Tatil, kişilerin iş hayatları veya normal rutin hayatlarının dışında bir takım şeyler yaparak kafalarını, vücutlarını dinlendirmeleri üzerine kurulu bir zaman dilimi, hemen hemen hepimizin, çalışan herkesin ihtiyacı olan bir şey... Ancak yazın diğer mevsimlerden en önemli farkı, sıcaklık derecesi. Sıcaklığın kalp-damar hastalıkları açısından önemli olan yanı ise vücutta yarattığı tuz ve sıvı kaybı. Aşırı sıcak ve beraberindeki sıvı kaybı nedeniyle kalp daha fazla çalışır ve daha fazla enerji harcamak zorunda kalır. Böyle olduğu için kalp-damar hastaları yaz aylarında sorunlar yaşarken, kalpteki bir takım bilinmeyen problemler de su yüzüne çıkar. Normal zamanlarda, yani, tatil dışı veya yaz öncesi veya sonrası olmayan alışkanlıklar; yemede, içmede, aktivitelerde görülür.
Bir örnekle anlatırsak bütün kış boyu yatan, oturan, yiyen, içen, düzgün kontrolleri yapılmayan insanlar yaz sıcağında, sağlıklı yaşam adına egzersiz yapmaya başlarlar. Plajlarda futbol, voleybol gibi etkinlikler yaparlar böylece aslında varolan ama kişi kendini rahat hissettiği için bilinmeyen kalp hastalıkları ortaya çıkar.
Sıvı ve tuz kaybının yaratacağı sorunlarla aslında herkes karşı karşıyadır. Ancak kalp hastalıkları açısından yaz sıcaklarının yarattığı tuz-sıvı kaybı, kalp-damar sorunu, kalp yetmezliği, kalp krizi hikayesi olanlar için başka bir önemi vardır. Sıcağa bağlı tuz kaybıyla beraber tansiyon düşmeleri ve su kaybı olduğu için kalp-damar hastalarının kullandığı bazı ilaçların dozları da fazla gelmeye başlayabilir.
YAZ TATİLİ VE KALP-DAMAR SAĞLIĞI
Yaz mevsimi tatil demek. Bu tatil zamanını sağlıklı bir şekilde geçirmek için planlı, programlı davranılmak gerekir.
Tatil anlayışımızda da yeme-içmenin özel bir yeri var.
Öğlenleri içilen alkol, ahbaplar, dostlar, akrabalarla beraber tüketilen yemeklere tatil dönemlerinde daha çok vakit ayrılır. Sıcakta damar sistemimizde özellikle derideki damar sistemimizde genişleme olur. Bu genişleme sayesinde terler ve sıvı kaybederiz. Vücudun fazla ısınmaya karşı kullandığı bu dengeleme sistemi ile vücut ısısının artışı, (bir anlamda motorun su kaynatması) önlenir. Alkolde benzer bir etki ile sıvı kaybını arttırır. Alkol alanlar fazlaca sıvı kaybederler. Bu da sıvı kaybını ikiye katlar. ( Bir başka deyişle motorda su kalmaz.) Sonuçta bu faktörler yüklü yemekler ve hareketle beraber kalbin çalışmasını ve enerji ihtiyacını arttırır. Kalbin enerjisini koroner damar dediğimiz, kalp damarları sağlar. Bunlarda kalbin fazla yüklenmediği zamanlarda rahatsız etmeyen darlıklar, enerji ihtiyacının artması ile rahatsızlık vermeye başlarlar ve buda kalp sorunlarına gidiş demektir.
KALP-DAMAR HASTALARI VE YAZ
Kalp-damar hastalığı açısından hastaları iki ayrı grupta inceleriz. Bu iki grup kabaca şikayeti olanlar ve olmayanlardır.
Göğüs ağrısı ve benzeri şikayetleri olanlar vakit geçirmeden doktora başvurmalı ve gerekli muayene ve tetkiklerden geçirilmelidirler.
Şikayeti olmayanlardan otuzbeş yaşın üstünde olanlar senede en az bir kere doktor kontrolünden geçmelidirler. Kalp hastalığı açısından risk grubundakilerin bu yıllık kontrollere daha fazla önem vermesi gerekir.
