Eski Türkçe Kelimeler

Son güncelleme: 24.12.2013 16:13



  • T

    Tağ: Kavun, karpuz gibi bitkilerin gövdeleri ve yerde kayılan kolları, dalları*.
    Taharetsiz: Temizlenmemiş, pis.
    Tahayyüm: Acıma, rahmet kılma.
    Tahayyür: Hayale getirme, hayalde canlandırma.
    Tahça: Duvar rafı, duvara çakılmış kapaksız küçük dolap.
    Tahir: Temiz.
    Taht-ınan: Taht ile, tahtla.
    Talak: Boşama.
    Talan: Yağma.
    Talanmak: Yağmalamak, yağma edilmek.
    Talip: İstekli.
    Talip: İsteyen, istekli, öğrenci, bağlı olan.
    Tam taşı: İşaret taşı.
    Tama: Hırsla isteme, aç gözlü.
    Tamaşa: Temaşa, seyretme, hoşlanarak bakma.
    Tamu: Cehennem.
    Tamu: Cehennem.
    Tan etmek: Hoş görmemek, kötülemek, yermek, ayıplamak.
    Tan: Güneş doğmadan önceki alaca karanlık.
    Tana: Susuzluktan yanmak.
    Tanış: Tanıdık kimse, bildik.
    Tanışak: Tanışalım.
    Tan-yıldızı: Gün doğmadan önce doğu gözeriminde görülen parlak yıldız, Çoban yıldızı. Kervanyıldızı, Çulpan, Venüs.

    Tapşırırsa: Söylerse, bildirirse.
    Tapşırmak: 1. lsmarlamak. 2.Emanet etmek. 3. Söylemek, ad söylemek.
    Tarayı tarayı: Taraya taraya.
    Tarhun: Yenilebilen ve hekimlikte kullanılan güzel kokulu bir bitki; tuzla otu.
    Tariflemek: Tanımlamak.
    Tarikat: Yol manevi yol, usul, tarz.
    Tarlan: Doğan. Sarıya çalgın renkli, iri pençeli doğan.
    Tartılım: Tartılayım.
    Tay: Denk eş.
    Taya: Dadı, süt anası.
    Tecdid: Yenileme, yeniden yapma.
    Tecella: Tur Dağı'nda Tanrı'nın Musa'ya görünüşü.
    Teferrüc: Fikretmek, düşünmek, fikri harekete getirmek.
    Tehi dest: Eliboş, züğürt.
    Tek: Gibi.
    Tekebbür: Kibirlenmek. Kendini büyük görmek.
    Tekebbürlük: Kibirlenme, büyüklük taslama.
    Tekin: Gibi.
    Telef olmak: Yok olmak, ölmek.
    Telli durna: Turna, telli turna.
    Telli: 1 .Kadın adı olarak, 2. Sorguçlu kimi kuş türleri için kullanılır.
    Temaşa: Gezme, bakıp seyretme.
    Temenna: Eli alnına götürerek selamlama işareti yapma.
    Tene: Tane.
    Ter: Yeni, taze.
    Tercüman: Kurbanlık koyun.
    Terezi: Terazi.
    Terkini: Belli bir saatte ve yerde buluşma için sözleşme.
    Terlan yiyenni: Terlan yiyenli. Doğandan daha yırtıcı avcı kuş.
    Terlan-terlen: Sarıya çalgın renkli, iri pençeli doğan.
    Terliyip: Terlemiş.
    Tevekkül: İşi Allah'a bırakıp kadere razı olma.
    Tevür tevür: Biçim biçim, her halinle.
    Tezbahar: 1. İlkbahar. 2. Erken gelen bahar.
    Teze: Taze, yeni.
    Tezelenmek: Yenilenmek.
    Tezelenmek: Yenilenmek.
    Tezkin: Teşbih etmek, benzetmek.
    Tezze: Taze, yeni.
    Tezzele: Tazele, yenile.
    Tıfıl: Küçük çocuk.
    Tığ-ı müjgan: Sevgilinin kaşları ve kirpikleri.
    Tırıntaz: 1. Tirendaz ''tir-endaz'', ok atıcı. 2. Uyumlu giyinmeyi huy edinmiş kimse. 3. Çok temiz kimse.

