JoLiE

JoLiE

Üye
11.07.2007
Astsubay
8.765
Hakkında


  • noimage

    Koca bir düğüm attım bugün en yakın geçmişime
    En kocamanından
    En kocamanından
    En sıkısından
    Gemicilerin düğümü hak getire
    Hatta kapalı gözlerle attım ki kendim bile çözemeyeyim
    Kör gözlerle attım, düğümüm kör olsun "kördüğüm" olsun diye

    Olur ya hani, olurdaların olurunda dayanamayıp çözmeye kalkarsam Ne bileyim işte amannn
    Attım işte

    En sonuna da "fiyonk" yaptım...
    Şık olsun, yakışıklı olsun dedim
    Yakışır adamıma

    Boğazımda düğüm düğüm olduğunda o son sözlerin, o an attım işte ben de hayatımdaki en yakın geçmişime en fiyonklu düğümümü
    ***
    Oysa ne cambazlara taş çıkartırdı bir zamanlar o ipin üstünden korkusuzca bana gelişin
    Kendi iplerimde benden cesur yürüyüşün
    O kadar emindin ki bir gün düşmeyeceğine...
    Nereden bilebilirdin ki seni düşürmeyenin sendeki cesaret değil de ipin diğer ucundaki 'ben' olabileceğimi...?
    Hiç 'ip'lemedin ki
    ***
    Düşünülmeden sarf edilen yalnızca iki sözcüğün infazıydı bu düğümSözcüklerinin en kötü firarına en acımasız cezamdı
    Göremiyorsun ama duy bak hala boğazım düğüm düğümmmm

    noimage


    Düştün artık adamım; hem düşlerimden hem iplerimden


    Dedim ya, ne de güzel yürüyordun oysa...
    Ne alemi vardı şimdi bu düzgün yürüyüşün dengesini bozan bir çift kelam etmenin?
    ***
    Çok sallandım adamım çoookkkkkk
    'İp'in ucunu kaçıran bir çift sözü, ipin diğer ucundaki 'ben' nasıl tutabilirdim ki bu sallantıya?
    Ahh içim acıyor dilim varmıyor söylemeye ama;
    "Ben düşürdüm cambazım seni, bennn"
    Sen son adımını, bense koskoca düğümümü attım tam o yere
    En fiyonklusundan
    En cakalısından
    Düğümün bile fiyakalı olsun istedim
    'Düğün' gibi gelmişken hayatıma, 'düğüm' olup gittin...
    Hiç öyle dudak bükmesin sözcüklerin, boynunu hele hiç eğmesin Boğazım zaten düğüm düğümmm
    O son sözcüklerini duymanın yanında, az kalırdı inan sana attığım bu düğümmm!


    noimage



    "Fiyonklu düğüm yakışır benim adamıma...


    Peki ya sizin...??? : )"



    [main-arkaplan-muzik]139[/main-arkaplan-muzik]


#20.10.2009 13:48 0 0 0
  • Ben teşekkür ederim arkadaşlar hepinize okudugunuz için bütün yarışmacı arkadaşlarıma bol şanslarr ...
#15.10.2009 13:55 0 0 0
#14.10.2009 20:11 0 0 0
  • Ayrılığı Seçtin mi...?



    noimage



    Ayrılığı seçtinmi herşeyi götüreceksin yanında...
    Geriye hiçbirşey kalmayacak..
    Söylenmemiş sözler kalmamalı bıraktığın yerde..
    Ki ben en çok onları duydum..

    Gittinmi adam akıllı gideceksin..
    Hiçbir özlem kalmayacak dönüşleri emziren..
    Demem o ki
    Dönecekmiş gibi gitmeyeceksin..
    Büyük git gidersen.. uçsuz bucaksız..
    Dursuz duraksız git..

    noimage

    Telefonun numaraları sesime düşmemeli..
    Yolların yoluma değmemeli..
    Hiçbir anıya hiçbir dizeye yenilmemeli ayrılık...
    Şarkılar dinlenince unutulmalı..

    Gece inmişken ayak parmaklarına kadar..
    Yahut
    Gün doğarken yatağının diğer yastığındaki boşluk
    Tecavüz ederken gözlerine..
    Ne bileyim tek başına yiyeceğin sofrana
    İki kişilik servis açtığında susacaksın... duracaksın..
    Aitmenin hakkını vereceksin..
    Ayrılık gurur duymalı seninle..

    noimage


    Aidersen sözün ayaklarına geçiyorsa
    Ayakların yakınımdan geçmeyecek...

    Ayrılığı seçtinmi büyük olacak ayrılık...

    Ayrılığı seçtinmi...?


    noimage





    Kahraman Tazeoğlu



    [main-arkaplan-muzik]035[/main-arkaplan-muzik]



#14.10.2009 20:10 0 0 0


  • noimage



    Söylemezdin tüm o sözleri
    Görseydin en gerçek halimi
    Artık önemi yok
    Her yanlışta doğar bir doğru
    Belkide böyle olmalıydı bu
    Boşver ziyanı yok

    Bir aşkın kırık dökük notları olarak kaleme alınıyor bu mısralar..Her gidişin ardına saklanan hayal kırıklıklarının gecenin karası ile olan dansının dile gelmesidir..
    Gelişinin ne kadar eski olduğunu farkediyorum bu aşkın noktalarını sıralarken arka arkaya..Maviye çalan hayalinin umulmadık anlarda karşıma çıkması nasıl titretiyorsa bedenimi, yine aynı bedenin nasıl eksildiğini farkediyorum sana yazarken..
    Aşkın en yalın halini kuşanıp kendime ne kadar yakıştığını söylerdim..Bu yalın, bu sade sevdanın ardında kopan fırtınaları karaladıkça beyaz kağıtlara minik çocuklar gibi şen şakrak olurdu küçük yüreğim..
    Saatler geceyi, mevsimler güzü gösterdiğinde alışılagelmiş ayrılık senaryosundaki rolümüze alıştırıyorum kendimi..
    Yazık..Dönüp baktığımda koca bir yanlış olarak beliriyor geçmişin gizleri..Aydınlanıveriyor bir anda..Aşk,yürek isterdi..Fedakarlık diğer adıydı sevgi dolu yüreklerde..Üç yanlış bir doğruyu götürürdü önceleri..Yanılmışlar..Her yanlış bir doğru doğuruyordu acının üzerine tuz biber ekerek..
    Nihai son olarak "belki de böyle olmalıydı" diyerek avutuyorum kendimi..Yaşandı bitti saygısızca..Bölünen yüreklerin en ücralarında aşk kırıntılarını toparlarken yüzümde patlayan ayrılığın o sert rüzgarı en derin hislerimide beraberinde götürüyor..Endişelenme..Şairin dediği gibi, boşver ziyanı yok..

    Başka birine kendimi anlatmak
    Başka birine duvarlarımı yıkmak
    Başka tenlerde aşkı aramak
    İnan istemem artık..

    Beklenen son, alışılmış avunma..İlk akla gelen başka biri oluyor..Ne kadar kolay yazması..Tüm yaşanmışlıkları bir çırpıda gözardı edip yeni ufuklara yelken açmak bu kadar mı kolay..O yalın sevdanın kendisi kadar yalın mabedini yerle bir etmek bu kadar mı kolay..İmzanı bıraktığın tenimde başka bir tenin sıcaklığı..Yok yok..Bu kadarına tahammülüm yok..

    noimage


    Zor duramam ayakta hergün kırılıpta
    Zor aşk yaşanmıyor hergün her an yanılıpta
    Her giden bir parça çalıyor benden
    Yarım kalanlara rağmen



    Güçlü olduğumu sanırdım önceleri..Her zorluğun önünde duran aptal cesaretini gururla taşırdım omuzlarımda..O delisi olduğum mavi grileştikçe eksildiğimi anlamaya başladım..Ben o eski ben değildim artık..Hayalinin duvardaki dansı ile yeniden doğuşlara gebe halimi çok gördüm ama hergün yeniden ölme fikrine bir türlü alıştıramıyorum kendimi..Her yeni güne eksilerek başlamak canımı sıkıyor..

    Yok bağırma hiç şimdi alınıpta
    Yok üstüme gelme hiç eskiye sarılıpta
    Her acı bir günah siliyor benden
    Yarım kalanlara rağmen

    Dediğim gibi bu mısralar yitip giden bir aşkın okyanus dalgalarıyla kıyılarına vuran o yürek yangının notlarıdır..Bilirim, her okuduğunda inceden bir yaş süzülür yanaklarından..Parmak uçların yanaklarında gezerken kendini kontrol etmekte zorlanıp içten içe öfkelenirsin bana..O deli mavinin hatrını gizleyip kelimelerinin arasına çıkma karşıma..Alışıyorum sanırım..Her acının ardına gizlenen mutluluk kırıntılarını toplayıp kendi mabedimi yapıyorum artık..Yarım kalanlara rağmen..



    Şimdi yaramı sarmam gerek
    Aşkla aramı yapmam gerek
    Kime inanmalı



    O uzun susuşların ardından gelen bu sitemkar mısralar aşkımın izdüşümü olarak düşüyor beyaz kağıtların üzerine..Ayışığının dalgalarla sevişmesi güneşin kendini göstermesi ile nasıl erteleniyorsa bir sonraki geceye artık bende erteliyorum maviyle olan dansımı bir sonraki hayata..Her yarığından sevda fışkıran bu bedenin yaralarını sarması gerek artık..Anla ne olur..Yazılarımın hayaleti olarak sıralardım kelimeleri önceleri şimdi bir hayaletten isimsiz mektuplar gelecek posta kutuna..

    Her mısrada kendini bulacaksın aslında..Her kelimenin ardına gizleyip kendimi farklı suretler olarak görüneceğim sana..Nasıl bakarsan öyle görürsün derdin, şimdi sıra sende..Unutma..Güneş doğdukça şehrime parlayacak ışıl ışıl..Hangi noktanın ardına gizlesemde kendimi, güneş tepede yine..Yine parlıyor farkında olmadan neleri açığa çıkarttığının..


