C, c cacir ceviz içi bal karışımı bir yiyecek
cahş 1. sıpa. 2. işbirlikçi, hain.
camêr centilmen, cömert
camûs manda
can can
canbaz 1. akrobat. 2. hayvan alım satımcısı.
canberî karides
candar canlı
canecan samimi, içten
cangorî şehit, fedai
canî tay
canik canan
cankûş hıristiyanları kiliseye çağıran kimse
car kez, sefer, misli, kat
cara paşîn son defa
cara pêşîn ilk defa
cardin yine, yeniden
carinan bazen, ara sıra
carûd kül ve toz küreği
catir kekik otu
caw bez, kumaş
cawbir makas
cawî elti
cawker bez dokuyucusu
cax korkuluk
cazû cadı, kurnaz veya hileci kadın
ce arpa
ceban mezarlık
cebar kırık çıkıkçı
cebilxane cephane
cebirandin kırık ve çıkıkları kaynaştırmak
cebirîn kaynaşmak
cedel tartışma
cedew hayvan omuzunda meydana gelen yara
ceh arpa
cehdasî taneleri arpaya benzeyen daha küçük bir bitki
cehimîn gebermek, defolmak
cehter kekik otu
cejn bayram
cejnane bayramlık
celaqî iyice koyulaşıncaya kadar kaynatılan pekmez
celebdar koyun taciri
celew gem
cem yan, yanında
cemawer kitle, ahali
cemed buz
cemedanî bir tür sarık
cemidandin dondurmak
cemidî donmuş
cemidîn donmak
cemser kutup
cenbelî içimi sert tütün
cendek ceset
ceng savaş, harp
cengawer savaşçı
cengîn savaşmak
cênik favori, şakak
ceqin bir günlük yürüyüşle alınan mesafe
cercer çırçır
cerd baskın, saldırı
cerde korsan, şaki
cerg karaciğer
ceribandin denemek, sınamak
ceribîn denenmek, sınanmak
cew kırpma makası
cewêlek lümpen
cewî çam sakızı
cewrik enik
cêwtik deri kese
cêz çeyiz
cîgir vekil
cigur bir mesire günü
cih yer, mekan. "di cih de" uygun, yerinde. "Di cih de çû!" Hemen gitti. "Cihê daxê ye." maalesef, üzgünüm.
cîhan dünya
cîhanî dünyalı
cihê ayrı, farklı, değişik
cihê şanaziyê onur verici
cihêreng özgün, farklı
cihêtî farklılık, değişik
cihû yahudi
cil elbise, giysi
cildank elbise dolabı, gardrop
cilşok çamaşırhane
cinaq lades
cînavk zamir, adıl
cincilî saf su
cindê azize, güzel
cindî yakışıklı, alımlı, aziz
cineh ucu kalın sopa
cinêkirin pamuk toplamak
cinên küçük bahçe
cir sohbet, görüşüp konuşma
cîran komşu
cîrantî komşuluk
cis kireç
cisane kireç ocağı
civak toplum
civakî toplumsal, sosyal
civaknas sosyolog
civaknasî sosyoloji
civandin toplamak, biriktirmek
civat topluluk
civîn toplantı.
civîna çapemeniyê basın toplantısı
ciwan genç, güzel, yakışıklı
ciwanî gençlik
ciwanik bayan, hanımefendi
cîwar yöre, bölge, mekan
cixirandin kışkırtmak, tahrik etmek
cixirîn tahrik olmak
ciyawaz farklı, ayrı, değişik
ciyawazî farklılık, ayrılık
co kanal, ark
cobar dere
cok kanal, ark
col karışık, heterojen
computer bilgisayar, computer
conega tosun, dana
cot çift
cotbûn çifteşmek
coşandin coşturmak
coşî coşku, heyecan
coşîn coşmak
cotkar çiftçi
cotkirin çift sürmek
cûbirk cırcır böceği
cuda ayrı, farklı
cudahî farklılık
cudaxwaz ayrılıkçı
cûm sakız
cunûtin ıslak toprak
cur bi cur türlü türlü
cure tür, çeşit
cûrnik kar sularının biriktiği kaya üstü çukurcuklar
cûtin çiğnemek
cuwar yem torbası
ecêblosik tanınmayacak kadar değişen kimse
ecêbman şaşırmak, şok olmak
ecibandin beğenmek
ecîn çiğ köfte
edilandin düzeltmek, toparlamak
edilîn düzelmek, uygun duruma gelmek
efare meyve veya zirai ürün atığı
egal bir atkı türü
eger neden
egît yiğit, cesur
ekonomî ekonomi, iktisat, geçim
ekonomîst ekonomist, iktisatçı
elbik kova
elende şafak
eletewş gereksiz ve saçma söz veya hareket
elîl hasta, sakat
elimandin öğrenmek, alışmak, alıştırmak
elimîn öğrenmek, alışmak
elok hindi
em biz
encam sonuç
encamdan gerçekleştirmek, yapmak
encamname sonuç bildirgesi
endam üye. "endamê şanaziyê" onur üyesi.
endazyar mühendis
engajekirin engaje etmek
engajeman engajaman
enî cephe
enirandin kızdırmak, öfkelendirmek
enirîn kızmak, öfkelenmek
enîşk dirsek
entellektuel aydın, entellektüel
eqd çarşı
er geçim, iktisad
eraq uzman
erd yer, arazi
erdhej deprem, zerzele
erdnas jeolog
erdnasî jeoloji
erdnîgarî coğrafya
erê evet
erêkirin onaylamak
erênî olumlu
erjeng korkunç, dehşet verici
erk işlev, rol
erkdar işlevsel
errik vay be!, aboo! anlamında ünlem
erzan ucuz, değersiz
erzanî ucuzluk
erzêl direklerin veya dalların üzerine (yatmak için) kurulan kulübe.
