Hamlet - Ophelia - William Shakespeare - Tiyatro Oyunları - Tiyatro Metinleri - Tiradlar
OPHELIA :
Nasıl ayırdederim bir bakışta
Seveni sevmeyenden?
Külahından, tozlu çarıklarından,
Elindeki değnekten.
Öldü, güzel sultanım çoktan öldü.
Öldü, gömüldü bile.
Başında yemyeşil otlar büyüdü,
Taşı dikildi bile.
Ne olur dinleyin!
Ak kefenler giyindi kardan beyaz,
Sarıldı çiçeklere.
Arar arar sevdiğini bulamaz,
Ağlayanlar içinde.
Fırıncının kızı baykuş olmuş diyorlar. Allah korusun. İnsan ne olduğunu bilir, ama ne olacağını bilemez. Tanrı bereketini eksik etmesin sofranızdan. Kendiniz hiçbir söz söylemeyin sakın bunun üstüne, ama ne demek olduğunu soran olursa şöyle dersiniz:
Yarın bayram, Saint Valentine bayramı,
Erken uyanır herkes.
Ben bir kızım, gelirim pencerene,
Eşim ol derim sana.
Delikanlı kalktı, hemen giyindi,
Açtı kıza kapısını.
Kız girdi içeri, kız girdi ama,
Kız çıkmadı dışarı.
Ayıp, ne ayıp şey bu!
Fırsat bulan her genç yapıyor bunu
Yüzü kızarmaksızın.
Kız dedi: Bu işi yapmazdan önce
Evleniriz demiştin?
Delikanlı şöyle karşılık verdi:
Evlenirdim sabah sabah gelip de
Koynuma girmeseydin.
Elbet bir gün düzelir her şey. İnsan sabırlı olmalı; evet ama ağlamamak elimde değil düşündükçe soğuk topraklara gömüldüğünü. Geceniz hayrolsun, bayanlar, iyi geceler, güzel bayanlar, iyi geceler, iyi geceler!
Oyunun adı :Hamlet
Yazan :William Shakespeare
Türkçesi abahattin Eyuboğlu
Romeo Ve Juliet - Tirad - Drama Oyunları - Tiradlar - Tiyatro Metinleri - Tiyatro Oyunları - Wiliam Shakespeare
JULIET
Ah, Romeo, Romeo! Neden Romeo'sun sen?
İnkar et babanı, adını yadsı!
Yapamazsan, yemin et sevdiğine
Vazgeçeyim olmaktan ben.
Benim düşmanım olan adındır yalnızca
Sen sensin, Montague olmasan da
Hem Montague nedir ki? Ne eli bir erkeğin,
Ne ayağı, ne kolu, ne yüzü, ne de başka bir parçası.
N'olur bir başka ad bul kendine.
Adın ne değeri var-Şu gülün adı değişse bile
Kokmaz mı aynı güzellikte?
Romeo, bırak, at bu adı? Senin parçan olmayan
Bu ada karşılık al bütün varlığımı.
Nasıl geldin buraya söyle, hem niye?
Bahçenin duvarları yüksek, zor aşılması,
Kim olduğunu düşün bir de,
Mezar olur sana bu yer, bizden görürlerse.
Bir görürlerse sana kıyarlar.
Dünyada hiç istemem senin burada gömülmeni.
Biliyorum, gecenin maskesi var yüzümde,
Olmasaydı eğer, duyduğun için demin söylediklerimi
Nasıl kızardığını görürdün yanaklarımın.
Çok isterdim ah bir güzel uyup göreneklere
Demin söylediklerimin tümünü inkar etmeyi!
Ama uğurlar olsun görgü kurallarına.
Seviyor musun beni? ''Evet,'' diyeceksin, biliyorum,
Sözüne güveneceğim ben de; ama yemin edeyim deme,
Belki de tutamazsın; Zeus alay edermiş derler
Sözünü tutamayan aşıklarla.
Romeo, beni seviyorsan söyle bana açıkça.
Kolayca elde edilmiş sanıyorsan beni eğer,
Çatayım kaşlarımı, naz yapıp ''Hayır,'' diyeyim sana,
Ta ki sen kapanasın ayaklarıma.
Yoksa dünyada yapmam öyle bir şey.
Doğrusunu istersen güzel Montague,
Çılgınca seviyorum seni; belki de bu yüzden
Hoppaca buluyorsundur benim hareketlerimi;
Ama inan sevgilim, daha bağlı olacağım sana
Daha kurnaz olup da çekingen duranlardan.
