MARDIN

Son güncelleme: 05.08.2008 20:32
  • MARDİN
#09.02.2005 17:46 0 0 0
  • Mardin

    Mardin

    Atatürk, Mardin için Paşa olduğum diyar sözünü sürekli kullanmıştır.

    Atatürkün hayatında önemli bir dönüm noktası vardır. General olduğunun müjdesini Mardinde alan büyük komutan bu olayı bir çok yerde ve zamanda dile getirmiştir.

    Mardinliler bir gece önce aralarında Albay olarak gördükleri Mustafa Kemal 'ni ertesi gün pırıl pırıl General apoletleriyle Mustafa Kemal Paşa olarak selamlamışlardır. Hem de 35 yaşında genç, heyecanlı bir paşa olarak.

    Atatürk'ün Mardine ikinci gelişi yaklaşık bir yıl sonra 1917 yılının Şubat ayına rastlar. İkinci Ordu Komutanlığına vekalet ettiği günlerde, Hicaz Cephesi Kuvvetleri Komutanlığına atanan Mustafa Kemal Paşa, beraberinde Dr.Yarbay Hüseyin, Binbaşı Rıfat Bulca, Yaver Cevat Abbas, Yüzbaşı Neşet Bora, Yüzbaşı Rauf, Emir Subayı Şükrü Tezerle Mardine gelmişlerdir.

    Mardinliler Atatürkü coşkun bir törenle karşılamışlardır. Atatürk o günün gecesinde Mardin Belediye Başkanı Hıdır Çelebinin evinde Mardinin ileri gelenleriyle birlikte konuk olmuştur. Şehrin ileri gelenlerinden Abdurrahman Kavvas, Atatürke Samur derisinden bir kürk hediye etmiştir. Bu değerli armağan halen Konyadaki Atatürk Müzesinde bulunmaktadır.
    noimage
#09.02.2005 18:56 0 0 0


  • Mardin model oluyor.

    Mardinde düzenlenen GAP Bölgesi Kadın Liderlerini Geliştiriyor konulu seminerde eğitim alan 25 lider kadın adayı, Mayıs ayında Türkiye gelecek olan Iraklı kadınları eğitecek.



    ABD Kent State Üniversitesi, GAP İdaresi, Bahçeşehir Üniversitesi ve Harran Üniversitesi ortaklığında başlatılan "Kadın Liderler Geliştirme Programı" kapsamında Mardinde düzenlenen GAP Bölgesi Kadın Liderlerini Geliştiriyor konulu seminerde, ABDdeki Kent State Üniversitesindeki eğitime katılan 12 kadın, Mardin ve Şanlıurfada düzenlenen seminerlerle 25 kişilik gruplara edindikleri bilgi ve tecrübeyi aktarıyor. Mardinde 3 günden beri devam eden Kadın Lider Yetiştirme Programı ile Türkiyenin bölgesel kalkınmaya yönelik çabalarının yerel düzeyde, demokratik ve katılımcı bir biçimde gerçekleştirilmesi yönünde kadın lider yetiştirilmesi konusunda bir model oluşturulması amaçlanıyor. ABD Kent State Üniversitesinden öğretim üyeleri Ray Hart ve Rachel Andersonın da katıldığı seminerde, Bahçeşehir Üniversitesinden Doç. Dr. Süheyla Kırca Scroder, GAP İdaresinden Aygül Fazlıoğlu, Seylan Mungan ve Gülseren Büyükyıldız, katılımcı 25 kadına eğitim veriyor. Katılımcılara eğitim veren Bahçeşehir Üniversitesinden Doç. Dr. Süheyla Kırca Scroder, "Kadın liderler yetiştirmek ve kadın liderlerin toplumsal hayatta daha etkin olması amacıyla bu programlarımızı başlattık. Bölge illerden gelen kadınlara yönelik, Amerikadan Kent State Üniversitesi işbirliği ile eğitimlerimizi sürdürüyoruz" dedi. Bölgedeki lider adayı kadınların programa gösterdikleri ilgiden ve yoğun katılımından memnun kaldığını belirten Kent State Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Program İzleme Kurulu Başkanı Ray Hart, "Yaptığımız çalışmalar ile amacımız, bölgede lider konumdaki kadınları eğitip, bölgede geri plana atılmış kadınları ön plana çıkarmaktır" diye konuştu. GAP İdaresi İnsani ve Soysal Gelişim Koordinatörü Sosyolog Aygül Fazlıoğlu, Türkiyenin bölgesel kalkınmaya yönelik çabalarının yerel düzeyde, demokratik ve katılımcı bir biçimde gerçekleştirilmesi açısından uygulanmakta olan bu eğitim programının iyi bir model oluşturabileceğini ve programın zaman içerisinde komşu ülkelere de yayılacağını söyledi. Programın 3. etabında eğitime katılan kadınlar tarafından Iraklı kadınların Mayıs ayında yine Türkiyede yapılacak bir program ile eğiteceklerini ifade eden ÇATOM Sorumlusu Seylan Mungan, "Programın 1. etabında Amerikada ve 2. etabında ise Türkiyede yapılan seminerlere katılan kadınlarımız, öğrendiklerini 3. etapta Iraklı kadınlar ile paylaşacaklar. Iraklı kadınların eğitimi de yine Kent State ve Bahçeşehir Üniversitesi ve GAP İdaresi Başkanlığı işbirliği ile olacak" dedi. Mardindeki seminerler konusunda bilgi veren Seylan Mungan, eğitimin sadece seminerler ile sınırlı kalmadığını belirterek, katılımcı grup olarak deneyim paylaşımı adı altında amaçlarının bölgedeki siyasi, özel ve kamu sektörü alanındaki lider ve girişimci kadınlar ile tanışmak ve hayat hikayelerini öğrenmek olduğunu söyledi. ÇATOM Sorumlusu Mungan, "Lider kadınların hayatlarını dinlemek, nerelerden nereye geldiklerini öğrenmek, programa katılan katılımcılara da cesaret veriyor. Katılımcılarımıza her zaman şunu söylüyoruz: Her insanın içinde bir liderlik potansiyeli vardır. Önemli olan bu potansiyelin ortaya çıkmasıdır. Bizler de yaptığımız bu çalışmalar ile bunu ortaya çıkarmaya çalışıyoruz" diye konuştu. Eğitimi veren öğretim üyeleri, uzman ve katılımcı kadınlar, daha sonra sırasıyla Mardin Valisi Temel Koçakların eşi Sebahat Koçaklar, Belediye Başkan Yardımcısı Deniz Beşenk, meclis üyeleri, Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesi Reisi Halit Uysal ile Vali Temel Koçakları hayatlarından bir kesit dinlemek, Mardin Barosunu da bölgede kadınların karşılaştığı sorunları öğrenmek üzere ziyaret etti.