erzên çene
esmanê dev damak
et abla
etar çerçi
etê ablaya hitap
eşîr aşiret
eşkere açık, aleni
etn kireç ocağı
ev bu
ev çend bu kadar
evdal yoksul, gezgin
evdoşekalo büyük çekirge
evîn aşk
evîndar aşık, sevdalı
evqas bu kadar
evsing taşlarla örülen keklik tuzağı
ew o, şu
ewiqandin oyalamak
ewiqîn oyalanmak
ewk şey, falan anlamında sözcük
ewle güvenilir, emniyetli
ewlehî güvenlik
ewlekarî güvenlik
ewqas o kadar
ewr bulut
ewrawî bulutlu
ewtîn havlamak
exte kısırlaştırılmış at
extirme ganimet
eyan açık, belli, ayan
eyar post, deri
eylo kartal
ez ben
ez hew dixwînim bir daha okumayacağım.
ezbenî efendim anlamında hitap
ezezî kendini öne çıkarmak
ezimandin ağırlamak, konuk etmek
ezman gökyüzü
ezmûn 1. deney, tecrübe. 2. sınav.
ezmûngeh laboratuvar
ezperest bencil, egoist
Ê, ê êdî artık
êk işteşlik zamiri
êl aşiret, kabile
êm yem
ên iyelik sıfatların çoğul hali mesela: "dîsketên min" disketlerim.
êrîş saldırı
êrîşkar saldırgan
êrîşkirin saldırmak
êş ağrı, ızdırap, acı
êşandin ağırtmak, acıtmak, incitmek
êşbir ağrı kesici
êşîn acımak, ağrımak, incinmek
êtir 1. başka, başkası, artık. 2. sabır.
êtirkirin sabretmek
êzing odun
êzingvan oduncu
G, g ga öküz
gaçêrîn uzun kuyruklu sığır ve tipi hayvanların sırtında parazit toplayan serçe tipi bir kuş.
gadan inek ve boğayı çiftleştirmek
gadar sığır otlak yeri
gadoş toprak kap
gaj yumak
gakovî yabani öküz, bufalo
galegal konuşma, sohbet
galegalkirin sohbet etmek, çene çalmak, geyik muhabeti
galte şaka, alay
galtefis tembel
gamêş manda
gamirok yeni doğan çocukların yakalandığı bir tür hastalık
gan 1. can. 2. sağmal hayvan memesi
gandîl iri sağmal hayvan memeleri
ganî canlı
garan büyük baş hayvan sürüsü
garing harman sırasında öküzlerin pisliklerini almak için altlarına konulan bir kap
garis mısır, darı
garnigan içinde süt gibi bir sıvı bulunan bir bitki türüdür. Bu sıvı müshildir.
garte kızak
gasin saban demiri
gav 1. adım. 2. an. mesela: "gavadin" biraz önce. "vê gavê" şimdi, şu an.
gavan sığırtmaç
gavavêtin adım atmak, işe başlamak
gavedin biraz önce
gayin cinsel ilişkide bulunmak
gaz tepenin en üst noktası
gazgaz uğultu
gazî çağrı, sesleniş
gazîkirin çağırmak, seslenmek
gazin sitem, şikayet
gazîname celpname
gazindok çok sitem eden
gazîvan tellal
gazîz incir kurdu
gazûz güve
gêç alçı
gêçkirin alçılamak
geda dilenci, yoksul
gedandin dilenmek
gede erkek çocuğu
gef tehdit
gefandin tehdit etmek
geflêxwekirin tehdit etmek
gefok tehditkar
geh bazen, arasıra
gêj sersem
gêjbûn sersemleşmek
gêjkirin sersemletmek
gejmirandin öğütmek
gel halk
gelac 1. fitneci. 2. münakaşa
gelacî kışkırtıcılık, fitnecilik
gelale bademcik
gelawêj 1. ağustos ayı bn. "tebax". 2. venüs gezegeni.
gelek epey, çok, hayli
gelemper genel, kamu
gelemşe sorun, ihtilaf
gelendar büyük ve iri direk
gelêrî anonim, folklorik, otantik, halkla ilgili
gelhe nüfus
gelî 1. vadi, boğaz, dargeçit. 2. ey hitap ünlemi. "Gelî zarokno!". Ey çocuklar!
gelo acaba
gelş ihtilaf, fikir ayrılığı, sorun
gelwaz ceviziçi ve incir gibi yemişlerin takılıp dizildiği iplik
gemar pis, pislik, kirli, kir, pasak
gemaro 1. ambargo. 2. abluka.
gemirandin bir şeyin biçimini bozmak
gemor hafif acıya çalan tat
gengaz mümkün, olanaklı
gengeşî tartışma, münakaşa
genî kokuşmuş
genîbûn kokuşmak
genijîn kokuşmak
genim buğday
genûs cimri
gep 1. yanak. 2. lokma.
ger 1. eger, şayet. 2. gezi, seyehat. 3. ters akıntı. 4. arama fiili mesela: "Ez li hevalê xwe gerîyam." Ben arkadaşımı aradım.
geran dolaşmak
gerandin gezdirmek, dolaştırmak, idare etmek, yürütmek
gêrbûn yuvarlanmak, devrilmek
gerdan kovmak
gerden boğaz, çene altı
gerdengaz uzun boylu
gerdenî tasma
gerdûm kağnı
gerdûn evren
gerdûnî evrensel
geremol kalabalık, karışıklık
gerew rehin
gêrik karınca
gerîn genmek, dolaşmak
gerînek girdap
gerînende direktör, müdür
gerisandin ezmek, çiğnemek
gêrkirin devirmek, yuvarlamak
germ sıcak
germahî sıcaklık
germav kaplıca
germbûn ısımak
germî bulgur pilavı
germiyan kışlak
germjimêr termometre
germkirin ısıtmak
gername seyahatname
gernas yiğit, kahraman
gerok seyyah, gezgin
gerran varyoz
gêrûse eldeğirmeni
geş canlı, gür
geşbîn iyimser
geşedan gelişme
geşepêdan geliştirmek
geşt gezi, seyahat
geştiyar turist
geştiyarî turizm
gevez 1. kızıl, gül regi. 2. boyada kullanılan kımızı bir ilaç
gevizîn ağınmak, debelenmek
gewr boz, ağarık, beyazımtırak
gewre büyük
gewşîn özellik
gez 1. ılgın ağacı. 2. ısrık.
gezek ısırgan otu. bn. "gezgezk".
gezende ısırıcı
gêzer havuç
gêzgêrik baş dönmesi
gezgezk ısırgan otu.
gêzî süpürge
gêzirandin oyalamak
gêzîvan süpürgeci, çöpçü
gezkirin ısırmak
gezo kudret helvası.