İtiraf etmeliyim ki, daha çekingen davranmalıydım,
Ama farkına varmadan ben, seni sevdiğimi
Ağzımdan işitmişsin. N'olur bağışla beni,
Hafifliğe yorma sakın,
Karanlık gecenin açığa vurduğu çaresizliğimi.
Oyunun Adı :ROMEO ve JULIET
Yazan :Wiliam Shakespeare
Türkçesi :Özdemir NUTKU
William Shakespeare - Brutus - Sabahattin Eyuboğlu - Tiradlar - Drama Metinleri - Tiyatro Metinleri
BRUTUS
Gelin öyleyse, dinleyin beni dostlar.
Cassius, sen öbür yola git,
İkiye böl kalabalığı.
Beni dinleyecekler burada kalsın,
Cassius'un ardından gidecekler gitsin.
Bütün halka açıklanacak
Niçin öldüğü Caesar'ın.
Sabırlı olun sözüm bitinceye kadar. Romalılar, yurttaşlarım, dostlarım, dinleyin anlatacaklarımı ve ses çıkarmayın ki duyasınız beni. Şerefim adına inanın bana; şerefime saygınız olmalı ki inanasınız bana. Aklınızla yargılayın beni; can kulağınızı da açın ki iyi bir yargıç olasınız. Bu toplulukta Caesar'ı çok sevmiş biri varsa derim ki ona, Brutus'un Caesar'a sevgisi daha az değildi onunkinden. Öyleyse neden Caesar'a karşı ayaklandın derse bu dost bana şu karşılığı veririm: Caesar'ı daha az sevdiğim için değil, Roma'yı daha çok sevdiğimden. Caesar yaşayıp da hepinizin köle olarak ölmeniz mi daha iyi, yoksa Caesar ölüp de hepinizin hür insanlar olarak yaşamanız mı? Caesar beni severdi, ağlarım onun için; mutluluğa ermişti, sevinirim; bir kahramandı, saygı duyarım; ama tutkuya kapıldı, öldürürüm. Sevgisine gözyaşı, mutluluğuna sevinç, yiğitliğine saygı, tutkusuna ölüm. Köle olmayı isteyecek kadar aşağılık biri var mı burada? Varsa söylesin: ona kötülük ettim. Romalı olmayı istemeyecek bir odun kafalı var mı içinizde? Varsa söylesin: Ona kötülük ettim. Yurdunu sevmeyecek kadar alçak biri var mı burada? Varsa söylesin: ona kötülük ettim. Var mı öylesi, soruyorum?
Kötülük etmedim kimseye. Ben Caesar'a, sizin Brutus'a yapabileceğinizden fazlasını yapmış değilim. Ölümünün hesabı Kapitol'da yazılıp dürülmüştür. Ne hakkettiği yerde şan şerefi küçültülmüş, ne de ölmesini gerektiren suçları büyütülmüştür. (Antonius ve başkalan Caesar'ın ölüsüyle girerler)
İste getiriyor ölüsünü Marcus Antonius. Onun eli yoktu bu işte, ama o da yararlanacak Caesar'ın ölümünden, bir yeri olacak devlet işlerinde. Hanginizin olmayacak zaten? Son sözüm şu size: Beni bu kadar çok seven insan nasıl Roma uğruna vurdumsa, aynı hançeri kendime saklıyorum, yurdum için ölmem ne zaman gerekirse.
Julius Caesar
William Shakespeare
Sabahattin Eyuboğlu
Helena - William SHAKESPEARE - Bülent BOZKURT - Tiradlar - Drama Metinleri - Tiyatro Metinleri - Tiyatro Oyunları - Dram
HELENA
Oo, anlaşılan bu da çeteden. Şimdi üçü bir araya gelmiş,
Kendilerince eğleniyor, oyuncak gibi oynuyorlar onurumla.
Seni hain, seni iyilik bilmez Hermia;
Sen de mi bunlarla kafa kafaya verdin,
Bana bu iğrenç hakaretleri layık gördün?
Hani içtiğimiz su ayrı gitmiyor;
Her saatimiz birlikte geçiyordu;
Kardeşlik yemini etmiş,
Bizi ayırıyor diye, ayağına tez zamanı paylaşmıştık!
Okul arkadaşlığı, tertemiz çocukluğumuz, hepsi unutuldu mu?
Gün olmuş, iki hünerli Tanrı gibi, iğnelerimizi almış,
Bir mindere oturmuş, bir minder üzerinde
İkimiz bir çiçek yaratmıştık.
Duygularımız bir, bir ağızdan söylemiştik şarkımızı.
Ellerimiz, bedenlerimiz, seslerimiz, düşüncelerimiz
Kaynaşmıştı sanki.Birlikte büyüdük: bir çift kiraz gibi;
Görünüşte ayrı, ama ayrım yerinde birleşmiş,
Bir sap üzerinde şekillenmiş iki şirin tane.
