Erkeklerin sıcak bir aile, düzenli bir hayat, toplum baskısı, belki de ütülü bir gömlek için evlendiği düşünülür, peki kadınlar neden evlenir?
Bu sorunun yanıtını, Erkekler Neden Evlenir? adlı ilk kitabı kısa sürede 5. baskıya ulaşan ve sonrasında telefonları susmak bilmeyen bir psikolog verecek.
Kendisine gelen danışanlarından yola çıkarak erkeklerin evlilik sorunlarını yazan psikolog-yazar İlkim Öz, şimdi de kadınların neden evlendiğini anlatmak için daktilosunun başına geçti. Öz, yaz aylarında yeni kitabını da okurla buluşturmayı hedefliyor. İlkim Öz, ilk kitabın büyük ilgi gördüğünü, çiftlerin aynı sorunların kendi evliliklerinde de varolduğunu söyleyerek tebrik ettiklerini söyledi.
Kitapta erkeklerin *insel *rganlarına ilişkin takıntısını ve bu yüzden duydukları üzüntüyü işlediğini hatırlatan Öz, Kitaptan sonra telefonlarım susmadı. Erkeklerin cinsel organından kompleks duyduğu ortaya çıktı. Sorunun kendilerinde de varolduğunu söyleyerek yardım istediler. Bu kadar olduğunu bilmiyordum dedi.
Yeni kitabında yine danışanlarından yola çıkarak evli kadınların sorunlarını anlatacağını, bir de evlilikten, erkeklerden korkan bekar bir kadına yer vereceğini belirten Öz, Yaşanan sorunlar kadın ile erkek arasındaki farklılıklardan kaynaklanıyor. Çünkü ayrı gezegenlerden geliyorlar, erkekler Marstan, kadınlar Venüsten... diye konuştu.
KADINLAR CİDDİ DEPRESYON YAŞIYOR Erkeklerin sorunlarını aşabilmeleri için eşlerini, yaşamı ve en başta da kendilerini sorgulamaları gerektiğini ifade eden İlkim Öz, evlilikte her iki tarafın da yaptığı yanlışları şu şekilde sıraladı: Erkeklere sorduğumuzda benim hiçbir korkum yok diyor. Erkeklerin kendisiyle bile yüzleşemediği duyguları var. Erkeklerin en büyük sorunu, sorunu olduğunu kabul etmemek. Kadınların sorunu ise eşlerinin kendini anlamaması, sevgi sözcüğü söylememesi, kavgadan sonra bile seks istemesi. Bir de kayınvalide sorunu var, hala bu devam ediyor. Erkeklere önerim sorunlarını kabul etmeleri, yüzleşmeleri. Kadınların ise evlilikte daha gerçekçi olması lazım. Kadınlar çok ciddi depresyonlar yaşıyor. Kadın, eşim beni sevmiyor diyor. Aslında eşleri onları seviyor, ama gösteremiyor. Kadınların sorunu da bu, evliliğe mantıklı bakamıyor.
Erkeklerin 20-25 yaşları arasında, şehirli kadınların ise 30 yaşından sonra evliliği düşündüğünü belirten Öz, boşanan erkeğin yeniden evlenme arzusunu da yalnızlık korkusuna bağladı. Öz, sözlerine noktayı şöyle koydu: Kadınlarımız artık evde kalma, yalnızlık korkusunu aştı. Yalnızlık korkusu erkeklerde daha yoğun. Peki kadınlar neden evlenmek ister? Kadınlık içgüdüsüyle diyelim. Kitaba kadar da bu kadar ipucu verelim...