    [main-arkaplan-muzik]015[/main-arkaplan-muzik]
#05.10.2009 22:11 0 0 0
  • [swf1]fireblade-seni-seviyorum-sevgililer-gununuz-kutlu-olsun.swf[/swf1][swf2]600[/swf2][swf3]450[/swf3][swf4]fireblade-seni-seviyorum-sevgililer-gununuz-kutlu-olsun.swf[/swf4]


    Seni Seviyorum
    ( Sevgililer Gününüz Kutlu Olsun )
#14.02.2008 10:17 0 0 0
  • Gel dedi bir şehir, dedi ne olursan ol, ne olursun gel, gelirken bakma ardına
    ve bıraktıklarına ... yaktıklarına, ve yandıklarına,
    seslenilişleri ardından 'gitme'leri duymadan gel,
    uzaklaştıkça feri kaçan ardında kalan bakışları görmeden gel,
    ve gidersem bekler misin, kalır mısın döndüğümde sormadan gel
    hesapsızca, hoyratça, fütursuzca
    gitti(m)

    öncekilere benzemeyen bir gidişle
    . kent kaldı ardın(m)da, ve kent 'kara'rdı

    Günlerden bir gün
    Dön dedi 'kara' kent, gidecek başka yerin kalmadığında, buradayım dedi, kırgınca,

    Oysa ben seni eskiden böylemi karşılardım, sen böylemi gelirdin,
    severdin bu kentte, sevilirdin de,
    aşk vardı, aşkın da, aşkıydın da
    böylemi dönmeliydin, per perişan, ser sefil,

    Sana verecek hala bir şeylerim var derken içinden geçirdi sana çok bile diye
    Bir parça ekmek, bir yudum su, parça kağıt, kalem, her gün biraz da mavi
    Cezalısın dedi biliyorsun. İyi halin yok,.
    Eğer ağlarsan gözyaşlarını içine akıt,
    canın yanar, bağırasın gelirse içinden kopup gelen çığlıkların dudaklarına çarpıp geri dönsün,
    ve bir de umudunu vereceğim ama büyütemeyeceğin
    her gün bir parça koparta koparta tüketebilirsin idareli kullanma
    İşte inziva hanen gir

    Görmesin seni aşk, tükürecek yüzüne
    ve
    Kapandı kapı üzerin(m)e.

    Döşemelerin üzerinde umudun(m)un artık son parçasından dökülüp kalmış kırıntılar
    Alışılmış bir yalnızlık, göğe doğru uzanmaktan yorulmuş iki el,

    Hala kapalı bir kapı
    Af belki.
#12.02.2008 11:46 0 0 0
#09.02.2008 21:50 0 0 0
  • BİR FAZLI ASENKRON MOTORLARIN ÇEŞİTLERİ, YAPISI VE
    ÇALIŞMA PRENSİBİ


    Genellikle üç fazlı alternatif akımın bulunmadığı yerlerde veya küçük güçlü olduklarından işyerlerinde bir fazlı kolon hattına bağlanırlar Bir fazlı asenkron motorlar, küçük iş tezgahları ile buzdolabı, çamaşır makinası, küçük su pompalan, mikser, vantilatör, aspiratör, teyp, pi¬kap, traş makinası, vb. yerlerde kullanılır. Kalkınma akımları fazla ol¬duğundan çoğunlukla 1/8, 1/6, 1/4, 1/2, l, 1/5 ve 2 HP gibi küçük güçlerde imal edilir.

    BİR FAZLI MOTORUN ÇEŞİTLERİ:

    a) Yardımcı Sargılı Asenkron motorlar
    I) Direnç yolvermeli
    II) Kondansatör yolvermeli
    1- Tek kondansatörlü
    2- Çift kondansatörlü III) Daimi kondansatörlü
    b) Üniversal (Seri) motorlar
    c) Yardımcı kutuplu (Gölge kutuplu) asenkron motorlar
    d) Repülsiyon motorlar
    e) Relüktans motorlar
    f) Küçük senkron motorlar

    a) Yardımcı sargılı bir fazlı asenkron motorların yapısı ve çalınma prensibi:

    I) Yapısı:

    Bir fazlı 3'ardımcı sargılı asenkron motorlar; a) Stator, b) Rotor,

    c) Gövde ve Kapaklar, d) Santrifüj Anahtar olmak üzere dört kısımdan oluşur.

    a)Stator: Üç fazlı asenkron motorlarda olduğu gibi bir fazlı motorlarda da stator ince silisli sacların iç yüzlerine presle oyuklar açılıp paketlenmesiyle meydana gelmiştir. Oyuklar içerisine, hem birbirine karşı hem de statora karşı yalıtılmış Ana Sargı ve Yardımcı Sargı sarılır. Motorun çalışmaya başladığı ilk anda ana ve yardımcı sargı devreye sokulur. Motor normal devrinin % 75'ine ulaştığında yardımcı sargı, santrifüj anahtar aracılığı ile devreden çıkartılır. Daha sonra motor ana sargı ile çalışmasına devam eder.

    b) Rotor: Silisli sacların dış yüzüne presle oyuklar açılmış ve birleştirilerek sac paket oluşturulmuştur. Rotor oyuklarına, iki ucundan kısa devre edilmiş alüminyum rotor çubukları enjeksiyon yöntemi ile yerleştirilip daha sonra bu sac paket, bir mü üzerine sıkıca takılarak rotor meydana getirilmiştir.

    c) Gövde ve Kapaklar: Küçük ev aletlerinde kullanılan motorlarda gövde düz yüzeyli olarak, orta güçlü motorlarda ise gövde çıkıntılı yüzeyli olarak yapılır. Genellikle gövdeye saplamalarla tespit edilen kapakların içerisine açılan yataklara rotor mili üzerine geçirilmiş rulmanlar yerleştirilir.

    d) Santrifüj Anahtar: Motorun ilk kalkınma anında normal devrinin % 75'ine ulaşınca yardımcı sargıyı devreden çıkartan santrifüj anahtar, motorun içerisine yerleştirilir.

    İki kısımdan meydana gelen santrifüj anahtarın duran kısmı kapak içerisine, hareketli kısmı ise rotor miline monte edilir. Duran kısımda bulunan iki kontak, motor çalışmazken kapalı durumdadır ve yardımcı sargıyı devreye sokar. Motor normal devrinin %75'ine ulaştığında ise hareketli kısım, merkezkaç kuvvetin etkisi ile dışarı doğru çekilerek kontak üzerindeki basıncı kaldırır. Bu ise bir yay vasıtası ile tekrar eski konumuna gelerek kontağı kapatır. Bu sırada kontak açılarak yardımcı sargı devreden çıkar. Motor durduğunda ise bir yay vasıtası ile tekrar eski konumuna gelerek kontağı kapatır.

    noimage

    II) Çalışma Prensibi:

    Üç fazlı asenkron motorlarda faz sargıları, .aralarında 120° elektriki açı farkı olacak şekilde statora yerleştirildiğinden döner manyetik alan meydana geliyordu. Fakat bir fazlı asenkron motorlarda yalnız bir sargı ile döner manyetik alan elde edilemez. Bu nedenle bir fazlı motorlarda ana sargının dışında bir de yardımcı sargı bulunur. Ana ve yardımcı sargılar birbirine paralel bağlanıp aralarında 90° elektriki açı farklı oyuklara yerleştirilir. Bu sargıları bir fazlı gerilim uygulandığında, ana ve yardımcı sargıda manyetik alanlar meydana gelir. Oyuklar arasında 90° elektiriki açı farkı olmasına rağmen, sargılara uygulanan gerilimler aynı fazlı olduğundan meydana gelen manyetik alanlarda aynı fazlıdır. Bu nedenle iki sargıda manyetik döner alan meydana gelmez.
    İki sargıda meydana gelen manyetik alanlar arasında faz farkının oluşması için sargılardan geçen akımlarında faz farklı olması sağlanır. Bunun için de:

    a) Devamlı olarak devrede kalan ana sargı kalın kesitli telle çok sipirli olarak sarılır. Ana sargıya paralel bağlanan yardımcı sargı ise ince kesitli telle az sipirli sarılır. Bu uygulamada yardımcı sargı sipir sayısı ana sargıya göre % 25, iletken kesiti ise 1/3 veya 1/4 oranında daha küçüktür. Böylece ana sargının omik direncinin küçük, endüktif reaktansının büyük olması ve akımın gerilimden 90°'ye yakın geri kalması sağlanır. Ayrıca ana sargı alta, yardımcı sargı üste yerleştirilerek endüktif reaktansın daha da büyümesi sağlanır.

    b) Yardımcı sargıdan geçen akımın gerilimden ilerde olması için yardımcı sargıya seri olarak bir kondansatör bağlanır. Böylece ana ve yardımcı sargı akımları arasında 90°'lik faz farkı meydana gelir. Bu da düzgün bir döner manyetik alanın meydana gelmesini sağlar.Sincap kafesli rotorun kısadevre edilmiş rotor çubukları, stator manyetik alanı tarafından kesilerek çubuklarda emk endüklenir. Rotor çubukları iki tarafından kısadevre edildiğinden içerisinden kısadevre akımları geçer ve rotorda bir manyetik alan oluşur.
    Stator döner manyetik alam, rotor manyetik alanını peşinden sürüklemesi sonucunda da rotor döner.Motorun ilk kalkınması anında yardımcı sargı, ana sargının manyetik Motorun ilk kalkınması anında yardımcı sargı, ana sargının manyetik alanını destekleyecek yöndedir. Fakat rotor devri, normal devrine yaklaştıkça bu kez yardımcı sargı, hem ana sargı hem de rotor sargısı üzerinde ters etki yapar. Motorun normal çalışmasını engellemesi nedeni ile yardımcı sargı, santrifüj anahtarla devreden çıkartılır. Eğer motor normal devrine ulaştığı halde yardımcı sargı devreden çıkartılmazsa, ince kesitli yardımcı sargıdan fazla akım geçeceğinden sargılar ısınır ve bir süre sonra da yanar.


    noimage
    noimage

    Yardımcı sargılı asenkron motorlarda devir yönünü değiştirmek için, bobinlerden birinin akım yönünü değiştirmek gerekir. Bu değiştirme, daha çok yardımcı sargıda uygulanır. Eğer U-W ve X-Z şeklinde bağlanırsa motor bir yönde, U-Z ve X-W şeklinde bağlanırsa motor aksi yönde döner.
    Aspiratör, vantilatör, kompresör, çamaşır makinası gibi motorlar, daima bir yönde dönerler. Bu, nedenle sargı uçları stator içinde bağlanarak dışarıya üç uç çıkartılır. Uçlardan ikisi ana sargı, diğeri ise yardımcı sargı ucudur ve bu uç santrifüj anahtara bağlanır. Devir yönü sık sık değiştirilen motorlarda ise klemens tablosuna dört uç çıkartılır.

    noimage

    b) Üniversal (Seri) Motorların Yapısı ve Çalışma Prensibi:

    Üniversal motorlar, statoru çıkıntılı kutuplu yapılarak kutup sargılan sarılması ve rotorunda aynen endüvide olduğu gibi sargıların bulunması nedeniyle doğru akım seri motorlarına benzer.

    noimage
    Şekil:181'de prensip şeması görülen üniversal motora bir fazlı alternatif gerilim uygulandığında, kutup ve endüvi sargılarından alternatif akım geçer.