Görünüşte iki beden, ama atan tek yürek:
Bir şövalyenin armasındaki birbirinin tıpkı resimler gibi ,
Tek kişiye ait ve tepesinde tek bir başlık.
Yılların sevgisini ikiye mi ayıracaksın şimdi?
Bu adamlara katılıp zavallı arkadaşını mı ezeceksin?
Ne dostluğuna yakışır bu, ne genç kızlığına.
Sızıyı duyan yalnız ben olsam da,
Hem kendi adıma kınıyorum seni, hem kızlar adına
Sen değimlisin Lisander'ı peşime takan;
Yüzümü gözümü övsün , beni küçük düşürsün diye?
Öteki sevdalın Demetrius'u sen kışkırtmadın mı?
Daha biraz önce beni ayağıyla iten,
Tanrıça, peri kızı,göksel, eşsiz, seçkin, diyor şimdi.
Nefret ettiği kişiye insan bunları neden söyler,
Hele Lisander, ruhu senin aşkınla doluyken:
Niye onu inkar eder, bana sevgi gösterisi yapar?
Senin izninle, senin kışkırtmanla tabii.
Ne olmuş senin kadar hoş, senin kadar çekici,
Bahtı açık değilsem?
Sevilmeden seviyor, hep itiliyorsam ne olmuş?
Hor görmektense acımam gerekmez mi bana?
İyi, iyi devam edin, üzülmüş gibi yapın,
Arkamı döndüğümde dil çıkarın, dudak bükün;
Birbirinize göz kırpın,sürdürün bu tatlı şakayı.
Neşenizi bozmazsanız, bakarsınız tarihe geçer.
Biraz acıma duygusu, biraz terbiye olsaydı sizde,
Böyle alay konusu yapmazdınız beni.
Neyse, haydi hoşçakalın;
Belki kusur bende , çaresi ya ayrılıkta ya ölümde
HELENA
William SHAKESPEARE
Türkçesi :Bülent BOZKURT
Kleopatra - William Shakespeare - Tiradlar - Drama Metinleri - Tiyatro Oyunları - Tiyatro Metinleri
KLEOPATRA
Varım yoğum burada yazılı; küçük şeyler dışında,
Altın, gümüş, mücevher olarak nem varsa
Tam değeriyle gösterilmiştir hepsi.
Seleucus nerede?
( Seleucus girer )
İşte hazineme bakan; sorun kendisine efendimiz,
Başı üzerine yemin ederek söylesin
Kendime hiçbir şey ayırmadığımı.
(Seleucus bunun doğru olmadığını söyler )
Bak Caesar, bak da gör, zafer nasıl
Ardından sürüklüyor herkesi! Benim adamlarım
Senin şimdi. Durum değişirse seninkiler benim olur.
Bu Seleucus' un nankörlüğü kudurtuyor beni.
Ah seni köle, parayla sevişenlere güvenmek!
Gibi bir şeymiş demek sana güvenmek!
Ne kaçıyorsun geri? Kaçarsın ya! ama bil ki,
Kanat bile taksalar,yakalar oyarım o gözleri ben.
Seni köle, seni yüreksiz kalleş, satılık köpek,
Alçakların alçağı seni!
Ah Caesar, ne acı yüzkarası bu ?
Sen yücelerden inip beni görmeye gelmişsin,
Sultanlığınla ben zavallıya zarar vermişsin,
Kendi adamımsa, bunca ağır utançlarıma
Bir utanç daha ekliyor hainliğiyle.
Dile iyi yürekli Caesar, diyelim ki
Bazı kadın süsleri ayırmışım kendime,
Değersiz oyuncaklar. Ona buna hediye olarak
Verebileceğimiz şeyler, ya da diyelim
Livia'nın, Octavia'nın desteklerini kazanmak için
Kendilerine sunmayı kurduğum
Daha değerli birkaç hediye saklamışım bir yana.
Bunu suç diye ele vermeye kalkmalı mıydı
Ekmeğimi yemiş bir adam?
( Seleucus'a )
Git buradan, rica ederim; tutuşacak yoksa,
Karabahtımın külleri içindeki öfkem.
Bir insan olsan, acımazlık edemezdin bana.
Dünya bilsin ki, biz en büyükler
Başkalarının yaptıklarıyla kötüleniriz.
Düştüğümüz zaman da bizim sırtımıza yüklenir
Başkalarının sorumlulukları.
Acınacak insanların bu yüzden.
