Muhteşem Süleyman'ın Aşk Şiirleri - muhibbi aşk şiiri örnekleri - Aşk mıdır ki muhibbi şiir - Muhibbi Şiirleri - Muhibbi Kanuni'nin Hürrem Sultan için yazdığı şiir
“Cihana padişah iken kul olmak sana şerefimdir.”
Kanuni'den seçilmiş 100 aşk şiiri.
Aşk, tanımı ancak tanımlayanla sınırlandırılabilecek iki şeyden biri. Diğeri şiir tabii ki.
Bir âşık kendinden önceki bütün aşk tanımlarını boşa çıkarır bir bakmışsınız ki,
bir şair bütün şiir tanımlarını…
--------------
Âşık, bir de şairse…
Âşık olunan kişiyle birlikte var olur bazı şiirler.
Hürrem Sultan olduğu için Hürrem Sultan'a gazeller yazar Kanunî…
Aşk yüzyıllara taşır şiiri, şiir yüzyıllara taşır aşkı…
---------------------
"Beni mahvetti aşkın vücudumdan eser kalmadı
Göremez kim baksa bana, bir ah dumanıyım ben"
"Dudaklarından istesem derman beni ayıplamayın
Bu cihanda hasta mı var sağlığını istemeyen"
"Ey Muhibbî, sevgi diyarının dilencisisin sen
Dünyada sana padişah deseler ne çıkar"
"Ayrılık ateşi ile yandım, yetiş ey dudakları şeker
Seni ben yâr olur sandım niçin dün gece gelmedin"
"Dileğim odur ki mutlu olmasın âlemde
Her kim ki gül yüzünün aşkına gözyaşı dökmezse"
"Süzgün bakışının beni öldürmesine acımazdım ah
Şirin dudakların bu suçun diyeti olarak bir öpücük verseydi"
"Sinemde benim ateş başımda delilik vardır
Derman nedir âşığa dert devadır"
"Seni can ile sevmek eğer günah ise bana
Baştan ayağa günah ile yüzü kara benim"
"Kâh olur sultan olup başına buyruk eyler
Kâh olur bir ferman kulu eder gönlüm beni"
---------------------------
Aşk mıdır ki (Muhibbî ) Kanuni Sultan Süleyman
Aşk mıdır ki can-ı dil mülkünü yağma eyleyen
Aşk mıdır sinem içinde gelip de can eyleyen
Aşk mıdır ki boynuma takıp bela zincirini
Gezdirip mecnun gibi alemde rüsva eyleyen…
Aşk mıdır ki bivefa güller elinden geceler
İnletip bülbülleri ta subh-u güya eyleyen
Aşk mıdır ki bir keman ebru nigarın yadına
Ok gibi kaddimi büküp benim de ya eyleyen…
Aşk mıdır ki fenni derdi okutup aşıklara
Fasl-ı babı sinemin levhinde inşa eyleyen
Aşk mıdır ki bu Muhibbi sinesine dağ vurup
Ahir anın gözleri yaşını derya eyleyen…
Muhibbî ( Kanuni Sultan Süleyman )
------------------
Müjde ey bîçare dil kim nâzla dilber gelür
Hicr içinde mürde iken yine cisme cân gelür
Ey çaresiz gönül, müjdeler olsun sevgili naz ile yanına gelir. Ayrılık içinde ölmüşken, ölmüş bedene can gelir.
yıldızname ve burçlar - Ebced hesabı yıldızname - Ebced i Sagir nedir - yıldızname hakkında - yıldızname bakmak - Kuranda Yıldızname Nasıl Bakılır bilgi - kuranda yıldızname bak
Eğer doğum tarihini bildiğinizden eminseniz mesele yok. Ama bilmiyorsanız yada takip ettiğiniz burç sizi tarif etmiyorsa ne yapacaksınız? Meraklanmayın beni takip edin yeter.
Kişinin yıldızını bulmak için Ebced hesabı da denilen bir yöntem uygulanır. Her yıldız aynı zamanda bir burca tekabül eder. Bu şekilde kişinin talihi ve hastalıkları vs. hakkında bilgi sahibi olunur.
Ebced hesabı 3 çeşit olmakla beraber ben sizlere Ebced i Sagir dediğimiz küçük Ebced hesabını açıklayacağım. Aslında malumunuz Ebced hesabı Arapça dır. Türkçe ye uyarlayabildiğim kadarıyla buraya yazıyorum umarım sizlere faydalı olur.
Nasıl bakılacağına gelince kişinin ana ismi ile kendi ismi aşağıdaki tabloya bakarak toplanır ve 12 ye bölünür.
A=1 E=5 I=10 M=4 R=8 Ü=7
B=2 F=8 İ=10 N=2 S=0 V=6
C=3 G=8 J=3 O=7 Ş=0 Y=10
Ç=3 Ğ=4 K=4 Ö=7 T=4 Z=7
D=4 H=8 L=6 P=2 U=7
kaç kalırsa o numaralı burca bakılır.
1 Kalırsa KOÇ
2 Kalırsa BOĞA
3 Kalırsa İKİZLER
4 Kalırsa YENGEÇ
5 Kalırsa ASLAN
6 Kalırsa BAŞAK
7 Kalırsa TERAZİ
8 Kalırsa AKREP
9 Kalırsa YAY
10 Kalırsa OĞLAK
11 Kalırsa KOVA
12 Kalırsa BALIK
Yıldızname yi günümüzün astroloji bilimiyle eşleştirebiliriz. Her ne kadar bazı farklar varsa da temelde burçlar ve yıldızlarla uğraşır.
Yıldızname adından da anlaşılacağı üzere Yıldız ve burçlarla uğraşan bir yorum şeklidir. Ve özellikle Türk-İslam felsefesinde hayat bulmuş ve Osmanlılar döneminde çok geliştirilmiş ve yaşatılmıştır.
Yıldıznamede insanların doğduklarından ölene dek başlarına gelenler ve gelecekler geçirebilecekleri kazalar hatalar iyi olaylar bellidir.
Ayrıca insanların başlarına gelecek hastalıkların maddi yada manevi tedavi şekilleri belirtilmiştir.
Maddi hastalıktan kastımız tıbbi rahatsızlıklardır. Bu tür hastalıklar için Yıldızname çeşitli otlar ve bitkilerden oluşan karışım yada macunlarla tedavi şekli önerir.Ve işin şaşırtıcı yönü oldukça faydalı olur. Kendim defaten tecrübe ettiğim ama buraya yazamayacağım birçok hastalığı tedavi ettim.
Manevi hastalıklardan kastımız ise kişinin ruhi durumu ile ilgilidir. Yani kişi mizacı dolayısıyla Nazara yatkın olur. Yada doğumunda bir illet ile birlikte doğmuş olur. Yada koyulan ismin kendisine iyi gelmediği olur. Cin ve Peri değmiş yada büyü yapılmış olur. Bu benzeri durumlarda da Yıldızname bir çözüm üretecektir.
İsminizin Ebced Değeri Ne İşe Yarar - Yıldızname Burcunuzu Bulmak
İsminizin ebced değeri, kendi kişisel yıldıznamenizi bulmanızı sağlar. Yıldızname burcunuzu bulmak için aşağıdaki adımları izlemelisiniz;
AŞAMA 1. İsminizin ve annenizin isminin ebced değerini bilmek:
İsminizin ve annenizin isminin Arapça yazılışını biliyorsanız; aşağıdaki ebced tablosundan her isim için harflerin sayı değerini bir kağıda yazın ve tek tek toplayın;
A) Şeddeli harfler iki defa hesaplanır. Örneğin مُحَمَّدْ (Muhammed) isminde ح'dan sonra gelen م'nin üzerinnde şedde olduğu için م'nin ebced değerinin iki katı alınır. Yani 40 x 2 = 80.
B) Arap alfabesinde لا (Lamelif) diye geçen harf, aslında ل (Lam) ve ا (Elif)'in bitişik yazılmış şeklidir. Bu yüzden bu harfin ebced değeri hesaplanırken Lam ve Elif'in ebced değerlerinin toplamı alınır. Yani;
Lam = 30.
Elif = 1.
Lamelif = 30 + 1 = 31
İsminin Arapça yazılışını bilmeyenler, Ebced İsimler Sözlüğü sayfasından isimlerinin ebced değerlerini öğrenebilir. Eğer aradığınız isim, Ebced İsimler Sözlüğü'nde yoksa Ziyaretçi Defteri'nden ebced değerini öğrenmek istedikleri isimleri yazabilirler.
AŞAMA 2. İsminizin ebced değeriyle anne adınızın ebced değerini toplamak:
Örneğin İsminiz Ali ve annenizin ismi de Yasemin;
Ali على ( Ebced Değeri: 110 )
Yâsemin (Yasemin) ياسمين ( Ebced Değeri: 161 )
Şimdi bu iki ismin ebced değerini topluyoruz. 110 + 161 = 271.
