Sahne boş... Seyirci ekranı da tam olarak göremiyor... Genç Çarşı üniforması ve çantasıyla girer... Etrafa bakınır... Yerde bir klaket bulur... Bir süre inceler... Sonra da elleriyle kadr işareti yapar... Sonra da ekranı düzelterek arkada kaybolur...
Oyuncu'nun film setlerindeki görüntüleri... Çeşitli oyunlarda çekildiği anlaşılan fotoğrafları ve sairden oluşan görüntüler eşliğinde "İlk Lanet" klibi ve jenerik...
İLK LANET
KORO
Tanrı yeryüzünü yarattı öncelikle
Hazırladı altı günde sevgisiyle özeniyle
İnsan denen güveye
Hakimi olsun dünyanın diye
Kendi suretinden yarattı ilk insanı
Adem Adem
Bir kaburga kemiğinden yaşam buldu ilk kadın
Havva Havva
Ve insan da yaratır oldu insanı ne demektir aşk öğrenince
Habil Kabil Habil Kabil
Günün birinde suladı toprağı ilk kardeş kanı
Kabil öldürdü kardeşini
Kardeş kanı tanrı laneti
Lanet lanet lanet lanet
Kan dökenler lanetliodir o gün bugün
Öldürenler lanetlidir lanetlidir öldüren...
Klibin sonunda alkış sesleri...
BİR SES- Savaş Bakanlığı Seferberlik dairesi emriyle birliğine katılmak üzere Cumartesi günü 13.45'de kalkacak Kuzey treninde hazır bulunmak gerekmektedir... Gereğini rica ederim...
Perdenin bir tarafında Genç bir yandan giyinmekte bir yandan da şarkısını söylemektedir. Biraz gerisinde Genç Kız durmaktadır...
SAVAŞA ÇAĞRI
GENÇ
Mutlu bir haber, istediğim oldu
Mutlu ve güzel bir haberdir savaşa çağrı
Sevinçle gider cephelere gençler
Ve en önemli kural cephede savaşmak yiğitçe
Sürdürmek savaşı sonuna kadar
Küçücük tarlada ekinleri ekenler
Hırsla kıyarlar hırsla kıyarlar
Düşmana evlere canlara
Hırsla sürecek bu savaş
Ölenler gömülsün, kalanlar savaşsın
Hırsla sürecek, Hırsla sürecek bu savaş
Şarkının sonunda sahnenin diğer tarafı aydınlanır. Oyuncu elinde mektup bornozuyla oturmaktadır... Biraz gerisinde Aktris durmaktadır...
GÖSTERİ İŞİ
OYUNCU
Renkli bir dünya aldatmacası sahne
Renkli ve yalan bir dünyadır gösteri işi
Kendince kuralları olan tatlı rûya
Ve en önemli kuralıdır işin perde açmak
Ve sürdürmek gösteriyi sonuna kadar
Küçücük sahnede dünya kuranlar
Nasıl kıyarlar sokaklara evlere canlara
Nasıl susulur tüm dünya sahneyken
Savaşlar sanhede kalsın şiirlerle
Ölenler dirilsin perde indiğinde
Nasıl sürecek gösteri cephelerde
AKTÖR- Korkuyorum, biliyor musun...
AKTRİS- Ben de...
ÖLDÜRME KORKUSU
OYUNCU
Nice savaşlar gördüm sahnede
Nice yengi nice yenilgi nice barış
Sonuçta bir avuç alkış
Ya şimdi öyle mi
Oyun gerçek oldu
Yüreğim ilk kez korku dolu
Korkuyorum savaştan
Korkutuyor öldürmek
İstemem bir mermiyle yitsin yüreğim
AKTRİS
Korkmak boşuna sevgilim
Korkmak ölüm demek sevgilim
Yitirme umudunu
sonuçta bir küçük oyun
düşün gerçek olmuş oyun
düşün ilk kez sahneye çıkmışsın
ölürüm bir mermiyle yiterse yüreğin
istemem yüreğinle yitsin yüreğim...
Tren Efektleri...
Oyuncu çıkar... Ardından Aktris çıkarken Metres girer... Bir an bakışırlar... Kadınsı bir tepkiyle Aktris Metres'i iter ve çıkar... Metres sahnede yalnızdır. Metres Film Perdesi'ni sahneye hakim kılacak şekilde çevirerek yavaş adımlarla çıkar...
GP Genç ve Oyuncu trende gitmiktedir...
YP Oyuncu'yu görürüz... Eliyle Kadr yapar ve Komutanlar şarkısı başlar... Bütün Komutanlar başka başka görüntülerle Oyuncunun kendidir...
