biovet

biovet

Üye
29.10.2004
Er
149
Hakkında

  • KORKMAYIN SAVAŞIN

    1)DEPREM ÖNCESİ

    Raf ve Dolapları Emniyetlice Duvarlara Sabitleyip Monte edin.

    Büyük ve Ağır Eşyaları Alt Raflara yerleştirin.

    Cam vs Kırılacak Eşyaları Alçak da Kapalı ve Kilitlenebilir Dolap'da saklayın.

    Ayna ,Resim gibi Ağır Eşyaları Kişilerin Kafasından Uzağa asınız.

    Baş Üstündeki Hafif ve Emniyetsiz Monte edilmiş Eşyaları Emniyete alınız.

    Elektrikli Alet Edavatları Elektrik Kablolarını ve Gaz Boru ve Valflerini Tamir edin ve emniyete alınız.Zira bunlar Potansiyel Yangın Riski İçerir.

    Su Isıtıcıları Şofbenleri Tavan, Taban ve Duvarlara Emniyetlice tutturunuz.

    Tavan Taban ve Duvarda varsa Çatlakları Ekspere Danışarak Tamir ettiriniz.

    Böcek Haşerat Zehirlerini hertürlü Uçucu ve Yanıcı Parlayıcı Maddeleri Emniyetlice alt Raflarda kapaklı Kilitlenen Dolaplarda saklayınız.


    Her Odada Emniyetli yerleri belirleyiniz.


    Masa gibi ağır ve çok Sağlam Mobilyaların Altı  İç Duvarların yanı  Kitap Rafları ve Kitaplık ve ağır Eşyaların Kayacağı Düşeceği Cam Pencere Ayna Resim gibi Malzemelerin Düşeceği Kırılacağı yerlerden Uzak durun.

    Dışarıda Emniyetli yerleri belirleyiniz.
    Açıkda Binalardan Ağaçlardan Telefon ve Elektrik Direklerinden Üst ve Alt Geçitlerden Yürüyen Merdiven veya Merdivenli geçitlerden uzaklaşın.


    Deprem de ve sonrasında nasıl hareket edileceğini ve davranılacağını tüm Aile Bireylerinin bildiğinden emin oluruz.

    Acil durumda aranacak Radyo İstasyonları-Yangın Polis İmdat Telefonları nasıl ve ne zaman aranacağını Çocuklarınıza öğretiniz.

    Afetlerde İhtiyaç duyulan Malzemeleri tedarik ediniz.

    Yerel Belediye , Kızılay, Sivil Savunma yetkililerinden Deprem ile ilgili gerekli detay bilgileri alabilirsiniz.

    Acil İletişim Planları oluşturun.


    Deprem sonrası Evdeki,İşdeki dışardaki Aile bireylerinin biraraya gelebilmesi için Planlar oluşturun.

    Semt Şehir dışındaki Akraba yada Arkadaşlarınızdan birini Aranacak Aile Bireyi olarak saptayın.Bir Afet sonrası Uzak Mesafelerin daha rahat Telefonla aranabileceği Teknik olarak düşünülür.Bu Kişinin İsmini Adresini Telefon Numarasını Ailede herkesin bildiğinden emin olunuz.
#15.11.2004 20:14 0 0 0
#15.11.2004 20:06 0 0 0
  • ARKADAŞLAR size dgs sınavında matematik genel ve türkçeden sorular gelecektirr sorular kolay ama düzenli çalışmalı ve korkuyu yen melisinizz benden tavsiyeeeee
#15.11.2004 20:02 0 0 0
  • Sınav ve Değerlendirme

    Sınavda adaylara sayısal ve sözel bölümden oluşan bir yetenek testi uygulanacaktır. Sayısal ve sözel bölümler adaylara bir kitapçık halinde verilecek ve adaylar cevaplarını cevap kağıtlarına işaretleyeceklerdir. Soru kitapçıkları farklı türde basılacaktır.

    Sınavda uygulanacak test, lisans öğrenimindeki başarıda etkili olan sayısal ve sözel içerikli akıl yürütme becerilerinin ölçülmesini amaçlamaktadır. Bu amaçla ilgili olarak hazırlanacak sorular, önlisans programlarında kazanılan bilgi ve becerileri ölçmeye yönelik olmayacaktır. Test soruları, farklı alanlardan gelen yükseköğretim kurumu mezunlarının cevaplayabilecekleri nitelikte olacaktır.

