gulcan kardeşim soruya biraz daha açıklık getirsen diyorum. Savaşmadan şehit olmuş bir tek sahabi mi var? Yoksa birçok sahabi mi var? Birden çok varsa hangisini istiyorsun? İlk olanı mı, son şehit olanı mı? Mekke'de ilk şehit olanı mı, Medine'de ilk şehit olanı mı? Ya bir soruya da bu kadar soruyla cevap verilmez ki. Ama daha geniş bir açıklama yaparsan araştırmamızı ona göre yaparız. Selametle.
bu sahabu hazret-i zülbicadeyn(iki cul sahibi), bu ad ona peygamber
efendimiz tarafindan verilmistir.tebük seferinde sehit
olmustur.peygamber
efendimize tebük yolunda ya resulullah ben sehit olacakmiyim bana dua
edermisin ki sehit olayim diye sordu.efendimiz savas olmayacagini
bildigi
icin sustu cevap vermedi.tekrar sordu ben sehit olmak istiyorum
olacakmiyim.efendimiz yine sustu ve onun icin dua etti:ALLAH im bu
kuluna
cehennem atesini haram kil diye.ama hazret-i zülbicadeyn efendim ben
bunu
istemedim sehit olmak istiyorum dedi. tekrar sordugunda ise efendimiz
eger
ki sen bu seferde humma hastaligina yakalanirsan ve vefat edersen sehit
olacaksin dedi.ve hazret-i zülbicadeyn humma hastaligindan sehit oldu.
gulcan kardeşim açıklama yapmadan cevabı yapıştırıyorsun. Savaşmadan ifadesinden kasdın harp etmeden ise Mekke döneminde bin bir türlü işkence ile şehit edilen ilk erkek şehit olan Yasir bin Ammar da bana göre bu sorunun cevabı olabilir. Selametle.
bu konuda fazla bir bilgi yokmuş bana gelenleri sanada aktarayım...
Şeytanın cennete girişi ve Âdem ile Havva'ya yaklaşması konularında Kur'an ve sahih hadislerde fazla bilgi yoktur.
Konuyla ilgili şu iki açıklamanın faydalı olacağını düşünüyoruz:
1- Hasan Basri hazretleri demiştir ki: Yüce Allahın vermiş olduğu bir kuvvet ile, şeytan yerden göğe veya cennete vesvese ulaştırabilmiştir. Bu manaya göre yılan tabirinin, insan için yılan gibi zehirli bir hayati kuvvetten kinaye olduğu ve bizzat yılanın anlaşılmayacağı söylenebilir.
2- Bazı tefsirciler şöyle der: Adem ve Havva, bazen cennetin kapısına yakın gelirler,Şeytan da dışardan gözetir, yaklaşırdı; vesvese bu şekilde meydana geldi.
Şeytanın cennetten kovulması, dışarıdan vesvesesini ulaştırmasına engel olmayacağından, bu konuda bir zıtlığın olmayacağı sonucuna varabiliriz.
Kaynak:
Hamdi Yazır, Hak Dini Kuran Dili
Diyanet İslam Ansiklopedisi
ben bildigime göre soruyu da ben soracagim, sen sabahleyin bunu cevaplarsin, anlastikmi?
RABBimiz Kur'an i Kerim'in Bürûc Suresinin birinci ayetinde "Yemin olsun bürûc [burç] sahibi göge! " diye buyuruyor. Peki, burç tam olarak nedir? Insanlarin oglak, aslan,vs buçlari gibi midir?
Burçlu semâya yemin olsun. Vav, yemin içindir. Semâ-i Zâti'l-büruc; burçlu, yani burçlarla süslenmiş semâ demektir.
BÜRÛC, bilindiği gibi "bürc"ün çoğuludur. Bürc, aslında "görünen şey" demek olup daha sonraları her bakanın gözüne çarpacak şekilde görünen yüksek köşk = kasr-ı âlî mânâsında hakikat olmuştur. Şehir surlarının, kalelerin yüksek yerlerine de aynı şekilde burc denilmiştir.
Bunlara benzetme yoluyla veya "görünme" mânâsıyla gökteki yıldızlara veya büyüklerine veya bazı yıldızların bir araya gelmesinden ortaya çıkan görüntülere de burc denilmiş ve özellikle, bildiğimiz oniki burçta yani Koç, Öküz, İkizler, Yengeç, Aslan, Başak, Terazi, Akrep, Yay, Oğlak, Kova ve Balık burçlarında hakikat olmuştur. Onun için astronomi ve yıldız ıstılahında burç deyimi altısı kuzeyde ve altısı güneyde olan bu onikisi için kullanılmış, diğerlerinde ise "suret" tabiri kullanılmıştır. (Furkân Sûresi'nde geçen "Gökte burçlar yaratan ve orada bir kandil ve nurlu bir ay yapan Allah'ın şanı ne yücedir."(Furkan, 25/61) âyetinin tefsirine bkz.)
Gökte bu oniki burcun bulunduğu sahaya "mıntıkatu'l-büruc" yani burçlar kuşağı (zodyak) ismi verilir. Burada İbnü Cerir gibi birçok âlim, burçları "oniki burç" ile tefsir etmişler, bazıları da "köşkler", bazıları "ayın menzilleri olan yıldızlar", bazıları "büyük yıldızlar, bazıları da "göğün kapıları" demişlerdir. Zemahşerî de şöyle der:
Bu, oniki burçtur. Bunlar teşbih (benzetme) üzere göğün köşkleridir. Ayın menzilleri olan yıldızlar da denilmiş. Yıldızların büyükleridir. Ortaya çıkıp göründükleri için bunlara bürûc ismi verildi de denilmiştir. Göğün kapılarıdır da denilmiştir.
Bunun özeti: Burçların birer köşk mânâsıyla tasvirini tercih etmektir. Bu mânâ benzetme yoluyla yıldızların hepsinde düşünülebilirse de yüksek yüksek apaçık oluşumlar görüntüsü veren yıldız toplumlarının kastedilmiş olması daha açıktır. Bu arada oniki burç bir itibari (varsayım) olmakla beraber en çok bu mânânın meşhur olması nedeniyle burçlar deyince hemen onlar akla gelmektedir. Bununla beraber bu zikredilen yorumlardan herbirinde özel bir fayda bulunduğu da açıktır. Hangisine göre düşünülürse düşünülsün, "burçlar sahibi gök" sözü, dünya göğünü en yüksek tabakasıyla ifade etmiş olur.
Ayrıca;85-el-BÜRÛC
Şems sûresinden sonra Mekke'de inmiştir; 22 (yirmiiki) âyettir. "Bürûc", burc kelimesinin çoğuludur. Sûrede burçları olan gökyüzüne, kıyamet gününe ve o güne tanıklık edecek olanlarla, yine o gün müşahede edilecek olaylara yemin edildikten sonra Yemen'de geçmiş bir olaya temas edilir: Yahudi Zûnuvas ve adamları, yahudiliği kabul etmeyen Necran hıristiyanlarını, Hendek içinde yakılmış bir ateşe atarak yakarlar ve yanmakta olan insanları seyrederler. Bu şekilde işkence ile yakılıp öldürülen kimseler inançları uğrunda ölmüşlerdir.