KOMUTANLAR KORUSU
Maviden kızıla dönecek gökyüzü gün batımıyla
Ve bizim bizim olacak zafer
Bizim bizim zafer
Bizim bizim zafer
KOMUTAN- Şu anda benim olduğum yerde olmalıydınız. O zaman görebilirdiniz sahip olduğunuz gücü gözlerinizle... Nice destanlar yazılacak yine yiğitlerin kanıyla... Nice ezgiler mırıldanacak savaş düşüyle çarpan yürekleriniz... Kitaplara sığmaz yiğitliklerinizle alacaksınız hakkınız olan yeri tarihte... Ozanlarımız methiyeler düzecek adınıza düşman kanıyla sulandıkça toprak ve kazandıkça zaferleri ordumuz... Barış için öldü diyecek barışı görenler sizin için... Mutlu bir ölüm bekliyor sizi yiğitlerim... Mutlu bir ölüm... Maviden kızıla dönecek gökyüzü günbatımıyla... Ve günbatımıyla bizim olacak zafer... Zafer... Zafer... Zafer...
KOMUTANLAR KORUSU
Maviden kızıla dönecek gökyüzü gün batımıyla
Ve bizim bizim olacak zafer
Bizim bizim zafer
Bizim bizim zafer
Şarkının onuna doğru üç kadın sahne üzerinde belirir... Ekranda muhtelen bir gün doğumu...
AKTRİS
Nerdeyse doğacak güneş
Gökyüzü kızıldan maviye dönüyor...
Gökyüzü maviye dönerken
Savaş barışa bıraksa yerini
KIZ- Dön sevgilim, dön de nasıl dönersen dön... Kapa gözlerimi... Sor ben kimim diye... Sensin, biliyorum... Dön artık... Gökyüzü kızıldan maviye dönerken... Bir düş gibi... Dön artık...
AKTRİS
Nerdeyse doğacak güneş...
Kızlar çıkarken Oyuncu ve Genç cephe kostümleriyle girerler... Uykucu bir köşede kıvrılmış uyumakta...
UYKUCU- (Öksürür. Genç ve Oyuncu korkuyla yere yatarlar.)
OYUNCU- (Sürünerek uykucu'nun yanına gider...)
GENÇ- Ha?
OYUNCU- Yok bir şey yok... Bizden, uyuyor...
GENÇ- (Uykucunun yanına gider, dürter...) Şişt...
UYKUCU- Iııhh..
OYUNCU- Bırak... Bırak canım, uyusun...
GENÇ- Nöbet saatinde uyunur mu hiç?
OYUNCU- Uyunması gereken bir saatte nöbet oluyor ya... Hem ne önemi var ki, nasılsa biz buradayız... (Genç çevreyi kolaçan ederken Oyuncu cebinden bir sigara çıkarır.) İster misin?
GENÇ- İstemem...
OYUNCU- Sen bilirsin... (Çantasından battaniye çıkarır. Genç battaniyeyi siper eder, sigarayı yakarlar...)
UYKUCU- (Horlar)
OYUNCU- Amma horladın ha... (Gider, uykucunun üstünü örter.)
UYKUCU- Sağol...
OYUNCU- Bir şey değil.
GENÇ- Oh, Oh, ne yalan söyleyeyim, şimdi onun yerinde olmayı isterdim. Uykusuzluğa bir türlü alışamadım gitti...
OYUNCU- Sen de uyu, ne duruyorsun...
GENÇ- Delirdin mi sen, nöbet saatinde uyunur mu hiç...
UYKUCU- Ohş, canım...
OYUNCU- Fantezi bile kuruyor baksana... İronik bir şey...
GENÇ- Ha?
OYUNCU- İronik... eee... Alaycı... Hadi, hadi, sen de kestir biraz... Biri gelirse ben ikinizi de uyandırırım... Nasılsa ben uyumayacağım.. Uykusuzluğa alışkınımdır... Bizimki meslek hastalığı. Çocuk oyunu, matine, suare, çocuk oyunu matine suare, çekimler, dublaj, prova, çekimler, dublaj prova...
GENÇ- Önemli olan birinin beni uyurken görmesi değil, insanın kendi kendini kontrol etmesi...
OYUNCU- Hiç değilse biraz uzan da şu gökyüzündeki yıldızları seyret...
GENÇ- Şimdi yıldızları seyretmenin zamanı mı...
OYUNCU- Saat kaç?
GENÇ- İki buçuk...
OYUNCU- Tam zamanı... (Güler.)
GENÇ- Peki, şu yıldızın adını biliyor musun?
OYUNCU- Hangisi?
GENÇ- Şu, en parlak olan...
OYUNCU- Hayır...
GENÇ- (Ağzıyla ateş etme sesi çıkarır.) Mars! Mars!
OYUNCU- Mars?
GENÇ- Yaa, öyle sadece seyretmekle olmaz... Gökbilim...
OYUNCU- Ha?
GENÇ- Astroloji.
OYUNCU- Mitoloji... Savaş Tanrısı... Mars... Savaş Tanrısı... (Cebinden bir defter çıkarır, yazmaya koyulur.) "Mars'a Dair Opera" (Islıkla bir ezgi çalar. Sonra eliyle kadraj yapar...) Jenerik müziği...
MARS'A DAİR OPERA
Ekranda mitolojik kızlar belirir... Hepsi de Metres'tir... En son olarak Metres de girer...