#01.04.2005 10:58 0 0 0
  • Mardin'i ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmiyorsa da kuruluşu Yakın Doğu tarihine göre Subariler zamanına kadar dayanmaktadır. Subariler, MÖ 4500-3500 arasında Mezopotamya'da yaşıyorlardı. Gırnavaz Örenyerindeki kazılar Gırnavaz'ın MÖ 4000'den MÖ 7. yüzyıla kadar sürekli olarak yerleşme alanı olduğu anlaşılmaktadır.

    Sümer Kralı Lugarzergiz MÖ 2850 yılında Akdeniz'e kadar uzandığı seferinde Mardin'i hükmü altına almıştır. Sümerler, geniş fetihler sonucu güçlerini kaybedince 30 yıl sonra Akadlar'a bırakmışlardır. Mardin, MÖ 2230'lu yıllarda Elam şehri oldu. Amuri Ailesi'nin altıncı ferdi olan Hamurabi, Sümer topraklarını Babil'in idaresi altına alınca bu kez de Babil Devletini kurmuş, ardından Yukarı Mezopotamya'ya saldırınca Mardin'i de istila ederek topraklarına katmıştır. (MÖ 2200-1925) MÖ 1925 yıllarında Mardin'i işgal eden Hititler, bir yıl sonra şehri terk etmişlerdir. İran dolaylarından gelen Ari Irkından Midiller, Mardin ve çevresini ele geçirmiştir. MÖ 1367 yılında Midiller arasında iç savaş çıkınca bunu fırsat bilen Asur Kralı Asurobalit, Mardin ve çevresini topraklarına katmıştır. MÖ 1190'da Anadolu'ya gelen bazı Ari ırk kavimleri Mardin'i almışlardır. 60 yıl sonra 1.Tıplatpalasır; Sincar, Nusaybin ve Mardin'den geçerek 20 bin Maşiki kuvvetinin koruduğu Kemecin'e saldırıp onları yendikten sonra Mardin ve çevresini tekrar ele geçirmiştir. MÖ 1060'da 1.Asurnasırbal zamanında Hititler birleşerek Gılgamış yakınlarında Asurlular'ı yenmişlerdir. Asurluların tekrardan kuvvetlenmeleri üzerine, Mardin Asur hakimiyetine girmiştir. MÖ 800 yılına kadar Asurlular'ın elinde kalan Mardin, daha sonra Urartu Krallığı egemenliğine geçmiştir. Urartu Kralı Mimes zamanında Mardin 50 yıl Urartu idaresinde kalmıştır. MÖ 612 yılına kadar Sityaniler, MÖ 618 yılında ise İran'dan gelen Midiller buraları ele geçirmiştir. MÖ 335 yıllarında Büyük İskender, Mısır'ı aldıktan sonra Mezopotamya'ya gelerek İran'a gitmek için Mardin'den geçer. Buraları da istila eden İskender'in MÖ 323 yılının 28 Mayıs'ında Babil'de ölümünden sonra komutanları arasında devlet pay edilir ve Mardin doğu bölümünde kaldığı için Nikanır denilen General Slevkos'un payına düşer. (MÖ 311) MÖ 131'de Mardin ve çevresi Urfa Krallığı (Abgarlar) topraklarına katıldı. MS 249'da Roma Hükümdarı Filibos saltanatının 5. yılında bir isyan başlatıp 9. Abgar'ı memleketten kovmuştur. Şehrin Valiliğine de Hapsioğlu Uralyonos tayin edilmiştir. Bu arada Mardin de Urfa'ya bağlı olduğu için Roma egemenliğine girmiştir.

    .MS 250 yılında Dakinos, Pers ülkesini zaptetmiştir. Bu sırada tahribat gören Nusaybin'i de onarmıştır. 330 yılında ateşe ve güneşe tapan Şad Buhari isminde bir kral, Mardin Kalesi'nde rahatsızlığı sebebiyle kalır. Kalede kaldığı süre içerisinde iyi olunca kendine kasır yaptırıp 12 yıl boyunca burada yaşar. Daha sonra kral, memleketi Pers'ten birçok asker ve sivil getirtip, onları Mardin'e yerleştirir. 442 yılına kadar getirilen insanların vasıtasıyla şehirde birçok gelişme olur. 442 yılında halkı kasıp kavuran amansız bir veba salgını şehri yaşanmaz hale getirir. Yaklaşık 100 sene sonra Ursiyanos adlı Romalı bir kumandan büyük bir ekiple Mardin'i 47 yılda inşa etmeyi başarır ve halkın tekrar buraya gelmesini sağlar. Bu süreç içerisinde Persler'in ünlü merkezleri olan Dara yeniden inşa edilmiştir. Mardin'de Bizanslar 640 yılında Hz. Ömer'in kumandanlarından İlyas Bin Ganem'in işgaline kadar varlıklarını devam ettirmişlerdir. Mardin ve çevresi 692'de Emeviler'in, 824'te Halife Memnun zamanında Abbasiler'in hakimiyetine girmiştir. Bu dönemde İslamiyet hızla yayılmıştır. 990 yılında ancak Musul'da tutunabilen Hamdaniler'in topraklarını birer birer ele geçiren Mervaniler, Mardin'i de zaptederler. Mardin ve çevresinde çarşılar, camiler yaparak onarımlarla İpek Yolu üzerinde bulunan bu önemli şehri ticari açıdan canlandırırlar. Alparslan'ın Malazgirt zaferinden sonra Türkler'in Anadolu'ya ulaşan akınları neticesinde gittikçe zayıflayan Mervaniler Devleti, Nusaybin'de 1089'da Selçuklular'a yenilerek onların hakimiyeti altına girer. Artuklular'dan İlgazi Bey Mardin'i 1105'te ele geçirerek devletin başkenti yapar. Artuklular bölgede büyük devlet kurarken, bölgedeki 304 yıllık egemenlikleri sürecinde çok sayıda tarihi cami, medrese, hamam ve kervansaray yapılmış birçok cami, medrese ve manastır onarılmıştır. 15. yüzyılda güçlenen Karakoyunlular şehri kuşattılar ve 1409'da şehri ele geçirdiler. Karakoyunları 1462 yılında yenen Akkoyunlular kalenin egemenliğini de ele geçirirler. 16. yüzyılın başında Akkoyunlular'ı egemenliğine alan Şah İsmail güçlü bir Şii devleti kurmayı başarır. Mardin hakimi, şehri zulme ve yağmalamaya karşı korumak için kalenin anahtarını kan dökmeden Şah İsmail'e teslim eder. Mardin kesin olarak Osmanlılar'ın eline geçmesi Mısır seferini düzenleyen Yavuz Sultan Selim döneminde gerçekleşmiştir. 1517 yılında Mardin ve yöresi Osmanlı topraklarına katılmış, bir sancak durumunda Diyarbakır Beylerbeyliği'ne bağlanmıştır. Mardin uzun müddet Diyarbakır - Bağdat ve Musul'un sancağı durumunda kalmıştır. Mardin sancağında halk; göçebe ve yerleşik olarak 2 bölüme ayrılmaktaydı.

