Aykıri - Uzaklarda Bir Adam

Son güncelleme: 22.08.2015 21:34
  • [video=youtube;1W-ds4Qha1Q]http://www.youtube.com/watch?v=1W-ds4Qha1Q[/video]
#19.02.2013 20:50 0 0 0
  • [video=youtube;QTp2NrZuSNE]http://www.youtube.com/watch?v=QTp2NrZuSNE[/video]
#19.02.2013 20:52 0 0 0
  • Türkçemizin sorunları olduğunu çoğumuz biliyoruz
    Bu sorunlardan en önemlilerinden birisi de noktalama işaretleridir
    Hemen şunu hatırlatalım ki eski Türk yazıtlarına noktalama işaretleri kullanılmaz
    Sadece her söz arasında boşluk anlamında iki nokta üst-üste şeklinde bir kullanım söz konusudur
    Örnek verecek olursak
    Tengriteg:tengride:bolmuş:tür(ü)k:bilgekağan:
    Bu metinlerde yazılanların tümü noktalama olmaksızın pek ala anlaşılmaktadır
    Başka bir örnek de yine Kuran ile verilebilir zira Kuranı Kerimde de noktalama yoktur ve her konu doğru bir biçimde anlaşılmaktadır
    Aslında noktalama işaretleri tabi ki kullanılmalıdır zira bubahsettiğim her iki metin çok eski yıllarda kaleme alınmış yazılardır
    Zaman içinde yeni bilimsel bakış yeni yöntemler geliştirmiştir
    Ancak noktalama işaretlerinin çıkış noktası batı dilleridir
    Batı dilleri kendi kuralları gereği ki aslında bunakuralsızlık ya kural noksanlığı demek daha doğru olur
    Dillerinde cümle yapılarında bulunan aksaklık ve sorunları bertaraf etmek için bu noktalama işaretlerini geliştirmek zorunda kalmışlardır
    Burada benim sorun olarak gördüğüm kısım ise noktalama işaretlerine sarılarak Türkçeye uygun olmayan cümle yapılarının kullanılıyor olmasıdır
    Mesela Türkçede
    Ne zaman giderim-soru
    Ben gittiğimde/ben giderken-durum bildirme
    İki ayrı farklı cümledir farklı anlamlar içerir
    Avrupa dillerinde her iki durumda da aynı cümle kurulur başka seçenek yoktur
    Soru sorarken de durum bildirirken de Avrupalı 'Ne zaman giderim' cümlesini kurar
    ''Gittiğimde özlerim ''demez ,diyemez ''ne zaman giderimözlerim'' der
    Aradaki farkı belirtmek için de soru işaretine gerek duyar
    Ne zaman giderim yada gittiğimde/gidince Avrupalı için sadece
    Ne zaman giderim(?)
    Ne zaman giderim- şeklindedir

    Başka bir örnek verecek olursak
    Avrupa dillerinin çoğunda, Türkçede olduğu gibi mi, mı, muşeklinde cümleyi soruya çeviren bir söz/kelime yoktur sorular ancak ya tonlamaya da cümleye takla attırma devrik cümle kurma şeklinde yapılır
    Hast du geld= senin paran var mı, Du hast geld=senin paranvar(Almanca)

    Bu her iki şekil aynı zamanda soru aynı zamanda da tonlam aile senin paran var anlamında kullanılır
    Sonuna soru işareti koyarsanız soru tonlaması ile okunur veanlaşılır
    Durum bu kadar karışıktır işte bu sebepten de soru işareti kullanmak kaçınılmazdır
    Türkçemizde böyle bir sorun yoktur soru cümlesi ya da 'Ne' soru sözü ile başlayan pekiştirme ya da olumsuzluk ifade eden cümleler birbiri ile karıştırılmayacak kadar açıktır
    'Ne mutlu Türküm diyene' cümlesinin sonuna soru işareti koysanız bile bu soru cümlesi olmaz,olamaz
    Soru olması içim'' Nedir mutlu Türküm diyene'' olması gerekir
    'Ne gittim ne de gördüm' cümlesi keza sonuna soru işareti koysanız soru ifade etmez olumsuzluk anlatır
    Soru olması için Nereye gittim neyi gördüm şeklinde olması gerekir
    Ya da 'nereye gittiğimi neyi gördüğümü' ifadesinin soru olmadığı açıktır
    Peki, soru işaretine Türkçede gerek yok mu evet var ama nerelerde var buna bakalım
    Karşılıklı konuşmaları yazarken bazı zamanlarda tek kelimeile sorulan sözler vardır örnek gelen misafire
    Çay?
    Çay-kahve?
    Anladın? Vb. gibi
    Türkçede, mı, mi, mu şeklinde zaten soru işaretini içinde barındıran ve hiçbir şüpheye yer bırakmayan soru cümlelerinin ardından soru işareti koymak, iki anlam ifade eder
    Ben bu cümlenin soru cümlesi olduğundan emin değilim
    Ya da, bu cümleyi okuyan bir anlayışsız kıt zekâlı biridirTürkçeden haberi yoktur ona bunun soru cümlesi olduğunu haber veriyorum demektir. Edebi değildir Türkçe'nin ruhuna dil bilgisine aykırıdır
    Tam ifade edeyim Türkçeye ihanettir
    İkinci sorunlu mesele ise iki nokta üst üste kullanılmasıdır
    ''Babam dedi ki:
    - paranı idareli harca'' cümlesinde bulunan ' ki' sözü zateniki noktaya ve konuşma işaretine gerek bırakmayacak yapıda ve içeriktedir
    ''Günün başlıca yemek vakitleri şunlardır: Sabah kahvaltısı,öğle yemeği, akşam yemeği'' cümlesinde yine 'şunlardır 'kelimesi iki nokta üstüste koymağa gerek bırakmayacak açıklıkta yerinde görevini yapmaktadır
    Milli eğitim müdürlüğünün verdiği örneğe bakalım
    Bir cümleden sonraörnek veya açıklamalar verilecekse, bu cümlenin sonuna konur. Bu kararınistinat ettiği en kuvvetli muhakeme ve mantık şu idi: Esas, Türk milletininhaysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. (Kemal Atatürk)
    'Şu idi' demek zaten açıklama yapacağımızı anlatan birifadedir iki nokta üst üste kullanmadığımızda hiçbir sorun yaratmazkullanılması gereksizdir
    Eğer bir tarif veriyorsak mesela
    Helva tarifi
    Malzemeler
    Un, yağ, şeker, su
    Şeklinde iki nokta kullanmadan bunu yazdığımızdaanlaşılmayacak karışıklık yaratacak bir durum kesinlikle söz konusu değildir
    Ünlem bildiren kelimelerin sonunda ünlem işareti nedenkoyulur bu da ayrıca bir sorulması gereken bir soru
    Eğer ünlem içererek söylenmiş başka bir kelime varsa
    Taş, kuş, ağaç, odun, ateş her neyse ünlem işareti olabilirolmalıdır
    Aman
    Hadi ya
    Yapma
    Eyvah
    Hadi canım gibi zaten ünlem için kullanılan ifadelerin sonuna bu işareti koymak ne demek
    Son yıllarda yazılan düz yazılar olsun şiirler olsun hep noktalama işaretlerine sığınılarak yapılan ve Türkçeye uymayan cümle kuruluşlarıyla doludur Kimseyi incitmek istemediğim için buraya örneklertaşımak istemiyorum
    Noktalama işaretleri yerli yerinde ve sadece gerektiği yerlerde kullanılmalıdır
    Dilimizin cümle yapısının gerek duymadığı ihtiyaç hissetmediği yerlerde bu işaretleri kullanmak ne kadar anlamlıdır bunu cevabını herkes kendisi sorgulamalıdır diye düşünüyorum
    Ayrıca bu yazıyı yazarken paragraf başı da kullanmadım çok mu gerekli J
    Bir deli kuyuya bir taş atar yüz akıllı gelse çıkaramazmış
    Eleştiriye açıktır
    Sevgiler ve hürmetlerimle