AŞAMA 3. Anne adıyla isminizin toplamını 12'ye bölüm kalanı bulmak:
Şimdi Ali ile Yasemin'in ebced değerinin toplamı olan 271 sayısını 12'ye böleceğiz ve kalan bakiyeyi bulacağız...
271 / 12 = 22, Kalan 7.
Sağlaması (12 x 22) + 7 = 271
Bize gereken bölüm; yani 22 değil... Kalan; yani 7.
Aşama 4. Kalan'ın değerine göre Yıldızname burcunuzu bulmak:
Ali'nin kalan sayısı 7'ydi; demek ki bu durumda yıldızname burcu TERAZİ...
AŞAMA 5. Yıldızname burcunuzu okumak:
Artık yıldızname burcunuzu öğrendiniz ve sıra yıldızname burcunuzu okumaya geldi;
Bilindiği gibi yıldızname burçlarında her burç ikiye ayrılır: Erkekler için ve kadınlar için... Ali'nin yıldızname burcu Terazi'ydi. Demek ki okuması gereken yer Terazi Erkeği olmalıdır...
SONUÇ ve ÖNEMLİ bir hatırlatma: Yıldızname yorumları, sadece eskiden beri var olan Anadolu'daki halk inanışlarını dile getirir ve bir gerçeklik belirtmez. Bu tür yorumların İslamiyet'le bir alakası yoktur. Bu paylaşımlar, sadece ziyaretçileri bilgilendirmek amacıyla verilmiştir. Yani, eskiden insanlar bu tür şeylere inanırlarmış, Anadolu kültürünün bir parçasıymış vs.
Yani bütün bunlar, sadece eski halk inanışlarıdır. "Fala inanmayın falsız da kalmayın." derler ya. Sadece biraz eğlenmek, hoş vakit geçirmek için okunabilir. Ama GELECEĞİ ALLAH'TAN BAŞKA HİÇKİMSENİN BİLMEDİĞİ ve BİLEMEYECEĞİ asla unutulmamalıdır.
Bu bilgiler, İSLAMİ BİLGİLER DEĞİLDİR. Sadece eski Anadolu inançlarıdır. Tüm bunları okurken lütfen bu uyarıyı hiç aklınızdan çıkarmayın.
Ayni acilari paylasanlar birbirlerini daha iyi anlayacaklardir..
Senin Acini ben kac sene evvel tattim..
Allah-ü Teala dan gelene Amenna deyip yuttum..
Isyan yok sitem yok..Her seferinde yine "O" na sigindim. . .
"ANNECİGİM yüreğime ektiğin İman tohumlariyla SENİ hep Dualarimda Yeşerteceğim.."
Acina dair kendimce paylastiklarim. . .
Umarim kabul görür..
Rabbim Cennet mekan eylesin yerini..Efendimize komsu eylesin..
Yüreginizde hic Ölmesin...Yüreginiz Ölmesin arkadasim. . .
Rabbim sabirlar versin bol sabirlar..
Gözlerim dolu dolu okudum...
İnna Lillâhi Ve İnnâ İleyhi Raciûn emrine amade boyun bükmekten baska yapacak bir sey yok..
Dilerim Rabbim aslolan yerde kavusturur ...
Mekanini cennet olsun Efendimizin sefaatine nail olsun..
Çocuğum var dediğin günlerden çok önce çocuğun oldum.
Kanatlarını açtın her defasında o küçücük bedenime abandın.
Seni ben en minik zamanlarımda tanıdım, en korunmasız.
Nefes alışımın nedenini, oyunlarımla özdeşleştirdiğim,
Ölmek terimine büyümek kadar uzak olduğum zamanlarımda...
Hep sen vardın, hep ablaydın hep anaydın çocukluğuma...
Yılların acılarını içine akıttığım yüreğimi, büyüteli bir hayli zaman geçti,
Ama şöyle dönüpte bakakaldığımda çocukluğuma;
Sadece yıllanmış bir şarap gibi duran anılarım ve sen varsın bütün yaşamışlıklarımda.
Fedakarlık dediğim, kendinden feragatlarını hep bana sunman gerekirmişcesine,
Sana yük olmuşluğum, ve kalbini acıtmışlığım var yaşamımın her deminde.
Bir özür kelimesi sarfedemem kusura bakma, yetmez hiçbir kabahatime.
Sana, özrümü kendi canımla ödeyebilecek kadar tutkulu
Sevginden vazgeçemeyecek kadar acizim.
Hatırlıyorum...
Evimizin salonunda evliliğe ilk adımını atıyordun
Oyun gibi geliyordu herşey, ve oyun gibi gidiyordun ablam
Ardından bakarken çocuk gözlerim, kalbini bana rehin bırakıyordun
Aslında giden sen değildin, bendim kendimden
Büyüyordum farkında olmadan, büyüyordum hayata
Geri dönmeyeceğini düşünüyordum, evlilik böyle birşeydi kendimce
Ama sen yine geldin fakat ben gitmiştim bu sefer.
Bir daha asla geri dönülmeyecek, hep özlenecek bir gidişti bendeki.
Yaralı yanlarımı saramayacak kadar çocuk ellerim, şimdi yetişkinse de
Yaralarım aynı yaralarım.
Saramadığım, kanamasını durduramadığım, beni sancıtan yaralarım.
Emanetin hala içimde ama,
İlk aldığım kadar tertemiz, sevgi dolu, kocaman bir yürek.
Sana söyleyemediklerim vardı hep içimde
Utangaç bir çocuktum biliyorsun tüm hayatım boyunca
Duygularımı içime gömüyordum, korkuyordum görülmesinden, kirletilmesinden
Fırtınalar kopan yanlarım oluyorsa da,
Dalgasız, dümdüz bir deniz uysallığında görünüyordum.
Yorulup yere düştüğümde hep sana güveniyordum ablam
Sen varken korkmadım hiçbir korkunç kaderden
Ne getiriyorsa hayat onu yaşadım ve ne varsa önümde atıldım üstüne
Çünkü sen vardın, hem çocukluğumun hemde yetişkinliğimin yanında.
Bana kızdığın anlarda içime ağladım boyuna,kanadım yüreğime
Belli etmedim sana hiç ama uyumadım günlerce.
Beni böylesi benden çok seven, yaşamıma iz düşüren,
Sen benim anne yanımsın,
Ne sana susuzluğumu giderecek kadar büyümüşlüğüm
Nede senden uzaklaşacak kadar özgürlüğüm var.
Sevgili ablama...
biliyormusun,ben senden önce öleceğim
arkamda ne bıraktım,hep merak edeceğim
arkamdan ağlayacak,üç-beş kişiden birisin
sevgi bir tarikatsa,bilki onun pirisin
söyle kardeşlerime,boşa ağlamasınlar
ben fani,toprak baki,hep böyle yaşasınlar
mezarımın başına,dikiversen bir takoz
tabutumu el yapsın,olsalarda marangoz
çağırdı beni mevla,yürüyorum emrine
bir sırdaş olurmusun,o bedbahd gelinine
söylersin karıma,oğluma,bisiklet alsın
adının ardında hep benim soyadım kalsın
kızım hep istemişti,alamadım bir bebek
saçında altın rengi,elbisesinde ipek
ben mahvoldum,süründüm,bari onlar gülsünler
eceliyle öldü de,onlar öyle bilsinler
anama yazmak isterdim,off,yazamıyorum
hayatımı mahvetsede,ona kızamıyorum
şunu bil ablacığım,acımı dindirensin
ruhum ölmek istiyor,beden nasıl dirensin?
doyamadım dünyaya,gençliğe doyamadım
mutluluk yokum dedi,ama ben duyamadım
çektiğim bu çileye,bir isim koyamadım
bak geldi,buldu ecel,sonunda adım,adım
Abla sözleri - abla sevgisi güzel sözler - ablaya resimli güzel sözler - abla şiirleri resimli - abla ve kardeş resimleri
Beni güler yüzünden mahrum etme
Bırakma sensizliğin boşluklarında
Sar beni yaşama sevincin ile
Ölümü dost bildiğim karanlıklarda
En ince yerinden kopmuştu
Yaşamın ipi avuçlarımda
Ölüm, hep beklenendi
Kaçınılmaz bir sondu,
Gençliğimin en güzel zamanlarında.
Bir boşluktan ibaretti her şey
Seni tanıyınca güzelleşti
Günün doğan her sabahı
Ve yüzüm ilk defa güldü
Hüzünlü aynalarda..
