Yusuf Hayaloğlu

Son güncelleme: 03.03.2010 17:55
  • Yusuf Hayaloğlu

    noimage


    HAKKINDA YAZILANLAR

    İşte şiirine en yüksek telifi alan şair

    HEM ŞAİR, HEM RESSAM, HEM DE MÜZİK ADAMIYDI AMA YILLARCA BEKLEDİ. EMEĞİNİN GERÇEK KARŞILIĞINI BULMASI İÇİN BEKLEDİ. BU BEDEL YÜKSEKTİ. ÇÜNKÜ BİR ŞEYİN DEĞERİ BEDELİYLE MENKULDÜ. VE O FİYAT VERİLDİ. SADECE DOKUZ ŞİİR İÇİN TAM 125 BİN DOLAR ALDI, KASETE OKUDU. ŞİMDİ KİTAP YOLDA..

    Yusuf Hayaloğlu'ndan bahsediyoruz. Onlarca sanatçının okuduğu 'Dağlarda kar olsaydım' yada İbrahim Tatlıses'in meşhur 'Nankör kedi' gibi türkülerinin yaratıcısı.. Veya 'Yorgun Demokrat'ın, 'Nazlıcan ve Bedirhan'ın, 'Hani benim gençliğim'in, 'Bir acayip adam'ın ve yüzlercesinin şairi... Ezilenleri, altta kalanları, tutunamayanları bir baltaya sap olamayanları yazıyor. Yusuf Hayaloğlu, hayata bakışını, neden bu kadar beklediğini, şiirlerinin arkasındaki bilinmeyen dünyasını İMEDYA'ya anlattı.

    Pazar günü ikindi vakti Cihangir'de bir apartmanın giriş katındaki küçük dairesinin kapısını çaldığımızda, tatlı gülümsemesiyle karşıladı bizi. Tek başınaydı. Ne bir koruması, nede menejeri vardı yanında. Önce vakti geldiği için arka taraftaki şirin bahçesini suladı, sonra soğuk bir şeyler ikram etti, ardından marlborosunu yaktı ve başladık sohbete.

    17-18 yaşlarına kadar amaçsız ve bir o kadar haşarı geçen gençliğini anlattı önce. Kendisini hiç inşa etmemiş bir insandı. Ardından gelen yoğun bir araştırma öğrenme dönemi.. Ama ne araştırma.. Kur'an'dan Marksizm'e, Maosizm'e, Budizm'den Freud'a kadar bütün felsefeler ve dogmalar.. ''Kendime bir iç şemşiye aradım. Bunu buluncaya kadar hiçbir örgüte, partiye, derneğe girmedim.'' diyor Yusuf Hayaloğlu:

    ''Bütün bu felsefelerin hayatı tam açıklamadığını ve zorlandığını gördüm. Teori, pratiği belirlemeye çalışıyordu ama pratik buna direniyordu. Bunun nedenini araştırdım ve doğanın şaşmaz dengesinde, kusursuzluğunda buldum. Doğaya aykırı hiçbirşey mümkün değil. Değiştirmek mümkün değil. Pratikte ne ise onu anlamalısın. Onu zorlayarak değiştiremezsin. Onu, o pratiğin içindeyken değiştirebilirsin. Dışardan ahkam keserek değiştiremezsin. Birden iç şemsiyeyi buldum ve natüralist olmaya karar verdim.''

    İşte bugünkü Yusuf'u böyle yakalamış: ''Şu anda bir uçaktan dünyayı seyreder gibiyim. Ordan tel örgüler gözükmüyor. Yukardan baktığın zaman, dev bir coğrafya.. İnsanlar karınca sürüsü gibi, evler kibrit kutusu gibi. Ayrılıkların anlamı olmadığını gördüm. Hepimiz doğanın parçasıyız. Olabildiğince sevmek, iyi yaşamak, ahlaklı, erdemli olmak lazım.''

    Yusuf Hayaloğlu bir buçuk sene önce ilk şiir albümü 'Ah Ulan Rıza'yı çıkardı. Ardından geçtiğimiz günlerde ikincisi geldi, 'Bir Acayip Adam':

    Hayaloğlu, ilk albümün dinleyicilere biraz ağır geldiğini, şimdi ise daha basit, anlaşılır şiirler seçtiğini söylüyor. Türkiye'de sadece kendisine mahsus özelliği ise kendi şiirlerini okuması, onlara besteler yapması. Yani herşeyiyle kendine ait, bir anlamda 'Sesli kitap'..