geztin ısırmak
gibîse dört yılda bir şubat ayının 29 çekmesi
gihan ulaşmak, varmak, yetişmek
gihandin yetiştirmek, ulaştırmak
gihanek bağlaç
gihîştin yetişmek, ulaşmak, olgunlaşmak
gijbûn 1. tüylerin dikenleşmesi veya diken diken olması. 2. hayvanlarda saldırma sırasında tüylerin kabarması veya dikenleşmesi.
gijlok dolu yağışı
gil 1. kil. 2. yuvarlak, yuvarlamak gibi kelimelerin kökü.
gilar çene altından sarkan tombul etler
gilare kütük
gilde yumak
gildêma ayçiçeği
gilî şikayet
gilîdar şikayetçi
gilik bızır, kilitoris
gilîkirin şikayet etmek, yakınmak
gilok yumak
gilolî yuvarlanan herhangi bir şey
gindirandin yuvarlamak
gindirîn yuvarlanmak, devrilmek
gindor 1. luğ, silindir. 2. kavun.
ginginok burnundan konuşan
gir büyük ve iri tepe
gîr kabız
giramî saygı, hurmet
giramîgirtin saygı göstermek
giran 1. ağır, yavaş, zor, pahalı. 2. ciddi mesela: "giranbe!" ciddi ol!.
giranbiha değerli, pahalı
gîrandin ağlatmak
giranî ağırlık, pahalılık
girar bulgur pilavı
girav ada
gîrbûn kabız olmak
gîre kabız olan
girêcan ruhi sıkıntı, stres
girêdan bağlamak, düğümlemek
giregir ileri gelen, elit, eşraf, asil kimse
girêhişk kör düğüm
girêk 1. düğüm. 2. bağlaç. 3. budak.
girfan cep
girgîn azgın, öfkeli
girgirik çocuk arabası
girgirok el arabası
girhan delik veya bir gediğin kendiliğinden kapanması hali
girî ağlama
girîn ağlamak
girîng önemli, mühim, gerek(li)
girîngî önem
girîngîdan önem vermek, önemsemek
girnijandin 1. gülümsetmek. 2. katlamak.
girnijîn gülümsemek, tebessüm etmek
girnoz pürüzlü
gîrobûn ertelenmek
gîrokirin ertelemek
girover yuvarlak, küre
girs iri, büyük
girse kitle
girseyî kitlesel
girtek makbuz
girş 1. kiriş. Üzerinde döşeme tahtalarını mıhlamak üzere kılıçlama yerleştirilen uzun yassıca direk, 2. hatıl. Duvarı berkitlemek için taşların arasına yatırılan direk. 3. cüsse. Canlıda iri gövde.
girtî tutsak, mahkum
girtîgeh cezaevi, hapishane
girtin almak, yakalamak, kapmak, tutmak, tutuklamak
girûz pürüzlü
giryandin ağlatmak
gît kışın belirli soğuk günleri
giş tüm, bütün, tamam
giştî genel
gîtik kaval kemiği
givî içine maya atılmış süt
giya ot
giyan can, ruh
giyanewer canlı
giyanî 1. canlılık. 2. ruhsal.
gizgizîn 1. karıncalanmak. 2. sıtmadan kaynaklanan titreme.
gîzre ne yaş ne kuru ağaç
gobilîna bê esinti
goçavik gözlük
goçke nasır
gokbaz futbolcu
golik buzağı
gom 1. yazlık ev. 2. küçük göl, gölcük. 3. köm. 4. suskun pek az konuşan. 5. ortalıkta görülmeyen, kendisinden haber alınmayan, kayıplara karışan. "zarok gombû" çocuk kayıplara kaıştı veya çocuk ortalıktan kayboldu.
gomik 1. küçük kulübe. 2. kuzu, oğlak ve buzağıların konulduğu havlu
gopal baston
gor mezar
goranî 1. kürtçenin bir lehçesi. 2. şarkı, türkü.
gorevan mezarcı
gorî kurban, fedakarlık
goristan mezarlık
gornebaş vaşak
gornebeşk vaşak
gornepişk mezar soyguncusu
gosan ağustos böceği
gosartme rezil, gülünç duruma düşmüş
gotar 1. makale. 2. nutuk.
gotegot söylenti
goşt et
goştî tuzlanıp kış için saklanan et
goştpere cenin
gotin söylemek, demek
gotindar sözü söyleyen
gotûbêj söyleşi, tartışma
gove şahit
govend halay
govendger halay çeken
goyende söyleyen kişi
goyin nöbet sırası
goyinger nöbetçi
gû bok, insan dışkısı
guh kulak
guhar küpe
guhartin değiştirmek, değiştirme, değişim
guhbirin başının etini yemek
guhdan dinlemek, dikkate almak
guhdar dinleyici
guher ağıl
guherbar değişken, değişebilir
guherîn değişmek, değişim
guherînkar değiştirci, değiştiren
guherto versiyon
guhêzbar mobil, taşınabilir
guhêztin 1. nakletmek, aktarmak, ulaştırmak. 2. tayin etmek. 3. gelini baba evinden damat evine götürmek.
guhlêbûn 1. duymak, işitmek, farkına varmak. 2. bakmak, dikkat emek. "Guhê te li mal be." Eve dikkat et. veya Eve bak.
guhlêdêrandin kulak kabartmak, dikkat etmek
guhnedar umursamaz, aldırmaz
guhrep kepçe kulak
gûkirin sıçmak
gulan mayıs ayı
gule kurşun
gulebarankirin taramak, kurşuna tutmak
guleberbiro ayçiçeği
gulebûk gelincik
gûlî 1. ağaç dalı. 2. saç örgüsü.
gulkelem karnıbahar
guman şüphe, kuşku
gumanbarbûn kuşkulanmak, şüphelenmek
gumgumok kertenkele
gumş lokma
gun taşak
gûn renk
guncaw uygun, müsait
gund köy
gundî 1. köylü. 2. cahil, kaba kişi.
guneh günah
gunehdaweşandin günah çıkartmak
gunehkar günahkar, suçlu
gunehpêhatin acımak
gungilî kıvırcık
gunoyî taşak fıtığı
gupik topuk
gur 1. kurt. 2. gür, canlı.
