454- Aza kanaat etmeyen çogu hiç bulamaz.
Çoklar, azlarin birikmesiyle meydana gelir. Küçük seyleri hor görenler,
büyük sey edinmek firsatini sürekli olarak kaçiriyorlar demektir.
455- Azan kurda kizan köpek.
1) Belali kisinin hakkindan serli kisi gelir.
2) Azginca çiftlesme isteginde bulunan erkege, kizginca çiftlesme istegi
gösteren kadin yarasir.
456- Az ates çok odunu yakar.
Küçük bir tehlike, elverisli ortam bulunca, büyüye büyüye önüne geçilemez
durum alir. Bir avuç suçlu, büyük bir suçsuz yigininin basini belaya sokar.
Krs. Kurunun yaninda yas da yanar.
457- - Azca nereye? - Çokçanin yanina.
Bkz. Aza demisler: Nereye?...
458- Az el as kotarir (yemek pisirip kaplara koymak), çok el is
kotarir (Bir isi bitirmek). (Az eli asta gör, çok eli iste gör).
Ne kadar çok kisi bir araya gelse, pisme zamanindan önce yemegi ortaya
koyamazlar. Onun için yemek yapmaya az kisi yeter. Ama baska isler, çok
kisinin çalismasiyla daha çabuk bitirilir.
459- Az eli asta gör, çok eli iste gör.
Bkz. Az el as kotarir...
460- Azi bilmeyen çogu hiç bilmez.
Bkz. Biri bilmeyen...
461- Azicik agriya as (çokçasini is) bastirir.
Küçük bir rahatsizlik bir seyler yemekle geçer. (Düsünmekle sonuç
alinamayacak birçok sorun da kendini ise vermekle unutulur.)
462- Azicik asim, kaygisiz (agrisiz, kavgasiz) basim.
1) Evimde kalabalik olmazsa isim az olur, ugrasma, didisme de olmaz.
2) Didismesiz orta halli bir geçim, türlü ugrasma ve didismelerle dolu
zenginlerin yasayisindan daha iyidir.
463- Aziksiz yola çikanin iki gözü el torbasinda kalir.
Bir süre sonra gerekecek seyleri vaktinde hazirlamayan kisi, zamani
gelince hazirlikli kisilerin durumuna imrenir ve içinden bana da verseler
istegi geçer.
464- Az kaz, uz kaz, boyunca kaz.
Birisi için kazdigin kuyuya kendin düsebilecegini gözönünde bulundur. Onun
için bu kuyu kendini kurtarabileceginden daha derin olmasin. Yani sana
yapilmasini istemedigin bir kötülügün daha agirini baskasina yapma. Krs.
Kazma elin kuyusunu...
465- Az mal kan yutturur, çogu birbirini güttürür.
Az mali yönetmek için gereken araçlar, yapilan harcamalar çok mali
yönetmeye de yetebilir. Bu nedenle çok mali yönetmek az mali yönetmekten
daha ucuza gelir.
466- Az olsun, uz (öz) olsun.
Yaptiginiz is; edindiginiz sey, isterse az olsun, ancak temiz ve iyi olsun.
467- Azrail gelince ogul, usak sormaz.
1) Azrail yetismemis çoluk çocugun var mi? diye sormaz. Hiçbir özür de
kabul etmez.
2) Azrail, büyük, küçük demez; eceli gelenin canini alir.
468- Az söyle, çok dinle.
Kisi, az konusursa hem çevresindekileri rahatsiz etmemis; hem de daha az
yanilmis olur. Çok dinlemekle ise çok sey ögrenir.
469- Az tamah çok ziyan (zarar) getirir.
Elde ettikleriyle yetinmeyerek daha çogunun pesinde
kosanlar, elde ettiklerinden daha çok zarara ugrarlar.
470- Az veren candan, çok veren maldan.
Varlikli olmayan kimse, yardim, ya da armagan olarak az sey verebilir. Bu
büyük bir fedakarliktir. Varlikli kimse çok sey verebilir. Bu, onun için
özveri sayilmaz.
471- Az yiyen az uyur, çok yiyen güç uyur.
Aç kimse uyuyamaz. Az yiyenin de uykusu az olur. Midesi dolu olan rahat
edemez; uyumakta güçlük çeker. Demek ki kisi iyi uyuyabilmek için pek az
da yememeli, pek çok da.
:::::::::::::
-B-
472- Baba eder, ogul öder.
Bkz. Baba koruk yer...
473- Baba (evlat, ogul) ekmegi zindan ekmegi, koca (er) ekmegi meydan
ekmegi.
Bir kadin için babasinin, ya da çocugunun evinde barinip onlarin eline
bakmak çok bir durumdur. Onun gönül ferahligi ile yasayacagi yer,
kocasinin evi, serbestçe harcayacagi para kocasinin parasidir. Krs. Er
ekmegi meydan ekmegi.
474- -Baba himmet. -Ogul hizmet.
Büyüklerin, kendilerine el uzatip yardim etmelerini istemeye hak
kazanabilmek için küçüklerin görevlerini iyi yapmalari gerektir.
475- Baba koruk (erik, eksi elma) yer, oglunun disi kamasir. (Baba eder,
ogul öder.)
Babanin yaptigi kötü isin sikintisini çocuk çeker.
476- Baba mali tez tükenir, evlat gerek kazana.
Baba malina güvenip kazanç yolunu tutmamak çok
yanlistir. Baba malinin degeri pek bilinmedigi gibi
hazir mal da çabuk biter. Kendini bilen, yasama sorumlulugunu duyan akilli
evladin gerçek mali, kendisinin kazandigi maldir. Krs. Sade pirinç zerde
olmaz... Krs. Ata mali mal olmaz...
477- Babamin (anamin) ölecegini bilseydim, kulagi dolu
dariya satardim.
Bkz. Anamin ölecegini bilseydim...
478- Babanin (atanin) sanati ogula mirastir.
Çocuk daha küçük yasta ister istemez babasinin sanati ile ilgilenir.
Giderek bu sanati ögrenir. Büyüyünce kendisi de bu sanatla ugrasir. Böylece
bir sanat, babadan ogula miras kalir.
479- Baba ogluna bir bag bagislamis, ogul babaya bir salkim üzüm vermemis.
Babalar çocuklari için büyük özveride bulunurlar.
Ama çocuklar babalari için küçük bir özveride bulunmazlar. Baska koruyucular
ve korunanlarda da durum budur. Krs. Bir baba dokuz oglu besler...
480- Babasindan mal kalan, mertegi (direk) içinden bitmis sanir.
Mali kendi emegiyle degil, miras yoluyla elde etmis
olan kisi, onun ne büyük çabalar harcanarak ve ne
denli sikintilar çekilerek kazanilmis oldugunu bilmez.
481- Baba vergisi görümlük, koca vergisi doyumluk.
Bir babanin kizi için harcadigi para, hazirladigi çeyiz, göstermelik
olmaktan ileri geçemez. Kizin ömür boyu süren büyük giderlerini kocasi
üzerine almistir. Çeyiz olarak gelen seyleri eskidikçe, bittikçe yenileyen
kocasidir.
482- Baca egri de olsa duman dogru çikar.
Yaradilistan iyi ve dogru olan kisi ya da nesne, ne denli elverissiz ortam
içinde bulunursa bulunsun, niteligini yitirmez.
483- Baga bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun. (Bagda izin olsun, üzüm
yemeye yüzün olsun).
Kisi, verim bekledigi seyden istedigini alabilmek için gereken
harcamalardan kaçinmamalidir. Yoksa ne yüzle tam verim bekleyebilir? Krs.
Bakarsan bag...
484- Bag babadan, zeytin dededen kalmali.
Bag, bir kusak geçecek kadar yaslandiktan sonra
bol ürün verir. Zeytinin bol ürün vermesi için hiç
olmazsa iki kusaklik bir zaman geçmelidir.
485- Bag bayirda, tarla çayirda.
Her sey, kendisi için en uygun ortamda daha verimli olur. Nitekim bag,
suyu az olan yerde, tarla suyu bol olan yerde bulunursa daha çok ürün verir.
486- Bagda izin olsun, üzüm yemeye yüzün olsun.
Bkz. Baga bak üzüm olsun...
487- Bagi aglayan yüzü güler.
Bag budanirsa (budanan yerden su damlar) bol ve güzel üzüm verir.
488- Bagin taslisi, karinin saçlisi.
Tasli yerdeki bag, daha degerli, uzun saçli kadin
daha gösterisli ve sevimlidir.
489- Bahanesiz ölüm olmaz. (Sebepsiz...).
Bkz. Ecel geldi cihane...
490- Bahsis atin disine bakilmaz.
Bkz. Beles atin...
491- Baht (akil) olmayinca basta, ne kuruda biter ne yasta.
Kisi talihsiz ya da akilsiz olursa giristigi hiçbir isten olumlu sonuç
alamaz.
492- Bahtsizin bagina yagmur, ya tas yagar ya dolu.
Talihsizin bütün isleri ters gider. Bagina yagmur yerine ya tas ya dolu
yagar.
493- Bakacagin yüze siçma, siçacagin yüze bakma.
Iliski kurabilecegin kisi ile arayi büsbütün bozma.
Asagiligi, kötülügü herkesçe bilinen kisiyle de iliski kurma.
494- Bakan göze bag (yasak) olmaz.
Herkesin gözü önündeki seye bakilmasi önlenemez.
Kimse ona bakmasin denilemez.
495- Bakan yemez, kapan yer.
Bir sey sadece bakmakla edinilemez. Onu ele geçirmek için davranmak
gerekir.
496- Bakarsan at, bakmazsan mat.
Bkz. Bakarsan bag, bakmazsan dag.
497- Bakarsan bag, bakmazsan dag (olur).
Bakilip onarilan seyler yararlanilacak duruma gelir. Bakimsiz birakilan
seyler ise yaramaktan kalir. Krs. Baga bak...
498- Bak bana bir gözle, bakayim sana iki gözle.
Sen bana ne denli yakinlik gösterirsen ben sana ondan çok yakinlik
gösteririm.
499- Bakmakla usta olunsa (ögrense), köpekler (kediler)
kasap olurdu (kasapligi ögrenirdi).
Hiç yapilmadan, sadece nasil yapildigini görerek bir
sey ögrenilemez.
500- Baktin ibrik akiyor; önce yu, sonra aptes boz.
Isinizi yaptiktan sonra gerekecek olan nesne isinizi
yapincaya degin ortadan kalkacaksa, önce o nesneyi elde edip sonra isinizi
görmelisiniz.
501- Baktin ki kar havasi, eve gel kör olasi.
Tehlikeli bir durum belirmeye baslayinca ondan
uzak kalmanin yoluna bakilmalidir.
502- Baktin yarin yar degil, terkini kalmak az degil.
Kendine yakin bildigin kimsenin içtenlikten, dürüstlükten uzaklastigini
görürsen dostluga son vermekten utanma.
503- Bal bal demekle agiz tatlanmaz (tatli olmaz).
Tatli sözlerle güzel bir sey gerçeklesmis olmaz.
504- Balci kizi daha tatli.
Güzel mal satan kimselerden alinan seyler daha çok hosa gider.
505- Balcinin var bal tasi, oduncunun var baltasi.
Her is yapilirken özel bir araç kullanilir. O isi yapan bu araci elinde
bulundurur.
506- Bali dibinden, yagi yüzünden.
Balin dibi, yagin yüzü daha güzeldir. Bunun gibi, degerleri derinlestikçe
artan ve degerleri yüzde kalan insanlar vardir.
507- Balik aga girdikten sonra akli basina gelir.
Insan tedbirsizligi yüzünden bir yikima ugradiktan
ve is isten geçtikten sonra neden söyle yapmadim,
neden böyle yapmadim diye üzülür.
508- Balik bastan avlanir.
Bir seyi ele geçirebilmek için onu yönetenleri ele geçirmek gerekir.
509- Balik bastan kokar.
Bastakilerin tutumu bozuk olan toplumda her sey bozuk olur.
510- Balik Çok konusurum ama agzim su dolu demis.
Bir isi yapmaya gücü yetmeyen kisi, yapamam demez de inanilmayacak bir
mazeret ileri sürer.
511- Balik demis ki: Etimi yiyen doymasin, avimi yapan
gülmesin (onmasin).
Canina kiyilan baligin böyle ilendigine inanilir. Bu inanis, balik
etine kolay kolay doyulmamasindan ve balik avcilarinin hep geçim darligi
içinde bulunan kimseler olmasindan ileri gelmektedir.
512- Balik kokarsa tuzlanir, ya tuz kokarsa ne yapilir?
Bkz. Et kokarsa tuzlanir...
513- Balin alasi (tazesi) ogulun tazesinden.
1) En güzel bal, taze ogul balidir.
2) Ana baba için en tatli sey, küçük çocuklaridir.
514- Bali olan bal yemez mi?
Bir kimsenin elinde baskasina verilecek, ya da satilacak bir nesnenin
bulunmasi, ondan kendisinin de yararlanmasina engel degildir.
515- Bali, parmagi uzun (olan) yemez, kismetlisi yer (yememis, kismeti
olan yemis).
Güzel bir sey, onu isteyen ve elde edecek gibi görünen kimsenin degil,
umulmadik birinin eline geçer.
516- Bal ile kaymak isteyen akçesine kiymak gerek.
Güzel, pahali nesne elde etmek isteyen, bunun gerektirdigi özveriye
katlanmalidir.
517- Bal ile kaymak yenir ama her keseye göre degil.
Güzel yemeyi, güzel giymeyi, güzel esya kullanmayi herkes ister ama
bunlari ancak parasi bol olanlar yapabilir.
518- Bal olan yerde sinek de olur (bulunur).
Güzel seyin çevresinde, ondan yararlanmak isteyen
asalaklar dolasir.
519- Balta degmedik agaç olmaz.
Zarar görmeyen, yikimlara ugramayan kimse yoktur.
520- Balta sapini yonamaz.
Kisi, kendisinin yapamayacagi isleri için baskasinin
yardimina gerekseme duyar.
521- Bal tutan parmagini yalar.
Baskalarina güzel seyler dagitmakla görevli olan
kimse, dagittigindan az çok kendisi de yararlanir.
Krs. Harman döven öküzün agzi baglanmaz.
522- Bana dokunmayan (beni sokmayan) yilan bin yasasin.
1) Birçok kimseler, kendilerine kötülügü dokunmayan zararli birisinin bu
durumuyla yasayip gitmesini hos görürler.
2) Zararli oldugu bilinen, ama kimseye kötülügü
dokunmayan kisiye ilisilmemelidir.
523- Barutla ates bir yerde durmaz (olmaz).
Bkz. Atesle barut...
524- Baskidaki altindan askidaki salkim yegdir.
Kullanilan, ise yaratilan az degerli nesne, saklanan, kullanilmayan çok
degerli nesnelerden daha iyidir.
525- Baskin basanindir.
Düsmani bos bulundugu sirada basan, savasi kazanir.
526- Baskisiz (çivisiz) tahtayi yel (el) alir, yel (el) almazsa
sel (yel) alir. (Baskisiz yongayi yel alir; sahipsiz tarlayi sel alir.)
Siki bir yönetim altinda bulundurulmayan ya da korunmayan gençler kolayca
kötü yollara sürüklenebilirler.
527- Basa gelen çekilir.
Ugradigimiz kaçinilmaz yikimlara katlanmaktan baska elimizden ne gelir?
Sabirli olmaliyiz.
528- Basa gelmeyince bilinmez.
Baskasinin ugradigi bir yikimin ne kadar aci oldugunu, basimiza böyle bir
felaket gelmeyince, geregi gibi anlayamayiz.
529- Basa gelmez is olmaz, ayaga degmez tas olmaz.
Bkz. Ayak almadik tas olmaz...
530- Bas agir gerek, kulak sagir.
Kisi agirbasli olmali ve dedikodulari dinlememeli,
ya da isitmemis gibi davranmalidir.
531- Basak büyüdükçe boynunu eger.
Insan olgunlastikça daha çok alçakgönüllü olur.
Krs. Bos basak dik durur.
532- Basa yazilan gelir.
Bkz. Alna yazilan bas gelir.
533- Bas basa bagli, bas da seriata (yasaya, padisaha).
Bizim basarimiz, basimizda bulunan yöneticiye,
onun basi da dine, yasaya baglidir. Biz yöneticinin
buyrugu altindayiz ama, yönetici de toplum için konulmus
olan kanunlar ne buyuruyorsa onu uygular; onun disina çikamaz.
Krs. Basin basi...
534- Bas dille tartilir.
Kisinin akli, söyledigi sözlerle ölçülür.
535- Basina gelen basmakçidir.