    Timar: Sağaltma, iyileştirme.
    Tir I: Benzer, denk eş.
    Tir II: Ok.
    Tomur olmak: Tomurmak, tomurcuklanmak, kabarmak.
    Tomur salmak: Tomur sürmek, tomurcuklanmak, filizlenmek.
    Tomur: Kabartı, ağaç ve asmalardaki filiz kabartıları.
    Tor: 1. Ağ, tuzak, kapan. 2. Acemi, toy, bir işi yapmakta becerisi olmayan.
    Tora ilişmek: Ağa takılmak, tuzağa düşmek.
    Tora salmak: Tuzağa düşürmek.
    Tovuz: Tavus kuşu.
    Toy I: Şölen, düğün.
    Toy II: Toy kuşu, iri ya da orta boylu, tüyleri kızıl ve esmer benekli bir av kuşu. Toygun: Ak ve çakır renkli doğan.

    Toy tamaşa: Eğlence, düğün dernek.
    Toylak: Toy Kuşu.
    Toylu tamaşalı: Eğlenceli, düğün dernekli.
    Tozarmak: Toz kalkmak.
    Tozmak: Gezmek, salınarak dolaşmak.
    Tozumak: Tozarmak, tozu kalkmak.
    Tozuyan: Tozaran.
    Töhmet: Karaçalma, suçlama.
    Tökmek: Dökmek.
    Töküp: Dökmüş.
    Tuba: Cennette bulunan ve kökü göklerde, dalları aşağıda olan ağaç.
    Tuğ: Başlangıçta Türklerce kutsal sayılan ve kutas-kotas adı verilen Tibet öküzünün, sonraları atın kuyruk kıllarından yapılan sembol, hükümdarın verdiği saygınlık belirten sorguç.

    Tuğu terlen [terlan-tarlan]: Başında uzun tüyleri olan, sarıya çalgın renkli, iri pençeli avcı kuş; tuğlu doğan.

    Tumaşa: Temaşa, seyretme.
    Tun: 1.Köşe, bucak; gizli yer. 2.Yön, semt.
    Tundan tuna atmak: Diyardan diyara sürüp dolaştırınak, bahtsızlığa uğratmak.
    Tundan tuna: Uzak yerlere, felaketten felakete.
    Tur Dağı: 1.Bir dağ adı. 2.Dinsel inanca göre Tanrı'nın Musa'ya yüzünü yansıttığı dağ.
    Turab: Türap, toprak.
    Turabınnan: Türabından, toprağından.
    Turan: Eski İranlılar tarafından Türk ülkesine verilen ad; Orta Asya.
    Turap: Toprak.
    Tuş gelmek: Karşılaşmak, görünmek.
    Tutam: Tutayıın.
    Tutuban: Tutarak.
    Tutum : Tutam, demet, deste.
    Tutum: Tutayım.
    Tüg: Tiiy, telek.
    Tümen. 1. İran para birimi. 2. İran'da binlik altın. 3. On bin.
    Türki: Türkçe. Türk milletine has.
    Tütün: Duman, gönül yanığının dumanı

#11.10.2008 17:28 0 0 0
  • güncel
#03.02.2009 10:54 0 0 0
  • Osmanlıca Kelimeler - Eski Türkçe Kelimeler ve Anlamları - Eski Türkçe

