Sovyetler Birliği'nin Dağılması

Son güncelleme: 05.05.2010 21:02
  • sscb'nin dağılması - sovyetler birliği neden dağıldı
    Gorbaçov, glasnost ve perestroyka ile, hem ekonomiye ve hem de siyasal yapıya yeni bir düzen getirmeye çalışırken, Sovyetler Birliği'nin "federal" yapısına da yeni bir şekil vermek, yani "milli" cumhuriyetlerin merkezi otorite ile bağlarını yapılandırmak ihtiyacını da duydu. Başka bir deyişle, ta Lenin'denberi, Sovyetler Birliği'nin, denebilir ki, daima temellerini sarsan "milliyetler sorunu"na, perestroyka, yani yeniden yapılanma çerçevesinde yeni bir çözüm getirmek istedi.

    Konu ilk defa Temmuz-Haziran 1988'deki 19'uncu Parti Konferansı'nda ele alınmıştır. Parti Konferansı, Sovyetler Birliği'nin parlamentosu olan Yüksek Sovyeti, iki meclisli bir hale getirmiş ve biri Birlik Konseyi, diğeri de Milliyetler Konseyi kurulmasına karar vermişti. Milliyetler Konseyi, tamamen cumhuriyetler, özerk cumhuriyetler, özerk bölge ve topraklar temsilcilerinden meydana gelecekti.

    1990 Aralık ayında yapılan Halk Temsilcileri Kongresi'nde ise Gorbaçov, Egemen Devletler Birliği Antlaşması tasarısını ortaya attı. Bu yeni birliğin adı, Egemen Sovyet Cumhuriyetleri Birliği olacaktı. Birliğin esas tutkalı ise, "ekonomik birlik" idi. Gorbaçov, ekonomik bütünlüğün korunmasına çok önem veriyordu.

    Lakin, Gorbaçov'un Sovyetler Birliği'ne vermek istediği bu yeni yapılanma, bir takım tepkilerin ortaya çıkmasına sebep oldu. Birincisi, bu gelişmelerin, cumhuriyetlerdeki "ayrılıkçı" eğilimleri harekete geçirmesi ve bu eğilimlere hız vermesidir. İkincisi, bu ayrılıkçı eğilimlerin Ordu'yu rahatsız etmesidir. Halk Temsilcisi Kongresi'nin Aralık 1990'daki toplantısından önce Ordu, Gorbaçov'dan, ayrılıkçı hareketlere karşı sert tedbirler alınmasını ve bu bölgelerde olağanüstü hal ilan edilmesini istemiştir. Hatta Kuvvet Komutanları, tepkilerini dile getiren bir bildiri de yayınladılar.

    19 Ağustos 1991'deki darbenin liderlerinden, KGB Başkanı ve eski lider Andropov'un adamı Vladimir Kryuchkov, Kongre'nin 22 Aralık 1990 günlü oturumunda gayet sert ve tehditkar bir konuşma yaparak; ayrılıkçı hareketler ve etnik çatışmalar devam ederse, KGB'nin, yani Devlet Güvenlik Örgütü'nün müdahale edeceğini bildirdi. Bu sözler 19 Ağustos 1991 darbesinin habercisi olmasına rağmen, ne Gorbaçov'un ne de Yeltsin'in bunu anlayamadığı görülüyor. Bununla beraber, Kongre, Sovyetler Birliği'nin adını Egemen ve Eşit Devletler Federasyonu olarak kabul etti.

    Her iki taraftan gelen bu tepkiler karşısından Gorbaçov, bu tepkileri önlemek için çareyi, Kongre'den olağanüstü yetkiler almakta buldu. Bu, Gorbaçov "diktatörlüğünün" tesisi idi. Bir Kongre delegesi, "Demokrasi güneşi batarken, muhafazakar kuvvetler harekete geçiyor" diyordu. Dışişleri Bakanı Şevardnadze de, Gorbaçov'un bu diktatörlük yetkilerini protesto için görevinden istifa etti. Kongre'den sonra da Gorbaçov, Baltık cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarına son vermek için, bu cumhuriyetlere asker sevketti. Baltık Ülkeleri, 50 yıl sonra, bir kere daha Sovyetler Birliği'nin "işgaline" uğruyordu.

    Gorbaçov, Kongre'nin kabul ettiği yeni "Federasyon" tasarısını diğer cumhuriyetlere de kabul ettirmek için 1991 yılı başından itibaren bunlarla müzakerelere girişti. Bu müzakerelerde, tasarıda bir takım değişiklikler de yapıldı. 1991 Haziranında, Estonya, Letonya, Litvanya, Ermenistan, Gürcistan, Moldova, Tacikistan ve Özbekistan hariç, 7 devlet imza etti. Gorbaçov, diğerleri üzerinde de çabalarını sürdürdü ve Temmuz 1991 sonunda 15 cumhuriyetten 10 tanesi tasarıyı kabul etti. Bunun üzerine, yeni federasyon tasarısının, kabul eden cumhuriyetlerin parlamentolarının onayına sunulması işi kalıyordu.