Basindan bir is geçmis olan kimse o iste deneyimli
olur. Ugradigi zarara bir daha ugramamak için önlem alir.
536- Basin basi, basin da basi vardir.
Toplum içinde hiç kimse basina buyruk degildir.
Basta bulunan her kisinin üstünde daha büyük bir
bas, onun da üstünde kendisinden büyük bir bas
vardir. Krs. Bas basa bagli...
537- Basim acemi berbere teslim eden, cebinden pamugunu eksik etmez
(etmesin).
Is basina deneyimsiz yönetici getirenler, onun yaratacagi sikinti ve
zararlari çekmeye hazir olmalidirlar.
538- Basini sallamayan kavak olmaz.
Kendini bir sürü eglenceye, çapkinliga kaptirmamis
genç yoktur.
539- Basin sagligi, dünya (-nin) varligi.
Dünyanin en büyük zenginligi, beden sagligindan baska bir sey degildir.
540- Bas kes, yas kesme.
Agaç kesmek, insan öldürmekten daha büyük bir
suçtur demeliyiz ki agaç kesmenin ne kadar kötü
ve zararli bir is olduguna dikkati çekebilelim.
541- Bas nereye giderse, ayak da oraya gider.
Basta bulunan nasil bir yol tutarsa onun yönetimi
altinda bulunanlar da o yolu tutarlar. Krs. Arabanin ön tekerlegi...
542- Bas olan bos olmaz.
1) Bir topluluga bas olan kimse, tasidigi deger dolayisiyla bir yere
gelmistir. Bos bir kisi degildir.
2) Is basinda bulunan kisinin bos zamani olmaz; isi çoktur.
543- Bas ol da esek basi (sogan basi) ol.
Basta bulunanlarin, yetkisi genis, sayginligi büyük,
olanaklari çok olur. En önemsiz islerde bile bas olmak, buyruk altinda
bulunmaktan iyidir.
544- Bas sag olursa börk çok bulunur.
Kisinin en önemli isi, sagligini korumaktir. Sagligi yerinde olan kisi
issiz kalmaz.
545- Bas sallamakla kavuk eskimez.
Bir kimsenin suyunca gitmekten, söylediklerine evet, peki demekten zarar
gelmez.
546- Bas yarilir börk içinde, kol kirilir kürk (yen) içinde.
Bir aile içindeki kisilerin kusurlari, anlasmazliklari, kavgalari sir
olarak aile içinde kalmali, disariya duyurulmamali, sizdirilmamalidir.
547- Bas yastigi bas derdini bilmez.
Insan derdi içindedir. En yakini bile onu anlamaz.
548- Baykusun kismeti ayagina gelir.
Tanri hiçbir canliyi aç birakmaz. Kimildamadan duran baykusun rizkini bile
önüne koyar. (Ianisa göre baykus bütün geceyi uykusuz geçir, ibadet edermis.
Sabaha karsi önüne gelen bir serçeyi yermis).
549- Bayramda borç ödeyene ramazan kisa gelir.
Oruç tutan kimse için ramazan günleri agir agir geçer. Süresi bayramda
dolacak bir borcu ödemek zorunda olan kimseye o günler çabuk geçiyor gibi
gelir. Çünkü insan, güç islerin yapilmasini ertelemek ve uzak zamanlara
atmak ister.
550- Bayramdan sonra gelen kinayi yak.
Gerektigi zaman ele geçmeyip daha sonra kavusulan sey degerli de olsa ise
yaramaz.
551- Bayram etiyle it tavlanmaz.
Bir canlinin (ya da bir durumun) gelismesi sürekli bakim ve ilgi ister.
Rasgele ele geçen firsat ne denli elverisli olursa olsun, sürekli degilse
yarari sinirli kalir.
552- Baz bazla, kaz kazla, kel tavuk topal horozla.
Bir kisi, kendine denk ve uygun olan kisiyle arkadas olur.
553- Bedava sirke baldan tatlidir (tatli olur).
Para verilmeden ele geçen seyler çok hosa gider.
554- Bekar gözü, kör gözü.
Bekar erkek, evlenme istek ve heyecani içinde oldugundan alacagi kizin
kusurlarini göremez.
555- Bekarin parasini it yer, yakasini bit.
Bekar kimse, parasini çarçur eder; dalaverecilere yedirir. Yasayisi
düzensiz, üstü basi kirli, bitlidir.
556- Bekarlik maskaralik.
Bekar kimse bakimsizdir, kiliksizdir, derbeder bir
yasayis sürer ve herkesin eglencesi olur.
557- Bekarlik sultanlik.
Aile sorumlulugundan kaçan ve basibos bir yasayis sürmeyi seven kimselere
göre bekarlik, esi bulunmaz bir sorumsuzluk ve rahatlik durumudur.
558- Beles (bahsis) atin disine (yasina, dizginine, yularina) bakilmaz.
Para verilmeden gelen sey, eksigi, kusuru olsa da hos karsilanir.
559- Benden sana bir ögüt: Ununu elinde ögüt.
Bkz. Sana vereyim bir ögüt..., Kurda meden...
560- Beni sokmayan yilan bin yasasin.
Bkz. Bana dokunmayan yilan...
561- Benzeye benzeye yaz, benzeye benzeye kis olur.
Günler birbirinden çok farkli olmadigi halde hava
yavas yavas isinarak yaz, ayni biçimde yavas yavas soguyarak kis gelir. Bu
durum toplumun gelismesinde ve gerilemesinde de görünür. Krs. Üzüm
üzüme baka baka...
562- Berber berbere benzer ama, basin Allah'a emanet.
Kendisini uzman gibi gösteren her kisiye güvenmemeli. Uzman diye ise baslar
da malinizi, caninizi tehlikeye sokabilir.
563- Berberin solumazi, tellagin söylemezi, kahvecinin söylemezi.
Yüzü yüzünüze pek yakin olarak is gören berber soluyorsa nefesi, agiz
kokusu burnunuza girer. Tellak terliyorsa sizi keselerken terleri üzerinize
damlar; ayrica ter kokusundan rahatsiz olursunuz. Müsterilerinin içyüzünü
bilen kahveci birinin sirini ötekine söylerse sanatini kötüye kullanmis
olur.
564- Berk kaçan atin boku seyrek düser.
Olaganüstü hizla yapilan is -gereken özen gösterilemeyeceginden- olumlu
sonuç vermez.
565- Besle kargayi, oysun gözünü.
Iyilik edip yetistirdigin öyle sütü bozuk, iyilik bilmez kimseler vardir ki
sana en büyük kötülügü yaparlar.
566- Beslemeyi eslemeden alma.
Sürekli bir hizmet için evine kabul edecegin kimseyi iyice sorup
sorusturmadan alma.
567- Bese, bakma çiftten baska ise.
Yediye'nin yelleri bese'nin selleri sözünde de geçen bese subat
sonlariyla marti kapsayan zamandir.
568- Bes kurusun üstünde oturmaya bes batman göt gerek.
Kisinin kazancindan, az da olsa para artirmasi büyük azim ve irade ister.
569- Bes kurusun varsa bes yere dügümle.
Kisi savurgan degil tutumlu olmali, parasini iyi korumalidir.
570- Bes para giren ev yikilmamis.
Çalisip para kazanmanin yoluna bakilmalidir. Kazanç az da olsa ailenin
yasam düzeni bozulmaz.
571- Bes parmagin hangisini kessen acimaz?
Insan evlatlarini birbirinden ayirt etmez. Hangisine zarar gelse ayni
üzüntüyü duyar.
572- Bes parmak bir degil (olmaz).
1) Ana ve babalari bir oldugu halde kardesler birbirlerine benzemezler.
Türlü niteliklerle ayrilirlar.
2) Ayni görevle bir arada çalisan kimseler yetenek, basari bakimindan
birbirinden farklidirlar. Onun için sevgileri arasinda da fark bulunur.
573- Bes tavuga bir horoz yeter.
Bes kadini yönetmek ve korumak için bir erkek yeter.
574- Beterin beteri var (-dir).
Çok kötü bir duruma düsen kimse, bundan daha
kötü bir durumun da bulundugunu düsünerek avunmalidir.
575- Bey ardindan çomak çalan çok olur.
Güçlü kisi ile yüz yüze bulunduklari zaman agizlarini açmayan kimseler,
gittikten sonra kendisini çekistirirler.
576- Bey asi borç, dügün asi ödünç.
Beyin sofrasi çok zengin olur. O sofrada agirlanan
kimsenin, karsilik olarak beye yemek vermesi kolay olmadigindan bu bir borç
olarak kalir. Dügün asi yiyen ise günün birinde kendisinin yapacagi dügüne,
birinci dügün sahibini çagirir, böylece ödüncün altindan kalkmis olur.
577- Beyazin (akin) adi (var), esmerin (karanin) tadi (var).
Beyaz tenli olanlar, güzel sayilir; ancak bu, aldatici bir görünüsten
ileri gelir. Gerçek güzellik ve sirinlik esmerlerdedir.
578- Bey buyurur, cellat keser.
Egemen kisinin haksiz buyrugunu yerine getiren,
buyruk kulu oldugu için, suçsuzdur. Suçu isleyen,
buyrugu verendir.
579- Beyde bulunmayan elde neler var.
Bkz. Elde bulunan beyde bulunmaz.
580- Beyden gelen bey sayilir.
Hatiri sayilan kisinin sözlerini, isteklerini baskasina ileten buyruk
kuluna, hatirli kisinin kendisi gelmis gibi saygi gösterilmesi gerekir.
581- Beyle bostan ekenin vay haline!...
Bkz. Seytanla ortak bugday eken...
582- Beyler buyrugu yoksula kan aglatir.
Halki yönetenler, uygulama olanagini düsünmeden buyruklar verirler. Halki
sikintiya sokar, ezerler.
583- Beylik çesmeden su içme.
Resmi islere yanasmak tehlikelidir. Hükümet, hatira hayale gelmeyen bir
noktadan size büyük sorumluluk çikarir. Abartilarak denilebilir ki devletin
kamuya hizmeti için yaptirdigi çesmeden su bile içmeyiniz.
584- Beylik firin has çikarir.
1) Kisilerin yaptigi isi devlet yaparsa dört basi mamur yapar.
2) Devletten aylik alarak geçinen, en saglam kazanç yolunu bulmus demektir.
585- Bey mi yaman el mi yaman?
Bkz. El mi yaman, bey mi yaman?
586- Bey oglu kulluk, kul oglu beylik.
Hiçbir kimse için süreli bir yasam düzeyi yoktur.
Yüksek düzey insani düskün duruma gelebilir; düskün
durumda olan da yükselebilir; zenginlesebilir.
587- Bez alirsan Musul'dan, kiz alirsan asilden.
Ne alacaksaniz cinsini, aslini biliniz, güvenerek aliniz: Musul bezinin
saglam, güzel olduguna, soylu kizin terbiyesine, namusuna güvendiginiz gibi.
588- Bezirgan zügürtleyince geçmis defterleri yoklar.
Bkz. Müflis bezirgan...
589- Biçagi kestiren kendi suyu, insani sevdiren kendi huyu.
Bir kimsenin, bir seyin degeri, kendisinde aranan
özel nitelikte artar: Kisi, huyu güzel olursa sevilir.
Biçak, çeligine iyi su verilmis olursa keskinlesme yetenegi kazanir.
590- Biçak yarasi geçer (onulur), dil yarasi geçmez (onulmaz).
Bkz. El yarasi onulur...
591- Bildircinin beyligi arpa biçilene kadar.
Bir kimsenin keyfi, ancak yararlandigi nesne yarar
saglamayacak duruma gelinceye degin sürer. Krs.
Ötlegenin beyligi...
592- Biyigin uzunsa borazan çal.
Bir isi basarabilmek, gerekli kosullarin bulunmasina
baglidir. Krs. Nefesine güvenen borazancibasi olur.
593- Bilmemek ayip degil, sormamak (ögrenmemek) ayip.
Insan her seyi bilemez. Bu, kusur degildir. Ancak
bilmedigi bir isi, sorup ögrenmeden yapmaya kalkismak kusurdur.
Çünkü yanlis ve zararli bir yola sapilmis olabilir.
594- Bin atin varsa iniste in, bir atin varsa yokusta bin.
Üzerinde yük bulunan at, yokus asagi inerken zorluk çeker, hirpalanir,
aksar, sakatlanir, düsüp ölebilir. Ancak üzerinde yük de olsa, yokusa
çikmaya iyi dayanir. Insan ise inisi yorulmadan iner de yokusa çikarken
yorulur. Bundan dolayi kisi, hem kendisi hem at için kolay olan davranisi
yeglemeli, yani iniste inmeli, yokusta binmelidir.
595- Bin bilsen de bir bilene danis.
Insan bir seyi ne denli iyi bilirse bilsin, kendisinden daha iyi bilen
bulunur. Onun için, bir ise baslamadan o is üzerindeki genis bilgisi
herkesçe kabul edilen kimsenin düsüncesi alinmalidir.
596- Bin dost az, bir düsman çok.
Ne kadar çok dostun olursa, yararlanma olanagin
o kadar artar. Bu durumdan bir zarar da gelmez.
Ancak bir tek düsmanin bulunsa hep zarar görme
tehlikesi içinde yasarsin.
597- Binicinin sagi solu olmaz.
1) Binici, ata sagdan da soldan da ayni kolaylikla biner.
2) Uzman kisi, hangi yöntemi uygularsa uygulasin,
isini basari ile yürütür.
3) Isini titizce yürüten kisinin buyrugu altindakilere karsi iyi
davranmasina güvenilip her zaman böyle davranacagi sanilmamalidir.
Bakarsiniz ki tersligi tutar. Krs. Erenlerin sagi, solu belli olmaz.
598- Bin isçi, bir basçi.
Bir isin planini çizen, programini izleyen, düzenli
olarak gerçeklesme yolunu gösteren bir bas bulunmadikça, ne kadar çok isçi
çalisirsa çalissin, is basari ile yürütülemez. Krs. Ayagi yürüten bastir.
599- Bin kisi degmez bir kisi, bir kisi deger bin kisi.
Toplum içinde bir degerli kisinin yaptigi isi yapamayan bin kisi de
vardir; bin kisinin basarabilecegi isi tek basina yapabilen kisi de.
600- Bin merak, bir borç ödemez.
Borcu ödemek için tasalanmanin faydasi yoktur;
ödeme yollarini aramak gerekir. Krs. Bin tasa...
601- Bin nasihattan bir musibet yegdir. (Bir musibet bin
nasihattan yegdir).
Yanlis yolda olan bir kisiye verilen yüzlerce ögüt,
onu dogru yola getirmek için yararli olmaz da tuttugu bu yolda basina gelen
bir yikim, uyanmasina yarayan bir ders olur.
602- Bin ölçüp bir biçmeli.
Yapilacak bir isin bütün yönleri önceden iyi düsünülmeli, sonucu iyi
hesaplanmali, ondan sonra ise girisilmelidir. Iyi düsünülmeden yapilan bir
isten dolayi duyulacak pismanlik, isi düzeltmeye yaramaz.
Krs. Son pismanlik fayda vermez.
603- Bin tasa bir borç ödemez.
Borçlu, üzülmekle borç sikintisindan kurtulamaz.
Çalisip vermekle kurtulur. Krs. Bin merak...
604- Bir adama kirk gün (deli dersen deli, akilli dersen akilli olur) ne
dersen o olur.
Sürekli telkinle bir kisinin bilinçaltina birtakim inançlar, duygular
yerlestirilebilir.
605- Bir adamin adi çikacagina cani çiksin. (Insanin adi çikmaktansa cani
çikmasi yegdir).
Adi kötüye çikan kisi, kötü olmasa bile, bu kamu
yargisini kolay kolay düzeltemez. Nerede adi anilsa, hiçbir arastirma
yapilmadan, hemen kötülügü ortaya atilir. Bu durumdaki kimse ölmeyi yegler
mi yegler.
606- Bir adamin sözü bir adama kolay.
Bir kisinin, hosa gitmeyecek bir sözünü baskasina iletme görevini üstlenen,
bu sözleri aktarirken kendisinin tarafsiz oldugunu, sadece bir aracilik
yaptigini bu anlatimla belirtir.
607- Bir agacin gölgesinde bir sürü yatar.
Iyiliksever bilgili, varlikli kimselerden pek çok kisi yararlanir.
608- Bir agaçta gül de biter diken de.
Bir ocaktan iyi insan da yetisir, kötü insan da. Krs. Bir agaçtan okluk
da...
609- Bir agaçtan okluk da çikar, bokluk da.
Ayni aileden iyi adam da çikar, kötü adam da. Krs.
Bir agaçta gül de...