    .Yerleşik halk inançları açısından; Yahudiler, Hrisitiyanlar, (Ermeniler, Süryaniler ve Keldaniler) Müslümanlar ve bir kısım Şemsiler'den (Güneşe tapanlar) oluşuyordu.



    Kültür



    "Kültürlerin Buluşma Noktası"

    Binlerce yıldır farklı uygarlıkların yaşadığı ve İpek Yoplu güzergahı üzerinde farklı dil, din, ırktan insanların buluştuğu Mardin, farklı din, renkli bir kültürel yapının ortaya çıkmasına yol açmıştır. 16. yüzyılda Mardin'de Şemsiler, Yahudiler ve Yezidiler de yaşamaktaydı. Mardin, yüzyıllar boyunca Türk, Kürt ve Araplar'ın Müslüman, Süryani, Hıristiyan ve Yezidiler'in bir arada yaşadıkları bir merkez olageldi. Bugün de bir kültürler ve dinler mozayiği özelliğini koruyan Mardin, Süryaniler'in dini merkezi durumundadır; ancak Avrupa ülkelerine göçler nedeniyle günümüzde Süryani nüfusu oldukça azalmış bulunuyor.



    El Sanatları

    Eski çağlardan beri testi, çanak-çömlek, demircilik, bakırcılık, kalaycılık, kuyumculuk, gümüşçülük (telkari), iğne oyası, Midyat el nakışı, tohum iğnesi, yorgancılık, oyacılık, boyacılık (sibbeğ), dericilik (dabbağ), sabunculuk, dokumacılık, şal ü şapik (özel bir kumaş dokumasıdır) kilimcilik, halıcılık (yün ve ipek), semercilik, keçecilik, tahta oymacılığı, geçmişten günümüze kadar yapılan el sanatlarıdır. Bunların bir kısmı ne yazık ki kaybolmak üzeredir.

    Telkari diye adlandırılan altın ve gümüş işleme sanatı Mardin'in el en önemli el sanatlarından biridir. Telkari, tel haline getirilmiş gümüşü veya altını tahta üzerinde açılmış oyuklara kakarak ve gömerek yapılan süslemedir. Bir el çekici ve ayak körüncen ibaret basit bir düzenle, tel halindeki gümüş ve altından güzel motiflerle süslü tabak, kaşık, vazo, tespih, bilezik, yüzük, kolye, kemer, küpe, gondol, şekerlik, sigaralık, kibritlik, tepsi, mücevharat kutusu, takunya, ve daha pek çok malzemeler üretilmekteidr. Bu alandaki ustalıklarından ötürü Süryaniler için "kumaşın ve altının sihirbazı" derler. Bakırcılık ve kalaycılık ise hala yaşayan el sanatlarındandır.

    Hamur ve yumurta olan Zingil, isfire, ıpsise gibi tatlı çeşitleri vardır.
#01.04.2005 11:00 0 0 0
  • Mardin, kurtuluşunu politik zekasıyla kan dökmeden ve acı günler yaşamadan elde etmiştir. Dünya tarihine damgasını vuran Kartal Kalesini önce İngilizler sonra da Fransızlar zaptetmek istemiştir.

    İngiltere yönetimindeki Irak Valisi Nüel halkın ileri gelenlerinden şehri istemiş ancak, halkın bu duruma karşı durması sebebiyle şehri terk etmiştir.

    Zaten Mardin ahalisi Suriye itilaf namesini haber alır almaz bunu protesto etti. 30 Ekim 1919 tarihinde 25.000 kişinin katıldığı bir miting akdeden Mardin halkı Güney Cephesindeki durumu, dolayisiyla işgali protesto etmiş ve Heyet-i Merkeziyye namına Hüseyin imzası ile şu protestoyu yayımlanmıştır.

    Haksız ve adaletsiz bir sulh kararın medeniyet alemine refah ve saadet getireceği yerde, kanlı bir istikbal doğuracağı herkesçe bilinmektedir. Tarih ve tabii hukuk gereği İslam Halifesi ve Osmanlı vatanının selameti ve hayat hakkını kanlarının son damlasına kadar muhafazaya mecbur olan milyonlarca Müslüman ve Osmanlı namına yirmibeşbin nüfusun akdettiği mitingde, Mardin Müdafaai-i Hukuk-u Milliyesi halkın düşüncelerine tercüman olmuş.

    Bu hislerle hareket ederek, Fransızlar tarafından şehrin işgal edileceğini duyan Mardinliler milis kuvvetlerini oluşturarak Mustafa Kemalin hızlandırdığı Erzurum Kongresine iki temsilci gönderdiler. Büyük önderle görüşüp moral ve manevi destek aldıktan sonra, kuvvetlerini daha da güçlendirdiler.

    Fransız Norman, Mardine gelince, güvenliği sağlayan silahlı milisler Normana saldırmaya çalışan halkı durdurmaya çalışıyorlardı. Fransız Komutan bu tepki karşısında ne yapacağını şaşırmıştır. Mardin Belediyesinde halkın yöneticilerine Mardini teslim etmeleri halinde Avrupanın en büyük şehirleri arasına gireceklerini, işsizliği ortadan kaldıracaklarını ve yönetimi yerli halktan oluşturacaklarını anlatmıştır. Ancak şehrin ileri gelenleri binlerce asker tarafından şehrin korunduğunu, gitmemeleri durumunda kan döküleceğini bildirmişlerdir. Durumun ciddiyetini anlayan Norman kendisine istasyona kadar eşlik edilmesini istemiş ve trene binerek şehri terk etmiştir. Atatürkün önerileri halkın tepkisi ve tek yürek olması şehri düşman işgalinden kurtarmıştır.
#15.05.2005 22:12 0 0 0
  • noimage
#04.06.2005 08:09 0 0 0
  • meşhur mardin taklacı güvercinlrini unutmayalım arkadaşlar
#15.09.2005 15:08 0 0 0
  • noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage
#16.09.2005 21:19 0 0 0
  • noimage

    @serkan ahanda burda güvercinler
#16.09.2005 21:21 0 0 0
  • eline sağlık kardes
#27.02.2006 15:42 0 0 0
  • elıne sağlık
#28.02.2006 10:54 0 0 0
  • kumlu leblebisi cok guzel yedim superdi cani ceken varsa gitsin mardine
#27.06.2006 17:01 0 0 0
  • noimage

    BU SAYFADA BULUNDUĞUNUZ SÜRE:

    noimage noimage noimage noimage




    Taşın ve İnancın şiiri Medeniyetlerin beşiği Kültürlerin Mozaiği Mardin...