Risk grubuna ellibeş yaş üstündeki erkekler, menapoza girmiş kadınlar, özellikle ailelerinde kalp hastalığı, kalp krizi öyküsü olanlar girer. Buna ilaveten, şeker hastalığı, tansiyon problemi, kolesterol problemi, kilo fazlası olan insanlar da risk grubundadır. Ayrıca bir kişi geçmişte beyin felci, bacaklarda damar tıkanması gibi, damar hastalığı problemleri yaşamışsa bunlarda da kalp damar hastalığı varlığı riski düşünülmelidir.Bu kişiler eğer yıllık düzenli kontrollerini yapmıyorsa mutlaka tatil öncesi kontrolden geçmelidirler. Kontrol çoğunlukla, kişinin doktorunun uygun gördüğü EKG, Eforlu test, Ekokardiyografi gibi, temel kalp testleri, ve laboratuar tetkikleri içeren bir muayeneyi içerir.
Kalp krizi geçirmiş olanlar, kalp yetmezliği ve yüksek tansiyon hastalarının kullandığı ilaçlar, hastanın doktoru tarafından yaz aylarına göre düzenlenir. Yaz gelince güzel havalar, deniz kenarında olmak, aile ve arkadaşlarla bir arada geçirilen keyifli saatler yukarda da belirtildiği gibi kalp-damar hastaları için pek çok tuzağı da beraberinde getirir. Sıcak, sıvı-tuz kaybı, ilaçların etkisini arttırır, bir başka deyişle doz fazla gelmeye başlayabilir.
Şeker hastaları da belli bir diyet uygulamak zorunda olan ve bu diyet çerçevesinde ilaç kullanan insanlardır. Yazın sıvı kayıpları artacağından şeker hastalarının sıvı alımlarını üst düzeyde tutmaları lazımdır. Şeker hastalarının da yaz aylarında ilaç dozlarında değişiklik yapmaları gerekebileceğinden mutlaka doktorlarına tatil öncesi danışmalıdırlar.
NELERE DİKKAT ETMELİ?
Sıvı kaybına dikkat; Öncelikle sıvı kaybına dikkat etmeli.Sıvı kaybını artıracak şeylerden kaçınmalı. Alkol, çay ve kahve kullanımıda aşırıya kaçmamalıdır. Sıcak havalarda aşırı aktiviteden kaçınmak gerekir. Giysiler de mevsime uygun olmalıdır. Açık renkler, ince, pamuklu, bol, havadar, hafif giyecekler seçilmelidir. Bol sıvı alınmalı ve sıvı ihtiyacı alkollü, gazlı, sodalı içecekler yerine su ve ayran gibi içeceklerle karşılanmalıdır. Güneş ışınlarının direkt olarak geldiği öğle saatlerinde dışarı çıkmaktan da kaçınmalıdır. Çıkılacaksa şapka kullanılmalı ve yukarda yazılan tavsiyelere uyulmalıdır.
Aslında bu kurallar sadece kalp hastaları değil herkes için geçerlidir.
Bunlara ilaveten ilaç tedavisi gören kalp hastaları baş dönmesi, halsizlik gibi bir şikayetleri olduğunda ilaç dozlarının ayarlanması gerekebileceğinide akıllarından çıkarmamalılar.
Beslenmeye dikkat; Aşırı yağlı, midenin çok fazla çalışıp vücuda yük getirebileceği besinlerden kaçınmalıdır. Özellikle gündüz saatlerinde ağır yemeklerden uzak durulmalı ve hafif bol sıvı içeren taze sebze, meyveden zengin, fazla yağ yükü olmayan yiyecekler seçilmelidir.
Yemeklerde özellikle gündüzleri alkol kullanımına çok dikkat etmelidir.
Harekete dikkat; Sıcak havalarda spor yapılacaksa sabah erken veya akşam saatleri tercih edilmelidir. Sıvı replasmanına, sık ve yeterli oranlarda sıvı almaya çok dikkat edilmelidir.
KALP KRİZİ NİÇİN ÖNEMLİDİR?