gurçik böbrek
gurê manco masallarda adı geçen ve öcü olarak anılan mitolojik kurt
gurêx kurt köpeği
gurî 1. uyuz. 2. kel, saçsız.
gurîbûn uyuz olmak
gûstêrk ateş böceği
gustîl yüzük
guşî salkım
guvaştin sıkmak
gûzan ustura
guzvan yüksek
gwîzek baldır kemiği (ayak bileğinin iki yanındaki ceviz şeklindeki kemik)
H, h halan nara
halandin nara atmak
handan teşvik etmek, motive etmek
handêr teşvik edici
hanê böyle, şöyle, öyle, söz konusu
har kuduz, azgın
harbûn kudurmak, azmak
harkirin kudurtmak, azdırmak
hata îro bugüne kadar
hate hetayê sonsuza kadar
haş sakın, yatışmış
haşbûn yatışmak, teskin olmak
haşî suskunluk
haşkirin yatıştırmak, teskin etmek
haşû yüz ile astarın arasına yayılarak doldurulan pamuk
hatin 1. gelmek, geliş. 2. gelir.
hator kireç taşlarını dövmekte kullanılan tahta tokmak
haveyn maya
haveynbûn mayalaşmak
haveynkirin mayalamak
havil yarar, fayda
havîn yaz
havîngeh yazlık
havlêk süpürge
havoksazî 1.sentaks. 2.cümle bilgisi
hawar imdat, yardım çağrısı
hawî 1. sürüden ayrılıp başka sürüye katılan koyun. 2. yarı deli, çılgın
hawîn hatin canı sıkılmamak
hawir çevre
hawirde ithalat
hawirdor etraf
hawirparêz çevreci
hawran pelerin
hay haber, bilgi
haydar haberdar, bilgili
haydarbûn haberdar olmak
haydarkirin haber vermek, bilgilendirmek
hayjêhebûn haberdar olmak, bilgi sahibi olmak
haylêbûn farkına varmak
hê daha, henüz
heb tane, tablet, hab
heban tulum
hebirman kış için kurtulup saklanılan nar taneleri
hebişandin hızlı ve oburca yemek yemek
hebreş çörek otu
hebûn 1. sahip olmak. 2. varlık, var olmak.
hêç kendini kaybetmiş, azgın
hechecik kırlangıç
hedar karar kılma, yatışma
hêdî yavaş
hêdîka yavaşça
hedirîn karar kılmak, yatışmak
hefik yutak
hefsar yular
heft yedi rakamı
heftê yetmiş
heftok beş taş oyunu
hêja değerli
hejale pejmürde, pasaklı
hejandin salamak
hejar yoksul, fakir
hejarî yoksulluk
hejesor iğde
hejik çalı
hejîn salamak
hejîr incir
hejmar sayı
hejmartin saymak
hek ağabey
hêk yumurta
heka eğer, şayet
hekandin kazımak
hêker örgü ören
hêkerûn omlet
hêkî örgü örme işi.
hêl taraf, yön
helale lale
helan kolaylıkla yontulup kazınabilen taş
helandin eritmek
helbest şiir
helbestvan şair
hêle keklik ve benzeri kuşların avı.
hêlekan salıncak
hêlî ayna
hêlik 1.salıncak. 2.taşak, haya.
helîn erimek
hêlîn kuş yuva
helkehelk nefes nefese kalmak
helperist çıkarcı, oportünist
helsengandin değerlendirmek
helwest tavır, tutum
helwestgirtin tavır almak
hem hem
hêma imge, sembol
heman aynı
hêman unsur, öğe
hemandin bir toprak parçasının otlak yapılmaması için etrafını çevirmek
hêmanên bingehîn temel öğeler
hêmayî imgesel
hember karşı, mukabil
hembêz kucak, bağır
hembêzkirin kucaklamak
hemd istenç, irade
hêmî çürüyecek duruma gelmiş olan elbise
hêmin ağırbaşlı, mulayim, vakur
hemû hepsi
hemwate eşanlamlı
hemzik bir yemek çeşidi
hemzir ufak ama çalışmada güçlü eşek
henase nefes
hendef uçurum
henderan gurbet, diaspora
hene kına
henek şaka
henek kirin şaka yapmak
henekbaz şakacı
henekpêkirin alay etmek, dalga geçmek
heng 1.balarısı. 2.askeriye de alay.
hengkuj nilüfer
hênijîn uyaklamak, dalmak
hênik serin
hênikahî serinlik
hênikbûn serinlemek
hênikkirin serinletmek
hepik dokuma sırasında sıklaştırmayı sağlayan alet
heqîp heybe
her car her defa
her çawa her nasılsa
her çend her ne kadar
her dem her zaman, sürekli
her kes her kes
her tim her zaman, sürekli
her tişt her şey
her û her sürekli, daima
her wekî din ve benzeri
her wiha ayrıca
hêrandin öğütmek
herêm bölge
herêmkî bölgesel
hereşe tehdit
hereşelêkirin tehdit etmek
herî 1.çamur. 2.en
herî baş en iyi
herî mezin en büyük
heridandin gücendirmek, darıtmak
herifîn yıkılmak, tahrip olmak
herikîn akmak
herimandin berbat etmek
herimîn berbat olmak, boşa gitmek
hêrs kızgınlık, sinir, öfke
hêrsbûn kızmak
hêrsok alıngan, çabuk kızan
hes 1.his. 2.ses
hêsa dinlenmiş
hêsabûn dinlenmek
hesan bileme taşı
hêsan kolay
hêsanî kolaylık
hesankirin bilemek
hêsî rüzgarın etkisiyle bir yer de biriken kar yığını.