    Aykırİ-26-02-2013-Köyceğiz
#25.02.2013 23:12 0 0 0
  • Öncelikle şunubelirteyim ki
    Bu söyleşide söz edeceğim konuların uzmanı değilim, ancakçok ilgilendiğim sevdiğim bir alandır yapmak istediğim şey edindiğim bilgiler,takip ettiğim araştırma konularından yola çıkarak, kendimce yaptığım araştırmave inceleme sonunda elde ettiğim bulguları ve sonuçlarını paylaşmaktır
    Şimdi bazı bilgilerimizi birlikte hatırlayalım
    Birinci konu 'olmak'
    Bildiğimiz gibi
    Türkçede olmak kavramı olgusu ya da fiili adına ne dersizdeyin üç değişik şekilde olur
    Birincisi doğrudan olmak fiili ki (olurum, olursun, olur, vs. vs. )şeklinde
    İkincisi olmak fiilinin yerine Türkçede özneler de çekimeuğrarlar
    Ben-im(aslında bunun kökü ben-bin'dir sonradan zamanla bdüşmüş Ben-in/Ben-im e dönüşmüştür
    Sen-sin(Azeriler doğrudan 'sen-sen' şeklinde söyler
    O (dur)
    Burada gördüğümüz şey özne+ öznenin olmak kavramı içeren fiil olmuşhalidir
    Bu öznelerin olmak anlamında fiil gibi çekilmesi Türkçeninbir ayrıcalığıdır
    Üçüncü olmak kavramı ifade eden kelimemiz ise dir, dır ekimizdir
    Eski yazıtlarda bunun farklı şekilleri de var, izahı ise yalnızca geniş zaman için kullanılanve çekime uğramayan olmak fiili olarak anlatılır
    Her dilde bazen bir kelime birden çok anlama gelir bazen deaynı anlamda birden fazla kelime olur
    Gelelim ikinci konuya
    Köken bilim/etimoloji , biçim bilim/morfoloji, ses bilim/fonetik konularıyla ilgili olanlar bunu çok iyibilirler
    Bir dil başka bir dilden her hangi bir kavramı/kelimeyialırken eğer kendi diline ve seslerine uyuyorsa olduğu gibi alır uymuyorsa onunfonetik yapısını değiştirir ya kısaltır ya uzatır bazen başına bazen sonuna bazenortasına harfler başka ses değerleri koyar bazen de başından ya da sonundanharfler eksiltir bazen da yanına bir kelime daha ilave ederek kullanır
    Bazı örnekler verelim çünkü anlatacağım konuyu buörneklerden hareketle anlamak mümkün olacaktır kelimelerin nasıl şekil değiştirdiğinibire bir görmemiz gerek
    Etimolojiksözlüklerden alıntı örnekler
    Almanca Flug> sırpçaya plog>Tükçeye pulluk olarak geçmiştir
    Ebu-kureyş Arapça isim bu gün Romanyanın baş kenti Bükreşolmuştur
    İbn- i yezid>beyazıt
    Wandallar'ın yaşadığı bölgeye, Araplar bir kelimenin başınavav harfi geldiğinde yemin anlamı ifade ettiği için vav (v) düşmüş Andulusya(Endülüs) demişlerdir
    Mesela aslında Sanktristçe olan kedi kelimesine İngilizlercat Almanlar katze demişler erkek kediye de kater demişler Almancada katze olan kedi kelimesini bir de Mitze olaraksöylemişler
    İlginç olan ise Türkçede kedi aslında' muş'tur ve Almanlarkediye aynı zamanda muschi derler
    Kedi ye gel pisi-pisi anlamında,musch-musch-musch(muş-muş-muş okunur)seslenirler(bu benim tespitim sözlüklerden değil)
    Muş-elma/alma zamanla muşmula olmuştur
    Külliyat kelimesi Arapçadan Avrupa dillerine Kollege- Kolejolarak geçmiş
    Arapça Esveed(siyah) kelimesi de keza Asfalt olup çıkmıştır
    Yine Sanktristçe bir kelime olan kelime Tr. Birader, ing-brother,Alm.-bruder,Fl. Broer
    Komşu= İng. neighbor.Alm.nachbar Fl.nabur -buurman
    Türkçede bacanak kelimesi aslında İki kişi iki BACI-ALINIKsöyleminden>bacanak olmuştur
    Türkçenin Tilmaç(tercüman) kelimesi Dolmetcher olarakAlmancaya geçmiştir
    Türkçede aslında Sub (su)olan kelime Alm.suppe İng.soupFr.soupe olmuştur sadece çorba değil aynı zamanda yemeğin suyu demektir
    Türkçenin atın arbaya 'koşulması'AlmancayaKutche= at arabası olarak geçmiş
    Eski yazıtlarda gördüğümüz 'igit' hata yanlış davranış anlamına gelen kelimeAlmanlar tarfından halk dilinde iğrenme tiksinti durumlarında bir ünlem olarakhala kullanılmaktadır ilginç olan, bu bizim, bu gün unuttuğumuz bir kelimedir(etimolojiksözlüklerde bu karşılaştırmayı göremedim)
    Bu örnekler o kadar çoktur ki bazıkelimeler şekil değiştirmeden bazıları şekil değiştirek bazıları hem şekil hemde anlam farklılığına uğrayarak her hangi bir dilden diğerine geçmiştir
    Buna kelimelerin ödünç alınması demek daha doğru olur zira bazı kelimeler birdilden bir dile geçip orada şekil değiştirdikten sonra başka bir anlamkazanarak tekrar ödünç alındığı dile geri dönebilmektedir buna bir örnekverecek olursak
    Aslında Türkçe olan tarı (buğday) önce Arapçaya gitmiş(zore-dore)orada 'mısır' anlamını yüklenip bize geri gelmiş 'darı' olup çıkmış
    Hadi bir örnek daha verelim
    Fransızca (törenlerde yapılan daha çokyeşiliklerle süslenen kemer-tak)tunnel kelimesi önce ingilizler tarafından yeraltından kazılan geçit için alınıp kullanılmış sonra da bu anlamı kazanarakbildiğimiz tünel anlamında(tunnel) Fransızcaya geri dönmüş
    İşte bu sepepten de bazı kelimelerin ilkçıkış noktasını bulmak çok zor olmaktadır
    Buna da bir örnek vermeğe çalışayım
    Acceptable= Kâbul edilebilir-lik
    Kaabil
    I m able to go= gitmeye yetkin durumdayım gitmek üzereyim
    Je suis capable d'aller Fr.
    Anlayabilirim
    Bu örneklerde bulunan ABL/EBL harfleri ortaktır ve anlamlar da ortaktır yada çok yakındır
    Bu aslında ebil-mektir
    Kesin bir şey söyleyemem ama 'bilmek' aslında çok eski birTürkçe kelimedir
    Bunlardan başka bir de kelimeler olduğu gibi alınır içi boşaltılıpo kelimeye başka kavramlar
    Yüklenir
    Kelimelere başka kavramlar yüklenmesi sadece başka dillerdenalınan sözlerde olmaz
    Örneklendirmeğe çalışayım
    Yemenden getirdiği baş örtüsünü aslında Yemene ait anlamında yemeniadıyla tüccar satışa
    sunmuştur ve o yörede yemeni artık zamanla başörtüsü ya da yazmaanlamı kazanıp çıkmıştır
    Aynı olay başka bir yörede Yemenden gelen gelen ayakkabı ileilgili gelişmiş ona da artık yemeni denmiştir
    Yemeni bağlamış telli başına da Türkçedir
    Ayağında yemeni diyen de biz olmuşuz, bakın nereden nereye
    Bir örnek de Avrupa'dan verelim
    Latince Monreo-monreo(monstreum) olan kelime aslında doğumdaaşırı şekil bozukluğu ile doğan bebeklere verilen addır,o zamanın ortaçağpapazları bu doğumda hemen ölen ve korkunç görünümlü bu bebekleri özel sıvılariçinde büyük cam kavanozlarda muhafaza etmişler
    kendi kurmuş oldukları düzene karşı gelen ve yola gelmesiniistedikleri kişilere bunların bir koleksiyonunu özel bir sunumla göstererekkişileri ürküterek etki altına almağa çalışmışlar
    zımmen bak bizim elimizdeki güç işte bu kadar korkunç bizde nehünerler var demeğe getirmişler
    Bu olayın adına da demonstrasyon (Canavar görümlü olan şeyleringösterilmesi)
    Bu kelime bizde monstralık>mostra olmuş bir de demostrasyonolarak almışız gösteri var ama canavar yok /bazılarına göre belki de vardır