    Geçen bu A.A., kutup sargılarında manyetik alan meydana getirir. Kutuplarda meydana gelen alan içerisinde bulunan endüvi iletkenlerinin içerisinden akım geçince, "İçerisinden akım geçen bir iletken, manyetik alan içerisine sokulduğunda alanın dışına doğru itilir" prensibine göre iletkenler kutupların dışına itilir. Bu sırada iki ucundan yataklanan endüvi döner.
    Üniversal motorların diğer motorlardan farkı devirleridir. Boştaki devir sayıları 11000 - 15000 - 18000 - 20000 Dev./Dak. gibi oldukça yüksektir. Bunun yanısıra;

    a) Motorun yük akımı arttıkça, kutup ve endüvi sargılarında düşen gerilimlerin artması, devir sayısının düşmesine sebep olur.

    b) Motorun yük akımı arttıkça, endüvi reaksiyonunun hava aralığındaki manyetik akıyı azaltması nedeniyle devir sayısının yükselmesine sebep olur.


    noimage

    c) Motor yük akımı arttıkça, kutup ve endüvi sargılarındaki reaktif gerilim düşümü endüviye uygulanan gerilimi azalttığından, devir sayısının düşmesine sebep olur.
    Devir sayılarının yüksek olması nedeniyle üniversal motorlar, daha çok elektrik süpürgelerinde, mikserlerde, kahve değirmenlerinde, dikiş makinaları, saç kurutma makinaları ve traş makinalarında kullanılır. Bunun dışında devir sayıları, motora uygulanan gerilimi değiştirerek ayarlanır. Ayrıca, üniversal motorlann kutup veya endüvi sargısında birisinin uçları değiştirildiğinde o sargıdan geçen akımın yönü değişir. Böylece manyetik alanın yönü değişeceğinden, motor devir yönü değiş mis olur (Şekil: 182).

    noimage

    c) Yardımcı Kutuplu (Gölge Kutuplu) Asenkron Motorların Yapısı ve Çalışma Prensibi:

    Daha çok küçük güçlü olarak yapılan ve sessiz çalışmaları nedeniyle tercih edilen bu motorların yapımları kolay ve ucuzdur. D. A. makinalarındaki gibi kutup ayakları vardır ve kutbun bir ucundan 1/3 uzaklıkta bulunan yarık içerisine uçları kısadevre edilen bakır halka geçirilmiştir. Kutbun diğer 2/3'lük kısmına ise kutup sargısı sarılmıştır (Şekil: 183).

    noimage

    Üç fazlı motorlardaki gibi döner alan prensibine göre çalışan bu motorlarda döner alan statorun çevresinde dönmeyip, kutupların bir ucundan diğer ucuna doğru kayar. Bu nedenle bu tip motorlarda moment, her an değişir.
    Kutup ayaklan üzerinde açılan ve yarıkla ayrılan kısma yerleştirilen bakır halkaya, Yardımcı Kutup veya Gölge Kutup denir. Kutup sargılarının bir fazlı A.A. ile beslendiği bu motorlarda rotor, aynen üç fazlı asenkron motorlarda olduğu gibi sincap kafeslidir.

    Kutup sargılarına bir fazlı A.A. uygulandığında bobinden geçen sinüsoidal akım, sıfırdan maksimum değere doğru arttıkça değişken bir manyetik akı meydana getirir. Bu değişkin manyetik alan içerisinde kalan bakır halka üzerinde bir gerilim endüklenir ve kısadevre edildiğinden, üzerinden kısadevre akımı geçer. Lenz Kanununa göre; kısadevre akımı, kendisini meydana getiren manyetik alanın yönüne zıt yönde bir manyetik alan meydana getirir. Dolayısıyla yardımcı kutup üzerinde alan zayıflaması olur ve kutup sargısının meydana getirdiği alan, yardımcı kutba doğru kayar. A.A. yön değiştirdiğinde bu kez kutupların ismi değişir (N iken S olur) ve yine alanın kayma yönü aynı kalır.

    • Yukarıda anlatıldığı gibi bir fazlı yardımcı kutuplu motorlarda manyetik alan, ana kutuptan yardımcı kutba doğru devamlı olarak kayma gösterir. Döner alana benzeyen bu manyetik alan, rotorun dönmesini sağlar.
    Bir fazlı yardımcı kutuplu asenkron motorlar daima aynı yönde dönerler. Devir yönünü değiştirmek için rotor, stator içerisinde ters çevrilir.

    Bu motorlarda devir sayısı ayarı, motora uygulanan gerilim bazı yöntemlerle değiştirilerek yapılır.

    Yardımcı kutuplu motorların olumlu yönleri:
    1- Yapıları basittir,
    2- Maliyetleri ucuzdur,
    3- Çok sessiz çalışırlar.

    Yardımcı kutuplu motorların olumsuz yönleri:
    1- Kalkınma momentleri düşüktür,
    2- Verimleri düşüktür,
    3- Aşırı yüklerde dururlar.


    d) Repülsiyon Motorların Yapısı ve Çalışma Prensibi:
    Bu motorların statorları, yalnızca ana sargısı bulunan bir fazlı
    asenkron motorun statoruna benzer. Sargılar, el tipi olarak sarılmıştır. Rotorları ise doğru akım makinasının endüvisi gibi olup sargı uçları kollektör dilimlerine irtibatlandırılmıştır.

    Repülsiyon motorlarda da, bir fazlı asenkron motorlarda olduğu gibi kapaklar, yataklar, merkezkaç düzeneği bulunur. Bu motorlarda bir de fırça düzeneği vardır. Fırçalar kapak üzerine monte edilmişse D. A makinasının endüvisi gibi kollektöre üstten basar. Eğer fırçalar mil üzerine monte edilmişse fırçalar kollektöre alın kısmından basar. Repülsiyon motorların stator sargılarına alternatif gerilim uygulandığında sargılarda, yönü ve şiddeti her an değişen bir manyetik alan meydana gelir. Bu değişken alanın içerisinde kalan endüvi sargılarında ise bir gerilim indüklenir.

    Repülsiyon motorların fırçaları kısa devre edilmiştir. Bu nedenle endüvi sargılarından kısa devre akımları geçerek manyetik alan oluşturur .Eğer fırçalar kutup eksenine konulmuşsa sargıların yarısından bir yönde, diğer yarısından ters yönde alcım geçer. Dolayısıyla meydana gelen toplam manyetik alan sıfır olduğundan gerilim indüklenmez ve fırçalardan akım geçmez. Bu nedenle rotor dönmez.
    Fırçalan kutup ekseninin bir tarafına doğru a açısı kadar kaydırdığımızda sargılardan ve fırçalardan akım geçişi olur. Böylece rotor üzerinde oluşan manyetik alan kutupları ile stator manyetik alan kutuplarının birbirini itmesi ve çekmesi nedeniyle döndürme momenti meydana gelir ve rotor döner.
    Repülsiyon motorlarda fırçalar sağa doğru kaydırılırsa motor sağa, fırça sola kaydırılırsa motor sola doğru döner.


    noimage

    e) Relüktans motorların yapısı ve çalışma prensibi

    Relüktans motorlar, gölge kutuplu motorlara benzerler. Ancak, bakır halka yerine şekil: 185'de görüldüğü gibi kutup ayaklarının bir kısmındaki hava boşluğu artırılmıştır. Böylece hava aralığının fazla olduğu kısımda manyetik akının geçişine gösterilen direnç büyük, hava aralığının az olduğu kısımda manyetik akının geçişine gösterilen direnç küçüktür. İşte bu tip motorlara, manyetik direnç anlamına geldiği için Relüktans motor denilir.

    Gösterilen büyük değerdeki manyetik direnç (Relüktans) nedeniyle manyetik akı geçişi, küçük manyetik direnç (Relüktans) gösterilen hava aralığının az olduğu kısımda yoğunlaşır. Yani kutup yüzeyinde bir taraftan diğer tarafa doğru alan kayması meydana gelir. Kayan bu alan, kısadevre çubuklu rotoru da etkileyerek dönmesini sağlar. Rotorun dönüş yönü, büyük hava aralığı olan kısımdan küçük hava aralığı olan kısma doğrudur.


    noimage

    Bu motorlarda devir sayısı, uygulanan gerilim değeri değiştirilerek ayarlanır. Devir yönü ise sabittir. Ancak rotor, statora ters takılarak değiştirilebilir.
    Küçük ebatlı yapılan bu motorların kalkınma momentleri küçük olduğundan kullanım alanları azdır.

    f) Küçük Senkron Motorların Yapısı Ve Çalışma Prensibi:
    Küçük senkron motorlar, isminden de anlaşılacağı gibi çok küçük güçlerde ve iki tipte yapılırlar:

    1- Histerezis senkron motorlar.
    2- Relüktans senkron motorlar.

