Sen benim düş'ümdün kâşiflerden çaldığım, artık-kırpık hayal yolculuğumun bitim çizgisiydin. El değmemiş kır bahçelerindeki, misk-i amber kokularının tatlı esintileri içinde beklerdin beniVe ben ölümüne koşardım sana...
Sen, şiir dizelerinin içinde saklanan bir peri kadar güzeldin. Her mısra ile katre katre dokunurdun yüreğime. Bazende bir virane gönül'ün, kuru sarmaşık dertleriydin Ne zaman ki gittin, yağmur yağdı gözlerime
Doyamadığım, asla kanamadığım ab-ı hayat kaynağımdın
Yokluğunla, pınarlarım kurudu ve buz tuttu nehirlerim, üşüdüm
Şimdi gökyüzündeki yıldızların ışıltıları kadar uzaksın bana. Bir tatlı hülyasın gecelerime; rüyamsın ateşlerime ve kor bir alevsin gönlümde
Yokluğun, dar ve karanlık kuyulara davet ederken beni, kırmızı dudaklarından damlayan bir yudum sevdanın kölesiyim artık. Hint bahçelerinin çay kokan havasında gezinen hisli bir berduşluk yapıştı yakama Ve ben bir deli âşık olarak, sensiz kaldım burada
Şimdi sol yanımda yaralı bir serçe gibi çırpınan bir yürek ile seni umut ediyorum, seni istiyorum yıldızlardan...Ne zaman yalnız kalsam seni düşünüyor bu yürek, ne zaman hüzün bağlasa gözlerim seni istiyor yağmurlardan Öyle bir çalkantı var ki yüreğimde, yitiyorum yavaş yavaş...
Ölüyorum
Şakaklarına kar yağan, bir deli âşık oldum şimdi, gel ey gözleri ela, gelde al beni, senle olayım Katran karası bulutların arasından yine sana doğmak istiyor bu gönül... Kirpiklerime saklanan iki damla gözyaşı ile sulayarak izlerini sana akmak istiyorum