KLEOPATRA
William Shakespeare
Türkçesi ebahattin EYÜBOĞLU
Oyunu Adı: Atinalı Timon
Yazan: William Shakespeare
Çeviren: Sabahattin Eyüboğlu
TIMON – Sevgili dostlarım, oturmaz mısınız? (...) Herkes sevgilisini öpmeye koşar gibi geçsin yerine. Hepiniz tıpatıp aynı şeyi yiyeceksiniz. Resmi bir ziyafetteymiş gibi yer seçmekle oyalanıp yemeği soğutmayın. Oturun, oturun! Ama tanrılara şükran borcumuzu ödeyelim önce.
Ey yüce koruyucularımız; bu topluluğumuzdaki yüreklere şükran duyguları serpin. Çünkü sizler, bizlere verdiklerinizle yücelttiniz kendinizi, ama varınızı yoğunuzu da vermeyin, yoksa tanrılığınız hor görülür. Herkese yetecek kadar verin ki, kimse kimseye muhtaç olmasın. Çünkü siz tanrılar, insanlardan borç istemek zorunda kalsanız gözlerinden düşersiniz. Yiyecekleri yemeği yedirenden daha çok sevdirin insanları. Yirmi kişilik bir toplantıda bir o kadar da alçak bulunsun her zaman. Bir sofraya oturan on iki kadının bir düzinesi o bildiğiniz soydan olsun! Ey tanrılar, ne kadar lanetiniz daha kaldıysa yağdırın Atina'nın senatörleri ve aşağılık çirkef sürüleri üstüne! İçlerindeki çamura boğun onları! Buradaki dostlarıma gelince, hiçe saydığım için hepsini, hiçlik dilerim hepsine sizden, buyursun hiç yesinler!
Açın tabaklarınızı, köpekler, açın da yalayın!
(...)
Dilerim görüp göreceğiniz en iyi ziyafet olsun bu!
Sizi gidi ağız dostları sizi!
Duman ve ılık su; tam sizin şanınıza layık işte.
Timon'un son yemeği budur size.
Yıkayıp temizliyor işte kendini Timon
Üstüne pul pul yapışan dalkavukluğunuzdan;
Savuruyor işte böyle suratınıza
Vıcık vıcık alçaklığınızı.
Herkesin lanetleriyle yaşayın, uzun uzun hem de;
Sizi sırıtkan, yapışkan, iğrenç sömürgenler sizi!
Para budalaları, sofra sülükleri, iyi gün sinekleri!
Süklüm püklüm uşaklar, uçarı dumanlar, kalleş kuklalar!
Bütün insan ve hayvan hastalıklarına tutulasıcalar!
Ne o? Kaçıyor musun? Dur biraz; ilacını iç de öyle git!
Sen de! Sen de! Dur, para vereceğim, borç istemeyeceğim.
Ne o? Kaçış mı hep birden? Bundan sonra
Alçakları çağırmadan kurulmasın hiçbir sofra.
Yansın konağım! Atina yerin dibine batsın!
Bundan böyle Timon'un yüreğinde yeri olmasın
İnsanların, hiçbir insanın!
Oyunu Adı: Kral Lear
Yazan: William Shakespeare
Çeviren: İrfan Şahinbaş
EDMUND – Ey tabiat! Benim tanrım sensin! Ben senin kanunlarına kul köleyim. Kardeşimden on, on beş ay sonra dünyaya geldim diye niçin o baş belası göreneklerin zulmüne uğrayayım? Toplumların o titizliği beni niçin haklarımdan mahrum bıraksın? Piçmişim, alçağı, sefilin biriymişim, neden? Benim de namuslu, şerefli bir kadının evladı kadar hatlarım düzgün, ruhum asil değil mi? Bedenim babamın kalıbını taşımıyor mu? Öyleyse niçin piçlik, alçaklık damgası vuruluyor bize? Biz tabiatın gizli şehvet anlarında vücut bulurken, evliliğin soğuk, yavan ve bıkkın döşeğinde, uyku ile uyanıklık arasında vücut bulan o ahmaklar sürüsünden daha özlü, daha dinç, daha ateşli unsurlarla yoğrulmadık mı? Ee... meşru kardeşim Edgar, mirasın benim olacak! Babamız, piç Edmund'u meşru oğlu Edgar kadar seviyor. "Meşru oğlu!" Ne de güzel söz!... Hel şu mektup istediğim tesiri yapsın, hele yalanım muvaffak olsun, piç Edmund meşru Edgar'ı nasıl alt edermiş, o zaman görürüz. Büyüyorum artık... Yükseliyorum. Hadi tanrılar, koruyun piçleri!