    Şimdi Türkçede sahip olmak diye bir fiilyoktur ,elimizde olan kelimeler - ıs- ıssı-iye- şeklindedir ve bunlar sahipanlamına gelir fakat fiil değildir
    Ne yapmışız
    Arapça sahip kelmesini alıp ona olmakfiilini ilave etmişiz
    Kavram olarak var ama fiil olarak biz deolmayan bir kelime adına da 'sahip olmak' demişiz
    Buna benzer bir durum da Avrupa dillerindeolmuş
    Üçüncü ve esas konumuz da zaten budur
    Avrupa dillerinin bazılarının-Anglo-sakson-olmak fiilini Türkçeden almış olduklarını gösteren ip uçları var
    Alırken de bu olmak fiilini çeşitli şekilleresokmuşlar
    İşte bundan ötürü bu dillerde olmak fiilikuralsızdır ve bu kuralsızlığın sebebini avrupalılar kendileri de bilemiyorlarben çok araştırdım bu konuda her hangi bir makale bulamadım



    Nasıl olduğuna bakalım



    İngilzcede
    İngilizler olmak kelimesinin fonetik yapısıdillerine uymadığı için bunun yerine Türkçede çekime uğrayan' Ben' öznesinialıp ingilizcede bir fiilin son eki 'en' geçmiş zaman ifade ettiği içinsonundaki n harfini düşürüp başına da kendi ön mastar eklerini (to) koyup to bedemişler
    Sonra da bizim yaptığımız gibi çekmeğebaşlamışlar
    Ben Cahit-İm >I m Cahit aslında aynışeydir biri başta biri sondadır
    İkinci tekil şahıs ingilizcede sen olarak kullanılmaz you aslında siz demektir
    Bu sebepten dolayı da ikinci tekil şahısiçin de çoğul şahıs çekimi şeklini almışlar
    ''You are a man'' ya da ''they are themen'' da kullanılan 'ar' siz-ler onl-ar'ın sonundaki ar aynıdır
    Yine fonetik yapı gereği biz-iz insonundaki iz ekini alıp üçüncü tekil şahıs için hayata geçirmişler
    Üçüncü tekil şahıs için Türkçede her zamanbir çekim yoktur gerekli yerlerdedır-dir kullanılır
    İngilizler bunu da almışlar- hadi bir deşaka yapalım-ziyan olmasın diye bunu da aslında olmak anlamında olan bu dır dirson ek fiilini artıkel yapmışlar
    Bu bir kitap= this is a book
    Kitap bu-dur=this is the book- the ile dır-aynı kelimedir yeri değişmiştir
    buaynı zamanda hep sorulagelen Türkçede artıkel var mıdır ya da hangi kelime buartıkelin karşılığıdır sorusunun cevabı olması muhtemeldir
    İngilizcede olmak fiilinin geçmiş zamanı ''been''dir bunu kullanmak için( have)sahip olmak anlamında bir yardımcı fiile ihtiyaçvardır, fakat to be fiilinin kendi başına geçmiş zaman şeklinin de oluşmasıiçin kendi dil mantıkları ile hareketle yine Türkçede bulunmayan bir kelimearayışına gitmişler- aradıkları fiil sahip olmak- (have)nin karşılığı sahipolmaktır
    Buna denk gelen kelime ise Türkçede 'var'kelimesidir
    Bunu da kendi fonetik yapılarına uydurupwas-were demişler
    Ben var gitmek- ben var oturmak- ben varacıkmak- diyen avrupalı dostlarımızı hatırlayalım
    Başka neler var
    'This is bigger then that' cümlesi ile ''bu şundan daha büyüktür'' cümlesindesesdeş ve anlamdaş olan kelime( then) den dan kelimesidir
    Lovely -ile sevgili de son ek( li) aynıdır
    Türkçede geçmiş zaman eki ''di'' ile ingilizcedeki ''ed''takısı aynıdır
    Türkçenin sığırtmaç saklambaç basmaç tilmaçkelimelerinde olan son-ek ile ingilizcedeki ''match''çok yakın anlam vesesdeştir
    Ingilizcede son ek olarak kullanılanmak(er) sleep(er) ile bizim geniş zaman ekimiz olan gid(er) sev(er) aynıdırAlmanca için de aynı durum söz konusu
    İngilizce cup Türkçe kap aynı kelimedir
    say=söy-lemek
    tell = Türkçede (til)dile gelmek
    İngilizcede I wonder if she is gone
    Türkçe gid-ip gitmediğini bilmiyorum' ip'eki ve' if' aynıdır yeri değişmiştir
    Almancada bu kelime 'ob' olmuş
    İngilizce boy=oğlan arkadaş ile Türkçedekiboy/soy evlat
    İngilizce toy=oyuncak ile Türkçedekitoy/düğün /eğlence/oynamak
    Türkçede iyelik eki im/m ile ingilizcede veAlmancada kullanılan my, mine, mein aynıdır
    Almancada
    Almanca olmak fiili 'sein'Seien' dirAlmanca fiilerde mastar eki en olduğu için sondaki 'n' düşmez
    Aslında bu kelime bizim çekime uğrayanolmak anlamında kullandığımız 'sen' öznesinden başka bir şey değildir
    Almanlar daha farklı bir yol izlemişlertekil şahısları 'ben' ile çekmişler çoğulları 'sen' ile
    ' İch bin' ya da 'ben bin' aynı 'bin'dirancak bizde zaman içinde ben bin >ben in>ben im olmuştur bunu yukarıdagörmüştük
    Bin
    Bist
    Ist
    çekime uğrayan aslında 'ben' öznesidir
    Almanca da da Türkçede olduğu gibi üçüncütekil şahısta yalın hal kullanılmış b harfi düşmüş geriye 'ist'kalmıştır diyebiliriz
    Sind
    Seid
    Sind
    Çekime uğrayan aslında 'sen' öznesidir
    Bunun mantığı tekil şahıslar için ''ben''çoğullar için ''sen'' öznesinin saçilmiş olmasıdır
    Geçmiş zaman şeklinde ise aynen ingilizcedeolduğu gibi sahip olmak anlamına gelen 'var'kelimesi işlev kazanmış görünüyor
    İch war
    Du wärst
    Er-sie-es war
    Flemenkçede
    zein (sen öznesi) temel fiil olarak alınmışama biraz daha karmaşık bir şekilde kendi dillerindeki fonetik gereği bazen 'ben'bazen de 'sen' öznesini kullanarak bu işi hal yoluna gitmişlerdir
    Flemenkçe, Almanca ile İngilizce arasındabir yerdedir ve bu dilde ikinci tekil şahıs sen olarak kullanılır
    Ik ben
    U bent
    Hij/zij is
    wij zijn
    jey bent
    ze zijn
    Geçmiş zaman çekiminde yine Almanca ve ingilizcedeolduğu gibi kendi dillerinde geçmiş zaman yardımcı fiili olan sahip olmakyerine Türkçedeki 'var' kelimesi devreye girmiş görünmektedir
    Almanca ve Flemenkçe birbirine yakındillerdir bu diller ile Türkçenin yakın kelimelerine bakalım
    Satı-vermek gidi-vermek oturu-vermek ilever-gangen ver-kaufen ver-setzen de bulunan ''ver'' neredeyse aynı anlam vesesdeştir
    Yine Flemenkçede mak ik Almaca mag ichşeklinde olan fiil ile bizim mek mak mastar ekimiz sesdeştir
    Almanca(öl) weide Türkçe iğde
    Üçüncü tekil şahıs öznesi olan 'er' erkekiçin kullanılır bizdeki 'er' ile aynıdır
    Karstad Almancada iki dağ arasında bulunandon ve buz olan yer demektir-Kar
    Almancada Bücken (eğmek bükülmek) Türkçedenbükülmek aynı kelimedir
    Türkçe tas Almancada tasse (büyükçe fincan)
    Felemenkçede Tal ile Türkçedeki Til/dil aynı kelimedir
    Almanca best(en) deki son ek bizde ön de ve ayrı olarakkullanılır ve aynı anlama gelir (en) güzel= best(en) aynı anlamdadır
    Aslında paarden (flemenkçe) olan pferd (at) başındaki çiftanlamına gelen paar ve sonundaki çoğul eki olan (en)çıkınca geriye d-t harfikalır buradan şunu çıkarmak mümkündür kelime aslında paar-at-en denkaynaşmıştır bir çift at demek olur
    Almaca- İch habe heute so doll geweint
    Türkçe- bugün dolu dolu ağladım doll ile dolu aynı anlam vesesdeştir
    İn diesem fall =bu durumda
    Falıma/durumuma/ bakar mısın karşılaştırmasında fall ile falaynıdır