hesibandin adlandırmak, bir şeye saymak
hesin demir
hesinkar demirci
hesk kepçe
hesp at
hespê sêwak yılkı atı
hest duygu
heste çakmak
hestî kemik
hestîhêr şiret, inatçı
hestîn hissetmek
hêstir göz yaşı
hestîvk fırıncı spatülü veya küreği
hestiyar duygulu, duygusal, hassas
hestpêkirin hissetmek
hesûd kiskanç
hêt but
heta e değin, e kadar
hetav güneş ışığı
heterkirin ısrar etmek
heş ağız içi ağrılarını iyileştirmeye yarayan mavi bir toz
heşandin doldurmak, dolgu yapmak
heşaş neşeli, şen
heşifandin yazarken mürekebi kağıt üzerinde dağıtmak
hêşîn yeşil
hêşînnahî yeşillik, sebze
heşt sekiz
hêştir katır
heştirme deve kuşu
heştpê ahtapot
hetîk başkalarının rezil olmalarına neden olmak
hetikandin rezil etmek
hetîketî rezalet, skandal
hetikîn rezil olmak
hetrek sert vuruş
hev sözcüğe birbirine, beraber anlamı katar
heval arkadaş, yoldaş
hevalbend 1.müttefik. 2.kafadengi
hevalbendî ittifak
hevaltî arkadaşlık
hevbajar hemşehir
hevbeş ortak, özdeş
hevbuha eşdeğer
hevçeng bacanak
hevçerx çağdaş,modern
hevcure türdeş
hevdem çağdaş, modern
hevdeng eşsesli
hevdil gönüldaş, yürekdaş, yoldaş
hevdîtin görüşme
hevedudanî bileşik
hevenav cins isim
hêvî umut
hêvîdar umutlu
hêvidar im umutluyum, umarım
hevîr hamur
hêvişandin esirgemek, muhafaza etmek
hevkar ortak, meslektaş
hevkarî işbirliği
hevkêşe denge
hevling bacanak
hevnasîn tanışma
hêvojkarî eğitim
hevok cümle
hêvotin eğitmek
hevpar ortak
hevpeyman mütefik, bağlaşık
hevpeyvîn röportaj
hevpîşe meslektaş
hevrê yoldaş
hevta aynı tarafı tutan.
hew artık, bundan böyle
hewa hava
hewadar havalı
hewandin barındırmak, bağrına çuisum
hewce gerekli, lazım
hewceder muhtaç
hewdel un çorbası
hewez şaka, latife
hêwi nem, rutubet.
hewîn sabır, dişlik
hêwirandin kondurmak, barındırmak, konuşlandırmak.
hêwirîn konmak, konuşlanmak, konaklamak
hewl çaba, girişim
hewldan çabalamak
hewnas ekin biçenlerin başı.
hewq basamak
hewş ağıl, avlu
hewşan yazları dışarıda veya avluda yatma mevsimi.
heya e kader, e değin
heya niha şimdiye kadar
heyam dönem, çağ
heyber varlık
heye ku belki
heyf acıma, üzülme
heyf e! 1.yazık! 2.öç, intikam
heyf hilanîn intikam almak
heyfa min bi te tê! sana acıyorum.
heykatkirin anlamak
heylê heyat (dişli)
heylo heyat (eril)
heyv gökteki ay
heyveron ay ışığı, dolunay
hez sevgi
hêz güç
hezandin sarsmak
hezaz yer kaymasi
hêzên ewlekariyê güvenlik güçleri
hêzkar güçlendirici
hezkirin sevmek
hibr mürekkep
hîç hiç
hil 1.önek. 2. sözcüğe yükseklik, yükselen anlamı yüklar.
hilanîn 1.bir şey birine veya bir amaç içi
hov barbar, vahşi
hovîtî vahşilik
hoy şart, koşul
hoz boy, kabile
hûçik elbise kolu, yen
hundir iç, içeri, içerde
hundirîn içsel, dahili
huner sanat, yetenek
hunerên dîtbarî görsel sanatlar
hunerî sanatsal
hunermend sanatçı
hûr 1.ufak, küçük. 2.işkembe.
hûrbijer titiz
hûrik mink, ufak tefek
hûrkirin 1.doğramak, ufaltmak. 2.para bozmak.
hût mitolojik canavar
Hwd. ve benzeri, vesaire
I, i ingirîn inat etmek
int kin
intdar kindar
intîn kin gütmek
irq irk, soy
istan yer, mekan anlamlı veren sonek (goristan, Kurdistan gibi).
istatîstik istatistik
istêre yatak dolabı
işev bu gece
Î, î îca/îcar bu kez, bu sefer
île adacık
îlon eylül
în cuma günü
încare saksı
îro bugün
îsal bu yıl, bu sene
îsawî hiristiyan
îslam islam
îsot biber
îstgeh durak, istasyon
J, j jan sancı, sızı, acı
jana zirav verem
jandan sancımak, sızlamak, acı vermek
jandar sızı veya sancı veren.
jangirtin sancı veya sızıya tutulmak.
jar 1.sefil, zavallı. 2.zayıf, sıska.
jarîn inlemek, sızlamak
jawak vahşi, yırtıcı
jêbir silgi
jêderk kaynak, köken
jêgerîn vazgeçmek
jêgirtin 1.elinden almak. 2.alıntı.
jêhatî becerikli, başarlı, yetkin
jehezkirin birini veya bir şeyi sevmek.
jehr zehir
jehrbûn zehirlenmek
jehrîn zehirli, toksin
jehrkirin zehirlenmek
jêkirin kesmek, koparmak, sökmek
jênager vazgeçilmez
jeng pas
jeng girtin pas tutmak
jengar paslı
jenîn 1.halaçlamak, taramak, dokunmak. 2.nabız veya kalbin atması. 3.titreşmek, ışık veya şisäğm çakması. 3.zonklamak
jêr aşağı, alt
jêrîn aşağı, aşağıda, alt taraf
ji edat. sözcüğe den, leyin, le, ce, de, da anlamlı yükler
jî 1.de, da, dahi anlamı veren edat. 2.ömür. 3.yay.
ji ber ezbere, ezber
ji ber ku çünkü
ji ber vê yekê bundan dolayı
ji besta gotin sayıklamak
ji bilî den başka
ji dil û can içten, samimi
ji îro pê ve bugünden itibaren
ji kerema xwe re lütfen, zahmet olmasa
ji mêj ve eskiden beri
ji nû ve yeniden
ji rêzê sıradan
ji xeynî den başka
jiberkirin ezberlemek
jimare numara, rekam, sayı
jin kadın
jîn yaşam
jinane kadınca, kadınsı
jinbav üvey anne
jinbira yenge
jîndar canlı
jinebî dul kadın
jinem amca hanımı ( karısı )
jînenîgarî özyaşam, biyografi
jîr akılı, zeki, yetkin
jîrane zekice, akıllıca
jîrî zeka, zekilik
jivan 1.randevû, buluşma. 2.düelo.