Dünyada ve ülkemizde en sık ölüm sebebi kalp krizidir. Bu problemi olduğunda tedavi etmektense olmasını önlemek tıp adamlarının birincil görevidir. Yukarda sıralanan bazı faktörlerle yaz aylarında problemler olabileceğini tekrar vurgulamakta fayda var.
KALP KRİZİ BELİRTİLERİ NELERDİR?
Kalp krizinin en önemli belirtisi göğüs ağrısıdır. Şiddetli bir ağrı değilse de göğüsün orta yerinde sıkıştırır tarzda veya baskı tarzında çok rahatsız edici bir his diye tanımlanabilir. Bu ağrı kişiden kişiye değişen subjektif bir tecrübedir. Göğüs ağrısı çeneye, sol kola doğru uzanabilir. Bazen sırta vurabilir. Beraberinde nefes darlığı çarpıntı hatta bayılma hissi gibi sıkıntılar da olabilir. Bu ağrı özellikle egzersizle geliyorsa kalbi düşündürür. Egzersizle başlayan bu his egzersiz yapmadan da gelmeye başlarsa kesin alarm demektir. Göğüs ağrısına bulantı-terleme gibi bulgular eşlik ediyorsa derhal bir sağlık merkezine başvurulmalıdır. Ancak her göğüs ağrısı kalbe bağlı değildir. Bu satırları okuyanlar haklı olarak korkacaktır. Yapılan istatistikler göğüs ağrılarıyla kliniklere başvuranların içinde yüzde otuzun da altında kalan bir oranda kalp hastalığı teşhisi konulduğunu gösteriyor.
KALP-DAMAR HASTALIKLARINDAN KORUNMA
Korunma için öncelikle sigara içmeyi kesmeli ve kilo vermelidir. Şeker hastalığı yüksek tansiyon ve yüksek kolesterol problemi varsa, bunlar kontrol altına alınmalıdır. Tansiyon problemi olanların "Tansiyonum yüksek ama beni rahatsız etmiyor" diye düşündüğünü sıkça görüyorum. Unutulmamalıdır ki; yüksek tansiyon rahatsız etsin etmesin mutlaka tedavi edilmelidir.
Bu sayfalarda ilaç tedavisi ile ilgili birşeyler yazılması yanlış olur. Bu bilgiler mutlaka doktorunuzdan alınmalıdır. Ancak sıkça sorulan vitaminler ve benzeri katkı ilaçları ile ilgili sorulara değinmek gerekirse; kalp damar hastalığı açısından B vitamini faydalıdır. Sanılanın aksine A, C, D , E gibi vitaminlerin kalp-damar hastalıklarında koruyucu olduğu gösterilmemiştir. Kalp-damar hastalıklarından korunmada halk arasında balık yağı olarak anılan Omega asitlerinin de kalp hastalığından ölüm oranını düşürdüğü bilimsel olarak gösterilmiştir. Magnezyum, selenyum gibi bazı minerallerin de korunmada etkili olduğu iddia edildi ancak faydaları bugüne kadar kanıtlanmış değildir.
Bilimsel çalışmalar bira, şarap, viski gibi mayalı içkilerin kalp damar sağlığı açısından faydaları olduğunu gösteriyor. Kadınlar için günde maksimum bir birim (kadeh ya da duble), erkekler içinse iki birim alkol almanın kalp sağlığı açısından yararlı olabileceği gösterilmiştir. Yanlış anlaşılmasın içmeyenlere gidin alkol kullanmaya başlayın gibi bir tavsiyede bulunmak doğru değildir. Kalp doktoru olarak bira, şarap ve viski kalbe iyi geliyor diyebilirim ama başka organlara olan zararı göz önünde tutulmalıdır.
Bazı insanlar vitamin, aspirin alarak, balık yağı kullanarak her şeyi engelledikleri kanısına kapılıyorlar. Öncelikle sigara, fazla kilo, yüksek tansiyon, şeker, kolesterol gibi problemlerin halledilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Bunları yapmadan vitaminden aspirinden medet ummak, bilimsel olarak kendimizi kandırmaktan öte bir anlam taşımaz.