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage
    noimage
    noimage

    noimage
    noimage
    noimage
    noimage

    noimage

    noimage
    noimage
    noimage

    noimage
    noimage
    noimage
    noimage

    noimage
    noimage
    noimage
    noimage
    noimage
    noimage
    noimage
    noimage
    noimage
    noimage
    noimage
    noimage
    noimage
    noimage
    noimage
    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage





    noimage
    MARDİN'İN TARİHİ

    Mardin,Mimari,Etnografik,Arkeolojik,Tarihi ve görsel değerleri île zamanın durduğu izlenimini veren Güneydoğunun şiirsel kentlerinden biridir. Bölgede yapılan kazılarda MÖ.4500'den başlayarak klasik anlamda yerleşim gören Mardin; Subari, Hurri, Sümer, Akad, Mitani,Hitit,Asur,İskit,Babil,Pers,Makkedonya,Abgar,Roma,Bizans,Arap,Selçuklu, Artuklu ve Osmanlı dönemine ilişkin bir çok yapıyı bünyesinde harmanlayabilmiş önemli bir açık hava müzesidir. Şehirde bilimsel kazı yapılacak pek çok önemli alanı vardır. Bunun sonucunda şehrin tarihinin daha iyi ortaya konulması imkanı yaratacaktır


    Mardin'in ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmiyorsa da kuruluşu eski yakın doğu tarihine göre Subariler zamanına kadar dayanmaktadır. Alman Arkeologu Baron Marva Oppenheim'in 1911-1929 yılları arasında yaptığı kazılardan elde edilen sonuçlara göre: Subariler'in Mezopotamya da (MÖ.4500- 3500) yaşadıklarını bu tespite sebep olarak da Sümer ve Babil katları arasında buldukları kiremitleri göstermiştir. Gırnavaz örenyerinde 1932 yılında başlayıp 1991 yilina kadar sürdürülen Arkeolojik kazı ve araştırmalar sonucunda Gırnavaz'ın MÖ.4000'den M.Ö 7. yüzyıla kadar sürekli olarak yerleşme alanı olduğu anlaşılmaktadır.MÖ.4000 sonlarına tarihlenen Geç Uruk Devri, Gırnavaz kalıntılarının en alt kültür tabakasını oluşturmaktadır.Bu Kültür tabakasının üzerinde yer alan Er Hanedanlar Devri Mimari tabakaları daha çok ölü gömme adetleri açısından araştırılmış ve değerlendirilmiştir. Tespit edilen mezarlara göre ölüler bu devirde eski Mezopotamya geleneklerine göre açılan çukurlara dizler karınlarına çekik olarak yatırılmakta daha sonra yakılan hafif ateşle manevi temizlik sağlanarak dünyevi ilişkiler kesilip çukurlar kapatılmaktadır.Mezar içinde şahsi eşya olarak metal silahlar, Metal süs eşyaları ve mühürler kült ve seramik kap örnekleri çok sayıda tespit edilmiştir.

    Sümer Kralı Lugarzergiz MÖ.2850 yılında Akdeniz'e kadar uzandığı seferinde Mardin'i hükmü altına almıştır. Şehircilik,sulama ve tarım alanında ileri bir seviyeye ulaşan Sümerler, geniş fetihler sonucu güçlerini kaybedince 30 yıl sonra Mardin'i Akadlar'a bırakmışlardır (MÖ.2820). Akadlar,MÖ.2500 yıllarında Sümerler'le anlaşarak Akad-Sümer Devletini kurmuşlardır. Prof..Dr Ekrem Memiş'in "Eski Çağ Türkiye Tarihi" adlı kitabında: "Mezopotamya'da büyük imparatorluk vücuda getiren Sami Kökenli Akadlar'ın vesikalarından anlaşıldığına göre,MÖ.3000 sonlarında Mardin Merkez olmak üzere Güneydoğu Anadolu bölgesi ile Kuzey Mezopotamya'daki Musul ve Kerkük dolaylarında Hurriler adı ile anılan bir kavim oturuyordu" diye yazar. Mardin,MÖ.2230'lu yıllarda Elam şehri oldu. Amuri ailesinin altıncı ferdi olan Hamurabi, Sümer topraklarınıı Babil'in idaresi altına alınca bu kez de Babil Devleti'ni kurmuş, ardından Yukarı Mezopotamya'ya saldırınca Mardin'i istila ederek topraklarına katmıştır.(MÖ.2200-1925).

    MÖ. 1925 yıllarında Mardin'i işgal eden Hititler bir vıl sonra şehri terketmişlerdir. İran dolaylarından gelen Ari Irkından Midiller, Mardin ve çevresini ele geçirmiştir. 500 yıl hüküm süren Midiller bilinmeyen bir sebepten Mısır'lılara vergiye bağlanmışlar ve bir Midil prensesini de Mısır Firavunu île evlendirmişlerdir. MÖ. 1367 yılında Midiller arasında iç savaş çıkmış, bunu fırsat bilen Asur Kralı Asuri Balit Mardin ve çevresini topraklarına katmıştır. MÖ. 1190'da Anadolu'dan gelen bazı Ari ırk kavimleri Mardin'i almışlardır. 60 yıl sonra I.Tıplalpalasır, Sincar, Nusaybin ve Mardin'den geçerek 20 bin Maşiki kuvvetinin Koruduğu Kemecin'e' saldırıp onları yendikten sonra Mardin ve çevresini tekrar ele geçirmiştir. MÖ.1060'da I.Asurnasırbal zamanında Hititler birleşerek Gılganuş yakınlarında Asurlular'ı yenmişlerdir.Asurluların tekrardan kuvvetlenmeleri üzerine, Mardin Asur hakimiyetine girmiştir.MÖ.800 yılına kadar Asurluların elinde kalan Mardin daha sonra Urartu Krallığı egemenliğine geçmiştir.Urartu Kralı Mimes zamanında Mardin 50 yıl Urartu idaresinde kalmıştır.