    ABA: Saygıdeğer, saygıya layık kişi. Bazı Türk boylarında "ana'',''abla'' , bazılarında ise baba anlamında da kullanılmaktadır.
    ABADAN: 1- Cömert, verici 2- Bağışlayıcı, gönül yapıcı
    ABAK: Temiz, iffetli, namuslu kişi
    ABAKA: Yakın akraba, amca çocuğu
    ABAKAN: Alicenap
    ABAKAY: 1- Yakın akraba, yeğen, amca çocuğu 2- Sibirya'da saygın ve sözü geçen hanımlara verilen bir unvan
    ABALA: Abla
    ABAR: (Avar): 1- Gösteriş, heybetlilik 2- Baş eğmez, dirençli
    ABAŞ: Hanım yürüyüşü (Küçük narin adım)
    ABAY: 1- Aydınlık, aydınlık verici 2- Hayret uyandıran, hayret verici
    ABAKIYMIŞ: Gönül kırıcı, can yakıcı
    ABÇAR-(Avşar): 1- İşin ehli kişi, iş bitirici 2- Uyumlu, itaatkar
    ABI: 1- Can, ruh 2- Soyluluk
    ABIÇ: Gönüllü
    ABIDAN: İçli, gönül insanı
    ABIK: İçli, gönüllü
    ABIKAN: Mec.Soylu
    ABIL: Gönüllü, İstekli
    ABINAK: Sakinleşmiş gönül rahatlığı içinde olan
    ABINÇ(Avunç): Avunç, teselli
    ABIŞ(Apış): Bacağın diz kapağından yukarısı
    ABIŞKA : İçten, içtenlikle çalışan
    ABIZ: Ruhsal, ruhlarla ilgili
    ABİKE: Alicenap, yüksek gönüllü
    ABİN: Mutlu, memnun, hoşnut
    ACAR: 1-Gayretli,Hareketli 2- Gözü pek, yırtıcı
    ACLAN: Açık,Açılan
    ACU-(Acı,Açığ): 1- Açık 2-Keskin, sert 3- Açı,aralık
    ACUN: Dünya, yeryüzü
    ACUNAL: birl. Acun/Al (Almak'tan)
    ACUNAY: birl. Acun/Ay/Mec."Dünya güzeli"
    ACUNLUK: Dünya malı,dünyalık
    ACUNSUZ: Dünya malında gözü olmayan
    AÇA: 1- Toplum içinde saygınlığı olan kişi 2-Analık derecesinde saygıya layık hanım
    AÇAN: Açma eylemi içinde olan (Çiçek gibi)
    AÇIĞ: 1-Açık,dürüst 2- Bahşiş bey yada hanların verdiği bahşiş
    AÇIK: (Açığ) Büyük kardeş
    AÇIL: Açık, açılmış
    AÇUK: (Açık) İyi huylu,mülayim
    ADAK: 1-Söz,nişan 2-Bağış,sungu
    ADAL: Sadık, güvenilir
    ADALAN: Ünlü, şöhretli
    ADALDI: Ünlü
    ADALIR: Ünlü
    ADALMIŞ: Ünlü
    ADAN: Uygunluk, liyakat
    ADANIR: Ünlü
    ADANMIŞ: Adaklı,adak olmuş
    ADAR: Adama eyleminde bulunan
    ADAY: Memnunluk,hoşnutluk
    ABDAN: Ünlü
    ADBERİLGEN: Adına layık ve ününü hak etmiş kişi
    ADIKTI: Ünlü
    ADIN: Ünlü,adı anılan
    ADINÇIĞ: 1-Seçkin,mümtaz 2- Olağanüstü, fevkalade, bambaşka
    ADIÖTE: birl. Adı/Öte Mec. Temiz bir üne sahip
    ADIVAR: Ünlü,tanınmış
    ADIYAKŞI: birl. Adı/Yakşı(Adı güzel)
    ADIYAMAN: birl. Adı/Yaman Mec. Ürkütücü bir üne sahip kişi
    ADIYEKE: birl. Adı/Yeke(yeğ) Mec. Saygıyla anılan kişi, adı yeğlenen kişi
    ADKIR: Aygır,erkek at
    ADMIŞ: Ün almış, tanınmış
    ADSAY: birl. Ad/Say Mec. Adına saygı duyulan kişi
    ADSIZ: 1- Fakir,kimsesiz
    AFŞAR (Abçar)
    AFŞIN: Apçın,(Opçın) Zırh,demir örgülü savaş giysisi
    AFTABA: Su ibriği
    AGA (Ağa,Aka): 1-Saygıdeğer, ulu kişi 2- Cömert,koruyucu 3-Büyük erkek kardeş,ağabey
    AGOLA: Yönetici,amir
    AGUN: Tatmin,avuntu
    AGUNMUŞ: Avunmuş,sakin
    AĞAÇA: Akça, beyazca, alımlı
    AĞALAK: Oğlak
    AĞALBAY: Muhterem,saygıdeğer
    AĞAN: 1-Yüksek,yukarıda,yukarılara çıkan 2- Geceleri gökten hızla geçen, ışıklı nokta
    AĞAR: 1- Ağı ağırbaşlı, oturaklı 2- Gönül ferahlığı 3- Göğe yükseliş
    AĞARTMIŞ: 1- Namuslu,dürüst 2- Alçak gönüllü, mütevazı
    AĞAT (Akat): Namuslu, gönüllü, iffetli
    AĞAYA: Makul,geçerli,uygun
    AĞDUK: Kutsal,muhterem
    AĞICI: Ağcı, Akçı, Akıcı, Hazinedar, Hazine sorumlusu
    AĞIÇ: Varlık, hazine,servet
    AĞILGAT: 1-Saygıdeğer 2- Yıldız,gezegen
    AĞIM: Yükseliş
    AĞIR: 1- Ağırbaşlı,olgun 2- Ünlü,saygın
    AĞIRBAŞ: birl. Ağır/baş, olgun, alçak gönüllü
    AĞIŞ: (Ağıç) Hazine, servet
    AĞIT: Mersiye,ölüm türküsü,göğe yükselen feryat
    AĞLAMIŞ: Çileli,çile çeken
    AĞMIK: 1- Ünlü,tanınmış 2- Yüksek rütbeli
    AĞRAK: Yük
#26.06.2009 10:52 0 0 0
  • hepsi bu değildir
    mesela aha ,sümbül,gada,hapap,ede,emmoğlu,cici,nev bahar,meftun
    bunları göremedim.

