Hz. MUHAMMED

Son güncelleme: 27.11.2008 07:23
  • Hz.Muhammed

    Hz. MUHAMMEDİN Hayatı
    Kitabı: Kuran-ı Kerim

    Peygamberimiz Fil vakasından 50 gün sonra, Mekkede doğdu. Peygamberimiz doğduğunda bazı hadiseler vukua geldi, bunlardan bazılarını söyle sıralayabiliriz: Peygamberimiz, anadan Sünnetli ve göbeği kesik olarak doğdu. Peygamberimiz doğarken, çocukların yere düştükleri gibi düşmeyip ellerini yere dayamış başını göğe kaldırmış olarak doğdu. Peygamberimizin doğduğu anda, bir yıldız doğmuştur.

    Peygamberimiz doğduğu gece Kisranin sarayından on dört şerefe yıkıldı. İranlıların, bin yıldan beri hiç sönmeden yanan Atesgedeleri sönüverdi. Save Gölünün suyu çekildi. Sema ve Vadisini su bastı. Iran şahı, Arapların, ülkesini istila edeceğini rüyasında gördü ve telaşa düştü.

    PEYGAMBERİMİZİN BABASI HZ.ABDULLAH

    Peygamberimizin babası Hz. Abdullah Kureyşin ileri gelen delikanlılarındandı. Güzel yüzlü, iki gözü arasında peygamberlik nurunu taşıyordu .Mekkenin bütün genç kızları onunla evlenmek için can atarlardı. Babasına o kadar itaatliydi ki babasının izinden hiç çıkmazdı.Hatta birinde babası Abdulmuttalip Allaha dua etmiş ve Allahım eğer bana on erkek evladı verirsen onlardan birini senin için kurban edeceğim demiş ,on evladı olunca da Allaha verdiği sözü tutmak için oğlu Abdullahı kurban etmek istemiştir.Oğlu Abdullah babasına itiraz etmemiş ve boyun eğmiştir Etraftan yapılan eleştirilerle oğlunu kurban etmekten vazgeçmiş onun yerine 100 Adet Deve kurban etmiştir. Hz. Abdullah Hz. Amine ile evlendikten Kısa bir müddet sonra gittiği ticaret kervanından dönerken yolda hastalandı. Medinede dayısı Beni Adiy bin. Neccarin yanında bir ay hasta aldıktan sonra vefat etti. Hz. Abdullah vefat ettiği zaman Peygamberimiz henüz Anne karnında altı aylıktı.

    Yeni doğan çocukları süt anneye vermek; Kureyş ve sair Arap eşrafının adeti idi. Bu da; kadınların kocaları ile daha iyi meşgul olmalarını ve çocuklarında, özellikle ,havasının güzelliği, rutubetinin azlığı ve suyunun tatlılığı ile tanınan yerlerde yasayan şerefli kabileler arasında, sağlam vücutlu,sıkı etli, cesaretli yetişmelerini ve düzgün, pürüzsüz konuşmayı öğrenmelerini sağlamak içindi. Mekke çevresinde ve Harem içinde oturan kabilelerden Süt annesi olanlar, her yıl iki defa, yaz ve güz olmak üzere Mekkeye gelirler, çocukları alıp götürürlerdi. Peygamber efendimizi Halime hatun götürdü.

    Peygamberimizin Süt kardeşleri;

    Abdullah b. Haris, Üneyse binti. Haris,Şeyma bint-i Haris.

    Peygamberimizi Yetim olduğu için Arap kadınları kabul etmemiş; sadece kabilesine götürecek çocuk bulamayan Halime, eli bos gitmemesi için peygamberimizi kabul etmişti. Peygamberimizi aldıktan sonra Halime ve Ailesinin yaşam tarzı bir anda değişti.

    Bunlardan bazılarını Halimenin dilinden dinleyecek olursak; Halime Hatun der ki; İçinde bulunduğumuz kuraklık ve kıtlık yılında hiç bir şeyimiz kalmamıştı. Ben, kır merkebimin üzerindeydim. Yanımızda, yaşlı bir devemiz vardı, bize bir damla süt vermiyordu.

    Üzerinde bulunduğum merkebin ağır yürümesi yol arkadaşlarımı çileden çıkartıyordu. Nihayet Mekkeye varıp emdirilecek oğlan çocukları aramaya başladık. İçimizden hiç bir kadın Muhammedi almak istemiyor, ondan uzak duruyorduk. Çünkü, bizler emdireceğimiz çocuğun babasından bahisse kavuşmayı ve ondan armağanlar almayı bekliyorduk.