    MÖ.612 yılına kadar Sityaniler,MÖ.618 yılında ise İran'dan gelen Midiler buraları ele geçirmiştir. MÖ.335 yıllarmda Büyük İskender Mısır'ı aldıktan sonra Mezopotamya'ya gelerek İran'a gitmek için Mardin'den geçer. Buraları da istila eden İskender'in MÖ.323 yılının 28 Mayıs'ında Babil'de ölümünden sonra komutanları arasında devlet pay edilir ve Mardin doğu bölümünde kaldığı için Nikanır denilen General Slevkos'un payına düşer. (MÖ.311) MÖ. 131'de Mardin ve çevresi Urfa Krallığı (Abgarlar) topraklarına katıldı. MS.249'da Roma Hükümdarı Filibos saltanatının 5.yılında bir isyan başlatıp IX. Abgar'ı memleketten kovmuştur. Şehrin Valiliğine de Hapsioğlu Uralyonos tayin edilmiştir..Bu arada Mardin'de Urfa'ya bağlı olduğu için Roma egemenliğine girmiştir. MS.250 yılında Dakiyos, Pers ülkesini zaptetmiştir.Bu sırada tahribat gören Nusaybin'i onarmıştır. 330 yılında ateşe ve güneşe tapan Şad Buhari isminde bir kral Mardin Kalesinde rahatsızlığı nedeniyle kalır. Kalede kaldığı süre içerisinde iyi olunca kendisine kasır yaptırıp 12 yıl boyunca burada yaşar. Daha sonra Kral, memleketi Pers'ten birçok asker ve sivil getirip onları Mardin'e yerleştirir.442 yılına kadar getirilen insanlar vasıtasıyla şehirde birçok gelişme olur. 442 yılında halkı kasıp kavuran amansız bir veba salgını şehri yaşanmaz hale getirir. Yaklaşık 100 sene sonra Ursiyanos adlı Romalı bir; kumandan büyük bir ekiple Mardin'i 47 yılda inşa etmeyi başarır ve halkın tekrar buraya gelmesini sağlar. Bu süre içinde Persler'in ünlü merkezleri olan Dara yeniden inşa edilmiştir. Mardin'e Bizanslar 640 yılında Hz-Ömer'in kumandanlarından İlyas Bin Ganem'in işgaline kadar varlıklarını devam ettirmişlerdir. Mardin ve çevresi, 692'de Emeviler'in, 824'te Halife Memnun zamanında Abbasilerin hakimiyetine girmiştir.Bu dönemde islamiyet hızla yayılmıştır. 885-978 yılları arasında buralarda hüküm süren Hamdaniler'in kaleyi kesin olarak zaıptedişleri 895 yılına rastlar. Doğal olan kalenin bazı yerlerine surlar yaptırarak bazı yerlerini de onararak günümüze kadar dimdik kalmasını sağladılar. 990 yılında ancak Musul'da tutunabilen Hamdaniler'in topraklarını birer birer ele geçiren Mervaniler, Mardin'i zapt ederler. Mardin ve çevresinde çarşılar, camiler yaparak onarımlarla ipek yolu üzerinde bulunan bu önemli şehri ticari açıdan canlandırırlar.. Alparslan'ın Malazgirt zaferinden sonra Türkler'in Anadolu'ya ulaşan akınları neticesinde gittikçe zayıflayanı Mervaniler Devleti Nusaybin'de 1089'da Selçuklular'a yenilerek onların hakimiyeti altına girer. Artuklular'dan İl Gazi Bey Mardin'i l105'te ele geçirerek devletin başkenti yapar.Halep'i aldığı gibi Haçlılara karşı giriştiği mücadeleler dolayısıyla İl Gazi Bey büyük ün kazanır. Antakya Haçlı Prensi Roger'i yenerek Silvan'ı ele geçirir, İl Gazi' nin ölümünden sonra oğulları ve yeğenleri devletin basına geçerek Diyarbakır, Harput Kalesi ve civarına hakim olup, Haçlıları, Frankları, Urfa Kontu'nu, Bilecik Haçlı Senyör'ünü ve Kudüs Kralı Bodven'i yenerek büyük başarı kazanırlar. Böylece Artuklular bölgede büyük devlet kurarlar. Bu devletin 304 yıllık egemenliği sürecinde çok sayıda tarihi camii, Medrese, hamam ve kervansaray yapılmış, birçok cami, medrese ve manastır onarılmıştır.

    Timur, Artuklular döneminde 1393'te Mardin Kalesini kuşatıp işgal etmeye çalışsa da başarılı olamaz. Timur 1395 yılının Ramazan ayında Mardin'i almak için yeni bir kuşatma hazırlıklarına Kızıltepe'de otağı kurarak başlar. Mardin halkı kaleye sığınarak Timur'un şiddetli hücumlarına karşı koymak suretiyle o zamanın en büyük ordusu ve hükümdarlarını başarısızlığa uğratmıştır. Artuklular halkın bu başarısından dolayı Mardin'i onarma faaliyetine girişirler.15.yüzyılda güçlenen Karakoyunlular'ın bu devleti ortadan kaldırmak için Mardin'i 2 ikili kuşatması bu girişimleri aksatır. 1409'da halk bu kuşatmaya daha fazla dayanamayarak yapılan anlaşma gereği şehrin kalesini Karakoyunlulara teslim eder. Mardin Karakoyunlular'ın egemenliğinde 61 yıl kalır. Bu süreç içerisinde aşiretler ayaklanarak Karakoyunluların rejimine karşı koyarlar ve devleti zaman zaman ele geçirirler. Karakoyunluları 1462 yılında yenen Akkoyunlular kalenin egemenliğini de ele geçirirler. Bu dönemde Mardin'e Paşa olarak gelen Kasım Bey, Timur'un yakıp yıktığı şehri ve kaleyi onarmaya girişir. Bu çalışmasının ve başarısını taçlandıran bu güne kadar ihtişamla ayakta durmayı başaran ve tarihe meydan okuyan Kasın Paşa Medresesini yaptırır. 16.yüzyılın başında Akkovunlular'ı egemenliğine alan Şahı İsmail güçlü bir Şii devleti kurmayı başarır. Bu dönemde Anadolu'ya girip Şiiliği kabul etmeyenleri zalimce öldürmekten geri kalmaz. Bu durumu gören Mardin hakimi, şehri zulme ve yağmaya karşı, halkı korumak için kalenin anahtarını kan dökmeden Şah İsmail'e teslim eder. . Mardin'in kesin olarak Osmanlılar'ın eline geçmesi Mısır seferini düzenleyen Yavuz Sultan Selim döneminde gerçekleşmiştir. Diyarbakır (Amid) Valisi Bıyıklı Mehmet Paşa ve Kürt Bilgini İdris-i Bitlisi, Yavuz Sultan Selim'in emriyle 1516'da Mardin ve kalesini dokuz aydan fazla kuşatmış, çeşitli illerden gönderilen Osmanlı takviye kuvvetleri, Doğu Anadolu'dan gelen Kürt Beylerinin kuvvetleriyle birleşerek kaleye defalarca saldırılar düzenlemiştir. Ancak halkın kahramanca karşı koyması iki tarafında zor günler geçirmesine neden olmuştur. Kartal Yuvasına yardım beklentisi boşa çıkınca Bıyıklı Mehmet Paşa ve İdris-i Bitlisi 7 Nisan l5l7"de Mısır'da bulunan Yavuz Sultan Selim'e kaleye girmiş olduklarının müjdesini vererek Osmanlı Devletinin ilk halifesini çok sevindirmişlerdir. 1517 yılında Mardin ve yöresi Osmanlı topraklarına katılmış, bir sancak durumunda Diyarbakır Beylerbeyliğine bağlanmıştır. 1518''de Mardin Sancağı:
    noimage




    noimage noimage

    .: Nusaybin
    .: Kızıltepe
    .: Mazıdağı
    .: Dargeçit
    .: Midyat
    .: Savur
    .: Ömerli
    .: Yeşilli
    .: Derik


    NUSAYBİN:

    Mor Yakupta üçboyutlu taş işlemelerinin, taşları insanüstü bir gayretle sanat harikalarına dönüştüren sanatçıların diyarı Nusaybin ... Dünyaya ışık tutacak bilinmeyen medeniyetlerin tarihinin sedef kakmalı hazine sandığıdır Gırnavaz... Güzelliklerin, tarihin görkemleştirdiği Nusaybin, ovadaki yeşil kilimdir sanki Zeynel Abidine göz kırpan..

