Oparetör

Son güncelleme: 02.11.2022 16:34


  • Kapının yarı açık olduğu belli oluyordu,kulağına gelen gülüşme seslerinden.Merdivenden ağır ağır yukarı doğru yürürken tahta basamakların çıkardığı gıcırtıların beynindeki uğultusu yüreğinin delirmişçesine atışlarını bastırmaya yetmiyordu.Merdivenin yarısına kadar geldiğinde durdu,o kadar heyecanlıydı ki!Bir an için geri dönmek istedi,ayakları geri adım atmaya çalışırken,kalbi göğsünden fırlayacakmış gibi ömrü boyunca beklediği o sesin sahibine ulaşabilmek için ayaklarına ve bütün vücuduna hükmediyordu sanki.Ama bu hükme kulak verecek cesaretini alnından boşalan soğuk terlerinde kaybediyordu.Bir an için ''ölmek istiyorum'' dedi içinden.Ama şimdi ölmenin sırası değildi,tam aksine belkide yaşamayı daha çok seveceği bir gündü.İleri doğru bir adım daha attı,arkada kalan ayağını öndeki ayağının yanına bir türlü getiremedi.Başı dönüyor ve gözlerinin önü kararıyordu.Sanki dünya bütün ışıklarını kapatmış ve hiç aydınlanmayacak bir karanlığa gömülmüş gibiydi Zeynep.

    -''Aşağıda fazla kalma,bak bugün hava biraz soğuk ve zaten yeni iyileştin'' diyen annesini hiç duymuyordu Zeynep.Arkadaşları aşağıda neşe içinde oynarken,onlarla birlikte yakan top oynamayı hasta yatağında kaç gündür heyecan içinde bekliyordu.Dişarı çıkarken kapıyı öyle sert çarpmıştı ki,annesinin arkasından bağırmasına aldırış dahi etmeden kendisini sokağa attı.Zeynep'in geldiğini gören Emine;nerede kaldın hadi çabuk ol,diye bağırıyordu.Zeynep gelmeden daha eşleşmeler olmuştu.Her zamanki gibi Zeynep,Emine,Canan ve Mehtap eş olmuş ve şimdiye kadar hiç kazanamadıkları rakiplerini bu defa alt edebilmek için ne kadar hevesli oldukları birbirlerine bağrışlarından belli oluyordu.Duygu,onların bu haliyle dalga geçercesine gülüyordu.O güldükçe Zeynep daha da sinirleniyordu,zaten Duygu'yu hiç sevmezdi,sürekli kendisiyle dalga geçtiği için!Mecbur olmasa onunla oyun da oynamazdı ya,mahallede fazla yaşıtı kız olmadığı için ona katlanmak zorundaydı.

    Ortaya ilk geçen Duygu'nun takımı olmuştu.Mehtap ve Emine topları sert attığı için sürekli onlar vurmaya çalışırdı rakiplerini,Zeynep ve Canan da kaçan topları yakalamaya çalışırdı.Yol biraz yokuşlu olduğu için Zeynep'i aşağı kaçan topları getirmesi için görevlendirirlerdi.Çünkü Zeynep biraz zayıftı ve hızlı koşardı.Top aşağı doğru hızla giderken peşinden ona yetişmeye çalışan Zeynep'in ayağı taşa takıldı ve yüzü koyun yere öyle bir düştü ki öylece kalakaldı.Onları izleyen Yusuf hemen Zeynep'i kaldırmak için oturduğu yerden fırladı.

    Yusuf Zeynep'in kapı komşusuydu,anneleri çok iyi anlaşırdı.Birinin başı sıkışsa hemen diğeri yardıma koşardı.Yusuf ve Zeynep aynı evde büyümüş gibi yakındı birbirlerine.Yusuf on dört,Zeynep on yaşındaydı.Zeynep'i biri dövecek olsa Yusuf oracıkta bitiverirdi,nasıl olduğunu Zeynep'de anlamazdı ama Yusuf'un ona ettiği yardımların ve ağabeyliğinin değerini de bilirdi.
    Yusuf'un babası Almanya'da işçiydi ve her gelişinde Zeynep'e bir sürü oyuncaklar,elbiseler ve o çok sevdiği çikolatalardan getirirdi.