    Bir ara Muhammed in dedesi Abdulmuttaliple karşılaştım, bana; İsmin nedir ?diye sordu.
    Halime dedim. Bana; Ey Halime Benim yanımda bir yetim çocuğum var onu emzirmek için Beni Sad kabilesi kadınlarına teklif ettim öksüz olduğu için kabul etmediler. Sen kabul eder misin? Ben ,bana biraz müsaade ette kocama bir danışayım dedim.
    Hemen kocamın yanına döndüm, ona haber verdim. Kocam izin verince Muhammedi aldım.

    Muhammed bize gelince, evimiz öyle bereketlendi ki kocam la hayretler içinde kaldik .Sütü çekilmiş olan devemizde sütler fazlaca akmaya, zayıf olan merkebimizi,yolda başka hiç bir binek hayvan geçememeğe,davarlarımıza inen süt hiç bir davara inmemeye başladı.

    Peygamberin Çocukluğu daha değişikti. Daha iki Aylık iken, her tarafa yuvarlanmaya çalışıyordu. Üç Aylık olunca Day durmaya çalışıyordu. Dört Aylık olunca, duvara tutunup yürüyordu. Beş Aylık olunca bir yere tutunmadan yürüyebiliyordu. Altı Ayı tamamlayınca, yürümeyi hızlandırmıştı. Yedi Aylık iken her tarafa gidebiliyor, koşabiliyordu. Sekiz Aylık iken, konuşuyor, konuşulanı anlayabiliyordu. On Aylık iken Ok atabiliyordu. İki Yılı doldurduğu zaman, oldukça, iri ve gösterişli bir çocuk olmuştu. Onu Annesine götürdük, Amma, biz, Onun yüzünden gördüğümüz hayır ve bereketten dolayı, Yanımızda bir müddet daha tutmaya çok istekli bulunuyorduk.

    HZ.AMINENİN MEDİNE ZİYARETİ VE VEFATI

    Hz. Amine Peygamberi de yanına alarak Medinedeki Neccar oğullarından olan Dayılarını ziyarete gitti. Orada peygamberle, bir ay kadar misafir oldular.

    Yahudi kavmi peygamberimizi orada görünce onu devamlı kontrol edip hal ve hareketlerine dikkat ediyorlardı. Hz. Amine Yahudilerin Peygamberimiz hakkında takındıkları tavırlardan korkmaya başladı Ve acilen Mekke ye dönmek için yola koyuldular.

    Hz. Amine, Mekkeye gelirken, yolda hastalanıp Evba köyünde durakladi. Başucunda duran Peygamberimizin yüzene baktı. Sonra da söyle hitap etti:

    Ey çekilen dehşetli ölüm okundan, Allah in lütfu ve yardımı ile yüz deve karşılığında kurtulan zatin oğlu Allah, Seni, mübarek ve devamlı kilsin Eğer rüyada gördüklerim doğru çıkarsa, Sen Celal ve bol ikram Sahibi tarafından, Adem oğullarına helal ve haramı bildirmek üzere gönderileceksin Allah, Seni milletlerle birlikte devam edip gelen putlardan, putperestlikten de, esirgeyecek, alıkoyacaktır.

    Her canlı varlık ölecektir. Bende öleceğim. Fakat temelli anılacağım çünkü temiz bir oğul doğurmuş, arkamda hayırlı bir anı bırakmış bulunuyorum demiştir.

    Ve Hz. Amine Ebva da vefat etti. Hazret-i Amine vefat ettiğinde 30 yaşlarında idi.

    Dünyada, böylece Babasız ve Annesiz kalan Peygamberimizi, yüce Allah,hamisiz bırakmadı: Önce dedesi Abdulmuttalibin yanında, sonra da amcası Ebu Talib-in yanında kaldı. Peygamberimiz, sekiz yaşına kadar, Dedesi Abdulmuttalibin yanında,sekiz yaşından sonra da Amcası Ebu Talib-in yanında kaldı.

    PEYGAMBERİMİZİN TİCARET HAYATINA ATILIŞI

    Kureyşliler, öteden beri ticaretle uğraşırlardı. Ticaretle uğraşmayanların ise, ellerinde hiç bir şeyleri bulunmazdı. Peygamberimizin de, hazreti Hatice hesabına ticarete başlamadan önce, ticaretle uğraştığı olmuştur. Nitekim, Said b.Ebu Saib, İslamiyetten önce Peygamberimizin ticaret ortağı idi. Peygamberimizin, ticaret yapmak için, sermayesi olmadığından, Hz. Hatice peygamberimizi ücretle tuttu ve Kureyşilerden tuttuğu, başka bir zatıda, Peygamberimizin yanına kattı. Hazreti Hatice yapacağı her sefer için, Peygamberimize, ücret olarak genç ve yiğit birer erkek deve veriyordu. Peygamberimiz, Hazreti Haticenin ticaret Malını Şama götürmek için, ilk defa dört tane erkek ve genç deveye anlaştılar. Peygamberimizle Kervan halkı Şama gitmek için yola koyuldular: Şam topraklarından Busraya vardıklarında peygamberimiz orada getirdiği bütün malları çok karlı bir şekilde satıp alacaklarını aldıktan sonra, Mekkeye yardımcısı olan Meysele ile birlikte geri döndü.

