Zaman İçinde Yitirilenler

Son güncelleme: 03.09.2009 09:10
  • Zaman İçinde Yitirilenler - Mesut Çiftçi

    2009 yılı bir çay bahçesi

    - Alo
    - Efendim
    - Nerdesin oğlum.
    - Tam arkandayım. Kapat geldim.
    - Hadi gel bakalım.
    - Merhaba
    - Merhaba, nerde kaldın oğlum kadın gibi bekletiyorsun insanı? Makyajını bitirdin mi bari?
    - Ne makyajı ya?
    - Kadınlar makyaj yüzünden gecikirler ya hani, onu diyorum.
    - Bak kırıcı oluyorsun ama.
    - Onun için uğraşıyorum zaten.
    - Ne var? Sanki sen hiç gecikmiyorsun?
    - Gecikmiyorum tabi.
    - Ya yalan söyleme muhakkak sende bir gün gecikmişsindir.
    - Söyle bakalım seni ne zaman beklettim.
    - Düşünüyorum, düşünüyorum, düşünüyorum. evet ya sen beni hiç bekletmedin. Ama okuldayken derse hep geç kalırdın. Evet evet geç kalırdın.
    - Hasan o zaman ben okula üç vesaitle gelmek zorunda kalıyordum, sense yürüyerek geliyordun okula. Yani evin okulun dibindeydi.
    - Haaa doğru ya, hem de çok ucuzdu.
    - Yani ?
    - Yani, kusura bakma dostum ya. Bugün memurların eylemimi ne varmış. Bize denk gelir, şans yok ya. Zırta pırta eylem yapıyorlar zaten. Ondan geciktim. Ne yapayım yalvarayım mı sana şimdi?
    - Tamam tamam bir daha geç kalma yeter.
    - Olur dostum hiç geç kalır mıyım?
    - Her zaman böyle diyorsun ama hayırlısı.
    - Tamam uzatma Vedat ya. Ne yapayım öpücük mü vereyim, makas mı vereyim? Ne istiyorsun?
    - Dedim ya bir daha geç kalma.
    - Tamam tamam uzatma. Hem etrafta yalnız bir erkek için gayet müsait oğlum, baksana etraf hatun dolu. Of of of, şu hatunu gördün mü?
    - Demek sende görüyorsun o hatunu?
    - Nasıl yani?
    - Bende hayal gördüm sanıyordum da.
    - Evet evet, hayal gibi hatun ya. Ama böylesini boş bırakmazlar oğlum. Muhakkak birisi yiyordur bu hatunu.
    - Ya oğlum bırak şu argoyu ya. Üniversite bitti artık oğlum. Senin yüzünden yanımıza hatun yaklaşmıyor.
    - Nedenmiş o?
    - Hatunlar argo sevmiyorlar. Argo sevenleri de var tabi ama çok az onlar da bize denk gelmiyor.
    - Ne yani şimdi suçlu ben mi oldum.
    - Gayet tabi.
    - Sakın o senin pısırıklığından olmasın?
    - Ne pısırıklığı oğlum, üniversitede ilk hatunu kim ayarladı?
    - Mevlüde'den mi bahsediyorsun?
    - Evet.
    - Ya o sayılmaz bir kere.
    - Neden sayılmazmış, taş gibi hatun işte.
    - Taş gibi mi, taş gibi mi? Sence Mevlüde taş gibi hatun mu? Oğlum O'un bıyıkları vardı len. Hem de palaydı.
    - Bak doğru konuş. Ben bir zamanlar bir şeyler yaşadığım birisi hakkında böyle şeyler söyletmem.
    - Aman, Kadir İNANIR'ım benim. Sanki bir şey yaşadı da. Dört sene boyunca pala Mevlüde'yle beraberdin ne yaptığını sorabilir miyim dostum?
    - Ya sen ne terbiyesiz adamsın ya? Sana ne? Sevgilimle ne yapmışsam yapmışım. Bu beni ilgilendirir.
    - Tabi tabi, bir şey yapmadığın için normaldir.
    - Sen bırak beni, sen ne yaptın O'nu söyle. Okulda yanına dişi sinek bile yaklaşmış mıdır acaba?
    - Şey yapma oğlum şimdi, o zaman ben bir ilişkiye hazır değildim.
    - Tabi tabi eminim değildin. Hem de dört sene boyunca.
    - Ya şimdi biz böyle birbirimizle didişip durursak bir yere varamayız biliyorsun değil mi?
    - Hemen değiştir sen konuyu.
    - Ya ne değiştirmesini oğlum ya? Baksana taş hatun hala yalnız başına oturuyor.
    - Eee?
    - Bir atraksiyon yapsak diyorum.
    - Ne gibi?
    - Ya işte önce kesişiriz, selam filan derken, muhabbetin içine atlarız oğlum.
    - Olur mu dersin?
    - Olur olur, niye olmasın?
    - Hadi o zaman.
    - Hah işte şöyle oğlum. Serdar'ın yeni albümü çıkmış biliyor musun?
    - Evet ya, dağıldım resmen. Çok güzel yapmış lan. Tam disco biliyor musun?
    - Ya bende dowland edeceğim.
    - Gerek yok lan bende hallettim, senin flaşa atarız.
    - Olur.