    2000 yılı Genel Nüfus Sayımına göre ilçenin nüfusu 81.899 kişidir. İlçeye bağlı kasaba belediyeleri ve köylerin nüfusu 36.718 kişidir. Mevcut nüfusun %69'u şehir merkezinde geriye kalan %31'i ise kırsal kesimde yaşamaktadır.

    İlçede, biri merkez ilçe olmak üzere Akarsu, Duruca ve Girmeli kasabalarında dört belediye idaresi vardır.

    Çağ çağ deresinin hayat verdiği Nusaybinde pamuk ve tahıl tarımı önemlidir. İlçemiz çok güzel bir mesire merkezidir.

    Nusaybinin bir diğer dikkate değer özelliği de yer altı zenginliğidir. Petrol çıkarılan bölgelerdeki gelişmişlik dikkati çeker. Suriye ile sınır ilçesi olması itibariyle zengin bir sınır ticareti potansiyele sahiptir.


    KIZILTEPE

    Mezopotamyada sarı taşların egemen rengiyle, güneşin yansıttığı tonların buğday başaklarındaki zengin coşkusuyla gülümser Kızıltepe...

    İlçenin en eski adı Dunaysır'dır. Daha sonra Koçhisar adını almıştır. Artukoğulları Döneminde gelişme gösteren kasaba bu dönemde Diyarbakır-Musul ve Urfa-Musul yolu üzerinde önemli bir ticaret merkeziydi.. 1931'de Kızıltepe adıyla ilçe merkezi olmuştur.

    2000 yılı Genel Nüfus Sayımına göre ilçenin kesin nüfusu 121.302'dir. Kasaba belediyeleri ve köylerin nüfusu 75.819'dur. Mevcut nüfusun %62si şehir merkezinde geriye kalan %38'i kırsal kesimde yaşamaktadır.

    İlçede, biri merkez ilçe olmak üzere Dikmen, Gökçe, Şenyurt ve Yüceli kasabalarında beş belediye idaresi vardır.

    Topraklarının %94'ü tarıma elverişli olan Kızıltepe ilçesinin başlıca geçim kaynağı tarım ve ticarettir. Özellikle son yıllarda pamuk tarımı önemli bir sıçrama göstermiştir. Tarıma dayalı sanayinin beklenen gelişmeyi GAP'ın ilçeye ulaşması ile sağlayacağı bilinmektedir. İlçenin E-24 Karayolu güzergahında olması nedeni ile ticaret sektörü günden güne büyümektedir. İl genelinde bulunan tarıma dayalı sanayi işletmeleri ile diğer fabrikalar Merkez ilçe ile Kızıltepe arasında bulunmaktadır. İlçe yolu güzargâhında havaalanının faaliyete geçmesi ile ekonomik yaşam biraz daha ivme kazanmıştır. Kızıltepe, merkez ilçe dahil olmak üzere bütün ilçeler içerisinde gelişme potansiyeline sahip en büyük ilçedir. İç göçleri kendine çeken özelliği ile bugün merkez ilçe nüfusunu ikiye katlamıştır.

    MAZIDAĞI

    Şamrah eski adıyla bilinen Mazıdağı ilçesi, geçmişte Diyarbakır-Şam güzergahında canlı bir merkez oldu hep... Duygularla sevginin sırt sırta verdiği bakir toprakların ruhunu yansıtır her zaman.

    Mazıdağı ilçesi, 9 Haziran 1937'de kurulmuştur. Şamrah, bu tarihe değin Derik ilçesine bağlı bir bucak merkezi idi.

    İlçenin tarihi Sümerlere kadar gerilere gitmektedir. 150 metrelik bir tepenin üstünde bulunan Dermetinan Kalesi, Sultan Şeyhmus, Pir Hattap türbeleri ilçenin önemli ziyaret yerleridir. Taş Devrinden günümüze kadar gelebilen Zambırhan ve Aşrihan mağaraları bulunmaktadır. Kervanların bu mağaraları daha sonraları konaklama amacıyla kullandıkları anlaşılmıştır. İlçenin batısında Şamrah Kalesi namıyla anılan kalenin yanısıra Gümüşyuva Köyünde Bizanslılar tarafından bulunup işletilen gümüş madeni ve bu madenin muhafazası için yapılan kale ve müstahkem yerler, aynı yerde bulunan kilise kalıntıları, tarihi bir nitelik taşımaktadır.

    2000 yılı Genel Nüfus Sayımına göre ilçenin nüfusu 13.452'dir. İlçeye bağlı kasaba belediyeleri ve köylerin nüfusu 16.202'dir. Mevcut nüfusun %45'i şehir merkezinde geriye kalan %55'i ise kırsal kesimde yaşamaktadır.

    Merkez ilçe dışında ilçeye bağlı belde belediyesi bulunmamaktadır.

    Kurak mevsim şartlarının hüküm sürdüğü Mazıdağı'nda Karaçay hayati bir önem taşımaktadır. Fosfat tesisleri yörenin can damarlarından biridir. Eskiden beri el sanatlarının önemli bir ekonomik değer olduğu ilçede, bu faaliyetlerin yeniden canlandırılması amacı ile çalışmalar devam etmektedir. Tütüncülük, arıcılık, bağcılık, kümes hayvancılığı ilçenin başlıca geçim kaynaklarıdır.

    DARGEÇİT

    Sıcağın buğusu, iklimin sert çizgilerle doğasını çizdiği bu şirin ilçede, mitolojinin duygularla, güzelliklerle örüştüğü sıcakkanlı insanların çalışma azmi ve misafirperverliğiyle konuklarına kucak açan bir ortam...Dargeçit...

    İlimizin Kuzey Doğusunda yer alır. Merkez ilçeye 110 km. uzaklıkta bulunan Dargeçit, 1986 yılında Midyattan ayrılarak ilçe olmuştur.

    2000 yılı Genel Nüfus Sayımına göre ilçenin nüfusu 21.140tır. İlçeye bağlı kasaba belediyeleri ve köylerin nüfusu 14.855tir. Mevcut nüfusun %59u şehir merkezinde geriye kalan %41i ise kırsal kesimde yaşamaktadır.

    İlçede, biri merkez ilçe olmak üzere Kılavuz ve Sümer Kasabalarında toplam üç belediye idaresi vardır.

