Fuzuli- Hayatı ve Şiirleri

Son güncelleme: 24.04.2009 14:44
  • Mehmed Bin Süleyman - FUZULİ ( 1485-1556 )

    Akkoyunlular devrinde, bu hanedanın toprakları içinde kalan Kerbela'da doğdu.Okumuş bir aileden geldiği ve çok iyi bir eğitim gördüğü bilinmektedir.Edebi yönünün gelişmesinde Azeri şairi Habibi'nin ve Ali Şir Nevai'nin fazlaca etkisi olmuştur. Arapça ve Farsça'yı, bu dillerde şiir söyleyebilecek kadar iyi bilen Fuzuli, Türkçe divanının önsözünde, uzun yıllarını akli ve nakli bilimleri öğrenmeye, hikemi ve hendesi bilgileri edinmeye harcadığını anlatır, tevsir ve hadis ile uğraştığını açıklar.Farsça divanının önsözünde ise, " fuzuli" mahlasını neden seçtiğini anlatırken, bu ismin başkalarının hoşuna gitmeyecek ve kimse tarafından kullanılmayacak bir kelime olduğu için seçtiğini belirtir.Fuzuli kelimesi, meziyet, kerem, bilim
    anlamındaki "fazl" sözcüğünün çoğuludur.Fakat öte yandan da "edebe aykırı" manasını da taşımaktadır.

    Safevi Devleti'nin ilk hükümdarı Şah İsmail, Bağdat'ı ele geçirdiği sırada Fuzuli kendini kanıtlamış bir şairdi.Şah İsmail'in, Horasan yakınlarında Özbek hanını yenmesi üzerine yazdığı ilk mesnevisi " Beng ü Bade " ( Afyon ve Şarap ) yi kendisi gibi Şii olan ve şairliği ile tanınan hükümdar Şah İsmail'e hayranlık ve takdir belirten beyitlerle sundu.

    Kanuni Sultan Süleyman, 1534 yılında Bağdat'ı Osmanlı İmparatorluğu sınırları içine dahil ettiğinde ise Fuzuli, bu fetih için övgüler yazdı.Osmanlı hükümdarı için beş kaside yazdı.Bu durumdan da anlaşılacağı gibi; Bağdat'ta yönetimin değişmesi Fuzuli'yi sıkıntıya sokmamaktadır.Bağdat'ın fethine katılan Hayali ve Taşlıcalı ***** gibi Osmanlı şairleriyle tanışan Fuzuli'ye Kanuni tarafından maaş bağlanmıştı.Fakat hükümdarın İstanbul'a dönmesinden sonra bu parayı alamayan şair İstanbul'a o ünlü mektubu gönderir : " Şikayetname ".

    Osmanlı yöneticileri ile gayet iyi ilişkiler kuran Fuzuli, " Leyla vü Mecnun " ve " Hadikat - üs - Süeda " ( Saadete Ermişlerin Bahçesi ) gibi eserlerini Osmanlı döneminde yazdı.Bu eserleri devlet büyüklerine ithaf etti.

    Tüm hayatı boyunca Bağdat ve çevresinde yaşayan şair, 1556 yılında veba salgınından öldü. Kerbela'da gömülü olduğu sanılmaktadır.

    Sanatı

    1 ) Şiirinin en önemli özelliği içtenliği, coşkunluğu ve sadeliğidir.
    2 ) Şiirlerinin başlıca temaları; sevgi, ıstırap, dünyanın faniliği, ölüm
    vs.'dir.Bunların ele alınışında lirizm dikkati çeker.
    3 ) Gençlik şiirleri dil bakımından Azeri edebiyatının özelliklerini
    gösterir.Osmanlılar'ın Bağdat'ı almalarından sonra yazdığı şiirlerin ise
    sözlük ve gramer kuralları bakımından Türkiye Türkçesi' ne uyduğu görülür.

    Divanı

    - Önsöz
    - Kasideler
    * kaside der tevhid-i hazret-i bari ( Allah'a )
    * kaside der na't-i hazret-i fahr-i mevcudat ( Allah'a)
    * na't-i hazret-i nebevi ( Peygambere)
    * na't-i hazret-i fahr-i kainat
    * şah-i velayet ( Ali'ye )
    * şah-i velayet
    * sultan süleyman'a ( 4 adet )
    * Ayaş paşa'ya ( 7 adet )
    * Mehmet paşa'ya ( 4 adet )
    * diğer devlet büyüklerine kasideler
    - Gazeller ( 302 adet )
    - Müstezad
    - Terci-i bend
    - Müseddes
    - Muhammes
    - Tahmis
    - Murabba
    - Mukatta'at

    Gazel

    Hâsılım yok ser-i kûyunda belâdan gayrı
    Garazım yok reh-i aşkında fenâdan gayrı

    Ney-i bezm-i gamem ey âh ne bulsan yele ver
    Oda yanmış kuru cisminde hevâdan gayrı

    Perde çek çehreme hicran günü ey kanlu sirişk
    Ki gözüm görmeye ol mâhlikadan gayrı

    Yetti bi-kesliğim ol gayete kim çevremde
    Kimse yok çizgine gird-âb-ı belâdan gayrı

    Bozma ey mevc gözüm yaşı habâbın ki bu seyl
    Komadı hiç imâret bu binadan gayrı