Birlikte olduğunuz insanın yalan söyleyip söylemediğini anlamak hiç de zor değil. Beden dilinin inceliklerini öğrenip, iyi bir gözlemci olursanız 'gerçeğe' giden yolu bulursunuz. Psikolojik tekniklerle insanların gerçek düşüncelerini okuyabilen Derren Brown, "Bedenlerimiz değişmez bir şekilde, gerçekte nasıl hissettiğimiz hakkında ipuçları veriyor. Neye baktığınızı bildiğiniz takdirde, herhangi birisinin beden hareketlerinden yalancı olduğunu kolayca anlayabilirsiniz" diyor. "Body Language-Vücut Dili" adlı kitabın yazarı Allan Pease de insanların beden dillerinin gerçek düşüncelerini kesinlikle ortaya koyduğunu iddia edenlerden. Siz de Brown ve Pease'in önerileriyle, sevgilinizin kafasından neler geçtiğini anlayabilirsiniz... El saklama Birisiyle samimi olduğumuz zaman, ellerimizi görünür kılarız ve avuç içlerimiz yukarıya doğru döner. Ama yalan söylediğimiz zaman ellerimizi arkamıza veya ceplerimize saklama eğilimi gösteririz. Erkek arkadaşınızın sizden bir adım geride gitmesi, konuştuğu konudan rahatsız olduğu hakkında bir sinyal olabilir. Burun kaşıma Burun kaşıma, beyaz yalanların klasik işaretidir. Yine de, sevgiliniz sizden gerçekleri saklarken, büyük bir olasılıkla gözlerine, kulaklarına, dudaklarına dokunuyor olabileceğini biliyor muydunuz? Erkekler gerçeği söylemediği zamanlarda elleriyle yüzlerine dokunuyorlar. Bu bedenlerinin, yalanlarına karşı koyuş biçimi. Yutkunma Bedenlerimizin yalanlarımıza bir diğer karşı koyuş biçimi ise boğazımızın işlevlerini yerine getirmesini kısıtlamak. Bu da konuşmayı zorlaştırır, yani eğer birisi yalan söylüyorsa sözcükleri dışarıya çıkarmak için sık sık yutkunur veya dudaklarını yalar. Göz hareketleri İşte yalanı gözlerden yakalama tekniği: Bu konuda yapmanız gereken ilk şey, sevgilinize cevabını bildiğiniz soruları sormak. Birlikte olduğunuz zaman yaptığınız bir şeyi sorun, örneğin "Ne yemiştin" veya "Nereye park etmiştik?" gibi. "Cevabı düşünürken, gözlerinin nereye gittiğini izleyin. Her zaman için bir yönde giderler, bu da onun yöntemidir. Erkek arkadaşınızın konuşması bittikten sonra baktığı yerler, söylediklerinin doğru mu yalan mı olduğu konusunda ipuçları veriyor. Örneğin, aşağı doğru bakma, hisleri açığa çıkaran bir durum. Pek çok insan yalan söyledikten sonra kendini suçlu hissediyor, bu nedenle farkında olmadan, karşısındakinin düşündüklerini kontrol etmek için gözlerini yukarıdan aşağıya süzüyor. Öksürmek Eğer sevgilinize nerede olduğunu sorduğunuzda şiddetli bir öksürük nöbetine yakalanıyorsa, bu iyi bir işaret değildir. Yalandan öksürme, klasik aldatma tekniğidir. Beden yalana karşı koymaya çalışır, öksürmek veya boğazını temizlemek hikaye uydurmak için zaman kazanma şansını artırır. Hızlı konuşma Sevgiliniz tane tane mi konuşuyor, yoksa hızlı mı? Uzmanlara göre, ne kadar hızlı konuşursa, yalan söylediğinden o kadar fazla kuşkulanabilirsiniz. Genel kanıya göre, insanlar hızlı konuştuklarında yalanlarının ortaya çıkmayacağını düşünüyorlar. Nefes alıp verme İşte size süper bir ipucu daha... Yalan söyleyen birinin rahat nefes alamadığını sakın unutmayın. Baskı altında olduğu zaman, karnından nefes almayı bırakıp, göğsünden nefes alır. Gülmek Pek çok insan yalan söylediğinde ilk başta rahatlar. Bunun etkisi sesine de yansır. Yüksek sesle konuşur ve daha neşeli olur.
2 gündür Mümtaz Sevinç'in öldürülüşünü düşünüyorum:
Bir kadın, az önce birlikte rakı içtiği adamı nasıl uykusunda sırtından hançerleyebilir?
7 yıldır birlikte yaşadığı adamın kendisinden ayrılmak istemesi ya da kendisini aldattığını söylemesi cinayeti izaha yeter mi?
Hınç mı, yoksa çaresizlik midir bu?
"Öldüresiye sevmek" mi?
Başkasına yâr etmektense Azrail'e teslim etmek mi?
Bir "aşk cinayeti" haberi de Bodrum'dan geldi önceki gün...
24 yaşındaki kuaför, 1,5 yıllık sevgilisi kendisini terk etmek isteyince işyerini basmış, "Bana yâr olmadın, seni kimseye yâr etmeyeceğim" demiş ve elindeki tabancayı 21 yaşındaki kadının beynine sıkmış.
Alından sıktığı kurşunun sevgilisinin sol gözünden çıkmasını izledikten sonra genç kızın yanına diz çökmüş ve aynı tabancayı bu kez kendi beynine dayayarak tetiği çekmiş.
Peş peşe gelen bu iki cinayet, bana geçen sene Cumartesi Sabah'ta Eylem Bilgiç'in haberleştirdiği bir araştırmayı anımsattı.
