Ey Kadın!
Senin için alışılmış şeyler söyleyemem sana yaraşmaz
Dörtlükleri bozarım çünkü dağlar ne güne duruyor
Kıyılar ve eskimeyen her şey seni anlatmak için
Kimselere benzemesin isterim seni övdüğüm
Dağ biraz daha benden deniz her zaman senden
Bağbozumu mısralarım var sana sakladığım
Güneş görmemiş mahzenlerde saklana şiir gibi
Birgün çık gel zifir gecenin karanlıklarından
Şarap içelim, şarap senin olsun günahı benim,
Sevdana bir tutam sümbül sarmak boynumun borcu
İlmik ilmik, nefes nefes dokuduğum hüzünleri
Ekmek gibi değil su gibi değil şiir gibi sarılalım
Sen yazılmamış Şiirin en güzel hecesisin.
Aşk nedir bilir misin?
Aşk;
Ne Yahya Kemal'in, Celile'si
Ne Sezai Karakoç'un Muazzez'i
Ne Nazım Hikmet'in Piraye'si
Ne Abülhak Hamit'in Makber'i
Ne Bedri Eyyüboğlu'nun Mari'si
Ne Cemal Süreyya'nın Tomris'i
Ne Özdemir Asaf'ın Mevhibe'si
Ne Atilla İlhan'ın Maria'sı
Ne Ahmet Dıranas'ın Fahriye'si
Ne Ümit Yaşar Oğuzcan'ın Ayten'i
Ne Cahit Sıtkı Tarancı'nın Mihrimah'ı
Ne Abdurrahim Karakoç'un Mihriban'ı
Ne de Ahmed Arifin Leyla'sı
Aşk; Güneşin toprağa,
toprağın ağaca, ağacın kağıda,
kağıdın kaleme, kalemin yüreğe yanması gibi.
Yanmayan yüreği Şair ne yapsın.
Sen Şiir ol, ben Şairin olayım,
en güzel hece ile yazayım seni,
hem heceye, hem geceye.
Dinimizde İçkinin Yasaklanmasına Rağmen Hz. Ömer Yine içermiş ancak şuuru yerinde geldiğinde Namazını Kılarmış. Şuurun Kaybolmadan Namaz Kılınması Temennisi ile...!
Sevgilerimle.