jixwe zaten
jixwebawer kendine güvenen
jixweber kendiliğinde
jiyan yaşam
jiyana rojane günlük yaşam
jiyîn yaşamak
jor yukarı, yüksek
jorîn yüksekte, yukarda
jovan poşman
jûnî diz, diz kapağı
jûr oda
L, l labikandin bir işi karıştırmak
labor bir tür hint kılıcı
laçik kadın baş örtüsü
laflafok sarmaşık
lahor bir tür hint kılıcı
lak kepekten yapılan köpek yiyeceği
lakîn köpek yiyeceğinin kabı
lal keke, dilsiz
lame elmacık kemiği ile alt çene arasındaki bölüm
landik beşik
lapüşk pençe
lapûşk pençe
lar 1. öksüz. 2. manda barınağı.
lareş kangren
lasayî taklit
lasayîkirin taklit etmek
laser sel
lat yassı kayalar
latajotin mec. geyik muhabbeti yapmak
laş vücud, gövde
lavakirin yalvarmak, yakarmak
lawij ilahi, türkü
lawîj ilahi,türkü
lawlaw sarmaşık
lay yön, yan, taraf
layen yön, yan, taraf
layergir taraftar, yandaş
lazüt mısır bitkisi
lazût mısır bitkisi
lê 1. fakat, ama, yalnız 2. kadına hitap
lê belê fakat, ama
lêanîn uyarlamak, uydurmak, adapte etmek
lêayanbûn içine doğmak
lebat 1. hareket. 2. organ.
lêbezîn dövmek
lebitandin kımıldatmak, harekete geçirmek
lebitîn kımıldamak, harekete geçmek
lêborîn 1. geçmek 2. bağışlamak, affetmek
lebûdî keçe dokuyan
lêç doğru yoldan sapma
lêçûn masraf, harcama
lêdan dövmek, vurmak, işkence etmek
lêgemardan kuşatmak, ablukaya almak
lêgerîn aramak, araştırmak
lêguncîn uymak, uyuşmak, müsait olmak
lêhatin uymak, yakışmak, yaramak
leheng kahraman, yiğit
lehî sel
lehn ayı, aslan veya yabani hayvan ini
lêhûrbûn yoğunlaşmak, konsantre olmak
lêkanîn barıştırmak
lêkdan birbirine vurmak
lêker dilbilgisinde fiil, eylem
lêketin 1.değmek, isabet etmek. 2.yakışmak, yaranmak.
lêkirin 1. giydirmek, isim koymak 2. duvar onarmak
lêkolîn incelemek, inceleme
lêlav sulu kar
lem kavun, kabak, karpuz gibi bitkilerin teveği
lemisîn korku veya soğuktan vücudun büzüşmesi
lemper sini, tepsi
lênandin isim veya yemek koymak
lend ayı, aslan veya yabani hayvan ini
leng topal
lenger 1. çopa demiri, gemi demiri. 2. geniş tepsi. 3. astronomide uçan daire.
lengergeh iskele, liman
lênihêrîn bakmak
lênîştin araba, hayvan vb. binmek
lênûsk defter
lep pençe
lêp hile
lêpêçan sarılmak, sarmalamak
lepik eldiven
lêpirsîn 1. sormak, soruşturmak, soruşturma. 2. halini, ahavalini sormak. 3. haber röportaj, araştırma.
lêpok gülünç duruma düşen
leqandin kıpırdatmak, kımıldatmak
leqayîbûn rastlamak, karşılaşmak
lêqelibîn çarpmak, dalmak
lêqewimî mağdur
leqîn kımıldamak, kıpırdamak
lêrahatin bağışıklık kazanmak
lerizandin titretmek, sarsmak
lerz titreme, sarsılma
lerzek çok çamurlu yer
lerzok titreyen, sarsılan
lêsiwarbûn bir şeye binmek
lêsorbûn yoğunlaşmak, ısrar etmek
lêsorkirin kışkırtmak, teşvik etmek
letandin susturmak
lêtemaşekirin izlemek, seyretmek
leşker asker
leşkerî askeri
lêv 1. dudak 2. kenar, kıyı
levakirin paylaştırmak
lêvegerandin iade etmek, cevaplamak, karşı gelmek
leven kamış
lewitandin kirletmek
lewitîn kirlenmek
lewma onun için, zira, ondan dolayı
lewre çünkü, dolayısıyla, zira, onun için
lêxebitîn çabalamak, uğraşmak
lêxêrveanîn şükretmek
lêxistin vurmak, dövmek
leylan serap
lez hız
lezandin acele etmek
lezgirtin hızlanmak
lêzim akraba, yakın
lezkirin acele etmek
li de, da, içte, içinde anlamı katan edat
li aliyê din diğer taraftan
li dar e yürürlükte, uygulamada olan
li dijî karşısında, karşıt
li hemberî min rûnişt karşımda oturdu
li jêr aşağda
li jor yukarda
li paş arkada
li pêş önde
li pişta çiyê dağın ardı
li ser pîyan ayakta
li vê derê burada
li xwe kirin giyinmek
lib tane, tek
lib û lib tek tek, tane tane
libê efendim, buyur
libendê man beklemek
libendê sekinîn beklemek
lîberal serbest, liberal
lîberalîzm liberalizm, serbestlik
libergerandin yalvartmak
libergerîn yalvarmak, yakarmak
liberguhketin kulağına çalınmak
liberxweketin mahçup olmak
lidarxistin düzenlemek, organize etmek
ligel beraber, birlikte, buna rağmen
ligel vê yekê bununla birlikte, buna rağmen
lihevbezîn dövüşmek
lihevcivîn toplanmak
lihevhatin barışmak, uzlaşmak
lihêviyê man/sekinîn beklemek
lihêviyêmayin beklemek
lihêviyêsekinîn beklemek
lihevkirin anlaşamak
lihevrasthatin karşılaşmak
lihevrûniştin görüşmek, müzakere etmek
lihevxistin karıştırmak, kapışmak
lijne kurul, komite
lîlandin zılgıt çekmek
liq şube, bölüm
lîrandin zılgıt çekmek
lîs tünek, kümes, yuva
lîsîn tünemek, konmak
lîstik oyun
lîstin oynamak
lîstok oyuncak
lîtav bataklık
liv hareket, kımıldama
livandin kımıldatmak
livîn kıpıldamak
liyan kayak sporu
lod yığın
lodkirin yığmak
lok kısa tüylü yük devesi
lomekirin serzenişte bulunmak, ayıplamak
lop kalın elbise
lorandin ninni söylemek, ağıt söylemek
lorî ninni
loş ince yufka ekmeği
lotik atlama, sıçrama
lotik avêtin sıçramak
lotikxane argoda diskotek
lûdo çobanların sürüyü otlarken çaldıkları melodi
lûtke doruk, zirve
M, m maf hak
mafdar haklı
mafê çaranûsê kendi kaderini tayin hakkı
mafê çarenûsê kendi kaderini tayin hakkı.
