Karıncaların Dili Tiyatro Oyunu

Son güncelleme: 27.12.2011 20:26
  • Karıncaların Dili Oyunu - 1 Perdelik Karıncaların Dili Oyunu - Tiyatro Oyun Karıncaların Dili - Karıncaların Dili Metni

    I.PERDE -I.SAHNE

    (iki karınca birbirleriyle konuşarak ev dekorlu sahneye girerler.)
    Biri: şııt, sessiz ol! Bizi duyacaklar.
    Diğeri: hıh, saçmalama! Onların bizleri duymaları mümkün değil.
    (biri, hala adımlarını yavaşça atmaya devam ederek konuşur.)
    Biri: deli misin? Şu kocaman kulakları görmüyor musun?
    (sahnenin en uç köşesinde bir kız çocuğu masanın başında ders çalışıyordur. Kızın sandviçinden düşen ekmek parçalarına doğru giden iki kafadarlar, sahnenin ortasına gelince dururlar. Diğeri gülerek cevap verir.)
    Diğeri: aklını mı kaçırdın sen? Onun kulağı ne kadar büyük olursa olsun, bizim sesimiz ona fısıltı halinde bile duyulmaz. Çünkü onların duyma yetisi çok daha yüksek seslere orantılı. Zaten biz karıncalar da insanları duyamayız. Çünkü bizim de kulaklarımız onlarınkine göre minicik.
    Biri: haklısın galiba. Baksana harıl harıl ders çalışıyor. Dudakları kıpırdıyor olmasına rağmen ne söylediğini duyamıyoruz. Aman, boş ver. Zaten çok merakımız yüzünden düştük bu yola. Sürümüzden ayrıldık. İşte sonuçta bu ülkedeyiz.
    Diğeri: doğru, evimizden ailemizden çok uzaktayız. Evet. Hatta ülke sınırlarını aştığımızı sanan bir saftirik de bana yarenlik ediyor. Hah, hah, hah Akıllım, zaten aynı ülkedeyiz. (etrafına bakınıp) sadece şehir dışına çıktık o kadar!
    Biri: hımm, sen hep haklı çıkmak zorunda mısın? (arkasına bakıp)şu geldiğimiz istikametten dönüp gidersek belki diğer karınca dostlarımızdan biriyle karşılaşabiliriz, ha ne dersin?
    (kafasına bir tane patlatır.)
    Diğeri: imdat, derim şaşkaloz. Anlamıyor musun? Biz bunca yolu bir şeyleri ispatlamak için tepmedik mi? Şimdi ne oluyor da yolumuzdan dönüyorsun? Şu ekmek parçalarını almadan şuradan şuraya kımıldamam. Onları ambarımıza götürüp kış için stok ettiğimizde en çok bizim işçiliğimiz olacak. Eğer şimdi bu işi de beceremeyip boş dönersek o kendini beğenmiş karınca alayına rezil oluruz. Sürünün yeni çalışkan ve gözde işçileri biz olabiliriz. Şimdi, beni takip et.
    ( biri, onun arkasına geçer. Ama iki adımdan sonra yan tarafta duran çekirdek kabuğu dolu bir yığın görür. Hemen görevini unutup dilini sağa sola çevirerek oraya yönelir. Diğeri, bir adım daha attıktan sonra durup arkasına bakar.
    Diğeri: hey Allah'ım. Saftirik, saftirik! Neredesin? Bak yine dediğimi tutmamış. Kim bilir nereye kayboldu. Bir de bin türlü derdim varken bu saftirikle uğraşıyoruz iyi mi?
    (etrafına bakınırken onu bir çekirdek yığınının arasında eğlenirken bulur. Hemen oraya doğru gider. Biri şarkı söyler.)
    Biri: hayat çok güzel! Ben de öyleee. Neşeyle ele ele uzanalım seninleee lay lay lay lay lay lay lay.
    Diğeri: kesss! Ne yapıyorsun sen bakim? Beni takip etmeni söylemiştim.
    Biri: (ses vermez.)
    Diğeri: duymuyor musun beni? Sana diyorum. Heyy!
    (eliyle onu türter. O da ayağa zar zor kalkar. Ve göbeği kocaman olmuştur. Karınca deliye döner. )
    Diğeri: sana inanamıyorum. Ama ben de hata! Nefsine düşkün, budala bir karıncayla yola çıkmak aptallıktır. Seninle değil çalışkan, zeki bir ikili bile olamayız biz.
    (biri, diğerine gücenerek hıklar, pıklar. Sonra esneyerek cevap verir.)
    Biri: nedenmiş, ben belki zeki bir karınca değilim ama çok uysal ve söz dinleyen bir karıncayım. Ve biz iyi dostlarız unuttun mu? (yine esner.)
    Diğeri: Hadi oradan! Mıymıntı şey. Söz dinlermiş. Senin uysallığın ve sadık olman bizim işimize yaramıyor. Zeki ve çalışkan bir izci değilken, bizim dostluğumuz hiçbir işe yaramaz. O ukala karıncalar, benim seninle dost olmamdan dolayı beni de senin gibi budala sanıyorlar. Onlara kim olduğumu göstermem gerek. O kocaman yiyeceği sırtlanırsam kahraman olurum.
    Biri:(susar)