    Adayların testlerden almış olduğu puanlardan hesaplanan sayısal ve sözel standart puanlar, adayların önlisans programlarına girdikleri yıldaki ÖSS puanları ve ağırlıklı önlisans başarı puanları (AOBP) kullanılarak adayların yerleştirmede esas alınacak DGS puanları hesaplanacaktır.

    DGS puanı hesaplanırken, tercih edilen lisans programı hangi puan türünde öğrenci alıyor ise, adayların önlisans programına yerleştikleri yılda o puan türündeki ÖSS puanı göz önünde tutulacaktır.
#15.11.2004 19:59 0 0 0
  • Başvurma Belgesi Nereden Alınacaktır?

    Mezun olabilecek durumda olan meslek yüksekokulu öğrencileri kendi meslek yüksekokulu müdürlüklerinden, Açıköğretim Fakültesi önlisans programlarından mezun olabilecek durumda olanlar kendi AÖF bürolarından; mezun durumda bulunan adaylar ise herhangi bir meslek yüksekokulundan, AÖF bürosundan veya ÖSYM sınav merkezi yöneticiliğinden kılavuz ve başvurma belgelerini temin edebilirler.
#15.11.2004 19:58 0 0 0
  • Başvuru Koşulları

    Yükseköğretim programlarına Dikey Geçiş için başvuracak adaylarda söz konusu programlardan en çok 5 yıl önce mezun olmuş olma şartı aranır.
    Adaylar Dikey Geçiş için yapılacak sınavlara en çok 3 kez girebilirler.,
    Bu sınava o yıl son sınıfta olup da staj dışındaki mezuniyet şartlarını yerine getirmiş olanlar da başvurabilirler.
    KKTC meslek yüksekokullarının son sınıf öğrencileri ve mezunları, ülkemizde meslek yüksekokulu adını taşımayan fakat bir mesleğe hazırlayan 2 veya 3 yıllık önlisans programlarından mezun olan adaylar ve aynı koşullarda yurt dışından mezun olup denkliği kabul edilen adaylar da DGS' ye başvurabilirler.
    Gerek merkezi sınavla gerekse özel yetenek sınavıyla öğrenci alan meslek yüksekokulu son sınıf öğrencileri ve mezunları, kendi alanlarındaki özel yetenek sınavı veya merkezi sistemle öğrenci alan lisans programlarına dikey geçiş yapmak istiyorlarsa DGS' ye girmek zorundadırlar.
    Açıköğretim ve meslek yüksekokullarının ön lisans programlarından mezun olanlardan kendi alanlarındaki açıköğretim lisans programlarına devam etmek isteyenlerin bu sınava girmeleri gerekmemektedir. Bu durumdaki adaylar kendi alanlarındaki açık öğretim lisans programlarına doğrudan kayıt hakkına sahiptirler. Bu konudaki başvuruların ilgili yükseköğretim kurumuna yapılması gerekmektedir.
#15.11.2004 19:57 0 0 0
#15.11.2004 19:51 0 0 0
  • dgs nedirr? arkadşlar dgs bazılarımız için büyük bir şans bazılarımız için önemsizzz kısaca dgs yüksek okul mezunlarının örenimlerine devamları amacında yapılan bir sınavdırr sınava girmek için ;yüksek okul mezunu olmak 5 yıl içersinnde baş vurmak yeterli dgs ye 3 kere girme hakkınız vardırr
#15.11.2004 19:45 0 0 0
#15.11.2004 19:33 0 0 0
  • 5)KALÇA DİZPLAZİSİ ( HIP DYSPLASIA)

    Daha çok genç yaşlarda; alman kurt, rottweiler, boxer gibi yetişkin ağırlığı 10 kg.geçen köpeklerde; cinsiyet ayrımı olmaksızın görülebilen bir gelişim hastalığıdır. Hızlı gelişen büyük cüsseli köpeklerde görülme sıklığı %50 ye kadar varabilmekte; bu grup köpeklerden sadece Greyhound ırkı köpeklerde rapor edilmemiştir.

    Kalça Dizplazinin görülmesinde kalıtsal faktörkler önemli rol oynamaktadır.