MİTOLOJİK KIZLAR
Hera görkemli son eşi oldu Zeus'un
sevişti tanrıların ve insanların kralıyla
savaş Tanrısı Mars'ı doğurdu Hera
OYUNCU- Derken tarihçi ozan Hesiodos elinde liriyle belirir... Datdaradat daradarat dat dat! (Uykucu sanki büyülenmişcesine kalkar, artık Hesiodos'tur.)
HESİODOS- Yiğit Diomedes atıldı tunç kargısıyla... Athena tuttu, yöneltti kargıyı Mars'ın tam göbeğinin altına... Vurdu onu... Yaraladı karnından...
OYUNCU- Datdaradat daradarat dat dat...
HESİODOS- Kavgaya tutuşmuş dokuz onbin kişi nasıl bağırırsa savaşta, Mars da aynen öyle bağırdı...
OYUNCU- Ve Mars dokuz onbin kişilik sesiyle bağırarak girer... (Genç sanki büyülenmişcesine kalkar, artık Mars'tır.)
MARS Baba! Baba! Yüce Zeus... Baba! Yüce Zeus! Baba! Diomedes'le Athena vurdular beni karnımdan... Az daha ölüyordum baba! Göster onlara günlerini! Göster gücünü! Göster onlara yüceliğini Yüce Zeus! Baba!
ZEUS
böyle bağrışıp durma dizimin dibinde
olimpos'da oturan Tanrılar arasında
en iğrendiğim Tanrı sensin!
hırgür kavga dalaş işin gücün
ele avuca sığmaz oldu huysuzluğun
olimpos'da oturan Tanrılar arasında
en iğrendiğim Tanrı sensin
Zeus! Sevgilim yüce Tanrı Zeus!
ZEUS
Ne var!
HERA
Kaç bin kere söyledim sana
Sıkma şu çocuğu bu kadar
Gençtir elbet kaynar kanı
Yardım et ona sen de biraz
Afediver bir hata yapınca
Unutma ki o da Tanrı ne de olsa
MİTOLOJİK KIZLAR
ne de olsa
MİTOLOJİK FİGÜRANLAR
ne de olsa
ZEUS
Lanet olsun senle yattığım Gargaros Dağı'na
Yazıklar olsun sana aşık zavallı bana
Lanet olsun senden doğana
Sana gelince sersem Savaş Tanrısı
Senin Olimpos'a saygın yok bir kere
Biliyorum anandan gelme huysuzluğun sana
Ama unutmayın ki
Olimpos'da patron benim hâlâ
Dinletirim sözümü
Ona da sana da
Olsa da zorla
Şarkının sonunda Herkes şarkı öncesi durumuna gelir...
OYUNCU- (Az önceki sahnenin etkisi altında bağırıp durmaktadır...) Aaaaa....
GENÇ- Hey, Dur! Dur! İyi misin!
OYUNCU- Hiç bu kadar iyi olmamıştım!
GENÇ- Ne yapıyorsun öyle elini kolunu tuhaf tuhaf sallaya sallaya...
OYUNCU- Müzikalimi düşünüyordum...
GENÇ- Müzikal mi?
OYUNCU- Çekmeyi planladığım müzikal filmin şarkılarından birinin üzerinde çalışıyordum. Tabii sen omzuma dokunana kadar...
GENÇ- Pardon... Kimseyi öyle elini kolunu sallayarak müzikal yazarken görmemiştim...
OYUNCU- Daha önce birini müzikal yazarken gördün mü?
GENÇ- Yoo...
OYUNCU- Eee?
GENÇ- Hadi hadi, bak saat iki otuziki, yıldızlara bakma zamanı geçti...
OYUNCU- Tamam, tamam... (melodiyle) Oooyeee...
GENÇ- (Deli midir nedir jesti)
OYUNCU- Savaşmaya geldin ha...
GENÇ- Evet... Gönüllü yazılalı bir yıl olmuştu, çağırmayacaklar diye ödüm kopuyordu...
OYUNCU- Gönüllü mü?
GENÇ- Elbette... Arkadaşlarım cephede yiğitçe savaşırken ben tarlada çapa mı çapalayacaktım... Düşünsene, ülkenin sana ihtiyacı var ve sen tarlada pineklemekten başka bir işe yaramıyorsun... Neyse, Tanrıya şükür korktuğum başıma gelmedi...
OYUNCU- (Genç konuşurken önce bir kadr alır, ardından da ağız armonikasını çıkarıp müziği başlatır. Ekranda oyundaki herkesin sahte gülücükler, hatta maskelerle göründüğü bir kokteyl parti vardır. Şarkı sırasında insanlar normal olarak da sahneyi doldurur.)
SÜSLÜ BİR ÖLÜM
OYUNCU
Süslü bir ölümdür savaş
Ölünür ölüm korkusuyla
Ölünür inançlar uğruna
Bilinmez hiç inanılan
Çelikleşmiştir yürekler
Çiçek tutan elde silah
Sevişen bedenler yiter
Çeleğin şavkında süngü
Bir küçük mermi ile
Geliverir birden ölüm
Savaşmak öldürmek demek
Ya ölüp gitmek gerekir
Ya da öldürüp lanetlenmek
Şarkının sonunda filmin desteğiyle yetenek gösterisi.