Araştırmayı yapan, Üsküdar İlçe Emniyet Müdürlüğü'nden bir komiser:
Beyhan Ceylan...
Komiser Ceylan, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Adli Tıp Enstitüsü'nde yüksek lisansa başlamış.
Tez konusu olarak da "kadın cinayetleri"ni seçmiş.
İstanbul'da 2000-2003 yılları arasında işlenen 144 cinayeti inceleyip mağdurların ve faillerin ortak noktalarını ortaya sermiş.
Sonuçlar çok ilginç...
En önemlisi şu:
Cinayeti hemen her zaman kurbanın en yakınındakiler işliyor.
Yani "katil evde..."
Kadınları en çok kocaları öldürüyor, sonra sevgilileri...
Ardından sırasıyla eski koca, çocuk, ana baba, kardeş, akraba, arkadaş geliyor.
İlk sıradaki cinayet nedeni:
"Cinsellik..."
Cinayet mekânı:
Yaşadığı ev... salon ya da yatak odası...
Mümtaz Sevinç örneği, bu genellemelerin erkekler için de geçerli olduğunu ortaya koyuyor.
Günümüz erkeğinin katili de kendi yatağından çıkıyor.
Katil, eşi ya da sevgilisi olabiliyor.
Terk etme niyeti cinayete yol açabiliyor.
Geldik en ilginç sonuca:
Araştırma, öldürme biçiminin, öldürenin yakınlığına göre değiştiğini de istatistiklerle belgeliyor.
Buna göre "Kocalar sırttan vuruyor, sevgililer sineden..."
Neden?
Araştırmanın danışmanı Doç. Dr. Neylan Ziyalar'a göre bunun anlaşılır bir nedeni var:
Kadın, kocasına güvendiği için arkasını dönebiliyor ve sırttan vuruluyor.
Daha az tanıdığı sevgilisine sırtını dönmeyip kendini savunmaya devam ediyor, o yüzden öldürücü yarayı göğsünden alıyor.
Yani gerçek katili, güvenin rehaveti ya da sevginin cesareti oluyor.
Beyhan Ceylan şimdi "erkek cinayetleri"ni araştıracakmış.
Sonucu merakla bekliyorum:
Erkeklerde durum farklı mıdır acaba?
En çok, güvenip sırtını döndükleri kadınlar mı hançerler erkekleri?
Yoksa bir ilişkiden kaçmaya çalışırken mi vurulurlar, sırttan?
Can Dündar... Okuyan Bilir...
İnsanı çileden çıkaran,öfkesini uyandıran bir deneyimdir acziyle yüzleşmek.Kabullenemediği ölçüde kaçar,kaçtığı ölçüde kabullenemez ve kaçabilmek için tek aracı aczini hatırlatan herşeyi , herkesi reddetmektir.Oysa engelli çocuklarda,özellikle de ileri derecede zihinsel engelli çocuklarda hiç rastlayamayacağınız bir duygudur öfke.Onlar her zaman yüzlerinde sınırsızca genişleyen bir memnuniyetle dolaşırlar.Cennete en yakın duranlar onlardır,çünkü acziyetlerinden razıdırlar ve bu Emeklerinden dolayıda çok çok Teşekkür ederim Güzel Arkadaşım...
Madem Sevgisizlikten Şikayet Ediyoruz Neden Sevmiyoruz, Madem Anlayışsızlıktan Şikayet Ediyoruz Neden Anlayışlı Olmak İstemiyoruz, Bizlerde Bazıları için Sevgisiz ve Anlayışsız Değilmiyiz. Aslında İnsanın Özünde Vardır Önce SEN Demek...
Bu Güzel Hikaye İçin Çok Teşekkür ederim Güzel Arkadaşım...
Güneş; Dünyanın Farklı Yerlerinde, Farklı Zamanlarda Doğsa da Yaradanı ve Yaradanımız Birdir, Asıl Ben Teşekkür Ederim, Yüreğinin En İnce Yerinden Dökülen Cümle ve Güzel Sözlerin İçin... Hamd u Sena İle...
"İyi bir insan oldugunuz için dünyanin size adil davranmasini
beklemek,vejetaryen oldugunuz için bir boganin size saldirmamasini beklemek
gibidir..." (Dennis Wholey)
Belki Bir Umuttur Anlatılan, Belide Bir Yaşanmışlık, Belkide Hepsi Birer Düğümdür Boğazda Duran, Olsun Olan Sadece Hasrete Dokunsun, Sevmesini Bilen Ölmesinide Bilir, Ölmesini Bilen Beklemeyide Bilir Elbette, Dostun Hasretini Beklediği Gibi... Yüreğine Sağlık Güzel Arkadaşım...