610- Bir agizdan çikan bin agiza (dile) yayilir.
Bir kisi, yayilmasini istemedigi bir durumu kimseye söylememelidir.
Söylerse, gizli kalmasini istedigi sey, dilden dile dolasarak toplum içine
yayilir. Krs. Açma sirrini dostuna...
611- Bir ambar bugdayin örnegi bir avuçtur.
Bir tümün küçük bir parçasini incelemek, tümü üzerinde yargiya varmaya
yeter.
612- Bir anaya bir kiz, bir kafaya bir göz.
1) Bir basa bir göz ne kadar gerekli ise bir anneye
bir kiz da o kadar gereklidir. Kiz çocuk, erkek çocugun yapamayacagi birçok
isleri yaparak annesine yardimci ve en iyi arkadas olur.
2) Anneler, kiz çocuklari olsun isterler. Olsun ama, bir tanesi yeter. Kiz
çocugu yetistirme, sonra evlendirme isleri anneleri çok yorar. Dahasi zaman
zaman çok üzer. Onun için birden fazlasi fazladir. Krs. Bir evde iki kiz...
613- Bir avuç altinin olacagina bir avuç topragin olsun.
Altin, yani para, harcanan, tükenen bir maldir.
Ama toprak, harcanip tükenen bir mal degildir. Yerinde duran, sürekli
olarak ürün veren, para getiren bir maldir.
614- Bir baba dokuz oglu (evladi) besler, dokuz ogul (evlat) bir babayi
beslemez.
Baba, ne kadar çok çocugu olursa olsun hepsini yetistirmek için gereken
bütün özveride bulunur. Ancak çocuklar para kazanmaya basladiktan sonra
-birçok kardes de olsalar- yoksul düsen babalari için, kendi paylarina düsen
küçük bir yardimi yapmazlar. Krs. Baba ogluna bir bag bagislamis...
615- Bir basa bir göz yeter.
Nimet ne kadar bol olsa o kadar hosa gider; geri çevrilmez. Ama bunun
hepsi zorunlu gereksemeleri karsilayan seyler degildir. Birçogu fazladan
denilebilecek seylerdir. Bunun -gerçek gereksemeyi karsiladigi içinvazgeçilemeyecek
bir miktari vardir. Azla yetinmeyi bilenler bu miktari
yeter görürler. Krs. Bir anaya bir kiz...
616- Bir bas sogan bir kazani kokutur.
Kötü bir kisi, kötü bir davranis, kötü bir söz, büyük bir toplulugun
havasini bozar.
617- Bir çiçekle yaz olmaz (gelmez).
Güzel, ama küçük bir belirti ile, beklenen doyurucu sonuca erisilmis
olmaz.
618- Bir çöplükte iki horoz ötmez.
Bir toplumda iki bas olmaz. Olursa aralarinda anlasmazlik çikar; biri
ötekini uzaklastirir.
619- Bir deli kuyuya tas atmis, kirk akilli çikaramamis. (Bir delinin
kuyuya attigi tasi kirk akilli çikaramaz).
Kimi zaman bir kisi öyle delice bir is yapar ki birçok akilli kimseler bir
araya gelerek düsünür, çalisirlar da durumu düzeltemezler.
620- Birden çikan bine yayilir.
Bir kisi, sadece kendisinin bildigi bir seyi, baskasina söylemeyecegini
sandigi bir kimseye söylerse, az sonra konu herkesin diline düser. Krs.
Açma sirrini dostuna...
621- Bir dirhem et bin ayip örter.
Zayif kimselerin vücudunda çirkinlikler bulunabilir. Biraz sismanlamak, bu
çirkinlikleri giderir.
622- Bir dirhem gümüsün üstünde oturmaya bir kantar göt gerek.
Tutumluluk, kazancin çok küçük bir parçasini bile artirabilmek, büyük bir
istenç (irade) gerektirir.
623- Bir dönüm güzlük on dönüm yazliga bedeldir.
Sonbaharda ekilen bir dönümlük yerden, yazin ekilen on dönümlük yerin
ürünü kadar ürün alinir.
624- Bir el bir eli (el eli) yikar, iki el (de) yüzü (yikar).
Bkz. El eli yikar, iki el de yüzü.
625- Bir (sag) elinin verdigini öbür (sol) elin görmesin (duymasin).
Bir yoksula, bir hayir isine yaptiginiz yardimi, en yakinlariniz dahi
bilinemelidir. Çünkü bu çesit yardimlar dini, ya da sosyal bir ödevdir.
Amaç kendini göstermek degil, bir yaraya merhem olmaktir.
Herkes görsün, isitsin, kendisini övsün diye yapilan yardim, din ya da
insanlik duygusu ile yapilmis iyilik olmaktan çikar.
626- Bir (tek) elin nesi var, iki elin sesi var. (Bir elin sesi çikmaz).
Insan büyük isleri tek basina yapamaz. Baskasiyla isbirligi yapmalidir ki
önemli bir varlik gösterebilsin. Krs. Agaç yapragiyla gürler, Üsüntü
köpek mandayi..., Yalniz tas duvar olmaz. Yalniz kalani..., Yalnizlik
Allah'a...
627- Bir elin sesi çikmaz.
Bkz. Bir elin nesi var...
628- Bir elma bin akçaya, soy; bin armut bir akçaya, soyma.
Bkz. Elmayi soy da ye, armudu say da ye.
629: Bir ev, bir dev.
Bkz. Ev dememisler evran demisler.
630- Bir evde düzen varsa düzen olmaz o evde.
Bir evde (ya da bir yerde) iki rakip kadin varsa orada dirlik olmaz.
631- Bir evde iki kiz, biri çuvaldiz biri biz (Mesin gibi seyler dikilirken
igneye yol açmak için kullanilan, bir sapa çakilmis ince çivi gibi, kalin
igne.).
Bir evde iki kiz olursa her biri bir taraftan aileyi sikistirir: Giyim
kusam ister, çeyiz çemen ister. Onlar istemese bile aile kendini böyle bir
sorumluluk altinda bilir. Bunun sikintisini çeker. Krs. Bir anaya bir kiz...
632- Bir ev (gemi) donanir, bir kiz (çiplak) donanmaz.
Bir kizi donatmak, bir ev düzmekten daha güç, daha masraflidir. Evin
eksikleri bellidir. Alirsiniz, biter. Kizin ne giyim giderleri biter, ne de
çeyiz için alinacak esyasi. Evlenecek kizin gözü esyaya doymaz.
633- Bir fincan (aci) kahvenin kirk yil hatiri (hakki) vardir.
Birisi size bir fincan kahve içirmek gibi küçük bir
iyilik etmis ya da sizinle bu kadarcik bir dostluk kurmus olsa, bunu
unutmamaniz, o kisinin her zaman hatirini saymaniz gerekir.
634- Bir fit bin büyü yerini tutar (yerine geçer).
Bir kimseyi baskasina karsi kiskirtmak için ara bozacak bir söz, bin
büyü kadar etkilidir.
635- Bir görüs, bir kör bilis.
Bir kez görmekle bir sey iyice anlasilmaz, ögrenilmez.
636- Bir gözün gördügü bir göze (baskasina) hayir etmez.
Bir kisi bir nesneye göz koymussa, baska birinin o
nesneyi elde etmesi kolay olmaz.
637- Bir günlük beylik, beyliktir.
Çok kisa bir süre için de olsa, herkesten üstün bir
yasama olanagi bulmus olmak güzel seydir.
638- Bir günlük ölüye üç gün yiyecek gerek.
Gelenek böyledir: Bir evde ölüm olursa o evde üç
gün yemek yapilmaz. Komsular ve tanidiklar yemek gönderirler.
639- Bir hatir, iki hatir, üçüncüde vur yatir.
Bir kimsenin densizlikleri, hatir sayilarak birkaç kez
hos görülebilir. Ama bu durumu sürüp giderse sert
tepki gösterilmesi dogaldir.
640- Biri bilmeyen bini hiç bilmez. (Azi bilmeyen çogu hiç bilmez.)
Küçük de olsa bir iyiligin degerini bilmeyen, ona
karsi tesekkür duygusu beslemeyen kisi, daha büyük iyiliklerin degerini de
bilmez; onlara karsi da duygusuz kalir.
641- Biribiri, adami yer diri diri.
Akrabadan birinin ötekine can düsmani oldugu çok
görülmüstür. (Biribiri: birbirlerinin hisimi) Krs.
Akrabanin akrabaya akrep etmez...
642- Bir inat, bir murat.
Inatçi kisi, her inadinda istedigi bir seyi elde eder.
643- Biri yer biri bakar, kiyamet ondan kopar.
Herkesin yararlanabilecegi seyden kimi kisiler yararlanir da baskalarina
yararlanma olanagi vermezlerse bundan büyük kavga çikar.
644- Bir kararda bir Allah.
Insanin yasayisi bir düzende sürüp gitmez. Saglik bozulabilir; zenginlik
kalmayabilir. Görev elden gidebilir... Gücü, büyüklügü eksilmeyip ayni
kalan tek varlik, Tanri'dir.
645- Bir katar deveyi bir esek yeder.
Sessiz, uysal bir toplulugu, niteliksiz, ahmak bir kisi
bile yönetir.
646- Bir kilin bir örmeye faydasi var.
Büyük girisimlerin gerçeklestirilmesine önemsiz görünen araçlarin yardimi
olacagi unutulmamalidir.
647- Bir kizi bin kisi ister (de) bir kisi alir.
Güzel bir seyi herkes elde etmek ister. Ama o, ancak bir kisiye kismet
olur.
648- Bir kimsenin adi çikacagina cani çiksin.
Bkz. Insanin adi çikmadansa...
649- Bir korkak bir orduyu bozar.
Savasta, ya da birlikte is yapacak toplulukta, korkak bir kisi; kaygi,
telas, heyecan yaratan sözleriyle bozgunluga yol açar.
650- Bir koyundan iki post çikmaz.
Bir kimseden verebilecegi kadar bir sey alindiktan sonra dolambaçli yolla
ayni seyi bir kez daha almaya çalismak, bosuna emek harcamaktir.
651- Bir kötünün yedi mahalleye zarari vardir (dokunur).
Namusunu satmis birisi, yalniz kendi çevresi için
degil, daha genis çevreler için de lekedir. Bu durum,
baska konularda, baska ortamlarda da görülür. Krs.
Bir uyuz keçi bir sürüyü boklar.
652- Bir mih bir nal kurtarir, bir nal bir at kurtarir.
Herhangi bir olayi, bir isi, bir ödevi küçük saymamak, önemle ele almak
gerekir. Küçük görünen isler, büyük sonuçlar dogurabilir: Bir çivi
eksikliginden bir nal düser; bir nal eksikliginden bir
at kosamaz olur; bir atin kosamamasi, kormutana bir haberin yetisememesi
dolayisiyla savasin kaybedilmesine mal olabilir. Böylece bir çivi yüzünden
bir ordu yenilgiye ugrayabilir. Nitekim küçük bir vidasi eksik olsa koca bir
fabrika çalisamaz. Önem verilmeyen küçük bir yaradan ölenler çoktur.
653- Bir musibet (felaket) bin nasihattan yegdir.
Bkz. Bin nasihattan bir musibet yegdir.
654- Bir ocaktan okluk da çikar, bokluk da.
Bir aileden terbiyeli, temiz çocuk da yetisir; serseri, ahlaksiz çocuk da.
655- Bir pire için bir yorgan yakilmaz.
Küçük bir zaran önlemek için büyük bir zarar göze almak yanlistir.
656- Bir selam bin hatir yapar.
Selam bir ilgi ve sevgi belirtisidir. Küçük bir seydir
ama gönül kazanmakta büyük önemi vardir. Gönül kazanmak için buna benzer
birçok ilgilerden yararlanilabilir.
657- Bir senden büyügün, bir de senden küçügün sözünü dinle.
Önemli bir ise girisecek kimse salt kendi düsüncesiyle yetinmemeli,
büyüklerinin
deneyimlerinden yararlanmali; akillica düsünce ileri sürebilecek
küçüklere de danismalidir.
658- Bir siçrarsin çekirge, iki siçrarsin çekirge, üçüncüde
ele geçersin çekirge.
Suçlu, birkaç kez kurtulma yolu bulsa bile günün
birinde yakayi ele verir.
659- Bir söyle iki dinle.
Bkz. Iki dinle bir söyle.
660- Bir söz ara bozar,bir söz ara düzer.
Öyle bir söz olur ki iki dostu düsman eder. Öyle
bir söz de olur ki iki dargini baristirir. Krs. Söz
var ara bozar...
661- Bir söz bin büyüye bedeldir.
Büyü, kisiyi yanlis seylere inandirir. Etkili söz ise
büyüden daha güçlü bir inandiricilik tasir.
662- Bir söz yola getirir, bir söz yoldan çikarir.
Dogru yola götüren inandirici sözler de yanlis yola
sürükleyen etkili sözler de vardir.
663- Bir sürçen atin basi kesilmez.
Simdiye degin sizi memnun etmis olan kisi bir kez
yanlis bir is yapmissa onun için eskiden edindiginiz kaniyi hemen
degistirmeyiniz ve kendisine agir bir ceza vermeyiniz.
664- Bir tepe yikilir, bir dere dolar.
Dünyada hiçbir sey kaybolmaz. Birinin kaybettigini baskasi kazanir. Bir
zengin yoksullasirken bir yoksul da zenginlesir.
665- Bir uyuz keçi bir sürüyü boklar.
Kötü yaradilisli, kötü huylu kisi, çevresine hep kötülük asilar,
toplulukta kötüler türemesinin etmeni olur. Krs. Bir kötünün yedi mahalleye
zarari vardir.
666- Bir yemem diyenden kork, bir oturmam diyenden.
Oturmam diyen konuk, oturma söyle dursun yatiya kalir. Yemem diyen de
parçalarcasina sofraya saldirir.
667- Bitli (kurtlu, çürük) baklanin kör alicisi olur.
Kötü, ise yaramaz nesnelerin, bunlardan anlamayan isteklileri olur.
668- Bodur tavuk her gün piliç.
1) Ufak tefek kimseler, yaslarindan daha küçük görünürler.
2) Yetenekleri sinirli kisiler, bir türlü yükselmezler; olduklari yerde
sayarlar.
669- Bogaz dokuz (kirk) bogumdur.
Bir sözü söylemeden önce bogazin her bogumunda bir kez içimizden geçirmeli,
bunun nasil bir sonuç doguracagini düsünmeli, uygun olmayan yönlerini
düzeltmeli, böylece tekrar tekrar (son boguma kadar) düsünüp düzeltmeler
yapmali, sonra söylemeliyiz. Bu provalar sirasinda belki de bir sakinca
hatirimiza gelir, sözü söylemekten büsbütün vazgeçeriz. Krs. Önce düsün,
sonra söyle, Sözünü bil, pisir...
670- Boka nispetle tezek amberidir.
Çok kötü seyin yaninda, daha az kötü olan, güzel görünür.
671- Bol bol yiyen bel bel bakar.
Kazandigini bol bol yiyip ilerisi için bir sey artirmayan kisi, kazançsiz
kaldigi zaman acikli duruma düser.
672- Borca haylik bir aylik.
Borç altina girilerek yasanan keyifli günler çok sürmez sikintiya dönüsür.
673- Borca içen iki kez (kere) sarhos olur.
Bkz. Veresiye sarap içen...
674- Borcun iyisi vermek, derdin iyisi ölmek.
Borçlu ve dertli yasamaya dayanilmaz. Borçtan kurtulmanin çikar yolu
vermek, onulmaz dertten kurtulmanin çikar yolu ölmektir.
675- Borcun yoksa kefil ol, isin yoksa sahit ol.
Bkz. Isin yoksa sahit ol...
676- Borç iyi güne kalmaz.
Borcu ilk firsatta ödemek gerektir. Erteleyip durmak yanlistir. Çünkü
gelecek günlerde eliniz daha dar olabilir; borç da gittikçe büyür. Üstelik
siz, sürekli bir borç üzüntüsü çekersiniz.
677- Borçlunun dili kisa gerek.
Borçlu, alacaklisina karsi ileri geri konusmamali, asagidan almalidir.
678- Borçlunun dösegi atesten olur.
Borçlu, borcunu ödeyinceye degin uyku uyuyamaz yataginda döner durur.
679- Borçlunun duacisi alacaklidir.
Borçlunun ölmemesi ve para kazanmasi için en çok
dua eden alacaklisidir. Çünkü alacagini alabilmesi, borçlunun ölmemesine ve
eline para geçmesine baglidir.
680- Borçlunun yalimi alçak olur.
