Ben'li cümleler kurma yazılarına düşmesin karanlığım içimdesin kanıyorum beyaz sayfalarına bulaşmasın kirli kanım sevdim seni kendime bile itiraf etmekten korkacak kadar sevdim bu yüzdendi senli cümlelerimi en derinime hapsedişim bu yüzdendi uzanan elini görmezden gelişlerim bu yüzdendi "gel" deyişlerini duymamazlık edişlerim
Sevdim seni nedensiz, beklentisiz, gerekçesiz, tanımsız sevdikçe korktum kendimden sevdikçe uzaklaştım senden yeni hayaller, yeni düşler kuramayacak kadar yorgunum sevme beni, benim bezmişliğim değmesin sıcacık yüreğine
Sevme beni, korkuyorum Alışık değilim bana dair yazılar yazılmasına Bugüne kadar hep bendim içini döken beyaz sayfalara başkaları adına Hep bendim satır satır kanayanŞimdi senin satır aralarında kendi adımı hecelemek hiç görmemem gereken mavi bir düşü anımsatmakta Bu düşe dalmak istemiyorum Çünkü biliyorum, her düş karabasana dönüşmeye mahkum Biliyorum her düş apansız bir uyanışla son bulmakta Bu düşe dalmak istemiyorum, bu düşten uyanmak istemediğim için
Sevme beni, korkuyorum Bu ruh, bu yürek alışık değil yaralarının sarılmaya çalışılmasına Ömrümce içimi cam kesikleriyle lime lime edenlere koştum ben Benden beni çalıp geri vermeyenlere uzandı ellerim yıllarca Hep bekleyendim, hiç olmadı bekleyenim Şimdi ne olursa olsun bekleyenim olacaksın biliyorum ama inanamıyorum Bilip de inanmamanın nasıl olduğunu sorma bana Yine, ben anlatmasam da beni anlamana sığınıyorum
Sevme beni, korkuyorum O kadar uzun zaman beklentisiz, karşılıksız sevdim ki insanları ve o kadar uzun zaman beklentisiz, karşılıksız sevilmeyi bekledim ki, artık yitirdim inancımı Artık onlardan biri olmak için kendime rağmen kendimle cebelleşirken çıktın karşıma Sevme beni, kendime geri dönmemeliyim
Sevme beni, korkuyorum Korkumdan yazmadım sana bunca zaman Korkumdan içimdesin Ben'li cümleler olmasın satırlarındaOkuyunca içim içime sığmıyor Yansımamı sende görmek yüreğimi yakıyor Sen yazdıkça, çok eskide kalan bir masal belli belirsiz benliğime süzülüyor
Sevme beni, korkuyorum Şimdi zamansızlıklarımda boğuluyorum Gereksiz meşguliyetler yarattım dünyevi istekler adına Kaçışımı kolaylaştırsın diye önemli insan rollerine büründüm ahmakça Kendimi kandırıp, kendimden kaçıp kaybolmanın, yok olmanın, hiç olmanın derdindeyim "Ben" olarak tutunamıyorum
Doğum günün de geçti nihayet İnan elim o kadar gitti ki telefon numarana ama arayıp 'iyiki doğdun' diyemedim işte
Sustum bunca zamandır Ne sevdiğimi söyledim, ne de adının geçtiği masalarda ağlayabildim Sustum sadece
Boğazlarım ağrıyor, şimdi söylesem bunu sana 'Ah be sevgilim hiç dikkat etmiyorsun' kendine dersin Ya da 'derdin'
Babam garip birşey hazırlamış benim için, zorla içtim onu
'Babam diyorum babam! Bilirsin aramızın ne kadar kötü olduğunu'
İnsafına geldim demekki
Haklıydın, hiç dikkat etmezdim kendime, hala öyleyim ama elden gelmiyor fazlası
Dün rüyamda seni gördüm,
'Rüyamdaki seni görse, güneş utanır doğmaya'
Barışmıştık yine,
Mutluydum sabaha kadar anlıyor musun?
Sonra ezan sesi ile uyandım, sabah olmaya başlamış, güneş doğmamış
Dışarı baktım öylece, sisliydi her yer
Telefonumda
'Yine uyuyakaldın sevgilim' mesajı yoktu işte
Bugün her zaman severek el ele yürüdüğümüz parkın oradan geçtim
Şarkılarımızı dinleyerek, seni görme ihtimali ile yürüdüm
Dedim ki belki özlemiştir işte
Yağmur kokulu adam!
