınlığı değil bunda başka şeyler var dedi. Sonra iki, üç, dört beş doktor hastane dolaştık. Tahliller, tahliller. Sonuç açıklandığında beynimizden vurulmuşa döndük.
Kanser.
Akciğer kanseri olmuştu. Teşhisi koyan doktor kanserin kötü huylu olduğunu, ameliyatın mümkün olmadığını belirtti. Kemoterapist ilaç yoluyla tedavi olamayacağını, karaciğerde bozulmalar olduğunu, verilecek ilaçların ona daha fazla zarar vereceğini söyledi. Ne yapacağız dediğimizde radyoterapist ile görüşmemizi salık verdi. Radyoterapistin açıklamasıda iç açıcı değildi hiç. Ciğerlerde su toplandığı için ışın yoluyla tedavide mümkün değildi.
Karamsarlık alıp başını gitmişti. Ne yapacaktık peki. Bunun çözümü neydi, o dağ gibi adam günden güne eriyordu. Bir gün bile oturmayan, sürekli hareket halindeki adam, artık iki adım atamaz olmuştu.
Morfin kullanacak dediler, sürekli morfin yapacak bir şey yok, sadece ağrılarını dindirebiliriz.
Başka doktorlar başka hastanelerde çözümler aradık. Kimse umutlu değildi. Ailemdeki diğer insanlardan habersiz sordum son doktora. Ne kadar var diye. En fazla altı ay dedi doktor. Altı ay.
Her günü biraz daha kötü olan altı ay,
her günü biraz daha acı olan 180 gün,
her gün biraz daha, her gün biraz daha.
Altı ayı beklemeye başladım. Dolmasını. Günden güne eriyor, günden güne acıları artıyordu. Acı olan O'nun o şekilde erimesini izlemek kadar, kimseden habersiz o günü beklemekti aynı zamanda. Herkeste aynı duygu vardı. Kurtulacak umudu. O bile bu umutla yaşıyordu. Yeneceğim diyordu. Ama kimle konuştuysam, hangi doktora götürdüysem sonuçları tahlilleri, raporları hepsi ağız birliği etmişçesine aynı şeyi söylüyordu. Bu aşamada kurtuluşu yok.
Hem hızlı akıyordu günler, hem yavaş.
Günler azaldıkça başka başka rahatsızlıklarda çıkıyordu ortaya. Sarılık geçirmişti daha evvel, eh içkiyide severdi sağlığında. Bağışıklık sistemi çöktükçe bu kezde siroz başladı. Kanserin acısı bir yandan, sirozun acısı bir yandan. Artık O'nunda umutları kesilmişti. Bir çaba göstermez olmuştu. Acılarıyla başbaşaydı. Benim bildiğim, ama O'nun bilmediği o anın gelmesini bekler, özler olmuştu.
Herkes kurtulsun, iyişelsin diye dua ederken ben başka şeyler için dua ediyordum. Daha fazla acı çekmeden ölmesi için. Babamın bir an evvel ölmesi için dua ediyordum. Benim dünyaya gelmemi sağlayan adamın ölmesi için.
Zayıfladı iyice. Çöktü. Yanakları avurtları çöktü. Mama ile besler olduk. Vücudu yara bere içindeydi yatmaktan.
Günler geçiyordu. Hem hızlı, hem yavaş.
Bir tek kez babacım dememiştim O'na o güne kadar. Bir tek kez sımsıkı kucaklamamıştım. Her zaman bir arkadaş gibiydik oysa. Konuşurduk, dertleşirdik. Ama bu denli duygusallaşmamıştık hiç. Eminim bunu çok istemişti O. Ama hiç yapmamıştım dememiştim, babacım seni seviyorum dememiştim hiç. Defalarca denedim bunu, yapmak istedim. Boynuna sarılıp seni seviyorum demek istedim. Ama kimseye dememiştim ki bunu. O zaman bile demedim, diyemedim. Hem bana hem O'na karşı bir duygusallık, bir zayıflık olarak gördüm hep.