    Zeynep yanında ve yakınında Yusuf'u görmeye o kadar çok alışmıştı ki adeta mahallenin korkusuz kabadayısı gibi hissetmeye başlamıştı kendini.Bütün arkadaşları artık Zeynep'in kendini beğenmiş tavırlarından ve şımarık hareketlerinden dolayı onu yanlarına almak istemiyorlardı,ne de olsa şımarıktı ve kavgacıydı.Aslında okulda da durum pek farklı değildi!Zeynep bir arkadaşıyla ufak bir tartışmaya girecek olsa hemen Yusuf'un isminin gölgesinde yer buluyordu kendine.

    O gün okula Yusuf gelmemişti,bütün teneffüslerde Zeynep onun sınıfına gidip bakmış ama bir türlü koruyucusunu görememişti.Halbuki daha akşam hem Yusuf hem de annesi onlara gelmişlerdi.Zeynep bir an için akşam neler olduğunu merak etti ve kendine kızmaktan da geri durmadı.Çünkü kafasını televizyondan kaldırıpta ne konuştuklarını dinlememişti,aklına gelen tek şey herkesin çok heyecanlı ve biraz da üzgün olduklarıydı.

    Akşam eve döndüğünde annesine hemen Yusuf'un okuldan firarını anlattı,ama duyduğu cevap hiç hoşuna gitmemişti.Annesi;kızım Yusuf ile annesi Almanya'ya babasının yanına gidiyorlar,akşam söylediler,sen duymadınmı deyince Zeynep neye uğradığını şaşırmıştı.Ama yakında geri gelecekler değil mi anne deyiverdi.Annesi;artık oraya yerleşeceklerini ve uzun süre gelmeyeceklerini söyledi.Akşam annesiyle birlikte Yusuf'ların evine gittiler ve onların toplanmasına yardım ettiler.Ama Zeynep hiç kimseyle konuşmuyordu,sanki herkese küsmüştü ve bir dokunsalar çığlık atarak ağlayacak gibiydi.Yusuf,Zeynep'e;bak küçük yaramaz,bundan sonra kimseyle kavga etmek yok,herkesle iyi geçin,arkadaşlarını kırma derken Zeynep sadece başını sallayarak onun söylediklerini onayladı.Bütün akşam boyunca ağzını açıp bir kelime dahi etmedi,eve geldiklerinde hemen odasına çıktı ve uyumak için yatağına girdi.Ama o uyumak istemiyordu,tam aksine bugün gördüğü kabustan uyanmak istiyordu.Bu uyanışın çok uzun süreceği hatta belkide hiç uyanamayacağını bilmiyordu.

    ...

    ''Sen halâ yoksun,hiç olmamış gibi kayboldun.Ben gerekirse seni bir ömür boyunca bekleyeceğim.Bir gün ansızın çıkıp geleceksin ve beni biraz değişmiş ve büyümüş bulacaksın.Ama nolur yine saçımı dağıtma,bana kızdığın zaman seni artık sevmiyorum deme.Benim kavgalarımda korumaya da çalışma,başımın çaresine bakarım.Hem artık eskisi kadar kavga etmiyorum,biliyor musun en iyi arkadaşım Duygu.Onunla herşeyimi paylaşıyorum,bütün üzüntülerime ve dertlerime ortak oluyor.En çok ona kızardın ya artık ona kızma,o benim en iyi arkadaşım,sırdaşım.'' diye yazmıştı Zeynep,Yusuf gittiğinden beri tutmaya başladığı günlüğüne 20. yaş gününün gecesi.Aslında daha çok yazmak istiyordu ama yazdıkça daha çok yaralanıyordu.

    Yusuf gideli onbir sene olmuştu,ilk gittikleri zamanlarda mektupları geliyordu.Birkaç sene birbirleriyle olan muhabbetleri devam etmişti ama sonradan onlardan hiç haber alamamışlardı.Merak içinde kalmışlar ve bir çok mektup yazmalarına rağmen gönderdikleri mektuplar geri gelmişti.Mektupların üzerine;bu adreste öyle birileri yoktur gibi şeyler yazılı bir şekilde geri gelen mektuplar ve her gelen mektupta tükenen umutlar.

    ...

