..."Avukatları Halit çelenk ve Mükerrem Erdogan odaya girdiklerinde Deniz`in yüzü aydınlandı.Gülümsedi onlara: - Hoş geldiniz, dedi ..iyiki geldiniz...Filtreli sigara içiyordu Deniz.-""iki gün öncesine kadar, birinci sigarası içiyorduk. Sonuç belli olunca, hiç değilse iki gün ,filtreli içelim dedik."
Deniz`in bulunduğu oda kalabalıktı. Çok sayıda subay vardı.Gardiyanlar, Ankara emniyet müdürü, Savcı, infaz savcısı, polis şefleri...Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, ve Hüseyin İnan hakkında ölüm cezası veren Ankara Bölgesi Sıkıyönetim 1 Numaralı Askeri Mahkemesi`nin Başkanı Tuğgeneral Ali Elverdi oradaydı. Merkez Komutanı general Tevfik Türüng de hazırdı...
Deniz`e bakıyorlardı. İnceden inceye inceliyorlardı... Deniz`de onlara bakıyordu... İnfaz savcısı Topal Sami`ye seslendi. Deniz: -"Ellerimi çözün,babama mektup yazmak istiyorum". Subay, sivil görevliler bakıştılar. İnfaz savcısı Sami Uğur -"Sen söyle Deniz", "yazarlar..." Ellerini çözmediler.. Bir daktilo getirildi... Deniz darağacına bakarak, düşünüp sözcükleri tek tek seçerek mektubu yazdırmaya başladı.. Deniz mektubunu, yüksek sesle yazdırırken oradaki kalabalıktan çıt çıkmıyordu. Bitirdi söyleyeceklerini.
Yeniden infaz savcısı Sami Uğur`a döndü:
"Mektubu babama verirsiniz, değil mi?"
-"Tabii Deniz.. Bundan şüphen olmasın..."
Savcı denize doğru eğilerek
-"Nasılsın Deniz?" dedi. -"Iyiyim... Mutluyum.
Çok rahatım.." yanıtını verdi Deniz. -"Bizden bir isteğin var mı?"
-"Var, Yusuf ve Hüseyin`i görmek istiyorum. Gitmeden önce, arkadaşlarımla vedalaşmak istiyorum." (...) Az sonra cezaevinin koridorlarında, zincirin betona değip sürüklenirken çıkardığı sesler duyuldu. Yusuf geliyordu. Yusuf odanın kapısına geldiğinde Deniz ayağa kalktı. Gülerek karşıladı arkadaşını.. Elleri arkadan kelepçeliydi ikisinin de. İdam hükümlüsü iki yoldaşın son buluşması bir hüzün yumağıydı. Göğüs göğüse, yanak yanağa bir süre öylece kaldılar. Gülümsüyordu ikisi de. Birbirlerine birşeyler fısıldadılar.
Güldüler.. Gülerek bakıştılar. Gülerek ayrıldılar: -"Güle güle Yusuf". -"Güle güle Deniz". Yusuf`u odadan çıkardılar. Az sonra, pranga zincirinin betona değmesiyle çıkan yeni sesler duyuldu. Giderek yaklaştı. Odaya girdi. Gelen Hüseyin`di. Onun da elleri arkadan kelepçeli, ayak bilekleri prangalıydı.
Boyunlarıyla birbirine sarılmaya çalıştılar. Birbirini yanaklarından öptüler. Ve gülerek birbirine, "Güle güle" dediler. ... Deniz`i ayağa kaldırdılar. Ceplerini boşalttılar. -
Deniz "Parkam nerede?" diye sordu. Burada dedi biri.
-"Onu babama verin". İnfaz savcısı, mahkemenin ölüm cezasına ilişkin kararını okudu. Savcı sordu
-Bu karar sana mı ait? "-sizi tanımıyorum.." Deniz, savcının sorusu üzerine, son kez direndi. Başı yukarıya kalkıktı. Gözleri kısıldı.
