SU BARDAĞI (CUP) – MİLİLİTRE (ML)
1 su bardağı = 240 ml
3/4 su bardağı = 180 ml
2/3 su bardağı = 160 ml
1/2 su bardağı = 120 ml
1/3 su bardağı = 80 ml
1/4 su bardağı = 60 ml
UN
1 su bardağı un = 140 gram
3/4 su bardağı un = 105 gram
2/3 su bardağı un = 95 gram
1/2 su bardağı un = 70 gram
1/3 su bardağı un = 50 gram
1/4 su bardağı un = 35 gram
1 yemek kaşığı un = 10 gram
ŞEKER (BEYAZ ve KAHVERENGİ)
1 su bardağı şeker = 200 gram
3/4 su bardağı şeker = 150 gram
2/3 su bardağı şeker = 135 gram
1/2 su bardağı şeker = 100 gram
1/3 su bardağı şeker = 70 gram
1/4 su bardağı şeker = 50 gram
1 yemek kaşığı şeker = 15 gram
KAKAO
1 su bardağı kakao = 105 gram
3/4 su bardağı kakao = 80 gram
2/3 su bardağı kakao = 70 gram
1/2 su bardağı kakao = 55 gram
1/3 su bardağı kakao = 35 gram
1/4 su bardağı kakao = 25 gram
1 yemek kaşığı kakao = 7 gram
NİŞASTA
1 su bardağı nişasta = 125 gram
3/4 su bardağı nişasta = 95 gram
2/3 su bardağı nişasta = 85 gram
1/2 su bardağı nişasta = 65 gram
1/3 su bardağı nişasta = 40 gram
1/4 su bardağı nişasta = 30 gram
1 yemek kaşığı nişasta = 8 gram
PUDRA ŞEKERİ
1 su bardağı pudra şekeri = 160 gram
3/4 su bardağı pudra şekeri = 120 gram
2/3 su bardağı pudra şekeri = 105 gram
1/2 su bardağı pudra şekeri = 80 gram
1/3 su bardağı pudra şekeri = 55 gram
1/4 su bardağı pudra şekeri = 40 gram
1 yemek kaşığı pudra şekeri = 10 gram
BİLGİSAYARDA KULLANILABİLECEK Facebook, Windows 7 için indirme linkini verdiği Messenger'ın, Mac bilgisayarlarda da kullanılacak versiyonu üzerinde çalışıldığını belirtti. Kullanıcı sayısının en yüksek olduğu ülkelerdeki tanıtım gücünü sonuna kadar kullanan Facebook, Messenger gibi hizmetleriyle var olan üyeleri üzerinden sosyal ağ etkinliğini daha da artırmayı hedefliyor.
AppData sitesinin verilerine göre, Facebook Chat'in başarısı Messenger'ın da önünü açıyor. Teknik olarak Facebook'un en çok indirilen uygulaması olan Chat, aylık 22.4, günlük 19.1 milyon aktif kullanıcıya sahip. Kullanıcıların Facebook Chat'e olan bağımlılığı ise yüzde 85.5
Facebook Messenger'ın indirme linki, İsrail'in TechIT teknoloji blogu üyelerinden biri tarafından yayımlanmıştı. Güvenlik açığı olan bu linke rastlarsanız kullanmayı tercih etmeyin. Facebook Messenger'ı indirmek istiyorsanız işte linki:
İnsan teybe kaydedilmiş kendi sesini dinlerken hayli şaşırır. Hatta o sesin kendisine ait olmadığını bile söyleyebilir. Halbuki bir başkasının sesi teypten dinlenirken normal konuşma sesi ile bir fark duyulmaz.
Ses havada gözle görülmeyen dalgalar halinde yayılır. Bu dalgalar kulağımıza girip orta kulağımızdaki kemikleri titreştirdiklerinde beyne giden sinyaller vasıtasıyla o sesi duymuş oluruz.
İnsanın kendi sesi kendisi için özeldir. Sizin dışınızdaki herkes sesinizi sizin duyduğunuzdan daha farklı duyarlar. Çünkü onlar sizin ağzınızdan çıkıp, havada ilerleyip kulaklarına gelen sesi duyarlar ama siz kendi sesinizi iki farklı yoldan işitirsiniz.
Bir taraftan ağzınızdan çıkan ses havada yol alıp, diğer insanlara ulaştığı gibi kendi kulağınıza ulaşır. Diğer taraftan da başın içinden, kemiklerden, kaslardan geçerek içerden kulaklarınıza ulaşır. Beyin bu iki farklı yerden gelen bilgileri birleştirir ve siz kendi sesinizi duyarsınız.