    PEYGAMBERİMİZİN EVLENMESİ

    Peygamberimiz hazreti Hatice adına ticaret yaparken, Peygamberimizdeki harikulade halleri görmüş ve yardımcısı Meysele ile Peygamberimize evlilik teklif etmişti. Peygamberimiz bu teklifi kabul ederek Kureyşlilerin en soylu kadınlarından olan hazreti Hatice ile evlendi. Hazreti Haticeden, iki erkek çocuğu,dört kız çocuğu doğmuştur.

    İsimleri şöyleydi: Kasim, Abdullah, Zeynep, bRukayye ,Ümmü Külsüm, Fatima ve Cariyesi Mısırlı Mariadan doğan Ibrahimdir.

    PEYGAMBERİMİZİN VEFATI

    Vefatından bir gün önceydi;

    Herkes nefesini tutmuş bekliyordu. Çünkü az evvel Hz. Muhammed, Bende bir hakkı olan varsa gelsin alsın dediğinde, orada bulunanlardan biri; evet, benim bir alacağım var. Bir gün kırbacınızın ucu o sıra açık olan sırtıma değmişti de, canım yanmıştı dedi. Hz. Muhammed hiç tereddüt etmeden üstündeki kıyafeti sıyırdı, arkasını döndü ve vur dedi. Herkes şaşkındı. O sahabe hemen koşturdu ve elini yüzünü Hz. Muhammedin mübarek sırtına sürdü, doyasıya öptü.

    Ardından da, teninizin değdiği yerleri cehennem ateşinin yakmayacağını bildiğimden, mübarek bedeninize dokunabilmek için mahsus böyle söyledim dedi. Hz. Muhammed bu davranışıyla, kul hakkının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. Ölüme sevinmek... VEFATINA yakın çok sevdiği kızı Hz. Fatmayı yanına çağırdı ve kulağına bir şeyler söyledi. Hz. Fatmanın önce üzüldüğü sonra sevindiği görüldü. Hikmeti sorulduğunda, babam bana yakında öleceğini söyleyince çok üzüldüm. Fakat benim yanıma ilk sen geleceksin dediğinde ise sevindim cevabı verdi. Nitekim 6 ay sonra o da vefat etti. Peygamber Efendimiz vefat etmeden az önce eşi Hz. Ayşenin dizine uzandı ve mübarek başını Hz. Ayşenin çenesiyle göğsü arasına yasladı. Misvak istedi. Takatsiz olmasına rağmen, zaten inci tanesi gibi olan dişlerini temizledi. Rabbinin huzuruna tertemiz gitmek istiyordu. Son sözleri olarak; namaza dikkat edilmesini, kadın haklarının korunmasını, idare altındakilere iyi muamele edilmesini, emanetlerin yerlerine ulaştırılmasını istedi.

    İnsanlık sırf bu öğütlere kulak verse, daha yaşanılabilir bir dünya oluşturmak işten bile değildir. Azrail izin istedi... Bir ara kapıya vuruldu. Gelen Hz. Cebraildi. Selam verdi. Peygamberlik görevinin sona erdiğini söyledi. Ardından, kapıda bekleyen bir misafir daha olduğunu ve eğer izin verirse ancak içeri girebileceğini söyledi. Hz.Muhammed o kim diye sordu. Hz. Cebrail, ölüm meleği Hz. Azrail dedi. Hz. Muhammed, gelebilir, ben hazırım cevabı verdi. Şahadet parmağını yukarı kaldırdı; Yüce Dosta gittiğini söyleyerek ruhunu teslim etti. Hz. Ayşe seslendi, cevap alamadı. Hz. Muhammedin mübarek gözünden bir damla yaşın yanağına süzüldüğünü gördü.
#18.11.2008 10:49 0 0 0
  • Allah razı olsun
#18.11.2008 11:03 0 0 0
  • allah razı olsun
#18.11.2008 11:12 0 0 0
  • Allah razı olsun eskitoprak
#19.11.2008 08:05 0 0 0
  • çok değerli bir paylaşım emeğine sağlık paşlattığın için
#27.11.2008 07:23 0 0 0