Her yeni günle hayatımızdan alıp alıp giden zamanlara açtık yelkenlerimizi..
Bu yolcu'luk Tek başına zor..
...
Korunaksız oluyoruz,
hani böyle cam bi yürek taşıyoruz can "bildiklerimizin" yanında;
hani insan en özgür can'ın yanında saçmalar
ve hani en rahat onun yanında ağlar ya;ve hani en "Leyla" hallerini de bilir;
en isyankar duruşunda da yanında olur ya;işte ondan..
Yani bir başkasının en ağır hitabı bile dokunmaz ;
Can'ın bir sitemkar bakışı bile tuz-buz yapar bu camdan kalbi..
İşte bundan;can bildiğim ...bundan..
Bu kadar cesur olamadığımdan..
"yalanlar söyle bana"
ki inanmamaktan değil..ki ihanete uğramaktan değil..yalnızca bundan..
Ben başımı onun omzuna koyduğumda O sadece dinlemeli..
Düşünceleri dövmemeli düşüncelerimi..
O dağların derinliği gibi alnında çatık tek iz bile olmamalı..
ve o renksiz renkli gözlerinde sitem durmamalı..
ve bundan içinden geçen kötü hallerimi bilmek istemeyişim..
Küçük şeylere kırılıp gemileri yakan;ama yapmacıkta olsa bi gülüşe dünyaları veren bir can'ım ben...
Yani varsın diyorum gülsün sevgili;
dişlerinin arasında o gülüş durdu ya;gülümsedi ya bu yüze;varsın beyninde bin tilki dolaşsın vakitli vakitsiz..
ırmak ırmak deniz oluyor ya;onun aklındaki soru işaretleri bizde okyanus olur;
aradaki köprüler bırak çeliği,uranyumdan bile yapılsa geçemez tek lafız iki yakadan birbirine..
varsın üçbeş hatamı üretsin beyninde ve varsın küçük lekeler olsun bana dair yüreğinde;
yeter ki yanımda olsun..
küçük bi çocuğum ben;
elma şekeri ağzından hiç düşmeyen;
varlığını;alakasını;gülüşünü hiç esirgemesin o benden
diz boyu hicran.
kapılardan geçilmiyor yüzüstü.
aşk, yüzüme düş yüzüstü!
ellerim, kanlı savaşlardan kalma yorgunluğun aynasından döndü henüz.
bu yüzden ağırım kirpiklerim(d)e.
dün gece limanı eksik düşlerimden bir gemi kalktı yine.
acımla uğurladım.
vedasızdı gözyaşım.
avutamadım gözlerimi közle.
düştü...
közdü...
illa ki yakmalıydı!
bu yara kabuk bağlamaz gülüşünsüz...
uzun sabahlarda boynumda senden kalan mühür.
sanki Süleyman mührü.
koridorlarda kederlerimden uzun gölgemle savaştım.
ben yenildim/mağrurdur uykusuzluğum benim.
son ses sustu...
ses ağlamadan avunmadım...
eceli erken hayatın avlusunda kendimi kefenledim.......
Sevişmek istedim!
Bilmek istedim sevmeden sevişmeyi
İçinde his olmadan, aşk olmadan, risk olmadan sevişmeyi!
Bir anlık sevmek istedim!
Bir gecelik, hepsi bu, o kadar!
Ama Ona aşık oldum! Aşkın bana yaptıklarına aşık oldum!
Az kadın sevdim, çok sevdim,
Onu da sevdim!
O bilmeden,
Ona hissettirmeden,
Onunla sevişemeden...
MALZEMELER:
Hamur için:
1 kg dövülmüş kara et (habra)
1 tatlı kaşığı kuru nane
2 diş sarımsak
Yeterince tuz
1 adet limon
2-3 çorba kaşığı sadeyağ
Yeterince zeytinyağı
HAZIRLANIŞI:
Eti, tuz ve nane ekleyerek yoğurun. Ceviz büyüklüğünde parçalar kopartın. Yuvarlayıp avuç içinde yassılaştırarak şekil verin. Hazırladığınız köfteleri, tuz atılmış kaynar suda 10 dakika haşlayın. Suyunu süzün. Suyu iyice süzüldükten sonra tavada yağda kızartın. Bu arada dövülmüş sarımsağı limon suyu ile karıştırın. Köfteleri bu sosa batırarak düzgün bir şekilde tavaya dizin.
Kızartılmış veya haşlanmış patatesle, bezelye, domates, salatalık ile süsleyerek ve üzerine limon suyu dökerek servis edin. Arzu edilirse taze nane yapraklan ve limon ile süslenebilir.
Not: İşah açıcı bu yemek Halep'in eski yemeklerindendir. Arzu edilirse et yoğrulurken bir miktar dövülmüş peksimet eklenebilir ve doğrudan yağda kızartılabilir. Restoranlarda sunum kolaylığı açısından köfteler yaklaşık 15 cm çapında yuvarlak şekil verilerek mangalda pişirilir.