    Histerezis senkron motorların statoru, yardımcı kutuplu motorların statoru gibidir ve kutuplara bakır halkalar yerleştirilmiştir. Rotor ise histerezis kaybının büyük olması için disk seklindeki çelik saclardan yapılmıştır.
    Stator bobinine alternatif gerilim uyguladığında bakır halkalardan dolayı rotor dönmeye başlar. Bu sırada stator bobininde meydana gelen manyetik alan, rotordan manyetik akılar geçirdiğinden rotorda, büyük histerezis kaybından dolay) N - S kutuplan meydana getirir. Böylece rotor, senkron hızla döner.


    noimage

    Relüktans senkron motorlarda stator çok kutuplu olarak demir saçtan, rotor ise daimi mıknatıstan çıkıntılı kutuplu olarak yapılmıştır.
    Stator bobinine alternatif gerilim uygulandığında meydana gelen manyetik alandan dolayı kutuplaşma olur. Rotorun daimi mıknatıslı olması ve rotor ile stator arasındaki değişik hava aralığı nedeni ile döndürme momenti meydana gelir ve rotor, senkron hızla döner.
    Küçük senkron motorlar, 3 ile 10 W güçlerinde yapılırlar. Devir sayıları sabit olduğundan Zaman rölelerinde, zaman saatlerinde ve otomatik kumanda sistemlerinde kullanılır.
#09.02.2008 21:43 0 0 0
  • tam 113 Türk devletini kurulduğunu biliyormuydunuz


    NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE

    Türk sözcüğünün anlamı; "Güçlü, kuvvetli, miğfer, türemiş, şekil kazanmış" demektir. Türk Dil Kurumu'nun hazırladığı Türkçe Sözlük 'te, Türk; Asya ve Doğu Avrupa'da yaşayan, Türkçe'nin çeşitli lehçelerini konuşan soy ve bu soydan gelen kimse diye belirtilmektedir. Söz konusu bu kimselerden oluşan topluluklara "Türkler" denir. Türkler; Türkçe ve bu dilin
    lehçelerini konuşurlar. Türk kelimesinin geçtigi ilk devlet, Göktürk (Kök-Türk) imparatorluğudur. Orhun Kitabelerinde Türk kelimesi, bazen Türk, bazen de Türük olarak yazilmiştir.11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud; "Türk adının Türkler'e , Tanrı
    tarafından verildiğini belirterek, Türk adının "Gençlik, kuvvet, kudret ve olgunluk çağı" demek olduğunu belirtir. Türk kelimesi, gerek İslâm, gerek İran ve gerekse Tevrat'ta geçmektedir. Tevrat'ta Türkler'in Hz. Nuh'un oğlu Yafes'in soyundan geldiği kabul edilir.Türkler, üç beyaz ırk grubundan "Europid" grubunun "Turanid" tipinden gelir.
    Türkler'in anavatanı Orta Asya'dır. 9. yüzyıldan itibaren, Orta Asya'da yaşayan Türkler; nüfus fazlalığı, mer'a yetersizliği, su kıtlığı gibi nedenlerle göç etmeye başlamışlardır. Orta Asya'dan dört bir yana gerçekleşen bu göçlerin en önemlisi batı yönünde olmuştur. Batı yönde gerçekleşen göçler sonucu, 11. yüzyılda Anadolu Türkleşmiş ve daha sonra Avrupa içlerine kadar yayılmışlardır. 20. yüzyılda ise dünyanin bütün kıtalarına dağılmışlardır. Avustralya'dan Brezilya'ya kadar, dünyanın her tarafında, bugün Türk vardır.
    Yine bu göçün Altay çevresinde göçebe halinde yaşayan Türk kavimlerinin hayvan sürülerini otlatmak için Aral Gölü istikametinde olduğu kaydedilir.Tarihin geçmiş dönemlerinde, değişik ve uzun zaman dilimleri içinde, birlik ve beraberlik içinde yaşayan Türk Dünyası, kurmuş olduğu medeniyetlerle, tarihe altın harflerle adını yazdırmıştır. Göktürkler, Karahanlılar, Selçuklular ve Osmanlılar, bu devletlerin en bilinenleridir. Özellikle bugüne göre en son Büyük Türk Devleti olan Osmanlı Devleti, kendine has özellikleriyle, dünya hakimiyetini tam 600 yıl elinde tutmuştur. Ne yazık ki, Osmanlı
    Devleti'nin çöküşüyle birlikte, Türk Dünyası paramparça olmuş ve 20.yüzyıla esaret altında girmiştir. 20.yüzyılın esaretini, Türk Dünyası içinde ilk kez, yine Osmanlı Devleti'nin çekirdeğini oluşturan Türkiye kırmış ve Anadolu'nun şahlanışı ile bağımsızlığını kazanmıştır. Bu devletlerin sayısı, mevcut bazı tarihi kaynaklara göre 113 olduğu, bazı kaynaklara göre 125'i geçtiği ve bazı kaynaklara göre de 180'i bulduğu kabul edilir.Burada, Tarihi Coğrafya açısından, tarihteki Türk devletlerinden kısaca bahsedeceğiz. Özellikle de yaşadığı coğrafi mekanlar üzerinde duracağız

    1. Hun İmparatorluğu : İlk büyük Türk Devletidir. M.Ö.220'den M.S.216'ya kadar hüküm sürmüştür. Türklük dünyasının öncüleri olarak bilinir. Mete Han döneminde imparatorluğun sınırları Japon Denizi'nden Hazar Denizi'ne kadar geniş bir bölgeyi kapsar.

    2. Batı Hun İmparatorluğu: M.Ö. 53'de, Büyük Hun İmparatorluğunun ikiye bölünmesiyle, Batı Türkistan'da Cici Han tarafından kurulan devlet. Coğrafi mekan olarak sınırları Batı Türkistan'ı içine alır.3. Han yada Ön Chao Kuzey Çin Hun Devleti: M.S. 304 ile 329 yılları arasında Kuzey Çin'de kurulmuş bir devlet.

    4. Arka Chao Kuzey Çin Hun Devleti: M.S.319 ile 351 yılları arasında Kuzeydoğu Çin'de kurulmuş bir Türk devleti.

    5. Kuzey Liang Hun Devleti: M.S. 401 ile 439 yılları arasında Kansu ve çevresinde kurulmuştur.

    6. Hsia Hun Devleti: M.S.407 ile 431 yılları arasında , Kuzey Çin'de ordu platformu çevresinde kurulmuş bir Türk devletidir.

    7. Avrupa Hunları(Bati Hunları) : M.S. 434'de Atilla'nın başa geçmesiyle Avrupa Hunları, büyük bir imparatorluk haline geldiler. Atilla'nın oğulları devleti iyi yönetemeyince, imparatorluk 470'de çökmüştür.

    8. Tabgaç Devleti : Batı Hun imparatorluğu yıkıldığı yıllarda , Orta Asya'da kurulmuştur. 520'de Budizmin etkisinde kalarak yıkılmıştır.

    9. Akhunlar : Tabgaç Devleti'nin çağdaşıdır. 5.yüzyılın ortalarında, Amuderya nehrinin akaçlama alanı içinde kurulmuş ve gelişme göstermiş bir Türk devletidir. Coğrafi sınırları; Horasan, Afganistan ve İran topraklarına kadar uzanır. 557'de Akhunlar tarihe karıştı.

    10. Göktürk Devleti : 530'larda kurulan ve adında ilk defa Türk geçen bir devlettir. 745'de Uygurlar tarafından yıkılmıştır.

    11. Doğu Göktürk Hakanlığı: 582 yılında, Göktürk Hakanlığı'nın ikiye ayrılmasından sonra ortaya çıkmıştır. 630 yılına kadar devam eden Doğu Göktürk Hakanlığı'nın coğrafi sınırları; Aral gölü ve çevresi, Ötüken, kuzeybatı Moğolistan ve Kaşgar'a kadar uzanan geniş bir mekanı içine almıştır.

    12. Batı Göktürk Hakanlığı: 630 yılına kadar devam eden Batı Göktürk hakanlığının sınırları Aral Gölü - Kafkaslar arasındakı geniş toprakları içine almaktadır.

    13. Türgeş Devleti: Batı Göktürk Hakanlığı'nın 630'da yıkılışından sonra On Boy'dan biri olan Türgeşlerin kurmuş olduğu bu devlet, 750 yılına kadar devam etmiştir. Türklere, şehir hayatını benimseten bir devlettir. Başkenti Talas'dır.

    14. Uygur Hakanlığı : Büyük Hunların torunları olan Uygurlar, çok sayıda devlet kurmuşlardır. Uygur Hakanlığı bunlardan birisidir.. 744-840 yılları arasında hüküm sürmüştür. Selenga, Orhun ve Tola ırmakları havzalarından Baykal gölünün güneyindeki bozkırlara kadar uzanan geniş sahada yaşamışlardır.

    15. Kao-Ch'ang (Turfan) Uygur Devleti: Ötüken Uygurları da denilen Uygur hakanlığının 840 yılında Kırgızlara yenilgisinden sonra, güneye göç eden Uygurların Turfan havzası ve çevresinde kurmuş oldukları bir devlet. 847 yılında Çin ve Kırgız kıskacı altında dağılmışlardır.

    16. Kan-Chou (Sarı Uygur) Uygur Devleti: 840 tarihinde Uygur Hakanlığının yıkılışından sonra kurulmuş bir devlet. Orta Asya İpek yolu ticaretine hakim oldular.

    17. Karluklar : İslâm dinini ilk kabul eden bir Türk devleti. Çungarya havzası ve Tarım bölgesinde hüküm sürdüler.

    18. Kimek Hakanlığı: İrtiş boylarında yaşayan İmek, İmi, Tatar, Balandur, Kıpçak, Lankaz ve Ecdad gibi Türk boylarının bir araya gelerek kurmuş oldukları federasyon bir devlettir.

    19. Kırgızlar : 840'dan itibaren Uygur başkenti Ötüken'de devleti kurdular. 1207'de Cengiz Han'ın egemenliğini kabul ettiler.

    20. Avar İmparatorluğu : Macaristan'da büyük bir devlet kuran Avarlar, zaman zaman İstanbul'u kuşattılar. 630'dan sonra
    zayıflamaya başladılar. 9. yüzyılda da parçalandılar.

    21. Hazar Devleti : 7. yüzyıldan itibaren iyice güçlenen ve bütün Dogu Avrupa'yı eline geçiren Hazarlar, 3 yüzyıl hüküm sürdüler.

    22. Peçenekler : Bir süre Hazarlar'ın egemenliğinde yaşayan Peçenekler, 10. yüzyıl ortalarına doğru güçlendiler ve 11. yüzyılda dağıldılar.