KALP HASTALARI DİKKAT!
Tuz ve sıvı kaybı hayatınızı tehdit eder;
Bol sıvı alın.
Sıcakta aşırı efor sarf etmekten kaçının.
Yağlı, ağır yemekten, sıcakta alkol almaktan kaçının.
Yaza uygun giyinin.
Tatile çıkmadan önce doktor kontrolünden geçin.
İlaçlarınızın dozajlarının ayarlanması gerekebileceğini unutmayın.
Göğüste ağrı, aşırı terleme ve bulantı gibi belirtiler yaşıyorsanız derhal bir sağlık kurumuna başvurun.
Korunmak için
Sigarayı bırakın.
Kilo verin.
Düzenli spor yapın.
Tansiyon, kolesterol ve şeker hastalığınız varsa mutlaka doktor kontrolünde tedavinizi aksatmayın.
Yaz aylarında aşırı yağlı, midenin çok fazla çalışıp vücuda yük getirebileceği besinlerden kaçınmak gerekiyor. Özellikle gündüz saatlerinde ağır yemeklerden uzak durulmalı ve hafif, bol sıvı içeren, taze sebze ve meyveden zengin, fazla yağ yükü olmayan yiyecekler seçilmelidir. Sıvı kaybını artıracak alkol, çay ve kahvede aşırıya kaçmamak, güneş ışınlarının direkt olarak geldiği öğle saatlerinde güneş altında kalmaktan, aşırı aktiviteden kaçınmak gereklidir. Özellikle öğle saatlerinde dışarıya çıkmak gerekecekse de açık renkler, ince, pamuklu, bol, havadar, hafif giyecekler seçilmelidir.
Güneşin yaşamımız için yararlı etkileri olduğunu tartışamayız. Yeryüzüne ulaşan güneş ışınlarının en önemli faydalarını D vitamini sentezi, çeşitli zararlı mikroorganizmaların yok edilmesi, psikolojimiz üzerine olan pozitif etkileri olarak sayabiliriz. Dermatologlar uzun yıllardır hastalarına güneşten kaçınmalarını ya da sınırlı temasta bulunmalarını öneriyor. Çünkü solar radyasyon deri kanserlerinin, eksojen deri yaşlanmasının ve düzensiz pigmentasyonun başlıca nedeni. Dermatologların toplumu eğitme çabalarına karşı deri kanseri çok hızlı artış gösteriyor. Bronzlaşma tüm dünyada ve toplumumuzda sağlıklı bir görünüm ile ilişkilendirilse de dermatologlar için bronzluğun anlamı deri hasarı! Güneşe maruz kaldığımızda deri kendini korumak için melenositlerini ve melanosit içindeki pigment hücrelerini büyüterek kendini korumaya çalışır. Sonuç olarak bronzlaşma derinin kendini koruma yöntemidir. Deri ne kadar bronz ise o kadar hasar almış demektir.
Güneş ışınlarının derideki etkileri nelerdir?
Güneş ışınlarından bize zararlı olanları ultraviyole (Morötesi) ışınlarıdır. Ultraviyole ışınlarının 3 çeşidi vardır; A, B ve C. Ultraviyole C dünyaya ulaşmaz. Ultraviyole ışınlarının %95 ni oluşturan ultraviyole A bronzlaşmadan sorumludur ve camdan geçer. Ozon tabakası tarafından filtre edilemez. Ultraviyole B ışını ise güneş yanıklarından ve cildin yaşlanmasından sorumlu olmakla beraber asıl tehlikesi kanserojen olmasıdır. Yani cilt kanserine yol açmasıdır. Ozon tabakası tarafından filtre edilir ve camdan geçemez.
Güneş ışınlarının zararlarını şu şekilde sıralayabiliriz:
Güneş yanığı yapar
Geçici olarak bağışıklık sistemini baskılar.
Güneş ışınına duyarlı cilt hastalıklarını alevlendirir.
Derinin destek dokularına zarar vererek deride kırışıklığa yol açar.
Deride melanin pigmentinin artmasına yol açarak deriyi koyulaştırır.
Gözde katarakt oluşumuna yol açar.