OYUNCU- Nasıl oldu?
GENÇ- Çok Güzel oldu...
OYUNCU- Bekle güzel oldu...
GENÇ- Neden? Halk bayılır buna!
OYUNCU- Bunu sen gel de oyuncu takımıyla eleştirmenlere anlat...
GENÇ- Niye?
OYUNCU- Onlar bir bok beğenmez de ondan...
GENÇ- Boş ver, kimse çocuğunu büyüyünce eleştirmen olsun diye sevmez ki...
OYUNCU- Nasıl yani?
GENÇ- Ne bileyim ben, düşünsene... Aman da çocuğum büyüsün de eleştirmen olsun, kendi beceremediği her şeye bok atsın... Yerim ben onun kalem tutan ellerini...
OYUNCU- Şükürler olsun ki memlekette eleştirmen yok... ama politikacı çok... Aman, onlar da beğenmezse küser giderler... Politikacı mı dedim ben...
GENÇ- Evet... Dedin, ne olacak?
OYUNCU- Politikacılarla ilgili müthiş bir fikrim var da ondan...
GENÇ- Başımızı belaya sokma da...
OYUNCU- Merak etme... Başımız onların yüzünden yeterince belada zaten...
GENÇ- Filmde bir de politikacı olacak öyle mi?
OYUNCU- Ama bu senin bildiğin politikacılardan değil... Bu Politik - Acı...
GENÇ- (Islık çalar...) İronik bir şey...
OYUNCU- Politikacıyı bekleyen bir kalabalık ve büyük bir uğultu...
GENÇ- (Kalabalık taklidi yapar.)
OYUNCU- Bir de yalaka yazalım... (Parmağını şıklatır, ve Uykucu yalaka olur.)
UYKUCU- (zıplaya zıplaya) Ya ya ya şa şa şa... (ikisi arasında kalabalık politikacı oyunu)
GENÇ- Makinalar yağa, uygarlıklar insan ölüsüne ihtiyaç duyar... İşini insan ölüsüyle görmemiş hiçbir uygarlık yoktur insanlık tarihinde...
UYKUCU- (yalaka) Yaşa varol!
GENÇ- Ekonomiler bozulmaya başlayınca yavaş yavaş, elbette kaçınılmaz olur savaş... Seni kaynaklar, yeni topraklar gerek bize... Kazanacağız hepsini düşmanı getirince dize...
UYKUCU- (yalaka) Yaşa varol!
GENÇ- Gazetelere manşet gerek sekiz sütunluk!
UYKUCU- Oniki sütünluk! Oniki sütünluk!
GENÇ- Oniki sütunluk! Enflasyon, pahalılık, yoksuluk yerine, yurt, ulus, yiğitlik türküleri dolansın dilinizde, serenadlar döktüreceğinize sevgilinize...
UYKUCU- (yalaka) Yaşa varol! (Kendi kendini susturur.)
GENÇ- Makinalar yağa, uygarlıklar insan ölüsüne ihtiyaç duyar... İşini insan ölüsüyle görmemiş hiçbir uygarlık yoktur insanlık tarihinde...
OYUNCU- Bir dakika, bir dakika! Yanlış yapım ben... Biri buna saçmaladığın söylemeli...
UYKUCU- Saçmalıyorsun!
OYUNCU- bunlar böyle diye diye ırkları yokettiler be... Başka... Başka bir türlü ele almalı... Bir kere kalabalık, yalaka malaka istemiyorum... Kalabalık ve yalaka yok...
UYKUCU- (Uyumaya döner.)
GENÇ- kalabalık ve yalaka olmazsa adam kime anlatacak?
OYUNCU- Oda doğru yahu... Peki, kalabalık ve yalaka var... Ama işler öyle eskisi gibi değil... Politikacı girer...
GENÇ- (Sırıtarak girer.)
UYKUCU- (Sosyetik biçimde alkışlar.)
OYUNCU- Bunlar koltuksuz yapamaz... Yalaka koltuk olsun...
UYKUCU- (Koltuk olur, Polukutacı üstüne oturur...)
OYUNCU- Bir de kikirik bir sekreter yazalım...
UYKUCU- (Kikirik sekreter gülümsemesi...)
OYUNCU- Politikacı öksürerek konuşmaya başlar...
GENÇ- Makinalar yağa... (Uykucunun kıçını avuçlar.)
UYKUCU- (Kızar.) Ööööö...
GENÇ- Uygarlıklar insan ölüsüne ihtiyaç duyar... (Ateş eder gibi yapar, Uykucu ölür ve Politikacı kıçüstü oturur. Sonra tekrar düzelir.) İşini insan ölüsüyle görmemiş hiçbir uygarlık yoktur insanlık tarihinde... Ekonomiler bozulmaya başlayınca yavaş yavaş elbette kaçınılmaz olur savaş... (Uykucu kıpraşır.) Yavaş, yavaş! Yeni kaynaklar, yeni topraklar gerek bize, kazanacağız hepsini, düşmanı getirince dize... (Uykucu'nun Yumruk şeklindeki elleri sallanmaya başlar.)