İyi ki varsın
Ölümün kıyılarında
Yaşama sımsıkı sarılan
Hüzünlerimi dost bilen
Güler yüzlü, neşeli ablam'a
--------------------------
Yuva
Aaa abla gelmiş, hoş geldin abla
N'olur beni seç abla beni beğen ben gezdireyim sana yuvamızı
Bak bu geniş kapı sadece siz geldiğinizde açılır abla
Biz yandaki daha küçük kapıyı kullanıyoruz
İlk gelenler hep bu büyük kapıdan girerler abla
Beni ilk getirdiklerinde bu kapıdan girmiştim bende
Yukarıya çıkan merdivenler yataklarımızın olduğu yere çıkıyor
Görmek ister misin abla
Tozundan görünmeyen halı kaplı basamakları çıktık
Yanımda yürüyordu küçük kız kaderine yürür gibiydi
İçime yürüdü, acıma hissini kaybeden kader
Bir yuvada postal sesi gibi içime işledi, sade bir keder
Burası benim yatağım abla bu da dolabım
Arkadaşımın benden daha güzel kıyafetleri
Olsun zaten ben onu hiç sevmiyorum pis o abla
Geçen öğretmen kızdı zaten ona şunda da bit buldu
Sopa yedi öğretmenden hep bitli ki o
Ben her gün yatağımı kendim topluyorum abla
Yemek yemedim bugün abla yemiycem memede küstüm
Memed bana küfretti abla itekledim onu salıncaktan diye
Ama o da beni bindirmedi salıncağa abla
Bakışları allak bullaktı konuşmaları ondan beter
Daldan budaktan ne kadar konu varsa sanma ki biter
Yanıyor iç yangını diline veriyor acısını cıs konular var
Kalanı hepsi uluorta ayan beyan dilinde pelesenk olmuş
Derslerine bakıyorum iki dakika, okumak istemiyor
Yazmaya hiç niyeti yok, belli ki derslere verememiş kendini
Geride belki de yaşıtlarından, oğlumun aynı yaşta oysa
Sinirli bir hal çöküyor üzerine canı acıyor besbelli
Üstelemiyorum
Bugün, "ali top at" yazsa yeter
Yarın Yarın yok ki bu yuvada Varsa da
Haberi olmaz, bu çocuklarında kalbe ihtiyacı olduğundan
Akşama kadar kâh oyun, kâh sohbet, azıcık ders
Biraz olsun dağılıyor yalnızlık
Biraz olsun mutluluk öpüyor yanaklarından
Nasıl banyo ediyorsunuz diye soruyorum
"banyomuz var abla bizim
öğretmen çağırıyor bizi anneler geliyorlar
utanıyorum abla bazen, hepimiz bir giriyoruz
banyomuz biraz da soğuk abla ellerimizi tutuyoruz
ellerimiz üşümüyor abla"
Gerisinin hesabını ben yapıyorum zaten
Akşam güneşi vuruyor yüzlerimize
Gitme zamanı geldi çoktan
Bu yuvada akşamları nasıl geçer ki
Hani mutsuz evliliklerin olduğu evler
Gitmek istemeyen ayaklar geliyor aklıma
Yine akşam diyenlerin sesi
Tutunuyor eşarbımın uçlarına
Sıcacık evlerinde soğuk yüzler beliriyor
Bir tarafım har bir tarafım kor oluyor kızın bakışlarında
Gidiyor musun abla yine gelecek misin.
Abla elini tutabilir miyim bir defa.
Hani saçımı okşadın ya canım çekti abla.
Bir defacık tutayım abla.
Sarılmak demek sarsılmak demek bu yuvada
Sarılmaya gücüm kalmadı oysa.
Abla yeniden gelirsin değil mi.
Biliyor musun abla bu kapı çok geniş.
Keşke bu kadar büyük olmasaydı.
Öyle çok gelen oluyor ki
Belki de kapı bu kadar büyük olmasa
Abla bişey söylesem
Suskunluk çöküyor gözlerini toprağa dikiyor
Abla sana anne diye bilir miyim
Ölümün öldürüldüğü bir akşama doğru
Son bir yürüyüş benimki gayrı
Lütfiye Bulhaz Sevinç
-----------------------
Özlemin Zor Geldi Abla
Her seni düşündüğümde bitsin bu hasret diyorum
Sensiz yapamıyorum biliyorsun abla
Sen gittin ya gelirsin diye kapılarda bekliyorum abla
Gel ne olur çıkıp gel yalnız bırakma bizi
Bizi hasret bıraktın gecenin karnlığında gittin
Hasretin özlemlerin zor geliyor bize
Gelir umutuyla beklerim seni geceleri
Meydan okudum hasrete acılara
Elinden tutup kadere yüreğinde isyan ettik
Umudum sendin sende unuttun gittin abla
Yollarda seni aradım bulamadım
Sen beni unutsan ben seni unutamdım abla
Sensiz geçen geceler sabahlar olmuyor
Geceleri yatağımda seni düşünür hayal ederim
Hayatın acıda olsa yüreğin acılarla dolsada
Ölüme meydan okudun acı dolu hayatta
Seni aradım hayırdım sesimi duyuramadım
Sana acıları yaşatanlar hayatları senden beter olsun
Aydınlık yarınlarda daha güzel bir ömrün yaşanması dileklerimiz ile..
dewrmci kzz!!! Diyorki:
Bir ülkem var düşlerimde gördüğüm
ama düşlerde bile
hep hüzünlü hep ölümlü türkülerde
bir ülkem var düşlerimde gördüğüm
adını koyamadığım
yaşayamadığım ülkem
yıldızlar kadar uzak
yine yıldızlar kadar yakın
ve ağlamak kadar içimde
bir ülkem var düşlerimde gördüğüm
senin için dağları yıkacağım
koşacağım rüzgarlara inat
şafak vakti çıkacağım dağlarına
ve uğrunda öleceğim ülkem
sana döneceğim ülkem
sürgündeki çocukların
demircinin çıraklarıyla döneceğim
ve adını koyacağım
bir ülkem var düşlerimde gördüğüm"
Günesin ÇocukLarı Diyorki:
18 Yaşında bir genç gibi gelişmektedir zafer!
Kimilerine göre kötüdür ölüm, kimilerine göre ölümü güzelleştirir ölen!
Kimilerine göre ecel, kimilerine göre 90 günde örülen direniş!
Ölüm; canlanan yaşamdır Kaypakkayalarda !!!
..
Biz en çok devrimi sevdik
Aslinda biz en çok ismi devrim olan
Kizlari sevdik
Asklar yasakti benim ülkemde
Bizde devrimi bir kiz diye sevdik
Sevmenin diger adidir bizde devrim
Tüm asiklar devrimcidir bizde
Oysa hiç devrim olmadi benim ülkemde
Yani biz hicbir zaman ismi devrim olan devrimci bir kiza
'Seni seviyorum' demedik
Diyemedik,dedirtmediler
Biz böyle yaptikca
Birileri darbe yapiyordu
Bizim olmadigimiz yerlerde
Biz yoktuk oralarda
Çünkü o sirada soguk bir hapishane duvarina
' Ya devrim Ya ölüm' yaziyorduk
Fakat kimse anlamadi bizi
' Ya devrim, Ya ölüm' ne demekti
----------------------------------------------
Seni dünya paylaşamıyor,şiirlerin bin dilde
Senin senden okumak varya,seninle aynı dilde
Mezarın orda olsa,burda olsa ne olur
Tepende bir taş olsa,çınar olsa ne olur
Nazım hikmet memleket,memleket nazım hikmet
Kafiye için yazmadık hasret sana memleket.
Nazım hikmet memleket,memleket nazım hikmet
Kafiye için yazmadık,hasret sana memleket
Kitapların özgür artık,müjdeler olsun nazım
Sen yazmaya devam et,hasreti yazma nazım
Varna önlerindeydin,sen artık döndün nazım
Karadeniz küpürdü,memlekettesin nazım
Nazım hikmet memleket,memleket nazım hikmet
Kafiye için yazmadık hasret sana memleket.
Nazım hikmet memleket,memleket nazım hikmet
Kafiye için yazmadık,hasret sana memleket
Ölürsemo günden önce yani, öyle gibi de görünüyor..
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni.
Ve de uyarına gelirse,tepemde bir de çınar olursa taş maş ta istemez hani..
Nazım hikmet memleket,memleket nazım hikmet
Kafiye için yazmadık hasret sana memleket.