Yine yağmurlarını yolladın bana ama yoktun
Yokluğunda kayboluyorum
Annenin iş yerinin önünden de geçtim
Kaybolarak zar zor bulduğumuz o değerli bina
Ne değişik bir gündü, Türk filmlerinde yok öyle senaryo
Sonra yine birlikte gitmiştik parkımıza
Sensiz hiç gitmeyeceğime söz vermiştim, sözümde durdum bu sefer belki de ilk defa
Şu an bunu sana yazıyorken bile beni seven onca erkeğe ihanet ediyorum
Ya da seni sevmediğimi söylediğim herkese
Ne gurursuzum değil mi?
'Bitti' dedin anlamıyorum işte
Kısa cümleleri sevmem bilirsin
Uzun kelimelerine sakla beni
Çünkü; yine özlüyorum seni
Resimde gördüğüm gözlerine sordum
Hiç mi özlemedin diye?
Cevap veremedi sevgilim
Gözler nasıl konuşabilir ki?
Sesim bu gece düzelmez, hani belki ararsın diye söylüyorum
Belki işte,
Belki ararsın
Ocağımı, Şubatımı, Martımı aldın
Haziran'da gel sevgilim, vazgeçtim Eylül'den
Ben seni ne zaman özlesem, burnumun direği sızlar. Göğsüm sıkışır, ellerim yanar.
Hasretin o ağır kokusu yayılır odama, sigaranın dumanı bile onunla boğulur
paylaşım çok güzel okunması gereken bir yazı teşekkür ederim
bu afşar timuçinin şiirlerini oldum olası hiç sevmem çok saçma kafiyesiz şiir yazıyor
.
.
Bir deniz kıyısında çağrışan mavileri
Taşır zarflara koyup postacılar
Biraz daha geceyse güneşin umuru mu
Bütün mektuplar aynı özlemi yazar
-İki yıl geçti yüzümden sen görmeyeli beri
şuraya bakarmısn şiir dediğin biraz kafiyeli olmalı
teşekkür aktarımın için
Nasıl da hazırız aslında soyunmaya aşka!
Bir tek kelime bekliyoruz.
Bir cümleye her şeyi yakıp gidebiliriz.
Her kelime bir umut saklıyor.
Tek bir ışık görsek, hemen kalkacağız yerimizden.
Hazırız soyunmaya, tüm çıplaklığımızla kendimizi ortaya koymaya hazırız.
Bir tek yürek bekliyoruz.
Bir el, bir nefes istiyoruz.
Tuttuğu gibi ne varsa silip atacak bir yürek peşindeyiz.
Gelsin ve temizlesin ne varsa geçmişimizde, ne saklıysa içimizde, ne gizlenmişse bizden saklı, hatta bizden öte
Bulduğumuzu sandığımız anlarda, gönlümüz kabarıyor.
Her kalp ağrısı işaret sayılıyor, aşkın yaklaşmasına. Bir tek tabelası yok, sevgiye giden yolun.
Elimizle koymayı bile düşünüyoruz.
Hepsi tek bir buse için
Bir sıcak sarılma, bir candan dokunuş için hepsi
Hevesliyiz bir sevgi kırıntısı için yola baş koymaya, niyetliyiz.
Kodeste yüreklerin, sırlarla dolu hikayesiyiz hepimiz.
Kimimiz daha acıklı, kimimiz masal kıvamında, bir yanımız Elm Sokağı Kabusu, bir yanımız Alice Harikalar Diyarında
Bir işaret bekliyoruz.
Bir fişek atılsın diye okyanusun karanlığından, kurtarılacak bir sandal niyetiyle seyrediyoruz uçsuz bucaksız karanlığı, nafile bir ümit içindeyiz.
Adı aşk konacak çocuklar doğuracak kadar anaç, bir sevişmenin ortasına yakışacak kadar kadınız.
Bütün her şeyden öteyiz, yaratıyoruz çünkü.
Yine de eksiğiz hep, bir yanımız boşlukta duruyor. Bir fotoğrafta görünen, tek başına sahipsiz bir el gibiyiz.
Tamamlanalım istiyoruz, vücut bulalım, bütün olalım.
Hazırız adımızı vermeye, değişmeye, ağlamaya
Uzakta ışıkları görünen bir köye ulaşacak gibi, az beklentili, çok hevesliyiz.
Ne bulacağımızı bilmiyoruz ama razıyız sahip olacaklarımıza.
Yeter ki, şu ormandan çıkabilelim.
Biz hazırız sevmeye velhasıl, bir de sevilecek kişiyi bulsak..
Erkekler ilişkilerin başında ne kadar kendilerine güvenli dursalar da, ilişki içine girdikten sonra pek çok korku yaşarlar.
Özellikle genç yaşta erkekler, kadınlara göre daha geç olgunlaştıkları için, akılları biraz daha havadadır.