Borçlu, özellikle alacaklisinin yaninda gögsünü gere gere gezemez; kisilir,
büzülür, suçlu gibi durur.
681- Borçlu ölmez, benzi sararir.
Borç kisiyi öldürmez. Ama hasta edecek kadar üzer.
(Bu atasözü ciddi anlam tasimakla birlikte borçlunun saka yollu teselli
sözü olarak da kullanilir.) Krs. Aç ölmez...
682- Borç ödemekle, yol yürümekle tükenir.
Bkz. Yol yürümekle...
683- Borçsuz çoban yoksul beyden yegdir.
Kisi yoksulluk ve sikinti içinde olduktan sonra kuru bir bey adi neye
yarar? Böyle bir bey olmaktansa borçsuz, tasasiz bir çoban olmak daha
iyi degil midir?
683- Borçtan korkan kapisini büyük açmaz (küçük açar).
Borç etmek istemeyen fazla açilmaz; suna buna ziyafet çekmez. Giderlerini
kisar; kendi durumuna uygun bir yasama yolu tutar.
684- Borç uzayinca kalir, dert uzayinca alir.
Borcun ödenmesi geciktikçe borçluluk duygusu gevser. Zamanasimi ile borç
ödenmez olur. Dert uzayinca da hastayi güçsüz birakir, alir götürür.
685- Borç vermekle, düsman vurmakla.
Borç vermekle, düsman vurmakla tüketilir, yok edilir.
686- Borç vermekle, yol yürümekle tükenir.
Bkz. Yol yürümekle...
687- Borç yigidin kamçisidir.
Borç, kisiyi -borcunu ödeyebilmesi için- daha çok çalismaya zorlar.
688- Borç yiyen kesesinden yer.
Borca alisveris yapan, hemen para ödemez ama, ödemek zorundadir. Aldiklarinin
parasi kesesinden çikacaktir.
689- Bostana dadanan esegin kuyrugu, kulagi olmaz.
Çalip çirpmayi huy edinen kisi, her birinde yakayi ele vererek ceza göre
göre insanliktan çikar.
690- Bostanciya tere satilmaz.
Bkz. Tereciye tere satilmaz.
691- Bostan gök iken pazar(-lik) yapilmaz.
Nasil gelisecegi ve ayrintilari belli olmayan bir is üzerinde anlasma
yapilamaz.
692- Bosanip kocana varma, sevisip dostuna varma.
Bkz. Sevisip dostuna...
693- Bos basak dik durur.
Kafasi bos olan kisi kendini begenir; çevresine yüksekten bakar; iri
laflar eder. Krs. Basak büyüdükçe boynunu eger.
694- Bosbogazi cehenneme atmislar, odun yas(az) diye bagirmis.
Bosbogaz, çenesi düsügün biridir. En umulmadik yerde ille densizce bir
sey söyleyecektir.
695- Bos çuval ayakta (dik) durmaz.
1) Karni doymayan kimse çalisamaz.
2) Bilgisiz, yeteneksiz kisi, kendisine verilen görevde tutunamaz.
3) Gerçeklere dayanmayan ve gereksemelere yanit veremeyen bir plan
yürütülemez.
696- Bos esek yorga (Biniciyi sarsmayan hizli yürüyüs.) gider.
Üzerinde bir görev bulunmayan kaygisiz kisi, rahat rahat istedigi gibi
yasar.
697- Bos fiçi çok langirdar.
Bilgili, erdemli kimse çok konusmaz; gösteristen kaçinir. Ama bunlardan
yoksun olan kisi, bilgiçlik taslar; çok konusur; bos laflarla çevreyi
rahatsiz eder.
698- Bos gezmekten bedava çalismak yegdir.
Bos gezmek, kisiyi tembellige alistirir ve herkesin
gözünden düsürür. Çalismak ise, para karsiliginda
olmasa bile, kisinin yetenegini artirir ve tembel olmadigini
göstererek parali is bulmasina yardim eder.
699- Bos ite menzil olmaz.
1469- Hirsizligi da ögren, basucunda dursun.
Hirsizligi ve benzeri kötü davranislari da ögrenin.
Eylemde bulunmak için degil, bunlari yapanlara
karsi ne gibi önlemler alinmasi gerektigini bilmeye
ve kendilerini daha kolay bulmaya yarayacagi için.
1470- Hirsizlik bir ekmekten, kahpelik bir öpmekten.
Hirsizligin büyügü küçügü olmaz; bir ekmek çalan
da hirsizdir. Nitekim kadinin namusunu satmis sayilmasi için bir
öpücük vermis olmasi yeter.
1471- Hisim hisimin ne öldügünü ister, ne ondugunu.
Bkz. Kardes kardesin ne öldügünü...
1472- Hiyar akçesiyle alinan esegin ölümü sudan olur.
Çok ucuza alinan mal, çürük, ise yaramaz olur.
1473- Hiyarin önü, dutun sonu.
Hiyar, ilk çiktiginda taze ve lezzetli olur; gitgide
kartlasir. Dut ise ilk çiktiginda ham, son günlerinde
olgun ve tatli olur.
1474- Hile ile is gören mihnet ile can verir.
Islerine hile karistirmis, baskalarini aldatmis olan
kisi son nefesini azap içinde verir.
1475- Hilekardan yumurta alan, içinde sarisini bulamaz.
Hilekar satici, hiç kimsenin kuskulanmasina olanak
bulunmayan hileler yapar. Bunun gibi kurnaz kisi,
isini yaparken kimseye sezdirmeden çikar saglar.
1476- Hizmetçi kirarsa suç, hanim kirarsa kaza.
Bkz. Hanim kirarsa kaza.
1477- Hocanin dedigini yap (söyledigini dinle), yaptigini yapma (Hocanin
okudugunu dinle, gittigi yola gitme.)
Din adamlari bize dinin buyruklarini anlatirlar. Buna uymak gerektir. Ama
birçok din adaminin davranislari, din buyruklarina aykiri oldugundan
gittikleri yola gidilmemelidir.
1478- Hocanin vurdugu yerde gül biter.
Ögretmen gerekli görürse çocugu döver. Attigi dayaga, gücenmek söyle
dursun, nimet gözüyle bakilir ve dayagin yaptigi kizarti, vücutta açilmis
gül diye nitelenir.
1479- Hoca okurken yanilir.
Yanilmak dogal bir olaydir; kusur sayilmamalidir.
Hoca bile çok iyi bildigi Kuran ayetlerini okurken yanilabilir.
1480- Horoz ne kadar öterse ötsün, civciv tavugun dikdikina bakar.
Babalar çocuklarinin kendilerine yakin olmalari için
ne denli ugrasirlarsa ugrassinlar, çocuklar annelerine daha çok bagli
olurlar.
1481- Horoz ölür, gözü çöplükte kalir.
Kisinin sevdigi seye karsi olan hirsi ölene degin sürer.
1482- Horozu çok olan köyün sabahi geç olur.
Bir konu üzerinde söz söyleyen çok olursa varmak gecikir.
1483- Huy canin altindadir.
Bkz. Can çikmayinca huy çikmaz.
1484- Huylu huyundan vazgeçmez.
Bir huy edinmis olan kisiyi bu huydan vazgeçirmek
için ne kadar ugrasilirsa bostur. Krs. Can çikmadan huy çikmaz, Huy
canin altindadir, Insan yedisinde ne ise...
:::::::::::::
-I-
1485- Irak yerin haberini kervan getirir.
Erisemedigimiz seyle aramizdaki iliskiyi bir araci saglar.
1456- Irmak kenarina çesme yapilmaz.
Zaten var olan ve herkesin isine yarayip artan seyin yanina ayni isi
görmek üzere bir de daha zayifini eklemek bosuna yorulmaktir.
1487- Irmaktan (çaydan, dereden) geçerken at degistirilmez.
Bir yöntemden baska bir yönteme geçerken tehlikeli davranislardan
sakinmak gerekir.
1488- Irz insanin kani pahasidir.
Insan irzim, namusunu korumak için canini feda eder.
1489- Isiracak it disini (dis) göstermez.
Kötülük etmeye kararli olan, bunu daha önce açiga vurmaz.
1490- Isiramadigin (bükemedigin) eli öp basina koy.
Düsmanini yenemiyorsan ona hos görünmeye çalisarak kötülügünden kendini
koru!
1491- Isirgan ile taharet olmaz.
1) Iyi is yapmak için zararli araç kullanilmaz.
2) Kötü kisiden iyilik beklenemez.
1492- Isirgan, ocaginda biter.
Saldirgan kisi, saldirgan ortamda yetisir. Krs. Ot kökü üstünde biter.
1493- Isitma ben tuttugumu kirk yil sonra tanirim demis.
Sitma hastaligina yakalanmis olan kimse, iyi olduktan uzun yillar sonra
bile sari, soluk benzinden belli olur.
1494- Islanmisin yagmurdan korkusu (pervasi) olmaz.
Daha önce bir zarara ugramis kimse, kendisine ayni
zarari verecek seyden korkmaz.
1495- Ismarlama hac, hac olmaz (kabul olunmaz).
Kisi, kendisinin yapmasi gereken isi baskasina ismarlamamalidir. Baskasi
eliyle yapilan is, kendi eliyle yaptigi isin yerini tutmaz.
1496- Issiz eve it buruk.
Bkz. Sahipsiz eve it buyruk.
1497- Isigini aksamdan önce yakan sabaha çirasinda yag bulamaz.
Savurganlik, kisiyi yoksulluga düsürür. Gerekmedigi zaman bol para
harcayanlar, gerektigi zaman harcayacak para bulamazlar.
:::::::::::::
-I1498-
Ibadet de gizli, kabahat de.
Ibadet gösteris için yapilmaz. Kul, Tanri'sina karsi olan borcunu elalem
görsün diye yaparsa bu, ibadet olmaktan çikar. Kabahat, kamunun
kinadigi bir seydir; ona da gizlilik yakisir.
1499- Ibibik sende bu göt var, çok yuvalar kokutursun.
Kötü huylu kisi, nereye gitse çevresine kötülük saçar.
Hangi ise el atsa o isi yozlastirir.
1500- Içgüveysi iç agrisi.
Içgüveysi konuk gibidir. Evdekiler sürekli olarak
onu agirlamaya, memnun etmeye, gücendirmemeye çalisirlar ve kendileri
rahatsiz olurlar.
1501- Ihmalin devlete zarara var.
Ihmalci kisinin zengin olmasi kolay degildir. Çünkü kazanç getiren isi
vaktinde yapmaya üsenir; firsati kaçirir.
1502- Ihtiyarin düskünü, beyaz giyer kis günü.
Bkz. Eskiyanin düskünü...
1503-Iki arslan bir posta sigmaz.
Bir ülkede iki bas egemen olmaz. Böyle iki bas bulunursa geçinemezler,
kavga ederler; biri ötekini ortadan kaldirir.
1504- Iki at bir kaziga baglanmaz.
Basina buyruk olmak isteyen iki kisi, ayni is üzerinde birlikte
çalistirilamaz; aralarinda anlasmazlik çikar, kavga çikar. Krs. Iki bas bir
kazanda kaynamaz.
1505- Iki bas bie kazanda kaynamaz.
Ayri ayri düsünceleri ve kisilikleri bulunan iki kimse,
bir arada yasayamaz, birlikte yapilacak is üzerinde
birlesemezler. Krs. Iki at bir kaziga baglanmaz.
1506- Iki cambaz bir ipte oynamaz.
Kurnaz, hileci iki kisi, bir is üzerinde karsilasirlarsa birbirlerini
aldatmak, atlatmak için bütün hünerlerini harcarlar. Bu durum ikisi için de
tehlikelidir.
1507- Iki çiplak bir hamamda yakisir.
Evlenecek çiftten biri yoksul ise ötekinin az çok bir
seyleri bulunmalidir ki için de barinabilecekleri bir
ev açabilsinler ve orada büyük bir sikinti çekmeden yasayabilsinler.
1508- Iki deliye bir uslu koymuslar.
Birbirleriyle anlasamayan, kavga eden iki kisinin
arasini bulacak bir akilli çikar. Böyle biri çikmazsa ayni isi
mahkemeler görür.
1509- Iki dinle (bin isit) bir söyle. (Sir söyle, iki dinle).
Çok konusmak dogru degildir. Çok konusan, gereksiz, yanlis sözler
söyler. Karsindaki iki, on, yüz söylerse sen bir söyle. Yerinde cevap
verebilmen için de hemen atilamaman, söylenenleri uzun uzun dinlemen
gerektir.
1510- Iki el bir bas içindir.
Tanri insana çalisip kazanarak yasayabilmesi için
güç vermistir, el kol vermistir. Bunlar iyi kullanilmali, baskasinin
yardimina muhtaç kalinmamalidir.
1511- Iki emini bir yemin aralar.
Birbirinin dogruluguna güvenerek birlikte is yapmakta olan iki kisiden
biri, hile yapmadigina arkadasini inandirmak için yemin ediyorsa güven
bozulmus demektir. Artik ayrilmalari gerekir.
1512- Iki gönül bir olursa (olunca) samanlik seyran olur.
Birbirini seven ve evlenmek isteyenler için ev-bark
söz konusu degildir. Onlara samanlik bile saray gibi
gelir.
1513- Iki kardes savasmis, ebleh buna inanmis.
Iki kardes arasinda çikan anlasmazlik, geçicidir.
Onu gerçek ve sürekli sanmak safliktir.
1514- Iki karili bitten, iki anali sütten ölür.
Bir kisinin iki karisi olursa, isleri, her kari ötekinin
yapmasini bekler. Kocalari da bakimsiz kalir. Süt
ninesi tutulan çocuk da, annesinin süt ninesine,
onun da anneye güvenerek emzirmeyi ihmal etmelerinden
iyi beslenemez. Iki basli islerin iyi gitmemesi bundandir.
1515- Iki karpuz bir koltuga sigmaz.
Bir kimse iki büyük isi ayni zamanda yapamaz.
1516- Iki kere iki dört eder.
Gerçek çok açik ve kesin olarak ortada. Tersini savunmak olanaksiz.
1517- Iki kisi basinda fes yok derse basini yokla.
Çevrendekiler, sende düzeltilmesi gereken bir durum
bulundugunu söylerlerse hemen yok deme. Söylenenin dogru olup olmadigina
sen de dikkat et.
1518- Iki kisi dinden olursa bir kisi candan olur.
Iki kisi yalan yemin ile dinden çikar, bir kimsenin
cinayet isledigine taniklik ederlerse o kimse asilir.
1519- Iki koç kafasi bir kazanda kaynamaz.
Bkz. Iki bas bir kazanda kaynamaz.
1520-Iki (dokuz) ölç, bir biç.
Tasarlanan is, önce tekrar tekrar ve sonuçlariyla birlikte düsünülmeli,
ondan sonra -verilecek karara göre- yapilmalidir.
1521- Iki testi çarpisinca biri kirilirsa biri de çatlar.
Bir çatismada yenen de yenilen de zarar görür. Biri az, biri çok olsa da.
1522- Iki testi tokusunca biri elbet kirilir.
Iki kisi kavgaya tutusur, iki ordu çarpisirsa dogal olarak bir taraf
yenilir, büyük zarara ugrar.
1523- Iki timar bir yem yerine geçer.
Ati sik sik timar etmek, yemle beslemek kadar önemlidir.
1524- Ilk avrat çarik, sonraki sarik.
Birinci karisina hor bakan kisi, esinin ölmesi ya da
ayrilmasi dolayisiyla yeniden evlendigi kadini bastaci eder.
1525- Ilk vuran okçudur.
Amaca baskalarindan önce ulasan, isinin eridir ve
kazançlidir.
1526- Imam evinden as, ölü gözünden yas çikmaz.
Bir sey alinmasi olanagi bulunmayan yerden bir seyler vermesini
beklemek bostur. Krs. Yoktan yonga çikmaz.
1527- Imam osurursa cemaat siçar.
Bastakinin küçük bir suç islemesi, onun buyrugu altindakilerin büyük suç
islemelene yol açar.
1528- Imece günü bulutlu, görmeyene ne mutlu.
Zamanin elverisli olup olmadigina bakmadan yardima gelenleri bulunan is
sahibine ne mutlu.
1529- Inanma dostuna, saman doldurur postuna.
Bkz. Güvenme dostuna...
1530- Incir babadan, zeytin dededen.
Incir agaci yaslanarak babadan evlada, zeytin agaci da ondan çok
yaslanarak dededen toruna kalirsa daha verimli olur.
1531- Inegin sarisi, topragin karasi.
Çiftçiler arasinda inegin sari, topragin kara renkli
olani begenilir.
1532- Inek agzindan sagilir.