    Eski metinlere gördüğümüz atlıg açlıg bilig de olan lig/lıgeki benzeri anlamlar için
    Almancada sonek olarak gierig ab artig billig şeklindekullanılmaktadır
    bizde g harfi zamanla düşmüş li/ lı olmuştur
    Ergene/kon(g) kelimesinde olan kon vadi yamaç zamanla Türkçedekoyun>
    >konuşmak> konak> konuk>konmak anlamlarınıkazanırken bu kelime Avrupa dillerinde
    Konfor> konfederasyon>kongre>kensersius>şekillerinegirmiş görünmektedir
    Türkçe kon(g) Alamanca ( am)hang haengen aynı kelimedir











    Fransızcada tespit ettiğim benzerliklere dedeğinmek isterim
    Fransızca olmak ' être' dikkatlice bakacak olursak bunun da 'dir-dır' fiiliile sesdeş olduğu göze çarpıyor
    Ayrıca avoir ile var kelimesi fonetikolarak ve anlam olarak neredeyse aynıdır
    Demek/dimek Fransızca= dire
    Burası şurası içerisi dışarısı sonundaki ekFransızca ici= burası
    Vermeğe çalıştığım örneklerde ses değerlerikaybolmamış ya da az hasara uğramış olanlarını seçmeğe çalıştım
    Dört yıl Nijeryada bulundum bu süre içindeorada kullanılan bazı kelimelerin de Türkçe ile anlamdaş ve sesdeş olduğunu fakrettimbunları da paylaşmak isterim
    Yoruba/Türkçe
    Oga=aga(aynı anlam)
    Eda/eta=ata(aynı anlam)
    Oko(dört farklı fonetiği var)kayık/araba/koca/erkeklikorganı/ Türkçede ok/arabanın oku
    Oba=yüksek makam kral Türkçede oba yüksekçadır bey/kral çadırı
    Va=gel/var(aynı anlam)
    İya=anne/ çocuk iyesi



    Sonuç
    Türkçemizin değerini bilelim onu hak ettiğiyere getirmek hepimizin görevidir
    Sizleri yorduğum için çok özür dilerim
    Zahmet edip okuduğunuz için teşekkürler



    Faydalandığım kaynaklar
    Divanı lugat it Türk-Kaşgarlı
    Eski Türk yazıtları-Hüseyin Namık Orkun
    Karşılaştırmalı Türk lehçelerisözlüğü-Kültür bakanlığı
    Türk dilinin etimolji sözlüğü-İsmet ZekiEyuboğlu
    Türk dilinin etimojik sözlüğü-Hasan Eren
    Almanca Türkçe sözlük-Karl Steuerwald
    Türkçe Etimolojik sözlük-Sevan Nişanyan
    İzlediğim çeşitli sunumlar/basın-yayın

    Buyurun bu konuda fantazi olarak elealdığım bir Etimolojk taşlama
    Okursanız sevinirim Bazı sözlerin anlamlarıdoğrudur bazıları ise uydurmadır
    YUH dedirtenEtimoloji



