Kontrgerilla Nedir

Son güncelleme: 22.04.2009 20:45
  • Kontrgerilla'nın Tarihçesi Hitler'i tasfiye edince rahat bir nefes alabileceğini sanan ABD ve Batı, faşistlerden sonra komünist tehditle karşı karşıya kaldığını gördü. Bir taraftan Rusya'nın yayılmacı eğilimi, diğer taraftan ABD ve Batı ülke halkları arasında 1917 devriminden beri sürekli yayılan komünist ideoloji, kapitalist dünyada yaygın bir korku oldu. . Örneğin, İtalya'da komünistlerden duyulan korku sebebiyle Rusların geleceği beklentisi içindeydi herkes. Bir Rus işgalinde komünist sempatizanların Rus ordularına yardım edeceğine inanılıyordu. Sınırlı Savaş ve Kontrgerilla'nın Doğuşu Soğuk savaşın ilk yıllarında ABD'nin savaş stratejisi, nükleer silahların da kullanıldığı topyekün bir savaş esasına göre oluşturulmuştu. Fakat Kore, Vietnam, Kamboçya yenilgileri ile Küba'daki sosyalist devrim bu stratejinin bir işe yaramadığını gösterdi. Bu durum Amerika'yı yeni stratejiler arayışına itti. "Sınırlı Savaş" teorisi ve "Dolaylı Saldırı" kavramı gündeme geldi. Bu sıralarda hazırlanan Rockefeller Raporu'nda şöyle denilmektedir: "Bizim güvenliğimizi sadece açık saldırılar tehdit etmiyor. Bu açık saldırılar yanında ondan daha tehlikeli, fakat saldırı görünüşünde olmayan başka cins tehditler de vardır. Bu tehditler; içerden yapılmak istenen değişme ve dönüşümlerdir. Bu maskeli saldırılar bazen iç savaş şeklinde, bazen demokratik akımlar ve reformlar biçiminde karşımıza çıkmaktadır. Bu anlamda Yunanistan bize birinci örneği, Vietnam ikinci ve Ortadoğu olayları da üçüncü örneği verdi. Bizim amacımız bu ve buna benzer akımları önlemek olmalıdır. Bu akımlar, dikkatleri üzerlerine çekecek noktaya geldiklerinde, izlememiz gereken iki yol vardır. Gerek bizim, gerekse komünist olmayan diğer dünya devletlerinin güvenliğini sağlamak için(!)
    Mahalli kuvvetler ve akımlar tarafından sıkışık durumda bırakılmış olan dost hükümet ve rejimlere silahlı yardımlar yapmak zorunluluğunu duymalıyız. Bu zorunlulukla yapılacak askeri müdahale, ne klasik askeri stratejiye uymakta, ne de geleneksel diplomatik müdahaleye benzemektedir. Bu askeri müdahalenin kendine özgü bir biçimi ve niteliği vardır. Finletter ise Sınırlı Savaş'ın gerekliliğini şöyle savunmaktadır: "Amerika'yı hem intihar harbinden hem de içine düştüğü çıkmazdan ancak ve ancak sınırlı savaşlar kurtarabilir. Amerika'nın hür dünya liderliği ancak bu yolla devam ettirilebilir ve nihayet mevcut milletlerarası düzen ve ilişkiler gene bu cins savaşlar yardımıyla devam ettirilebilir. Asya, Afrika ve Latin Amerika'daki, komünistlerin kışkırttığı ayaklanma ve statükoyu bozma hareketleri ancak sınırlı savaşlar yoluyla bastırılabilir.