OYUNCU- (Uykucu'nun el sallaması yavaşlar ve Oyuncu aynı tempoda alkış tutar... Ekranda kızılderili filmi başlar... Film sırasında herkes normal halini alacak...)
BİR IRKIN YİTİŞİ
ÇOCUK
Yaşarken mutlu bir barışı yurdumuzda
Bir sabah uyandık yabancı bir sesle
Korku doluydu gözlerimiz
Yüzü kara kıllı beyaz derili adam
Ateşliyordu ucu dumanlı çubuğu
Öğrendik ki sonunda
İlkel topraklarımıza gelen
Uygarlığın ateşiymiş
İnsan kanıyla tutuşan
Tanıdık ölümcül silahlarını uygarlığın
Uygarlık mermi atmak demekmiş
Yay tutan ellere
Uygarlık topları ateşlemek demekmiş
Mızraklara karşı
Uygarlık kanla boyamak demekmiş
Nehirleri çadırları
Yok olur bir ırkın insanları
Yok olur mutlu barış yurdumuzda
Ve imzalar atılır bildirilere mürekkeple
Kan yerine
Ve ahkâmlar kesilir büyük binalarda
İnsanlık üstüne
Ve tarih
Yanılmaz yargıcı insanlığın
Yazarsa yitişini ırkımın mürekkeple
Kan yerine
Yitip gider karanlığında
Barış düşleri
Yok olur mutlu barış yurdumuzda
Savaşta ölen inanların görüntülerinin önünen Genç ve Oyuncu sahnenin öteki tarafına geçerler.
OYUNCU- Daldın yine...
GENÇ- Ha?
OYUNCU- Daldın diyorum... Neyin var?
GENÇ- Salı günü bir tankı tahrip ettim... Sonra tüten yıkıntının yanından geçtim... Tankın kapağınan başaşağı bir gövde sarkıyordu... Ayakları kapağa sıkışmış dizlerine kadar yanmıştı... Mühtiş acı çekiyordu ama onu kurtarmaya olanak yoktu... Onu öldürdüm... Bir hayvan gibi... Bak... Miğferinin içinden çıktı... Karısının resmi olmalı... Arkasında bir yazı var...
OYUNCU- Eğer tanrı varsa seni bana sağlıklı ve hemen geri gönderir... Senin gibi insanları seven ve sayan biri.......
GENÇ- Senin gibi insanları seven ve sayan biri... kimseye haksızlık etmeyen... karısını ve çocuklarını even, sayan biri... daima tanrının koruyuculuğu altında olacaktır... Annemin duaları gibi... Sevgilimin duaları gibi... Hani biz kahraman olacaktık... Kahraman... Katili olduğu tankçı için ağlayan bir kahraman...
OYUNCU- Sen katil değilsin...
GENÇ- Bir sigara versene...
OYUNCU- Al...
GENÇ- Çakmağı yakar... (İki el silah sesi...)
Genç Kız ve Metres belirir... Bir yerlerde de Aktris...
YETER
AKTRİS
Yıkılır gider bir genç kızın düşleri
İsteği bir yuva biraz sevgi
Sevgilim dön artık geri
Kime atılır kurşunlar
Kimle savaşır sevenler bilinmez
Yeter yeter artık yeter
Savaşa giden ölür belki
Ya kalanlar
Ya kalanlar
Ya kalanlar
PERDE
Savaştaki kadınların ekrandaki görüntülerine üç kadın kahraman eklenir...
YA KALANLAR
KADINLAR
Savaş için yaşanır
Barış için ölünür
Yitip gider yiğitler
Lanetli kurşunlarla
Her gün binlerce ölü
Binlerce dul kadın daha
Yitmesin
Yitmesin
Yiğitler
Yitenler yeter
Yeter
OYUNCU- Buna benzer bir öyküyü yaşlı bir aktör anlatmıştı. Küçük bir sahil kasabasının kadınları belli zamanlarda ellerinde fenerleriyle denize bakan bir tepede denizde ölenler için ağıtlar yakar, denizle savaşanların geri dönmeleri için dualar ederlermiş. Bizim aylardır sürdürdüğümüz bu anlamsız savaşın yanında denizle savaşmak ne yaman bir duygudur kim bilir... Balık tutmak, kıtalar aşmak, çelimsiz bir tekneyle meydan okumak doğaya...
GENÇ- Çok tuhaf, sen denizden sözedince sevgilim geldi aklıma. Şuramda bir şeylerin kıpırdadığını hissettim. Sana da olur mu...
OYUNCU- Olmaz mı...
GENÇ- Sevgilin aklına geldiğinde tam şuranda bir şeylerin kıpırdadığını hissedersin hani... Sevgilimi çok özledim... Uğruna ölmeyi göze aldığım toprakları falan değil, sadece onu. Sözümona biriktirdiğimiz bütün parayla deniz kenarında bir yere balayına gidecektik... Biliyor musun ben denizi hiç görmedim.