    Bu hastalıkta, kalça eklemindeki anomali, femur adı verilen kemik başının acetabulum denilen kemik yuvasına olması gereken tam uyumunu engeller. Doğumda kıkırdak yapıya sahip olan femur başında zamanla kemikleşme sürecinde çevresel dokuların da dejenerasyonu ile olumsuz bir gelişim söz konusu olabilir. Yürüyüşte görülen bozukluk bunun en tipik göstergesidir. Zaman içinde oluşan travmalar kemik ve çevresindeki dokularda değişik lezyonlar oluşturur. Hastalıktan etkilenen köpekler yattıkları yerden kalkmakta isteksiz görünürler. Yürüyüş ve koşmalarda çabuk yorulurlar. Yürüyüşlerde arka bacaklar sallantılıdır, oturuşta asimetri gözlenir. Arka bacakların koşma esnasında beraber atılması Tavşan Yürüyüşü çok belirgindir.

    Köpekte kalça displazisinin verdiği ağrı 5-6 aylıktan itibaren başlar. Bu ağrının kökeni muhtemelen femur başı, acetabulum denilen kemiğin oturması gereken çukurluk ile çevresel kas ve ligamentlerdir. Kenidini iyi gösteren olgularda 4 ila 6. aylarda röntgen muayeneleriyle tespit edilebilir. Tüm bireylerde aynı yaşta saptanmadığı da olur. Kesin röntgen tanısı 24-30. aylarda konulur.





    Sol eklembaşı yerinde iken, sağ eklem başı olması gereken yerden uzaklaşmış.



    Solda kemiğin başı Caput Femoris , kalça kemiğinin çukurluğuna Acetabulum tam oturuyor ve iki oluşumun yüzeylerinde herhangi bir pürüz yok. Sağdaki resimde Caput Femoris, Acetabuluma yumuşak oturmuyor ve yüzeyindearthrit denilen dejeneratif bozukluğu simgeleyen pürüzler mevcut.

    Hastalıktan etkilenen köpekler yattıkları yerden kalkmakta isteksiz görünürler. Yürüyüş ve koşmalarda çabuk yorulurlar. Yürüyüşlerde arka bacaklar sallantılıdır, oturuşta asimetri gözlenir. Arka bacakların koşma esnasında beraber atılması Tavşan yürüyüşü çok belirgindir.Köpekte kalça displazinin verdiği ağrı belirtilen 5-6 aylıktan itibaren başlar. Bu ağrının kökeni muhtemelen femur başı, acetabulum ile çevresel kas ve ligamentlerdir. Kendini iyi gösteren olgularda 4 ila 6. aylarda röntgen muayeneleriyle tespit edilebilir. Tüm bireylerde aynı yaşta saptanmadığı da olur. Kesin röntgen tanısı 24-30. aylarda konulur.

    Hastalığın oluşumunda birden fazla faktörün etkili olduğu savunulmaktadır. Beslenme ve diyetin etkisinin olduğu gibi, hayvanın ağırlığının büyük rol oynadığı rapor edilmiştir. Kalçadaki bölgesel kasların gelişim yetersizlikleri ve eklem gevşekliği de esas sebepler arasında sayılabilir. Hastalıktan etkilenen köpekler yattıkları yerden kalkmakta isteksiz görünürler. Yürüyüş ve koşmalarda çabuk yorulurlar. Yürüyüşlerde arka bacaklar sallantılıdır, oturuşta asimetri gözlenir. Arka bacakların koşma esnasında beraber atılması Tavşan yürüyüşü çok belirgindir.

    Dünyada uygulanan yaygın tedavi yöntemleri medikal ve operatiftir. İlaç tedavisinde mevcut ağrının giderilmesine çalışılır. Operatif müdahaleler ekleme olan baskıyı azalma ve eklem görevi yapabilecek prosesler geliştirmeye yöneliktir.
#15.11.2004 19:30 1 0 0
  • 4)HEPATİTİS CONTAGİOSA CANİS (Bulaşıcı Köpek Hepatiti)

    Çoğunlukla genç köpekler olmak üzere tüm yaş gruplarında etkili olan Canine Adenovirus Tip-1 ve Tip-2 isimli virusların oluşturduğu viral bir hastalıktır. Karaciğer dokusu en fazla yerleştiği dokudur.Aynı virusun göz ve damar dokusuna da yerleştiği olur.

    Etken vücuda girdikten 4-7 gün içerisinde kendini gösterir. Yüksek ateşle beraber kalp atışında artış, iştahsızlık, su tüketiminde artma, göz ve burunda akıntı ile bazen kusma söz konusu olur.
    Enfeksiyon hasta hayvanların, dışkı ve salyaları ile bulaşır, iyileşen köpekler 6 aya kadar virusu bulundukları ortama saçabilirler.