    Çok eskidevirlerde
    Türklerde dinişlerine bakan kişilere KAM denirdi
    Bir elinde KAMçı
    Bir elinde KAMışasa
    Belinde KAMa
    SırtlarındaKAMbur
    KAMu işlerinebakarlar
    KAMU ya mistikişlerde yön verirlerdi
    Aslında bunlar bugün şaman denilen kişilerdi
    Bu babadan oğulageçer
    Onlara daKAMANOĞULLARI denirdi
    Halk bu KAM'ınetrafında birleşir
    Hep birlikte BARtutarlardı
    BAR ise birlikBARABARLIK demekti
    Ki hala daöyledir
    İşte bu kişilereKAM-BAR deniridi
    Toylara çağrılır
    BARABAR BARABAR BARABAR
    TürküsünüKAMBARDAN dinlerler
    KAM-BARsız düğünolmazdı
    Ki bu da halaöyledir
    Etrafında toplucaiçki içilen
    BAR kelimesi deburadan çıkmıştır
    SonradanKAMANĞULLARINDAN
    Bir kişi de vardıki
    Ona vahiy gelmişve o vahiy sebebi ile
    KAMunun gözleriKAMaşmıştı
    Bütün sosyalhayatlarını doldurmuştu
    Ve de
    BARışın Birlik veBARABARlığın simgesi olmuştu
    Ona bir de enyüksek saygı ifadesi olarak
    BAY kelimesiilave edildi
    Adı BAY-KAM-BARoldu
    Asıl adı NUH olanbu şahsiyet
    Yaptığı gemininKAMarasında yaşardı
    Herkes ona biatetti
    Ona hürmetleBAYKAMBAR diye hitabetti
    BAYKAMBARolduğuna inanmayanlar ise
    Ona NUH demekteısrar ettiler
    Sonradan zamaniçinde bu kelime
    PEYGAMBERşeklinde söylenir oldu
    O zamanlar biattaİNAT edenlere
    NUH diyorsunBAYKAMBAR demiyorsun
    Diyerek çıkışılıryola gelmesi istenirdi
    Bu da halaböyledir
    İşte bu işin aslıda budur
    Şimdi hadi gelin
    ister NUH deyinister YUH deyin
    İnanmıyor musunuz
    YUH diyorsunuzama BAYKAMBAR demiyorsunuz
    Çok inatçıve BAR-BARsınız
    Hadi banaeyvallah.... BAY-BAY
    Ay KAM bak (Icome back)......................Aykıri-Cahit.Telkök 30-11-2011-Belçika







    Selam ve dualarımla
    Hürmetler
















#28.02.2013 21:47 0 0 0
  • noimage
#11.05.2013 12:21 0 0 0
  • noimage
#11.05.2013 12:28 0 0 0
  • Zerzevat
    İşte geldim yine söze salya sümük ağlayarak
    Eşi menendi bulunmaz geleneksel dine da'vat
    Menkıbeler rivayetler rüyalara bağlayarak
    Evliyalar Gavs-ı Azam kerametli onca zevat

    Amerikan bezi ile sarık cübbe olimpiyat
    Ağdalı bir Türkçe ile dolambaçlı edebiyat
    Çaktırmadan bir kibirle zındıklara bizden fiyat
    Kelime-i tevhit gibi dilimizde hep salavat

    Gülen-ağlayan cemaat şefaat bizim işimiz
    Mehdi- Mesih kim olacak ağır olmalı başımız
    Ömür sona yaklaştı da şirkten kopmadı leşimiz
    Bizi hiciv edip durur aykırıdan her edevat

    Köpek gibi zırlarım da ahu zarım kibre örtü
    Rezale-i nurdan gelir şeytanın ettiği dürtü
    Yalan-yanlış hadislerle şifa verir böcek börtü
    Ben Efendihazretleri namı diğer kör zerzevat

    Aykıri-14-05-2013-Köyceğiz





#14.05.2013 23:34 0 0 0
  • Menfaat/çıkar

    Menfaat, hepimizin bildiği gibi çıkar demektir. Elde edilmek istenen şeyler ulaşılmak istenen şeyler kişiden kişiye değişir
    Bazı şeyler ise kişilerde öylesine değerlidir ki menfaati olduğuna karar verdiği bu konu ya da her neyse o insanın hayatının olmazsa olmazıdır ve bu elde etmek istediği şey onun hayatının merkezindedir
    Menfaat/çıkar olan şeyleri şöylece sıralayacak olursak
    Mal varlığı/zenginlik ki bu değişik şekillerde olur fakirlik korkusu, sükse, şaşaa, konfor lükse merak
    Ve zenginliğin ona getireceği saygınlık
    Güzellik, Herkesin kendisine gıpta edeceğine inandığı güzellikleri kendinde toplama arzusu ya da herkesin kendisine gıpta edeceği bir güzelliğe sahip olma ki saygın olsun
    Şan/şöhret, herkes beni tanınsın ünüm herkesten fazla olsun bu sayede toplum içinde farklı bir konumla saygınlık kazanayım
    Mevki/makam bunda da yine kişi doğrudan doğruya toplum içinde saygınlık arar
    Kendisini bilime insanlığa hizmete ve faydalı olmağa adayıp asıl gayesi yukarıdaki menfaatler olmayan çıkar gözetmeden bir şeyler yapanlar ve bunun sonucunda yukarıda saydığımız şeylerden bir veya birkaçına ulaşanlar için menfaat ya da çıkar söz konusu değildir bunlar güzel ahlak üzere olan insanlardır
    Menfaat olarak gördüğü ve hayatının merkezine aldığı bir şeye ulaşmak için bir kısım insanlar ellerinde bulundurdukları şeyleri ulaşmak istedikleri asıl hedef için feda etmekten de geri durmazlar bu aslında bir çeşit alış-veriş/ticarettir
    Birçok insan bu anlamda elinde bulundurduğunu başka bir şeyle takas etme yoluna da gidebilmektedir


    Söz gelimi mal varlığına ulaşmak için dünyalar güzeli eşini feda eden olabildiği gibi
    Kendisine göre elde edilmesi ihtirasla arzu edilen bir şey için kişi bütün servetini harcayabilir
    Ya da mevki, makam için şeref onur haysiyet yok pahasına satılabilir
    Veya ünlü olmak için kendisine kalan mirası çarçur eden biri de olabilir
    Ya da şan şöhret için her türlü ahlaksızlık rezilliği ortaya koyanlar vardır harcanan şey şahsiyet olur, onur olur, şeref olur, iffet olur, para olur, aklınıza ne geliyorsa olabilir
    Bir insanı gözlemlediğimizde onun dünya hayatından elini ayağını çekmiş bir lokma bir hırka diyen bir kişi olması bizi yanıltabilir o sizin farkında olmadığınız kendince hayatının merkezine aldığı bir şeyin peşinde koşuyor olabilir
    Sizin farkında olmadığınız önemsemediğiniz şeyler için yırtınan insanalar vardır
    Her zaman bolca hayır yapıp sonra da yaptığı yardımlar sebebiyle toplumda saygınlık elde etmek isteyen bunun için çabalayan kişiye hayırsever diyemeyiz. Zaten bu kişiler yaptıkları hayrı saygınlık göremediklerinde çok rahat başa kakarlar


    ''Mallarını Allah yolunda verip de sonra verdiklerinin ardından başa kakmayan ve eziyet etmeyenlerin, Rableri katında ödülleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir''(Bakara/262)