Nazım hikmet memleket,memleket nazım hikmet
Kafiye için yazmadık,hasret sana memleket !!!
ikiyüzlülük sözleri - İkiyüzlülükle ilgili sözler - İki Yüzlü İnsanlar özlü sözler - İki Yüzlü İnsanlar ibretlik sözler - iki yüzlü insanlarla ilgili sözler nelerdir - İki Yüzlü İnsanlara dair ayetler
Bir nasıhat edeyim ilerde yanmayasın
Her yüzüne güleni dostumdur sanmayasın
Bukalemun mavi mi? şekline kanmayasın
İşi gücü hep boyar rengini arar bulur
Belki faydam dokunur sözümü alanlara
Bu gibi hainlerden habersiz olanlara
Okusun ibret alsın kanmasın yalanlara
Her bir ortama uyar dengini arar bulur
Ona kucak açarsın evine gelir gider
Öyle sıcak davranır şeytandan daha beter
Senin ilaç paranı aşırıp zula eder
Velinimetten sayar engini arar bulur
Bazen gelip dert yanar yokmuş çaresi gibi
Seni bağrına basar çiğer paresi gibi
Alçaklarda dolaşır lağım faresi gibi
Gemiyi alttan oyar küngünü arar bulur
Eline fırsat geçsin hemen derini yüzer
Dostluktan eser kalmaz bir böcek gibi ezer
Sırlarını çözerse gazete olup gezer
Kovaya benzin koyar yangını arar bulur
Özel dostları ile neyin varsa kapışır
Ayak oyunlarına iblis bile apışır
Sende çıkarı varsa kene gibi yapışır
Hep avantadan doyar zengini arar bulur
Der Mikdati eskimez istismarın modası
Çok pahalı ders olur gafillerin hatası
Aslında çok korkaktır çamurlara batası
Güçsüz olana kıyar cengini arar bulur
Mikdat Bal
İnsanların çoğu, ömürlerinin büyük bir bölümünü rol yaparak geçirirler.
Yusuf Ziya Keskin
Birdem abid bir dem zahidbir dem asi bir dem muti!
Yunus Emre
Bil ki, sana söz taşıyan, senden de taşır. Seni sende olmayanla öven kimsenin, seni sende olmayan şeyle kötülemesinden emin olamazsın.
Hasan-i Basri
Kalbi ve sözü bir olmayan kimsenin yüz dili bile olsa, o, yine dilsiz sayılır.
Mevlana
Kişiyi hak ettiğinden çok övmek riyadır, layık olduğundan daha övmek ise, ya acizlikten ya da hasettendir.
Hz. Ali
Riya olmasın diye cemaatten kaçanlar ayrı bir riya içindedirler.
Abdulhakim Arvasi
İnsanlar arasında kendisini zemmeden kimse, hakikatta kendisini övmüş olur. Bu ise riya alametlerindendir.
Hasan-ı Basri
İnsanlar daima gördükleri gibi değildir.
Gotthold Eprahim Lessing
İyi olup da kötü görünmek isteyenlere de “ikiyüzlü” derim ben.
Oscar Wilde
Herkes ikiyüzlüdür.
Frederick IV
Belirli sabit fikirlere kapılmış olanlar, tasvip etmedikleri şeyleri savunmaya mahkumdurlar.
Cicero
Ey arkadaş! İman kesene dikkat et. Riya ve kötü huy fareleri onu kemirmesin!
Yahya Bin Muaz
İKİ YÜZLÜ İNSANLAAAAAR
İKİ YÜZLÜ İNSANLAR
Bir bakarsın yüzüne ay gibi parlıyan güzele benzer
Tatlı ve kibar konuşur dilleri sana iltifatlar dizer
Bir yılan gibi sokulur bedenine yanında doğru yolu gezer
Gözüne karşı gülsede arkandan boyunu posunu süzer
Kötü yolu seçeni gösteriş diye efendice uyarıp tutup kızar
Hakikati ve nezaketi öğreterek eline nasihatler yazar
Bu davranışıyla seni kazanır kandırır içine giderek sızar
Farkında olmadan dostum diye seslenir arkandan mezarını kazar
Her mutlu gününde yanında baş köşede yerini bulur
Nereye gitsen peşinden gelir işinin başına kurulur
Dost dediyin unutma kara gün gelince hep belli olur
Böylesi dara düşence bulunmaz ortalıktan kaybolur
Hayat keyfine tad gelsin der çayına atar uyuşturucu şeker
Bayılıp düşersin kucağına seni soyar paranı alır orada eker
Buda yetmezmiş gibi malına göz koyar ocağına incir diker
Boşuna dilini dökme o yardım edeceyinin yerine elini çeker
Nerede cahil bir insan görseler yardım edelim diye kandırıyor
Sende bizdensin müslümanlık borcumuz elini boynuna sardırıyor
İş işten geçtikten sonra işkence yaratarak tehditle azarlıyor
Erkeyi zinaya kadının namusunu parayla başkalarına pazarlıyor
Hayatı bir oyuncak misali yaşıyor mutluluğu erkeği kadını
İsmini de aşk koymuşlar hayal olan güzel sevdanın adını
Herkes düşünüyor ağzına gelecek olan bir lokmanın tadını
Kimin umrunda bu yalan sevgin bitecek düşündünmü ardını
Unutmayın tanımak imkansızdır aradan yıllar geçsede günler
İnsanlar yarın değişir düşünce gelişir geride kalır dünler
Ne kadar anlamaya çalışsada içinden geçenleri bilmezler
Akıl zamanı zekayla yaşar yaşadıkça deyişirsin ama görmezler
İşte bizim insanlar okuyamazlar yüreği görmezler dildeki yalanı
Çabuk aldanırlar fark etmezler beline dolanan o zehirli yılanı
İki çift tatlı söz edene inanır sahibi eder kendine eş tutar kılanı
Hiç fark etmez kendisini tuzağa düşürerek hayatını zevkle çalanı
Namus haysiyet hakikat nedir bilmez o gafil olan şeref...z insanlar
Kişiliyini gizleyen maluklar nur yüzlerine kirli maske takan korsanlar
Bu milleti böyle dolandırıp kötü işlerini kullanarak acizce sarsanlar
Tek bir dileyim Allahından bulsunlar İKİ YÜZLÜ LANET İNSANLAR
Kürtce sevgi sözleri - Kürtcede seni seviyorum - Kürtce Sözler - kürtçe sözler - kürtçe güzel sözle - kurtce guzel sozler - güzel kürtçe sözler - kürtçe söz - kürtçe güzel söz - kurtce guzel sözler - Kürtce ask sözleri - kürtce türkce anlamli sözler - kürtçe aşk sözleri ve anlamları - ey teyrik e li ezmana türkçe çevirisi
KA SERÊ XWA DEYNE SER SÎNGA MIN
Û BI HISÎNA LI DILÊ MIN
Û LI RU Ê MIN NE MEYZÎNE
TI LI ZIMANÊ DIL BI HISÎNE
EZ Ê JI TERA TENÊ BÊJIM LÊNÛSÊ
JI BER KU BI HESRÊ ÇAVÊ MIN TI TENÊ DIHISÊ
EVÎNEK MIN PIR TÊŞÎNÊ
ÇAVÊ MIN BI GIRÎ TU KES NABÎNÊ
TI TENÊ DI BÎNÊ, LÊ QIYMET NÎNE
EZ ÇI BIKIM JÎYAN, LI MIN XAYÎNE
EY TEYRIK Ê LI EZMANA
MI JÎ HEVALKIN BI XWARA
HELÎNAXWA JI VIR BARKIM
EZ JI VÊ DINÊ QET HEZ NAKIM
LÊXE ZALIM LÊXE
HER MAZLUMKÎ TI DI KUJÎ
JI XWÎNA WA SED HEZAR AGÎT DI DIJÎ
LÊXE ZALIM LÊXE
HEY LÊKETÎYA BIRA KUR HERÊ
DILÊ MIN ÇIKAS ŞIKESTÎYE
TI JI BINÎ NIZANÊ
BER ÇAVÊ MIN REŞ TARÎYE
EZ BI EVÎNA TE DI ŞEWITIM
TI MIN JI BÎR DIKÊ
ÊVARA BI XEYALEN TE DI RAZIM
SIBAHA BI BEHNA TE ŞÎYAR DIBIM
TU HÊVÎYA JÎYANA MINÎ
EZ LI BENDA TEMA HEYA SAXBIM
Geceleri hayalinle yatıyorum
Sabahları konunla uyanıyorum
Sen hayatta tek umudumsun
Seni bekliyecem ölene kadar
NERDEN BİLİRDİMKİ
YÜREĞİME GİZLİCE YERLEŞECEĞİNİ
BOĞAZIMA KADAR YÜKSELİP
BENİ BOĞACAĞINI
SONRA GÖZLERİMDEN SÜZÜLÜP AKACAĞINI
BIRA TI JI MIRA DI BÊJÊ
ÇIMA TI HEVKAS BI XEMGÎNÎ
EM HERDU JÎ GUL BÛN
LI GÛLÎSTAN Ê
EM EYNÎ ŞAXÎVA RABÛN
WEXTA EM MEZIN BÛN
EM JI HEV BELA BÛN
TI BÊTIR GEŞ BÛYÎ
NE WEK BEXTÊ MIN REŞ BUYÎ
Û BÊTIR DILGEŞ BUYÎ
NE WEK VÎ DILÎ NEXWAŞBÛYÎ
JI BER KU TE EVÎN NEDÎTÎYE.BRA..