    İlçe halkının geçim kaynağı tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Başta tahıl tarımı olmak üzere bağcılık ve Antep fıstığı ekonomik anlam taşıyan belli başlı tarımsal ürünlerdir

    SAVUR

    Savur İlçesi tarihi bir dokuya sahip, Mardine benzeyen şirin bir ilçedir. Dağ yamacına kurulu hükümran konumu ve binalardaki taş işçiliğinin mükemmelliğiyle dikkat çeker. Mezopotamyaya hakim olan kavimler burayı da etkilemişlerdir. İlçenin tarihi Etilere kadar uzanmaktadır. Roma ve Bizans İmparatorluğu hakimiyetinin, Sasani ve Melikşah dönemlerini yaşamış olan ilçemiz il merkezine 47 km. uzaklıktadır. Savur ilçesinin merkezi, Kalesi, Kaya evleri, Eski Ulu Camii, Romaniye ve Mor Yuhanın(Dereiçi Köyü) Kiliseleri, Türbeler ve Başkavak Köprüsü ile adeda usta bir el tarafından işlenmiş tarihi bir site görünümündedir.

    2000 yılı Genel Nüfus Sayımına göre ilçenin nüfusu 11.240'tır. İlçeye bağlı kasaba belediyeleri ve köylerin nüfusu 29.866'dır. Mevcut nüfusun %27'si şehir merkezinde geriye kalan %73'ü ise kırsal kesimde yaşamaktadır.

    İlçede, biri merkez ilçe olmak üzere Pınardere, Sürgücü, Yeşilalan kasabalarında dört belediye idaresi vardır.

    Kavakçılık, tahıl ekimi, bağcılık, sebzecilik önemli gelir kaynaklarıdır. Fıstık ve kiraz yetiştiriciliği gelecek vaadetmektedir. Yörenin tek Şarap Fabrikası atıl durumdadır. Savur, dünyaca ünlü üzümler diyarıdır.

    ÖMERLİ

    Bereketli Hilalde Mardin vazgeçilmez bir değerken; Dicle ve Fırat Mezopotamyaya egemenken mağrur coşkunlukla; Ömerli zengin kültürel dokusuyla Mardini bütünler sanki.. Ömerli İlçesi ve çevresi için elde edilen bilgilerin en eskileri Asurlulara aittir. İlçe merkezinde tarihi eser olarak Süryanilere ait harabe halini alan bir kilise vardır.

    Mozaik tabanlı evler, kuyumculuk sanayiinde kullanılan beyaz toz, Asur, Pers, Bizans, Arap ve Osmanlı Devrine ait sikkeler, heykel ve heykelcik, kilden testi ve küpler üzerindeki çeşitli motifler, resimler, süs eşyaları ilçenin arkeolojik buluntuları arasındadır. Fafit(Beşikkaya Köyü) bu anlamda önemli bir kaynaktır.

    2000 yılı Genel Nüfus Sayımına göre ilçenin nüfusu 7.353'tür. İlçeye bağlı kasaba belediyeleri ve köylerin nüfusu 8.609'dur. Mevcut nüfusun %46'sı şehir merkezinde geriye kalan %41"i ise kırsal kesimde yaşamaktadır.

    İlçeye bağlı belde belediyesi bulunmamaktadır.

    Yakın tarihe kadar nüfusun tamamına yakın kısmı çiftçilik ve hayvancılık ile geçinmekte iken, son yıllarda küçük el sanatları, taşımacılık ve ticaretle uğraşın arttığı görülmektedir.





    YEŞİLLİ

    Mardin ili ilk uygarlıkların ortaya çıktığı Mezopotamya bölgesinde kurulmuş çok eski ve köklü bir tarihe sahip olan bir şehrimizdir. Bir Dağın tepesinde kurulmuş olan Mardin harika bir doğa güzelliğine sahip, üzerine kurulduğu dağlardan aşağıya göz alabildiğine uzanan bağ ve bahçelerle bezenmiş yemyeşil Mezopotamya ya sanki bekçilik etmektedir.

    Mezopotamya çok verimli ve sulama imkanı bulunan topraklara sahiptir insanın ilk gününden beri hep büyük öneme sahip olmuştur. Mardin il sınırları içinde yapılan kazı çalışmaları sonucunda burada bulunan kalıntılar Mezopotamya da çiftçilik ve hayvancılık M. Ö 8000 yıl öncesinde başladığını doğrular niteliktedir. Mezopotamya sahip olduğu bu değerler sayesinde bir çok uygarlıklar gelip buraya bu bölgeye yerleşmişlerdir.

    Mardin ve çevresinin tarihi de sırasıyla bu topraklara sahip olup belli bir süre hükmetmiş olan Subari, Sümer, Akad, Babil, Mitaniler, Asur , Pers, Roma, Bizans, Araplar, Selçuklu, Artuklu ve Osmanlı uygarlıkları ışığında gelişmiştir.

    Mardin ilimizin kuzey doğusunda bulunan Mardin den 8 km uzaklıkta yer alan 1991 yılında ilçe statüsünü kazanan Yeşilli(Rişmil) ilçesinin tarihi sürecine bakıldığında Mezopotamya ve Mardinin tarihi gelişiminden kopuk farklı bir tarihin ortaya çıkması beklenemez.

    Verimli Mezopotamya ovasının ortasında yükselen, kalker ve lavlarla örtülü bir dağın yamacındaki kent neredeyse bütün kültürlerin uğrak yeri olmuştur. Kentin ve çevresinin doğum tarihi M.Ö 3 bin yılına dayanıyor. İlk ve sonraki yerleşimciler söyle sıralanmaktadır. Subariler, Sümerler, Akadlar , Hititler ,İran'dan gelen Midiler, daha sonra Asurlar, Urartular, Mitaniler, Aramiler, Persler& 2. yy Romalılar Sasaniler ardından Bizanslılar 9 yy. Hamdaniler 10 yy sonunda Mervaniler, 11yy Türkmenler, 12.yy Artuklular Haçlı seferleri zamanında Eyyübiler sonra İlhanlılar Karakoyunlu ve akkoyunlu beylikleri 16.yy Safeviler Osmanlılar ve nihayetinde de şimdi Türkiye Cumhuriyeti . Mardin ve yöresi işte böylesine renkli zengin ve karmaşık bir kültür birikimine sahiptir.

    Ezan ve çan seslerinin birbirine karıştığı Mardin de bir çok tarihi cami ve kilise yıllar boyu yan yana durmuş ve kentin kültür mozaiğini oluşturmuştur. Bu sadece Mardin de değil Midyatta, Kızıltepede, Savurda Derik ve Yeşillide de görülebilmektedir.

    Perslerin Marde, Bizansların Mardia Arablarda Maridin  Süryanilerde Merde-Merdo-Merdi şeklinde adlandıkları şehir Türklerin yöreyi fethinden sonra Mardin olarak adlandırılmıştır.

