Amon: Bu bebek kelimesini belirleyen bir hecedir.
Vien: Bu isim tamamlanma anlamına gelmektedir.
Ae Sook: aşk ve saflık anlamında
Cho Hee: güzel ve sevinç
Chun Hei: adalet ve zerafet anlamında
Chung Ae: asil ve sevgi anlamında
Chung Cha: Soylu kız anlamında
Eun: lütuf
Eun Ae: sevgi, zarif
Eun Hee: sevgi, zarif
Eun Jung: zarif anlamında
Eun Kyung: zarif, onurlu
Eun Mi: zarif, güzel
Eun Sun: zarif, iyi
Hana: çiçek anlamında
Hea Jung: zarif, asil
Hea Woo: zarif kız anlamında
Hee Young: ebedi memnuniyet anlamında
Hei Ryung: parlak, zarif
Ho Sook: saf, iyi
Hwa Young: ebedi güzellik anlamında
Hy: memnun anlamında
Hye Su: güzel, zarif
Hyun Ae: sevgi dolu, bilge
Hyun Jae: hürmet eden kişi, bilge
Hyun Jung: sıcakkanlı, bilge, dürüst kişi
Hyun Ok: mücevher, bilge
Jae: saygı demek
Jae Hwa: güzel, saygı
Jin Ae: hazine, gerçek olan
Jin Kyong: hazine gerçek olan
Jung: sevgi, onurlu kişi
Kyung Mi: güzel, onurlu kişi
Kyung Soon: hafif, onurlu kişi
Mi Cha: güzel olan kız
Mi Hi: eğlenceli ve güzel kimse
Mi Kyong: parlak, güzel kişi
Mi Sun: iyi, güzel kişi
Mi Young: ebedi güzellik olan
Myung Hee: zevk
Sang Hee: merhametli
So Young: ebedi güzelliği olan kişi
Soo Jin: doğruluk, mükemmel hazine
Soo Min: akıllılık
Soo Bok: mübarek, yumuşak olan
Sun: iyilik yapan kişi
Sun Hee: zevk, iyilik sahibi
Sun Hi: sevinçli ve iyilik yapan kişi
Sun Jung: asil olan kişi
Young Mi: ebedi güzelliği olan ve refah
Young Soon: sonsuzluk
Yun : Melodi anlamında
Yun Hee: zevk, lotus çiçeği anlamında
Bunlar gerçekmiş )) Ne diyebilirim ki ehuehue.. İster inanın ister inanmayın..
Asabi çoban ot yemeyen koyununu tüfegin dipçigiyle dövmeye basladi. Tüfek ates aldi ve çoban öldü. (BITLIS)
Köpegi ile ava giden acemi avci, ihtiyaç molasi verdi tüfegi bacaklarinin arasina kistirip tuvaletini yapmak istedi o sirada köpek dizlerine atladi tetige dokundu avci çenesinden giren fisekle öldü.(TOKAT)
Tarlada otlayan iki koyun bir evin önündeki insaat kumunu dagitti. Iki aileden bes kisi öldü.(GAZIANTEP)
Iki odayi yikip tek oda yapmak isteyen ev sahibi isi abartti. Tek duvar için kazma yerine dinamit kullandi. Mahalleyi havaya uçurdu. Yaralandi. (TRABZON)
Saskin köylü üç katli evinin terasinda kömürlükte buzagi beslemeye basladi buzagi büyüdü.250 kiloluk dev bir inek oldu. Bulundugu odaya sigmayan inek üç katli evden vinçle indirildi. (IZMIR)
Karadenizli iki kardes çatidaki hurdalari satmak istedi. Agabey çatiya çikti demir yiginlarini asagidaki kardesine atmaya basladi. Kardesi ise hepsini tuttu biri hariç: Buzdolabi. Onun da altinda kalip Agir yaralandi. Hastanede 'Hizli atti tutamadim' dedi.(IZMIR
Keffâret, Ramazan ayinin hürmet perdesini yirtmanin, ya'nî Ramazan orucunu bile bile bozmanin cezâsidir. Oruç keffâreti için ard arda altmis gün oruç tutmak lâzimdIr. Ramazan günü özürsüz, bir orucu bozmanin cezâsi, altmis gün, bir gün kazâsi ile 61 gün oruç tutmaktir.