    23. Uzlar : Karadenizin kuzeyinde ve Doğu Avrupa'da hüküm sürdüler. Genelde Özi Irmağı çevresinde yaşayan Uzların Selanik'e kadar ilerledikleri bilinir. Peçenekler ile çağdaştırlar.

    24. Kumanlar : 11. yüzyılda Balkaş gölünden Batı Karadeniz kıyılarına kadar uzanan geniş topraklarda hüküm sürdüler. 12. yüzyılda dağıldılar.

    25. İtil (Volga) Bulgar Devleti : Karadeniz'in kuzeyinde 630'larda devlet oldular. 864'den sonra Hırıstiyanlığı kabul ettiler. 1236 yılında Batu han tarafından yıkılmıştır. Coğrafi sınırları; İtil (Volga) nehrinin akaçlama alanına tekabül eder.

    26. Tuna Bulgar-Türk Devleti: Hazarların tazyiki ile birlikte Bulgarlar 660 tarihinden itibaren tuna boylarına yerleşmeye
    başladılar. 893-927 yıllarında en parlak dönemini yaşayan Bulgar Devleti, 1393 yılından itibaren 500 yıllık Osmanlı hakimiyetine girmişlerdir.

    27. Toharistan Türk Devleti: Altıncı yüzyılın sonlarında kurulmuş bir Türk devleti. Coğrafi sınırları; bugünkü Afganistan Türkistanı topraklarını içine alır.

    28. Türk-şahi yada Tigin-şah Devleti: Kabil, Gazne çevresinde, Sind ırmağı ve Mahaban dağları çevresinde kurulmuş bir devlet.

    29. Şûl (Çöl) Türkleri Devleti: Hazar denizinin güneydoğusunda kurulmuş bir Türk devleti. 716 tarihinde Emevi ordularına yenilince, İslâmiyeti kabul ettiler.

    30. Tolunoğulları : 868'de Mısır - Irak arasında kurulan bir Müslüman Türk devletidir. 905'de yıkıldılar.

    31. İhşidiler : Tolunoğullarından sonra yaklaşık aynı topraklarda 968'e kadar hüküm sürdüler.

    32. Karahanlılar : 10. yüzyılın ortalarında Orta Aysa'da kurulan ilk Müslüman Türk devletidir.

    33. Gazneliler : Karahanlılarla çağdaştır. İlk Müslüman Türk devletlerindendir. Sınırları Afganistan ve Hindistan'ı içine alır.

    34. Kutbiler: 1191-1211 arasında, Hindistan'da hüküm sürmüş bir Türk devletidir. Kurucusu bir Memluk olan Aybeg'dir.

    35. Şemsiler: 1211-1266 arasında Hindistan'da hüküm sürmüştür. Kurucusu Iltutmuş (ünvanı Şemseddin) Memluk asıllıdır.

    36. Balabanlılar: 1266-1290 yılları arasında Hindistan'da hüküm sürmüş bir Türk devleti.

    37. Kalaçlar: 1290-1320 yılları arasinda hüküm sürmüştür. Kutbiler, Şemsiler ve Balabanlardan sonra gelen Delhi Türk Sultanlığıdır.

    38. Tuğluklar: Kalaçlardan sonra, Delhi Türk Sultanlığı'nın son halkasını teşkil ederler. 1320-1414 yılları arasında hüküm
    sürmüşlerdir.

    39. Büyük Selçuklu İmparatorluğu : Ön Asya'da kurulan ilk ve en büyük Müslüman Türk devletlerinden biridir. 1040-1157 yılları arasında hüküm sürmüştür.

    40. Hısn-ı Keyfâ Artukluları: 1101 yılında Artuk'un oğlu Sokman tarafından Hısn-ı Keyfâ (Hasankeyf) ve yakın çevresinde kurulmuştur. 1231 yılında Eyyubiler tarafından yıkılmıştır.

    41. Mardin Artukluları: 1108 yılında Artuk'un oğlu İlgazi tarafından Mardin ve çevresinde kurulmuştur. Artuklu devletlerinin en uzun ömürlüsüdür. 1408 yılına kadar hüküm sürmüşlerdir.

    42. Harput Artukluları: En kısa ömürlü olan Artuklu devletlerinden biridir. 1185-1233 tarihleri arasında bugünkü Elazığ ve çevresinde hüküm sürmüşlerdir.

    43. Saltuklular: 1071 Malazgirt zaferinden sonra Anadolu'da kurulmuş olan 4 Türk devletinden biridir. Erzurum ve çevresinde 1072-1202 yılları arasinda hüküm sürmüştür.

    44. Mengücekler: Anadolu Selçuklu devletlerinden biridir. Erzincan ve çevresinde 1072-1228 yılları arasında hüküm sürmüşlerdir.

    45. Danişmendliler: Sivas ve Divriği çevresinde hüküm sürmüş, Anadolu Selçuklu devletlerinden biridir.

    46. Sökmenler (Ahlatşahlar) Devleti: 1110-1207 yılları arasında Van gölü havzasında hüküm sürmüş bir Türk devleti.

    47. Dilmaç Oğulları Beyliği: 1084-1394 tarihleri arasında Erzen ve Bitlis çevresinde hüküm sürmüş bir Türk devleti.

    48. Yinal Oğulları Beyliği: 1098-1183 yılları arasında, Diyarbakır ve çevresinde hüküm sürmüşlerdir.

    49. İzmir Türk Beyliği (Çaka Beyliüi): 1081-1097 yılları arasında, İzmir, Foça, Midilli adası ve çevresinde hüküm sürmüş bir Türk beyliğidir.

    50. Türkiye Selçukluları Devleti: 1071 Malazgirt zaferinden sonra Anadolu'da kurulmuş olan ve Bizans'a en yakın olan Türk devletlerinden biridir. 1075-1308 tarihleri arasında hüküm sürmüştür. Konya ve çevresi merkez olmuştur.

    51. Suriye Selçukluları Devleti: 1069-1118 yılları arasında, bugünkü Suriye, Lübnan, Ürdün ve İsrail toprakları üzerinde kurulmuş bir Türk devletidir.

    52. Dımaşk Atabegliği: 1104-1154 yılları arasında güney Suriye'de varlığını sürdüren bir Türk devletidir.

    53. Irak Selçukluları Devleti: 1118-1194 arasında Irak ve güneybatı İran toprakları üzerinde kurulmuş bir Türk devletidir.

    54. Zengiler : Büyük Selçuklu Devleti'nin yıkılmasından sonra, Suriye ve Yukarı Mezopotamya'da kurulan bir Türk devletidir. Musul Atabegliği adı da verilir. 1127-1233 yılları arasında hüküm sürmüştür.

    55. Kirman Selçukluları: 1040 Dandanakan zaferinden sonra Tabes vilayeti ile Kirman çevresinde kurulmuştur. Sınırları Umman'a kadar uzanır. 1187 yılında yıkıldı.

    56. İldenizler : Zengilerle çağdaş, Azerbaycan çevresinde kurulan bir Türk devletidir. Azerbaycan Atabegleri de denilir.

    57. Salgurlar : Zengiler ve İldenizlerle çağdaş (1148 - 1286) İran'da kurulmuş bir Türk devletidir.

    58. Hârizmşahlar Devleti: Büyük Selçuklu Devletiyle çağdaş, Aral gölünün güneyinde 1097-1231 yılları arasında yaşamışlardır.

    59. İlhanlı Devleti: 1256- 1343 yılları arasında, Doğu Anadolu, İran ve Afganistan'a kadar uzanan geniş topraklar üzerinde hakimiyet kurmuştur.

    60. Eyyubiler : Ön Asya'da kurulan bir Müslüman Türk devleti (1171-1250).

    61. Mısır Türk Sultanlığı (Memluklar) : Mısır ve Suriye'de 250 yıldan fazla (1250-1517) hüküm sürmüştür. Osmanlılar'ın Mısır'ı fethettikleri tarihe kadar varlıklarını korumuşlardır. Mısır, bir Arap ülkesi olmasına rağmen, ortaçağ haritalarında, Memluk hakimiyetinden ötürü, "Türkiye" olarak adlandırılmıştır.

    62. Timurlar Devleti: 1370-1507 yılları arasında, Adalar Denizi (Ege) kıyılarından Orta Asya'ya ve Hint Okyanusuna kadar uzanan geniş topraklar üzerinde hüküm sürmüş büyük bir Türk imparatorluğu.

    63. Bâbur Devleti: 1494-1858 yılları arasında Hindistan'da hüküm sürmüştür.

    64. Şeybaniler : Aynı zamanda Özbek devleti olarak da bilinir. Orta Asya'da kurulmuştur.


    65. Kazan Hanlığı : Dogu Avrupa'da Karadeniz'den Moskova'ya kadar uzanan geniş bölgede, 1437 - 1552 yılları arasında hüküm süren bir devlet.

    66. Kasim Hanlığı: 1445-1681 arasında, Kazan hanlığının güneybatısında yaşamış olan bir Türk hanlığı.

    67. Astrahan Hanlığı: 1466-1556 yılları arasında, Idil nehrinin Hazar denizine döküldüğü delta bölgesinde kurulmuş olan bir Türk devletidir.

    68. Kırım Hanlığı : 1441 - 1783 arasında Kırım ve çevresinde kurulmuştur. Osmanlı devletine bağlı yaşamışlardır.

    69. Sibir Hanlığı: Altınordu devletinin parçalanmasından sonra Moğolistan bölgesinde kurulmuş ve 1480-1598 yılları arasında hüküm sürmüştür.

    70. Buhara (Özbek) Hanlığı: 1500-1920 yılları arasında, Orta Asya'da, Buhara ve çevresinde, hüküm sürmüş bir Türk devleti.

    71. Hive Hanlığı: 1512-1920 yılları arasında, Orta Asya'da Hive ve çevresinde hakimiyet kurmuşlardır.

    72. Hokand Hanlığı: 1700-1876 yılları arasında, Fergana havzasında kurulmuş bir hanlık.

    73. Safeviler : 1502-1732 yılları arasında Ön Asya'da yaşamışlardır.

    74. Afşarlar : Safaviler'in yıkılmasından sonra, aynı bölgede 1736-1795 yılları arasında hüküm sürmüşlerdir.

    75. Kaçarlar : 1779-1925 yılları arasında, Hazar Denizi'nin güney kıyılarında yaşamışlardır.

    76. Altınordu Hanlığı: 1227-1502 yılları arasında, Karadeniz ile Hazar denizi arasında yaşamış bir Türk devleti.

    77. Akkoyunlular Devleti: Diyarbakır-Malatya çevresinde kurulan bu devlet, Karakoyunlularla halef-seleftir. 1403-1514 yılları arasında, 111 yıl süren bir ömrü vardır.