    Bu işi de başarmış ve hayatından memnun olan Gorbaçov, 5 Ağustosta, ailesi mensupları ve gerekli personel ile birlikte Kırım'daki daça'sına yaz tatiline gitti. Dönüş programı 20 Ağustos olup, o gün yeni federasyon anlaşması imzalanacaktı.

    Lakin 18 Ağustos 1991 günü öğleden sonra, KGB birlikleri (yani Kryuchkov'un birlikleri, Gorbaçov'un kaldığı daça'yı kontrol altına alarak kendisini ve ailesini ev hapsine aldılar. 19 Ağustos sabahı ise, saat 07:00 de Tass Ajansı, Olağanüstü Hal Devlet Komitesi'nin bir bildirisini yayınlarken, tanklar Moskova caddelerini kontrol altına almaya başladı. Gece sokağa çıkma yasağı uygulanacağı bildirilirken her türlü siyasi faaliyet ve serbest basın da yasaklanıyordu. Bunun arkasından, Olağanüstü Hal Devlet Komitesi, uzun bir bildiri yayınladı. Bildiri de, Gorbaçov yönetimi yerden yere vurularak, ülkenin yönetilmez hale getirildiğini uzun uzun anlattıktan sonra, Devlet Komitesi'nin ülkeyi bu uçurumdan kurtarma sorumluluğunu üzerine aldığı ve bu arada da,yeni bir "birlik anlaşması" tasarısının tartışmaya açılacağı belirtilerek halktan Komite'ye yardımcı olması isteniyordu.

    Yine yapılan açıklamaya göre, Devlet Komitesi şu 8 kişiden meydana geliyordu: Gennadi İ. Yanayev, Cumhurbaşkanı (yani Gorbaçov'un) yardımcısı; Vladimir A. Kryuchkov, KGB (Devlet Güvenlik Örgütü) Başkanı; Dmitri T. Yazov, Savunma Bakanı; Valentin S. Pavlov, Başbakan; Boris K. Pugo, İçişleri Bakanı; Oleg D. Baklanov, Milli Savunma Konseyi Başkan Yardımcısı; Vasily A. Starodubtsev, Çiftçiler Birliği Başkanı; Aleksandr I. Tizyakov, İktisadi Devlet Teşekkülleri Topluluğu Başkanı.

    Görülüyor ki, darbe aşağıdan gelen bir hareketin itmesiyle değil, doğrudan yukarıdan gelen bir hareket niteliğini taşımaktaydı. Gorbaçov ve ailesini ev hapsine alan KGB birlikleri, Ordu'nun emriyle hareket ettiklerini söylemişti. Halbuki gerçeğin hiç de böyle olmadığı, darbenin, hiç bir hesaba kitaba dayanmadan, çocukça bir şekilde hazırlandığı anlaşılmıştır. Çünkü darbe, nerdeyse 48 saat bile devam edememiştir.

    19 Ağustos günü öğleye doğru tanklar, Rusya Federasyonunun parlementosunu çembere almaya başlayınca, Boris Yeltsin, mürettebatının bırakıp kaçtığı bir tankın üzerine çıkıp, toplanmış olan halka hitaben, darbenin anayasaya aykırı olduğunu söylemiş ve darbeciler için "hainler" ve "darbeciler" deyimlerini kullanmıştır. Yeltsin, bütün Rusya halkından darbecilere karşı grevlere gitmesini istemiştir. Ayrıca, Beyaz Saray denen, Rusya Federasyonu meclis binasında kurulan bir radyo istasyonu da, darbeciler aleyhine yayına başlamıştır. Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev ile Ukrayna Cumhurbaşkanı Leonid Kravçuk, 20 Ağustosta yayınladıkları bildirilerle Yeltsin'i desteklerken, Ordu'dan ve büroksariden darbeciler lehine bir destek gelmemiştir. Bazı yerlerde askerlerle siviller arasında çarpışmalar olduysa da, bu da dar çapta bir olay niteliğini aşamamıştır.

    20 Ağustostan itibaren Devlet Komitesi'nde çözülmeler başladı. O gün, Başkan Pavlov ve arkasından da KGB Başkanı Kryuchkov ve Savunma Bakanı Yazov, Komite'den istifa ettiler. Zira, darbeciler içerden bir destek alamadıkları gibi, dışardan da, başta Amerika olmak üzere Batı, Yeltsin'e tam destek verdi.