Bunun için keffârete halk arasinda "61" denmektedir. Keffâret sadece Ramazanda kasten bozulan orucun cezâsidir. Baska oruçlar bozuldugunda keffâret gerekmez.
Birkaç Ramazanda keffâretleri olan veya bir Ramazanda iki gün keffâreti olan kimse, birinci keffâreti yapmamis ise, ikisi için yalniz bir keffâret yapar. Birinci keffâreti yapmis ise, ikinci keffâreti de ayrica yapmasi lâzimdir.
Keffâret orucu, hastalik, yolculuk gibi bir özür ile veya bayram günlerine rastlamak sebebi ile bozulursa veya Ramazana rastlarsa, yeniden altmis gün tutmak lâzim olur. Kadinlar özür sebebiyle bozunca, yeniden baslamaz. Özrü bitince geri kalan günleri tutarak, altmisa tamamlar.
Devamli hasta veya yagli olup altmis gün oruç tutamiyan kimse, bir fakîri, bir günde iki defa doyurmak üzere altmis gün yedirir. Altmis fakîrin her birine 1750 gram bugday veya un, yahut bunlarin kiymeti kadar ekmek, baska mal veya altin, gümüs vermek veya bunlari bir fakîre altmis gün vermek de câiz olur.
Doyurmak için kâgit para da verilir. Oruç tutabilen kimsenin fakîrleri doyurmak sûretiyle keffâretten kurtulmaya çalismasi câiz degildir.
Ilmihâl kitaplarinda orucu bozan ve keffâret gerektiren hâller için genel kâide bildirilmistir. Gida veya devâ ya'nî ilâç olarak, faydali birsey yemek, içmek, zevk, keyif veren birseyi agizdan almak ve cima' orucu bozar. Orucu bozan bu seyler, bilerek yapilinca hem kazâ hem keffâret gerekir.
Orucu bozup hem kazâyi, hem de keffâreti gerektiren husûslardan ba'zilari sunlardir:
1- Ramazan ayinda oruçlu oldugunu bildigi hâlde ve imsâktan önce niyetli iken, gündüz fâideli birsey yiyip içmek.
2- Sigara içmek.
3- Kan aldirmak ve giybet etmek gibi orucu bozmadigi iyi bilinen bir seyden sonra, orucu bozuldu sanarak bile bile yemek.
4- Ramazanin bir gününde, kazâ lâzim olan birseyi yaparak orucunu bozan kimse, baska gününde de bu seyi kasten yine yaparsa keffâret de lâzim olur.
5- Agzina giren kar, yagmur ve doluyu istiyerek yutmak.
6- Toprak yeme aliskanligi olan kimsenin, yenmesi âdet olan toprak ve kil yemesi.
7- Az tuz yemek.
8- Oruçlu oldugunu unutarak yiyen kimse, oruçlu oldugunu hatirladiktan sonra orucu bozulmadigini bildigi hâlde, yine yiyip içerse orucu bozulur. Hem kazâ hem de keffâret lâzim olur.
Orucu bozup sadece kazâ gerektiren hâller
1- Hatâ ile meselâ, abdest alirken bogaza su kaçmasi.
19- Hastalarin, dil altindan, yutmasa da ilâç almasi orucu bozar.
Kalb rahatsizligi için saglam deri üzerine konan ve derinin gözeneklerinden emilerek kalbe fayda veren ilâç, saglam deri üzerine konuldugu için orucu bozmaz.
20- Kadinlarin ve erkeklerin ilâç olarak fitil kullanmalari orucu bozar. Fakat guslü gerektirmez.
Orucu bozmayan seyler
Soru: Orucu bozmayan seyler nelerdir?
Cevap: Bir ibâdeti yaparken, o ibâdetin farzlarini, vâciblerini, sünnetlerini, mekrûhlarini ve müfsitlerini ya'nî bozan seyleri de bilmek lâzimdir. Bunlar bilinmezse, yapilan ibâdet sihhatli olmaz. Hattâ öyle olur ki, ibâdet yaptigimizi zannettigimiz hâlde, o ibâdet bozulmus, ibâdet olmaktan çikmis olabilir.