    Kennedy'nin politik danışmanı Samuel P. Huntington'un sözleri de şöyledir: "Önümüzdeki on yıl içinde doğrudan doğruya saldırılarla devletlerin sınırlarına tecavüz etmenin imkanları gittikçe azalmaktadır. Bu cinsten saldırıların yerini, devletlerin kendi sınırları içindeki hükümet darbeleri, gerilla hareketleri ve iç savaşların alması imkanları ise artmaktadır. Böyle bir durumda Amerikan dostu hükümetler için ABD silahlı kuvvetlerinin, hükümetlere veya hareketlere yardım maksadıyla kullanılmasıyla; ister istemez bu devletlerin içişlerine karışma ve müdahale etme sonucunu verecektir. Bu kaçınılmaz zorunlu müdahaleler; kullanılacak silahlı kuvvetlerle diplomatik amaçların iyice incelenmesini, değerlendirilmesini ve bunlar arasındaki sıkı ilişkilerin daima göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir. Bu bakımdan yeni bir stratejik kavrama ihtiyaç vardır. Kullanılacak silah ve taktiklerden, yapılacak siyasi ve askeri işbirliği için gerekli araçlara kadar, herşeyi hesaplayan bir strateji tespiti zorunlu olmuştur.
    Sınırlı savaş teorisyenlerinden Reterparet ve Sohnwshy'nin sözleri ise daha açık: "Birleşik Amerika, hoşuna gitmeyen solcu veya solcu olmayan hükümetleri devirmek için gerilla taktiğini kullanabilir ve kullanmalıdır. Bu tip hükümetlerin en belirgin örnekleri, özellikle sosyalist ülkelere komşu veya yakın olan bölgelerde bulunmaktadır.
    Kissinger'in Türkiye'den bahseden sözleri Kissinger şöyle diyordu: "Sınırlı savaş stratejisinin başlıca amaçları arasında en önemli bir yer işgal eden nokta, komünist ülkelere komşu olan ülkelerden başlayarak Latin Amerika ülkelerine kadar yayılmakta olduğunu gördüğümüz komünist kışkırtmalarını bastırmaktır. Komünist ülkelere komşu olan bölge Türkiye'den başlamakta ve Uzak Doğu Asya'ya kadar uzanmaktadır. Sınırlı savaşların yürütülmesi ihtimalinin en fazla olduğu yerler bu bölgedeki ülkelerdir. Dolaylı Saldırı Anlaşmalarının imzalanması İkna faaliyetlerine girişilerek ABD'nin etki alanındaki ülkelerin yöneticileriyle ve tabi Türkiye ile de "Dolaylı Saldırı" anlaşmaları imzalanır. ABD, ülkelerin sivil yöneticileri ile de anlaşma yapmayı denemiş, asıl anlaşmaları ise o ülkelerin askeri ya da istihbarat servisi yöneticileriyle yapmıştır. Bu anlaşmalar gizliydi, o kadar ki, en üst düzeydeki çoğu yöneticiler ve parlamentolar bile haberdar olmamışlardır. İtalya'daki Gladio skandalında ortaya çıkan bilgilere göre, Gladio örgütü, ABD ve İtalya istihbaratları arasındaki anlaşmayla kurulmuş olup kamuoyu ve parlamentonun haberi olmamıştır.
    NATO'nun kanatları altına gizlenen Kontrgerilla Sınırlı savaş teorisyenlerinin önem verdikleri bir konu, NATO stratejisinin yeniden ele alınıp iyice gözden geçirilmesi ve Sınırlı Savaş stratejisine uygun düşen bir savaş hazırlığına NATO ortaklarının ikna edilmesiydi. Bunun başarıldığı Gladio skandalı ile açığa çıkmıştır.
    NATO bünyesinde kurulan ACC (Allied Coordination Committee - Müttefik Koordinasyon Komitesi)'nin aralarındaki koordinasyonu sağladığı, yani komuta ettiği, NATO ülkelerinde kurulan antikomünist karakterli gizli yeraltı teşkilatlarının varlığı birçok NATO ülkesinin yetkilileri tarafından itiraf edildi.

