Bir Kaz Hikayesi

Son güncelleme: 25.09.2006 10:23
  • Bu hikayeyi, İstanbul'un karmaşasına yıllarca direndikten sonra içinden
    gelen sese kulak verip Çanakkale'ye yerleşen ve orada küçük bir otel
    açan Yüksel bey anlattı.
    Bir yaz günü, yetiştirdiği hayvanların arasına birkaç tane de kaz ilave
    etmeyi düşünerek karşı yakadaki kaz çiftliğine gitmek üzere yola çıkan
    Yüksel bey saatlerini çok iyi bildiği ve hiçbir zaman kaçırmadığı
    feribotu kaçırır. O sıcakta bir sonraki feribotu beklemeyi gözü yemeyince de kaz
    alma planını bir sonraki güne erteleyerek geri dönmeye karar verir. Dönüş yolunda otomobiliyle ilerlerken ne tesadüf ki (!) bir kaz sürüsüyle karşılaşır.
    Kazları takip ettiği takdirde kendisini mutlaka ait oldukları yere
    götüreceklerini düşünerek peşlerinden gitmeye başlar. Sürü önde, Yüksel
    bey arkada tozlu topraklı köy yollarında ilerlemeye başlarlar. Derken bir
    yol ayrımında sürü ikiye ayrılır, bir grup kaz sağa giderken diğer grup
    düz devam eder. Yüksel bey bir an tereddüt ettikten sonra sağa sapan
    kazları izlemeye karar verir. Kazlar yalpalaya yalpalaya bir süre daha
    gidip sonunda ağaçların arasına gömülmüş küçücük bir evin önündeki tahta çitlerin arasından geçerek içeri girerler. O sırada evin kapısı açılır ve yaşlı bir kadın dışarıya çıkarak kazları karşılar. Yüksel bey, bir süre kadını izledikten sonra otomobilden iner, onun yanına gider ve şayet kabul ederse kazlarını satın almak istediğini söyler.
    Yaşlı kadın, sesi soluğu çıkmadan Yüksel beye bakar, bakar ve ardından gözlerinden akan yaşlara hakim olamayarak ;
    "Ben taa ne zamandır bu kazları satmaya niyetliyim. Tek derdim, onları
    satıp içeride aylardır hasta yatan kocama ilaç almak, ama ne bir yere gidecek
    halim ne de onları satacak birini bulacak gücüm var. Dün gece sabahlara
    kadar ağlayarak yakardım. Dualarımın duyulacağını biliyordum. Seni
    Tanrı yolladı bana oğlum." der.
    Yüksel bey, kazlara yaşlı kadının hayal bile edemeyeceği bir fiyat ödediği
    gibi ertesi gün oraya bir doktor götürüp kocasını muayene ettirir,
    ilaçlarını alır ve üzerine üflenen hayır dualarıyla oradan ayrılır.



    ***Yaşamda tesadüf diye bir şey yoktur. Bizler, sahip olduğumuz
    enerjilerle her türlü olayı, kişiyi ve durumu kendimize çeker ve o
    enerjilerin niteliğine göre olumlu ya da olumsuz şeyler yaşarız. Hayatın sadece beş duyumuzla algılayabildiğimiz şeylerle sınırlı olmadığını anladığımızda ve
    egomuz tarafından bastırılan iç sesimizi duyabilir hale geldiğimizde
    unuttuğumuz içtenliği ve dürüstlüğü bize yaşatacak olan başka bir dünyaya
    da adım atmış oluruz deyin ister mucize, evrenin doğal düzeni bunu sağlar.
    (alintidir)
#20.09.2006 16:03 0 0 0
  • tesadüf diye bişeyin olmadığına uzun zamandır inanıyorum bu hikaye de bunu bir daha hatırlattı bana teşekkürler unique
#21.09.2006 14:28 0 0 0
  • eline sağlık kardes
#25.09.2006 10:23 0 0 0