    78. Karakoyunlular Devleti : Erbil-Nahçıvan arasında yani Azerbaycan, Irak ve Doğu Anadolu'da 1390'de kurulmuş ve 1468'e kadar devam eden 78 yıllık bir ömre sahiptir.

    79. Karaman Oğulları Beyliği: 1256 - 1483 arasında, Konya-Karaman çevresinde hüküm sürmüştür.

    80. Alaiye Beyliği : Alanya ve çevresinde 1300-1463 yılları arasında hüküm sürmüş bir beyliktir.

    81. Eşref Oğulları Beyliği: Beyşehir ve Eğridir yörelerinde, 1280-1326 yılları arasında hüküm sürmüş bir beyliktir.

    82. Germiyan Oğulları Beyliği: 1303-1429 yılları arasında, Kütahya ve çevresinde kurulan bir Türk beyliğidir. Beyliğin ömrü 126 yıl olarak görülürse de, bağımsızlık dönemi 70 yıl kadardır..

    83. Hamid Oğulları Beyliği: Uluborlu ve Eğridir çevresindeki bir beylik. Coğrafi sınır olarak bugünkü Göller Yöresini içine alir. 1300-1391 yılları arasında hüküm sürmüştür.

    84. Teke Oğulları Beyliği: Antalya yöresinde hüküm sürmüş, bir Anadolu beyliğidir.

    85. Menteşe Oğulları Beyliği : Menteşe (Anadolu'nun güneybatısı) yöresinde, 1282 - 1389 arasında hüküm sürmüştür.

    86. İnanç Oğulları Beyliği : Buna Lâdik Beyliği de denilir. 1276-1400 yılları arasında, Denizli - Honaz - Dalaman çevresinde kurulan bir Anadolu beyliğidir.

    87. Sahip Ata Oğulları Beyliği: 13.yüzyıl sonları ile 14.yüzyıl başlarında yaklaşık 90 yıllık bir devrede, Afyon Karahisarı ile
    yakın çevresinde hüküm sürmüş olan bir beyliktir.

    88. Aydın Oğulları Beyliği : Aydın ve İzmir çevresinde hüküm süren Anadolu beyliği. Hakimiyeti, 1310-1426 tarihleri arasında, 116 yıllık bir süreyi kapsar.

    89. Karesi Oğulları Beyliği: Balıkesir yöresinde 1297'de kurulan bir beylik, 1360'da Osmanlı idaresine girmiştir.

    90. Candar Oğulları Beyliği: Kastamonu ve Sinop yöresindeki Anadolu Türk beyliği. Beyliğin ömrü, 1292-1461 yılları arasında, yaklaşık 170 yıl sürmüştür.

    91. Eretna Oğulları Beyliği: Sivas ve Kayseri'deki Anadolu beyliğidir. Anadolu'daki Uygur sülalesinin kurmuş olduğu bir
    beyliktir. 1344-1381 yılları arasında, 37 yıllık bir ömür sürmüştür.

    92. Kadı Burhaneddin Beyliği: 1381-1400 yılları arasında, Sivas, Amasya ve Kayseri havalisinde kurulmuş bir beylik. Anadolu Selçuklu Beylikleri arasında, 19 yıllık ömrü ile en kısa ömürlü bir beyliktir.

    93. Saruhan Oğulları Beyliği : 1310-1410 yılları arasında, 100 yıllık bir ömür süren beylik, Manisa yöresinde hüküm sürmüştür.

    94. Tacettin Oğulları Beyliği: Ordu ve Bafra yörelerinde kurulmuş Anadolu beyliği. 1378-1428 tarihleri arasında, yaklaşık 50 yıl ömrü olan bir beyliktir.

    95. Pervane Oğulları Beyliği: 1276-1322 yılları arasında 46 yıllık bir süre içinde, Sinop'ta kurulmuş bir beyliktir.

    96. Ramazan Oğulları Beyliği: Çukurova'da kurulmuş Anadolu beyliği. 1378-1608 yılları arasında varlığını sürdürmüştür. Anadolu Selçuklu Beyliklerinden, Osmanlı Beyliği'nden sonra ömrü en uzun olan beyliktir. Yaklaşık 245 yıl hüküm sürmüştür.

    97. Dulkadir Oğulları Beyliği: Maraş ve Elbistan'da hüküm sürmüş bir beylik. Beylik, 1337-1521 yılları arasında varlığını göstermiştir.

    98. Osmanlı İmparatorluğu : 1299'da Söğüt civarında kurulmuş ve 1923 yılına kadar devam etmiş ve üç kıtada at sürmüş Cihan İmparatorluğudur. Bu cihan imparatorluğu, geçmişten gelen Türk devlet geleneğinin kemâle ermiş biçimini dünya sahnesinde, 600 yıl sergilemiştir. 1606 tarihinde imzalanan Zigvatorok Antlaşmasi ile İmparatorluk, toprak bakımından en geniş noktasına ulaşmıştır. Bu tarihlerde, Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırları; Anadolu, Kafkasya, Kırım, Güney Ukrayna, bugünkü Romanya, Yugoslavya, Bulgaristan, Yunanistan, Macaristan, Suriye, Ürdün, Lübnan, Israil, Irak, Suudi
    Arabistan, Yemen, Mısır, Tunus, Libya, Cezayir ve Akdeniz adalarını içine almaktaydı. İmparatorluğun etkisi altına almış olduğu toprakların yüzölçümü ise, 22 milyon km².yi aşmıştır.

    99. Türkiye Cumhuriyeti: Osmanlı Devleti'nin yıkılışından sonra, Anadolu yarımadası ve doğu Trakya toprakları üzerinde, 1923 tarihinde kurulmuştur.

    100. Hatay Türk Cumhuriyeti: 2 Eylül 1938 - 23 Haziran 1939 tarihleri arasında, Antakya ve İskenderun çevresinde kurulmuş bir
    devlet.

    101. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti: 15 kasim 1983'de Kıbrıs adasının kuzey yarısında Türk Cumhuriyeti ilan edilmiştir.

    102. Aras Türk Hükümeti: 3 Kasım 1918'de Iğdır ve Nahcıvan çevrelerini kapsayan topraklar üzerinde kurulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu ile birlikte, Iğdır Türkiye'de, Nahcıvan bölgesi Sovyet Rusya'da kalmıştır.

    103. Cenubi Garbi Kafkas Türk Hükümeti: 9 Ocak 1919 Ardahan Kongresi'nin ardından Batum'dan Nahcıvan'a kadar uzanan topraklar üzerinde kurulmuştur.

    104. Türkmen Devleti: 1855-1885 tarihleri arasinda Türkmenistan 'da kurulmuş bir devlet.

    105. Garbi Trakya Devleti: 22 mayis 1920'de Gümülcine'nin Hemitli nahiyesinde kuruldu. 24 Temmuz 1923'de Lozan Antlaşmasi ile, Garbi Trakya Devleti toprakları Yunanistan'a bırakıldı. Ayrıca Balkanlar'da geçici olarak iki devlet daha kurulmuştur. Bunlar; Garbi Trakya Devlet-i Muvakkatası ve Rodop Devlet-i Muvakkatasıdır. Garbi Trakya Devlet-i Muvakkatası: 31 Ağustos 1913'de Gümülcine, İskeçe ve Dedeağaç çevresinde kurulmuştur. 25 Ekim 1913'de tarih
    sahnesinden çekilmiştir. Rodop Devlet-i Muvakkatası: 14 Nisan 1878'de, Balkan dağlarının güneyinde Rodop bölgesinde kurulmuş ve mücadelelerini 20 Nisan 1886 tarihine kadar 8 yıl sürdürmüşlerdir.

    106. Doğu Türkistan (Uygur) Devleti: 1864-1877 tarihleri arasında Doğu Türkistan'da varlığını koruyabilmiş bir Türk devleti.

    107. Doğu Türkistan Türk Cumhuriyeti: 12 Kasım 1933 tarihinde Doğu Türkistan'da kuruldu. 1937 yılına kadar varlığını korudu.

    108. Azerbaycan Türk Cumhuriyeti: 1918-1920 tarihleri arasında, Azerbaycan topraklarında hüküm sürmüştür. Daha sonra Sovyet Rusya'nın hakimiyetine giren bu devlet,30 Ağustos 1991 yılında
    yeniden bağımsızlığına kavuşmuştur.

    109. Özbekistan Türk Cumhuriyeti: 31 Ağustos 1991 tarihinde bağımsızlığına kavuşmuştur.

    110. Türkmenistan Türk Cumhuriyeti: 27 Ekim 1991'de bağımsızlığını ilan etmiştir.

    111. Kazakistan Türk Cumhuriyeti: 16 Aralık 1991 tarihinde bağımsızlığına kavuşmuştur.

    112. Kırgızistan Türk Cumhuriyeti: 31 Ağustos 1991 tarihinde bağımsızlığına kavuşmuştur.

    113. Tacikistan Türk Cumhuriyeti: 9 Eylül 1991 tarihinde bağımsızlığına kavuşmuştur.Kuşkusuz tarih sahnesinde yaşamış olan Türk devletleri sadece bu kadar değildir. Araştırmalar devam ettikçe, bu sayının artacağı ve bu devletler hakkındaki Tarihi Coğrafya bilgilerinin daha kesinlik kazanacağı beklenmektedir. Tarihte yaşamış olan Türk Devletleri'nin yaşamış oldukları coğrafi mekanlar üzerinde çok sayıda devlet bulunmaktadır. Ancak bunların bir kısmı, Türk Devleti değildir.
    Bugün için, dünya üzerinde, 8 bağımsız Türk Cumhuriyeti (Türkiye, Kıbrıs, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan) bulunuyor. Ayrıca bağımsızlık mücadelesi içinde olan Türk cumhuriyetleri de bağımsız olurlarsa, bu sayı hayli artacaktır. Tarihteki Türk devletlerinin sayısı ne olursa olsun, tarihin her döneminde Türkler, devlet geleneklerini korumuşlardır.
#04.02.2008 20:45 0 0 0
  • Hazarlar, İdil kıyıları ve Kırım yarımadası arasında imparatorluk kuran bir Türk boyudur (468-965)...