Kardaş sen hep bana niye bu kadar
Hüzünlüsün dersin
İkimiz bir gül bahçesinde birer güldük
Aynı dalda büyüdük,Büyüdük ve dağıldık
Şimdi sen daha çok canlısın
Hayatım gibi karanlık değilsin
Ve yüreğin daha sağlam
Yüreğim gibi hasta değil
Çünkü daha bir zalimle karşılaşmamışsın
benim gibi ve bir zalime benim gibi
sevdalanmamışsın kardaş
DI XEYALÊ MIN DE HERDEM TU HEYÎ
STRANÊ EVÎNÎ JI BO TE DI BÊJIM
TI BI MIN DI KENÊ HER SIBEH
TI BI JANA VÎ DILÎ NIZANÊ
EZ DI XEYALÊN XWADE
HERDEM TE LI BA XWA DI BINIM
LÊ TI DÛRÎMINÎ
DENGÊ TEYÎ NAZIK TÊ GUHEMIN
Û LI BER ÇAVÊ MIN TI WUNDADIBÊ
hayallerimde hep sen vardın
bütün aşk şarkılarını senin için söylerdim
sen bana gülüyordun her sabah
sen yüreğimin acısını bilmiyordun
hayallerimde hep yanımdaydın
ama benden çok uzaktın
bazen o nazik sesini duyardım
gözümü acardım ve sen kaybolurdun
TI JI BO MIN EVÎNEK BUYÎ
EZ BI TERA HUNDADIBUM
GER HIN DESTÊ XWA BIDIN MI
EZÊ BIKEVIM ERDÊ
EZ DURÎ EVÎNA TEBUM
GER ROJ DI ÇU AVA
STÊRIK DERDIKETIN
ÇAVÊ MIN DI MA LI WA
EZ LI TE DI FIKIRÎM
TI DÛRÎMI BUYÎ
LE DI DILÊ MIN DE BUYÎ
WEK EVÎNEK BI DIZÎ
FUKARA BİR AKŞAMA SOR SEBEBİNİ
GÜLÜN İMBİĞİNDE O SAKLAR BENİ
BENİ TÜRKÜSÜZ YÜREĞE TÜRKÜ SEÇMİŞİM
BU ZÜLMÜN PRANGASI YARALAR BENİ
SEN HAYATIN BAHARINDASIN
UÇUYORSUN GÖK YÜZÜNDE
BEN SENİN KANATLARINA TUNMUŞUM
DÜŞMEK İÇİN ÇOK YÜKSEK OLDUĞUNUDA BİLİYORUM
GENEDE MUTLUYUM BEN SENİNLE
BU YOLDA DÜŞÜP ÖLSEM BİLE
DILÊ YARA MIN BAXÇÊ GULA BÛ
XERÎBA HELÎN LÊ ÇÊ DIKIR
EW DI BÛ ZALIM XIRA DIKIR
XERÎBEK JÎ WAN JÎ EZ BÛM
YARİN YÜREĞİ GÜL BAHÇESİYDİ
GARİPLER ORDA YUVALARINI YAPARLARDI
O BİR ZALİM OLUP DAĞITIRDIYUVALARI
O GARİPLERDEN BİRİDE BENDİM
Seni seviyorum
ez ji te pir hezdikim
Ez te Hezdikem
Le çavreşamin
kara gözlüm
oyy bela seremin
oy başımın belası.
Estirke çavemin
gözümün yaşı..
oyy şewa dilemin
yüreğimin gecesi..
Dil dixapinin
gönül hırsızı ,
oyy le venagarin
oy dönmüyorsun..
Salen ten tarin
gelecek yıllar karanlık ,
oyy qatu napirsin
oy hani sormuyorsun..
Le çavreşamin
oyy bela seremin
Estirke çavemin
oyy şewa dilemin
şewe ne cara
oyy time pi iva
( aylı geceler çare değil. )
şewa dilemin
yüreğimin gecesi ,
oyy cima vi iva
neden aysızdır..
Le cawresamin
oyy bela seremin
Estirke cavemin
oyy savo dilemin
*****
Min kir ne kir cênebu jiyan devjêberda cu
Dilemin ji bo te helya bu evin devjêberda cu
Ka were bamin roniyamin deste xwe direj min ke
Ka were bamin tariyamin wextemin nema lezke
Ezê birevim herem evindarim
Car aliye destan heval heviyaminin
Ezê birevim herim evindarim
Tu xwe bas binere hevalamin / delalamin
Gava herim jêvi warê ez naxwazim tu bêgiri
Gava herim jêvi warê cavê te ser welat bi
Ka wera bamin roniyamin deste xwe direj min ke
Ka wera bamin tariyamin wextemin nema lezke
türkçesi ;
Ne yapsam ne etsem olmadı
Yaşam beni bıraktı gitti
Gönlüm senin için yanıyordu
Aşk beni bıraktı gitti
Hele gel yanıma aydınlığım
Ellerini uzat bana
Hele gel yanıma karanlığım
Vaktim kalmadı acele et
Kaçıp gideceğim sevdalıyım
Dört yanda arkadaşlar beni bekliyor
Kaçıp gideceğim sevdalıyım
Kendine iyi bak güzelim ( sevgilim )
Bu yerlerden gittiğimde
Ağlamanı istemiyorum
Bu yerlerden gittiğimde
Gözün ülkede olsun..
Karapapak `larda evlenme gelenekleri pek az degişime uğramıştır. Evlenme çağı kızlarda 15-19, erkeklerde 18-23 yaşları arasındadır, çoğunlukla görücü usulü ile evlenilir. Oldukça azalmış olmasına rağmen bazı yörelerde devam eden başlık parası geleneği, kız kaçırma olaylarını da artırmaktadır. Bu ise yakın zamana değin aileler arası düşmanlıklara yol açmıştır. Kızların söz hakkı yok gibidir. Erkeklerse evlenme istemlerini ev içinde çekingen, küskün tavırlarla belirtir. Aracılarla iletirler. Yanıtta aracılara verilir.
Erkeğin istediği kızı ana-baba da uygun görürse, kızın evine elçi gönderilir. Erkeğin herhangi bir isteği olmasa da, eğer oğlan evlenme çağına gelmişse kız boylamaya (beğenmeye) çıkılır. Elçi gönderme. doğrudan kız isteme anlamına geldiğinden, önce kadınlar gidip kızı görürler. Elçiler, yörenin saygın kişilerinden seçilir. Oğlanın babası ya da yakınların dan birileri elçilerle birlikte gider.
Bunun için de genellikle Cuma günleri seçilir. Elçiler arasında en yaşlı kişi sözü açar, isteklerini bildirirler. Kız babası da evlenmeden yanaysa, Allahm emri varsa menne diyecem? Bir de gızdan sorak, bahah ne der diye cevaplar. Karısı aracılığıyla kızın düşüncesini elçilere iletir. Evlenmeden yana değilse "Kocalık kızımız yok. Sizin yitiğiniz bizde değil, başka yerde arayıngibi yanıtlar verilir. Kız tarafı olumlu yanıtlıysa şirni (tatlı) yeme günü kararlaştırılır. Erkek tarafınca getirilen kolonya, şeker, meyve gibi şeyler konuklara sunulur. Bu aynı zamanda beh günü (söz kesme) olarak da değerlendirilir. Kız evine söz yüzüğü, kalağı (baş örtüsü) ve çeşitli hediyeler getirilir. Kalağının bir ucuna kararlaştırılan başlığın bir bölümü bağlanmıştır.
Kadınlar ve Erkekler ayrı odalarda toplanır. Güveyin yakınlarından biri kıza yüzüğü takar. Kimi zamanda kız, erkeklerin toplandığı odaya getirilerek, yüzük orada takılır. Sonra boy görmesi denen para verilir. Kız da bahşiş alır. Beh, nişan niteliğinde olmakla birlikte, aynca nişan töreni de düzenlenir. Nişan günü kararlaştırılır.
Kız evinde yapılan nişana her iki tarafın yakınları çağrılır. Kız evine ve geline çeşitli armağanlar alınır. Güvey evi hazırlanacak yemeklerin gereçlerini ve birkaç koyunu kız evine gönderir. Evlenecekler ayn köylerdeyse, ertesi gün karşı nişan anlamına gelen Hon düzenlenir. Hon, güvey evinde yapılır, kız yanı kendilerine armağan getirenlerin her birine mendil, çorap götürür. Ayrı bir sinide de kete ya da çörekle birlikte, güvey için giysilik peştamam, çorap, mendil ve nişan yüzüğü bulunur.