Günler geçiyordu. Hem hızlı, hem yavaş.
Son günlerdi artık. Doktorun dediği zaman gelmişti. Altı ay dolmuştu. Babamda da gözle görülür bir kötüleşme başlamıştı. Doktoru hastaneye yatırmamızı istedi. Neden diye sordum bir umut mu var. Hayır dedi. Ben sadece görevim gereği hastaneye yatırmanı istiyorum. Tek bir umut bile yok.
Çaresizdim. O gün gelmişti. Ne yapayım diye sağa sola koşturuyordum. Konunun uzmanı diğer doktor yakınlarım, götür evine, yatağında ölsün diyordu.
Annemi ve kardeşlerimi topladım, hastaneye yatırmak istemediğimi söyledim. Neden dediler sustum. Yatırmadım hastaneye.
Bir gün geçti geçmedi ki yanına gittim tekrar. Durumu iyice kötüleşmişti. Yatıyordu, bakıyordu ama konuşamıyordu. Başında bekledim. Durdum, izledim. Gözleriyle o kadar çok şey anlatıyordu ki, bitir artık şu işi diyordu yeter sen yapmasan bile ben bu sabahı göremeyeceğim. Bitir. Elimi uzattığımda gözünde bir ışıltı beliriyordu. Tamam bitirecek benide kurtaracak bu acıdan diyordu sanki. Elimi titreyerek geri çektiğimde ise gözlerindeki o kızgınlık, neden yapmıyorsun, çokmu hoşuna gidiyor benim bu halim diyen kızgınlık.
Çıktım odadan dayanamadım. Bana kızgın bakışları arasında çıktım odadan. Yapamazdım çünkü. Acısına son vermek için bile, onun gözleriyle istediği şeyi yapamazdım. Diğer odada beklerken uykuya dalmışım. Sabaha karşı halam kaldırdı. Sessiz bir şekilde şunları söyledi. Babanı kaybettik yavrum. Başın sağolsun. Ablasıyla birlikte odaya girdim. Gözlerimde bir sevinç vardı. Hüzün yerine. Kurtulmuştu artık. Benden yapmamı istediği şey gerçekleşmişti. Ben yapmamıştım ama eminim ki ben yapmışım kadar sevinmişti o da.
Çığlıklar, ağlamalar geliyordu diğer odalardan. Dövünenler, kardeşlerim, annem. Sakindim. Mutlu. Kurtulmuştu çünkü. O dayanılmaz acılardan kurtulmuştu. O'nun için ağlamak O'na yapılacak en büyük haksızlıktı. Ağlamadım. Sekiz yıldır ağlamadım.
off çok acı bişey.Benimde Ananemi evde yatağında kaybettik.çok ağladım ama bitaraftanda çektiği acıların dinmesi içimi rahatlatıyodu.Bu hikaye banada çooooook dokundu.emeğinize sağlık.
nar çiceği başın sağolsun. mekanı cennet olsun. ben her zaman YÜCE RABBİME ŞÖYLE DUA EDERİM ALLAHIM ÖLÜMÜN HAYIRLISINI VER DERİM. inanın okuyunca çok etkilendim. allah cümlemize hayırlı ölüm nasip etsin. sabır versin size.
Yazi gercekten insani mahvediyor emegine saglik Narcicegi
Ama hayatta babasi saglam olupta olmesini isteyen o kadar cok insan varki Allah kimseyi o insanlardan etmesin cunku evladinin hayatini hice sayiptakendi hayatini yasayan babalarda yok degil.
Allah uzun ömür versin narçiçeği babanıza
ama hasta olan baba lara acil şifalar
düşünces yazarın pozitif
davranışı pozitif
ama yazdığı nesir çok çook duygusal
umarım büyükleri kaybetmeden kıymetlerini bilmeyi bu yazıyla tekrar hatırlarız
sana defalarca teşekkür ederiz