Bir kisiden ya da hayvandan bol verim bekleyen onu iyi beslemeli,
doyurmalidir.
1533- Inek gibi süt vermeyen, öküz gibi kutan sürer.
Yorucu olmayan islerde kendisinden yararlanilamayan kisi, agir islere
kosulur.
1534- In kalk (çik) dünyasi.
Dünyada hiç kimse degismeyen bir durum saglayamaz. Kah düser, kah kalkar.
Krs. Kavanoz dipli dünya.
1535- Inkar mahkemenin kilidi.
Mahkeme, davalinin inkari ile açilir; inkari ile kapanir.
1536- Insan ayaktan, at tirnaktan kapar.
Birçok hastaliklar insana ayagini üsütmesinden, ata
da tirnagi yoluyla gelir. Krs. Ayagini sicak tut...
1537- Insan beser, kuldur (bazen) sasar.
Tanri insanlari eksiksiz yaratmamistir. Dünyada yanilmayan kimse yoktur.
Kisinin kimi zaman sasirmasini, yanilmasini hos görmek gerektir. krs. Kul
kusursuz olmaz.
1538- Insan bilmedigini ayaginin altina alsa basi göge erer.
Insan ne denli bilgili olursa olsun bilmedikleri bildiklerinden binlerce
kez çoktur.
1539- Insan çesit çesit, yer damar damar.
Topragin her kesimi ayiri ayri nitelikler tasidigi gibi, insanlar da
küme küme ve tek tek birbirlerinden ayri nitelikler tasirlar.
1540- Insan dogdugu yerde degil, doydugu yerde.
Insan dogdugu yeri degil, geçimini sagladigi yeri yurt edinir.
1541- Insan esek olunca semer vuran çok olur.
Kisi anlayissiz, budala olursa, çevresi bu durumunu sömürür: Kendisiyle
alay edenler, ondan çikar saglayanlar çok olur.
1642- Insan (adam) eti (yükü) agirdir.
1) Bakmakla yükümlü oldugu kimselerin hizmeti
bir aileyi zaten çok yorar. Buna, bakmakla yükümlü
olmadigi kimsenin hizmeti eklenmemelidir. Yani
hiçbir kimse, baska bir aileye yük olmamalidir. Bu
yük aileye agir gelir.
2) Yatalak insani kaldirmak, yatirmak güçtür.
1543- Insan göre göre, hayvan süre süre (alisir).
Insanlar bir seyi göre göre ögrenirler. Hayvanlarin
ögrenmesi ise insanlarin onlara istedikleri isi sürekli
olarak yaptirmasi ile saglanir.
1544- Insani gam duvari nem yikar.
Bkz. Duvari nem, insani gam yikar.
1545- Insanin (adamin, bir kimsenin) adi çikmadansa cani
çikmasi yegdir (hayirlidir).
Bkz. Bir adamin adi çikacagina...
1546- Insanin (adamin) alacasi içinde, hayvanin alacasi disinda (-dir).
Hayvanin rengi disindadir, bellidir. Ama insanin
rengi içindedir: Ne düsündügü, ne yapmak istedigi, kisaca içyüzü belli
degildir.
1547- Insanin cani aciyan yerindedir.
Bir yerimiz acidi mi bütün vücudumuz rahatsiz olur; saniriz ki canimiz
oradadir.
1548- Insanin eti yenmez, derisi giyilmez; tatli dilinden baska
nesi var?
Insanin kendini sevdirmesi tatli diliyle olur. Onu;
eti, sütü, yumurtasi, derisi... için sevilen hayvandan ayiran da budur.
1549- Insanin kötüsü (fenasi) olmaz; meger ki zügürt ola (parasi olmaya).
Bkz. Adamin kötüsü olmaz...
1550- Insanin vatani dogdugu yer degil, doydugu yerdir.
Kisi dogdugu yerde kazanç saglayamazsa, kazanç
saglayabilecegi bir yere göçer; orayi yurt edinir.
Dogdugu yerden çok burasini benimser.
1551- Insan ikrarindan, hayvan yularindan tutulur.
Bkz. Insan sözünden...
1552- Insan insanin (adam adamin) seytanidir.
Uygunsuz arkadas, insani dogru yoldan saptirir; kötülüge sürükler.
Krs. Kisi refikinden azar.
1553- Insan kendini begenmese çatlar (ölür).
Herkes kendini begenir. Bu, kendi aklini begenmesinin sonucudur. Çünkü
insanin kisiligi, aklinin yönetimi ile biçimlenir. Madem ki kendi aklini
bütün akillarin üstünde görüyor, kisiligini de üstün bir deger kazanmis
bilir. Zaten böyle olduguna inanmasa yasayamaz. Krs. Herkes aklini pazara
çikarmis...
1554- insan (adam) kiymetini insan (adam) bilir.
Bir kimsenin ne kadar degerli oldugunu ancak o kimsenin degerini
ölçebilecek nitelikteki insanlar anlar.
1555- Insanoglu çig süt emmis.
Insanoglu her zaman iyi degildir. Kimi zaman sütsüzlük damari tutar,
soysuzca davranislarda bulunur; iyiligini gördügü kimseye kötülük yapar.
1556- Insan söylese söylese (konusa konusa) hayvan koklasa koklasa.
Hayvanlar koklasarak tanistiklari gibi insanlar da
konusarak tanisirlar ve konustukça birbirlerini daha iyi anlarlar.
1557- Insan sözünden (ikrarindan), hayvan yularindan tutulur.
Söyledigi söz, kisiyi baglar. Buna uymayan bir davranista bulunmak istese
kendisine hemen bu söz animsatilir. Onun için söylediginin disina çikamaz.
Su durum, yularindan tutuldugu için baska yöne sapamayan hayvanin
durumuna benzer.
1558- Insan yanila yanila, pehlivan yenile yenile.
Bkz. Adam yanila yanila...
1559- Insan yedisinde ne ise yetmisinde de odur.
Kisinin çocuklugundaki huylari, özellikleri degismez; ihtiyarliginda da
sürer. Krs. Can çikmayinca..., Huy canin altindadir, Sütle giren huy...,
Huylu huyundan vaz geçmez.
1560- Ip inceldigi yerden kopar.
Bir durum, en çürük yerinden patlak verir. Krs. Gön yufka yerinden
delinir.
1561- Ip kirildigi (koptugu) yerden ulanir (baglanir).
1) iki kisi arasindaki kirginligin giderilmesi için kirginlik
nedeninin giderilmesi gerekir.
2) Bozulan bir is nerede kalmissa, düzeltilmesine
oradan baslanir.
1562- Iplik pazarinda Fatmaciga kim?
Benzerleri çok olan kisi ya da nesnelere kimse önem
vermez; ayricalik tanimaz.
1563- Isin yanina varan is, misin yanina varan mis kokar. (Karga
ile gezen boka konar.)
Kisi kiminle arkadaslik ederse ondan kendisine birtakim huylar
geçer: Kötü arkadastan kötü, iyi arkadastan iyi. Krs. Itle yatan bitle
kalkar, Kisi refikinden azar, Kir atin yaninda duran...,
Körle yatan..., Topalla gezen..., Üzüm üzüme...
1564- Islam'in sarti bes, altincisi insaf demisler.
Islam dininin bes temel diregi vardir. Kelime-i sahadet, namaz, oruç,
zekat, hac.) Eger altincisi olsaydi her halde insaf olurdu. Insaf,
namaz, oruç gibi, Islamligin temel direklerinden sayilmaya deger.
1566- Istedigini söyleyen, istemedigini isitir.
Bir kimseye ölçüsüz, agir sözler söylemek, hakaret
etmek dogru degildir. O da agir sözlerle karsilik verir.
1566- Istemem diyenden korkmali.
Bir seyi istemem diyen, firsat bulunca, bakarsiniz ki asiri istekli
olandan daha çok o seyi istiyormus.
1567- Istenmeyen as, ya karin agritir ya bas.
Bkz. Gönülsüz yenen as...
1568- Isteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü.
Birisinden bir sey istemek zorunda kalan kimse utanir. Ama onun
yüzsuyu dökmesine karsi istedigini vermeyenin daha çok utanmasi gerekir.
1569- Is amana binince kavga uzamaz.
Kavga edenlerden biri aman dilerse artik çekisme kalmaz.
1570- Is anlatincaya kadar bas elden gider.
Kizismis bir kavgada, ya da bir tarafin büyük zarara
ugrayacagi bir islemde meram anlatmaya firsat kalmadan, olacak olur.
1571- Is bilenin, kiliç kusananin.
Bkz. At binenin...
1572- Isçi kirk yilda, tüccar kirk günde.
Isçinin kirk yilda eline geçen parayi tüccar kirk günde, belki de bir
günde kazanir. Buna benzer esitsizlik örnekleri çoktur.
1573- Isine hor bakan (sanatini hor gören) boynuna torba takar.
Isini küçümseyen kisi para kazanamaz. Para kazanmayanin sonu ise
dilenciliktir.
1574- Isini bilmeyen kasap, ne biçak kor ne masat.
Bilmedigi ise girisen kisi, her seyi karmakarisik duruma getirir.
1575- Isini kis tut da yaz çikarsa bahtina.
Basladigin isin güç yürüyecegini, ya da parlak sonuç vermeyecegini düsün,
kendini ona göre hazirla ki sonunda düs kirikligina ugramayasin ve isi
kolay yürütebilir, parlak sonuç alirsan sevinesin.
1576- Is insanin aynasidir.
Bir kimsenin nasil bir kisi oldugunu anlamak isterseniz yaptigi islere
bakiniz. Bu islerin niteligi, o kisinin yetenegini, huyunu, tutumunu...
belli eder.
1577- Is insanin kalayi.
Beden ve kafa, çalistikça gelisir, güçlenir, güzellesir.
1578- Isin yoksa sahit ol, paran çoksa (borcun yoksa) kefil ol.
Tanik, ikide birde mahkemeye çagirilir, isini, gücünü birakip gider.
Kefil de, asil borçlunun borcunu ödememesi dolayisiyla bu parayi ödemek
zorunda kalir. Onun için taniklik, bos oturan kimselerin, kefillik,
parasi çok kimselerin isidir. Ikisinden de uzak kal.
1579- Iskilli büzük dingilder.
Meydana çikmasini istemedigi bir is yapmis olan kisi, hep korku, telas
içinde, tetikte bulunur. Bu durumuyla kuskulari üzerine çeker. Krs. Al
kasagiyi...
1580- Isleyen demir pas tutmaz (paslanmaz, isildar).
Tembel tembel oturan kimse hantallasir, is yapma
yetenegini yitirir. Çalisan kimse gittikçe açilir, daha yararli isler yapar.
Krs. Yuvarlanan tas yosun tutmaz, Akan su yosun tutmaz.
1581- Isleyen esegin boynu boncuklu olur.
Isveren, görevini iyi yapan, çaliskan isçisine iyi bakar. Onu ödüllendirir.
1582- Is olacagina varir.
Bir is, kosullar neyi gerektiriyorsa o yönde gelisir;
ne olacaksa o olur. Sen onun yürüyüsünü degistiremezsin. Bundan dolayi su,
ya da bu biçimde yürümemekte olmasina bos yere üzülme.
1583- Istah disin dibindedir.
Bir sey yemeyi cani çekmeyen kimse, yiyecekten bir
parça tadinca istahinin açildigini görür.
1584- Isten artmaz, disten artar.
Insan ne denli çok çalisip para kazanirsa kazansin,
tutumlu harcamasini bilmezse bir sey artiramaz. Para, kazanmakla degil,
tutumla artar.
1585- It agzini kemik tutar.
Asagilik kisinin agzini kapamak için ona bir çikar
saglamak yeter.
1586- It, boku acindan yer.
Yasa disi çikar saglayanlar ve toplumun kinadigi
yollarla para kazananlar içinde öyleleri var ki, yasamlarini
sürdürebilmek için baska yol bulamamislardir.
1587- It degmekle (isemekle) deniz pis olmaz.
Temizligine herkesin büyük bir inanci bulunan kisi
ya da sey, asagilik kimselerin atmak istedigi çamurla
kirletilemez. Krs. Köpek sürünmekle..., Kalayli bakir küflenmez.
1588- It derisinden post olmaz.
Asagilik kimse, ya da sey, yüce ve temiz bir amaca hizmet edemez.
1589- Ite dalanmaktan çaliyi dolanmak iyidir.
Kisi, yapacagi iste huysuz biriyle çatisacaksa isini
o kisiyle karsilasmayacagi yoldan (bu yol güçlüklerle dolu olsa
bile) yürütmelidir.
1590- Ite vurmazlar (host demezler) sahibinin hatiri var diye.
Bir kimsenin buyrugu altindaki kisiyi incitecek eylem, dolayli
olarak o kimseyi de incitir. Bu nedenle bir kimse adina is gören
buyruk altindaki kisilere karsi dikkatli bulunmak gerekir.
1591- Iti an, (degnegi yanina koy) tasi eline al.
Saldirgan birisiyle karsilasacak olan kimse, kavgaya hazir olmalidir.
1592- Itin (köpegin) ahmagi baklavadan pay umar.
Aptal kisi, eline geçmesi olanagi bulunmayan bir nimeti bekler.
1593- Itin akilsizi kurban bayraminda silaya gider.
Isini bilmeyen kisi, ayagina gelen kismetten yararlanacagi yerde,
zorunlu olmayan, her zaman yapabilecegi bir isi öne alir.
1594- Itin (köpegin) duasi kabul (makbul) olsa (-ydi) gökten kemik yagar(-di).
Asagilik kisinin istedigi olsaydi dünya, yalniz kendisinin isine yarayan,
baskalarini rahatsiz eden seylerle dolardi.
1595- Itin gönlüne kalsa günde bir les yer.
Tamahkar kisi doymak bilmez. Gözü hep daha çok kazançtadir.
1596- Itin kuyrugu kaliba konmakla dogrulmaz.
Yaradilistan kötü olan kisi, ne denli egitilirse egitilsin yola gelmez.
1597- Itin ölümü gelirse cami duvarina iser.
Bkz. Eceli gelen köpek...
1598- Iti (köpegi) öldürene sürütürler.
Berbat bir isin sikintisini, onu yapana çektirirler.
Bu isin temizlenmesini, düzeltilmesini ona yüklerler.
1599- It ite buyurur, it de kuyruguna.
Tembel kisi kendisinin yapmasi gereken isi, tembel
olan birine buyurur. O da buyrugu altindaki birine.
1600- It itin ayagina (kuyruguna) basmaz.
Baskasina kötülük etmekte ayaktas olanlar birbirlerini incitmezler.
1601- It itin kuyrugunu birakmaz.
Isleri, güçleri kötülük yapmak olanlar birbirlerinden ayrilmazlar.
1602- It iti suvatta bulur.
Asagilik kisiler birbirlerini kendi gibilerinin toplandigi yerde bulurlar.
1603- It kagni gölgesinde yürür de kendi gölgesi sanirmis.
Baskasinin korumasiyla is yapan akilsiz kisi, desteklendigini unutarak
kendi gücüne inanir.
1604- It kisi geçirir ama gel derisinden sor.
Bir destegi bulunmayan kisi, (özellikle paraca) çektigi sikintilari
zamanla atlatir ama bu arada çektiklerini ancak kendisi bilir.
1605- Itle çuvala girilmez.
Edepsiz ve saldirgan kimse ile bir konu üzerinde karsilasmak ve kavgaya
tutusmak dogru degildir.
1606- Itle (köpekle) dalasmaktan çaliyi dolasmak yegdir.
(Köpege dalanmaktan çaliyi dolanmak yegdir.)
Edepsiz kimse ile ugrasmamak için onun bulundugu yerden uzaklasiniz.
1607- Itle yatan bitle kalkar.
Bkz. Körle yatan sasi kalkar.
1608- It sürü para (akça) kazan.
Ekmek parasi kazanmak için it sürümek gibi bir is
tutmak bile ayip degildir.
1609- It ulur, birbirini bulur.
Asagilik kimse bir konu üzerinde sesini yükseltince ayni amaci
güdenler o ses etrafinda toplanir, kendisiyle birlesirler.
1610- It ürür, kervan yürür.
Dogru yolda olanlara çatanlar, kervana ürüyen itlere benzerler. Bu
tür karsi koymalar, yürüyüsü engelleyemez.
1611- It yal yedigi kapiyi bekler.
Vefali kisi, iyilik gördügü kimseyi ya da kurumu savunur.
1612- Iven (acele etmek) kiz ere varmaz, varsa da baht bulmaz.
Ivmekle koca bulunmaz. Iven kiz esini iyi seçemeyecegi, rasgele bir
kocaya varacagi için mutlu olmaz.
