byHaktan

byHaktan

Üye
17.12.2007
Binbaşı
39.051
Hakkında

  • Onların Ameli Yok Hikayesi - Ramazan - Oruç Hikayeleri



    Allah Resulü Sallallahu Aleyhi Vesellem bir gün ashabıyla otururken bir an kıyametten bahsetmeye başladı. Anlatır ... anlatır, kıyamet günü kulun amellerine konu gelir.

    Kıyamet günü birçok kimse Tehame kadar sevapla gelir. Allah Teala onların amellerini boşa çıkarır.

    Bu dehşetli tablo karşısında ürperen Salim Mevla Huzafe Hazretleri atılarak;

    -Anam babam sana feda olsun ya Resulullah, Biz o kavmi nasıl tanıyacağız?

    -Seni hak dinle gönderen Allah'a yemin ederim ki, ben onlardan olmaktan çok korkuyorum.

    -Ey Salim! Onlar oruç tutarlar namaz kılarlar ama kendilerine haramdan bir şey teklif edildiği zaman Allah Teala'dan korkmadan haram işlerler. İşte Allah onların amellerini kabul etmez.

    Kaynak: Orucu Yaşayanlar, Salih Büte, Kayıhan Yayınları, 2007
#02.09.2009 18:54 0 0 0
  • Onlar Oruç Tutmadılar Hikayesi - Ramazan - Oruç Hikayeleri

    Peygamberimiz bir gün ashabına oruç tutmalarını emrederek:

    - Ben izin vermeden kimse orucunu açmasın, buyurur.

    Herkes orucunu tutar. Akşam olunca, teker teker müracaat edenlere, iftar müsaadesi verir. Bu arada bir adam gelerek:
    - Ya Resulullah! İki genç kız oruç tuttu ve yoruldular. Zat-i alinze gelmeğe utanıyorlar. Müsaade buyurursanız iftar etsinler, dedi. Resul-i Ekrem (s.a.v.) müsaade etmedi. Adam iki defa daha geldi. Sonunda Resulullah (s.av.)

    - Onlar oruç tutmadılar. Bütün gün insanların etini yiyenler, nasıl oruçlu olurlar? Git onlara söyle: Oruç tuttularsa, istifra etsinler bakalım, buyurdu.

    Adamcağız gitti, gerekeni söyledi. Onlar da denileni yaptı ve kan parçaları kustular. Adam Resülullah Efendimize dönerek vaziyeti bildirdi. Bunu üzerine Peygamberimiz (s.a.v.):

    - Nefsim kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki; eğer kusmayıp bu kan parçaları midelerinde kalsaydı, onları cehennem ateşi yerdi.
#02.09.2009 18:52 0 0 0
  • Nefse Paye Yok Hikayesi - Ramazan - Oruç Hikayeleri

    Beyazıt Bestami sultanul arifin adıyla anılır. Bir gün nafile oruç tutar ve ikindiye doğru nefsinin artık orucu kabullendiğini ve artık tutmak istediğini anlayınca Sultan-ul Arifin hemen ağzına bir kaç üzüm tanesi atar ve orucunu bozar ve kendi kendine:

    -Ne sana ne de bana olsun derdi.

    Nefsinin feryat edip;

    -Beni niye zararlı çıkardın? Diye çıkıştığını hissedince

    -Ne sen kazandın nede ben diyordu.

    Anlaşılan tuttuğu oruca Allahtan başkasını ortak etmek istemiyordu. Saf halis sadece onun rızası için yapmak istiyordu.

    Kaynak: Orucu Yaşayanlar, Salih Büte, Kayıhan Yayınları, 2007
#02.09.2009 18:51 0 0 0
  • Mecusi'yi Ramazana Hürmet Affediyor Hikayesi - Ramazan - Oruç Hikayeleri

    Bir Ramazan günü idi. Müslüman mahallesinde oturmakta olan ateşe tapan bir Mecusi'nin küçük çocuğu Müslümanların arasında ekmek yiyordu. Hemen babası çocuğun bu halini fark etti:

    -Oğlum Müslümanların arasında yemek yenir mi onlar bu günlerde oruç tutarlar onlarca muhterem günlerdir, diyerek çocuğu azarlayıp eve gönderdi.