    Zeynep okuldan gelip akşam evin kapısından içeri girdiğinde anne ve babasının birşeyler mırıldandığını gördü.Birbirleriyle tatlı bir rekabete girmişlerdi;sen sus ben söyleyeceğim gibisinden...Annesi şaşkın bir halde bekleyen Zeynep'e yaklaştı ve nasıl da kolayca söyleyiverdi:
    -Kızım Meliha Teyzeni hatırlıyor musun?
    Zeynep nasıl unutabilirdiki!Birden ağzından çıkıverdi:
    -Yusuf'un annesi mi?
    -Evet kızım,Yusuf Ağabeyinin annesi Meliha.
    Zeynep nasıl da utanmıştı!Yüzü kızarmış,bedenini basan sıcakla ter içinde kalmıştı o an...
    -Bugün Meliha Teyzen telefon etti iki gün sonra Türkiye'ye geliyorlarmış ve bizim evde misafir olarak kalacaklar.Yusuf'un askerlik işlerini halletmek için bir hafta boyunca burada kalacaklar.
    Zeynep hiçbirşey söylemedi,hiç beklemiyordu böyle bir sürprizle karşılaşmayı.Odasına doğru yürümeye başladı.Merdivenleri birer birer çıkarken birşeyler mırıldanıyordu.Aslında merdivenlere kızıyordu!Kahrolasıcalar hergün sizi çıkmaktan yoruldum,her adımımda çoğalıyorsunuz!
    Zeynep'in odasına girmesiyle çıkması bir oldu,elindeki kitaplarını yatağının üzerine fırlatıp koşarcasına merdivenleri indi.Annesi çok şaşırmıştı Zeynep'in bu haline...
    Kendisini dışarı atıp biraz nefes almak istiyordu.Çünkü bilmediği bir el gelip nefesini kesmek istercesine sıkıyordu Zeynep'in boğazını...

    Duygu kendisine selam dahi vermeden yanından geçen Zeynep'e bağırdı:
    -Heyy neyin var senin?Ne bu acelen!
    Duygu'nun sesiyle kendisine geldi Zeynep.Durdu ve Duygu'nun yanına gelmesini bekledi.Duygu yanına gelince de ona hiçbir şey söylemeden sarıldı ve ağlamaya başladı.
    Duygu şaşırmıştı!Çünkü Zeynep'i hiç böyle görmemişti:
    -Nuran Teyzeye mi birşey oldu?
    Zeynep konuşamıyordu.Sadece ''cık' dedi.
    -Mustafa Amcaya mı birşey oldu yoksa?
    Zeynep:
    -Hayır aptalll,olan bana oldu,kimsenin birşeyi yok.
    -''Noldu'' dedi Duygu.
    -O geliyor.
    -O kim?
    Afallamıştı Duygu!Gelen kimdi ve bu geliş Zeynep'i neden böyle üzmüştü!
    Duygu da Zeynep'e sarılmış ve ağlıyordu.Ama neden ağladığını bilmiyordu!Bir daha sordu:
    -Kim geliyor?
    -Yusuf.
    Duygu Zeynep'e daha bir sıkı sarıldı ve:
    -''Hadi camda yürümeye gidelim'' dedi.
    ...

    Zeynep ile Duygu'nun deniz kenarında,kayaların dalgalarla buluştuğu yerde oturdukları gizli bir sığınakları vardı.Burayı Duygu bulmuştu ve orada ne kadar dertleri,sorunları varsa birbirlerine anlatırlardı.Yani camda yürürlerdi ve cam kesiklerinden akan her damla kanı denizden gelen bir dalga alıp onlardan çok uzaklara götürürdü.

    ...

    Zeynep başını kaldırdı Duyguya döndü ve:
    -İnsan hiç güneşini kaybeder mi?Ben kaybettim ve karanlıkta yaşamaya alıştım.Ekmeğimi karanlıkta yedim,suyumu karanlıkta içtim,nefesimi karanlıkta alıp karanlıkta uyudum ve gözlerimi karanlık sabahlara açtım.Ama şimdi güneş benim için yeniden doğuyor Duygu.Söylesene Duygu ''karanlıkta yaşamaya alışanlar güneş doğunca ölür mü?''

    Duygu Zeynep'in gözlerini sildi ve:
    -Güneş karanlıkları örtmek için doğar.Karanlıkta yaşayanlar güneşin güzelliğini unuturlar zamanla.
    Güneş doğduğunda yanacaklarını,yok olacaklarını düşünürler!Oysa güneş ısıtmak için doğar ve her doğan güneş yeni umutlar için doğum demektir.Sen karanlıkta yaşadın sevdanı ve şimdi güneş senin için doğuyor...
    Aç hadi aç kalbini ve aşk savrulsun dört bir yana güneş ışığı gibi.

