Panik Atak

Son güncelleme: 30.08.2012 10:25
  • panik atak hakkında - panik atak hastalığı - panik atak rahatsızlığı - panik atak nedir - panik atak hastalıkmı


    PANİK VE ATAK = PANİK ATAK

    Panik atağı doğru anlayabilmek için sadece panik atağın üç - beş belirtisini, etiyolojisini ve prevelansını bilmek yeterli değildir. Bu sorunu doğru anlayabilmek evvela psikiyatriyi, onun gelişimsel tarihini, bu alanın nevi şahsına münhasır doğasını, en çok da alanın içindeki türlü sıkıntıları tarafsız ve basiretli bir gözle analiz edebilmeyi gerektirir. Yoksa, "Şu şu belirtiler varsa panik atak vardır, iyileşmek ancak ve ancak bu atakları gidermekle mümkündür" şeklindeki yaklaşım klişesi asırlar boyu sorgulanmadan dededen toruna sürüp gidecektir.

    TANIMI

    Panik atak adı üzerinde, panik içerikli bir ruh halinin belli ataklar halinde kişiye davetsizce misafir olduğu, psikiyatride hastalık olarak kabul edilen bir ruhsal yaşantı biçimidir.

    ÜÇ MÜHİM NOKTASI

    Burada panik atağın üç kritik noktası dikkatleri çeker:

    Panik içerikli ve nitelikli bir dizi psikofizyolojik yaşantılar

    Bunların belli ataklar halinde (birden, aniden) ortaya çıkması

    Bu atakların genellikle davetsizce (istem dışı) gelmesi

    HASTALIK YOK. ÇÜNKÜ ANOMALİ YOK

    Bu sorunu yaşayan kişilerin beyin haritası incelemelerinde henüz diğer sağlıklı kişilere göre bir farklılık bulunamamıştır. Bulunamamıştır çünkü bunlar da aslında herkes gibi son derece sağlıklı kişilerdir.

    "Ama panik atak hastalık" diyorsunuz, biliyorum! Burada da üç nokta dikkatlerden kaçmamalıdır.

    Birincisi bir şeye sürekli olarak hastalık derseniz kısa zaman sonra herkes onu hastalık olarak görmeye başlar.

    İkincisi elbette hastalık olarak görülecek ki bu sorun da diğerleri gibi hekimliğin şefkatli kolları arasına alınabilsin, böylece ilaç başlanabilsin. Hastalık yoksa haliyle ilaç da başlanamayacaktır.

    İşin bir diğer mühim noktası ise hastalık tanılamasının sadece belirtilere bakılarak konulmasıdır.

    PANİK ATAK HASTALIK DEĞİLDİR

    Yani panik atak dediğimiz yaşantı türünde kişiler atak geçirmeyen kişilerden farklı olarak bazı belirtileri bir arada yaşarlar. Bunlar kabaca kalp çarpıntısı, ölme hissi ve korkusu, ruhta daralma, hızlı nefes alıp verme, yoğun endişe ve huzursuzluk türü psiko-fizyolojik tepkilerdir. Görüldüğü üzere bu belirtilerin bir bölümü psikolojik nitelikli, çok az bir kısmı da bedensel görünümlüdür. Oysa benzer belirtileri merdiveni hızlı çıktığınızda yahut koştuğunuzda da yaşarsınız! Burada hastalık sayılmayan benzer belirtiler panik atak denilen sorun söz konusu olduğunda neden birden hastalık olarak görülür! Bunun izahını yukarıdaki cümlelerimin satır aralarında, hatta bizzat o satırların kendisinde bulmanız mümkündür! O sebeple aynı şeylere tekrar değinmeyeceğim.

    LAFIN UCUNDAN ANLAMAYALIM

    Yanlış anlaşılmasın, panik atak hiç sorun değil demiyorum. Sadece hastalık değil diyorum. İkisi birbirinden son derece farklı şeylerdir. Malum, sosyal, ekonomik, siyasal, insani, kültürel sorunlar gibi pek çok sorun türü vardır. Panik atak da işte bunlar gibi bir sorun türüdür; lakin kesinlikle psikiyatrik bir hastalık değildir. Dedim ya, yine diyeyim ki bu konuda oluşan papaz büyüsü ancak bozulabilsin: Bu sorun da psikiyatrideki diğer onlarcası gibi tamamen hatalı algılamalarımıza bağlı olarak gelişen ve süren bir sorundur. Yani belirtiler var olduğu için hasta değilsiniz, sadece yanlış yorumladığınız için sorunlusunuz!

    Panik atak; öksürünce bunu organlarım parçalanıyor zanneden birisinin aslında öksürüğe değil de bu zannetmeye bağlı olarak yaşadığı iç korkusu ve sıkıntılardır.