Düğünün iki bayram arasına ya da Muharrem ayına rastlamamasına özen gösterilir. Nişanlılık süresi uzunsa kız yanı olayı yapılır. Damat, kız tarafınca iyi tanınan bir arkadaşı aracılığıyla, gizlice nişanlısını görmeye gider. Düğün öncesinde, belli bir günde çeyiz düzme için iki tarafın önde gelenleri çarşıya iner. Başlıkla birlikte alınacaklar saptanır. Çarşıya inenlere de armağan alınması adettendir. Oğlan evi, kız evinin bütün ihtiyaçlarını evine gönderir. Düğüne her iki taraf kendi konuklarını (konağ) ayrı ayrı çağırır. Konuklara atlı denir. İlkin gelin yada güveyin evine alınan konuklara atlı çayı verilir. Çayda çeyiz görme, kına ve düğün günleri bildirilir. Kimi köylerde atlı deyimi yalnız oğlan evinden kız evine giden konuklar için kullanılır. Konuklar köy halkınca paylaşılır. Her evde birkaç atlı misafir edilir.
Sağdışlık geleneği yanında birde Solduş geleneği vardır. Gelin ve güveyin en yakın arkadaşlarından biri sağ, öbürü sol koluna girer, düğün süresince yanlarından ayrılmazlar. Düğünden bir gün önce beş dallı ağaç dalları yada birbirine tutturulmuş çatallardan oluşan kız şahı kaldırılır. Kız şahının çevresi ipe dizilmiş meyvelerle bezenir. Sagdış evinden kalkan kız şahının tüm harcama ve sorumluluğu yine ondadır. Meyve kaçırıp sagdışa getirene bahşiş vermek zorunludur. Bunu önlemek için şahın önünde çubukçu yürür. Elleri mendille bağlanan güvey, sagdışla solduşun ortasındadır. Şah gelin evine gelinceye dek yol boyunca dostun dostluguna, düşmanın horluğuna, her bir Allah, bağırışlarıyla havaya ateş edilir. Şahın ardından genç kızlar gelirler, sagdış ve solduş da gelin evine girer.
Gece gelinin evinde kına gecesi düzenlenir. Kına yakılmadan önce gelinin de güveyinde avucuna para konulur. Bu para yoksulluktan uzak kalmak inancıyla yoksul bir çocuk tarafından üç kez sayılarak alınır. Daha sonra odadaki tüm konuklara kına yakılır. Oyunlar oynanır. Ertesi sabah gelin alma günüdür. Gelin hazırlanırken kapı önünde davul çalınır, oyunlar oynanır. Aşıklar Türkü söyleyip, atışma yaparlar. Bu sırada ağlatma, ağır ağlatma ve yürük hava çalınır. Öğle saatlerinde gelin ata biner. Bu güvey evine hareket anlamına gelmektedir. Gelin ata binerken Köroğlu, Cezayir, Suvazlopol (Sivastopol) havaları çalınır. Yengelerde gelinin yanındadır. Onlarla birlikte müjde yastığı da yola çıkar. Yastığı bundan önce güvey evine götürene çeşitli armağanlar verilir. Yol boyunca cirit oynanır.
Akşam ezanından sonra güvey sagdıcının evinden de oğlan şahı kalkar. Bu da güvey evine gelir. Gece koyun kesilir, buna düş garı denir. Yemekten sonra konuklar hediye olarak para verirler. Bu paralar kız yengesinindir. Konuklar dağılınca sağdışlar gelin ve güveyi gerdek odasına götürür. Şah (onur lu olmanın bir göstergesi ve bereket anlamındadır) meyvesinin gerdek öncesinde yenmesi uğur sayılır.
Kız İsteme Aşamaları
Ya bir çeşme başında,
Ya bir tarlada,
Ya da bir köy düğününde,
kaçamak bakışlarla başlar yöremizde aşklar...
Kız eve su taşımak için, kovaları kaptığı gibi soluğu çeşmede alıyor... Eve su taşımak kız için yorucu olmasına rağmen, evden biraz uzaklaşmana da sebep olduğu için buna memnundur. Ve her doğulu kız bilir "Köyde erkekler, kızları hep çeşme başında bekler" ve hep kendisinden bir tas su isteyecek o tok sesli, yakışıklı köy delikanlısını bekler... Erguvan yanaklı köy kızlarının beyaz atlı prensli düşleri, hep çeşme başlarında nükseder. Yani köy sınırlarında, bir köy kızı için ömrünün en talihli yoludur... Bir çeşmeye yada tarlaya giden yollar, ileride olası bir köy düğününün muştulayıcısıdır da...
Oğlan kıza kur yapmak için halaylar çekip naralar atarken, kız bütün hanımlığıyla bu kurlara karşılık verir. İki gönül birbirine düştükten sonraysa, geriye tek bir şey kalıyor... O kız istemek...
Şimdi, bir kızın baba evinden alınıp kocasının evine kadar götürülmesi sırasında yaşananları, yani bir köy düğününü ve öncesini paylaşacağız...
Evlenme yaşı: Evlenme yaşı için belli sınırı bir yoktur. Kız olsun oğlan olsun rüştünü ispat ettikten sonra evlenebilir. Bu itibarla kızların on altı erkeklerin on yedi yaşında iken evlendikleri görülmektedir. Ama genel temayül erkeklerin askerliklerini yaptıktan sonra, aynı yaş gurubu bir kızla evlenmesidir. Dolayısı ile ortalama evlenme yaşı erkek içinde, kız içinde 22`dir.
Kız Zarraflama: Oğlunu evlendirmeye karar veren aile, evvela kendi köylerinden başlayarak münasip gelinlik kız aramaya başlar. Sonra bu arama işi yakın köylere, daha sonra uzak köylere, hatta komşu ilçelere kadar devam eder. Bu işe "Kız Zarraflama" yani gelin seçme denir. Kız zarraflamaya ailenin en yaşlısı ile bunların yakınları giderler.
Kız isteme: Aranan kız bulunduğunda veya oğlanın sevdiği biri varsa, oğlan tarafı gerekli teması sağlar. Belli bir günde misafir olarak gelineceğinden kız tarafı haberdar edilir... Kız evinden "Olur cevabı" alındıktan sonra oğlan tarafının aile büyükleri, yakın akrabalardan ileri gelenler ve de iki ailenin müşterek dostları alınarak kız evine gidilir. Bu misafirlik için seçilen saat genelde akşam üzeredir.
Hal ve hatır sorulduktan sonra yemek, çay ve kahve ikram edilir. Biraz sohbetten sonra da oğlan tarafından, konuşmaya kim memur edilmiş ise kız tarafına hitaben:
- Yedik, içtik. ! Allah sofranızın bereketini artırsın. Halil İbrahim`in bereketi sofranızdan eksik olmasın... -Sağolun!
- Şayet sebebi ziyaretimizi sorarsanız, çok memnun ve şad oluruz. Demesi üzerine kızın vekili; Bu vekil çoğunlukla kızın dayısı veya amcasıdır.
- Sefa geldiniz hoş geldiniz. Allah'ın misafire ne için geldiği nerede sorulmuş ki bizde sorulsun. Yok eğer sizin bir emriniz ve sözünüz varsa, buyurun kulağımız sizdedir.
Bu söz üzerine oğlan tarafının sözcüsü iki dizinin üzerine namaz da oturur gibi oturur ve;
- "Öyleyse izninizle arz edeyim; Biz buraya Allah'ın emri, peygamberimiz Muhammed Mustafa'nın (S.A.V) sünneti ve kavli üzerine kızınızı oğlumuza istemeye geldik" der.
Bundan sora kız tarafı düşünmek, etrafa danışmak oğlan ve mensubu bulunduğu ailesi hakkında gerekli tahkikatı yapmak için için zaman ister.
Beh Takma: Oğlan tarafı aradan birkaç gün geçtikten sonra aracıları vasıtasıyla kız evine haber salmaya başlar. Kız tarafının tahkikatı da müspet ise "Falan gün buyursunlar" denir. Bu gün genellikle, cuma akşamının kutsal gün sayılması nedeniyle, perşembeyi cumaya bağlaya cuma akşamına rastlar. Belirlenen gün oğlan tarafından kız istemede bulunan kimseler kız evine giderler. Yemek yenilip çay ve kahveler içildikten ve biraz sohbet edildikten sonra, neticede işin mevzuuna girilerek BEH takılıp şerbetler içilir.
Beh: Tarafların bir birlerine hediye vermesi işidir. Nişan öncesi olduğu için, burada oğlan evinden gelen hediyeler ile kız tarafından verilen hediyeler, maddiyattan ziyade manevi kıymet taşır.
Söz Kesme: Söz kesme çoğu zaman Beh takma işinden iki veya üç hafta sonra olur. İki tarafın vekilleri karşılıklı olarak bir araya gelirler. Ve nişan tarihi, düğün için gerekenler, takılar, kaç atlı getirileceği gibi hususlar karara bağlanır.
Nişan: Söz kesme gününde tespiti yapılmış bulunan nişan hediyeleri alınarak kız evine gidilir. Bu hediyeler hiçbir zaman oğlan evinin harcama gücünü aşmaz.