    Diğeri: heyy, sana diyorum. (dürter. Bakar ki uyumuş.) hıh, kime diyorsam. Ne yapacağım şimdi. Bu budalayı bu şehirde bırakıp memleketime o ekmeği götürürsem kahraman ilan edilirim. Ve belki de tek başıma dönersem herkesin gözünde daha iyi bir konumda olurum. Anlaşıldı. Kararım kesin. O da burada kalsın. Eğer akıllılık edip de geldiğimiz yönden dönerse şehrimize ulaşabilir.
    ( dediğini yapmak üzere ekmek parçalarının olduğu yere doğru gider. En büyük parçayı gözüne keser. Uğraşır ama onu yerinden bile oynatamaz. Bir diğer parçaya yönelir. Onu kaldırmak için uğraşır. Bu çabaları küçük kızın dikkatini çeker. Bir süre karıncayı izler. Sonra onunla oynamaya karar verir. Nefesini ona doğru üfürür. Ekmek parçası bir yana karınca diğer bir yana düşer. Karınca, can havliyle ayağa doğrulup kaçmaya çalışır.
    (Korkuyla kısa kısa nefes alıp verir. Kaçmak istediği her yönde barikatlar kuran çocuk parmağı onu daha da ürkütür. Sonunun geldiğini her şeyin bittiğini hisseder. )
    Diğeri: bırak, bırak peşimi. Tamam, yiyeceğin senin olsun. Ama Allah aşkına benim canımı bağışla. Söz veriyorum, bir daha şehrine ayak basmam. Lütfen yalvarırım, daha fazla benimle uğraşma. Çok yoruldum. Ben senin gibi değilim. Hemen pes ederim. Çabuk yorulurum. Nefesim kesilecek şimdi. Ne olur, beni rahat bırak. Hemen gideceğim. Diğerlerine de söylerim buraya gelmezler. Duyuyor musun beni? Ne olur duy beni Allah'ım beni duymuyor. Ne olur Allah'ım, onu benimle uğraşmaktan vazgeçirecek bir şeyler gönder.
    (tam o esnada biri, kızın elini gizlice ısırır. Acıyla çığlık atan kız, elini sirkeler. Kaşımaya başlar. Diğeri nefes nefese kızdan kurtulunca geride bıraktığı arkadaşını görür. Biri masanın altında kızın eteğine yapışmış vaziyettedir.)
    Biri: sen gir. Ben onu oyalarım. Eğer kurtulabilirsem gelirim.
    Diğeri: hayır olmaz. Ben sana karşı çok mahcubum. Ne olur sen de gel beraber gidelim. Ekmekten kahramanlıktan vazgeçtim. Sensiz gitmek istemiyorum.
    Biri: gideceksin hem de kahraman olarak. İdeallerin var senin. Oysa benim senden başka hiçbir dostum yok. Seni yarı yolda bırakan bendim başından beri. Şimdi hatamı telafi etme fırsatı buldum. Seni bu durumdan kurtarmayı dostluk vazifesi bildim. Şimdi sen ekmek parçasını al ve git. Acele et!
    (diğeri, üzülerek ekmeği yüklenir.)
    Diğeri: teşekkür ederim kardeşim. Sen benim has dostumsun. (gider ve bir eşyanın arkasına saklanıp bekler.)
    Kız: seni küçük şey. Beni ısırmak ha, gösteririm sana. Seni ezeyim de gör!
    Biri: beni öldüreceksin dimi. Tabi yakalaya bilirsen. Yakalayamazsın ki, yakalayamazsın ki
    (oradan oraya koşar. Kız tam elini onu üzerine doğru götürmüş ezecekken diğer taraftan sahneye kızın annesi gelir.
    Anne: ne yapıyorsun sen? Derslerinle ilgilenmek yerine neye daldın bakalım?
    Kız: anne! Şu karınca benim canımı yaktı. Ben de onun canını yakıcam.
    Anne: sakın ha! Böyle bir şey hiç sana yakışır mı? İntikam güzel bir huy değildir. Ve merhamet etmek de insanı olgunlaştır. Ayrıca o bir canlı. Onun da senin gibi bir canı ve ailesi var! Sana biri bir şey yapsa senin canın yanar. Ve benle baban da çok üzülürüz.bu sebeple onu rahat bırak. Hem baksana sürüsünden kopmuş zavallı bir yaratık o. Hadi bir iyilik yapıp onu ve şuracıkta duran arkadaşını yuvasına biz bırakalım.
    Kız: nasıl yani?
    Anne: geçen gün, odanın penceresinin altındaki çiçekleri sularken toprağın bir köşesinde yuvalarını gördüm.
    ( biri diğerine kenetlenmiş kaçmaya çalışırlarken aralarında konuşurlar. )
    Biri: beni beklememeni söylemiştim. Neden kendini tehlikeye attın?
    Diğeri: bunu sen mi söylüyorsun? Seni yarı yolda bırakıp idealleri için dostunu arkasından vuran biriyim ben. Asıl böyle biri için sen neden kendini tehlikeye attın?
    Biri: bunu her dost yapardı. Ve eğer benim gibi budala ve söz dinleyen bir dostsa(gülüşürler.)
    Anne kızıyla ellerinde ekmek parçalarıyla karıncaların akabinde sahneden çıkarlar. VE PERDE

    11.05.2011

    KARINCALARIN DİLİ


    Emine TANIRGAN
#27.12.2011 20:26 0 0 0