1613- Iven sinek süte düser.
Islerini gerektiginden önce yapmaya çalisanlar agir
zararlara ugrarlar. Krs. Çabalama ile çarik yirtilir.
1614- Iyi dost kara günde belli olur.
Bkz. Dost kara günde belli olur.
1615- Iyi evlat babayi vezir, kötü evlat rezil eder.
Babaya ün kazandiran da, el içine çikamayacak bir
duruma düsüren de evlatlarinin tutumudur. Baba,
akilli, serefli evladiyla övünür. Kötü, serefsiz evladindan
da utanir. Krs. Kisiyi vezir eden de karisi, rezil eden de.
1616- Iyi insan sözünün üstüne gelir.
Yoklugunda kendisinden söz edilen kimse, konusmanin üzerine gelirse, o
iyi bir insandir, denilir.
1617- Iyi is alti ayda çikar.
Bkz. Temiz is alti ayda çikar.
1618- Iyilige iyilik her kisinin kari, kötülüge iyilik er kisinin kari.
(Kötülük her kisinin kari, iyilik er kisinin kari).
Iyilige karsi iyilik etmek olaganüstü bir sey degildir. Bunu herkes
yapabilir. Herkesin yapamadigi sey, kötülüge karsi iyilik etmektir.
Bunu yapabilen kisi olgunluk ve erdemlilik örnegidir.
1619- Iyilige iyilik olsaydi, koca öküze biçak olmazdi.
Bu dünyada her zaman iyilige karsi iyilik görülmez.
Iyilige karsi kötülük de çoktur. Baksaniza, öküz,
ömrü boyunca hizmet ederek sahibine kazanç saglamasina karsin
ihtiyarlayinca sahibi onu kesiyor.
1620- Iyilige nereye gidiyorsun demisler, kötülüge demis.
Birçok iyiliklerin karsisinda kötülük vardir.
1621- Iyilik eden iyilik bulur.
Iyilik eden kimseyi herkes sever. Sirasi gelince, kendisinden
iyilik görmüs olan baskalari da ona iyilik eder. Krs. Herkes ne ederse
kendine eder.
1622- Iyilik et denize at, balik bilmezse Halik bilir.
Karsilik beklemeden iyilik yap. Ilgili, senden iyilik
gördügünü bilmese de Tanri iyilik yaptigini bilir ve
sen bu davranisindan dolayi bir iç rahatligi duyarsin.
1623- Iyilik et kele, övünsün ele.
1) Sen yaptigin iyilikle bir kisinin çirkinligini güzellige çevirirsin.
O, bu iyiligin hiç sözünü etmez de güzelligiyle herkese övünür.
2) Kisinin begenilmeyen yönlerini düzelt; onu herkese övünecegi duruma
getir.
1624- Iyilik (muhabbet) iki bastan olur. (Degirmen iyi tastan, iyilik iki
bastan).
Birbiriyle iliskileri bulunan iki kisinin iyi geçinebilmeleri için yalniz
birinin iyi olmasi yetmez. Ötekinin de iyi olmasi gerektir.
1625- Iyi nasihat verilir, iyi ad verilmez.
Bir kimse baskasina iyi ögüt verebilir ama iyi ad,
ün veremez. Bunu ancak kisinin kendisi kazanabilir.
1626- Iyi olacak hastanin hekim ayagina gelir.
Tanri kötü bir durumun iyilige dönmesini dilemisse bunu yapacak kimse
isin üstüne gelir.
:::::::::::::
-K-
1627- Kabahat (suç) öldürende degil, ölendedir. (Kabahat ölende mi,
öldürende mi?)
Kimi zaman kabahat ölendedir. Çünkü sözleriyle,
davranislariyla karsisindakini adam öldürecek kadar
sinirlendirmis, kiskirtmistir.
1628- Kabahat ölende mi, öldürende mi?
Bkz. Kabahat öldürende degil...
1629- Kabahat (suç) samur kürk olsa kimse sirtina (üstüne) almaz.
Kabahat; kinanan, cezalandirilan bir davranis oldugundan hiçbir kimse
onu ben yaptim demez. Krs. Suçu gelin etmisler...
1630- Kabiliyetli çirak ustayi geçer (ustadan usta olur.)
Bunun ustasi falancadir. Bu, ona yetisemez dememeli. Yetenekli çirak,
ustasini geçer. Böyle olmasaydi hiçbir dalda ilerleme olmazdi.
1631- Kabul olunmayacak duaya amin denmez.
Gerçeklesmesi olanaksiz girisime oy vermek dogru degildir.
1632- Kaçan balik büyük olur. (Kaybolan koyunun kuyrugu büyük olur.)
Insan, elden kaçirdigi küçük bir firsati gözünde büyütür; onun çok önemli
oldugunu söyler durur. Krs. Kel ölür sirma saçli...
1633- Kaçani kovmazlar (kovalamazlar), yikilani vurmazlar.
Düsman kaçarsa yenilgiyi kabul etmis demektir.
Onu kovalayip ezmeye çalismak mertlige yakismaz.
Yikilani, güçsüz oldugunu göstereni vurmak da böyle.
1634- Kaçanin anasi aglamamis.
Kavgadan ve saldiridan kaçan kimse, canini kurtarmis ve annesinin
aglamasina yol açacak bir olaya meydan vermemis olur.
1635- Kader olmayinca kadir bilinmez.
Kisi talihsiz ise, ne denli iyi bir insan olursa olsun,
degeri bilinmez.
1636- Kadi anlatisa göre fetva verir. (Anlatisa göre verirler fetvayi).
Haksiz kisi, olayi kendisini hakli gibi göstererek anlatirsa, dinleyen ona
hak verir. Bu kisinin haksiz gösterdigi kimseyi de haksiz bulur.
1637- Kadi ekmegini karinca yemez.
Yargicin malina kimse dokunmaz. (Iki nedenle: 1- Suçluyu o yargilayacaktir.
Krs. Davacin kadi olursa yardimcin Allah olsun. 2- Kadilar rüsvet almak,
haram yemek, zulmetmekle ünlüdür. Mallarina, ekmeklerine çok haram ve
gözyasi karismistir. Böyle bir ekmegi karinca bile pis sayar, zehirli bulur.)
1638- Kadin erkegin seytanidir.
Bkz. Erkegin seytani kadin.
1639- Kadinin fendi erkegi yendi.
Kadinlar kurnazlikta erkeklerden üstündürler. Çesit çesit oyunlarla her
zaman erkekleri yenerler.
1640- Kadinin (cahilin) sofusu, seytanin maskarasi.
Sofu kadinla seytan alay eder. Çünkü böyle kadinlar, evleriyle
ilgilenmezler, islerini güçlerini birakirlar. Bu biçimsel ibadet yüzünden
gerçek ibadetlerini yapamazlar; yani evlerine, ailelerine bakamazlar.
1641- Kadinin samdani altin olsa mumu dikecek erkektir.
Kadin ne denli bol, degerli çeyizle gelirse gelsin evin
bütün eksiklerini erkek saglar; giderlerini erkek karsilar; evi o
geçindirir.
1642- Kadin kocasini isterse vezir, isterse rezil eder. (Kocasini
vezir eden ile rezil eden de karisidir.)
Akilli ve tutumlu kadin kocasinin sayginligini da
mal varligini da artirir. Oynak ve tutumsuz kadin
da kocasini toplum içinde küçük düsürür; yoksulluga sürükler. Krs.
Erkek sel kadin göl.
1643- Kadin kocasinin çarigi, anasinin sarigidir.
Kadin, kocasinin çikarip attigi çarik gibi terk edilebilir bir durumdadir.
Ama annesi onu her zaman bastaci eder. Krs. Önceki çarigi...
1644- Kadin var arpa ununu as eder; kadin var bugday ununu kes eder.
Bkz. Eti ciger eden de avrat, cigeri et eden de.
1645- Kadiyla mi iyisin, kapiyla mi? - Kapiyla.
Isini istedigi biçimde sonuçlandirmak isteyen kisi,
yüksek yetkiliden çok, onun buyrugu altinda çalisan görevliyle uyusmalidir.
Çünkü karari hazirlayan odur. Yüksek yetkili sadece imzalar.
1646- Kadin mali, kapi mandali.
Bkz. Avrat mali, kapi mandali.
1647- Kalayli bakir küflenmez.
Temizligini herkesin bildigi kisi ve is lekelenemez.
Krs. It degmekle..., Köpek sürünmekle...
1648- Kalbin yolu mideden geçer.
Bir kimsenin sevgisini kazanmak isterseniz ona sölen verip güzel
yiyecekler sununuz. Krs. Erkegin kalbine giden yol mideden geçer.
1649- Kaldin mi ogul eline, müdara eyle geline.
Ogullarinin bakimina muhtaç olan ana baba, gelinlerine
yaranmak zorundadirlar. Çünkü evin asil sahibi artik ogullari degil
gelinleridir.
1650- Kalendere kis geliyor demisler, titremeye hazirim diye cevap
vermis.
Yasamanin felsefesine eren kisi, en sevimsiz, dahasi
rahatsiz durumlari bile hos karsilar. Krs. Abdala
kar yagiyor demisler...
1651- Kalin (yogun) incelene kadar ince üzülür.
Güçlü ile zayifin, zengin ile fakirin, bir hastaliga,
bir sikintiya, bir zarara dayanma yetenekleri ayni
degildir. Güçlü gücünden bir parçasini yitirerek zayiflar;
ama zayif o kadar gücü yitirince ölecek duruma düser.
1652- Kalip kiyafetle adam adam olmaz.
Gösterisli bir vücut, iyi bir giyim-kusam, kisiye insanlik
degeri kazandirmaz. Krs. Kürk ile börk ile adam olunmaz, Esege altin
semer vursalar yine esektir.
1653- Kalkacagin yere oturma.
Kisi, layik olmadigi, er geç uzaklastirilacagi ise girmemelidir.
1654- Kalb kalbe karsidir.
Bkz. Gönülden gönüle yol vardir.
1655- Kalp (Gösterisli ama ise yaramaz kisi) kazanir, kaltaban (Düzenci)
gönenir.
Is becerme yetenegi bulunmayan kisi, düzenbazin
kendisine yutturdugu seyi kazanç sanir. Oysa, isini
yürütmüs olan, düzenbazdir.
1656- Kalpten kalbe yol vardir.
Bkz. Gönülden gönüle yol vardir.
1657- Kanaat gibi devlet olmaz.
Gereksemeleri için çok sey istemeyen, azi yeter bulan ve elindekiyle
yetinmesini bilen kisi yokluk nedir bilmez.
1658- Kanatsiz kus uçmaz.
Gereken kosullarla donanip güçlenmeyen kisi amaca varamaz.
1659- Kancik yalanmadan erkek dolanmaz.
Kisi, çikar saglamayi düsündügü kimsenin yakinlik gösterip umut
vermesi üzerine tasarisini gerçeklestirir.
1660- Kani kanla yumazlar, kani su ile yurlar.
Kötü bir durum, kötülügü sürdürecek davranislarla düzelmez. Buna son
verebilecek davranislarla düzelir.
1661- Kan kusana altin legenin ne faydasi var.
Bkz. Altin legenin kan kusana...
1662- Kan kus, kizilcik serbeti içtim de.
Kisisel dertlerimizi içimizde saklamali, baskalarinin
ögrenmesine meydan vermemeliyiz. Dahasi, kötü olan durumumuzu iyi gibi
göstermeye çalismaliyiz.
1663- Kapiyi kirarsan odun çok olur.
Bir gereksinimini karsilayacak parasi bulunmayan
kisi, önemli bir malini satmayi güze alirsa sorun kalmaz.
1664- Kara gün kararip kalmaz (durmaz). (Koç yigit bunalip ölmez.)
Insanin sikintili zamani sürüp gitmez, arkasindan
keyifli günler de gelir.
1665- Kara (kötü) haber tez duyulur.
Ölüm gibi, baska felaketler gibi haberler, bununla
ilgili kimselerin kulagina çabuk yetisir.
1666- Karakista karlar, martta yagmaz, nisanda durmazsa degme
çiftçinin keyfine. (Martta yagmaz, nisanda dinmezse sabanlar altin olur.)
Karakista kar yagar, martta yagis olmaz, nisanda da çok yagmur yagarsa o
yil bol ürün alinir; çiftçinin yüzü güler. Krs. Nisan yagmuru...
1667- Karaya sabun, deliye ögüt neylesin.
Özü bozuk olan sey, düzeltme çabalariyla iyi duruma getirilemez.
1668- Kardesi kardes yaratmis, rizkini ayri yaratmis.
Bkz. Allah kardesi kardes yaratmis, kesesini ayri yaratmis. Kardesim
aga, avradi hatin...
1669- Kardesim aga, avradi hatin, almaz beni kulluga satin.
Evlenen kisinin karisina verdigi deger, kardesine karsi olan sevgisini
bastirir. Krs. Kardesi kardes yaratmis, rizkini...
1670- Kardesim olsun da kanlim olsun.
Kendisine çok büyük kötülük de yapsa, insan kardesinden vazgeçemez. Çünkü
kardes, sirasi gelince, eski yaptiklarini unutturacak kadar büyük
yardimda ve iyilikte bulunur. Krs. Kardes kardesi...
1671- Kardes kardesi atmis, yar basinda tutmus. (Kardes kardesi
biçaklamis, dönmüs yine kucaklamis.)
1) Kimi zaman kisi, kardesine büyük bir kötülük
yapar. Ama o kötülügün kardesini mahva götürmekte
oldugunu görünce pismanlik duyar ve yaptigini düzeltecek davranislarla
yardimina kosar. (Yar uçurum anlamiyla alindigina göre.)
2) Kardes kardesten vazgeçebilir. Ama sevgilisi onu
el üstünde tutar. (Yar sevgili anlamina alinirsa.)
1672- Kardes kardesi biçaklamis, dönmüs yine kucaklamis.
Bkz. Kardes kardesi atmis, yar basinda tutmus.
1673- Kardes kardesin (hisim hisimin) ne öldügünü ister; ne ondugunu.
Kardes, kardese ziyan gelmesini istemez. Ama onun
kendisinden üstün durumda olmasini da kiskanir.
1674- Kardesten karin yakin (kulaktan burun yakin), (Karin kardesten yakin).
1) Kisi kardesini de sever çocuklarini da. Ama çocuklarini kardesinden
daha ileri tutar.
2) Kendi çikariyla, baskasinin, dahasi kardesinin çikari çatisan kisi,
önce kendi çikarini düsünür.
1675- Kar eden ar etmez.
Bkz. Ar yili degil kar yili.
1676- Kar erir, bok ayaza çikar.
Kirlilikleri örten durum ortadan kalkinca bütün kötülükleri herkes görür.
1677- Karga dermis ki: Çocuklarim olali burnumu göme göme bok yiyemedim.
Ana-baba çocuklari için her türlü özveriye katlanirlar. Kendilerinden çok
onlari düsünürler.
1678- Karga ile gezen boka konar.
Bkz. Isin yanina varan is...
1679- Karga kekligi taklit edeyim derken kendi yürüyüsünü sasirmis.
Görgüsüz kisi, görgülü kisinin yaptigini yapmaya
kalkisirsa beceremez, kendisinin dogal davranisini
da yitirir, gülünç olur.
1680- Karga mandayi (saksagan danayi) babasi hayrina bitlemez.
Bir kimse baskasina hizmet ediyorsa bunda kendisinin de bir çikari vardir.
1681- Karga sakirdamis bülbülüm sanmis.
Bir ustayi taklit eden aptal, kendini ustaliga yükselmis gibi görür.
1682- Karga yavrusuna bakmis, benim ak pak evladim demis. (Kuzguna
yavrusu anka görünür.)
Kisi kendi çocugunu güzel, kendi eserini kusursuz
görür. Baskalarina göre ne denli çirkin ve kusurlu
olurlarsa olsunlar.
1683- Kari-koca bir sözle yakin, bir sözle uzaktir.
Bir kadinla bir erkek, birbirlerine baglandiklarini
bildiren bir sözle kari-koca olurlar. Böyle bir bagin kalmadigini
bildiren bir sözle de yabanci olurlar.
1684- Kari (kadin) mali kapi mandali (hamam tokmagidir).
Bkz. Avrat mali kapi mandali.
1685- Karincadan ibret al, yazdan kisi karsilar.
Kisi çalisip kazanabildigi zamani bos geçirmemeli, çalisamayacagi
günler için geçimini saglayacak varlik edinmelidir.
1686- Karinca kanatlaninca serçe oldum sanir.
Eline geçici ve önemsiz bir güç geçen kisi, sürekli
güçlü oldum sanir.
1687- Karinca(-nin) zevali gelince kanatlanir.