Nişanada; yüzük, bilezik, altın, gümüş bel kemeri, has ipekli, yünlü, ham basma, pazen ve divitin, gibi elbiselik, kundura v.s gibi şeyler götürülür. Kız tarafı da buna mukabil kızın cehizi ve kendi el emeği olan; yazma, dokuma çorap, kazak, kaşkol, bere, eldiven v.s...'leri gelen misafirlere hediye olarak verir. Ayrıca oğlana hediyeler gönderilir; Gömlek, mendil, çorap, traş takımı, koku v.s. gibi.)
Başlık-Şişlik; Başlık ve şişlik meselesi çoğu zamanlar söz kesme gününde veya nişanda kararlaştırılır. Eğer söz kesme günü veya nişanda böyle bir şey konuşulmamış ise söz kesmede olduğu gibi iki tarafın vekilleri belli bir günde bir araya gelirler. Oğlan tarafının vereceği makul başlık, etlik ve şişlik olarak verilecek koyun veya sığır, mutfak masrafı, kız tarafının bunlara mukabil katacağı cehiz miktarı, düğün tarihi, düğüne getirilecek atlı sayısı, çalınacak çalgılar ve sayısı, hangi ozanın getirileceği karara bağlanır. Bölge köylerinde düğüne davet edilen misafirler düğün evine atla geldikleri, cirit oynayıp at yarışları yaptıkları için bunlara atlı denir.
Kız Yanına Gitme ; Nişan ile düğün arasında uzunca bir zaman olursa oğlanın kız yanına gitmesi adettir. Oğlan kız yanına çok yakın bir arkadaşı ile birlikte gider. Arkadaşı oğlanı kızın bulunduğu köye götürüp getirmekle ve onu her türlü tehlikelerden korumakla yükümlüdür.
Oğlan kız yanına gideceği haberini, kız evinin en büyük gelinine duyurur. Büyük gelinde gidilecek günü ayarlar. O gün gelince de oğlan yukarıda anlatıldığı şekilde en güvendiği arkadaşını alarak kızın bulunduğu köye gider. İçinde çeşitli meyve, şeker, çeşitli kokular, ayna tarak ve bazı hediyelerin bulunduğu heybesini büyük yenge vasıtasıyla eve sokar ve kendiside eve girer. Arkadaşı ise mevsim yaz ise köyün yakınında veya evin etrafında, kış ise komşu evlerden birisine tanrı misafiri olur.
Oğlan nişanlısı ile görüşüp konuştuktan sonra ertesi günü sabah erkenden beraber geldiği arkadaşıyla kararlaştırılan yerde buluşurlar. Kızda nişanlısına bazı hediyeler verir. oğlanla kızın nişanlı bulundukları süre içinde edebe aykırı harekette bulunmaları hoş karşılanmadığından sadece konuşmaları mümkündür.
Düğünün günü ve öncesi : Her şey tamamlandıktan sonra sıra düğüne gelmişse eğer, düğün önce kız evinde olur. Gelin adayı düğünden bir gün önce, kına gecesi diye adlandırdığımız gün sağdıcının (Nedimesinin) evine gider. Gelin adayının nedimesi, gündüz köydeki bütün genç kızların evine giderek kızları o gece için beraber eğlenmeye davet eder. Kızlar o gece sağdıcın evinde toplanıp kına ezerler. Aralarında oynayıp eğlendikten sonra, gelinin eline kına yakılır. Ve "Şah" dediğimiz; Kare biçiminde, birer metre uzunlukta dört çıtanın etrafına, üçer sıra olarak geçirilmiş iplerden meydana gelen objeye, iğneler yardımıyla iplere kuruyemiş, gofret, meyve, balon vs. asılır. Buna "Şah Bezemek" veya "Şah Hazırlamak" denir.
Ertesi gün yine öğlene kadar sağdıç evinde kalınır ve kızlar kendi aralarında oynamaya devam ederler. Bu sırada bir genç gelerek kızların gece boyu hazırladığı Şah'ı alarak, davul zurna eşliğinde kız evine gidilir. O gün kız evinde düğün olur. Aynı gün damat adayının sağdıcının evinde toplanılır. Gençler kendi aralarında bir eğlence hazırlarlar.
Ertesi gün oğlan sağdıcı ve damat gelinin evine giderler ve Şah'la beraber gelini damadın evine getiriler. Gelinin oğlan evine gelmesi düğünün esasını oluşturur. Gelin attan veya arabadan inice büyük bir kazan ters çevrilerek üstüne çay tabağı konur ve gelin attan inerken o çay tabağına basarak tabağı kırar. Tabağın kırılması gelinin iyi ve çalışkan bir gelin olduğunu simgeler. Gelin aşağı indiğinde, geline itafen koyun veya bir sığır kurban kesilir. Gelin kaynatası (Damadın babası) kurbanın kanını gelinin anlına ve dış kapının üzerine sürer. Daha sonra gelin ve orada bulunan herkes davul zurna eşliğinde oynarlar. Sonra gelin kesilen kurbanın kanından atlayarak içeri girer. Gelin içeri gireceği sırada, elini bala batırarak kapaya sürer ve öylece içeri girer. O gece düğünün son günüdür. Kesilen kurban pişirilerek, pilav, hoşav vs. eşliğinde davetlilere ikram edilir. Yemek yendikten sonra düğünün olacağı yere gidilir. Her iki tarafta takıları takıldıktan sonra eğlenir. Düğün damadın gerdek gecesi için yumruklanması ile son bulurken, toplumda böylece geleceğe doğru bir sürgün daha vermiş olur.
Binlerce yıldan beri rağbet gören evlilik kurumu, belki de her şey için en güzel başlangıç olduğu için bu kadar rağbet görüyor.
alinti
kimyasal silah olarak bilinen gazlar nelerdir bu gazların canlılar üzerindeki etkileri nelerdir - Kimyasal Silah Olarak Kullanilan Gazlar nedir
Kimyasal silahlar 1. Dünya Savaşı'nda kimyasal maddelerin toksik özelliklerini kullanarak düşman üzerinde fiziki ve fizyolojik etkiler oluşturmak amacıyla gaz (aerosol ya da buhar) halinde etkin bir biçimde kullanılmış ve kayda değer kayıplar verilmesine neden olmuştur. Savaş sırasında Almanlar klorin dolu kutuları esen rüzgara doğru atmak suretiyle yayılmasını sağlayarak basit bir yol uygulamıştır. Bundan kısa bir süre sonra Fransızlar fosgeni top mermileri içerisinde kullanılmışlardır. 1917 Temmuz'da Almanlar ilk kez hardal mühimmatı ile birlikte koruyucu maskeleri de etkisiz hale getirerek kusmaya neden olan katı partiküllü difenil klorasil kullanmaya çalışmıştır. Sinir gazları ise 1930'larda Almanlar tarafından bulunup 2.Dünya Savaşı geliştirilmiştir. 1936'da Alman kimyacı Gerhard Scrader var olan haşere öldürücüleri inceleyerek tabunu iki yıl sonra da daha toksik olan sarini bulmuştur. 2. Dünya Savaşı boyunca İtalyanlar, Macarlar, Japonlar, Fransızlar, İngilizler, Ruslar, Amerikalılar, Almanlar hardal, fosgen ve benzer ajanları geliştirmeyi sürdürmüşler ancak kullanmamışlardır.
Sarin buharlaşabilme ve genleşme özelliği nedeniyle kolay solunabilen ajan olarak dikkati çekmiştir. ABD, sarin'in özelliklerinden yararlanmak için özel bombalar, roketler, sprey tankları ve füzeler dizayn etmişlerdir. Bu silahların tasarımında yüksek patlayıcı silahlar tekniği kullanılmasına karşın, bu teknik sarin'in yüklenmesine olanak verecekı biçimde modifiye edilmiştir. Fransızlar, İngilizler, Kanadalılar GB sarin testleri için üretim küçük çaplı tesisler kurmuşlardır. ABD ve Sovyetler tam kapasiteli somanı (GD) da üretmişlerdir.
1950'lerin sonlarına doğru İngiliz bilim adamları farklı bir katagoride değerlendirilen V ajanlarını keşfetmişlerdir. Bu ajana karşı gaz maskerlerinin yeterli koruma sağlayamaması dikkat çekicidir. İngiliz ve ABD farklı üretim yöntemleri ile VX ajanlarını üretmişlerdir.