    genede ellerine sağlık iyi çalışma olmuş
#27.06.2009 17:13 0 0 0
  • Bu konuda her zaman arayış içindeyim buldukça ekleyeceğim.
#27.06.2009 23:07 0 0 0
  • ne KaDar da zenGin bir DiLe sahiBiz... inGiLizcede Neymiş....:P

    güzeL bir ÇaLışMa...sağoLun...
#08.08.2009 18:24 0 0 0
  • Sizde soğolun
#09.08.2009 13:20 0 0 0
  • cok güzel bir calisma
#12.10.2009 01:22 0 0 0
  • Ah, nerede o eski Türkçemiz.Hasret kaldık ona!...
#15.10.2009 00:08 0 0 0
  • tesekkürler
#09.12.2009 19:32 0 0 0
  • Teşekkürler kardeşim
#11.12.2009 21:28 0 0 0
  • konular birleştirildi
#26.12.2009 23:21 0 0 0
  • güzel bir çalışma olmuş çok teşekkürler
#28.09.2010 13:01 0 0 0
  • taşın altına elimizi hepimizin koyması lazım tebrik ederim çok güzel bir konuya değinmişsiniz
#30.11.2010 18:52 0 0 0
  • aga bunlar süper ya helal olsun
#15.07.2011 05:32 0 0 0
  • Mükemmel Baçman :)
#13.09.2011 03:45 0 0 0
  • performans ödevim var keşke alfabetik sıra olsa ama güzel çalışma
#24.12.2013 16:13 0 0 0