    Her faninin başına gelen ölüm O'nu da alıp götürdü ölümünden sonra şehirde bulunan bir Allah dostlarından birçoğu Mecusi'yi rüyalarında cennet'te gördüler. Halbuki hayatında Allah diye ateşe ibadet eden bir kimsenin, cennete girmesi adli ilahiye mugayirdi.

    -Nasıl oldu da bu nimete eriştin! Biz seni imansız bilirdik. Hatta öldüğünde cenazen namazını bile kılmadık. Dediklerinde O şu cevabı verdi.

    -Evet! Doğru söylüyorsunuz. Ben Mecusi idim. Fakat bir gün küçük oğlum Müslüman mahallesinde, onlar oruçlu olduğu halde ekmek yiyordu. Ben çocuğun onların gözleri önünde ekmek yemesine müsaade etmedim. Müslümanların hürmet ettiği bir şeye bende hürmet ettiğim için Cenabı-ı Allah benim ruhumu bir Müslüman olarak aldı. Ölüm anında başıma biri geldi. Bana "Eşhedü enla ilahe illalah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resuıühu." dedirtti ve ondan sonra ruhumu teslim ettim, o sebepten bu gördüğünüz mükafata kavuştum, dedi.

    Hikayenin işaret ettiği nokta şudur. Bir Mecusi Ramazan ayına gösterdiği hürmetten dolayı imanın tadını alırsa, inanarak oruç tutan ve dilini dudağını bağlaması, şehevati nefsaniyeyi gemleyen bir mümin ve Ramazan ayına hürmet edenin durumu nasılolacaktır, Siz düşünün.

    Kaynak: Orucu Yaşayanlar, Salih Büte, Kayıhan Yayınları, 2007
#02.09.2009 18:50 0 0 0
  • Huzura Oruçlu Gitmek Hikayesi - Ramazan - Oruç Hikayeleri

    Ramazan ayının ilk günlerindeydi. Bir gece oturduğu evden dışarıya çıkan Nasuhi Efendi, dergahın bahçesinde dolaşıyordu. Onun bahçede dolaştığını gören hanımı, bahçeye çıkarak yanına yaklaştı ve

    "Muhterem Efendim! Bu gece vakti bu bahçede niçin gezinip durursunuz?" diye sordu.

    O da;

    "Allah Teala bilir ama bu bayramı burada geçireceğiz.

    Şimdiden kendime yer hazırlıyorum." buyurdu.

    Hanımı bunu işitince üzüldü;

    "Niçin böyle söyleyip yüreğimizi yakıyorsunuz." dedi.

    Nasuhi hazretleri;

    "Takdir-i İlahi böyledir." cevabını verdi.

    Aradan günler geçti. Ramazan-ı Şerif ayının ortasına geldiğinde, sevenlerini etrafına toplayıp, yerine oğlu Alaed din Efendiyi halife tayin etti ve vasiyetini bildirdi.

    Muhammed Nasuhi Hazretlerinin talebelerinden Şami Ahmed Efendi, vefat edeceği gün hocasını ziyaret etti. Muhammed Nasuhı Efendinin hastalığı iyice artmıştı.

    Şami Ahmed Efendi ona;

    "Efendim biraz az oruç tutup ilaç kullanırsanız rahatsızlığınız iyileşebilir." deyince,

    Nasuhi Efendi;

    "Oğlum! Cenab-ı Hakk'ın inayetiyle otuz senedir farzları değil nafileleri dahi noksan yapmadım. İnşallah bu gece dergah-ı izzete oruçlu giderim." buyurdu.

    Muhammed Nasuhi hazretleri vefat ettikleri gün ikindi namazından sonra hizmetinde olan dervişlere;

    "Bu gece Cüneyt-i Bağdadi, Abdülkadir-i Geylanı, Molla Hünkar Celaleddın, Maruf-i Kerhı, Seyyid Yahya Şirvan, Sultan Şaban-ı Veli ve Hocam Ali Atvel hazretleri teşrif buyuracaklardır. Onlara hizmette kusur etmeyin.