    Camda yürümek biraz rahatlatmıştı Zeynep'i!Duygu ile yarın için sözleştikten sonra evinin yolunu tuttu...

    ...

    Ama bu karanlıktan çıkmalıydı Zeynep.Sevdiği gelmişti,uğruna çektiği acılar belki de son bulacaktı!Yusuf'un sesini duyabiliyordu ve sanki Zeynep'e açık bir davet vardı bu seste!''Gel,gel hadi beni bu kadar seven bir kızı bu sevdada yalnız bırakamam'' der gibi...
    Zeynep içeri girmekle kaçıp gitmek arasında dolaşıp dururken bir el uzandı Zeynep'in eline.Duygu gelmişti.Bu zor gününde canı kadar sevdiği arkadaşını,sırdaşını yalnız bırakamamıştı!
    Zeynep'in elinden tuttuğu gibi kapıdan içeri fırlatıverdi.Herkes ne olduğunu anlamaya çalışırken içeri giren Duygu bir muziplik yaptı
    -Söyle bakalım Yusuf hangimiz Zenebiz?
    İçerde oturan herkes şaşırmıştı!Duygu:
    -''Sakın kimse söylemesin,elimden kurtulamazsınız bakın'' dedi.
    Duygu bu işte,delinin biri.Ona bir uyan olsun vay haline!Kimse birşey söyleyemedi...
    -Ee hadi ama Yusuf,Zeynep hangimiz ve diğer kız kim?
    Yusuf neye uğradığını şaşırmıştı!Karşısında birbirinden güzel iki tane kız vardı ve aradan çok zaman geçmişti.Ufaktan bir onları süzdükten sonra:
    -''Zeynep hoş geldin demeyecek misin bana?''diye Zeynep'e dönüp güldü.
    Zeynep utancından yüzü kızarmış bir şekilde önce Meliha Teyzesinin elini öptü sonra da Yusuf'a ''hoşgeldin'' dedi.
    Yusuf ayağa kalkmıştı ve Zeynep'e sarıldı.
    Zeynep hayatı boyunca beklediği bu an için ölmeye hazırdı.Yusuf'un sesini duymaya,yüzünü görmeye hasret kalmışken şimdi onun kolları arasındaydı.Kalbi öyle bir atıyordu ki her an durmaya hazırdı!
    İçinden yalvarıyordu:''Dur kalbim ne olur dur!Bu bir düş,bu bir rüya ben uyanmadan dur!''

    Ama rüya değildi işte!Yusuf karşısındaydı ve Zeynep onun kolları arasındaydı.Ölüm korkulu bir rüya olsa ve Yusuf'un kolları arasına saklansa Zeynep hiç düşünmeden atardı kendini ölümün kucağına!
    ...

    Yusuf:
    -''Seni tanımakta zorlandım,ne kadar büyümüşsün,ne kadar güzelleşmişsin yaramaz Zeynebim'' dedikten sonra yüzünün kızardığını hissetti.Çünkü Zeynep artık çocuk değildi ve Yusuf bunu hiç düşünmemişti!
    Karşısındaki diğer kıza dönerek hemen konuyu başka tarafa çekmek istedi:
    -Pekii sen kimsin?
    -Hatırlamadın mı beni?O zaman sana bir tiyo vereyim:''Zeynep'i en çok kim döverdi,Zeynep'i en çok kim üzerdi?
    Yusuf biraz düşündükten sonra:
    -Olamaz sen Duygu musun?
    Duygu bir uyanıklık yaptı ve:
    -O zaman bu sorumu da cevapla:''Zeynep'i en çok seven kim?
    Tabiiki ben.Her iki sorunun cevabı da ben Duygu'' dedi ve gülerek Yusuf'a sarıldı.
    Aslında Duygu çok uyanıktı!Her zaman ortalığı yumuşatır ve eğer bir hata varsa yaptığı muzipliklerle hataların üzerini bir yorgan gibi örterdi,tabii konu Zeynep olunca...

    ...