    Ama sırada yazılı kitap da var. Şimdiye kadar hiç kitabı olmamış. ''Artık zamanı geldi'' diyor. ''Neden?'' sorusuna şu ilginç ve bir o kadar düşündürücü cevabı veriyor:

    ''Albümü yapmaya zorlayan koşullar şöyle gelişti. Ben kendi kârımı düşündüm. Onun için geç kaldı. Materyalist anlamda değil. Mantığım şu: 'Benim emeğim para etmeyecek kadar basitse, o zaman sende benim kasetimi yapma.' Bu bedel yükseldi, tatmin edici bir noktaya gelince, 'tamam' dedim. Kitapta da aynısını yapıyorum. Şiir kasetinde Türkiye'nin gelmiş geçmiş en yüksek şiir telifini alan insanım. 125 bin dolar aldım 9 şiir için.. Tek şiir 13-14 bin dolar yapıyor. Bu bir övünme değil. Bu şu demek: Bir şeyin değeri bedeliyle menkuldür. Sen bir şeye çok büyük değer biçebilirsin ama bakalım o parayı veren var mı? Şimdi onu kanıtladım ben. Benim şiirimin kaç para ettiğini kanıtladım . Aynı şeyi kitapta da yapıyorum. Ve Türkiye'de gelmiş geçmiş, ölmüş veya yaşayan insanların alıp alacağı en yüksek telifi iki üç puan yüksek alıyorum. Bu yakında da çıkacak.''

    Yusuf Hayaloğlu kendi deyimiyle halk şiiri yapıyor. İşte ilk albümüne isim veren 'Ah Ulan Rıza'dan bir pasaj:

    Neden hala gelmedi
    Yoksa saatimi şaşırdı bu hıyar
    Gerçi hiç saati olmadı ama en azından birine sorar
    Cebimde bir lira desen yok
    Madara olduk meyhaneye
    Ah eşek kafam benim
    Nasıl da güvendim bu hergeleye
    Gelse balığa çıkacaktık
    Ne çekersek kızartıp
    Bir kilo rakıyla yutacaktık.
    Bu sandalı geçen hafta çalıntıdan düşürdük
    Arkadaşlar ısrar etti
    Biz de iyi olur bize uyar diye düşündük.
    ...

    Böyle devam edip giden ve Hayaloğlu'nun yorumuyla insanın tüylerini diken diken eden bir şiir 'Ah Ulan Rıza'...

    Halk şiirini şöyle savunuyor şair:

    ''Halk şiiri yapmanın zararı yok. Ne diyorlarsa desinler. Ben halkı seviyorum. Yani natürel, avam yaşamayı seviyorum. Kültürüm de bu, sokaktan gelmeyim. Bunu da inkar etmiyorum. Zamanında kolej muadili okudum, akademi okudum, batı kültürü okudum, Şekspir, Marks okudum. Yani sonuçta hiçbirşey değil, hiçbiryere varamıyorsun. Yani gelip geleceğin nokta bir kara toprak derler ya. Neticede halkın denizine giriyorsun. O denize girdiğin zamanda tertemiz oluyorsun, mis gibi oluyorsun. Bunda ne zarar var. Başta biraz zorlayarak oldu. Şimdi tamamen hazmettim. Geldiğim yere geri döndüm. Ordan gelmiştim. Başka yere uçtuk, bir marifetmiş gibi. Sanatçılara da onu tavsiye diyorum. Şatolarından çıksınlar. Kozalarından çıksınlar. Halkın içine karışsınlar. İki tane entel barda oturup kendi kendilerine sanat yapıyorlar. Kendi kendilerine şiir okuyor, kendi kendilerine ödül veriyorlar. Kendi kendilerine dergi çıkartıyorlar. Kitap çıkarıyorlar. 1500 tane basıyorlar, onu da eşe dosta hediye ediyorlar. Gelsinler halkın denizinde yıkansınlar, arınsınlar biraz.''

    Yusuf Hayaloğlu bu konuda çok dolu. Mesele 'türkü'ye geliyor:

    ''Türkü hayatın bizatihi kendisi. Halkın kendisini ifade ettiği sözlü müzikli bir durum. Bazı TV kanallarında türkü yasak. RTÜK'ten dolayı sabahın 5'ine koyuyorlar. Gazete çıkarıyorsun, halkın kültürüyle alakası yok. Sanat sayfası yapıyorsun. Tam sayfa caz. Tam sayfa bilmem ne. Bunların ne alakası var bizim kültürümüzle. Ondan sonrada 'niye halk okumuyor' diye soruyorlar. Halk yok ki yayınlarda. Türkü dinlemeyen halkı bilemez. Türkü bin yıllardır var, ortaasyadan akıp geliyor. Nerelerde konaklamış. Nereleri dolaşmış ve gelmiş Anadolu'nun bağrında akıyor. Sen bu ırmağı görmezden geldiğin zaman, zaten hiçbir yerini kavrayamazsın. Ezilenleri, altta kalanları, tutunamayanları bir baltaya sap olamayanları seviyorum. Onlar bana hoş geliyor. Halin vaktin yerinde hiçbir problemin yok, neyini yazacağım ben senin yani. İyi durumdaki bir adamın, herşey çok güzel demesinden sıkılıyorum. Sanatçının ekmeği burada, hayatın çelişkilerinden mağduriyetlerinden çıkar.''