    Önceleri, Hazarların kaynakları ve hangi soydan geldikleri kesin olarak bilinmiyordu. Bu konuda değişik görüşler ileri sürülüyordu. Daha sonra incelenen Musevî, Bizans ve Arap kaynaklarına göre Hazar ülkesinde yaşayan halkın büyük çoğunluğunun Uygur, Hazar, Bulgar, Sabir ve Peçenek gibi Türk boyları olduğu açıklandı.

    Hazarların, Batı Hun Devletinin yıkıntıları üzerinde devlet kurdukları (468), Göktürk İmparatorluğunun batı kolu olarak gelişme gösterdikleri, Göktürkler ile eş kaynaktan geldikleri anlaşıldı. Türk adını almaları da bu yüzdendir.

    Hazarlar, Sasanîler'le sık sık savaşırlardı. Bizans'la aralarında daha çok barışa dayanan bağlantılar vardı. 627 yılında yapılan Bizans-İran savaşında Hazarlar, Sasanîler'e karşı Bizans'ı tuttular. VII. yüzyıl sonlarına doğru Arran Hristiyanlarının Hazarlar üzerindeki dinî baskıları arttı. Yavaş yavaş eski dinleri olan Şamanlığı bıraktılar. İslâmın doğuşundan sonra hızla gelişen Arap saldırıları, kısa bir süre içinde Âzerbaycan'a yayıldı. İstanbul'u kuşatan Emevî ordularına karşı Bizans; Hazar ve Bulgar Türklerinden yardım istedi (718). Bizans'ın yardımına koşan Hazarlar, Arapların tepkisini üzerlerine çektiler. Bu yüzden, bu bölgeyi ele geçiren Araplar, 721-723 yıllarında Hazar topraklarına saldırdılar, başkent Belencer'i aldılar. Bunun üzerine Hazar hanı İdil ırmağı kıyısındaki Akkale ilini başkent edindi. Daha sonra Mervan bin Muhammed, bir ordu ile Belencer'e kadar geldi, şehri yaktı. Derbend'e Arap birlikleri yerleşti. Araplar, bu saldırıların bir süre ardını bırakmadı. 737 yılında, gene Mervan bin Muhammed, yüz elli bin kişilik büyük bir ordu ile Etil şehri üzerine yürüdü. Oldukça korkulu yollardan, derin vadilerden geçen Mervan, bu ordu ile Kür nehri kıyısındaki Kasak şehrinden Hazarların Dağıstan'daki büyük illi olan Semender üzerine yürüdü. Orduyu, biri Derbend, biri de Daryal geçidi olmak üzere iki ayrı yoldan geçirerek birdenbire Hazarlara saldırdı. Hazarlar, bu beklenmedik saldırı karşısında pek tutunamadılar. Mervan bin Muhammed, ordusunu kolayca Etil'e gönderdi, şehri kuşattı. Hazar hakanı, İdil nehrinin öteki kıyısına geçerek, tarhanlardan kurulu 40 000 kişilik bir ordu ile, Arapların nehri aşmalarını önlemek istedi. Mervan, bu çarpışma sonunda, 20 000 aileyi esir alarak Derbend taraflarına sürdü. Anberi adlı kumandanın yönetimi altına verdiği 40 000 kişilik seçme Arap ordusunu da tulumlara bindirerek nehrin doğu yakasına geçirdikten sonra, Hazar Tarhanının ordusunu dağıttı, Tarhanı öldürttü. Bunun üzerine Hazar hakanı, barış istemek ve antlaşma imzalamak zorunda kaldı. Mervan bin Muhammed, Hazar hakanına, Etil'e dönme izni verdi. Ayrıca, İslâm dinini Hazarlar arasında yaymak amacıyla Sabit el-Esadî ve Abdurrahman Hulânû adlı iki Arap hukukçusunu, Hazar hakanının yanında bıraktı. Araplar karşısında başarısızlığa uğrayan Hazarlar, VII. ve VIII. yüzyıllarda Avrupa ve Bizans ülkelerinde durumlarını korudular. Kırım ve Azak ülkelerinde daha da güçlendiler. Kırım Gotları, bu yüzyıllarda Hazarlara bağlıydılar. Başlarında Hazar hakanı tarafından tayin edilen bir vali bulunurdu. Bu genel valilere, Göktürk ve Hazar devletlerinin öteki bölgelerinde olduğu gibi, Kırım'da da tuyun adı veriliyordu. Gotlar, kendi içlerinde bağımsızdı. Daha sonraki yıllarda Hazarlar, yavaş yavaş Gotların bağımsızlıklarına son verdiler (787). Bu arada Hazarlar, Don ırmağı üzerinde, bozkır kavimlerinin saldırılarını önlemek amacıyla, Sarhil adını verdikleri bir kale yaptılar. Ukrayna'nın başkenti olan Kiev'de, Hazar hakanına bağlı üç kardeş tarafından yaptırılmıştı.

    Bu ağır yenilgiden sonra, Hazarlarla Araplar arasındaki gerginlik arttı. Ast Tarkan kumandasındaki 100 000 kişilik bir Hazar ordusu, Kafkas dağlarından hızla güneye indi. Daha önce Arapların saldırısına uğrayan Ermeniye ve Âzerbaycan'a girdi (765). Bütün şehirleri yağma etti. 100 000 Müslümanı esir alarak götürdü. Bununla, Hazar kumandanı, otuz yıl önceki ağır yenilginin öcünü aldı. Güneyde Araplara yenilen Hazarlar, batıda, özellikle Avrupa devletleri karşısında önemli bir varlık olarak kaldılar. 787 yılında Gotların Kırım'daki kalelerini alarak, oradaki hakimiyetlerine son verdiler. Araplar gibi, Bizanslılar da Hazarlarla birtakım akrabalıklar kurma yoluna gittiler. İmparator II. Justinianus, Hazar hakanının kızkardeşiyle, İmparator V. Konstantinos bir Hazar prensesiyle evlendi. Halife Harun-ür- Reşid zamanında Hazar hakanı ve yakınları Musevî dinine girdiler.

    Hazar İmparatorluğu, bir yandan Norman-Rus, bir yandan Selçuklu ve Kıpçak saldırıları sonucu sarsıldı. Gittikçe kuvvetlenen Ruslar, Kiev'i Hazarların elinden aldılar (866). Bu olaydan sonra Rusların, Hazar topraklarına yaptıkları akınlar sıklaştı. 965 yılında Svyatoslav kumandasındaki bir Rus ordusu, bütün Hazar şehirlerini yakıp yıktı. Dağılan Hazar halkı, bazı adalara sığınmak zorunda kaldı. Hazarlar, bir süre sonra Azak ve Kırım'da küçük prenslikler kurarak yaşamaya başladılar. Bizans'ın yardımıyla Ruslar buraları da kendi topraklarına kattılar (1016). Aynı yıllarda, Aşağı İdil ve Terek'teki Hazar devletleri de Oğuz (Selçuklular) ve Kıpçakların saldırıları sonunda ortadan kalktı. Geniş bir alana yayılan Hazarlar; Kıpçaklar, Peçenekler, Oğuzlar gibi yeni Türk boylarına karıştılar. Altınordu hakanı Sürbidey Noyan, Etil şehrinde bağımsız yaşayan Hazarların hakimiyetine son verdi (1299), şehrin yakınlarında, Altınordu Devletininin başkenti olan Saray'ı kurdu. Hazar kağanları, sırasıyla şunlardır: Bulan (620-?); Ubaca; Hızkiya; Menaşe I; Hanuka; İshak; Sabulon; Menaşe II; Nisi; Harun I; Menahem; Benyamin; Harun II (?-931); Yusuf (931-965).

    Medeniyet

    Bazı kaynaklara göre Göktürk, bazı kaynaklara göre Rus veya İbranî yazısı kullandıkları söylenen Hazarlardan günümüze kadar, ancak iki adet yazılı belge kaldı. Bunlardan birisi, Hazar hakanı Yusuf bin Harun tarafından, Endülüslü Musevî devlet ve bilim adamı Hasday bin İshak bin Şaprût'a gönderilen mektuptur (960). Öteki ise bilinmeyen Hazarlı bir Musevî tarafından, hakan Yusuf zamanında (931-965) yazılan bir mektubun, Mısır'da Keniset-el-Şâmi'de bulunan parçalarıdır. Birinci mektupta, hakan Yusuf, şeceresini saymakta, Musevî dinine girmekle ilgili bilgiler vermektedir. Mektupta ayrıca, Hazar ülkesinde yaşayan boyları, bunların yaşayış tarzını anlatan cümleler vardır. Mektuptan anlaşıldığına göre Hazarlar, yarı göçebe, yarı şehir hayatı yaşarlardı. Nitekim, bu bilgileri bazı Arap kaynakları da doğrular. Genellikle yazın çadırlarda, kışın şehirlerde oturuyorlardı. En ünlü şehirleri, Etil, Saksın, Belencer, Sarkil ve Semender'di. Başkent Etil'in, İdil ırmağı kıyısında kurulduğu sanılır. Şehrin batı kesimine Etil (Sarığşın da denir), doğu kısmına Hazarân (Hanbalığ da denir) deniliyordu. Irmağın ortasında, şehrin iki yakasına dubalı köprülerle bağlı bir ada vardı. Şehrin batı bölümü, doğu bölümüne göre daha genişti. Burada hakanın tuğladan yapılmış sarayı vardı. Şehrin uzunluğu 25 km idi ve dört kapılı bir surla çevrilmişti. Şehir, dağınıktı. Evler, Türklerin derme evleri (hargâh, büyük çadır da denir) denen, ağaçtan yapılmış ve üstleri keçe ile örtülü türdendi. Onlar, bu evlere odâde adını veriyorlardı. Pek azı kerpiçten yapılırdı. Hakandan başka hiç kimse tuğla ev yapamazdı. Şehirde ayrıca çarşı ve hamamlar vardı. Sarkil şehrinde yapılan son kazılardan, şehrin dikdörtgen biçimli; ev yapımında kullanılan tuğlaların, Asya kaynaklı olduğu anlaşıldı.