    "İftar vaktinde Derviş İbrahim, Nasuhı hazretlerinin yanından odanın kapısına varıp iki lokma ekmek yedi. Üçüncü lokmayı yerken Nasuhi hazretleri bir defa;

    "Hu" diye seslendi.

    Derviş İbrahim ekmeği bırakıp içeri girerken tekrar; "Hu" diye Allah Teala'nın ismini zikredip ruhunu teslim etti.-

    Kaynak: Orucu Yaşayanlar, Salih Büte, Kayıhan Yayınları, 2007
#02.09.2009 18:47 0 0 0
  • Hayvanlar Oruç Tutmaz Hikayesi - Ramazan - Oruç Hikayeleri

    Son Asrın Evliyalarından Hacı Cemal Öğüt Fatih Camiinde, bir Ramazan gününde vaaz ediyor. Dışarıda oruç tutmayanları, başı açıkları, namaz kılmayanları görüyor, onlara bir şeyler demesi lazım, ama direkt olarak bir şey de söylemek istemiyor.

    Konuya şöyle giriyor:

    Şu Hacı Cemal var ya, bu saf hanımla nasıl yaşayacak, nasıl idare edecek, bilemiyorum."

    Diyeceksiniz ki: "

    Senin hanım çok mu saf?"

    Aman sormayın, o kadar saf, o kadar saf ki, isterseniz bir saflık örneği vereyim de bakın anlayın. Hacı Cemal'in de bu saf hanımla nasıl yaşayacağını siz düşünün.

    Efendim, öğle namazından önce abdestimi aldım, cübbemi giydim, kapıya da çıktım, buraya vaaza gelmek üzere ayakkabılarımı giyerken bizim hanım da mutfakta iftarlık yemek hazırlıyordu. Birden feryadı bastı.

    "Eyvah, bu da mı gelecekti başıma?"

    Hemen ayakkabılarımı çıkardım/mutfağa doğru koştum, baktım, mutfakta bir şey yok.

    Dedim ki:

    "Hanım, yangın alarmı verir gibi ne bağırıyorsun öyle? Ne var?"

    Dedi ki:

    "Görmüyor musun kediyi?"

    "Görüyorum, kediye ne olmuş?"

    "Daha ne olacak? İftarlık pideleri yiyor" demez mi?

    Tepem attı.

    "Hanım sen de ne kadar cimrisin. İnsan bir pide için bu kadar çığlık atar mı? İşte camiye gidiyorum. Ne kadar pide istersen alır getiririm, hem de tazesinden" deyince, hanım bu sefer saf saf bana baktı, dedi ki:

    "İlahi hoca, asıl saf olan sensin! Ben pideye mi acıyorum? Görmüyor musun, şu mübarek Ramazan gününde hayvan oruç tutmuyor, oruç? Şapur şupur pide yiyor. Ben hayvanın oruç yediğine kızıyorum, ona üzülüyorum."

    Tepem iyice attı. Ben de dedim ki:

    "İlahi hatun sen bilmiyor musun ki, hayvanlar oruç tutmaz, sen bilmiyor musun ki hayvanlar namaz kılmaz, sen bilmiyor musun ki, hayvanlar açık yerlerini örtme ihtiyacı duymazlar"

    Cemal Hoca cemaate döner:

    "Nasıl bizim bu saf hatuna iyi söylemiş miyim?"

    Cemaatte gülüşmeler, mesaj alınmıştır.
#02.09.2009 18:42 0 0 0
  • Gıybet Dinledim Orucum Bozuldu Hikayesi - Ramazan - Oruç Hikayeleri

    Allah dostlarının orucu akşama kadar sadece aç kalmak değildir. Onlar orucu kendini değil haram ve mekruhlara onlar kendini şüpheli olan şeylere karşı bile kendini kapatmaktır. Onların derdi sadece akşama kadar aç kalmak değil, tuttukları oruçla Rıza-i ilahiye kavuşmaktır. Onlar için yılın her ayı ramazan ayı gibi yaşıyorlardı. Sürekli oruç tutardı.