OYUNCU- Bir oyun çıkışı kulis kapısında bir kız duruyordu. Elinde de bir buket çiçek, utana sıkıla yanıma geldi, çiçeği elime tutuşturdu, beni bir öptü... Sonra da uzaklaşıp gitti...
Çiçeğin içinden bir kart çıktı... Oyunda benden ne kadar etkilendiğini yazmış... Bir de telefon numarasını.
GENÇ Ah, ah, ah...
OUNCU Aradan ne kadar geçti bilmiyorum, belki bir hafta, belki iki hafta... Nedendir bilmem, kızın beni öpmesi geldi aklıma. İşte o zaman senin dediğin şey oldu. Şuramda bir şeylerin kıpırdadığını hissettim. Ne zamandır hissetmediğim bir şeydi bu. Gülüp geçmem gerekirdi belki ama, beceremedim. Telefon ettim, evine gittim gece yarısı. Yattık. Müthiş olacağını düşünmüştüm... Değildi... İçimde bir şeyler kıpırdamıştı ya, müthiş olan oydu... Sonra onu tiyatroya aldım, ufak tefek de roller verdim... Aynı şeyi buraya gelmeden onu son kez gördüğümde de hissettim... Vedalaşırken... Şimdi yanımda olmasını ne çok isterdim bilemezsin...
GENÇ- Baksana...
OYUNCU- Hı?
GENÇ- Sana hala teşekkür etmedim...
OYUNCU- Teşekkür mü, neden?
GENÇ- O gece hayatımı kurtardığın için...
OYUNCU- Boş ver...
GENÇ- Ama beni itip yere düşürmeseydin, elimde çakmakla öteki tarafı boylayacaktım...
OYUNCU- Boş ver dedim ya...
GENÇ- (Dans hatırlatması) Eee? Bu ağıt yakan yakan kadınlardan sonra ne oluyor?
OYUNCU- Savaş tanrısı Mars hinoğluhin bir ifadeyle girer... Datdoradat daradaratdatdat! Üstelik bir hayli de şaşkındır...
GENÇ- İronik bir durum... (Genç Mars olur.) Binlerce yıldır Olimpos'dan şu insanlara bakıyorum da... Şu kadarını söyleyeyim, acıyorum... kendi halime... Ben tanrısıyken bu işin, bilirken her inceliğini çırak bile olamam insanların yanında... O ne müthiş silahlar öyle, o ne büyük yatırımlar benim dalımda... Benim zamanımda bir savaş otuz kırk yıl sürer, bir avuç insan ölürdü koskoca kıtalar fethedilirken... Şimdi bir avuç toprak için kıtalar dolusu insan ölüyor... Hem benim zamanımda bu işin bir tadı tuzu vardı... Bilirdiniz savaştığınızı... Bilirdiniz geberttiğinizi, bilirdiniz kimdir yaralayan sizi... Artık yeter! Savaşmak gerek artık savaş için savaşla! Savaşmak gerek artık savaş için savaşla!
Şarkı Mars'ın solosu olarak başlar ancak diğer oyuncuların ve ekrandaki görüntülerin katılımıyla sürer.
KENTLERDE ÖLÜM
KORO
Kahramanca ölüyorlar
Cephelerde tüm yiğitler
Ya kalanlar bu kentlerde
Ya ölenler sefaletten
Kazanç sıfır vergi sonsuz
Ekmek karne şeker yoktur
Yaşam durdu tüm kentlerde
Elektrik havagazı
Otobüsler unutuldu
Yaşam durdu tüm kentlerde
Hani barış nerede zafer
Yeter artık artık yeter
Yaşam durdu tüm kentlerde
Ocak tütmez hiçbir evde
Kömür karne odun yoktur
Yaşam durdu tüm kentlerde
Hastaneler hasta dolu
Tüm salgınlar öldürüyor
Yolun sonu artık ölüm
Hani barış nerede zafer
Yeter artık artık yeter
Ölüyoruz biz kentlerde
Ölüyoruz biz kentlerde
Yeter
Yeter
Yeter
Ekranda bir film...
1. ASKER- Dur!.. Silahını yere at! Ellerini başının üstüne koy. Yavaş... Yat! Yere yat! Genenin bu saati bizim tarafınızda ne işin var ha! Konuşsana!
OYUNCU- Arkadaşın dişi ağrıyordu, ona yardım almak için sıhhiye çadırını ararken yolumu kaybettim. Sizin tarafa geçtiğimin farkında değilim.
1. ASKER- Arkadaşının dişi mi ağrıyor? Tam adamına çattın ha! (ıslık)
OYUNCU- Ne yapacaksınız bana!
1. ASKER- Yat! Bir şey yapacak değilim, kaygılanma! Bu ıslık bir arkadaşımla aramızda dostça bir parola... Arkadaşım.. anlarsın ya.. iki nefes seninkinin bütün ağrınalrını dindirir.
OYUNCU- Sağol.