    Bir hafta ne de çabuk geçmişti!Yusuf yurt dışında çalıştığı için askerlik yapmak yerine karşılığı olarak parasını ödemişti.Oysa Zeynep ne kadar çok isterdi Yusuf'un yanı başında askerlik yapmasını!Ona çok da iyi bakardı.Hergün ziyaretine gider hafta sonları da birlikte gezerlerdi,onu hiç yalnız bırakmazdı!Ama bitmişti!Güneş artık yerini karanlığa bırakmak zorundaydı...

    Yusuf için ne de iyi olmuştu bu bir haftalık tatil!Yılların acısını çıkarmış doğup büyüdüğü yerleri yeniden görmüştü.Ama en çok da anne bildiği Nuran Teyzesini ve küçük Zeynep'i gördüğüne sevinmişti.Zeynep,küçük Zeynep nasıl da büyümüştü,nasıl da güzelleşmişti!Ama en çok da Zeynep'in sakarlıklarına gülüyordu...Su getirecek olsa ayağı tökezir suyun yarısını kendi üzerine yarısını da yere dökerdi...Sokakta yürürken nereden buluyorsa bir taş bulur ve ayağı takılır sendelerdi ya da bir çukura düşüp ayağını burkardı!Bir hafta içinde bunların hepsi gelmişti Zeynep'in başına ve Yusuf çok gülmüştü aynı çocukluklarındaki gibi!

    ...

    Gitme vakti gelmişti.Eee yolcu yolunda gerek!Zeynep Meliha Teyzesinin elini öptükten sonra Yusuf'a ''yolunuz açık olsun'' deyip yukarı çıktı.Yusuf Zeynep'in bu vurdum duymazlığına anlam verememişti!Bir hafta boyunca Zeynep'in hiç yüzü gülmemiş,birisi birşey sormadıkça kimseyle konuşmamıştı!Yusuf bavulun birini yukarıda unuttuğunu farkederek almak için eve girdi.Bavulu aldıktan sonra kafasına takılan Zeynep'in soğuk davranışlarının nedenini sormak istedi.Merdivenlerden yukarı çıkarken bir an için başı döndü!Herhalde yorgunluktan olmalı diye düşündü.Çünkü bir hafta boyunca çok yorulmuş ve gece geç saatlere kadar oturup sohbet etmişlerdi.
    Zeynep'in kapısı yarı açıktı,tam kapıya vuracakken duyduğu sözlerle olduğu yerde kalıverdi.Zeynep camın kenarına geçmiş kendi kendine konuşuyordu:
    -Güneş artık batıyor ve yerini yeniden karanlığa bırakıyor.Yusuf yüzlüm sen hiçbir zaman güneşim olamayacaksın!Her zaman karanlığım kalacaksın.Elveda güneşim merhaba karanlık gecelerim...Bak yine ayağım tökezididüştüm yine sensizliğe!Neden görmüyorsun ki?Elim kanıyor,dizim parçalandı!Tutsana ellerimden kaldırsana beni!Silsene elimdeki kanı!Canım yanıyor canım yanıyor ama sen görmüyorsun beni!
    Yusuf bu sözlere anlam veremedi!Aşağıdan gelen Mustafa Amcasının sesiyle yeniden merdivenlerden aşağı indi.

    ...

    Aradan on gün geçmişti ama Yusuf halâ Zeynep'in sakarlıklarına gülüyor çabucak geçen bir haftada yaşadığı güzel günlerini mutlulukla yad ediyordu.Telefon edip hatırlarını soruyor ve her defasında kendilerine gösterdikleri yakınlık için teşekkür ediyordu.
    ...

    Aradan bir ay geçti Yusuf artık gülmez oldu!Hiçbir şeyden zevk almıyor kimseyle konuşmuyor,tatil günlerinde dışarı çıkmıyordu.

    ....

    Aradan üç ay geçti.Yusuf artık Zeynep'e gülmüyor onun için ağlıyordu.Zeynep'in sakarlıklarını düşünmüyor,onu son gördüğünde söylediklerini aklından çıkaramıyordu.Güneş niçin doğuyordu artık bilmiyordu!Karanlıkta yaşamaya başlamıştı ve canı çok yanıyordu.
    Tabii ya neden şimdiye kadar görememiştiki!Yusuf'un güneşi Zeynep idi.Ve Zeynep çok uzaklarda günden güne hasrete batıyordu.
    Eyy karanlık gece yerini ne zaman güneşe bırakacaksın?
    Eyy gökyüzündeki yıldızlar ellerime ne zaman döküleceksiniz?
    Yoruldum artık her gece yastığıma gözlerimden sevda yıldızları yağdırmaya!
    Tut ellerimden,tut ellerimden Zeynep düşüyorum gecenin koynundaki karanlığa...