    Karaciğer kökenli bir enfeksiyon olduğundan kanın pıhtılaşma süresindeki artış dikkati çeker.

    Ultrason ve radyografide çoğu zaman karaciğer organının büyümesi dikkati çeker. Bunun yanı sıra Kan testlerinde yine karaciğere yönelik bazı bulgular elde edilir.

    Aşılama kesin koruma sağlar. Polivalan olarak 9-12.haftada başlanıp her yıl tekrarlanan aşılar etkin koruma sağlar. Tüm viral hastalıklarda olduğu gibi düzgün alınan anne sütü hastalığa karşı oluşan bağışıkta önemli rol oynar.
#15.11.2004 19:29 1 0 0
  • 3)KANLI İSHAL (Canine Parvovirus)

    Köpeklerin sindirim sistemlerine yerleşen, geniş pH derecelerine ve yüksek sıcaklıklara karşı son derece dayanıklı bir virusun neden olduğu yüksek ateşle seyreden bir hastalıktır.

    Etkenin vücuda alınmasıyla belirtilerin ortaya çıkması arasındaki inkubasyon süresi 5-7 gündür. Yüksek düzeyde ölümle seyreder. Yine de anneden sütle aldığı maternal antikorlar oluşan hastalığa karşı organizma direncinin şekillenmesinde önemli rol oynar. İlk birkaç gün içerisinde ölüm şekillenmezse ileri derecede sıvı kaybı, bununla beraber sodyum, potasyum ve bikarbonat maiktarında azalma, aktivitede düşüş, kanlı ve ağır kokulu bir ishal ve kusma ile seyreder. Karın boşluğu son derece ağrılı bir tablo çizer. Özellikle yavrularda 41 dereceye varan şiddetli bir ateş görülür. Söz konusu virus bağışıklık sistemini de büyük ölçüde baskı altına aldığından özellikle hastalığın başlangıç döneminde yapılacak kan sayımında; lökosit sayısında önemli düşüş görülür.

    Sözü geçen virus aynı zamanda kalp kası dokusuna da yerleşme olasılığı da bulunur ve kalp kökenli problemler sonucunda ölümler şekillenir.

    Altı haftalıktan başlayan ve yılda bir tekrarlanan aşılar korunmada en önemli faktörlerdir. Doğru zamanda yapılan doğru uygulamalar çok sevdiğimiz dostlarımızın hayatlarını kurtarır.
#15.11.2004 19:29 1 0 0
  • 2)





    KÖPEK GENÇLİK HASTALIĞI(Canine Distemper)
    Gençlik Hastalığı, dünyanın her bölgesinde görülebilen, son derece bulaşıcı, ateşli, kan tablosunda değişimlerle karakterize, solunum ve sindirim sistemini etkileyen, sinir sistemi semptomları ile kendisini gösteren bir hastalıktır. Özellikle insana, maymun ve kopekye geçmez.

    Hastalık etken paramyxovirus isimli bir virus olup, insanlarda kızamık hastalığına sebep olan virusla aynı antijenik özelliklere sahiptir.

    Genellikle virusun vücuda girişini takiben 3-6 gün içerisinde 41 dereceye varabilen ateş ve olası bir lökosit azalması ile kendini gösterir. Bu dönemin herhangi bir belirti göstermeden seyrettiği de olur. Bir hafta kadar süren bu dönemden sonra iltihaplı bir burun akıntısı, göz akıntısı, öksürük görülür. Eğer virus sindirim sistemine yerleşirse karın boşluğundan köken alan bir ağrı, kan ishal, ağız bölgesinde yaralar görülebilir. Sinir sistemi formunda ise yer yer kramplar, sara nöbetine benzer baygınlık, titreme,bazen saldırganlık, ısırma, doğru yürüyememe, tam-yarım felçler söz konusu olur. Tüm bu belirtiler hastalarda değişik organ ve dokularda olabilir, tüm sistemlere yayılabilir ya da bir-iki sistemde yerleşir ve kalır. Bazı hastalarda iki haftada geçebilirken üç haftaya uzayan vakalarda prognoz kötüdür.