    Bu arada Türkiye'deki durum 50'li yılların sonunda Türkiye'de sol akımlar gittikçe gelişmekte diğer taraftan da ABD ile peşpeşe ikili anlaşmalar imzalanmaktadır. Bu dönemde Türkiye, Amerika'nın en sadık müttefikidir. Bu durum 1964 yılı sonlarına kadar devam eder. Türkiye'de tıpkı Batı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi geniş bir anti-Amerikancılık akımı oluşmuş, Amerikan üslerinin, ikili anlaşmaların ve NATO'nun Türkiye'nin çıkarlarına aykırı olduğu söylenmeye, yazılmaya ve kamuoyu uyarılmaya başlanmıştır. Bu durum ABD'yi açık bir soğukluğa götürür ve ardından da sosyal uyanışı körletmek, boğmak için CIA'nın da yardım ve tertipleriyle örtülü faaliyetlere girişir. Sınırlı Savaş taktiklerine ne zaman başvurulacaktı?

    Amerikalı teorisyenlere göre Sınırlı Savaş taktiklerine başvurulacak iki durum söz konusudur:

    1. Hükümet ABD taraftarıdır, ayaklanma sözkonusudur. Ayaklanma bastırılmaya, pasifize edilmeye çalışılacaktır.
    2. Ayaklanma ile ya da başka bir şekilde hükümet, ABD aleyhtarı bir değişime uğramıştır. Bu durumda askeri darbe ile ya da suikastlerle aleyhteki yönetici unsurlar bertaraf edilecek ve yerlerine dost unsurlar getirileceklerdir.
    Yani iki durumda da Sınırlı Savaş'a başvurularak ABD aleyhtarı akım ya da hükümetler safdışı edileceklerdir. Washington, bu politikanın gerçekleştirilmesini özellikle CIA eliyle yürütmektedir. Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkelerinde milli nitelik taşıyan, Amerikan çıkarlarına hizmet etmeyen hükümetlerin CIA tertipleriyle düşürüldükleri, örneğin, Musaddık, Peron, Betancourt, Goulart, Nukrumah, Lumumba ve benzerleri hatırlanırsa, Amerikan çevrelerinin bu ikinci meseleye ne kadar önem verdikleri kendiliğinden anlaşılır.
    Pentagon'un gerilla savaşı uzmanları bu tip savaşları üçe ayırmaktaydılar: Birincisi, sıcak savaşta orduya yardımcı olarak düşman işgali altındaki bölgede yürütülen gerilla savaşı, ikincisi, sömürgeci rejimlere karşı silahla ayaklanan gerillaların yürüttüğü gerilla savaşı, üçüncüsü ise, ABD aleyhtarı yönetimleri devirmek için Amerika'nın finanse ve teçhiz ettiği bazı sivillerce yürütülen gerilla savaşıdır. "Ayaklanmaya Karşı Koyma" ya da Kontrgerilla taktikleri "Dolaylı Saldırı" anlaşmaları çerçevesinde, Vietnam, Kamboçya ve benzerlerine yapılan Amerikan müdahalelerinin başarısızlığa uğraması ile yukarıda anlatılan taktikleri geliştiren ABD, bunlara
    "Ayaklanmaya Karşı Koyma" ya da kontrgerilla adını vermiştir.
    Operasyonlarda yerel kuvvet kullanımına ağırlık verilecek, bu kuvvetlere ABD lojistik desteği ve genel talimatları verilecektir. "Ayaklanmaya Karşı Koyma" ile amaçlanan hedeflerden biri de, ABD ve Batı aleyhtarı akımların mümkün olduğunca, gerilla savaşına girişebilecek güce ulaşamadan raydan çıkarılması, pasifize edilmesiydi. Sonuç: Kontrgerilla ağları tüm Batı Avrupa'da örüldü NATO kullanılarak uygulamaya geçildi. Üye olan her ülkede, az sayıda ve çok seçkin subaylardan oluşan anti-komünist direniş grupları kuruldu. Yunanistan eski Başbakanı Andreas Papendreu'nun açıklamasına göre, bu direniş grupları her yeni katılan NATO üyesine imzalatılan anlaşmalar çerçevesinde kurulmuş, böylece bu karanlık şebekeye her türlü eylem için açık çek verilmiştir. Bu seçkin gruplara mensup subaylar, halkın anti-komünist kısmını örgütleyecek ve direniş ağı o ülkenin tümüne yayılacaktı. Amaç bir Rus işgali durumunda cephe gerisinde aktif hale gelerek halkı direnişçilere karşı ayaklandırmak, Rus ordularına karşı sabotaj, suikast ve benzeri yıpratma eylemleri ile direnişe geçmektir. Bu durumda gereksinim duyacakları silahlar da o ülkenin belirli yerlerine gömüldü. Genel bir askeri strateji çerçevesinde ağlar, bağlantılar, depolar ve gereçler hazırlanmış, ilgili ülkelerin savunma anlaşmalarıyla silahlı kuvvetlerinin devreye girmesi de kayıt altına alınmıştır. Sınırların ötesinde işbirliği yapacak ve ortak savunmaya gireceklerdir.

    Ve artık kontrgerillalar hizmete hazırdırlar...

    Türkiye'de çeişitli örgütlenmeler Olmuştur.Bunlar sözde devlet ve millet adına kendilerini fedai olarak göstermişlerdir anayasal olarak hiç bir dayanağı olmıyan Bu gibi teşkilatlanmaların aslında ülkemizin çıkarlarına çalışmadıkları belgelerlen Ortaya Çıkmıştır. Bunların içinde KONTRGERLLA gibi Örgütlenemelerde mevcuttur.
#22.04.2009 16:19 0 0 0
  • Konu başlıkları sadece büyük harflerden oluşamaz!
#22.04.2009 18:17 0 0 0


  • Allah akıl fikir versin.
#22.04.2009 18:37 0 0 0
  • Allah akıl fikir versin.

    türkoğlu bak arkadaş konuya yorum yapacaksan yap adam gibi yapmayacaksan hiç girme bu konuya seni ilgilendirmiyorsa bana gelip Allah akıl fikir versin gibi laflar kullanma akıl fikir lazımsa git kendine dile ok...
#22.04.2009 19:00 0 0 0
  • doğu ve güney doğuda bu konturgerilalar daha fazla çalışıyorlar.bazen kendilerinide vatan sever olrakta görüyorlar ama ne kadar vatan sever burası çok tartışılr.kusura bakmasınlar böyle kesimler olmasaydı şimdi türkiye bu halde değildi.
#22.04.2009 20:45 0 0 0