    Bir gün oruçlu iken yanında Hindistan sultanı çekiştirilip, gıybeti yapılınca;

    Dıhlevi hazretleri;

    "Eyvah orucum bozuldu" dedi.

    Yanındakiler; "ama efendim gıybet yapan siz değildiniz" deyince;

    "Gıybeti yapan da dinleyende ortaktır." hadisi şerifi ile karşılık verdi.
#02.09.2009 18:40 0 0 0
  • Ebubekir (r.a.) Oruç Açıyor Hikayesi - Ramazan - Oruç Hikayeleri

    Hazreti Ebubekir kavurucu bir yaz günü oruç tutmuş ve akşam iftar sofrasında sadece bir tas soğuk su vardır İftar vakti gelince soğuk su ile orucu nu açmak için bardağı ağzına götürdü. Fakat bardağı ağzına götürmesiyle bırakması bir oldu. Ve hıçkırıklara boğuldu bir oldu. Yanındakiler Hz. Ebubekir'in bu haline bir anlam vermediler. Hz. Ebubekir kendine gelince neden bir anda hıçkırıklara büründüğünü sordular.

    Hz. Ebubekir şöyle cevap verdi:

    Bir gün Allah Resulü (Sallallahu Aleyhi Vesellem) ile otururken eliyle hareketler yapıyordu. Sanki karşısında birisi varmış gibi ona git diyordu sordum.

    -Ya Resullailah elini iter gibi hareket yapıyordunuz? Diye sordum.

    Şöyle cevap verdi;

    Dünya yanıma geldi kendini bana kabul ettirmek istedi, git dedim kendini bana kabul ettiremezsin dedim.

    -Yeminler olsun sana, sen benden kaçıp kurtulsan senden sonrakiler benden kurtulamayacaklar kendimi onlara kabul ettiririm.

    Hazreti Ebubekir:

    -Bende bu soğuk suyu içerken dünyayı kabul edenlerden mi oldum diye ağladım.

    O soğuk su içerken bunu düşünüyorsa biz soframıza inip kalkan yemekler için ne demeliyiz? Dünyanın kullarıyız dersek doğru olur mu?

    Kaynak: Orucu Yaşayanlar, Salih Büte, Kayıhan Yayınları, 2007
#02.09.2009 18:38 0 0 0
  • Konu: Sen,Ben Ve O
    Emeğine sağlık Yarışmada başarılar...
#02.09.2009 18:16 0 0 0
#02.09.2009 18:14 0 0 0
#02.09.2009 18:12 0 0 0
#02.09.2009 17:57 0 0 0
#02.09.2009 17:55 0 0 0
#02.09.2009 17:52 0 0 0
  • Buse'nin Gözyaşları - Derin Duygular - Ayhan Sarıkaya - Duygu Seli - Yaşam Hikayeleri - Öykü

    Buse,hemşirelik okuluna gideli henüz yeni olmuştu.Birinci sınıfın birinci dönemindeydi.İlkokuldan bu tarafa tek ideali,hemşire olmayı kafasına koymuştu bir kez.Hemşire olmak,sağlık kolejini kazanmak için ortaokul son sınıfındayken geceli gündüzlü derslerine çalışmış,sınavların sonucunda da başarı göstererek özlemini çektiği hedefine ulaşmıştı nihayet.Sağlık kolejini kazanınca dünyalar onun olmuştu sanki.Artık hedefine adım adım ilerleyeceğini adı gibi biliyordu,doğrusu.Kendisini öyle şartlandırmış,kendisine inancını öyle kabullenmişti.

    Buse,yaşıtlarına göre daha erken taa ilkokul beşten itibaren serpilmeye başlamıştı.Ortaokul son sınıfa geldiğinde ise daha da gösterişli bir kız olup çıkmıştı.Etraftaki erkeklerin hemen ilgisini,meraklı cinsellik kokan bakışları üzerinde topluyordu.Göğüsleri zamanından önce tombullaşmış,yürürken kımbıl kımbıl ediyorlardı.Bu da gençlerin yüreğini hoplatmaya yetiyor da artıyordu.