Oyunu Adı: Kral Lear 2
Yazan: William Shakespeare
Çeviren: İrfan Şahinbaş
LEAR – Esin rüzgarlar, esin! Yanaklarınız çatlayıncaya kadar üfürün! Kudurun! Esin! Seller, boşanın! Kuleleri, tepelerindeki fırıldaklara kadar sulara gömün! Düşünce hızıyla bir an içinde çakıp sönen kükürtlü ateşler, meşeleri yaran yıldırımın öncüleri, alazlayın şu ak saçlı başımı! Siz de ey gökler, kainatı saran o korkunç gürlemelerinizle yamyassı edin şu yuvarlak dünyayı! Tabiatın insan döken kalıplarını paramparça edin; nankör insan üreten tohumları silip süpürün!
(...)
Gökler, gürleyin var kuvvetinizle! Yağmurlar, akın! Yıldırımlar, saçın ateşinizi! Siz benim kızlarım değilsiniz ki! Ben sizi nankörlük ediyorsunuz diye yerebilir miyim? Koca bir ülkeyi vermedim ki size; "evlatlarım" demedim ki size! Bana hiçbir itaat borcunuz yok sizin! Onun için keyfinize bakın, neniz varsa yağdırın üzerime... Görüyorsunuz, kölenizim artık... Gücü kalmamış, adam yerine konmaz olmuş, zavallı, alil bir ihtiyarım. Ancak "o habis kızlarıma yardakçılık ediyorsunuz" demekten de kendimi alamıyorum. O melunlarla birlik oluyor, böyle yaşlı ve ağarmış bir başa göklerden savaş açıyorsunuz. Ayıp! Ayıp!
Oyunu Adı: Atinalı Timon
Yazan: William Shakespeare
Çeviren: Sabahattin Eyüboğlu
TIMON – Sevgili dostlarım, oturmaz mısınız? (...) Herkes sevgilisini öpmeye koşar gibi geçsin yerine. Hepiniz tıpatıp aynı şeyi yiyeceksiniz. Resmi bir ziyafetteymiş gibi yer seçmekle oyalanıp yemeği soğutmayın. Oturun, oturun! Ama tanrılara şükran borcumuzu ödeyelim önce.
Ey yüce koruyucularımız; bu topluluğumuzdaki yüreklere şükran duyguları serpin. Çünkü sizler, bizlere verdiklerinizle yücelttiniz kendinizi, ama varınızı yoğunuzu da vermeyin, yoksa tanrılığınız hor görülür. Herkese yetecek kadar verin ki, kimse kimseye muhtaç olmasın. Çünkü siz tanrılar, insanlardan borç istemek zorunda kalsanız gözlerinden düşersiniz. Yiyecekleri yemeği yedirenden daha çok sevdirin insanları. Yirmi kişilik bir toplantıda bir o kadar da alçak bulunsun her zaman. Bir sofraya oturan on iki kadının bir düzinesi o bildiğiniz soydan olsun! Ey tanrılar, ne kadar lanetiniz daha kaldıysa yağdırın Atina'nın senatörleri ve aşağılık çirkef sürüleri üstüne! İçlerindeki çamura boğun onları! Buradaki dostlarıma gelince, hiçe saydığım için hepsini, hiçlik dilerim hepsine sizden, buyursun hiç yesinler!
Açın tabaklarınızı, köpekler, açın da yalayın!
(...)
Dilerim görüp göreceğiniz en iyi ziyafet olsun bu!
Sizi gidi ağız dostları sizi!
Duman ve ılık su; tam sizin şanınıza layık işte.
Timon'un son yemeği budur size.
Yıkayıp temizliyor işte kendini Timon
Üstüne pul pul yapışan dalkavukluğunuzdan;
Savuruyor işte böyle suratınıza
Vıcık vıcık alçaklığınızı.
Herkesin lanetleriyle yaşayın, uzun uzun hem de;
Sizi sırıtkan, yapışkan, iğrenç sömürgenler sizi!
Para budalaları, sofra sülükleri, iyi gün sinekleri!
Süklüm püklüm uşaklar, uçarı dumanlar, kalleş kuklalar!
Bütün insan ve hayvan hastalıklarına tutulasıcalar!
Ne o? Kaçıyor musun? Dur biraz; ilacını iç de öyle git!
Sen de! Sen de! Dur, para vereceğim, borç istemeyeceğim.
Ne o? Kaçış mı hep birden? Bundan sonra
Alçakları çağırmadan kurulmasın hiçbir sofra.
Yansın konağım! Atina yerin dibine batsın!
Bundan böyle Timon'un yüreğinde yeri olmasın
İnsanların, hiçbir insanın!