1. ASKER- Yat! (Elini bağlar.) Kusura bakma, bu da küçük bir önlem... Şimdi yavaşça dizlerinin üstüne kalk bakalım.
2. ASKER- Kim bu?
1. ASKER- Karşı taraftan!
2. ASKER- Karşı taratan ha!
1. ASKER- Evet.
2. ASKER- İşte bu harika... (Gözünü bağlar.)
1. ASKER- Neden?
2. ASKER- Düşünsene, bunu komutana canlı olarak götürürsek müthiş bir ödül alırız ha... Kalk bakalım... (Üstünü arar.. Bir mızıka bulur...) Mızıka ha, çok güzel...
OYUNCU- Bırak o mızıkayı...
2. ASKER- Mızıka ha! (Dövmeye başlar.)
1. ASKER- Bırak onu...
2. ASKER- Ne demek bırak onu...
1. ASKER- Onu geri göndereceğiz, tamam mı, kendi cephesine...
2. ASKER- Geri göndermek mi!
1. ASKER- Evet, hem sen ver bakalım şöyle esaslı bir sigaralık...
2. ASKER- Sigaralık mı, ne diyorsun sen.
1. ASKER- Arkadaşının dişi ağrıyormuş, bilirim diş ağrısını...
2. ASKER- Sen şimdi bunu serbest mi bırakacaksın...
1. ASKER- Evet...
2. ASKER- Delirmişsin sen! Bak, bunu duyacak olurlarsa kimse kurtaramaz bizi anladın mı! Hem niçin öldürmeye geldiğimiz birini avcumuzun içindeyken serbest bırakacakmışız ki...
1. ASKER- Bak, ben buraya kimseyi öldürmeye gelmedim tamam mı... Hem bu anlamsızlığın zavallı figüranları olan biz birilerini öldürerek ne elde edebiliriz ki ha!.. Bakın ne diyorum, şu anlamsız savaş bittiğinde görüşsek ha... Kafaları çekeriz bir meyhanede... Sonra da zil zurna dökülürüz sokaklara. Barış türküleri, aşk şarkıları söyleriz sesimiz kısılıncaya kadar... Sonra da gidip işeriz adımıza dikilecek adsız yiğitler anıtının altına...
(İki el ateş sesi. Askerler ölür, Genç'le Uykucu girer... Genç Oyuncu'yu çözerken Uykucu askerleri soymaya başlar...)
OYUNCU- Niçin yaptınız bunu? Niçin yaptınız bunu!
UYKUCU- Karşı taraftandı onlar... Hem seni esir almışlardı...
OYUNCU- Dişinin ağrıdığını söyledim onlara... Bana bunu verdiler, senin için... Bak uyuşturucu... (Uykucu sigarayı alır.)
UYKUCU- Bana bak, savaşta düşmandan dost olmaz insana... Düşmana güvenmek ne kadar aptalca bir şey...
OYUNCU- Acı içinde tanrıya yalvarırken böyle demiyordun ama. Onlar senin için bunu yapsınlar, sen de karşılığında...
UYKUCU- Bana bak! Artık yeter, burada film çekmiyoruz anladın mı artist bey! Hem bu heriflerin benim için yaptığını bilsem bile onları yine de gebertirdim anlıyor musun, gebertirdim...
OYUNCU- Gebertirdin ha!
UYKUCU- Gebertirdim!
OYUNCU- Gebertirdin ha! Gebertirdin ha! Gebertirdin ha! (Ateş eder film biter, Oyuncu köşede sayıklamaktadır.) Gebertirdin ha! Gebertirdin ha! (Uykucu yaklaşır. Uyandırır.)
UYKUCU- Hey, uyan...
OYUNCU- Ha... Sen!
UYKUCU- Başka birini mi bekliyordun?
OYUNCU- Dişinin ağrısı nasıl?
UYKUCU- İnanmayacaksın ama arkadaşın biri bir sigaralık sardı, hiç bir şeyim kalmadı... (Karanlık... Silah sesleri.)
RADYO- Konuyla ilgili bir açıklama yapan savaş bakanı ateşkes görüşmelerine başlanmasının düşünüldüğünü söyledi...
SES
Düşünce hızıyla gelir ölüm
Düşünce hızıyla lanetli kurşunlar
Ne kaldı düşünecek
Düşünmeyin atın imzaları barışa
Yitmesin yiğitler
Yitenler yeter...
RADYO- Sırada bir son dakika gelişmesi var. Savaş bakanlığından yapılan açıklamaya göre ateşkes anlaşması imzalandı...
Savaş dönüşü Aktris, Metres ve Kız sahne üzerine yerleşmişlerdir, Şarkının bir yerinde tabut ve kürsüyle birlikte Uykucu ve Genç de katılır aralarına...
BARIŞA ŞANS VERİN
KORO
Buruk bir sevinçtir artık barış
Düşünce hızıyla gelen ölümün ardından
Yitip gitti bir can daha
Yitip gitti savaş sonrası düşleriyle
Barışa şans verin
Barış içinde yaşarken
Küçücük tek bir şans verilseydi barışa
Ağlamazdı analar
Yitip giden binlerce yiğidin ardından
Barışa şans verin
Barış içinde yaşarken
Şarkının sonunda Genç kürsüye çıkar ve konuşma yapar...