    Dünya menfaati gözetilerek yapılan ile menfaat gözetmeden yapılan arasındaki fark insanın güzel ahlakıyla ilgilidir
    İnsanlardan hiç bir karşılık beklemeden yaptıklarımız bizim asıl gerçek manada menfaatimize olanlarıdır
    Çünkü insanın asıl çıkarı/menfaati bu dünyada değil ahirettedir
    Yapılan her ne olursa olsun Allah'ın rızasını kazanmak için yapıldığında asıl değerini bulmuş olur
    Akıllı insan gerçekten zeki ve yarınını düşünen insan menfaatini/ çıkarını bu dünya odaklı değil ahiret odaklı kurgulayan insandır.
    Hakiki manada İnsanın çıkarı ahiret odaklı olduğundan hayatımızın merkezine Allah'ın rızasını temel prensip olarak almamız en doğru yoldur
    Allah yapılan hiçbir şeyi-İyilik/kötülük- unutmaz ve yapılan iyiliğin karşılığını tahmin ve tahayyül edemeyeceğimiz miktarda hem bu dünyada hem de ahirette mutlaka verir
    Şimdi Allah dostu pozlarına girip dünyadan elimi ayağımı çektim işte bakın evlenmedim parada pulda gözüm yok siyasetle de uğraşmıyorum diyen bir kişi makam ve mevki de istemiyormuş gibi görünse de aslında o sadece resmi olan makam ve mevkiyi istemiyordur
    İnsanların ona efendim demelerini ister, dünyanın dört bir yanında tanınmak ister, şan şöhret ve saygınlık ister. Dilenmeyi meslek haline getiren bir kişi nasıl kapınıza gelip dileniyor ve kendisini acındırıyorsa, o da salya sümük ağlayarak ve bütün kutsal değerleri kullanarak gerektiğinde mağdur rolü oynayarak aslında içinde saklı tuttuğu kibiri de ustaca gizleyerek o saygınlığın peşinde koşar.
    Ceza evine koyulsa işkence görse bile kimseyle dalaşmaz o ulaşmak istediği şey için özgürlüğünü bile hiçe sayar.
    Geçmiş evliya sözüm ona ulu kişiler hakkında uydurma menkıbeler hikâyeler anlatır aslında bunlar kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa, tam o şekilde uydurulmuş örnek hikâyeler ve yalanlardır.
    Allah dostu: insanlardan hiçbir karşılık, çıkar/menfaat beklemeden hayır yapan Allah rızasını gözeten Müslüman kişilere denir

    '' İyilik yaparak kendisini Allah'a teslim eden ve İbrahim'in dinine dosdoğru olarak tâbi olan kimseden, din bakımından daha iyi kim olabilir? Allah, İbrahim'i dost edinmişti.''(Nisa/125)

    İnsanların en çok önem verdiği konu dindir çünkü insanlar fıtratları gereği ölümden sonra dirileceklerini hissederler/ zaten her dinde ahiret hayatı anlatılır / ve insanlar ahirete yatırım yapmak isterler

    '' Basit bir kazanç uğruna Allah'ın ayetlerini gözden çıkarıyor ve böylece Onun yolundan dönü dönüveriyorlar: bakın, ne çirkin bütün bu yapageldikleri''(Tevbe/9)

    İşte bu anlamda bu Allah dostu mürşit geçinen kişiler müritlerine din/ahiret cennet vaat eder/ satar karşılığında da her türlü dünya menfaatini satın alırlar.
    Büyük gayretler sonunda Kuran ilimleri ile ilgilenip de bunun öğretmenliğini yapmak ilim için Kitap çıkartıp satmak ve bundan bir geçim temin etmek bu anlamda son derece makuldür zira burada emek vardır
    Ayetlerin saptırılarak anlamları değiştirilerek çıkar elde etme çabası işte bu sapıklık olur
    Allah'ın vereceği karşılığın yanında bu elde ettikleri çok azdır hem de pek az
    İnsanların çoğu aslında iyi niyetlidir bunun farkında değillerdir, dini kullanan bu din tüccarları Allah'ın rızasını kazanmanın da kendilerine uymaktan geçtiğini eskiden olmuş olaylarla dolaylı ya da direkt olarak sağ olan başka mürşitleri örnek vererek anlatırlar
    Bunu yaparlarken her türlü uydurma keramet reklam aracı olarak kullanılır
    Bunların çoğu kerametin ne olduğunu da bilmezler
    Peygamber hayatında Kuran/hikmet ve güzel ahlakı dışında hiçbir mucize olmadığını Ayetler açık açık beyan etmişken Peygamberlere mucize Allah dostlarına da keramet verildiğini ileri sürerler
    Aslında Keramet Allah'ın ikramı demektir ki bütün insanlarda keramet olur, peki bu nasıl olur
    Bir örnek verelim:

    ''Bizans'tan gelen elçiler Peygamberimizi arayıp soruyorlardı. Peygamberimiz o sırada, misafirlerine su dağıtıyordu. Bizans elçileri, tahmin edememişlerdi. Kendilerine söylenince garip görüp, şaşırdılar. Bunun üzerine Peygamberimiz: "Milletin efendisi, onlara hizmet edendir." buyurdu.

    İşte bu olayda, peygamberin güzel ahlakı sebebiyle ortaya çıkan şey keramettir
    Allah dostu diye, mürşit diye, ortada dolaşan Menfaatperestler bu peygamber ahlakının neresindedirler ?

    İnsanın fıtratından gelen aidiyet duygusu bu alanda çok güzel ve sinsice sömürülür
    Aidiyet doğrudan Allaha olması şart olan şeydir Tevhit 'in bir anlamı da budur tek olana ait olmak
    Aidiyetin kuralları bellidir

    '' Sizin asıl dostunuz Allah'tır, O'nun Resulune uyanlar ve namazlarını kılan zekatlarını veren ve rükû eden müminlerdir''(Maide/55)

    Müminler de birbirlerinin dostudurlar ancak bu dostluk ahirette hiçbir işe yaramaz
    Ayette şöyle diyor:

    ''Ey Muhammed!) İman eden kullarıma söyle: "Namazı dosdoğru kılsınlar, alış-veriş ve dostluğun olmadığı bir günün gelmesinden önce, kendilerine verdiğimiz rızıktan açık ve gizli (Allah için) harcasınlar''(İbrahim/31)


    Aslında bunlar Allah dostu değil kâfirlerdir çünkü kurtuluşun kendilerinden geçtiğini vurgular ve anlatırlar

    ''Onlar, müminleri bırakıp kâfirleri dost ediniyorlar. Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Hâlbuki bütün izzet ve şeref Allah'a aittir.(Nisa/139)

    Allah Kur'an'da dini/ayetlerini dünya menfaatleri karşılığında satanlara lanet etmektedir

    ''Allah'ın indirdiği kitaptan bir şey gizleyip de, onu az bir pahaya satanlar; işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey yemezler. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmaz. Onları temize de çıkarmaz. Ve onlar için acıklı bir azab vardır.''(Bakara/174)

    Dünya menfaatlerine/çıkarlarına dini alet edenler Mümin ya da Allah dostu olamazlar
    Menfaat/çıkar demek sadece para pul zenginlik değildir keşke bunu insanlar anlasaydı

    Çünkü başından beri söz konusu olan ayetleri asla dile getirmezler
    Bu din tüccarlarının işi gücü uydurma hadisler anlatmaktır
    Ebû Hüreyre (r.a.) dan rivayetle, dedi ki: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:

    "Allah-u Azze ve Celle buyurdu ki: "Kim Benim veli kuluma düşmanlık beslerse ona savaş açarım. Kulum Bana kendine farz kılmış olduğum amellerden daha sevimli bir amel ile yaklaşamaz. Kulum Bana nafile ibadetler le de yaklaşmaya devam ederse; Ben de onu severim. Onu sevdiğim zaman işiten kulağı olurum, gören gözü olurum, tutan eli olurum, yürüyen ayağı olurum. Benden bir şey isterse istediğini veririm. Bana sığınacak olursa Ben de onu korurum. Mü'min kulumun canını almakta tereddüt ettiğim kadar hiçbir şeyde tereddüt etmiş değilim. O ölümü istemez iken, Ben de onun uzun yaşaması ile fena duruma düşmesini istemem."[1]
    Birincisi
    Burada Allah resulüne bu söz vahiy olarak gelmişse Kur'an'da olması gerekir
    İkinci konu ise Tereddüt etmek fiili Allaha isnat edilemez Ayetle sabittir ki Allah Hükmünde hikmet sahibidir dosdoğru hüküm verendir
    Üçüncüsü
    Allah hiç kimsenin eli kolu ayağı gözü olmaz bunu uyduran o kadar ahmakmış ki bari 'gibi' ya da 'misali' falan deseydi belki yutardık
    Dördüncüsü
    Savaş açmak ne demek Allah süre vermiştir O kıyamet gününe kadar bekleyin görün demiştir
    Hesabı kıyamette göreceğini ayetler söylüyor
    Ancak bu hadis olarak söylenen sözün içinde doğrular da var

    ''Kulum Bana kendine farz kılmış olduğum amellerden daha sevimli bir amel ile yaklaşamaz. Kulum Bana nafile ibadetler le de yaklaşmaya devam ederse; Ben de onu severim''

    Bu durumda anlaşılan o ki gerçek bir peygamber sözünün başına sonuna ilaveler yapılmış



    ''Kim Allah'ı, O'nun Resulünü ve müminleri dost edinirse, (iyi bilsin ki) Allah'ın taraftarları galip geleceklerdir''(Maide/56)

    Bu kâfirlere Allah'ın ayetlerini okursanız/ söyleseniz hiçbir faydası olmadığı gibi sizi tövbeye davet ederler ve bizler irşat edicileriz derler

    Allah Bakara Suresi'nde bunların durumunu çok güzel anlatıyor

    6. Küfre saplananlara gelince, onları uyarsan da, uyarmasan da, onlar için birdir, inanmazlar.]
    7. Allah, sanki onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır.
    8. İnsanlardan, inanmadıkları hâlde, "Allah'a ve ahiret gününe inandık" diyenler de vardır.
    9. Bunlar Allah'ı ve mü'minleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değillerdir.
    10. Kalplerinde münafıklıktan kaynaklanan bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını artırmıştır. Söyledikleri yalana karşılık da onlara elem dolu bir azap vardır.
    11. Bunlara, "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde, "Biz ancak ıslah edicileriz!" derler.
    12. İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir.

    Şimdi insanların büyük bir kısmı içine düştükleri hatanın farkına varamazlar içlerinde yatan kibir onları oradan oraya sürükler bu öyle güçlü bir ihtirastır ki bu tip insanlar Allah ile irtibat kurduklarını zannederler çünkü içlerindeki bu kibir kendi benliklerini boğmuştur bunu sebebi ise onu sürekli pohpohlayan müritleri olmaktadır
    Ben iyi niyetliyim Allah dostlarına saygı gösteriyorum diyenler bu yaptıklarının ne kadar zararlı bir davranış olduğunun farkına varmalı ve çok dikkat etmelidirler
    Düstur şudur Yapılan iyiliğin karşılığı Allahtan beklenir bir mürit falanca çok hayır işliyor ilimi var çok ibadet ediyor diye onu övmeye başlarsa bilmelidir ki:

    ''Elhamdulillahi rabbilâlemin''>''övgü sadece/ yalnızca Allaha aittir (Fatiha/1)

    Övgü Allahtan başkasına yapılamaz ve övülmesi gerekeni de sadece Allah över
    Bizler Allah'ın sözü üstüne söz söylemek hakkına sahip olmadığımız için Peygamberleri dahi ancak
    O'nun Kur'an'da andığı şekilde anmalı haddi aşmamağa özen göstermeliyiz
    Bizler hayır işleyenlere teşekkür eder onları takdir ederiz ancak kantarın topuzunu kaçırdığımızda birbirimize kibir /büyüklenme ve böbürlenme aşılamış oluruz, çok tehlikelidir
    Bir mümin için onu en güzel takdir yine ona yapılacak dua ile olur ki bu da -Allah razı olsun- demekle olur
    Gerçekten Kur'an ile irşat etmek için yola çıkan ve karşılığını Allah'tan bekleyenlerin hepsinden Allah razı olsun
    Gerçek menfaat/çıkar kaygısı olanlara selam olsun.

    Aykıri-Cahit Telkök-16-05-2013-Köyceğiz
#16.05.2013 15:46 0 0 0
  • [video=youtube;J8juP67e5hk]http://www.youtube.com/watch?v=J8juP67e5hk&feature=youtu.be[/video]


    Anlasaydın
    Tükenmeyen arzular canımı sakatlarken
    Bir yıldızsın ömrümde ansızın geçtin kaydın
    Uslanmayan gönlümü tövbeyle tokatlarken
    Bu fakiri bir yolcu kendini hancı saydın

    Ah benim kayıplara karışan hayallerim
    Kime uzansın söyle bomboş kalan ellerim
    Kınasan susmayacak isyan eden dillerim
    Belki anlardın beni sen yerimde olsaydın

    Sen kaçıncı gömdüğüm yaşayan cenazemsin
    Aslında ne bir kevser ne vaha ne zemzemsin
    Öksüz kalan kalbimde narin akan gözemsin
    Duam odur unutma keşke aşkı bulsaydın

    Bu gün var yarın yokuz öbür gün mahşer olur
    İnleyen ölür derler arayanlar da bulur
    Hesap günü gelince hepimizden sorulur
    Karanlık hallerimiz keşke olsaydı aydın

    Aykıri böyle söyler canının cananına
    Esgindir aşk yüreği yakışır bu şanına
    Ay, Şems yıldızlar şahit ömrümün bu anına
    Söylenmeyen şeyleri demeden anlasaydın


    Aykıri-Cahit Telkök/ 03-02-2014 Köyceğiz
#04.02.2014 13:07 0 0 0
  • Dayanamam

    Benim canım ay sevgilim
    Daha nasıl dursun dilim
    Görmemiştim böyle filim
    Dayanamam dayanamam

    Öyle tatlı bir halin var
    Heyecansın sanki kumar
    Gönül senden medet umar
    Dayanamam dayanamam

    Hem etlisin hem butlusun
    Kuş gibi de kanatlısın
    Rüşvet kadar bal tatlısın
    Dayanamam dayanamam

    İçerime oldu hüzün
    Dolar gibi yeşil gözün
    Avro kadar renkli yüzün
    Dayanamam dayanamam

    Yetim malı kadar engin
    Kamu malı kadar zengin
    Bulunmuyor eşin dengin
    Dayanamam dayanamam

    Gönül aşka koy bezensin
    Diyar diyar hep gezensin
    İftiranın hası sensin
    Dayanamam dayanamam

    Cemaatim tutkun sana
    Yakmayan kalmadı kına
    Bakıp bakıp yutkun bana
    Dayanamam dayamanam