Deri kanserlerine yol açar.
Bunların yanında diğer etkilerini de şöyle sıralayabiliriz :
Deride lekeler, çillenme, deride kalınlaşma ve kabalaşma, erken yaşlanma, ince damarların oluşması, deri esnekliğinin kaybolması ve deri kanserleridir. Güneşin deri üzerindeki kronik etkilerini fotoyaşlanma ve deri kanserleri olarak ta özetleyebiliriz.
Deri kanserlerinin tam oluşma mekanizması bilinmemekle beraber tüm deri kanserlerinin güneş ile ilişkili olduğu bir gerçektir. Özellikle açık tenli insanlarda güneş hasarının oranı çok yüksektir. ABD'de beyaz ırkta siyak ırk'a göre cilt kanserleri 15 kat daha fazla görülüyor. Cilt kanserlerinin % 80'ni kronik olarak güneşe maruz kalan lokalizasyonlarda görülür. ABD'her yıl bir milyon yeni melanom dışı deri kanseri tanısı konuluyor.
Güneş ışınlarının deride oluşturduğu etkiler deri tiplerine göre farlılık gösterir mi?
UV ışınlarının deride oluşturduğu etkiler deri tiplerine göre değişiklik gösterir. Oluşan etkiler derinin melanin miktarı ve güneşe maruz kaldıktan sonra melanin üretebilme kapasitesine göre farklılıklar gösterir.Hem akut etkiler hem de kronik etkiler açık tenli ciltlerde daha fazla olur. Standart olarak beş tip deri vardır.
Tip I deri: Kolay yanar, asla bronzlaşmaz.
Tip II deri: Genellikle yanar, seyrek olarak bronzlaşır.
Tip III deri: Hafif yanar, genellikle bronzlaşır.
Tip IV deri: Çok nadiren yanar, her zaman iyi bronzlaşır.
Tip VI deri: Asla yanmaz güneşe duyarsızdır, siyah ırk.
Güneş ışınlarının zararlı etkilerinden nasıl korunmalıyız?
Güneşin akut ve kronik zararlı etkilerine maruz kalmamak için yaşamın her döneminde güneşten korunmak için bunun bir yaşam biçimi olarak benimsenmesi gerekir. Çocukların, yaşlıların ve açık tenlilerin güneşten korunmak konusunda özellikle duyarlı olması gerekir. Yaşam boyu aldığımız güneş miktarının % 80'nini yaşamımızın ilk 18 yılında alır. Çocukluk ve ergenlik dönemlerinde oluşan akut, ciddi güneş yanıklarının yaşamınızın ileri dönemlerinde oluşacak cilt kanserleri için önemli bir risk faktörü oluşturduğu unutulmayın. Güneşten korunma yöntemlerinin hiç biri % 100 koruyucu değildir. O yüzden koruyucu önlemlerin hepsini beraber uygulayın.
Uygun giysiler kullanın: Geniş kenarlı şapka, gözlük, sıkı dokunmuş, açık renkli giysiler
11-15 gibi güneş ışınlarının yeryüzüne dik geldiği saatlerde güneş ışınlarına maruz kalmayın
Yaz aylarında herkes, özellikle açık tenli kişiler gün örtüsü denilen güneş koruyucu ürünleri kullanmalı.
Güneş koruyucular etki mekanizmalarına göre 3 grupta incelenir.
Kimyasal koruyucular: UV ışınlarını absorbe eder ve deriye girişini engellerler (PABA, PABA esterleri, sinnematlar, salisilatlar, benzofenon)
Fiziksel koruyucular: UV ışınlarını yansıtma ve dağıtma mekanizması ile etki ederler. (çinko oksit, titanyom dioxside, kaolin) Opak oldukları için kozmetik kullanımları zordur.
Kombine koruyucular: Kimyasal ve fiziksel koruyucuların kombine edilmesi ile oluşurlar.
Güneş koruyucular tüm yaş gruplarında güvenle kullanılan ürünlerdir. 6 aydan küçük bebekler için titanyum dioxside içeren güneş koruyucular daha az tahriş yaptıkları için tercih edilmelidir.