Meselâ, orucun farzlarindan birisi, orucun baslayis vaktinden bitis zamanina kadar, orucu bozan seylerden sakinmaktir. Bunun için orucun farzlarini, mekrûhlarini ve müfsitlerini, ya'nî orucu bozan hâlleri ve bozmayan seyleri iyi bilmek lâzimdir.
Orucu bozmayan seylerden ba'zilari:
1- Oruçlu oldugunu unutarak yiyip içmek.
2- Ihtilâm olmak.
3- Tentürdiyot ve yas sürünmek ve sürme çekmek. (Bunlarin rengi, kokusu tükürükte, idrarda belli olsa bile orucu bozmaz.)
4- Giybet etmek. (Giybet orucu bozmaz ise de, harâmdir orucun sevâbini azaltir.)
5- Istemiyerek agiz dolusu kusmak.
6- Isteyerek, zorlayarak, biraz kusmak.
7- Kulagina su kaçmak.
8- Agzina, burnuna, bogazina toz, duman ve sinek kaçmak.
9- Oksijen gazi tüpü ile sun'î hava verilmek. (Gazin içine ilâç konmus ise bozar.)
Dînimiz, insana yapamiyacagi isleri yüklememistir. Ibâdetlerde her türlü kolayligi göstermistir. Meselâ, hasta, hastaligi artacak ise, hâmile kadin, süt veren kadin, harbeden asker zayif olursa, oruç tutmaz. Iyi olunca kazâ eder.
Sefere çikan, ya'nî üç günlük yola [104 kilometreye] gitmek için niyet ederek yola çikan, seferî olur. Böyle misâfir, orucunu ertesi gün bozabilir ve Ramazandan sonra kazâ eder ise de, zarar etmezse, tutmasi efdaldir.
Yolda ve onbes günden az kalacagi yerde tuttugu orucu bozarsa, keffâret lâzim olmaz. Misâfirligi bitip evine gelince veya gittigi yerde onbes gün kalmaya niyet edince, tutmadigi günleri kazâ eder.
Hasta, hastaliginin artmasyndan veya iyi olmasinin gecikmesinden yâhud siddetli agri gelmesinden korkar ise, oruç tutmayip sonra kazâ eder. Bu, Tabîb-i müslim-i hâzik'in söylemesi ile anlasilir. Hâzik, mütehassis, uzman olmak demektir. Kâfir ve fâsik, ya'nî büyük günâh isledigi bilinen tabîbe muâyene ve tedâvî, zarûrî hâllerde câizdir. Fakat bunlarin sözleri ile ibâdet bozulmaz. Orucunu bozarsa, keffâret lâzim olur.
Ba'zi agir hastalar hariç hemen hemen her hasta oruç tutabilir. Yillarca oruç tutturulmayan birçok hastaya, yakinen tanidigimiz dahiliye mütehassisi bir doktor, oruç tutturdu. Ilâçlarin dozlarini oruç vaktine, ya'nî sahura ve imsâka göre ayarladi. Hastalarin en ufak bir sikintisi olmadi. Yeter ki doktor, hastasinin oruç tutmasini istesin. Pesin hükümlü olmasin. Tedâviyi ona göre ayarlar. Bu olmiyacak bir is degildir. Bunun için dînimiz, her doktorun degil, o bransta mütehassis olma sartini ve müslüman olmasi sartini getirmistir. Mütehassisi olmazsa yanlis karar verebilir. Sâlih müslüman degilse, dînin emir ve yasaklarina önem vermiyecegi için, bunun sözünü de ölçü kabûl etmemistir.
Ihtiyâr olup, ölünceye kadar Ramazan orucunu veya kazâya kalmis oruçlarini tutamiyacak kimse ve iyi olmasindan ümit kesilen hasta, oruç tutmaz, fakat gizli yer. Böyle kimse zengin ise, hergün için bir fitra, ya'nî binyediyüzelli gram bugday veya un veya kiymeti kadar altin veya gümüs parayi, bir veya birkaç fakîre verir. Ramazanin basinda veya sonunda toptan hepsi bir fakîre de verilebilir. Fidye verdikten sonra hasta iyilesirse, Ramazan oruçlarini ve kazâ oruçlarini tutar.