Genç kızlar, aileleri ve sosyal çevre tarafından, erkeklere oranla daha çok sorumluluk verilerek yetiştirilirler.
Bu yüzden, özellikle yaşıtınız bir erkek arkadaşınız varsa, ilişkinize sizin gözünüzle bakmasını beklemeyin.
Erkekleri, yaşı kaç olursa olsun korkutan hareketlerden biri, ilişkinin ciddiye binmesidir.
Erkeklerin genetiklerinde var olan, özgürce dolaşmak ve daldan dala konmak isteğinin engellenmesinden çekinirler.
Bir ilişkinin başında, zaten kaçmaya meyilli duran bir adamı hemen kaçırmanı yolu, ona sorumluluk yüklemektir.
İlişkinizin nereye gittiğini sorduğunuz an, bir erkeğin en zor anlarından biridir. Muhtemelen yalan söyleyecektir çünkü aklından geçeni söylerse, ya ilişkiyi bitirmek zorunda kalacaktır, ya kavga edip o anın güzelliğini bozmak zorunda olacaktır.
Bu yüzden, çok romantik ve mutlu bir anınızda, sevgilinize geleceğinizle veya ilişkinizle ilgili bir soru sorduğunuzda, alacağınız cevaba pek güvenmeyin.
Erkekler, ileriki yaşlara kadar, bağlanmaktan pek hoşlanmazlar. Gerçi, ileriki yaşlarda da hoşlanmadıkları tecrübeyle sabittir.
Bir kadına bağlanmayı, özgürlüklerinin kaybı olarak görürler.
Erkekler, çocuk gibidir.
Onlara her şeyi yavaş yavaş sunmanız gerekir. Bir anda isterseniz, korkarlar. Güvenmeleri çok zaman alacağı için, bu süreyi tamamlamadan gitmeleri ihtimalini en aza indirmeniz gerekir.
Elbette, bu anlattıklarım tüm erkekler için geçerli değildir.
Ancak çoğunluğun davranışının bir özeti olabilir.
Ancak erkekleri kullanmak için yola çıkarsanız, bilin ki yolda kalacaksınız.
Türk filmlerinde gördüğünüz sahneler, günümüz için geçerli değil. Artık bütün hepsinin aklı çalışıyor.
Kimsenin bir kadın uğruna çöle de düşeceği yok, dağarlı deleceği de!
Bir ilişkide en akıllı yol, her zaman dürüst davranmaktır.
Bu, her iki taraf için de geçerlidir.
Ayrıca, bir kadın olarak, ne kadar duygusal yönünüz ağır bassa da, mantığı elden bırakmamanız gerektiğini unutmayın.
Bir ilişkinin gidişatı, kendini belli eder.
Olmayacak bir şeyi hayal edip, uzun zaman bunun için emek harcamak, sadece sizi hayal kırıklığına uğratır.
Doğru gözlemleyin, iyi tahlil edin!
Sonradan, saçınızı süpürge ettiğinizi söylemeniz bir işe yaramayacaktır!
Hüznün, gözyaşının, hayalsizliğin, belirsizliğin de artık sonu gelmeli, olmalı bir çaresi' Bir taş atmalı artık kuyuya ve sesini dinlemeli' Tok da olsa sesi, gamzeler açtırmalı yüzünde, gülümsemeyi, inanmayı unutmuş yüzlerde'Ki sen, inanmak yaşamaktır dersin her zaman , başlamak başarmanın yarısıı; dersin' Hadi ....................
çok harika dizeler emeğine sağlık paylaşım için teşekkürler
Kaç şehir var aramızda, haritayı açıp saymadım. Mesafelerin uzunluğundan korkuyor yüreğim.
Bu sokaktan bağırsam, Fizan'dan duyarlar.
Sen duyar mısın, bilemiyorum?
Kaç şehir var aramızda?
Söz de, dara düşüyor bazen.
Her duygunun dilde bir karşılığı yok; yokmuş!
Büyük bir "ah" çeker gibi ama içini kavuran bir yangın; dili, özü, sözü yarıp geçen sel gibi; gibi ama kendi değil!
Nasıl anlatılır ki bu his?
Hangi kelimeyi kullansam, yetersiz kalır.
Başka bir dilde sevmeliyim seni.
Hiç tanımadığım harfleri yan yana getirip, yeni cümleler kurmalıyım.
Şimdi ne desem, belki birileri önceden söylemiştir endişesindeyim. Bak, bu duyguyu da anlatamıyor insan. Anlaşılan, dil aşka yetmiyor!