    Genel olarak vücuttaki virusun öldürülmesi söz konusu olmadığından, olaya karışacak ikincil bakteriyel enfeksiyonların önlenmesine çalışılır. Tedavi süresince hastanın bakımı ve beslenmesi çok önemlidir. Hasta temiz, sıcak bir yere alınıp, yüksek protein değerli diyet ile beslenmelidir. Geniş spektrumlu antibiyotikler ve sıvı-elektrolit tedavisi, çeşitli vitaminler organizmanın direncini arttıracağından tedavide etkilidir. Sinirsel forma geçmiş olan vakalarda antikonvulzif adı verilen kas gevşeticiler kullanılabilir.

    Köpeklerimizi korumanın yolu bir buçuk aylıkken aşılamaktır. Altıncı haftadan on ikinci haftaya kadar yavrular 3-4 haftada bir aşılanmalıdır. Aşılar yılda bir kez tekrarlanmalıdır. Daha önce bu hastalığı geçirmiş olan köpeklerden elde edilen serumlar (immun serumlar) birkaç haftalık koruma sağlayabilir.

    Hastalığa karşı bağışıklık gelişmiş olan annenin sütü aktif bağışıklıkta en önemli rolü oynar.
#15.11.2004 19:28 1 0 0
  • 1)KENNEL COUGH ( Canine Parainfluenza ve Canine Adenovirus Tip-2 Enfeksiyonları)

    Köpeklerin solunum yollarına yerleşen, yaş ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin her bireyde görülebilen viral bir hastalıktır. Köpek gençlik hastalığı ile beraber seyrettiği de olur. Altı haftadan altı aylığa kadarki köpek yavrularında daha ağır seyreder.

    Herhangi nedenden ötürü solunum yollarındaki hücresel tahriş hastalığa karşı daha duyarlı hale getirir.Hava sirkulasyonu eksikliği, hijyenik kurallara uyulmayışı hastalığın görülmesine ve yayılmasına uygun zemin hazırlar. Üst solunum yollarıyla beraber akciğerler de etkilenir. Yutak bölgesi oldukça hassastır, bu bölgeye basılmasıyla öksürük aktive edilebilir.

    Olaya Bordatella grubu bakteri katılırsa, ağır bir bronşit tablosu çoğu zaman kendini gösterir. Burun ve göz akıntısı söz konusu olur. Bölgesel lenf yumrularında şişkinlikler görülür.

    Genellikle hastalığın görüldüğü bölgelerde 3-4 haftalık yavrulara burun içi aşı uygulamalarının
    yapılması önerilmektedir. Polivalan Parainfluenza ve CAV-2 aşıları 6 haftadan itibaren yavrulara
    uygulanmaya başlayabilir.
#15.11.2004 19:26 1 0 0
#15.11.2004 19:25 0 0 0
  • 6)Feline Immunodeficiency Virus (FIV=AIDS)

    Evcil kedilerde özgü, retrovirus adında etkenin sebep olduğu, insanlardaki AIDS benzeri etkilerle kendisini gösteren bir hastalıktır.
    Bağışıklık, lenf ve sinir sistemi hastalıktan etkilenen sistemler arasındadır.Genel bağışıklık sistemi baskı altına alındığı için ikincil bakteriyel enfeksiyonlar ortaya çıkar.Ağızda, dişeti enfeksiyonları, mukozada lezyonlar, bölgesel lenf yumrularında şişmeler, üst solunum yollarında burun akıntı ve göz akıntısı tespit edilir. Sindirim sistemindeki bakteriyel ve mantara bağlı aşırı üremeler inatçı ishallere sebep olabilir.
    Ortaya çıkan belirtilere göre tedavi yolu izlenir, bunun dışında bağışıklık sistemini aktive edecek bazı ilaçlar da kullanılabilir.
#15.11.2004 19:24 0 0 0
  • 5)FUS (Feline Urolojik Sendrom)  İdrar Yolu Taşları