    İlk "adet görme" olayında panikledikten sonra bilmediği gizemli olan cinsel konuları,korku olmaktan çıkarıp kendi emsali arkadaşlarına sormasına rağmen,onlardan da sağlıklı bir yanıt alamayınca;bu konuyu daha fazla eşelemektense sükut etmeyi yeğlemişti.Ama aklına koymuştu bir kez.İlk kan ve sonucunda duyulan korku,doğrusu kendisini sarsmıştı.Cinselliğin tartışılmayan bir tabu olduğu gerçeğini kabulleniyor bu gizemli meseleyi eninde sonunda derinlemesine öğrenip,genç kızlara ve kadınlara öğretmeye yemin etmişti,kendi kendisine...

    Hemşire olma tutkusunun içerisinde bu sorunlar yattığı gibi zavallılara,yaşlılara,hasta-
    lara yardım etme aşkıyla da yanıp tutuşuyordu.Hiç yolu yok kafasına beyaz kepi takacak,süt beyaz elbiseyi üzerine geçirecekti.

    O yıl Samsun Sağlık Kolejini kazanınca kuşlar gibi sevinmiş,dünyalar O'nun olmuştu.Baba ocağından ilk kez ayrılacaktı.İçinde dört kız kardeşinden ayrılacak olmanın burukluğu olmasına rağmen,gizliden gizliye seviniyordu da.Gizliden gizliye sevindiği taraf ise babasından uzaklaşması olacaktı.Maalesef Buse'nin bir gerçeğiydi babasına karşı sevgi duymaması.Kız arkadaşları,babalarından sevgiyle bahsettiklerinde Buse ise bu konuda kayıtsız kalıyor,sükut etmeyi tercih ediyordu.Babası hakkında en ufak bir olumlu bir şey anlatmıyordu.Belki de anlatacak bir şey bulamıyor,müspet bir izlenip belleğinde canlı olarak tutamıyordu.Baba olgusunu var ve yok saymak ikilemi içerisinde debelenip duruyordu.

    Babasının bir kez olsun kendisine " yavrum" kelimesini söylemiş olmasını bırak kız kardeşlerine dahi güler yüzle yaklaştığını bile görememişti.Halbuki babası olarak onun sevgi ve şefkatine ne kadar da ihtiyacı vardı.Babası ise Buse ve diğer kardeşlerini kız çocukları olduğundan itici güç olarak görüyordu.

    Babası Cemal,ilk çocuğunun erkek olmasını istiyordu.Buse'nin dünyaya gelişiyle hayalleri yerle bir olmuş,yıkılıp kalmıştı.Buse'yi hiçbir zaman kucağına alıp sevmediği gibi O'dan uzak durmuştu.O da yetmiyormuş gibi bir taraftan da karısına sitemli sözlerle saldırmaktan da geri kalmıyordu.

    "Niye erkek doğurmadın?Kahvede otururken yerin dibine giriyorum.Etrafımdaki insanların benimle dalga geçtiklerini sanıyorum.Şöyle bir göğsümü gere gere benimde aslan gibi,koç gibi erkek çocuğum var diyemiyorum.Gür sesle konuşamıyorum.Karı gibi sus pus.Milletin konuşmaları diken batıyormuş gibi geliyor bana." Konuşmalarıyla karısının başının etini yemekten geri kalmıyordu.

    "İkinci çoçuğu kesinlikle erkek istiyorum ha" diye de peşin peşin şart koşuyordu karısına.Sanki kadıncağızın elindeymişcesine her şey...

    Babası Cemal'in bu baskılarına karşılık annesi Raziye,çaresiz kalıyor ne yapacağını bilemiyordu.Daha Buse'nin dünyaya gelişiyle "Niye erkek değil" baskılarıyla kocası çekilmez olmuştu.Dayanılacak gibi değildi.Her şey çığırından çıkmış gibiydi.Kaçıp babasının evine dönmeyi çok kez kafasına koymuştu ama naçar kalıyordu.Biliyordu ki
    "Beyaz gelinlikle giden bir kızın her şeye rağmen beyaz kefenle çıkmasının zorunlu olduğuna"Bu kalıplaşmış törenin yıkılıp atılması imkansız görünüyor buna boyun eğmekten başka çaresi olmadığına boynu bükük razı oluyordu.Kadıncağızın ağzı var dili yoktu.Kocasının karşısında el pençe divan duruyordu.