    Tam yılmışken kardan kıştan
    Aklımı sen aldın baştan
    Kampanyasın içten dıştan
    Dayanamam dayanamam



    Aykıri habeş-i Bilal
    Saçım kel de kaşım hilal
    Gel bu aşkım sana helal
    Dayanamam dayanamam


    Aykıri-Cahit Telkök-07-03-2014/Köyceğiz
#07.03.2014 16:17 0 0 0
  • Karınca Yuva Kurmuş

    Karınca yuva kurmuş, yol, yol eder odamı
    Hasret yüreğe durmuş mecnun eder adamı
    Oy gençliğim, gençliğim neden benim çektiğim
    Başak vermez bükülür her dem benim ektiğim

    Karınca kararınca dik tutarken başımı
    Akşam gün kararınca hüzün çatar kaşımı
    Oy gençliğim, gençliğim neden benim çektiğim
    Başak vermez yıkılır her dem benim ektiğim

    Karınca kanatlısı uçar gider düğüne
    Dünyanın en tatlısı ağlama öldüğüme
    Oy gençliğim, gençliğim neden benim çektiğim
    Başak vermez dökülür her dem benim ektiğim

    Aykıri-Cahit Telkök-08-03-2014-Köyceğiz
#09.03.2014 00:04 0 0 0
  • Girince Batıl Hakka

    (çift çapraz kafiye)








    Girince batıl hakka ne yapılsa yaramaz


    Veli olur şeytana insan nefsine çeker


    Yaram azar zulümü müslümanda Görünce


    Çıkar din olup çıkmış düzenin harap hali





    ****



    Ölünce hesap vermek hiç mi aklına gelmez


    Salim düşünce bir kul mezar olsa ne tasa


    Gülmez öte Alemde yeniden can bulunca


    Yasa böyle Kuran'da azaptadır her zalim






    Aykıri-Cahit Telkök-07-06-2015-Köyceğiz
#08.06.2015 23:53 0 0 0
  • Firavun

    Firavun konusu geçer Kitapta
    İktidar hastası kibire doymaz
    Ayrıca tanısı şudur hitapta
    Şeytana elçiymiş hak sözü saymaz

    Eline geçirmiş bir kere tacı
    Onu gören olmuş sanki bir hacı
    Kaviminin çektiği yoksulluk acı
    Düzenin ezdiği garibi duymaz

    Ehramlar yaptırmış gösteriş için
    Demiş fakir yavan ekmekle geçin
    Efendi tek benim rab beni seçin
    Sanmış ki has kullar gerçeği aymaz

    Uyutmuş halkını gösteriş büyü
    Anlatmış uydurup yalan öyküyü
    Kullanmış reklama masum Türküyü
    Yayılmış her yere boş alan koymaz

    Çalmağa çırpmağa zaten gerek yok
    Namuslu sayılmış her şey ona hak
    Efradı poh-pohçu zengin karnı tok
    Halk kendi verirmiş efendi soymaz

    Firavun rab diyip secde etmişler
    Kölelik kaderdir sayıp yutmuşlar
    Şerefi Tevhidi hep unutmuşlar
    Vahye kulak veren İblise uymaz

    En son yakalamış Hak ensesini
    Musa'nın asası kesmiş sesini
    Kızıldeniz yutmuş son nefesini
    Garip tecellidir ezilen kıymaz


    Aykıri anlatır Kurandan kıssa
    Arifler sezermiş sesini kıssa
    Tokmakla dövse de davulu kassa
    Köleler razıymış duysa da caymaz

    ..Aykıri-Cahit Telkök-06-06-2015/Köyceğiz


#08.06.2015 23:57 0 0 0
  • İblisin pislikleri...

    Taşlanıp kovulan o melun şeytan
    Sinsi ve yalancı inkar peşinde
    Azgındır kaypaktır boynuna kaytan
    Süslü fısıltıyla çağrı işinde
    ****
    İyilik hayırdan hiç ahdi yoktur
    İnsana umduğu zehirli oktur
    Şükürden caydırır bahane çoktur
    Korku yaymak ister insan döşünde
    ****
    Arayı bozmağa fesada sokar
    Sözde iylik diye kötüye çeker
    Allah'ın adıyla her yana seker
    İmanı silmeğe mümin başında
    ****
    Yalandan vaadle yüzüne güler
    Kuruntu kuşkuyu yürekte biler
    Fakirlik korkusu vermeği diler
    sapkınlığı süsler yılan kaşında
    ****
    Büyüklen diyerek benliği över
    Gösteriş ibadet aşırı sever
    Ayetle hikmeti başından savar
    Unutup daldırmak onun düşünde
    ****
    Duygusal romantik hilesi seçer
    Ayrıntıya sokar beyhude naçar
    İsrafı yayarak ne bulsa saçar
    Apaçık düşmandır hayrı leşinde

    Aykıri-Cahit Telkök-15-08-2015-Köyceğiz
#22.08.2015 21:31 0 0 0
  • İslamın Şartları


    Hüküm Sahibi'nden yokladım sözü
    Barışta olmanın şartları varmış
    Hayırlı insanın tok olur gözü
    Öksüzün hakkını öksüze vermiş
    **
    Dini dilini sormazmış kula
    garibin halidir hep düşer yola
    Her kim ki seferde çaresiz kala
    Konuğum ol diyip bir yatak sermiş
    **
    Kusuru olanın arlıdır başı
    Ne kafa yararmış ne de bir kaşı
    Gönlüne getirip bir güzel huşu
    Affettim hadi git azadsın dermiş
    **
    Umutsuz kalmayan bir yürek onda
    Bir hayır ararmış her türlü sonda
    Çareyi sorarken kâh şunda bunda
    Rabb'ına güvenip göğsünü germiş
    **
    Vakarı unutmaz gönül eridir
    Hak diyen sözleri daim yeridir
    Kazanıp yediği alın teridir
    İnsanı insanca kendinden görmüş
    **
    Dünyalık yüzünden kıymazmış cana
    İftira edip de girmezmiş kana
    Gerçekten kavuşup doğru imana
    Durup önce kendi nefsini yermiş
    **
    Anayı babayı rahmetle korur
    Verdiği sözünde sabırla durur
    Cahille tartışmaz etmezmiş gurur
    Allah'ın yoluna koyduğu, sermiş
    **
    Varlıkta darlıkta cimrilik etmez
    Uçkuru çözmezmiş harama gitmez
    Elçiler arası ayrılık tutmaz
    Boş işlerden kaçıp hayıra durmuş
    **
    Duyunca titrermiş Allah adını
    Dert etmez cahilin kınadığını
    Emanetse korumuş her aldığını
    Hikmeti gerçeği Ayet'ten sormuş
    **
    Adalet gerekmiş doğru her zaman
    Aracı koymazmış gelse de güman
    Anaya üf demez olsa da yaman
    Zalime dur diyen sözleri sürmüş
    **
    Aykıri biliriz geçimdir hayat
    Makul ol nefsine doğruyu dayat
    Barış ülkesinde filizlen boy at
    Kulluğu Allah'a has olan hürmüş

    Aykıri-Cahit Telkök-22-08-2015 /Köyceğiz




#22.08.2015 21:34 0 0 0