    BU DURUMDA

    Sorun veya hastalık demenin, bu ayırıma aşırı önem atfetmenin nedeni nedir? Bir şeyi nasıl tanımladığınız çok önemlidir. Çünkü doğru teşhis doğru bir yaklaşımın en önemli şartıdır.

    BU DURUMDA

    Mevcut sorununuza hastalık dediğinizde bu soruna antidepresanla yaklaşmayı kaçınılmaz görürsünüz!

    Bu durumda birileri çıkıp da size, "Panik atağın spesifik ilacı yok. Mecburen, zevahiri kurtarma adına vitamini eksik olan birine protein vermek misali antidepresan vereceğiz" demeyecektir.

    Böylece yaşadıklarınıza, "Panik Atak hastasıyım" diyerek yürekten inanacaksınızdır!

    Haliyle akşamdan sabaha iyileşmeyi bekleyeceksinizdir (ki bir kereye mahsus "hastayım" dediğinizde iyileşmeyi beklemek kaçınılmaz hale gelecektir. Bu ise sizin olası her iyileşememe haline daha duyarlı hale gelmeniz demek olacaktır. Bu duyarlılık da panik atak sorununu besleyen bir katalizör işlevi görecektir. Bu çivisi çıkık alanda sorununuzun, hatta benzer pek çok sorunun gelişim mekanizması işte tam da budur. Kimse bu gerçekten bahsetmez. Çünkü bu gerçeğin ifşası kişileri yürüten meslek ayağına kurşun sıkmak demektir. Öyle ya, hastalık değilmiş denilse kim bu sorunlar için doktora gider ki.).

    Sonra, çözümün alakasız bir ilaçla pek mümkün olmadığını göreceksinizdir!

    Daha da sonra, " Ömür boyu veya uzun yıllar kullanman gerekiyor" sözleri işiteceksinizdir!

    Lakin hekime olan itimadınız yüzünden, "İyileşmeyeceksem ömür boyu neden içeceğim ki" diye soramayacaksınızdır!

    Git - gel Konya altı saat misali o doktor senin, yok sanki bu doktor daha mı iyiymiş neymiş diyerek yıllarınızı heba edip gideceksinizdir!

    SON SÖZ

    Bir hastane kliniğinde çalışır, otuz bin saatin üzerinde klinik görüşme ve gözlem yaparsanız bu meseleleri böyle görürsünüz. İşi üniversitelerin soğuk koridorları arasından ve sadece kitaplardan okuyarak, ayrıca sorgusuzca anlamaya çalışırsanız gördükleriniz bu konularda bilinenlerden haliyle pek farklı olmayacaktır.

    Yoksa benim hastalıklara karşı bir garazım yok. Adam gibi hastalıklara karşı sonsuz bir saygım bile mevcut! Gerçekten ilaç gibi ilaç olan kimyasallara karşı da aynı! Tüm bunların farkındalığı içersinde son kez diyorum:

    Panik atak hastalık değildir. Sadece hatalı algılamaya ve ona bağlı olarak ortaya konulan yanlış anlamlandırma sürecine bağlı olarak gelişen bir sorundur.

    Haliyle çözüm belirtileri ortadan kaldırmak değil (zaten sağlıklı olan şeyler ortadan kaldırılamaz. O sebeple ilaç tedavileri yılan hikayeleri misali uzayıp gider. Çünkü ilaç beyinde tedavi edecek bir anomali bulamaz ki tedavi etsin); bu belirtileri doğru okumayı öğrenerek duyarsızlaşmayı sağlamaktır.

    Yani çözüm sorunu değil; bakış açısını değiştirmektir. Sorunun gözlerimizde değil; taktığımız, hastasın denilerek gözümüze yerleştirilen siyah camlı gözlükte olduğunu bilmekte, dolayısı ile bu gözlüğü çıkarmaya çalışmaktadır; gözü ameliyat etmekte değil!

    Bu siyah camlı gözlük çıkınca sorunun aslında gözlerimizde değil, dışarıdan taktırılan gözlüklerimizde olduğu anlaşılacaktır ki biz buna iyileşme diyoruz.

    SON BİR DELİL

    Belirtilere bakışı değiştiği için iyileşen nice kişinin halen ortada duran belirtilerinin hiç sorun teşkil etmemesi gerçeği de (belirtiler hastalık olsaydı bizatihi ortada duruyor olması sorun olurdu) burada anlatmaya çalıştıklarımı, yani sorunun belirtilerde değil; bu belirtileri algılama biçimimizde olduğunu doğrulayan diğer bir delildir.

    Psikolog

    İzzet Güllü

#30.08.2012 10:25 0 0 0