    Annesi Raziye,Buse'nin doğumundan kırk gün sonra yine hamile kalmıştı.Babası,yine erkek çocuk hayalleri kurmaya başlamış "Bu sefer kesin erkek olacak" diye kendisini şartlandırmıştı.Raziye ise içten içe dua ediyor yaradanına yalvarıyordu." Bu sefer inşallah erkek olur da kurtulurum bu zalimin kaprislerinden" diye.

    Doğum sancıları yanaşıp da ilk su gelişinin emareleri kendisini gösterdiğinde komşusu Emine'ye halini zor ulaştırmış,Emine'nin ellerinde ikinci çocuğunu doğurmuştu.Bu da kız olunca kahrından ölmüştü adeta.Aslında bu ikinci doğumda da canından bir can çıktığı için analığın kutsak duyguları ile sevince boğuluyordu ama karşısında kocasının bir canavar gibi dikileceği gözlerinin önüne geldikçe yıkılıyor,bütün sevinçlerini unutuyordu.İkinci kızlarının adları ebe Emine'den dolayı "Emine" konmuştu.

    Kocasının ise karısının loğusa haline aldırmadan göstermiş olduğu tepki çok sert olmuştu."Ulan avrat,benim tohumda mı bir bozukluk var yoksa senin tarlada mı bir bozukluk var anlamış değilim." Derdi.Uzun zaman karısı ile küs gibi olmuşlardı.Kahvede soranlara ise "oğlan" oldu yalanını söylemekten çekinmezdi.Tabi bu yalanı,fazla sürmemiş gerçek ortaya çıkmıştı.Bebek görmeye giden komşu kadınlar,durumdan haberdar etmişlerdi kendi kocalarını...Cemal ise hala "erkek" saplantısı içerisinde geriye doğru yaslanıp oturdukça etraftakiler bıyık altından gülüyorlar ama belli etmiyorlardı...Cemal ise hala "erkek" erkek" diye kendi kendine mırıldanmaya devam ediyordu.

    Buse,sağlık kolejinin birinci sınıfındaydı artık.Okula ve arkadaşlarına hemen uyum sağlamış kendisini kısa zamanda sevdirmişti.Derslerde de başarılı olup öğretmenlerinin gözlerine de girmişti.Güleç yüzlü,şen şatrak bir dış görünümüyle pozitif bir özellik çiziyordu.Buse'nin kendine göre ayrı bir çekiciliği vardı sanki.Zaten bu özelliği ortaokul sıralarından beri yavaş yavaş kendisini göstermekteydi.Bluğ çağını çok kısa zamanda atlatmış,hızlı bir vücut gelişimi kendisini göstermişti.Göğüsleri,biraz daha büyümüş bu yaşta 90 numara sutyenler,memelerini kapatmakta zorlanıyordu.Her ne kadar vücudu yetişkin bir kızın vücut anatomisini yansıtıyorsa da hala çocuk ruhu ön plana çıkıyordu.Gülüp oynuyor,yüreği kıpır kıpır ediyordu...Yerinde duramıyordu...Cevvaldı...Güzel günlerin özlemini çekmekteydi...