Kisi, layik olmadigi asamaya yükselir, ya da durumunun gereklerine aykiri
taskinliklarda bulunursa artik düsecek demektir.
1688- Karin kardesten yakin.
Bkz. Kardesten karin yakin.
1689- Kar kuytuda, para pintide eglesir.
Her sey, saklanabilen yerde ve saklamasini bilenin yaninda bulunur.
1690- Kar ne kadar çok yagsa yaza kalmaz.
Elverisli bir ortamda çogalan seyler, ortam elverisliligini yitirince yok olur.
1691- Karin tok it gölgede yatar.
Akilsiz kisi bugün karnini doyurunca yanini düsünmez, yan gelir yatar,
keyfine bakar.
1692- Karpuz kabugunu görmeden denize girme.
Bir isi en uygun zamam gelmeden yapma; denize girmek için karpuzun
olgunlasma zamanini bekledigin gibi.
1693- Karpuz kabuguyla büyüyen (beslenen) esegin ölümü sudan olur.
Özensiz, üstünkörü yapilan is, hiçten bir nedenle bozulur.
1694- Karpuz kesmekle bararet sönmez (yürek sogumaz).
Size kötülük yapmis olan bir kimseden baskasina
zarar vermekle o kimseden öç almis olamazsiniz.
1695- Karpuz (kavun, karpuz) kökeninde büyür.
Çocuk ana baba ocaginda, herhangi bir kisi dogup büyüdügü çevrede yetisir,
gelisir.
1696- Kar susuzluk kandirmaz (gidermez). (Kavurga karin doyurmaz.)
Gerçek gereksemeler, avutucu, oyalayici seylerle
karsilanamaz.
1697- Kartala bir ok degmis, yine kendi yeleginden.
Bir kimseye en büyük kütülügü kendisine çok yakin olanlar yapar. Krs.
Agaca balta vurmuslar...
1698- Kartalin begenmedigini kargalar kapisir.
Zenginlerin begenmeyip attiklari nesneler, yoksullar için degerli mallardir.
1691- Kar yagdigi gün tozar.
Kalici ya da doyurucu olmayan kazanç çabucak tükenir. Sürekli ve doyurucu
bir kazanç yolu bulmak gerek.
1700- Kar yili var yili.
Kar yagdigi yil ürün bol olur, çiftçinin eline bol para geçer.
1701- Kar, zararin kardesidir (ortagidir).
Ticaretle ugrasan kimse; sadece kar edecegini düsünmemeli, zarar etmeyi
de göze almalidir. Alisveriste kar ve zarar birlikte gider.
1702- Kasap ekmegi yavan yer.
Bkz. Terzi kendi sökügünü dikemez.
1703- Kasap isterse keçinin boynuzundan yag çikarir.
Bkz. Çobanin gönlü olursa tekeden yag çikarir.
1704- Kasap, yagi bol olunca gerisini yaglar.
Elinde kendisine gerek olandan artik sey bulunan
kimse, bunu gereksiz yere savurup telef eder. Krs.
Abdalin yagi çok olursa..., Kürdün yagi çok olunca...
1705- Kasavetsiz agiz anahtarsiz açilir.
Sikintisi olan kimseye bir sey söyletmek güçtür.
Ama sikintisi, kaygisi olmayan kimse, bol bol, rahat rahat konusur.
1706- Kasimdan on gün evvel ek, on gün sonra ekme.
Ekim zamani kasimdan on gün önce biter. Kasimdan on gün sonra ekilen tohum
verimli olmaz.
1707- Kasim yüz elli, yaz belli.
Kasimin 150- günü (8 nisan) olunca kötü havalar geçer, yazin ucu görünür.
1708- Kasim yüz, gerisi düz.
Bkz. Kasim yüz elli, yaz belli.
1709- Kas çatmakla çatik kasik olunmaz.
Görünüsü benzetmekle övülecek bir nitelik kazanilamaz. Belki eski durumdan
da kötü bir duruma düsülür.
1710- Kasigi herkes yapar ama sapini ortaya getiremez.
Her isin kendine özgü bir inceligi vardir. Bu yerine getirilmedikçe o is
basarilmis sayilamaz.
1711- Kas ile göz, gerisi (kalani, artani, dahasi) söz.
Güzellik, her seyden önce kas ve göz güzelligidir.
Vücudun baska yerlerinin güzel olmasi önemli degildir.
1712- Katira baban kim? demisler, dayim at demis.
Asagilik duygusu içinde bulunan kisi, kendisini oldugu gibi
göstermeye utanir da kötü yönünü gizler, sadece iyi yönüyle övünür. Krs.
Kel kiz teyzesinin...
1713- Katira (esege) cilve yap demisler, çifte (tekme) atmis.
Bkz. Esege cilve yap demisler...
1714- Katrandan olmaz seker, olsa da cinsine çeker.
Kötü soylu sey ve kisi iyiye dönmez. Ona iyi niteligi kazandirmak için ne
denli ugrasilirsa ugrasilsin yine aslindan bir kötü iz kalir.
1715- Kavak uzaya uzaya göge yetmez.
Hangi alanda olursa olsun, ilerleyisin bir siniri vardir.
1716- Kavak, yapragini tepeden dökerse kis çok olur.
Kavak agacinin yapraklari tepeden dökülmeye baslar, asagidakiler, daha
sonra dökülürse o yil kis zorlu olur.
1717- Kavanoz dipli dünya.
Sürekli olarak durum degistiren, hiçbir durumuna
güvenilemeyen, üstünde yasayanlara vefasi olmayan bir dünyada yasiyoruz.
Krs. In kalk dünyasi.
1718- Kavgada kiliç ödünç verilmez.
Kisi, savunma silahini baskasina verip kendisini savunamayacak ve
yenilgiye ugrayacak duruma düsmemelidir.
1719- Kavgada yumruk sayilmaz.
1) Kavga edenlerden her biri, ötekine karsi olabildigince sert ve çok
saldirida bulunmak zorundadir.
Amaç düsmani ezmektir. Saldirinin sayisi ve neye mal oldugu düsünülmez.
2) Bir seyin meydana gelmesi için çok gereç harcamak zorunlulugu varsa
esirgenmeden harcanir. Ne denli çok harcaniyor diye düsünülmez.
1720- Kavun, karpuz kökeninde büyür.
Bkz. Karpuz kökeninde büyür.
1721- Kavun, karpuz yata yata büyür.
Bu söz tembel yatanlara takilmak için söylenir.
1722- Kavurga karin doyurmaz.
Bkz. Kar susuzluk kandirmaz.
1723- Kavurganin yanani siçrar.
Bir toplulugu tedirgin eden durumdan en çok zarar gören kisi sesini
yükseltir.
1724- Kaya uçmazsa dere dolmaz.
Büyük bir eksigi kapatabilmek için büyük özverilerde bulunmak gerektir.
1725- Kaybolan (zayi olan) koyunun kuyrugu büyük olur.
Bkz. Kaçan balik büyük olur.
1726- Kayis bilir kutan (büyük pulluk) ne çeker.
Agir bir isin ne denli güç yapildigini ancak o isin
yapilmasinda araci olan, emegi geçen bilir.
1727- Kaymagi seven mandayi yaninda tasir.
Sevdigi seyden yoksun kalmak istemeyen kisi, onu
saglayacak araçlari eli altinda bulundurmali ve bunun için gereken
sikintilara katlanmalidir. Krs. Zemheride yogurt isteyen..., Cani kaymak
isteyen..., Asure yemeye giden kasigini..., Pilav yiyen kasigini...
1728- Kaynana öcü, oglu cici.
Gelinler kocalarini severler de kaynanalarini rahatsizlik veren bir
yaratik sayarlar.
1729- Kaynana pamuk ipligi olup raftan düsse gelinin basini yarar.
Kaynana ne denli yumusak huylu, iyi davranisli
olursa olsun, her hali gelini tedirgin eder.
1730- Kaynayan kazan kapak tutmaz.
Için için büyüyen bir olay, bir duygu, çok geçmeden patlak verir.
1731- Kaza geliyorum demez.
Kaza, beklenmedik zamanda, birdenbire gelir. Olacagi bilinse önleyici
önlem alinir.
1732- Kazanina ne korsan çömçende o çikar.
Bkz. Ne ekersen onu biçersin.
1733- Kazanirsan (sen) dost kazan, düsmani anan da dogurur. (Sen dost
kazan; düsman ocagin basindan çikar.)
Sen dost kazanmanin yoluna bak, düsman kolay
kazanilir. Anan bile sana düsman olacak bir kardes dogurur.
1734- Kazan kazana kara demis.
Kinanacak bir durumu olan kimse, kendi kusuruna bakmaz da baskasindaki
benzer durumu kinar.
Krs. Kinayanda kirk batman.
1735- Kazanmayanin kazani kaynamaz.
Kazanci olmayan kisinin evinde yemek pismez.
1736- Kazan tasarsa kepçenin degeri olmaz.
Önlemler tehlike basgöstermeden alinmalidir. Tehlike ortaya çiktiktan
sonra alinacak önlem ise yaramaz.
1737- Kazaya riza gerek.
Kazaya boyun egilmelidir. Olup biteni degistirmeye insanin gücü yetmedigine
göre baska bir sey de yapilamaz.
1738- Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez.
Büyük çikar saglanan yerden ufak tefek özveriler esirgenmemelidir.
1739- Kaz kazla, daz dazla, kel tavuk kel(topal) horozla.
Herkes kendi durumuna uygun gelen kisilerle anlasip arkadaslik eder.
1740- Kazma elin kuyusunu, kazarlar kuyunu.
Sen baskasina kötülük yapma yolunu tutarsan; baskasi da sana kötülük
yapma yolunu tutar. Krs. Kazma kuyuyu kendin düsersin., El için kuyu...,
Az kaz uz kaz...
1741- Kazma kuyuyu kendin düsersin.
Bkz. El için kuyu kazan...
1742- Keçide de (keçinin de) sakal (sakah) var. (Sakal keçide de var.)
Bir kimse kilik kiyafetiyle degil gerçek degeriyle güven verir. Sakal,
kisiye deger kazandirmaz. O, keçilerde bile vardir.
1743- Keçi geberse de kuyrugunu indirmez.
inatçi, ölür de inadindan vazgeçmez.
1744- Keçi kurttan kurtulsa gergedan olur.
Tehlikeler, zararlar olmasa her sey alabildigine gelisir.
1745- Keçi nereye çikarsa oglagi da oraya çikar.
Büyüklerin tuttugu yol, küçüklere örnek olur. Onlar
da ayni yolu izlerler. Krs. Agaca çikan keçinin...
Ön tekerle nereden geçerse...
1746- Keçinin de sakali var.
Bkz. Keçide de sakal var.
1747- Keçinin meseye ettigini külü derisinden çikarir.
Bkz. Keçinin sumaga ettigini...
1748- Keçinin sumaga (meseye) ettigini sumak keçiye edecek.
Sumak yapragi ve mese külü -içindeki tanen dolayisiyla- deri tabaklamakta
kullanilir. Keçi, derisinin böylece hirpalanmasiyla canli iken yaptiginin
karsiligini görür.
1749- Keçinin uyuzu, çesmenin (pinarin) gözünden su içer (içer suyunu).
1) Degersiz kisiler kendilerini degerli ve en güzel seye
layik görürler.
2) Igrenç olanlar, durumlarina bakmazlar da igrenilmeyecek sey ararlar.
1750- Keçiye can kaygisi, kasaba yag kaygisi. (Koyun can derdinde, kasap
yag derdinde).
Degismez bir kuraldir: Bir kisi önemli bir kaybindan dolayi çirpinip
kivranirken baska bir kisi bu durumdan ne kadar çok yararlanabilecegini
düsünür.
1751- Kedi görmüs, yaram var demis. (Kedi kiçina bakar da yaram
var dermis.)
Sikintisi olmayan densiz kisi, hiç yoktan kendine
sikinti çikarir.
1752- Kedinin boynuna ciger asilmaz.
Bir kimseye, kullanip zarar verecegi, kendine mal
edip ortadan kaldiracagi sey emanet edilmez.
1753- Kedinin gidecegi samanliga kadar.
Uygunsuz bir is yapan kisi, ne kadar kaçarsa kaçsin, gidecegi yerler
bellidir. Az sonra yakayi ele verir.
1754- Kedinin kabahatini önüne koyarlar, öyle döverler.
Cezalandirilan kimse suçunun ne oldugunu bilmelidir ki o suçu bir daha
islemesin.
1755- Kedinin kanadi olsaydi serçenin adi kalmazdi.
Saldirganlar istediklerini yapabilecek durumda olsalardi, güçsüzleri
kolaylikla ortadan kaldirir, bol bol çikarlarini saglarlardi.
1756- Kedinin uslulugu siçan görünceye kadar.
Atilgan kisilerin sessiz ve eylemsiz durmalari, onlari çileden çikaran bir
durum basgösterince sona erer.
1757- Kedi törpüyü yalar da kanlar çiktikça oh der.
Akilsiz kisi baskasina yarar verirken kendisi zarar
etse de aldirmaz.
1758- Kedi uzanamadigi (yetisemedigi) cigere, pis (murdar) der.
Kisi, elde edemedigi seyi istemiyormus, begenmiyormus gibi görünür.
1759- Kedi, yavrusunu yerken siçana benzetir.
Kisi, yakini olan suçsuz birisini ezmeyi çikarina uygun görürse
onda düsmanina benzeyen nitelikler bulur.
1760- Kediye bokun kimya demisler, üstünü örtmüs.
Iyilik sevmeyen, kimsenin ondugunu istemeyen kisi,
atacagi zararli seyi -baskasinin aradigini anlarsa yararlanilamayacak
duruma getirir.
1761- Kediyi sikistirirsan üstüne atilir.
Senden çekinen, korkan kisi, çok sikistirirsan sana
karsi gelir.
1762- Kefen alacak adam gözünün yasindan belli olur.
Bir kimsenin herhangi bir eyleme girisecegi, o eyleme
girismesini zorunlu kilan durumundan anlasilir.
1763- Kefenin cebi yok.
Zengin olup da para harcamaya kiyamayan kimse, parayi ne yapacak? Öbür
dünyaya götüremez ki!
1764- Kefilin ya saçi, ya sakali.
Borçlu borcunu ödemezse kefilinin yakasina yapisilir; nesi bulunursa
alinir.
1765- Kele köseden yardim olmaz.
Kisi, kendisinin yardima muhtaç oldugu konuda baskasina yardim edemez.
Krs. Kelin ilaci olsa...
1766- Kel ilaç bilse kendi basina sürer.
Bkz. Kelin ilaci olsa basina sürer.
1767- Kelin ayibini takke örter.
Birçok kimselerin kusurlarini zenginlik, is basinda
olus vb. durumlar örter.
1768- Kelin ilaci (merhemi) olsa basina sürer. (Kel ilaç bilse kendi
basina sürer.)
Kendi derdine çare bulamayan kisiden ayni durumda olan baskasi yardim
beklememelidir. Krs. Kele köseden...
1769- Kel kiz teyzesinin saçiyla övünür.
Degersiz kisi, yakinlarinin degerlerinden kendisine
bir pay çikarmaya çalisir. Krs. Katira baban kim
demisler...
1770- Keller (ile) yagirlar, birbirini agirlar.
Bkz. Sagirlar birbirini agirlar.
1771- Kelle sag olsun da külah bulunur (eksik olmaz.)
Kisi yasasin da elbet bir is sahibi olur.
1772- Kel ölür, sirma saçli olur; kör ölür, badem gözlü olur.
(Kör ölür badem gözlü olur, kel ölür sirma saçli olur.)
Kisi, elinden giden önemsiz, kusurlu bir seyi çok
önemli, çok güzelmis gibi anlatir. Krs. Kaçan balik...
1773- Kel yaninda kabak anilmaz.
Bir kisinin yaninda, uzaktan da olsa onun eksigini
çagristirabilecek sözler söylemekten çekinilmelidir.
Krs. Aç yaninda sarpin kurcalanmaz.
1774- Kem dileme komsuna, kem is gelir basina.
Bkz. Hayir dile komsuna, hayir gele basina.
1775- Kemikle (etle) deri, yemekle diri.
Iyi beslenmeyen kisi saglikli olmaz.
1776- Kem söz, kalp (kem) akça sahibinindir.
Kötü sözü, kalp akçeyi kimse kabul etmez. Bunlar
yine sahiplerine çevrilir.
1777- Kenarin dilberi nazik de olsa nazenin olmaz.
Kibar çevrede yetismemis olanlar, ne denli özenseler kibarligin bütün
inceliklerini gösteremezler; kaba davranislardan kendilerini büsbütün
kurtaramazlar.