    Hayaloğlu halkın içinde olunca, bir o kadarda siyaset ve ekonomiyle ilgili. Ve yaptığı şu yorum bugünkü sosyal bunalıma felsefik bir pencere açıyor:

    ''Çok çalkantılı dönemler yaşadım, ekonomik yönden... Ama halkı bu kadar umutsuz, mutsuz hiç görmemiştim. Yarına dair hiçbir umut kalmamış. Bu, en büyük uçurum, en büyük reaksiyon... Nasıl sosyal bir patlama olmuyor inanamıyorum. Bu korkunç bir tevekkül, korkunç bir sabır. Allah sabır versin. Ama insanlar artık akıllandı. Vatan, millet nutukları ekonomiyi açıklamıyor. Halk, 'Sen bunları derken benim cebimdekini götüyorsan, lanet olsun' diyor. Halk bunu görmüş artık. Herkesin elinin kendi cebinde olduğunu görmüş. Komünizm niye çöktü? Herşeyin devletin olmasından ve devletin içinde devletten palazlanan insanlardan dolayı çöktü. İnsan mutsuzsa hiçbir ideoloji onu etkilemez. Bir çocuğun karnı açsa sen ona dünyanın en güzel masalını da anlatsan o çocuk ağlar. Karnı tok olan, masallar arasında tercih yapar. Çocuğun karnı aç. Halkın karnı aç, ne masal anlatırsan anlat. O yüzden halk tercihlerini de ideolojik olarak yapmıyor. Halk kimde ekmek olacağını sanıyorsa ona sarılıyor. Ama denize düşen yılana sarılır.''

    Hayaloğlu ile sohbet çok tatlı, çok uzun.. Ve buraya sadece küçük bir bölümünü alabildik. İki saatten fazla kaldığmıız o küçük, şirin dairesinden bir daha görüşmek üzere, fakat bu defa diğer kaseti beklemeden buluşmak üzere ayrılıyoruz.
#23.09.2008 21:30 0 0 0
  • Güzel Şiirleri Var..
#23.09.2008 21:31 0 0 0
  • simdi biz kimseden siir dinleyemiycekmiyiz simdi biz senin sarkilarini artik dinleyemicekmiyiz sendemi gittin azrailin pesine once ahmet sonra sen peki biz ne yapacagiz simdi
    oldumu ustad daha o gunesli gunleri gorecek idik...
    ruhun SAD olsun rahat uyu ustaddd
    ezilen tum halklarin sesi idin basimiz sagolsun...

    Yorgun Demokratim....hani benim gencligim anne...hangi AYRILIKLA gittin...Bu Gidis Nasıl Gidis Ustad yEnik DUSMEK yakıstımı
#03.03.2009 13:32 0 0 0
  • Bir süredir hastanede tedavi görmekte olan şair-şarkı sözü yazarı Yusuf Hayaloğlu hayatını kaybetti.
    noimage


    Akciğerinde oluşan ödem nedeniyle son 24 saati yoğun bakımda geçiren Yausuf Hayaloğlu
    bugün sabah saatlerinde solunum yetmezliğinden hayata gözlerini yumdu.



    Başta Ahmet Kaya olmak üzere birçok sanatçının şarkı sözlerini yazan, aynı zamanda Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya'nın ağabeyi olan Yusuf Hayaloğlu 3 çocuk babasıydı.



    Arkasında yüzlerce şarkı sözü ve "Gözleri İntihar Mavi" adlı bir de şiir kitabı bırakan Hayaloğlu'nun ,"Hani Benim Gençliğim", "Başım Belada", "Kod Adı Bahtiyar, "Başkaldırıyorum", "Ayrılığın Hediyesi", "Yüreğim Kanıyor" gibi onlarca şarkı sözü Ahmet Kaya tarafından bestelenmiş ve yorumlanmıştı.



    Yusuf Hayaloğlu 56 yaşındaydı...
#03.03.2009 15:22 0 0 0
NaZ NaZ foto


  • ALLAH rahmet eylesin


    konular birlestirildi
#03.03.2009 17:03 0 0 0
  • Hem şair, hem ressam , hem de müzik adamıydı o...Ama yıllarca bekledi...Emeğinin gerçek karşılığını bulması için bekledi....Bu bedel yüksekti....Çünkü bir şeyin değeri bedeliyle menkuldü....ve o fiyat verildi.... sadece 9 şiir için tam 125.000 dolar aldı, kasete okudu....şimdi kitap yolda.......
    noimage
    Az sonra kendi ağzından biyografisini, yaşamını, yaşam felsefesini öğrenmeye çalışacağımız bu değerli insanın bir yayın kuruluşuna vermiş olduğu ropörtajını sizlerle paylaşmak istedim


    Yusuf Hayaloğlu'ndan bahsediyoruz. Onlarca sanatçının okuduğu 'Dağlarda kar olsaydım' yada İbrahim Tatlıses'in meşhur 'Nankör kedi' gibi türkülerinin yaratıcısı.. Veya 'Yorgun Demokrat'ın, 'Nazlıcan ve Bedirhan'ın, 'Hani benim gençliğim'in, 'Bir acayip adam'ın ve yüzlercesinin şairi...

    Ezilenleri, altta kalanları, tutunamayanları bir baltaya sap olamayanları yazıyor. Yusuf Hayaloğlu, hayata bakışını, neden bu kadar beklediğini, şiirlerinin arkasındaki bilinmeyen dünyasını İMEDYA'ya anlattı.