    Ayhan Sarıkaya
#02.09.2009 17:44 0 0 0
  • Konu: Keşke
    Keşke Öyküsü - Derin Duygular - Ufuk Ulutürk - Duygu Seli - Yaşam Hikayeleri - Öykü

    koridorda, kösele italyan ayakkabısının topukları takırayarak düğünün yapılacağı salonun önüne geldi.biraz geç kalmıştı düğüne.herkes sabırsız şekilde damadı ve gelini bekliyordu.

    içeriye girdi ve kapıdan girmesi ile alkış koptu.karşı kapıdan çocukluğundan beri aşık olduğu kız beyaz gelinlik içinde salona girdi.

    artık dizleri titremeye başladı ve yerine geçti herkesin gözü önündeki masaya.gelinle yanyanaydı .beraber yaşadıkları aklına geldi.ilkokula beraber başlamış beraber ağlamışlardı ilk okul günü.

    sonra beraberokumuş beraber yazmışlardı.aynı liseye gitmiş birbölüm seçmişlerdi.ilk sinemaya beraber gitmişlerdi.üniversitede ayrılmışlardı sadece.ilk ayrılıklarıydı o.birbirlerinin herşeylerini bilen kişilerdi her ikiside.

    sevinciyle hüznü ile bir yaşayan iki kişi.üniversite dördüncü sınıftalar şimdi ve nikah masasındalar.geçmişi hayal ederken irkildi bir anda keşke daha erken seni seviyorum deseydimdedi içinden.nikah memuru geline sordu ve evet cevabını aldı o anda.ve''belediye başkanının bana verdiği yetkiye dayanarak şahitler huzurunda sizleri karı koca ilan ediyorum''dedi.

    imza sırası ona geldinde ''keşke'' dedi tekrar. ''damat ben olsaydım'' dedi.ömrünün ozamana kadar beraber geçirdiği kız, üniversitede yeni bir arkadaş bulmuştu.ve evlenme kararı almıştı.

    ilk yaz tatillerinde söyleyecekti onu sevdiğini ama geç kalmıştı.sevdiği kız ona ''nikah şahidim olurmusun ''dediğinde kabul etti.ve o gece hıçkırarak ağlamıştı.şimdi sevdiği kızı başkasının kollarına atan defteri imzalıyordu.

    herkes dağıldı .salondan en son ayrılan oydu.koridordan ayrılırken yalnızlığa yelkenlerini açıyordu...

    Ufuk Ulutürk
#02.09.2009 17:40 0 0 0
  • Çanlar Benim İçin Çalıyor Şiiri - Derin Duygular - Ufuk Ulutürk - Duygu Seli - Aşk Şiirleri

    ve birgün çanlar benim için çalacak
    üstüme yorgan bulutlar altıma pas pas olacak
    evet
    denizin tüm çalkantılı havası yüreğime dolacak
    birgün limanda çann uzaklardan duyulmayacak
    iskele demiri paslı
    yüreğimin halatı tüğümlü
    ve dudağıma kondurduğum sıgara sönmüş
    sen soğuk poyrazlarda vuran kadın
    düşkünlük abidesi RUHUMUN KANATLARISIN
    yakın liman hissediyorum
    ve çan çınlıyor kulağımda
    şimdi çan benim için çalıyor son kez
    elveda


    Ufuk Ulutürk
#02.09.2009 17:35 0 0 0
  • Kaçağım Yarin Ayak Gölgesinde Şiiri - Derin Duygular - Ufuk Ulutürk - Duygu Seli - Aşk Şiirleri

    seni sevmek suçmuş
    her köşe başı kaçağım
    nerede olduğum merakında millet
    ben ssenin adım peşi gerinde
    narin ayak basışlarındayım
    bakma bana öyle nazlı
    tüm intihar planlaarım altüst
    yasak afişlerde adım
    sorgularda yakınlık derecem sorulmakta
    ismim meçhul
    kelepçeli yüreğim
    fikrim munzur
    ben aşkın kaçağı
    sen çalınan aşk lokmalarım
    sürgünüm şimdi narin bileklerinden uzağa
    adım yazılmış ufuğa
    ve bulutlar kapatmakta ay yüzünü
    ve ben hasretim kırmızı mehtaplardan sonraçıkan
    sana ayyüzlüm
    ben firari
    tütün kokuları bezeli dilim
    ve aşk türküleri sana doğru
    ben kaçağım yarin ayak gölgesinde
    sen farkında değil misin?


    Ufuk Ulutürk
#02.09.2009 17:33 0 0 0
#02.09.2009 17:21 0 0 0