    Kısaca özetlemek gerekirse Yeşilli Mardin iline bağlı yeni ilçe olmuş,Mardin'e en yakın ilçedir. Halk arasında ve bazı tarihi kaynaklarda Reşmil-Rişmil olarak bilinmektedir. Mardin'in hemen kuzeydoğusunda yer almaktadır. Osmanlılara kadar hiç ismine rastlanmadığı ve Osmanlıların eline geçtikten sonra 39 hanesi olan küçük bir köy olduğu dikkate alınırsa bağımsız bir Yeşilli tarihinden bahsetmek zor görünüyor. O nedenle ilçenin tarihi bir anlamda Yeşilli'de yerleşimin olduğu günden itibaren Mardinin tarihiyle özetlenmesi şeklinde olması kaçınılmazdır.

    DERİK

    Yüzlerce yıl önce nice kanlar döküldü bu topraklarda; savaşlar, haykırışlar, gürleyen cengaverlerin yiğitliklerinde sesleri göğe varan kılıçlar...Derik, savaşlara, akınlara hakimiyet kavgalarına şahit olmuş, kutsal kitaplarda adına yemin edilen zeytinin diyarı olmakla günümüze ulaşmıştır.

    Karacadağ'ın eteğinde kurulmuş olan Derikte, Roma ve Bizans Dönemlerinde altın çıkarıldığı bilinmektedir. Derik'in 15 km. batısında Hisaraltı Köyü sınırları içinde, Artuklu Döneminin en büyük yapıtlarından biri olan Rabat Kalesi yer almaktadır 16.yy da bir kasaba merkezi olan Derik, Yukarı Derik (Derik-i Ülya) ve Aşağı Derik (Derik-i Süfla) olmak üzere iki kısımdan oluşurdu.

    2000 yılı Genel Nüfus Sayımına göre ilçenin nüfusu 20.663'tür. İlçeye bağlı kasaba belediyeleri ve köylerin nüfusu 35.868'dir. Mevcut nüfusun %37'si şehir merkezinde geriye kalan %63'ü ise kırsal kesimde yaşamaktadır.

    Merkez ilçe dışında ilçeye bağlı belde belediyesi bulunmamaktadır.

    Doğu, Batı ve Kuzey yönleri dağlarla çevrili olan ilçenin güney kesimleri ovalıktır. Karasal iklimin egemen olduğu ilçede, faaliyette olan gölet ve barajların sağladığı sulama olanaklarıyla pamuk tarımı da yapılabilmektedir. İlçede zeytinciliğin yanı sıra bağcılık da yapılmaktadır. Tarımsal arazilerin az olduğu dağlık kesimlerde yaşayan halkın başlıca geçim kaynağı ise hayvancılıktır.


    İLÇELERİN GÖRÜNTÜLERİ...

    NUSAYBİN
    noimage

    KIZILTEPE
    noimage

    MAZIDAĞI
    noimage

    DARGEÇİT
    noimage

    MİDYAT
    noimage

    SAVUR
    noimage

    ÖMERLİ
    noimage

    YEŞİLLİ
    noimage

    DERİK
    noimage



    MARDİNİN EN GÜZEL ŞARKISI REYHANİ İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN DİNLEMENİZİ TAVSİYE EDERİM ÇOK GÜZEL BİR EZGİ...


    KLİP.. KÜLTÜR BAKANLIĞININ DÜZENLEDİĞİ KKLİP BURDAN İNDİR İZLE



    KLİP GÜNÜMÜZDEN BU GÜNE MARDİNBURDAN İNDİR İZLE TIKLAYIN

    DİĞER TÜRKÜLER MARDİNE ÖZGÜ AŞAĞIDAKİ LİNKLERİ TIKLAYIN


    1: SABUHA BURDAN TIKLA HEMEN DİNLE

    2: ESMARANİ BURDAN TIKLA

    3: HINNE BURDAN İNDİR


    4: ŞEVKO BURDAN TIKLA İNDİR

    5: YOLA ÇIKTIM MARDİNE BURDAN İNDİR

    6: ZEKO BURDAN İNDİR TIKLA

    7: DELAL BURDAN TIKLA İNDİR

    noimage noimage noimage noimage
#23.07.2006 11:53 0 0 0
  • noimage- Bunları biliyor muydunuz..
    - Mardinin Venedikten sonra yapı dokusu bozulmamış 2. şehir konumunda olduğunu;

    -1600 yıllık mabet olduğunu, noimage

    - Mardin halkının eski zamanlarda mangal ateşi etrafında Kürsü denilen düzenekle ısındıkları, noimage


    - Eski zamanlarda mutfak eşyalarının temizliği için kül, kil ve toprak kullanıldığı, noimage


    - Bağımsızlıklarını savaşarak değilde kıvrak zekaları ile kazandıklarını, noimage


    - İlk üniversite eğitiminin Kasım Padişah Medresesinde gerçekleştiğini, noimage


    - Mardin Müzesinin ilk zamanlarda Patrikhane olarak kullanıldığını, seçim noimage
    binası, kooparatif binası, sağlık ocağı, çarşı karakolu aşamalarından sonra müzeye dönüştürüldüğünü, noimage


    - Gümüş işçiliğinin Türkiye merkezi olduğunu ve bu işçiliğe Telkari adı verildiğini,
    noimage

    - Yemek kültürünün Fransız mutfağından esintiler aldığını,
    noimage

    - Sasani kumandanlarından Mardiusun kendi imar ettiğini, noimage


    - Mardinin gecelerinde gerdanlığı andırdığını, noimage
#23.07.2006 12:07 0 0 0
  • Slm arkadaşlar mardini görmiyenler muhakak GÖRSÜN YOKSA HAYATLARINDA ÇOK ŞEY KAYBEDERLER!...

    BU YETERLİ OLACAKTIR GÖRMENİZ İÇİN ''Bunları biliyor muydunuz..
    - Mardinin Venedikten sonra yapı dokusu bozulmamış 2. şehir konumunda olduğunu;''





    SEVGİLERİMLE

    UMUTLAR IŞIKLAR EN GÜZEL GÜNLER SİZİN OLSUN....


    ( MARDİNLİ DOYMAZ AŞKA! )
#23.07.2006 12:11 0 0 0
  • @MasaL_yüzLü gercekten süperler bunlar emegine saglik arkadasim
#28.07.2006 00:11 0 0 0
  • mardinli arkadaşım Mardin için az bile bunlar..

    sevgilerimle..
#28.07.2006 19:24 0 0 0
  • bende mardin liyim ve çok güzel bir şehiiirrr bilemessiniz
#29.07.2006 09:27 0 0 0
  • @MasaL_yüzLü mardinin neresindensin

    @mitoz-mayoz sende öyle merkezdenmi,,,?
#29.07.2006 23:50 0 0 0