Kardeşlik Nedir

Son güncelleme: 03.04.2011 21:22
  • Kardeşliğin Tanımı - İslamiyette Kardeşlik - Dinimizde Kardeşlik Nedir - Kardeşlik Hakkında

    Irs, süt emme ve din gibi çeşitli faktörlerin İki veya daha fazla kişi arasında meydana getirdiği ve bir takım hak ve sorumluluklar gerektiren çok yönlü yakınlığa kardeşlik denir.

    Babalık, annelik, kardeşlik ve daha başka yakınlıklar, Şeriatlar'ın ve/veya kanunların geçerli saydığı veraset, nafaka, evlenmenin haramlığı ve benzer kurallar gerektiren durumlardır. Kardeşlik, babanın sulbüne veya annenin rahmine, ya da her ikisine birden dayanan yakınlıktır. Aynı an-ne-babadan meşru nikah sonucu doğan kimselerin kardeşliği kana veya irse dayalı kardeşlik olup, aralarında nikah ve veraset ilişkisi söz konusudur; yani birbirleriyle evlenmeleri haram veya yasak olup, birbirlerine varis olabilirler. Süt emmeye dayalı kardeşlikte sadece nikah İlişkisi vardır, yani, süt kardeşler birbirleriyle evle-nemezler; veraset zaten sozkonu.su değildir. Din kardeşliği ise, bir takım karşılıklı hak ve sorumluluklar gerektiren bir kar-deşlik olup, nikahın haramhğı veya veraset gibi önceki kardeşliklerde söz konusu hükümler burada muteber değildir.

    İslam'a göre kan veya irs kardeşliği, hükümleri açısından mutlaka meşru bîr nikaha dayanmak zorunda olduğu gibi, din birliğini de gerektirir. Zinadan doğan çocuk, babası bilinse bile, ancak annesinin malına mirasçı olabilir ve babasına nisbet edilemeyeceğinden, aynı babadan olma meşru çocuklarla kardeş de sayılmaz. Zina bu şekilde İslam fıkhında kan/irs kardeşliğini düşürdüğü gibi, din farklılığı ve irtidad da bu kardeşliği geçersiz kılar. İslam'dan dönmüş bir kişi hiçbir zaman müslümana varis olamaz; müslüman olan yakınlarının kendisine mirasçı olup olamayacağı ise ihtilaflıdır. Ayrı dinden olan yakınlar da birbirlerine mirasçı olamazlar; şu kadar ki, bu konuda müslümanın, müslüman olmayana mirasçı olabileceğine dair azınlık kalmış görüşler de vardır.

    Gerçek kardeşlik, -İslam'da veya diğer dinlerde olsun- insanlık tarihinin ve her zaman yaşanılan vakıaların ortaya koyduğu bir realite olarak din kardeşliği inanç ve ideal kardeşliğidir. Kan bağı, kişileri birbirine yaklaştıran reddolunmaz bir vakıa olmakla birlikte, hiçbir zaman ideali-ze edilemez, hayatın hedefi yapılamaz ve inancın yerini alamaz. Tarih, kan bağını idealize eden toplumların daha çok ilkel toplumlar, bedeviler ve yüce bir ideale ulaşamamış kabileler olduğuna şahitlik etmektedir; İslam'ın gözünde kan bağım öne çıkarıp idealize etme ve bunun için yaşayıp, bunun İçin vuruşma bir Cahüiyye asabiyeti, bîr Cahiliyye hamiyetidir. Buna karşılık gerçek ve ebedi kardeşlik ise 'İ-man kardeşliği'dir. İslam'ın bütün mü'-minleri kardeş ilan etmesini pek çokları mecazi düzlemde ele alma yanlışlığına düşmektedir. Kardeşliği asıl anlamda doğuma ve kana bağlayıp, iman kardeşliğini mecazi görenlerin düştüğü hata, doğum geçici bir hayatın kökeni olduğu halde, İman'ın ebedi ve gerçek hayatın kökeni olduğunu hesaba katmamalarında yatmaktadır. Gerçek ve ebedi hayatın sebebi, kökeni ve kaynağı İman olduğundan, İman kardeşliği gerçek ve ölmez kardeşliktir.

    Aynı ideale bağlı insanların, idealleri uğruna kan kardeşleriyle karşı karşıya geldikleri, gerektiğinde vuruşup savaştıkları, aynı dinin bağlılarının başka dinden olan kan kardeşleriyle savaş meydanlarında birbirlerine silah çektikleri tarihin defalarca şahid olduğu vakalardandır. Özellikle İslâm tarihinin ilk döneminde bu olgu

    çokça yaşanmış, Mekke döneminde birbirleriyle ters düşen kardeşler, Bedir Savaşı gibi savaşlarda birbirlerinin kanım akıtmaktan çekinmemişlerdir. Bu durum, bugün de İnsanların sıkça karşılaştıkları ve yaşadıkları tabii, fıtri ve reddedilemez bir olgudur. Çünkü, insan her şeyden önce ideali ve gayesi için yaşar; onun her şeye rağmen tam olarak yok edilemeyen en fıtri özelliği 'İnanmak'tır. İnancın (dinin) üzerini örten bir takım arazlar köpük gibi her zaman yok edilebilecek özelliktedir.

    İman kardeşliğinin, kardeşler arasında gerektirdiği çok önemli hak ve sorumluluklar vardır. Mü'mİn mü'minin kardeşidir, gerçek kardeşidir; onun gözüdür, delilidir, kılavuzudur. Ona ihanet etmez, ona zulmetmez, onu aldatmaz, canına, malına, namusuna asla göz dikmediği gibi, bütün bunları kendi canı, kendi malı ve kendi namusu telakki eder ve öyle korur. Mü'mine sövmek, eziyet vermek en büyük günahlardan ve ona silah çekmek ise gerektiğinde küfrü gerektiren durumlardandır. İman kardeşliği, mü'minler arasındaki başka ufak tefek ihtilafları yok eden en önemli etkendir. Mü'minin mü'mine buğzu bir anlamda münafıklık alametidir. Mü'min mü'minle küs durmaz; kendisi için istediğini mü'min kardeşi için istemiyorsa, onu kıskanıyor, onaha-sed ediyor ve bir takım önemsiz sebeplerle ona düşmanlık besliyorsa, bu gerçek imanın bulunmadığının işaretidir. Bİr mü'minin, mü'min kardeşini hakir görmesi kadar büyük bir kötülük yoktur. Mü'-minlerin birbirlerine karşı durumu, tıpkı bir bedendeki organların, hücrelerin birbirleriyle olan durumu gibidir; nasıl, be-denİn bir yeri ağrıdığında bütün beden aynı ağrıyı duyar; bedenin bir tarafındaki rahatsızlığın giderilmesi için nasıl tüm beden harekete geçerse, aynı şekilde, bir mü'minin rahatsızlığını tüm diğer mü'minler duymak ve onu gidermekle yükümlüdürler. Bir mü'mine yapılan kötülük, bütün mü'minleri harekete geçirir ve mü' minler her bakımdan birbirleriyle yar-dımlaşırlar. Aksi bir tutum, mü'minler cemaatinin gücünün gitmesine, gevşeyip zayıflamalarına ve sonuçta iyiliği hakim kılıp kötülüğü yok edecek başka bir topluluk bulunmadığından, yeryüzünde büyük bir fesadın çıkmasına sebep olur.

    Ali ÜNAL
#03.04.2011 21:22 0 0 0