    Pazar günü ikindi vakti Cihangir'de bir apartmanın giriş katındaki küçük dairesinin kapısını çaldığımızda, tatlı gülümsemesiyle karşıladı bizi. Tek başınaydı. Ne bir koruması, nede menejeri vardı yanında.

    Önce vakti geldiği için arka taraftaki şirin bahçesini suladı, sonra soğuk bir şeyler ikram etti, ardından marlborosunu yaktı ve başladık sohbete.

    17-18 yaşlarına kadar amaçsız ve bir o kadar haşarı geçen gençliğini anlattı önce. Kendisini hiç inşa etmemiş bir insandı. Ardından gelen yoğun bir araştırma öğrenme dönemi.. Ama ne araştırma.. Kur'an'dan Marksizm'e, Maosizm'e, Budizm'den Freud'a kadar bütün felsefeler ve dogmalar..

    ''Kendime bir iç şemşiye aradım. Bunu buluncaya kadar hiçbir örgüte, partiye, derneğe girmedim.'' diyor Yusuf Hayaloğlu:

    ''Bütün bu felsefelerin hayatı tam açıklamadığını ve zorlandığını gördüm. Teori, pratiği belirlemeye çalışıyordu ama pratik buna direniyordu. Bunun nedenini araştırdım ve doğanın şaşmaz dengesinde, kusursuzluğunda buldum.

    Doğaya aykırı hiçbirşey mümkün değil. Değiştirmek mümkün değil. Pratikte ne ise onu anlamalısın. Onu zorlayarak değiştiremezsin. Onu, o pratiğin içindeyken değiştirebilirsin. Dışardan ahkam keserek değiştiremezsin. Birden iç şemsiyeyi buldum ve natüralist olmaya karar verdim.''

    İşte bugünkü Yusuf'u böyle yakalamış:
    ''Şu anda bir uçaktan dünyayı seyreder gibiyim. Ordan tel örgüler gözükmüyor. Yukardan baktığın zaman, dev bir coğrafya.. İnsanlar karınca sürüsü gibi, evler kibrit kutusu gibi. Ayrılıkların anlamı olmadığını gördüm. Hepimiz doğanın parçasıyız. Olabildiğince sevmek, iyi yaşamak, ahlaklı, erdemli olmak lazım.''

    Yusuf Hayaloğlu bir buçuk sene önce ilk şiir albümü 'Ah Ulan Rıza'yı çıkardı. Ardından geçtiğimiz günlerde ikincisi geldi, 'Bir Acayip Adam':

    Hayaloğlu, ilk albümün dinleyicilere biraz ağır geldiğini, şimdi ise daha basit, anlaşılır şiirler seçtiğini söylüyor. Türkiye'de sadece kendisine mahsus özelliği ise kendi şiirlerini okuması, onlara besteler yapması. Yani herşeyiyle kendine ait, bir anlamda 'Sesli kitap'..

    Ama sırada yazılı kitap da var. Şimdiye kadar hiç kitabı olmamış. ''Artık zamanı geldi'' diyor. ''Neden?'' sorusuna şu ilginç ve bir o kadar düşündürücü cevabı veriyor:

    ''Albümü yapmaya zorlayan koşullar şöyle gelişti. Ben kendi kârımı düşündüm. Onun için geç kaldı. Materyalist anlamda değil. Mantığım şu: 'Benim emeğim para etmeyecek kadar basitse, o zaman sende benim kasetimi yapma.' Bu bedel yükseldi, tatmin edici bir noktaya gelince, 'tamam' dedim. Kitapta da aynısını yapıyorum. Şiir kasetinde Türkiye'nin gelmiş geçmiş en yüksek şiir telifini alan insanım. 125 bin dolar aldım 9 şiir için.. Tek şiir 13-14 bin dolar yapıyor. Bu bir övünme değil. Bu şu demek: Bir şeyin değeri bedeliyle menkuldür. Sen bir şeye çok büyük değer biçebilirsin ama bakalım o parayı veren var mı? Şimdi onu kanıtladım ben. Benim şiirimin kaç para ettiğini kanıtladım . Aynı şeyi kitapta da yapıyorum. Ve Türkiye'de gelmiş geçmiş, ölmüş veya yaşayan insanların alıp alacağı en yüksek telifi iki üç puan yüksek alıyorum. Bu yakında da çıkacak.''

    Yusuf Hayaloğlu kendi deyimiyle halk şiiri yapıyor. İşte ilk albümüne isim veren 'Ah Ulan Rıza'dan bir pasaj:

    Neden hala gelmedi

    Yoksa saatimi şaşırdı bu hıyar

    Gerçi hiç saati olmadı ama en azından birine sorar

    Cebimde bir lira desen yok

    Madara olduk meyhaneye

    Ah eşek kafam benim

    Nasıl da güvendim bu hergeleye

    Gelse balığa çıkacaktık

    Ne çekersek kızartıp

    Bir kilo rakıyla yutacaktık.