1778- Kendi düsen aglamaz.
Yanlis davranisi yüzünden zarara ugrayan kimsenin bu durumundan yakinmaya
hakki yoktur.
1779- Kendinden küçükten kiz al, kendinden büyüge kiz ver.
1) Gelinler kocalarina karsi saygi duymalidirlar. Bunu saglamanin yolu,
erkek ailesinin kiz ailesinden yüksek olmasidir.
2) Bu yolu tutarsan aldigin kiz seninle övünür sen
de iyi bir yere kiz verdim diye mutluluk duyarsin.
1780- Kepenek altinda er yatar.
Insanlari kilik ve kiyafetlerine bakarak degerlendirmemelidir. Kaba saba,
perisan bir kilik içinde degerli bir kisi bulunabilir.
1781- Keseye danis, pazarliga sonra giris.
Ödeyecek paraniz yoksa bir sey satin almaya girismeyin.
1782- Kesilen bas (bir daha) yerine konmaz.
Kesin olarak yapilip sonuçlandirilan is, eski durumuna getirilemez. Onun
için her davranistan önce, bunun nasil bir sonuç doguracagini iyi hesap
etmek, ondan sonra ise girismeye, ya da girismemeye karar vermek gerektir.
1783- Keskin akil (zeka) keramete kiç attirir.
Çok zeki olan kisi, bir isin nereye varacagini keramet sahibi kisiden daha
iyi bilir.
1784- Keskin sirke kabina (küpüne) zarar(-dir).
Çok öfkeli kisi, kendi sagligini bozar, vücudunu yipratir ve islerini
altüst eder.
1785- Kesmez biçak ele, is bilmeyen avrat dile.
Bkz. Kör biçak ele...
1786- Kes parmagini çik pazara, em (merhem, ilaç) buyuran çok olur.
Kisinin bir gerekseme içinde bulundugunu gören
herkes ona türlü türlü yol gösterir.
1787- Kibleden geldi kisimiz, Allah'a kaldi isimiz.
Kis afetleri güneyden gelmeye baslarsa, çok azgin
bir mevsim geçirilecek demektir.
1788- Klavuzu karga olanin burnu boktan kalkmaz (kurtulmaz, çikmaz).
Kötü kimsenin arkasina düsen kisinin basi dertten kurtulmaz.
1789- Kiliç kinini kesmez.
Sert ve asiri davranisli kisinin yakinlarina zarari dokunmaz.
1790- Kir atin yaninda duran ya huyundan ya suyundan (tüyünden).
Kisi kiminle arkadaslik ederse ondan etkilenir, huy kapar. Krs. Itle
yatan bitle kalkar., Kisi refikinden azar., Isin yanina varan is...,
Körle yatan..., Topalla gezen..., Üzüm üzüme...
1791- Kirk gün taban eti, bir gün av eti.
Avcilar bir av avlayabilmek için dag, tas demez, günlerce taban teperler.
1792- Kirk hirsiz bir çiplagi soyamamis.
Sömürücüler ne denli usta olurlarsa olsunlar, sömürülecek bir seyi
olmayandan yararlanamazlar.
Krs. Ölmüs koyun kurttan korkmaz.
1793- Kirkindan sonra azani tenesir paklar (azana çare bulunmaz).
Yasliliklarinda ahlaklari bozulanlar, dogru yola getirilemezler; ölünceye
degin o yolda giderler.
1794- Kirkindan sonra saza baslayan kiyamette çalar.
Yaslandiktan sonra bir sey ögrenmeye, yeni bir is
yapmaya baslayan kimsenin bunu basarmaya ömrü yetmez.
1795- Kirk serçeden bir kaz iyi.
Birçok küçük isle ugrasmaktansa tek büyük is yapmak daha uygundur.
1796- Kirk yilda bir ölet olur, eceli gelen ölür. (Kirk yil
kiran olmus, eceli gelen ölmüs.)
Tanri'nin verdigi ömrü hiçbir sey degistiremez. Salgin ve öldürücü
hastalik da olsa eceli gelmeyen ölmez. Böyle zamanlarda çok kisinin ölmesi,
ecellerinin o zamana rastlamasindandir.
1797- Kirk yillik Kani (Müslüman özel adi), olur mu (Yani Hiristiyan
özel adi)?
Yaslanincaya degin iyi insan olarak yasamis olan
kisi, artik kötü olmaz (degismez).
1798- Kirlangicin zararini biberciden sor.
Kirlangiç zararsiz bir kus gibi görünür. Ama bibere pek düskün oldugundan,
ne kadar zararli bir yaratik oldugunu ancak biberci bilir. Durumlari buna
benzeyen çok kisiler vardir.
1799- Kirlangiç bir zararsiz kus; git Yemen iline danis.
Kimi çevrelerde kimseye zarari dokunmayan kisi,
kimi çevreler için tehlikeli olabilir.
1800- Kisa günün kari (kazanci) az olur.
Kisa süre çalisilarak yapilan isten elde edilecek kazanç az olur.
1801- Kismet gökten zembille inmez.
Kismet, durup dururken kisinin ayagina gelmez, çalismakla elde edilir.
Çalismayanin kismeti olmaz.
1802- Kismetinde ne varsa kasiginda o çikar.
Bir sey elde etmek için çalisan kimseye Tanri neyi kismet etmisse onu verir.
1803- Kismet ise gelir Hint'ten, Yemen'den, kismet degilse ne gelir elden?
Tanri bir seyi size kismet etmisse, Hint'ten, Yemen'den gelir, sizi bulur.
Kismet etmemisse ne yapsaniz onu elde edemezsiniz.
1804- Kismetsiz köpek, sabaha karsi uyuyakalir.
Tanri'nin kendisine kismet vermedigi yaratik, yararlanilacak seyi elde
etmek kolaylastigi zaman, baska bir isle ugrastigi için, bundan yoksun kalir.
1805- Kis kis gerek, yaz yaz.
Her mevsim, kendine özgü doga olaylari ile geçmelidir. Bu düzenin bozuk
gitmesi insanlarin perisan olmasina yol açar.
1806- Kis kisligini, kus kuslugunu gösterir (yapar).
Doga kanunlari degismez. Her olay, her varlik özelligini belli eder.
1807- Kiz besikte (kundakta) çeyiz sandikta. (Kiz kucakta, çeyiz
bucakta).
Kiz daha besikte iken çeyiz hazirliklarina baslamak gerektir.
1808- Kiz evi naz evi.
Kiz evi nazli olur. Isteklinin rica, minnet etmesini
ister, kizini agir satar.
1809- Kizi gönlüne birakirsan ya davulcuya varir (kaçar), ya zurnaciya.
Evlenme çagindaki kiz eglenceye düskün olur. Büyükleri onu uyarmazlarsa,
hoslandigi, uygun olmayan birisiyle evlenir.
1810- Kizi kizken görme, gelinken gör; gelinken görme besik ardinda gör.
Kizlarin en güzel çagi evlenmeden önceki durumlaridir. Evlendikten sonra
eski tazelikleri kalmaz. Hele çocuk yaptiktan sonra daha da bozulurlar.
1811- Kizini dövmeyen dizini döver.
Kizini iyi yetistirmeyen anne, kizi el kapisinda beceriksizligi yüzünden
sikinti çektigi zaman dövünür durur.
1812- Kizin var, sizin var.
Kiz çocugunun sorunlari ve sorumluluklari çok ve
çesitlidir. Ana baba, sürekli olarak bunun tedirginligi içinde bulunurlar.
1813- Kiz kucakta, çeyiz bucakta.
Bkz. Kiz besikte, çeyiz sandikta.
1814- Kim düser daldan, o bilir haldan.
Bkz. Damdan düsen damdan düsenin halini bilir.
1815- Kimi köprü bulamaz geçmeye, kimi su bulamaz içmeye.
Kimi kisiler bir seyin bollugundan yakinir, ondan
kurtulmanin yollarini ararlar. Kimi kisiler ayni seyden yoksun
olmanin sikintisini çekerler.
1816- Kimine hay hay, kimine vay vay.
1) Bu dünyada her olay kimi kisiler için sevindirici, kimi kisiler için
üzücüdür.
2) Kimi kisiler istedikleri her seye kavusurlar; kimi kisiler diledikleri
hiçbir seyi elde edemezler.
1817- Kiminin devesi (parasi), kiminin duasi.
Varlikli olanlarin parasi, yoksul olanlarin da duasi alinarak isler
yürütülür.
1818- Kimin ki bagi var, yüreginde dagi var.
Bkz. Dagda bagin var...
1819- Kimse ayranim (yogurdum) eksi demez. (Yogurdum, ayranim eksidir diyen
olmaz.)
Herkes satacagi mali över. Kendi tutumunu ve tuttugu kimseleri savunur.
Baskalari elestirseler de bunlara toz kondurmaz.
1820- Kimse bilmez, kim kazana kim yiye.
Bir kimse çalisip çabalar; kendisinin ve çoluk çocugunun gelecegi için mal
biriktirir. Ancak, kimi zaman olaylar öyle gelisir ki bu kazanci, düsündükleri
degil hatir ve hayalde olmayan kisiler yer.
1821- Kimseden kimseye hayir yok (gelmez).
Insan, yapacagi iste yalniz kendi gücüne güvenmelidir. Baskasinin
yardimini bekler ve buna güvenirse düs kirikligina ugrar. Krs. Tirnagin
varsa basini kasi.
1822- Kimse kendi ayibini görmez.
Bkz. Herkes kendi ayibini bilmez.
1823- Kimse kendi memleketinde peygamber olmaz (olmamis).
Kisinin degeri, dogup büyüdügü yerde geregi gibi
bilinmez. Daha önce ad kazanmis kimseler vardir.
Aile rekabetleri vardir. Küçüklügünde yaptigi çocukça
davranislari bilenler vardir... Bütün bunlar,
onun yüksek bir kisi olarak kabul edilmesini engeller.
1824- Kimse kimsenin çukurunu doldurmaz.
Yasli bir kisi, çok sevdigi bir genç ölünce keske
onun yerine ben öleydim der. Kimi zaman da biz
o degerli adam ölecegine su ise yaramaz adam
ölmeliydi deriz. Bos sözler. Kimse kimsenin yerine ölemez.
1825- Kimse kimsenin kismetini (rizkini) yemez.
Kimi zaman bir kimsenin eli altindaki yiyecek türlü
nedenlerle yenilmez, kalir. Bu sirada disaridan
biri gelir, yemege alikonulur. Hazir bulunan yiyecek
ona ikram edilir. Demek ki bu yiyecek onun
kismeti imis, asil sahibinin kismeti degilmis denilir.
Bu durum, kimse kimsenin kismetini yemez
gerçegini kanitlar. Yan yana ayni mali satan iki esnaf
da böyle düsünür: Gelen müsteri, her iki mali
görür, ama ancak birini satin alir. Saticilar kismet
sataninmis inancinda birlesirler.
1826- Kimsenin ahi kimsede kalmaz.
Zulüm görenin ahi, zulmedene hayretmez. Krs. Mazlumun ahi indirir sahi.
1827- Kimsenin çirasi tana kadar yanmaz.
Hiç kimsenin parlak yasami sürekli olmaz.
1828- Kimseye arsinina göre bez vermezler.
Gözü yükseklerde olan, asiri istekleri bulunan kimseye
düsledigi ölçüye göre degil, içinde yasadigi ortamin ölçüsüne
göre bir pay verilir.
1829- Kiraz dut yetismese beni yiyenin boynunu sapima
döndürürüm demis.
Kiraz, yiyene yumusaklik verir; kisiyi zayiflatir. Hemen ardindan
yetisen dut ise besleyicidir.
1830- Kisi arkadasindan bellidir. (Adam ahbabindan bellidir.)
Herkes anlasabildigi kimse ile arkadaslik eder. Bundan dolayidir ki bir
kimsenin nasil bir kisi oldugunu ögrenmek isteyen, arkadasinin kisiligine
bakmalidir.
1831- Kisi (herkes) ektigini biçer.
Bkz. Ne ekersen onu biçersin.
1832- Kisi ne yaparsa kendine yapar.
Iyilik yapan iyilik, kötülük yapan kötülük bulur.
1833- Kisinin kendine ettigini kimse (alem bir yere gelse) edemez.
Bir kimse kimi zaman tedbirsizligi yüzünden öyle
yanlis is yapar, basini öyle derde sokar ki böyle bir
kötülügü baskalari ona yapamaz.
1834- Kisi refikinden azar.
Kötü arkadas, kisiyi kötü yola sürükler. Krs. Adam adamin seytani,
Itle yatan bitle kalkar, Kir atin yaninda duran..., Isin yanina varan
is..., Topalla gezen..., Körle yatan..., Üzüm üzüme...
1835- Kisi umduguna küser.
Bkz. Gönül ummadigi yere küser.
1836- Kisiyi (herkesi) nasil bilirsin, kendin gibi.
Bkz. Herkesi nasil bilirsin...
1837- Kisiyi vezir eden de karisi, rezil eden de.
Kari akilli olursa kocasinin toplum içindeki yerini
her bakimdan yüceltir. Akilsiz, tutumsuz, ahlaksiz...
olursa kocasini perisan, kepaze eder. Krs. Iyi evlat babayi vezir...
1838- Kocana göre bagla basini, harcina göre pisir asini.
Kisi, tutumunu çevresindekilerin durumuna göre düzenlemeli ve kendi
varligina uygun bir yasayis sürmeli, gücünün üstünde isler yapmaya
kalkismamalidir.
1839- Kocanin kabi ikiyse birini kir.
Kiskanç kadin, kocasinin asiri zengin olmasini istemez; çapkinliga baslar
diye.
1840- Kocasini vezir eden de rezil eden de karisidir.
Bkz. Kadin kocasini isterse...
1841- Koça (öküze) boynuzu yük degil (olmaz).
Kisiye kendi isi ve yakinlarinin sorumlulugu agir gelmez. Krs. Hamala
semeri yük olmaz.
1842- Koç koyundan seçkel gerek.
Bir topluluga önderlik edecek, egemen olacak kisi,
toplulugu olusturanlardan üstün nitelikte olmalidir.
1843- Kol kirilir yen içinde bas yarilir börk içinde.
Bkz. Bas yarilir börk içinde...
1844- Komsu boncugunu çalan gece takinir.
Hirsizlik mal, sahibinin göremeyecegi yer ve zamanda kullanilir.
1845- Komsuda piser, bize de düser.
Yakinlarimizin güzel seylere kavusmasi onlardan bizim de yararlanmamiz
olasiliginin dogmasi demektir.
1846- Komsu ekmegi komsuya borçtur.
Komsunuz size bir ikramda bulunur, bir sey armagan ederse, siz de ona
ikramda bulunmali, armagan vermelisiniz.
1847- Komsu hakki, Tanri hakki(-dir).
Komsular arasinda yakin, kaçinilmaz iliskiler vardir. Komsular birbirlerini
incitmemeli, birbirlerinin hatirini saymali, birbirlerine yardim
etmelidirler. Bu ödevleri yerine getirenler, Tanri'ya karsi da ödevlerini
yapmis olurlar.
1848- Komsu iti komsuya ürümez.
Komsudaki uygunsuz kisi, baskalarini incitse de
komsusunu rahatsiz etmez.
1849- Komsu kizi almak, kalayli kaptan (tastan) su içmek gibidir.
Komsu kizini almaya karar veren, ailenin ve kizin
durumunu, gidisini iyi bildiginden içi rahat olarak
bu iliskiyi kurar.
1850- Komsu komsunun külüne (tütününe) muhtaçtir.
Komsular birbirlerine en küçük sey için bile muhtaçtirlar. Kimi zaman
önemsiz bir seyin eksikligi isimizi aksatir. O zaman komsu imdada yetisir.
1851- Komsun kör ise sen kipa bak.
Kisi, çevresindeki insanlari kiskandiracak durumlardan sakinmali, onlarda
bulunmayan seylere sahip olsa bile onlar gibi yasamalidir.
1852- Komsunu iki inekli (öküzlü) iste ki kendin bir inekli
(öküzlü) olasin.
Baskasinin iyi durumda olmasini iste ki Tanri seni
de ondursun. Krs. Hayir dile komsuna...
1853- Komsunun tavugu, komsuya kaz görünür (karisi kiz görünür).
Baskasinin mali, bize oldugundan daha degerli görünür. Oysa ayni sey
bizde de vardir; ama baskasininkini bizimkinden üstün buluruz.
1854- Konur esek çayirini almaz.
Kendini begenmis kisi, yararlanilacak nesnelere hor
baktigindan bunlardan yoksun kalir.
(Konur: Kibirli)
185