GENÇ- Savaş bitiverdi... Birkaç kişinin uzlaşmasıyla... Peki niçin öldü o kadar insan... Niçin öldürdüm ben tankın kapağında inleyen zavallı askeri... Savaş sonrası düşleri ha... Sen ve ben biz olacağız... Çocuklarımız olacak ve ben onları silah fabrikasından kazandığım para ile büyüteceğim. Sonra da kendi ellerimle yaptığım silahlarla ölüme göndereceğim onları... Gönderirken de yiğitçe dövüşmesini isteyeceğim ondan... Yok artık, savaş sonrası düşleri falan yok benim için... Bütün geçmişim, her şeyim, ben falan kalmadı... Ölmekle öldürmenin dışında hiçbir şeyin önemi yoktu orada... Benim olduğum yerde olmalıydınız... O zaman görebilirdiniz sahip olduğunuz gücü gözlerinizle... Ya da onun yerinde olmalıdınız... Küçücük bir şans verebilseydik barışa... Bir minicik sevda bırakabilseydik yüreklerde savaşı yitirsek bile bizim olurdu barış... Çok cana maloldu... Ama barışı mağlup etmeyi başardık... Çok ironik bir şey... (Kararır.)
KORO
Renkli bir dünya aldatmacası sahne
Renkli ve yalan bir dünyadır gösteri işi
Kendince kuralları olan tatlı rûya
Ve en önemli kuralıdır işin perde açmak
Ve sürdürmek gösteriyi sonuna kadar
Küçücük bir sahnede dünya kurulur
Nasıl susarlar söyleyecek sözleri olanlar
Nasıl susulur tüm dünya sahneyken
Yıkılmış sahnede oynanır oyun
Yeter ki açılsın perde seyirciye
Sözler söylenir gösteri sürer yine...
Barışa Şans Verin tiyatro oyunu - Can Doğan eserleri ve oyunları - Barışa Şans Verin tiyatro konusu - ilk Türk Pop Rock Müzikali
Yazar - Yönetmen:Can Doğan
Müzikler: Ali Otyam
Müzik Düzenlemesi: Deniz Noyan
Dans Koreografileri: Nur Akdağ
Oyuncular: Ali Şahin, Cengiz Okuyucu, Ece Esmer, Elvan Dişli, Feyza Yağmur Tekeli, Gülden Erdoğan, Gülrû Sinem Akkaya, Hande Öykü Ekmen, Hasan Dağtekin, Hüseyin Emre Şen, Işıl Özseymen, Mehmet Şevki Bulut, Mesut Yılmaz, Muhsine Demirsöz, Nur Akdağ, Orkun Sevinç, Selin Yiğit, Türkyılmaz Sarıkaya, Uğurcan Keleş, Yağmur Tutku Sicimali rol alıyor.
Daha önce 1991 ve 2001'de Şehir Tiyatroları'nda da oynanan Oyunun yazarı ve yönetmeni Can Doğan geride kalan 20 yıl boyunca savaşların da bitmediği, müzikallerin de sahnelenmediğini belirtip yirmi yıl önceki Oyunun broşüründeki yazısının güncelliğini korumasının kendini üzdüğünü belirtiyor.
"Tarih insanların birbirini öldürmeye zorlandığı savaşlarla dolu. Yaratılan pek çok değerin yok edildiği, çoğunlukla haklının değil güçlünün kârlı çıktığı, bitti sanıldığında bile acıların yıllarca sürdüğü sayısız savaşlarla
İnsan eliyle öldürülmüş insanlar, geride bıraktıkları gözü yaşlı insanlar ve yarım kalan sevda öyküleri
"Barışa Şans Verin" savaşta yaşanan şeylerden çok kendilerine "bir minicik sevda" bile bırakılmayan insanların öyküsünü anlatıyor:
Kalanlar
Ölmek ve öldürmekle görevlendirilmiş bir sahne sanatçısının cephede nöbetteyken kafasında oluşan, gerçekle düş, geçmişle şimdiki zaman, ölmekle öldürmek arasında gidip gelen, kimi zaman hepsinin birbirine karıştığı "komikleştirilmiş" bir savaş karikatürü "Barışa Şans Verin"
Dünyanın özellikle yüzyılımızda yaşadığı büyük gelişme ve değişim elbette gösteri sanatlarını da etkilemekten geri kalmıyor. Anlatım biçimleri sürekli değişiyor. Dünya sahneleri büyük bütçeli, teknolojik olanakların yoğun kullanıldığı müzikallerle dolu. Türkiye de biraz gecikmeli de olsa bu gelişmeye ayak uydurmaya çalışıyor. Pop ve Rock müziğin hızlı ritmiyle dönen dünyamızda başka türlüsünü düşünmek de oldukça zor zaten.
Üretimin bütün aşamalarında genç sanatçı ve tasarım ekibinin birlikte oluşturduğu "bilindiği kadarıyla" ilk Türk Pop-Rock Müzikali olan "Barışa Şans Verin"e hoşgeldiniz.