    Irak lideri Saddam Hüseyin ile Libya Lideri Muammer Kaddafi, Rusya'daki darbe teşebbüsünü desteklemişlerdir.

    21 Ağustosta darbenin başarısızlığı kesinleşmişti ve Sovyetler Birliği'nin kaderi bu tarihten itibaren Boris Yeltsin'in eline geçmiş bulunuyordu. Batı dünyasının gözünde Yeltsin, sadece Sovyetler Birliği'ni kurtaran değil, aynı zamanda bu ülkede demokrasiyi de kurtaran bir kişi haline geldi. Bütün Batı dünyası, artık Gorbaçov'dan söz etmiyor Yeltsin'i göklere çıkarıyordu. İşte bu atmosfer için Gorbaçov, 22 Ağustosta Kırım'dan Moskova'ya döndü. Lakin, artık bir "kahraman" değildi. 22 Ağustosta Moskova'da yaptığı basın toplantısında, darbe sırasında başından geçenleri ve şimdiye kadar olan icratını anlattıktan sonra, soru üzerine, bir ara Yeltsin'den çok kısa bir şekilde söz etmesi de dikkati çekmişti.

    Yeltsin bir defa iktidarı ele geçirmişti. Şüphesiz, bu işin ucunu bırakmayacaktı. 24 Ağustosta, Gorbaçov Sovyetler Birliği Komünist Partisi liderliğinden istifa ettiğini açıkladıktan sonra, S.B. Yüksek Sovyeti (parlamento) de 24 Ağustos 1991 de Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin bütün faaliyetlerinin sona erdirildiğini ilan etti. Bu olaydan sonra, bir çok Sovyet cumhuriyeti bağımsızlıklarını ilan etmeye başladılar.

    Komünist Partisinin feshedilmesi ve Gorbaçov'un da Parti Liderliğinden istifasından sonra, Gorbaçov'un devlet başkanlığının devam etmesine rağmen, yönetim artık tamamen Yeltsin'in eline geçmişti. Darbenin başarısızlığından sonra Yeltsin, devletin üst kademelerinde büyük değişiklikler ve atamalar yaptı. Bunları yaparken, Gorbaçov'a danışmadığı gibi, bazı atamaları da Gorbaçov'un muhalefetine rağmen yaptı.

    Bu durum bir kaç ay sürdü. 21 Aralık 1991 de, 11 eski Sovyet Cumhuriyeti Kazakistan'ın başkenti Almaty'de (eski Alma Ata) bir takım deklarasyonlar imzalıyarak, Bağımsız Devletler Topluluğu'nu kurdular. Bu deklarasyonlar, Topluluk Paktı Protokolü, Alma-Ata Deklarasyonu, Askeri İşler Deklarasyonu, Topluluk Kurumları Hakkında Deklarasyon, Birleşmiş Milletler Hakkında Deklarasyon ve Nükleer Silahlar Deklarasyonu'dur.

    Alma-Ata Deklarasyonu'nda, üye ülkelerin birbirleriyle münasebetlerinde, devlet egemenliği ve egemen eşitlik, self-detarminasyon, birbirlerinin içişlerine karışmama, birbirlerine karşı baskı aracı olarak kuvvete veya herhangi bir araca başvurmama, anlaşmazlıkların barışçı yollarla çözümü, insan hakları ve hürriyetlerine saygı ve milli azınlıkların haklarına saygı ilkelerine dayanacakları belirtilmekteydi. Topluluk silahlı kuvvetlerinin başına Rus Generali Yevgeni Şapaşnikov getirilirken, Nükleer Silahlar Hakkındaki Deklarasyonla da, taraflar, topraklarının nükleer silahlardan arındırılmasını ve hiçbir zaman nükleer silahlara başvurmamayı öngörmekteydiler.

    Gorbaçov 23 Aralık 1991 de Yeltsin ile, Başkanlığın kendisine devri konusunu müzakere ettikten sonra, 25 Aralık 1991 günü Televizyondan yaptığı uzun bir veda konuşması ile, Başkanlık görevinden istifa ettiğini açıkladı. Konuşmasını yapmadan önce de, Sovyetler Birliği'nin nükleer savaş şifrelerinin bulunduğu çantayı Yeltsin'e teslim etti.

    Bu suretle, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği tarih içindeki ömrünü tamamlıyarak, hem Rusya'nın tarihinde ve hem de milletlerarası politika ile kuvvet dengesi münasebetlerinde yeni bir dönem açılıyordu. Bu, aynı zamanda, dünyanın da yeni bir yapılanmaya doğru adım atmasıydı.


    alıntı
#05.05.2010 21:02 0 0 0