    Bu sandalı geçen hafta çalıntıdan düşürdük

    Arkadaşlar ısrar etti

    Biz de iyi olur bize uyar diye düşündük.

    ...


    Böyle devam edip giden ve Hayaloğlu'nun yorumuyla insanın tüylerini diken diken eden bir şiir 'Ah Ulan Rıza'...

    Halk şiirini şöyle savunuyor şair:

    ''Halk şiiri yapmanın zararı yok. Ne diyorlarsa desinler. Ben halkı seviyorum. Yani natürel, avam yaşamayı seviyorum. Kültürüm de bu, sokaktan gelmeyim. Bunu da inkar etmiyorum. Zamanında kolej muadili okudum, akademi okudum, batı kültürü okudum, Şekspir, Marks okudum. Yani sonuçta hiçbirşey değil, hiçbiryere varamıyorsun.

    Yani gelip geleceğin nokta bir kara toprak derler ya. Neticede halkın denizine giriyorsun. O denize girdiğin zamanda tertemiz oluyorsun, mis gibi oluyorsun. Bunda ne zarar var. Başta biraz zorlayarak oldu. Şimdi tamamen hazmettim. Geldiğim yere geri döndüm. Ordan gelmiştim. Başka yere uçtuk, bir marifetmiş gibi. Sanatçılara da onu tavsiye diyorum. Şatolarından çıksınlar. Kozalarından çıksınlar. Halkın içine karışsınlar. İki tane entel barda oturup kendi kendilerine sanat yapıyorlar. Kendi kendilerine şiir okuyor, kendi kendilerine ödül veriyorlar. Kendi kendilerine dergi çıkartıyorlar.

    Kitap çıkarıyorlar. 1500 tane basıyorlar, onu da eşe dosta hediye ediyorlar. Gelsinler halkın denizinde yıkansınlar, arınsınlar biraz.''

    Yusuf Hayaloğlu bu konuda çok dolu. Mesele 'türkü'ye geliyor:

    ''Türkü hayatın bizatihi kendisi. Halkın kendisini ifade ettiği sözlü müzikli bir durum. Bazı TV kanallarında türkü yasak. RTÜK'ten dolayı sabahın 5'ine koyuyorlar. Gazete çıkarıyorsun, halkın kültürüyle alakası yok.

    Sanat sayfası yapıyorsun. Tam sayfa caz. Tam sayfa bilmem ne. Bunların ne alakası var bizim kültürümüzle. Ondan sonrada 'niye halk okumuyor' diye soruyorlar. Halk yok ki yayınlarda. Türkü dinlemeyen halkı bilemez. Türkü bin yıllardır var, ortaasyadan akıp geliyor.

    Nerelerde konaklamış. Nereleri dolaşmış ve gelmiş Anadolu'nun bağrında akıyor. Sen bu ırmağı görmezden geldiğin zaman, zaten hiçbir yerini kavrayamazsın. Ezilenleri, altta kalanları, tutunamayanları bir baltaya sap olamayanları seviyorum. Onlar bana hoş geliyor. Halin vaktin yerinde hiçbir problemin yok, neyini yazacağım ben senin yani. İyi durumdaki bir adamın, herşey çok güzel demesinden sıkılıyorum. Sanatçının ekmeği burada, hayatın çelişkilerinden mağduriyetlerinden çıkar.''

    Hayaloğlu halkın içinde olunca, bir o kadarda siyaset ve ekonomiyle ilgili. Ve yaptığı şu yorum bugünkü sosyal bunalıma felsefik bir pencere açıyor:

    ''Çok çalkantılı dönemler yaşadım, ekonomik yönden... Ama halkı bu kadar umutsuz, mutsuz hiç görmemiştim. Yarına dair hiçbir umut kalmamış. Bu, en büyük uçurum, en büyük reaksiyon...

    Nasıl sosyal bir patlama olmuyor inanamıyorum. Bu korkunç bir tevekkül, korkunç bir sabır. Allah sabır versin. Ama insanlar artık akıllandı. Vatan, millet nutukları ekonomiyi açıklamıyor. Halk, 'Sen bunları derken benim cebimdekini götüyorsan, lanet olsun' diyor. Halk bunu görmüş artık. Herkesin elinin kendi cebinde olduğunu görmüş.

    Komünizm niye çöktü? Herşeyin devletin olmasından ve devletin içinde devletten palazlanan insanlardan dolayı çöktü. İnsan mutsuzsa hiçbir ideoloji onu etkilemez. Bir çocuğun karnı açsa sen ona dünyanın en güzel masalını da anlatsan o çocuk ağlar. Karnı tok olan, masallar arasında tercih yapar. Çocuğun karnı aç. Halkın karnı aç, ne masal anlatırsan anlat. O yüzden halk tercihlerini de ideolojik olarak yapmıyor.

    Halk kimde ekmek olacağını sanıyorsa ona sarılıyor. Ama denize düşen yılana sarılır.''