    1968 yılı bir çay bahçesi;

    - Merhaba, geciktin dost.
    - Merhaba dost. Kusuruma bakma, bizim mahalledeki Emine teyzeyi hastaneye götürdüm.
    - İyi etmişsin dostum. Nasılsın?
    - Nasıl olabilirim dostum? Sen iyi misin sanki? Memleket elden gidiyor, rahat edebiliyor muyuz?
    - Ayın on beşinde altıncı filo İstanbul'a gelecekmiş. Nasıl rahat olunabilir ki?
    - Bunlar Kıbrıs'taki soydaşlarımıza yardıma giderken yolumuzu kesenler değiller mi?
    - Evet onlar.
    - Geldikleri gibi giderler dostum.
    - Evet haklısın, geldikleri gibi gitmeliler. İngilizler gibi.
    - Bir şeyler yapmalıyız.
    - Yapacağız elbette. Elimiz boş duracak değiliz. Bu memleket bizim. Nasıl kurtuluş savaşında sömürücü, emperyal güçlere karşı durmuşsak bunlara da öyle karşı duracağız. Benim canımı sıkan iktidarın vurdum duymaz tavrı.
    - İşbirlikçiden başka bir şey değiller.
    - Tüm öğrenci arkadaşlarla örgütlendik, memlekete sahip çıkacağız. 6. Filoyu denize dökeceğiz.
    - Evet.
    - Merhaba,
    - Oooo merhaba Nalan.
    - Merhaba, buyur otur.
    - Arkadaşlar ne yapıyorsunuz?
    - Oturduk çay içiyorduk.
    - Onu görüyorum. Bu 6. filo hakkında diyorum. Bildiriyi bende okudum.
    - Nalan olmaz. Sen gelmemelisin. Polisin tavrı ortada. Hem babana söz verdim.
    - Benim adıma benim babama benden habersiz söz mü verdin yani?
    - Evet.
    - Olmaz Vedat. Bunu yapamazsın.
    - Ya Nalan uzatma Allahaşkına.
    - Uzatırım hiç kusuruma bakma. Kadınlar da en az siz erkekler kadar bu memleketin sahibi değil mi? Anca beraber, kanca beraber.
    - Tamam tamam. Olaylara karışmak yok ama.
    - Tamam oldu canım. Sen nasılsın Onur?
    - İyiyim bende. Seni sormalı?
    - Böyle bir ortamda iyi olmanın mümkünatı var mı?
    - Haklısın yok.
    - Üniversite de baskı, sokakta baskı, siyasette baskı. Ne olacak bu memleketin sonu bilmiyorum ki?
    - Bizim gibi gençler sayesinde gayet iyi olacak merak etme.
    - Geçen fakültede kavga çıkmış, sebebi neydi? Yine faşistler mi?
    - Ben insanları faşist ya da devrimci olarak ayırmıyorum Nalan. Bu memleketi seven herkes benim için aynı kefededir.
    - Bence yanılıyorsun.
    - Bence de.
    - Nasıl yanılıyorum?
    - Bu adamlar memleketi sevdiklerini iddia ediyorlar ama yaptıkları memleketi sevmek değil, memlekete ihanet etmek.
    - Bu çok ağır bir itham. Bence memleketi sevmek paydasında buluşmalıyız. Biz memleketi sevdiğimiz için bizi sağ sol diye bölmüyorlar mı zaten?
    - Bir bakıma haklısın.
    - Kendisine sağcı diyeni de, solcu diyeni de bir çatı altında toplarsak ancak o zaman hakkımızı savunabiliriz.
    - Peki o zaman fakültedeki kavga?
    - Son derece duygusal. Siyasetle hiçbir ilgisi yok. Bir kız arkadaşı seviyormuş genç. Sevgisini söylemiş. Kız terslemiş ve bizimkiler de siyasi olaya dönüştürmüşler. Bence çok büyük yanlış.
    - Bence değil.
    - Neden ?
    - Bizim duygusallığa ayıracak vaktimizin olduğunu mu düşünüyorsun?
    - Bence aşka her zaman vakit olmalı.
    - Yanılıyorsun ya. Memleket elden giderken aşk meşk mi düşüneceğiz?
    - Düşüneceğiz elbette, yoksa insanlıktan çıkmaz mıyız?
    - Aslında evet.
    - Bizler öğrenciyiz. Düşünmeli, tartışmalıyız. Kavga bir seçenek olmamalı.
    - Ama öyle değil işte.
    - Yanlışta burada değil zaten?
    - Tamam tamam nutuğa başladın yine. Şimdi ne yapacağız sen onu söyle.


    Mesut Çiftçi
#03.09.2009 09:10 0 0 0