Gözbebeğinin arkasından, açıp göğsünü kalbinden öpmek istiyorum seni. Başka her yanına daha önce dokunulmuştur ve belki eskimiştir sende sevilmek diye!
Yokluğunu kaç geçtiyse artık saat, yine siyaha bulanmış gökyüzü. Ruhum uyanır şimdi!
İçim güneş sevmiyor sensizken, zaten geceye dünden teşneyim.
Bahar geldi. Şimdi, sevdadan delirmiş gibi açar bütün çiçekler. Biraz yağmur da yağarsa, toprak aşk kokar. Sevgililer çıkar kaldırımlara el ele, ben de seyreder gülümserim.
Sana gelen yollara düşmeli aslında; düşerdim de, ama hiç ışık görmedim.
Zaten karanlıkta el yordamıyla sevmiştim, artık ardından da el feneriyle gelmeyeyim.
Her şey bir kurgudan ibaret!
Sen, ben, biz, sensiz, bensiz, neyiz?
Kim çizdi bizi bu tablonun orta yerine?
Üstelik hiç sormadan!
Bütün ünlü harfleri söndürdüm, sadece ünsüzler yanıyor. İçinde sen olmayan ben gibi, yan yana duran sessiz harfler, bir anlam taşımıyor.
Şimdi, kaç sokak var aramızda?
Hasretin kokusu senden duyulur mu?
Yağmur kalpli bir kadın ağlarsa gece yarısı, aşk ona teslim olur mu?
Ne kadar anlatsam boş!
Sen hiç seni sevmediysen, söyleyeceğim tüm sözler çaresiz!
Gel sevdiğim...
ancak sen kandırabilirsin ellerimi...
gel de ikna et yokluğuna kalbimi...
yüzünün kıblesine öyle dönmüş ki yüreğim...
madem gideceksin...
yarım bırakma beni,
alıştır sensizliğine de ...
öyle git(me) sevdiğim...
Gözler değil sözler değil;
Söylenmeyendir yaralayan...
Kuru dalda kalan son yaprak gibi bekledim...
Yalnızlığımın elinde, öylece ve sadece seni bekliyorum...Çaresizim... Sadece gözyaşlarım var tutamadığım artık, neye ağladığımı dahi bilmiyorum...
Oturduğum bu soğuk duvarın dibinde oyuna alınmayan çocuklar gibiyim...Ağlamayı gururuna yediremeyip, hani yüzünü yüreğine gömen, gözyaşlarının yalnız yüreğini yeşerttiği...
Her adım sesi seninkine benziyor, siiyorum çabucak ellerimle gözlerimi, yüzüme hep eskiden kalma bir tebbessüm takıyorum...Gelen sen değilsin...
Kuru dalda kalan son yaprak gibi bekliyorum düşmeyi...
Ya o güzel ellerine...Ya da kaderime...
Bu belirsizlik kör ediyor insanı biliyor musun...
İnsanın içinde bitmek tükenmek bilmeyen bir huzur isteği, gücüm yok artık...
Geldiğindeyse mevsim kıştı,
Kuru bir soğuktu bahar...
Paptyaları soldurdun sen...
Korkuyorum geldiğinde çoktan aklımı kaybetmiş olmaktan...
Ya çoktan düşmüş olursa bedenim, solmuş papatyalar üstüne serilmişse...
şimdi "kuru bir soğuk bahar"...aslında bizim öbür sevgilimiz olan...
Gittikçe uzaklaşıyor gözlerin gözlerimden...
Ya bu gözler senin değil ya bu dünya yalan...
Kimin gözleri bu gök ırmaklardan boşalan...
Beni ağlattın sen...
Görmedim gözlerini kaç zaman oldu...Sözlerin, gözlerinin düşmanlığına şahit olmuşken dayanamzdım ki onlara bakmaya...Oysa ilk hor görülüşü değil bu akıttığım yaşların...
İçimde alev alev yanan gözlerinle,unuttu dese dilim yalan..!
Yurtsuz bir gemisin açık denizlerde biliyorum zor...
İnsanlar soruyor seni benden ağırıma gidiyor...
Hangi denizlerdeysen söyle kalbim oraya liman...
Bir ırmağı kuruttun sen...
Acaba bir gün bilecek misin...Seni ardımda bırakıp gitmek zorunda olduğum o gün dudaklarımı kanatırcasına ısırdığımı...
O günden beri kimsenin yüzüne bakarak konuşamadığımı, son görüntün,o benim olan yüzün, beynimden hiç silinmesin diye...
Hala "gözkapaklarımın içindesin" sevgilim...
"avuçlarımda hala sıcaklığın var..."
Ve hemen yanında duran tırnak izlerin...O ayrılık gecesinden...