    Yusuf Hayaloğlu kimdir,
    Yusuf Hayaloğlu hakkinda bilgi
    Yusuf Hayaloğlu hakkinda
    Yusuf Hayaloğlu taniyalim
    Yusuf Hayaloğlu hayati
    Yusuf Hayaloğlu oz gecmisi
    Yusuf Hayaloğlu bilgi lazim
    Yusuf Hayaloğlu taniyalim
    Yusuf Hayaloğlu yasi
    Yusuf Hayaloğlu nereli
#04.03.2009 13:03 0 0 0
  • allah rahmet eylesin mekanı cennet eylesin.
#04.03.2009 17:24 0 0 0
NaZ NaZ foto
  • Yusuf Hayaloğlu şiirleri - Ah Ulan Rıza şiiri - Yusuf Hayaloğlu Ah Ulan Rıza - Yusuf Hayaloğlu Ah Ulan Rıza şiiri

    AH ULAN RIZA

    Neden halâ gelmedi, yoksa
    Saati mi şaşırdı hıyar?
    Gerçi hiç saati olmadı ama
    En azından birine sorar.

    Cebimde bir lira desen yok,
    Madara olduk meyhaneye!
    Ah eşşek kafam benim,
    Nasıl da güvendim bu hergeleye!

    Gelse, balığa çıkacaktık,
    Ne çekersek kızartıp birayla yutacaktık.
    Kafamız tam olunca, şarkılar döktürüp
    Enteresan hayâllere dalacaktık.

    Bu sandalı geçen hafta denk getirip
    Çalıntıdan düşürdük.
    Arkadaşlar ısrar etti,
    Biz de, iyi olur, bize uyar diye düşündük.

    Saat sekizde gelecekti,
    Bana birkaç milyon borç verecekti.
    Yoksa o nemrut karısı kaçtı da
    Onun peşinden mi gitti?

    Eğer öyleyse yandık,
    Gudubet gene yaptı yapacağını!
    Geçen sene de merdivenden itip
    Kırmıştı Rıza'nın bacağını.

    Abi, kadında boy şu kadar;
    Kalça fırıldak, göz patlak, kafa çatlak!
    Korkuyorum, bir gün ya kendini asacak,
    Ya horlarken Rıza'yı boğacak!

    Bak, şimdi acıdım, aşkolsun adama,
    Ben olsam, vallahi baş edemem!..
    Hele beş tane velet var ki boy-boy,
    Allah'tan düşmanıma dilemem!

    Aslında iyi çocuktur Rıza, efendi huyludur,
    Herkesin suyuna gider.
    Yoksa, kalıba vursan hani,
    Tek başına on tane adam eder!

    Bir keresinde, hiç unutmam
    Üç-beş zibidi haraca dadandı;
    Rıza, sandalyeyi kaptığı gibi
    Herifleri hastaneye kadar kovaladı!

    Aynı mahallede büyüdük, aynı kızları sevdik,
    Aynı kafadaydık.
    Orta ikiden bıraktık, matematik ağır geliyordu,
    Biz, başka havadaydık.

    Aynı gömleği giyer, aynı sigaraya takılır,
    Aynı takımı tutardık.
    Fener'in her maçına iddialaşıp
    Millete az mı yemek ısmarladık!..

    Bir tek askerde ayrıldık,
    Bana Bornova düştü, ona Gelibolu.
    Döner dönmez evlendirdiler,
    En büyük salaklığı da bu oldu!..

    Bense hiç düşünmedim, zaten param yoktu.
    Hep tek tabanca gezdim.
    Benim beğendiğimi anam istemedi,
    Onun gösterdiğini ben sevmedim.

    Neyse, bunlar derin mevzu...
    Anlaşıldı, bu herif artık gelmeyecek.
    Ufaktan yol alayım
    Anam evde yalnız, şimdi merağından ölecek!..

    Gittim, vurup kafayı yattım;
    Rüyamda gördüm, gülümseyerek geldiğini.
    Ne bilirdim, yolda kamyon çarpıp
    Hastaneye kavuşmadan can verdiğini!..

    Vay be Rıza!..
    Sonunda sen de düşüp gittin Azrail'in peşine!
    Dün, boşuna günahını almışım,
    Ne olur, kızma bu kardeşine!

    Öğlen kahvede söylediler, Rıza öldü, dediler
    Ne kolay söylediler!
    Sanki dev bir taş ocağını
    Kökünden dinamitleyip üstüme devirdiler!

    Ah dostum... o kocaman gövdene
    O beyaz kefeni nasıl kıyıp giydirdiler?
    O zalim tabutun tahtalarını
    Senin üstüne nasıl böyle çivilediler?

    Yani sen şimdi gittin, yani yoksun,
    Yani bir daha olmayacak mısın?
    Yani bir daha borç vermeyecek,
    Bir daha bira ısmarlamayacak mısın?

    Peki, beni kim kızdıracak,
    Kim zar tutacak, kim ağzını şapırdatacak?
    Peki, beni bu köhne dünyada
    Senin anladığın kadar kim anlayacak?

    Ulan Rıza... ne hayâllerimiz vardı oysa,
    Ne acayip şeyler yapacaktık...
    Totoyu bulunca dükkân açacak,
    Adını Dostlar Meyhanesi koyacaktık.