-"BU KARARI REDDEDİYORUM. KABUL ETMİYORUM." Savcı mahkemece verilen kararın, askeri yargıtayca onandığını söylemekle yetindi. İnfaz savcısının işareti üzerine, masanın üstünde duran gazete kağıdından paket açıldı. İçinden beyaz patiskadan yapılma kolsuz, uzun bir gömlek çıktı. Gömleği Deniz`in başına geçirdiler.
Deniz`in ayağındaki botların bağı çözüktü. Buyruk veren bir sesle -"Bağları bağlayın" dedi. Sonra darağacına giderken tanıklık yapmaları için bulunmalarını istediği avukatlara dönerek
-"Cezaevinden yangından mal kaçırırcasına, kaptılar bizi. Postallarımın bağını bağlamaya bile zaman bulamadım. Bari şimdi bağlasınlar. Asıldığımda, postallarım ayağımdan düşsün istemiyorum.." bir görevli Deniz`in ayakkabılarının bağlarını bağladı.
İnfaz savcısı
-Hadi Deniz dedi. Avukatlarına baktı
-"Hoşça kalın, herkese bütün devrimcilere selam..." Yürüdü.. İki yanında birer gardiyan vardı. Gardiyanlar kolunu tuttular.
Bırakın diye bağırdı."Bırakın kendim giderim".
Koridorları geçti. Arkasından 20-30 kişi yürüyordu. Deniz, avluya çıktı.
Duvar dibine kurulmuş ve hafif aydınlatılmış darağacına doğru yürüdü. Masaya oradan da, duraklamadan tabureye çıktı. Başını öne uzatarak ilmiği kendi boynuna geçirmek istedi Başaramadı.
Masanın başında bekleyen cellat ilmiği iki eliyle çekti, genişletti. Deniz`in boynuna geçirdi."-Yaşasın tam bağımsız Türkiye, yaşasın halklar, yaşasın isçiler, köylüler, kahrolsun emperyalizm." Ali Elverdi çek diye bağırdı. Cellat öne atıldı.. Tabureyi çekti..
Saat 01.25`tir..
Denizin Son Mektubu
Tutsam şu karanlığı, tutsam da yırtsam
Deniz Gezmiş
Baba;
Mektup elinize geçmiş olduğu zaman aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben ne kadar üzülmeyin dersem yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum, insanlar doğar, büyür, yaşar ölürler, önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir. Bu nedenle ben erken gitmeyi normal karşılıyorum. Ve kaldı ki benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de düşmeyeceğimden şüphen olmasın, oğlun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir, o bu yola bilerek girdi ve sonunda da bu olduğunu biliyordu. Seninle düşüncelerimiz ayrı ama beni anlayacağını tahmin ediyorum. Sadece senin değil, Türkiye`de yaşayan Kürt ve Türk halklarının da anlayacağına inanıyorum. Cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankara`da 1969`da ölen arkadaşım Taylan Özgür`ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul`a götürmeye kalkışma, annemi teselli etmek sana düşüyor, kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et. Onun bilim adamı olmasını istiyorum, bilimle uğraşsın ve unutmasın ki bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir, son anda yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir seni, annemi, abimi, kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşi ile kucaklarım.
Oğlun Deniz Gezmiş...
Acıdır ama gerçektir ki Denizinde söylemiş olduğu gibi, önemli olan çok yaşamak değil yaşadığın süre içinde faydalı olabilmektir. Evet doğru söylüyor ben ne devrimciler tanırım dünyaya kafa tutacak kadar cesur, ve dünyanın öbür ucunda kanadı kirik kusa üzülecek kadar duygusaldırlar sizlerin önünde saygıyla eğiliyorum.
bugünün katiller dolandırıcıları el kol sallayarak gezerken bizler için çok fedakarlık yapan bu üç fidanın asılması büyük bir hata!
denizler hüseyinler yusuflar asla ölmez!!
bugünün katiller dolandırıcıları el kol sallayarak gezerken bizler için çok fedakarlık yapan bu üç fidanın asılması büyük bir hata!
denizler hüseyinler yusuflar asla ölmez!!