Islâmin bes sartindan dördüncüsü, mübârek Ramazan ayinda, hergün oruç tutmaktir. Oruç, hicretten onsekiz ay sonra, Sa'bân ayinin onuncu günü, Bedr gazâsindan bir ay evvel farz oldu. Ramazan, yanmak demektir. Çünkü, bu ayda oruç tutan ve tevbe edenlerin günâhlari yanar, yok olur. Ramazanda oruç tutmak akil bâlig olan her müslümana farzdir.
Orucun farzlari
1- Niyet etmek,
2- Niyeti ilk ve son vakitleri arasinda yapmak,
3- Fecr-i sâdik, ya'nî tan yeri agarmasindan, günesin batmasina kadar olan zaman [ya'nî ser'î gündüz] içinde, orucu bozan seylerden sakinmaktir.
Orucun niyet vakti ne zaman baslar?
Bir gün evvel günes batmasindan, oruç günü (Dahve-i kübrâ)ya kadar, Ramazan orucuna kalb ile niyet etmek de farzdir. Belli gün olan adak orucunun ve nâfile orucun niyet zamani da böyledir.
Hergün ayri niyet etmek lâzimdir. Ramazan orucuna niyet ederken, Ramazan demeyip, yalniz oruç demek veya nâfile oruç demek de câizdir. Dahve-i kübrâ vakti, oruç müddetinin ya'nî ser'î gündüz müddetinin yarisidir ki, zevâl vaktinden öncedir.
Fecr, ya'nî imsâk vaktinden evvel niyet ederken, (Niyet ettim, yarin oruç tutmaya) denir. Imsâktan sonra niyet ederken, (bugün oruç tutmaya) denir. Ramazan-i Serîf orucu, her müslümana farz oldugu gibi, tutamiyanlarin kazâ etmeleri de farzdir. Kazâ ve keffâret orucuna ve mu'ayyen olmayan adak oruçlarina fecrden sonra niyet edilemez.
sevgili MAIN-ASLI, beni duygulandirmakla beraber utandirdin, bu kadar tezahürata aliskin degilim yani biz birbirimizi biliyoruz ve taniyoruz, kalb kalbe karsidir ayni sekilde bende seni seviyorum hayatinda mutluluk ve basari hep seninle olur insaallah
sevgili ay_yildiz, yine ayni sekilde senin beni sevdigin kadar bende seni seviyorum, zannedersem bu birbirimize karsi olan yaklasimlarimizdan belli
oluyor zaten yada ben belli ettigimi zannediyordum isin sakasi tabii.
gencecik piril piril bi gencsin, dilerim önünde ki hayatin icin tüm güzellikler senin olur insaallah,
ve sevgili cadikiz, güzel dileklerin icin sana cok tesekkür ederim. insallah senin de hayatin mutlu ve huzurlu olur. dilerim benim icin düsündüklerinizin iki katini verir rabbim insaallah
Malzemeler:
1 Paket Etimek
1/2 litre süt
4 kasik Irmik
1 kasik Tereyag
400 ml Schlagsahne (krem Santi de olabilir) ve 2 paket katilastirici (sahnefest)
3 kasik seker
Hindistan cevizi
Serbet icin:
2 su bardagi seker, 2,5 su bardagi su
Yapilisi:
Serbeti kaynat.
Etimekleri kare seklinde bir cam tepsiye diz, kaynamis serbeti üzerine dök, ilinsin.
Sahne yi katilastiricilariyla birlikte cirp ve buzdolabinda beklet.
Tencereye yarim litre süt dök, 4 kasik irmigi ilave et, ve yavas yavas karistir. icine bir kasik tereyagi ve 3 kasik seker ekleyerek, muhallebi gibi pisir. ocaktan al.
Hazirlanmis olan muhallebiyi serbetli etimeklerin üzerine bir parmak kalinliginda yay. Iyice soguduktan sonra kremayi sür, üzerine bol hindistan cevizi dök. Arzuya göre nar taneleriyle süsleyebilirsiniz, cok güzel bir tat...
bizim cocukta ezber iyi yapar, hikayeleri sever, toprakla otla böcekle oynamayi sever vesayre. yani bi kac ilgi alani var, acaba hangi ilgi alanini desteklemek lazim, yada kendi haline mi birakmak lazim