    Bezm-i aşk içre Fuzûli nice âh eylemeyem
    Ne temettu' bulunur neyde sadâdab gayrı





    Gazel

    Mende Mecnundan füzun aşıklık istedadı var
    Aşık-ı sadık menem Mecnunun ancak adı var

    Kıl tefahür kim senin hem var ben tek aşıkın
    Leylanın Mecnunu Şirinin eğer Ferhadı var

    Ehl-i temkinem beni benzetme ey gül bülbüle
    Derde sabrı yok anın her lahza bin feryadı var

    Öyle bed-halem ki ahvalim görende şad ol
    Her kimin kim dehr cevrinden dil-i naşadı var

    Gezme ey gönlüm kuşu gafil feza-yı aşkta
    Kim bu sahranın güzer-gahında çok sayyadı var

    Ey Fuzuli aşk men'in kılma nasihten kabul
    Akıl tedbiridir ol sanma ki bir bünyadı var





    Su Kasidesi

    Der Na't-i Hazret-i Nebevi

    Saçma ey göz eşkten gönlümdeki odlare su
    Kim bu denli tutuşan odlare kılmaz çare su

    Âb-gûndur günbed-i devvar rengi bilmezem
    Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvare su

    Zevk-i tiğinden aceb yok olsa gönlüm çak çak
    Kim mürur ilen bırakır rahneler divare su

    Suya versin bağ-ban gül-zarı zahmet çekmesin
    Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gül-zare su

    Ohşadabilmez gubarını muhharir hattına
    Hame tek bakmaktan inse gözlerine kare su

    Arızın yadiyhle nem-nak olsa müjganım nola
    Zayi olmaz gül temennasiyle vermek hare su

    Hayret ilen parmağın dişler kim etse istima
    Parmağından verdiği şiddet günü Ensar'e su

    Eylemiş her katreden bin bahr-i rahmet mevc-hiz
    El sunup urgaç vuzu için gül-i ruhsare su

    Hâk-i payine yetem der ömrlerdir muttasil
    Başini taştan taşa urup gezer avare su

    Zerre zerre hâk-i der-gâhina ister sala nûr
    Dönmez ol der-gâhtan ger olsa pâre pâre su

    Zikr-i na'tin virdini derman bilir ehl-i hatâ
    Eyle kim def'-i humar için içer mey-hâre su

    Yâ Habibu'llah yâ hayru'l-beşer müştâkinim
    Eyle kim leb-teşneler yanip diler hemvâre su

    Sensin ol bahr-i keramet kim şeb-i Mirâc'da
    Şeb-nem-i feyzin yetirmiş sâbit ü seyyâre su

    Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânıma
    Var ümîdim ebr-i ihsânın sepe ol nâre su

    Yümn-i na'tinden güher olmuş Fuzûli sözleri
    Ebr-i nîsandan dönen tek lü'lü-i şeh-vâre su

    Hâb-i gafletten olan bîdâr olanda rûz-ı haşr
    Hâb-ı hasretten dökende dîde-i bîdâre su

    Umduğum oldur ki Rûz-i Haşr mahrûm olmayam
    Çeşme-i vaslın vere ben teşne-i dîdâre su

    Gam günü etme dil-i bîmârdan tiğin diriğ
    Hayrdır vermek karanu gecede bîmâre su

    İste peykânın gönül hecrinde şevkim sâkin et
    Susuzum bir kez bu sahrâda benim'çün ara su

    Ben lebin müştâkiyim zühhâd kevser tâlibi
    Nitekim meste mey içmek hoş gelir huş-yâre su

    Ravza-i kûyuna her dem durmayıp eyler güzâr
    Aşık olmuş gâliba ol serv-i hoş-reftare su

    Su yolun ol kûydan toprağ olup tutsam gerek
    Çün rakîbimdir dahi ol kûya koyman vâre su

    Dest-busı arzusiyle ger ölsem dostlar
    Kûze eylen toprağım sunun anınla yâre su

    İçmek ister bölübülün kanın meger bir reng ile
    Gül budağının mizâcına gire kurtare su

    Tînet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
    İktida kılmış tarîk-i Ahmed-i Muhtâr'e su

    Seyyid-i nev'-i beşer deryâ-yi dürr-i istifâ
    Kim sepiptir mu'cizâtı âteş-i eşrâre su

    Kılmak için tâze gül-zâr-i nübüvvet revnâkın
    Mu'cizinden eylemiş izhâr seng-i hâre su

    Mu'cizi bir bahr-i bî-pâyân imiş âlemde kim
    Yetmiş andan bin bin âteş-hâne-i küffâre su





    Ya Râb Belâyı Aşk İle Kıl Aşina Beni

    Ya râb belayı aşk ile kıl aşina beni
    Bir dem belâ-yı aşktan etme cüdâ beni

    Az eyleme inâyetini ehli derdden
    Yani ki çok belâlara kıl mübtelâ beni

    Oldukça ben götürme belâdan iradetim
    Ben isterim belâyı çü ister belâ beni

    Gittikçe hüsnün eyle ziyâde nigarımın
    Geldikçe derdine beter et müptelâ beni

    Öyle zaîf kıl tenimi firkatinde kim
    Vaslına mümkün ola getürmek saba beni

    Nahvet kılıp nasib fûzûlî gibi bana
    Ya râb mukayyed eyleme mutlak bana beni
#24.04.2009 14:44 0 0 0