İnsanın başı içinde kemikler, kaslar, sinüsler, beyin ve çeşitli salgılar vardır. Bunların kimi sert, kimi yumuşak, kimi de sıvıdır. Bunların her birinin sesi geçiriş özelliği farklıdır. Kafa içindeki iletişimde genel olarak sesin düşük frekanslı kısımları kuvvetlenir. Bu nedenle sesiniz kendinize başkasının duyduğundan daha farklı tonda gelir.
Teypteki sesiniz ise kulaklarınıza diğer insanlara ulaştığı gibi havadan ulaşır. Aslında o sizin, herkesin tanıdığı hakiki sesinizdir ama size yabancı gelir. Kafanızın içinden gelen sesi daha iyi duyabilmek için iki kulağınızı sıkı sıkıya kapatın ve konuşun. Duyduğunuz ses aşina olduğunuz sesinizin kafanızın içinden geçip gelen kısmıdır.
Nasıl da çabucak bitiyor gün...
Günler...
Bir şey anlamadan...
Hissetmeden...
Uyanıyorum...
Beyaz bir gün...
Yatıyorum...
Alacakaranlık...
Sabah olsun diye uyuyorum...
Yatayım diye geceyi bekliyorum...
Dahası yok... Hep aynı...
Ne istediğimi...
Ne düşlediğimi...
Neye küstüğümü ben de bilmiyorum...
Ama küstüm...
Fena küstüm...
Beynimin içinde neler var?..
Neden bu kadar yalınım?..
Hiçbir türküye eşlik etmiyorum...
Niçin?..
Bilemiyorum...
Bir anlık tebessümlerimi de yitirdim...
Arkadaşlarım bir bir ana, baba oluyorlar...
Ben artık bir “oğul” da istemiyorum...
Adı “Deniz” olacaktı oysa...
Sımsıkı tutacaktı avuç içine ancak sığan parmağımı...
Sen kokacaktı...
Ben kokacaktı “Deniz”...
Yok...
İstemiyorum...
Yok...
***
Hayat detaylarla dolu, ne de güzel bir şölendi...
Hep böyle sürecekti sanki...
Bitmeyecekti...
Kalabalıktı...
Renkliydi...
Heyecan vardı...
Pazar uykusu...
Emek Kafe...
Deniz kenarı...
Gülüşün...
Yastıkta iki çukur...
Aşk vardı...
Sen vardın...
Bitti...
Şölen bitti...
Şimdi sadece sabah ve gece oluyor...
Bir aydınlık... Bir karanlık...
Bir karanlık... Bir aydınlık...
O kadar...
Dün de, bugün de, yarın da aynı...
Çarşamba ya da Perşembe...
Salı veya Cuma...
Ne değişir?..
???...???
Sıradan bir yalnızlık benimkisi...
Kiminkinden farkı var?..
Kelimelerden cümle kurma yeteneğim, benim yalnızlığımı sadece belgelenmiş bir “anı” yapar...
Herkesinki gibi bir yalnızlık bu...
Yangın yerinde hareket edememek gibi...
Hiçbir teselliye boyun eğmeyen...
Laftan, sözden anlamayan bir yalnızlık bu da...
Asi...
Onurlu...
Ümitsiz...
Hiç kimseninkinden farkı yok...
Sabah ezanından hemen sonra...
Durduk yere arabanın camını açıp...
İstanbul’un tam ortasında, sesim kısılasıya geceye seni bağırmak...
“O’nu seviyorum”u öfkeye dönüştürmek...
Bu koca kente seni haykırmak...
Dudaklarımın önce titremesi...
Sonra gözlerimin dolması...
En fazla ağlamak...
Elimin ayağıma dolaşması...
Salaklaşmak...
Farklı mı yapar benim yalnızlığımı?..
Duysaydın... Belki...
Duymadın...
Diğer yalnızlıklar gibi benimkisi de...
Duyulmayan...
Görülmeyen...
Bilinmeyen...
Umursanmayan...
Sıradan bir yalnızlık...
***
Seni özlediğimi anlamıyorum bazen...
Hissetmiyorum...
Belki de özlemiyorum...
En çok kendime hasretim...
İçime bu denli kaçmadığım...
Pusmadığım...
Mutluymuş gibi yapmadığım anlarımı özlüyorum...
Seni uyandırmadan usulca sokulma planlarımı...
Öylece uyuyuşunu seyretmeyi...
Sokağında park edecek yer bulamamayı...
“Bir aşağı sokak” ihtimalini özlüyorum...
Sonbaharı özlüyorum...
Sonbahar başlasa bir an evvel...
Yetişebilsem...
Yetiştirebilsem yalnızlığımı...
İyi gelecek üşümek bana...
İyi...