    Talih yüzümüze gülecekti be!..
    Karıyı boşayıp sıfır mersedes alacaktık.
    Hafta sonu iki yavru kapıp
    Boğaz yolunda o biçim fiyaka atacaktık!

    Ah ulan Rıza... bu mahallenin,
    Nesini beğenmedin de öte yere taşındın?
    Ara sıra gıcıklaşırdın ama inan ki,
    Benim en kıral arkadaşımdın!..

    Ah ulan Rıza... ben şimdi,
    Bu koca deryada tek başıma ne halt ederim?
    Senden ayrılacağımı sanma,
    Bir kaç güne kalmaz, ben de gelirim!..


    Yusuf Hayaloğlu
#04.03.2009 18:12 0 0 0
  • Onun dediği gibi 'Keşke yalan olsaydı."
    Şair ve söz yazarı Yusuf Hayaloğlu, 56 yaşında hayatını kaybetti.

    "Ayrılık hediyesi"ni bırakıp gitti.

    Akciğer kanseri olan Hayaloğlu'nun tedavi gördüğü Acıbadem Bakırköy Hastanesi'nde sabah karşı çoklu organ yetmezliğinden öldüğü açıklandı.

    Hayaloğlu'nun sanatçı arkadaşları hastaneye akın etti.

    Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya'nın ağabeyi Şair Yusuf Hayaloğlu, bir süredir kanserle mücadele ediyordu. 13 şubat tarihinde baş ağrısı, halsizlik ve kusma şikayetiyle Bakırköy'deki Acıbadem Hastanesi'ne giden Hayaloğlu'nın yapılan tetkiklerin ardından akciğer kanseri olduğu ortaya çıktı. Akciğerde oluşan kanserli hücrelerin vücuduna yayıldığı öğrenildi.

    "CENNETE GİTTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM"

    Hayaloğlu'nun ölümü ile ilgili olarak yapılan basın açıklamasında Hayaloğlu'nun vücudunu saran kanserli hücreler ile ilgili olarak kemateropi tedavisine alındığını ancak bu tedaviye cevap vermeyince, geçtiğimiz Pazar günü hastanenin yoğun bakım ünitesine yatırıldığı ancak bu sabah karşı 07:30 sıralarında hayatını kaybettiği açıklandı.

    Hastanede bulunan Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya ve Hayaloğlu'nun kızı Hazal Hayaloğlu gözyaşlarına boğuldu. Babasının ölümünün çok erken olduğunu söyleyen kızı Hazal Hayaloğlu, 'Yarım kalan projeleri bulunuyordu.

    Cennete gittiğini düşünüyorum.Çok üzgünüm' şeklinde konuştu.

    "GÜZEL ŞEYLER ÜRETTİ"

    Ahmet Kaya'nın eşi ve Hayaloğlu'nun kız kardeşi olan Gülten Kaya ise ağabeyinin ölümü ile ilgili olarak, " Kendisi çok gençti.

    Ölümü bize erken geldi. Ağabeyimin bütün şiirlerini gerek Ahmet olsun gerekse ben çok severdim. 'Ah ulan rıza' ve 'Biz üç kişiydik' şiirlerinde bize göre ağabeyim kendisi ve Ahmet'i anlatmıştır.

    Hatta şiirde ismi Bedirhan olan karakter eşim Ahmet, Suphi olan isim ise ağabeyim Yusuf'tur. Güzel şeyler üretti. Çok güzel ve çok yakışıklı olarak aramızdan ayrıldı.Diğer sevdikleriyle buluştuğunu düşünüyorum' diye konuştu.

    "O EN ÖNEMLİ ŞAİRLERDEN BİRİYDİ"

    Gazetecilerin "Hayaloğlu'nun Ahmet Kaya ile aynı yere gömülmesini vasiyet ettiği' sorusuna "Ağabeyim çok gençti. Vasiyet yazmak aklına bile gelmedi. Öyle bir şey yoktur" şeklinde cevap verdi. Hayaloğlu'nun hayatını kaybettiği haberini alan Suavi, Onur Akın gibi sanatçı arkadaşları da hastaneye gelerek aileye başsağlığı dileklerinde bulundu. Hastaneye gelen sanatçı Onur Akın 'Yaklaşık 5 ay önce görüşmüştük. Uzun süredir Dülger hastalığının bulunduğunu biliyorum ancak böyle bir rahatsızlığını bende bilmiyordum .O en önemli şairlerden biriydi. Yeri doldurulamaz bir arkadaşımız ağabeyimizdi' dedi Hayaloğlu'nun cenazesinin nerede ve ne zaman defnedileceği henüz belirlenmediği açıklandı.

    Yusuf Hayaloğlu yarın Yeniköy Merkez Camii'nde kılınacak ikindi namazına takiben Yeniköy Mezarlığı'nda toprağa verilecek.



    Onlarca sanatçının okuduğu 'Dağlarda kar olsaydım' yada İbrahim Tatlıses'in meşhur 'Nankör kedi' gibi türkülerinin yaratıcısı şair Yusuf Hayaloğlu hayatını kaybetti.