İyi bir güneş koruyucu hangi özellikleri taşımalıdır?
Kokusuz ve renksiz olmalı
Suya ve terlemeye dayanıklı olmalı
Tahriş edici özellikleri olmamalı
UVA ve UVB ye karşı koruyucu olmalı
Güneş koruyucular güneşe çıkmadan 30 dk önce sürülmeli, su, terleme ile etkinliğinin azalacağını düşünerek 4 saat ara ile yenilenmeli.
Güneş koruyucular deri kanserini arttırır mı?
Son yılarda güneş koruyucuların deri kanserlerini arttırdığına dair bir takım fikirler tartışılıyor. Bunun, güneş koruyucuların kullanılmasından çok, bu ürünleri kullananlara güneş altında kalmayı cesaretlendirmesine bağlı olduğu düşünülüyor.
DERİ KANSERİ RİSKİNE KARŞI DİKKAT !!!
Her kanserde olduğu gibi deri kanserlerini de erken yakalamak kesin tedavi için çok önemli. Onun için ilk belirtilerde gecikmeden doktora başvurmak çok önemlidir.
Deri kanserlerinin ilk belirtilerinden bazıları şunlardır:
Başlangıcından itibaren 3 hafta geçmesine rağmen iyileşmeyen yaralar.
Devamlı kaşınan, kabuklanan, kanayan leke veya yaralar.
Büyüklüğü, kalınlığı, yapısı değişen, kenarı düzensizleşen benler ve kahverengi lekeler.
Rengi çok kısa sürede koyulaşan, büyüyen, kaşınan ve üstündeki pürtüklenmesi arttan benler.
Yukarıdaki belirtilerden biri veya birkaçı görüldüğünde en kısa zamanda bir cildiye Uzmanına gözükmek erken tanı ve tedavi açısından önemli avantajlar sağlayabilir.
Solaryum zararlı mı?
Solaryumlar suni UVA lambaları içerir. Suni UV lambaları da güneş ışınlarına göre 26 kat daha fazla zararlı ışınlar içerir. Solaryum kronik güneş etkileri olan fotoyaşlanma ve deri kanseri oluşumuna neden olur.
Otobronzlar zararlı mı?
Otobronzlar, dihidroksiaseton içeren kozmetik ürünleridir. Derideki bazı proteinlerle birleşerek deriye bronz görüntüsü verirler. Bu ürünlerin güneşten koruma özellikleri yoktur. Ayrıca mutlaka beraberinde ilave güneş koruyucular kullanılması gerekir.
Ağa poke'unun üstüne poke olur mu?.
Tırtıllar asla asla asla asla kahverengi bot giymez
Ebemi de bulucam Facebook'da Allahın izniyle
Kahramanım Kermit nerdesin
Bülent Ersoy'dan korkanlar
Tüm kaşarlar eriyecekse küresel ısınmaya evet!.
senin aşkında yalanmış,bana yalanmamışı lazım
Evlenip balayına gideceğime bekar kalıp alayına giderim
öğrenemedin gitti şu mobileti kullanmasını heyvanoğlu heyvan
Obsesif Kompülsif Bozuklukları olanları sevenler ve koruyanlar derneği
"düşük bel" pantalon giyip sonra da çekiştirenleri kınayanlar kulübü
Malkara Keşan Hoppala Paşam.
Facebook Bizi Discoya Götür
Cinnet Geçirmek İsteyenler , Geçirenleri Anlayanlar
TÜRKİYE KADİRİST ERKEKLER BİRLİĞİ
Baba Beni Okuldan Al
Emrahı Lostta görmek istiyoruz
doğu bloku ülkelerinden gelen kızlara pasaport vize uygulanmasın
tuncay sanlı'yı tuğba özay'a benzetenler grubu
NASRETTIN HOCANIN ESEGI NOEL BABANIN GEYIGINE KARSI [TURK KULTURU IHRACI]
Cocuklugunda sivrisinek kovucu beyaz dumanin arkasinda bagirarak kosanlar
tusubasa türk olsun milli takımda oynasın
sizlerinde görüp duyduğu böyle komik grup isimleri varsa paylaşın arkadaşlar