    ...

    Sabahın köründe kapının çalan ziliyle açtı Zeynep gözlerini yeni doğmak üzere olan güne.Saat daha sabahın üçü idi ve dengesizin bir evi başlarına yıkacak gibi hem kapıya vuruyor hem de zilden elini hiç çekmiyordu.
    Evet evet aşkta ne denge olur ne de denklem!Hasretleri toplasan yaşın kadar acı çarpar yüzüne...Gurbeti tutup içinden çıkarsan bin parçaya bölünür kalbin.Sılada kalıyorsa yar gurbete düşen sevdada denge bırakımı hiç insanda?

    ...

    Kapıyı açan Mustafa Bey karşısında Yusuf'u görünce hem korktu hem heyecanlandı!
    -Yusuf!Sen,senin ne işin var bu saatte burada?Birşey mi oldu yoksa!Annene,babana kötü bir şey mi oldu?
    -Yok Mustafa Amca yok...Onlara birşey olmadı,olan bana oldu...

    Mustafa Bey Yusuf'u içeri aldığında şaşkınlık ve hayretten oldukları yerde donakalan Zeynep ve Nuran Hanım ne yapacaklarını şaşırdılar!Mustafa Bey Zeynep'den bir bardak su getirmesini istedi...

    Elinde bardakla kendisine yaklaşan Zeynep ne kadar da güçlü görünmüştü Yusuf'un gözüne!''İşte,işte benim güneşim'' dedi Yusuf içinden...

    Neler olduğuna anlam veremeyen Nuran Hanım ve Mustafa Beyin şaşkınlıkları arasında Yusuf Zeynep'in gözlerinin içine bakarak:
    -Güneş eğer doğacaksa yanımda sen varken doğsun.Sen yoksan o doğan güneş beni yakıp kavursun.
    Zeynep ağlamaya başlamıştı ve Yusuf'un gözlerine bakarak:
    -Şu akan gözyaşlarım seni yakacak güneşi söndürmeye yeter.Sen yoksan eğer her damla gözyaşım beni boğsun.Hayat dursun,nefesim kesilsin sensiz doğan güneşe merhaba dersem yoldaşım Azrail olsun...

    ....

    Aradan üç ay geçti...Zeynep ile Yusuf evlenmişti.Ama Yusuf mutlu değildi!Korkuyordu...Bir sevdada kavuşmak bu kadar kolay olmamalıydı!Ferhat Şirin'i bu kadar sevmiş miydi?Ya da Mecnun Leyla için böyle yanıp tutuşmuş muydu? Herşey bu kadar basit olmamalıydı!Tenine dokunmak,kokusunu içine çekmek bu kadar kolay olmamalıydı!Elini tutmak,gözlerine bakmak bu kadar yakın olmamalıydı!Ona karşı duyduğu sevdada içini kemiren düşünceler aşkını daha da büyütüyordu kalbinde.

    ...

    Aradan iki yıl geçti ama ne Zeynep'in Yusuf'a olan sevdasında ne de Yusuf'un Zeynep yanındayken dahi ona duyduğu özlemde bir değişme olmadı.Güneş Yusuf'un gözlerinde doğuyor Zeynep'in Yusuf diye atan kalbinde yükseliyordu.



    [main-arkaplan-muzik]483[/main-arkaplan-muzik]
#28.12.2012 22:54 1 0 0
  • Tekrar bu bölümde merhabalar.Aslında sayfam vardı ama uzun süre yazmadığım için kapanmış!Ben de müsait bir zamanımda yarısını önceden yazdığım ama konusunu bir türlü belirleyemediğim bu hikâyeyle yeniden sayfa açmak istedim kendime.Aslında tamamını yazmak istiyordum ama başıma giren ağrı müsaade etmedi tamamını yazmama!Gerçi ortada yazılmış bir şey de yok!Çünkü kendileri yani Yusuf ve Zeynep ne söylerlerse ne anlatırlarsa onu yazmaya çalışıyorum.Bu günlük bana bu kadarını anlattılar kabul edelim ve eğer yarın zamanım olursa devamını yazmaya çalışırım tabii yeniden gönül misafirliğime gelirlerse.Eğer bugün hepsini yazmadım diye bana küser de gelmezlerse yarım kalacak bu hikâyeleri!Bu hikâyeyi okursanız eğer sizlerden bir ricam olacak:
    Ben hikâyeyi tamamlayıncaya kadar yorum yazmazsanız sevinirim çünkü tamamını okuduktan sonra görüşünüzü ve hikâyenin size yaşattığı duyguyu öğrenmek isterim.Çünkü hiçbir yarım tam yerini tutmaz.Saygılar.
#28.12.2012 23:02 1 0 0
  • Abicim sayfan hayırlı uğurlu olsun bol muhabbetler diliyorumm