    Bazen acı dinmez,

    bazen de yağmur..

    sevgilim üzülme,

    her şey unutulur..

    suskunuz bu aksam üstü,

    hasrete yanmışız, neylersin.."

    ve

    "birazdan kudurur deniz..

    birazdan dalgaların sırtından,

    üst üste fışkıran rüzgarlar,

    bir intikam gibi saldırınca üstüne

    yüzüne şarkılar çarpar,

    yüzüne şiirler çarpar, ağlarsın..

    sen artık buralarda duramazsın.."

#05.03.2009 07:37 0 0 0
  • ALLAH rahmet eylesin mekanı cennet olsun
#05.03.2009 16:19 0 0 0
  • Öncelikle pembish olmak üzere usta hakkında yazı ekleyen tüm arkadaşlara sözcük sayısı kadar teşekkür ederim elleriniz dert görmesin Ustayı unutmayalım unutturmayalım yoksa o o zaman gerçekten ölür...
#05.03.2009 16:29 0 0 0
  • Yusuf Hayaloglu'nun bendeki yeri önemli ve özeldi ve hep öyle kalacak..
    Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun insallah.Ve ona ait bir eserle sözlerimi tamamlıyorum..

    Vakit tamam, seni terk ediyorum.

    Bütün alışkanlıklardan öteye...

    Yorumsuz bir hayatı seçiyorum.

    Doymadım inan, kanmadım sevgine.

    Korkulu geceleri sayar gibi,

    Birden bire bir yıldız kayar gibi,

    Ellerim kurtulacak ellerinden

    Bir kuru dal ağaçtan kopar gibi.

    Aşk sa bitti, gül se hiç dermedik

    Bul kendini kuytularda hadi dal

    Sen bir suydun, sen bir ilaçtın.

    Hoşçakal iki gözüm hoşçakal.



    Vakit tamam seni terk ediyorum

    Bu incecik bir veda havasıdır

    Parmak uçlarına değen sıcaklık

    İncinen bir hayatın yarasıdır

    Kalacak tüm izlerin hayatımda

    Gözümden bir damla yaş aktığında

    Bir yer bulabilsem seni hatırlatmayan

    Kan tarlası gelincik şafağında

    Ölümse korktum savaşsa hep kaçtım

    Vur kendini korkularda hadi al

    Seninle bir bütün olabilirdik

    Hoşçakal iki gözüm hoşçakal!

#05.03.2009 17:09 0 0 0
  • noimage





    Yokluğunun ardından 1 yıl geçti ve sen hala unutulmadın unutulmayacaksın sevgiyle anıyoruz seni...
#03.03.2010 00:49 0 0 0
  • ASİ BİR KÜHEYLAN...

    Göğün rengini alan gözler... Göklere kavuştu..
    Seni hiç unutmayacağız..
    Saygıyla anıyoruz seni koca yürekli adam..
#03.03.2010 01:03 0 0 0
  • Şair Yusuf Hayaloğlu, ölümünün birinci yılında unutulmadı.

    Ailesi tarafından onlarca defter arasından derlenen şiirleri 'Dur...ağlama gözlerim' kitabında bir araya getirildi


    Geçen yıl yaşamını yitiren şair Yusuf Hayaloğlu'nun 'Dur... ağlama gözlerim' adlı kitabı ailesinin katkılarıyla Ağaç Kitabevi tarafından yayınlandı.

    56 yıllık hayatına yüzlerce unutulmaz eser sığdıran Yusuf Hayaloğlu, okuyucusuyla ilk defa 2002 yılında yayınladığı, 48 baskı yapan ilk kitabı 'Gözleri İntihar Mavi' ile buluştu.

    Yazdığı şiirlerle ve yaptigiı 'Rıza', 'Suphi', 'Nalan', 'Bahtiyar' ve 'Tezgahtar Nebahat' gibi karakterlerle hayata tutunamamışları, çığlıkları bastırılmışları, adaletsizliğe uğrayanları, sokağın diliyle, halka en yakın şekilde anlattı.

    İlk kitabının ardından geçen 7 yıl boyunca hiç yılmadan üretmeye devam etti. İkinci kitabının ve üçüncü albümünün hazırlıkları devam ederken, ürettiklerini sevenleriyle paylaşamadan tam bir sene önce 3 Mart 2009'da aramızdan ayrıldı.

    Onlarca defter arasından ailesi tarafından derlenen şiirlerin yer aldığı yeni kitabı "Dur.. ağlama gözlerim" ise okurlarıyla buluştu.

    Ağaç Kitabevi'nden çıkan 148 sayfalık kitabın fiyatı ise 10 TL olarak belirlendi.
#03.03.2010 08:12 0 0 0
  • şimdi saat sensizliğin ertesi
    yıldız dolmuş gökyüzü ay-aydın
    avutulmuş çocuklar çoktan sustu
    bir ben kaldım tenhasında gecenin
    avutulmamış bir ben...

    Saygıyla anıyoruz seni...
#03.03.2010 16:45 0 0 0
  • çok severdim bu adamı be. çok güzel şiirleri vardı :)
#03.03.2010 17:55 0 0 0