mafên mirovan insan hakları
mahî beyaz kemik
mahû dişi domuz
mak dayik
makezagon anayasa
mal servet, mülkiyet
malbat aile
maldar zengin
malêle kaldıraç
malêz bulamaç
maliştin (dimale,bimale) simek,süpürmek
malnişîn emekli
mam amca, sevgi ve saygı belirten hitap
mamik tekerleme ve bilmece karşılığı olarak kulanılır
mamoste 1.öğretmen. 2.üstad.
man kalmak, kalış
mand gelecek
mandelkirin inkar etmek
mandî yorgun
mandî nebin kolay gelsin
manek soylu at
mang ay oruç tutmak
mang girtin oruç tutmak
mange inek
mar yılan
margîse bukalemun
maristan yılanların çok olduğu yer.
marmasî yılanbalığı
mast yoğurt
masûlke kas, adale
matbûn şok olmak, donup kalmak
maşelan meltem rüzgarı
matkirin şok etmek
mawe süre, mühlet
max evin bölümleri
mayî arta kalan, bakiye
mayîn kalmak, kalış
mayînde kalıcı, sürekli
maytêker müdahaleci
maytêkirin müdahale etmek
mazûvan ev sahibi, konuk ağırlayan
me biz, bizim, bize
mê dişi
mêbaz kadın avcısı, zampara
mebest niyet, gaye
mefsik kevgir
meh ay
meha raborî geçen ay
mehandin mahf etmek, yok etmek
mehder şefaat
mêhîn dişil
mehîr ayran çorbası
mehkirin nikahlamak
mehr nikah
mehu dişi domuz
mêj geçmiş, eski
mêjî beyin, ilik
mêjû tarih
mêjûnas tarihçi
mêkut çekiç
melaq dalkavuk, riyakar
mele hoca, imam
mêlede meşale
melevan yüzücü
melevanî yüzme
melisandin tavuklar için sindirmek
melisîn sinmek
melkemot ezrail veya cin için söylenir
melkes süpürge
memik meme
memikdank sütyen
mend sonek, sözcüğe li, lı, lu anlamı katar
menzel oda
mer bel
mêr erkek, adam
mêrandin göstermek
mêranî erkeklik, yiğitlik
merc koşul, şart
merc girtin bahse girmek
mered pencere
merek samanlık
mêrg çayır, çimen
meritîn vücutta sıyrılma veya soyulma
merixîn büyükbaş hayvanların yatması
merkirin bellemek
mêrkuj katil, cani
mertal kalkan
merş çul, kilim
merşik çul, kilim
merx ardınç
mêrxas yiğit, cesur
mesaxtin telef etmek, yok etmek
mesîlk derecik
mesqelkirin cilalamak
meş yürüyüş
mêş sinek, arı
mêşa hingiv bal arısı
meşfen teneşir
meşîn yürümek
meşk hayvan derisinden yapılan yayık
meşkar yürüyüşçü
mêtin 1. emmek 2. sömürmek
mêtingeh sömürge
mêtinger sömürgeci
metirsî endişe, kaygı
mêvan konuk, misafir
mêvandarî misafirlik
mêvanperwer konuksever
mewîj kuru üzüm
mey şarap, içki
meyandin 1. mayalamak, durulamak 2. mecazi olarak politik vb. alanda dondurma
meyav durgun su
meyger saki
meyxur ayyaş
meyzandin bakmak, seyretmek
mezinahî büyüklük
mezinbûn büyümek
mî koyun
micik işte gösterilen ciddeyt
micilge girilen bahis
miçirandin tokalaşmak
miçkirin gözlerini kapamak, yummak
mih koyun
mij sis
mij û moran sisli ve dumanlı
mijar konu, mevzu
mîna benzer, gibi, aynısı
mînak örnek
mîr emir, prens
mîrkut tokmak, balyoz
mîrnişîn prenslik, emirlik
mirov insan
mirovahî insanlık
mirovperwer hümanist, insancıl
mîrza prens, beyefendi
misilman müsülman
misîn ibrik
mist avuç
mist dan ovmak
mit budak
mişag ofis boy
mişar 1. testere, hizar 2. tarla bölümleri, evlek
mişext kaçak, sürgün, firar, mülteci
mişextkirin sürgün etmek, tehcir etmek
mişmiş kayısı
mişmişî portakal rengi
mişt ağzına kadar dolu
mişt tijî ağzına kadar dolu
miştkirin ağzına kadar doldurmak
mixabin maalesef, üzgünüm
mîz sidik, idrar
mizgeft cami
mizgîn müjde
mizgîndan müjde vermek
mîzkirin işemek
mîzok sık sık altına işeyen kişi
mole sıva
morî 1. boncuk. 2. karınca.
morîstan karınca yuvası
moşek füze
movik omur, eklem, mafsal
moz büvelek
mozkirin hayvanların büvelek sokunca kaçışmaları
mû kıl
mûçe maaş, ücret
mûçing cımbız, pens
mûdî kinci, eziyet eden
mujikî paspal, kirli
mûle çamur
mûmar tenya, bağırsak şeridi
mûr asık suratlı ve sessiz kişi
muzîkjen müzisyen
muzîknas müzik bilimcisi
O, o ode oda
ol din
olandan yankılanmak
olçim geveze
oldar dindar
olperest bağmaz
onî kereste
organîze organize
organîzekirin organize etmek, düzenlemek
oxir uğur. " Oxir be! " Uğurlar olsun.