    Kedilerde ürolojik sendrom, idrar kesesi ve idrar yolu enfeksiyonları ile idrar yolu taşları ve tıklanmalarla karakterize hastalıklar grubudur. Cinsiyet ayrımı gözetmeksizin, özellikle 1-5 yaş grubundaki erkek kedilerde görülmektedir
    Genel olarak görülen belirtilen kanlı ve ağrılı bir idrar ile idrar miktarında azalmadır. Tıkanmaya kristal yapıdaki elementler sebep olmakta, bunların çoğunluğunu struvit denilen taşlar oluşturmaktadır. Tıkanıklığı takiben halsizlik, iştahsızlık, kusma, sıvı kaybı ve yapılan muayenede idrar kesesinin büyümesi söz konusu olur.
    Erkek kedilerde kısırlaştırmanın idrar yolu taşı oluşumuna etkisi olduğu söylenmektedir. Bunun yanında genel olarak idrar hacminin önemli bir etkisi olduğu, pH ın 6.6 dan yüksek olduğu durumlarda idrar yolu taşlarının oluşumunun arttığı rapor edilmektedir. Magnezyum tüketiminin arttırıldığı diyetlerde yine aynı şekilde strüvit taşları görülme sıklığında bir artış olmaktadır.
    İdrar yolu taşları oluşumunda yaygın tedavi yöntemi, idrar akışını aktif hale geçirmek, gerekirse sonda uygulamak, kaybedilen sıvı açısından organizmayı desteklemek ve sistemde oluşabilecek enfeksiyonu kontrol altına almaktır.
    Tedavi süresince ve sonrasında idrar pH ını istenilen düzeyde tutmak tedavinin temel prensiplerinden birini oluşturur.
#15.11.2004 19:23 0 0 0
  • 4)Feline Infectious Peritonitis (Kedi Enfeksiyöz Peritoniti)

    Hastalık son derece bulaşıcı olarak seyreden, gizli olarak başlayıp, inatçı ve tedaviye yanıt vermeyen bir ateşle karakterize, ıslak ve kuru form olmak üzere iki formu olan bir enfeksiyondur. En fazla 3 ay ile 3 yaş arasında rapor edilmiştir. Etkeni bir virustur.
    Pers ve siyam kedisinin genetik bir yatkınlığa sahip olduğu düşünülmektedir.
    Birden fazla sistem etkilenir, solunum sistemi, sindirim sistemi ile karaciğer, böbrek ve göz dokusunda lezyonlar oluşturur.
    Genel olarak depresyon, zayıf kondisyon, kilo kaybı, sarılık ve karın boşluğunda ağrı ile kendini gösterir. Islak formda karın boşluğunda sıvı toplanması olacağından, klinik olarak bu bölgede bulunan organların patolojileri daha kolay tespit edilir, bu nedenle bu formun teşhisini koymak daha kolaydır.
    Bulunmuş net bir tedavisi yoktur. Belirtilere yönelik antibiyotik tedavisi yapılabilir, gözdeki lezyonlar için kortizonlu göz damlaları kullanılabilir.
#15.11.2004 19:22 0 0 0
  • 3)Feline Leukaemia (Kedi Lösemisi)

    Leukaemia Virus kedilerin bağışıklık sistemini baskılayan bir virus olup, enfekte kedinin salysında bulunur. Hastalık direkt temasla bulaşır, birbirlerini yalamaları önemli rol oynar. Etken son derece dayanıksız bir virustur, hasta hayvan tarafından kullanılan taşıma kabı, mama kabı gibi materyallerde uzun süre yaşayamaz.
    Yavrular dört aydan önce hastalığa karşı son derece dayanıksızdır. Bu aylardan sonra virusa karşı son derece hızlı bir direnç şekillenmeye başlar.
    Oldukça uzun, ay ve yıllarla ifade edilebilen uzun bir kuluçka dönemi söz konusudur. Fakat çoğu zaman hastalığı almış kedilerin %50sinden fazlası 4 yıl içerisinde ölmektedir.
    Etkenle enfekte olan kedilerin bağışıklık sistemi ileri derecede baskı altına girdiğinden diğer enfeksiyonlara karşı hassas hale gelmekte, çok basit bir enfeksiyona maruz kalabilmektedir.
    Genel durum desteklenmeli ve yukarıda adı geçen ikincil bakteriyel enfeksiyonların tedavisine çalışılmalıdır. Lenf kanserine yakalanmış kediler kemöterapi ile tedavi edilebilir. İleri dönemde hasta kedilerin yaklaşık %50 sinin hastalığı gerilemiştir, yalnız kısa dönem yaşamaları sağlanabilmiştir.
    Hastalık olarak kendine özgü testleri ile teşhis edilebilmektedir. Ama yapılan ELISA testleri de %100 yol gösterir tarzda değildir, pozitif çıkan testler hastalığın aktif olduğunu ya da negatif çıkan testler hastalık taşınmadığını göstermez.
    Korunmada aşı önemli yer tutar. Dokuz haftalık kedilerin büyük kediler 2-4 hafta arayla yapılan aşılar uygulanmalıdır.
#15.11.2004 19:21 0 0 0