1960'lar, öldürücü olmayan toplumsal olay ajanlarının gelişmesine sahne olmuştur. Bu maddelerden özellikle CS ölümü neden olmadan mukus membranlarında yüksek tahriş yaratan bi ajandır. CS ve benzeri maddelerin kullanımında amaç, kalıcı bir zarar vermeden geçici olarak insanların yaşam standartlarını düşürmektir. CS ilk olarak İngiltere'de geliştirilmiş ve kullanılmış daha sonra kısa zamanda ABD'de ve birçok ülkede benimsenmiş, üretilmiş ve kullanılmıştır. 1. ve 2. Dünya Savaşları arasında ise; İtalya tarafından Etiopya'da, Japonya tarafınfan Mançuya ve Çin'de kullanılmıştır. Japon Aum Shinrikyo tarafından yapılan terörist eyleme kadar bütün kimyasal silahlar esas olarak kullanılmıştır. Bu konu 1. Dünya Savaşı'ndaki kilitlenmeyi çözmek için olduğu kadar, 1979 - 1988 arasındaki İran - Irak Savaşı'ında Irak'ın İran'ın insan dalgalarından oluşan taarruzlarını durdurmak için kullanımında da açıkça görülmektedir. Tipik olarak, ülkeler kimyasal silahlarını korumasız, güçsüz hedeflere yönlendirmişler, kendileriyle eşit biçimde silahlanmış güçlere karşın kullanmamışlardır. Bu nedenle misilleme korkusundan dolayı kimyasal silahların karşılıklı caydırıcı etkisi olduğu konusunda bir görüş birliği vardır. Buna karşın, geçen yıllarda, hemen hemen her çatışmada kimyasal silahların kullanılmadığına ve bunların çoğunun klinik olarak ya da fiziki kanıtlarla somut olarak belirlenmediğine ilişkin savlar vardır.
• İnsanlar, hayvanlar ve bitkiler üzerine doğrudan toksik etkileri nedeni ile kullanılan her türlü katı, sıvı, gaz halindeki kimyasal maddelere kimyasal silah denir.
• Kimyasal silah olarak tipleri ve miktarı uygun olan ve bunları elde etmek için kullanılan kimyasallar, bu kimyasalları kullanmak için gerekli cihaz ve mühimmatı ve tasarlanmış her türlü teçhizatı kimyasal silah olarak tanımlanır.
Gelişen kimyasal silah teknolojisinin bugün vardığı noktada silahların kullanılmadan hemen önce ya da kullanım sırasında iki farklı kimyasal maddenin karışması esasına dayanan ikili (binary) kimyasal silahlar üretilmiştir. Prensib olarak; iki parçalı silah konsepti, öldürücü ve dengesiz bileşimler uzun süreli depolamaya uygun değilse kullanılır.
Saf Sinir Ajanları renksiz ve hareketli sıvılardır. Oda sıcaklığında kısmi uçuculuğu vardır. Sürekliliklerini ve erkilerini artırmak amacıyla bazı maddelerle yoğunlaştırılmaları durumunda ise sarımtırak - kahverengi sıvılar olarak karşımıza çıkarlar. Bazılarının ise hafif meyve kokuları olabilir. Maruz kalma yoluna göre belirtiler değişiklik gösterir. Buhar alınımı sonrası solunum sistemi belirtileri ortaya çıkarken bulaşmış bir gıdanın ağız yoluyla alınım sonrası sindirim sistemi belirtileri önce görülür. Solunum yolu ile alımı sonrası göğüste sıkışma hissi ilk belirtidir. Akciğer tarafından hızlı bir biçimde emilen kimyasal ajan 1 dakikadan daha kısa bir zaman süresi içerisinde yaygın sistemik bulgular görülmesine yol açabilir. Maruz kalınan doz ile ilişkili olarak gözde yanma, ağrı burun akıntısı, anksiyete, huzursuzluk, emosyonel labilite tremor, baş ağrısı, konsantrasyon güçlüğü, bellek bozukluğu, apati, depresyon, kas seğirmeleri, kramplar görülebilir. Daha yüksek dozlarda ise kardiyovasküler sistem belirtileri hakimdir, generalize kas seğirmeleri, zorlu, yüzeyel solunum, bronşial senkresyonlarda artma, generalize konvusiyon, konuşma bozukluğu, reflekslerin kaybı, koma ve ölüm görülebilir. Pintpoint pupil (iğne ucu göz bebeği), açıklanamayan nazal sekresyon, göğüste sıkışma hissi, hızlı gelişen nikotinik, muskarinik ve santral sistemi belirtileri kimyasal ajana maruz kalınmış olma olasılığını akla getirmelidir.
Mustardlar (Hardal) fiziksel özelliklerinden dolayı soğuğa ve ısı değişiklerine dirençlidir. Yakıcı ajanlara maruz kalınması ile belirtilerin ortaya çıkması arasında 2 - 24 saat arasında değişen bir latent dönem vardır ki dekontaminasyon ve tedavi için geç kalınmış olabilir. Alınan doz çok yüksek ise kurban genellikle 48 saat içerisinde akciğer ödemi, bronş sekresyonlarının oluşturduğu tıkaçlara bağlı mekanik asfiksi ya da bozulmuş immun yanıtın kolaylaştırdığı fırsatçı enfeksiyonlarla ölür. Yakıcı ajanlara karşı korunma tam koruyucu giysileri ile başarılabilir. Akciğer irritanları içerisindeki en tehkileli ajan fosfogendir. Normal hava ve iklim koşullarında 8,2 derecede kaynar. Buharın dansitesi havadan 3,4 kat daha fazla olduğundan özellikle çukurlarda ve düşük seviyeli bölgelerde uzun zaman etkisini kaybetmeden kalabilir. Düşük konsantrasyonlarda yeni biçilmiş saman kokusuna benze bir kokusu vardır. Kimyasal silahlar içerisindeki üstün özelliği yüksek dozlarda masif akciğer ödemine neden olarak bir kaç saat içresinde ölüme yol açmasıdır. Diğer kimyasal ajanların oluşturduğu solunum yolu belirtilerine benzer etkileri göstermekle birlikte bu belirtilerib tanı koydurucu bir değeri yoktur. Çünkü olgun belirtilerin görülmediği latent dönem sonrası ani gelişen masif akciğer tablosu ile karşımıza çıkabilir.
Yakıcı ajanlar sıklıkla askeri kayıp oluşturmak, karşı birlikleri koruyucu ekipmanlar kullanmak zoruında bırakarak hareket yeteneklerini azaltmak amacıyla kullanılırlar.
Klasik kimyasal ajanlar yasal ticari kullanımı var olan kimyasal maddeler kullanılarak kolayca imal edilebilir; Örneğin yakıcı gazların üretimi basit kimyasal işlemlerle başarılabilirken sinir gazlarının üretimi pek çok komplike işlemi gerektirmektedir. Hatta bu üretim aşamalarının bir bölümünde katı ısı denetim kurallarının uygulama zorunluluğu vardır. Toksik maddelerin saklanması da bir takım sorunlar doğurabilir., bu nedenle ürünlerin bozulmasını engellemek için özel ekipmanlara gereksinim duyulur.
Kimyasal silahlara karşı korunma, dört ana köşe taşı üzerine kuruludur;
Fiziksel Korunma : Vücut korunması, solunum sistemi korunması,
Medikal Tedavi : Pre - medikasyon, tedavi,
Algılama : Alarm, monitörizasyon, doğrulama, tanımlama,
Temizleme : Bireysel ve araçlar ile temizlenme.
Sivil savunma birimlerinde ve çevrede çalışan sivil savunma personellerinin askeri personel için hazırlanmış önlemleri alması gerekmektedir. Sivil halkın barınaklara ya da barınaklardan taşınması sırasında alınması gereken önlemler acil çözülmesi gereken sorunlardır. Bu da, sivil halkın kullanımına uygun dizayn edilmiş basit korucu maskelerin üretilmesi zorunluluğunun bir göstergesidir. Bir kimyasal saldırı sırasında solunum yolları aerosol ve gazlara karşı, vücut ise sıvı ve katı partiküllere karşı korunmalıdır. Çocuklarda maske yerine hem solunum organların hem de vücudu koruyan özel ceketler kullanılması sıvı kimyasal ajanlar için daha uygundur. 12 aylıktan daha küçük bebekler koruyucu örtüler kullanılarak korunabilir. Sivil halkın kimyasal silahların etkinliğinin sınırlandırıldığı sığnaklara yönlendirilmesi alınabilecek en önemli ortak önlemdir. Büyük yerleşim merkezlerinde erken uyarı sistemler geliştirilmeli, kimyasal saldırı sırasında halk sirenlerle ve radyolar aracılığı ile uyarılmalı, alınması gereken kişisel önlemler konusunda bilgilendirilmelidir. Sivil savunma uzmanları tüm aşamalarda koordinasyonu sağlamalıdır. 15 tonluk bir kimyasal silahın 60 km2'lik bir alandaki halkın %50'sini öldürebileceği belirtilmektedir.
Kimyasal Silahlar için potansiyel hedefler hava alanları ve limanlar, kritik altyapı tesisleri (akartayakıt, enerji merkezleri, su arıtma tesisleri gibi), büyük nüfus yoğunluğunun bulunduğu merkezler olarak sılanabilir.