Q, q qabqab takunya
qad yer, alan, meydan
qafik kiremit
qafqiloz toprak kaplar
qajik sakız ağacından elde edilen sakız
qalkirin 1. sözetmek, bahsetmek 2. gümüşü yabancı maddelerden arındırmak
qalo üzerinde ekmek pişirilen yassıtaş ya da kiremit
qam boy
qamkinik kısa boylu
qanik sapan
qaqê yumurta
qaqlîbaz martı
qaqreş rengi siyaha çalan kabak türü
qarç mantar ağacı
qarûşe çalı süpürgesi
qas kadar
qasid elçi
qaşo sözde, güya
qe hiç, asla
qeb güreş
qebalek duvar içinde ufak dolap
qeda bela, felaket
qedandin bitirmek
qedemgeh tuvalet
qedexe yasak
qedexekirin yasaklamak
qedîn bitmek
qef bir kaya ya da ırmak kenarındaki oyuk
qefş bir tutam ot ya da saç
qehirandin sinirlendirmek, öfkelendirmek
qehirîn öfkelenmek, sinirlenmek
qehitîn bazı şeylerin kıt olması yada hiç bulunmaması
qelandin kızartmak
qelax tezek, istifi
qelew şişman
qelî kavurma
qelibîn yarıp geçmek, içine dalmak
qeliqandin kararsızlığa düşmek, tahrik etmek
qeliqîn kararsızlığa düşmek, tahrik olmak
qelîsêl sacda kızartılmış et üzerine, sarmısaklı yoğurt dökülerek yapılan bir yemek
qelişandin yarmak
qelişîn yarılmak
qelîştek yarık
qelizîn fırsatını kollamak
qelp sahte
qels zayıf
qelsî zayıflık
qelş yarık
qelûn pipo
qemer yağız
qemirîn bronzlaşmak, kızarmak
qemsî dedikoducu
qemtik küçük ipek mendil
qena bari, hiç olmazsa
qenc iyi güzel
qencî iyilik
qentere oluk şeklinde uzun bir direk
qeram kapak
qerandin ıstırabını dindirmek, sukünete kavuşturmak
qerase 1. iriyarı kimse 2. kaldıraç
qereçi çingene
qeresî kiraz
qerf şaka, espri
qerfî mizahi
qerisandin 1. zorlayarak yerleştirmek 2. dondurmak
qermiçandin buruşturmak, büzmek
qermiçîn buruşmak, büzülmek
qermîçok buruşukluk
qerpal yırtık pırtık, lime lime
qersûn geniş ağızlı çömlek
qertaf 1. dilbilgisinde ek 2. kovandan bal almak için kullanılan araç
qerwaş kadın hizmetçi
qerz borç
qerzdar borçlu
qesem yemin, and
qet hiç, asla
qet nebe bari hiç olmazsa
qetandin koparmak, kesmek, yırtmak
qeşa buz
qeşagirtin buz tutmak
qeşardin bir şeyin kabuğunu soymak
qeşeng yakışıklı
qeşmer soytarı, kişiliksiz
qetîn kesilmek, kopmak, yırtılmak
qevz sıçrama, atlama
qewan müzik plağı
qeware form, kalıp
qewimîn olamk, meydana gelmek
qewîn sağlam, dayanıklı
qewirandin kovmak, def etmek
qewitî tembih
qewîtlêkirin tembihlemek
qewl süz etmek, demek
qêxane omlet
qey cümleye sanmak, sanki anlamını katar ve ayrıca her halde anlamına gelir
qeyar toprak kapları yapıştırmak için kullanılan zamk
qeyran kriz
qez ipek
qezaz ipek satan, elbise diken, terzi
qîç göz kırpma
qidûm şekil, biçim
qijilandin kızartmak
qijilîn kızarmak
qijnik kene
qilêr kir, kirli
qilîbûn gıdıklanmak
qilik ağaçtan yapılan kapı kilidi
qiloç boynuz
qilûmik 1. felç yada romatizmadan organları eğrilmiş kimse 2. dalları kesilmiş ağaç
qîm yetinme, kanaat getirme
qîma xwe pê anîn yetinmek
qinare mezbaha
qinik kümes
qinût cimri, pinti
qinyat inan
qîq 1. iskelet 2. zayıf, ince uzun boylu kimse
qîqbûn iskelet gibi olmak
qîr zift
qîrandin bağırmak, feryad ettirmek
qird maymun
qirdik kişiliksiz, gülünç
qirêj kir, kirli
qirêjbûn kirlenmek
qirêjkirin kirletmek
qirên kavga, dövüş
qirîn çığlık
qirkirin yok etmek, katliam
qirpik geğirti
qirpikhilatin geğirmek
qisekirin konuşmak
qoç vahşi hayvan avında kullanılan kapan
qolinc omuz kürek kemikleri ve buraya gelen sancı
qonax aşama, merhale
qonser konser
qor dizi, sıra
qorede çok zayıflamış hayvan
qorik kalça
qorzî köşe
qose sigara ağızlığı
qû guguk kuşu
qûç taş yığını
qudûmşkestin şekli bozulmak, takatten düşmek
qul delik
qulbik çapa
quling turna
qulipandin çevirmek, devirmek
qulipîn çevrilmek, devrilmek
qulkirin delmek
qulqule menteşe
qulqulî 1. delik deşik 2. mağara
qûn göt, kıç, makat
qunc köşe
quncik köşe
qûnde homo****uel, argo da ibne
qûnek homo****uel, argo da ibne
quntar dağ eteği
quraftin bükerek kırmak
qure kendini beğenmiş, kibirli
qurf büyük korku, panik
qurtandin yudumlamak
qurufandin panik yaratmak
qurufîn paniğe kapılmak
qusan el ya da ayakta içinde su biriken kabarcıkların meydana gelmesi
qusandin kesmek, kırpmak
qut kesik, kopuk
qût 1. gıda, azık 2. tavuk yemeği
qutbûn kesilmek
qûşxane kulpuz tencere
qutifîn çok korkmak
qutik gömlek
qutim ağaçlar kesildikten sonra yerde kalan kökü
qutkirin kesmek