    Mutlu Yıllar Canım Abimm


    noimage
#31.12.2012 10:59 0 0 0
  • noimage
#01.01.2013 11:16 0 0 0
  • hayırlı olsun sayfan :)
#04.01.2013 19:41 0 0 0
  • Oparetör
#05.01.2013 16:05 0 0 0
  • bu hikayenin evvelini okumuşdum
    hep devamını merak ediyordum
    ellerine emeyine saglık abim
    sayfanda hayırlı olsun
    inşallah ugrarsında kapanmaz burası
#07.01.2013 07:38 0 0 0
  • Hoşgeldin Şimâl,teşekkür ederim.
    Hoşgelmişsin Birsu kardeşim.Hazırladığın bu güzel atıştırmaları kaçırmamışımdır umarım.:)

    Ceylan kardeşim hikâye daha bitmedi!Eğer devamını getirebilirsem sizlerle paylaşırım.
#07.01.2013 23:07 0 0 0
  • @oparetör adlı üyeden alıntı:
    Hoşgeldin Şimâl,teşekkür ederim.
    Hoşgelmişsin Birsu kardeşim.Hazırladığın bu güzel atıştırmaları kaçırmamışımdır umarım.:)

    Ceylan kardeşim hikâye daha bitmedi!Eğer devamını getirebilirsem sizlerle paylaşırım.
    Orijinali Göster...


    Ceylan kardeşim hikâye daha bitmedi!Eğer devamını getirebilirsem sizlerle paylaşırım.

    inşallah getirirsin abi
    beklerim sabrsızlıkla
#08.01.2013 05:51 0 0 0
  • bol muhabbetler sayfan hayirli olsun
#14.01.2013 13:53 0 0 0
  • noimage
#15.01.2013 23:29 0 0 0
  • Sağolasın Abimm.Hoşgelmişsin gönül muhabbetinin dostluk köprüsündeki çağlayanlarına.

    Fatih kardeşim,değer elle tutulmalı ki kalp gözü açılsın.Sağolasın kardeşim.
#18.01.2013 00:17 0 0 0
  • noimage

    Evin için..inşallah beyenirsin...

    noimage

#21.01.2013 21:20 0 0 0
  • Teşekkür ederim Ablamm.Hediye senden olurda bu kardeşin hiç beğenmez mi?
#21.01.2013 23:18 0 0 0
  • Beyendigine şad oldum..saolasan ..çokk teşekkürler..Abim..
#21.01.2013 23:33 0 0 0
  • Ben teşekkür ederim ki hiçbirzaman yalnız bırakmıyorsun kardeşini Ablamm.
#21.01.2013 23:38 0 0 0
  • Hiç burakırımı...sen benim bircik Abimsin...nerede oluramsa olum..hep yanında ve duallarımdasın..
#21.01.2013 23:46 0 0 0
  • değerli kardeşim sayfan hayırlı olsun...
    aslında geçe kalmış bir hayırlama ama siz hikaye başlayıp ta yorum yapmayın bitmeden dediğiniz için olacak hikayenin devamını bekledim galiba...:)
    güzel paylaşımlar keyifl sohbetler diliyorum...
#22.01.2013 20:55 0 0 0
  • noimage

    En usta hırsız hayattır.

    Biliyormusun; Verdiği hiçbir sözü tutmaz!
    Hayallerin uçup gider zaman içinde..
    O hiç aldırmaz.
    Yıldızlı gece gibi aldatır seni..
    Sabah koyup gideceğini duyurmaz..
    Ve hayat öyle bir hırsızdır ki..
    Seni senden çaLar haberin olmaz..
    O yüzden bugün zor kazandığın hiçbişeyi KOLAY KAYBETME !

    Müjdat Gezen
#22.01.2013 21:00 0 0 0