    Hazar hakanları, savaşlarda, odâde denilen, çadırlı bir arabaya binerlerdi. Arabanın her tarafı halılarla döşenir, üzerinde sırmalarla örtülü bir kubbe yükselirdi. Kubbenin üstünde, altından yapılmış bir armut bulunurdu. Gelinlerin çeyiz arabaları da, hakanın savaş arabasını andırırdı. Bu arabaların on tanesinin kapıları altın ve gümüş levhalarla kaplı olurdu. Arkadan gelen 20 araba ile her türlü çeyiz eşyası, altın ve gümüş kaplar taşınırdı. Hazarlar, ölülerini suya atarlardı. Bazı söylentilere göre sonraları, ölüleri yakmağa başladılar. Bir hakan öldüğünde her birinde birer kabir bulunan 20 odalı bir ev yapılırdı. Kabirler, ufalanmış taş tozu ile döşenir, içine kireç veya mine konulurdu. Gömme işi bittikten sonra, hakanı gömenler de öldürülerek, öteki odalara gömülürlerdi. Bu iş, hakanın hangi odaya gömüldüğünün bilinmemesi için yapılırdı. Bu geleneğin, Hunlar'da da sürdürüldüğünü gösteren belgeler vardır. Hakanın kabir odası, baştan başa, altınla işlenmiş kumaşla örtülür; bütün işler bittikten sonra suyun altında kalacak şekilde, nehrin suyu kabir eve boşaltılır ve yapı iyice su altında kalır; böylelikle artık, hakanın cesedine insan, şeytan, kurt ve böceklerin zarar veremeyeceğine inanılırdı. Hazar hakanlarından hiçbirinin mezarının bulunamayışı, kendilerinin bu gömme geleneği yüzündendir.

    Ekonomi

    Etil şehri, Güneydoğu Avrupa ile Asya arasındaki bir alışveriş merkeziydi. Bu şehirde, çeşitli dinlere bağlı yerli halktan başka, ticaret için gelmiş yabancılar da otururlardı. Şehir pazarlarında, çeşitli ülkelerden, çeşitli yerlerden gelen mallar değiş-tokuş edilir, satılırdı. Saksın şehrinde alışveriş, kurşun paralarla yapılırdı. Ayrıca, ekin denilen kumaş paralar (kâğıt para benzeri) da kullanılırdı. Hazarların başlıca ihraç malı, bir çeşit tutkaldı, öteki ticaret mallarının çoğu, Rus ve Bulgar ülkelerinden gelen maddelerdi. Büyük şehirlerin çevrelerinde geniş bahçe ve bağlar vardı. Yerli halk, yazın çadırlarda şehir dışına çıkar, tarımla uğraşırdı. Hazarların, milletlerarası ihraç malları arasında, Hazar süngüleri, Hazar eğerleri, Hazar zırhları önemli yer tutardı. Hazar kılıçları, Ruslar arasında da biliniyordu. Hakanlar, Bulgar ilteberliğinden her evden, her yıl bir samur vergisi alırlardı. Ayrıca, ticaret kervanları ve gemileri, onda bir oranında vergi öderlerdi. Hazar Denizinden gelen gemilerden de gümrük vergisi alınırdı.

    Din

    Hazarlar, uzun zaman, Şaman dinine bağlı olarak yaşadılar. Ancak, Bizans ve Araplarla olan sıkı ilişkiler, hakanlarla soylu ailelerin Musevîliği benimsemeleri, her üç dinin de ülkede yayılmasına yol açtı. Müslümanlığı da (732-800), Musevîliği de (800-965) resmî din olarak benimsemişlerdir. Hristiyanlık, resmî din olmadı, ancak, Arran metropoliti İsrail'in çalışmaları (677-703) sonucu, bu din de ülkede geniş ölçüde yayıldı. Halk, daha çok Müslüman ve Hristiyan; hanlar, tarhanlar ve onlara yakın çevreler Musevî idi. Hazar'da yedi başkadı vardı. Bunlardan ikisi Müslümanların, ikisi Hristiyanların, ikisi Musevî Hazarların, biri de öteki dinlere bağlı olanların işlerini görüyorlardı. Başkent Etil'de (X. yüzyıl), 10 cami vardı. Müslüman halkın sayısı 10 000 kadardı. Genellikle Bizans sınırındaki ve Kırım'daki Hazarlar Hristiyan, Dağıstan ve Aşağı İdil'de oturanlar Müslümandı. Hristiyanlar (VIII. yüzyıl), teşkilât olarak yedi piskoposluğa ayrılmışlardı.

    Yönetim Şekli

    Hazarların devlet teşkilâtında, çifte krallık düzeni uygulanıyordu. Devlet başkanı olan hakan, doğrudan doğruya devlet işlerine karışmıyor, devleti sembolik olarak temsil ediyordu. İdare, onun nâibi olan Hakanbeh'in elinde bulunuyordu. Ancak, hakanbehi değiştirmek, görevinden almak, her zaman, asıl hakanın yetkileri arasındaydı. Buna karşılık, orduları, ülkeyi yöneten, savaş açabilen, hakanbeh idi. Vilâyetlerle ilgili işler, memleketin adalet ve iç işleri de onların elindeydi. Büyük hakan da denilen asıl hakanın saltanat süresi, kırk yılı aşamazdı. Bu süre içinde hakan, kendiliğinden ölmezse, maiyeti "bunadı", "aklı azaldı" gerekçesiyle onu kendi elleriyle öldürürlerdi. Hakan, düşmana karşı giden ordudan kaçıp dönenleri cezalandırır, ordu savaşta yenilirse, Hakanbeh'in gözleri önünde, onun kadın ve çocuklarıyla mallarını başkalarına dağıtırdı. Hakanbehlere, tarkan, yabgu da denilirdi.
#04.02.2008 20:21 0 0 0
#31.01.2008 16:45 0 0 0
#31.01.2008 15:04 0 0 0
  • noimage



    "Güneşin ufka değdiği yer
    Oraya git ama yine gel
    Döneceksin diye söz ver!
    Böylesi hepsinden güzel,,
    Git özlet kendini yine gel..."


    Öyle ulaşılmaz ki uzaklığın!Bir hevesle yola çıkıp koşar adımlarla devam edince vuslata doğru,elini uzatsan tutabilicekmişsin gibi gelse de...


    Kocaman okyanusların bitmek bilmeyen sınırsızlığı kadar uzun sana çıkan tüm yollar...



    Durmalı öyleyse! Beklemeli! Umutla,hevesle beklemeli ....
    Gittiğin yer uzak..Uzaklığın ulaşılmaz..


    Ve işte o ulaşılmazlığın...Vazgeçilmez!!
    Dursam öyleyse..Beklesem..


    Umutla hevesle beklesem...Döner misin!
    Bir söz çıksa dudaklarından...


    özlesem..özlesem..Daha çok daha da çok özlesem..
    Gelir misin...


    "Dinle uzaktan.çalan şarkı hicazdan,,
    Yaktık seninle biz bir yangını yeni baştan!
    Dinle uzaktan,küllerin arasından,
    Madem herşey biter,yine başlar yeni baştan.."


    Geldiğinde yine sen mi olursun yanımdaki....


    Uzaktan gelenler,hani çok uzun zaman görmeyipte yanında olanlar hep bir parça değişmiş gelir ya bekleyene!


    Burnumda tütmene nedne olan bu özlem değiştirmiş midir bendeki seni!


    Yine yeniden tutuşmaya başlayan bir alev harlar mı aniden...


    İçin için yanıp dumanları tüterek,küllerinin arasında soğumak değil midir kader..
    Yeniden başlasada bir avuç sudur bitimleri..
    Bir söz çıksa dudaklarından..


    Tutuşsam..Yansam..Sonra tekrar soğusam..
    Yine başlar mısın yeni baştan...


    "Bana ne olur ellerini ver,
    Gideceksin ama yine gel...
    Döneceksin diye söz ver..."


    Verdiğin sözler çınlarken kulaklarımda,
    Bir zamanlar hayatımın gerçekleri ilan ettiğim herşey 'aslında hepimiz birer yalandık' diye konuşurlarken büyük harflerle zihnimde...


    Korkuyorum!
    İçimdeki bu derin korku geçene kadar,benliğimi saran tü bu karabasanlardan kurtulana kadar,tutar mısın ellerimden..


    Ellerini verir misin sanki hala benimlermiş gibi!
    Bir söz çıksa dudaklarından...


    Aldansam...İnansam..Sonra korksam ama çok korksam..
    Gideceksen bile yine gelir misin...


    Gelsende aslında sen bu kadar beklemeye değer misin!!!
#29.01.2008 13:18 0 0 0
  • ROTARİ SONDAJ SİSTEMİ
    Rotari sondaj sistemi, baskı altında dönen bir matkabın kesici dişleri vasıtasıyla zemini parçalayarak kesilen parçaların bir dolaşım sıvısı veya hava-köpük vasıtasıyla dışarı atılma işlemidir.
    Böyle bir sistemdeki ekipmanları 3 kısımda incelenir.
    I- ANA ELEMANLAR
    Kesici uçlar (matkaplar) (Rock-Bit)
    Saplar (Sub)
    Ağırlıklar (Drıll-Collar)
    Tijler (Drill-Pipe)
    Kelli (Kelly)
    Su başlığı (Swivel)
    Kanca (Hook)
    Takım dizisi: Matkap-Matkap sap-Ağırlıklar, Ağırlıkları, tijlere bağlayan redüksiyon sap-Tijler-Tijleri keliye bağlayan redüksiyon sap -Kelli (Kelly) -kelli üst sap - su başlığı-Kanca'dan oluşmaktadır.
    II- DİĞER ELEMAN VE EKİPMANLAR
    Donanım (Halatlar-Makaralar) ve Kule
    Takım dizisini döndüren elemanlar
    Motor
    Çamur pompası-Kompresör
    III- YARDIMCI ELEMAN VE EKİPMANLAR
    Manevra başlığı
    Kaldırıcılar
    Kravatlar
    Tutucular
    Ağırlık tutucular
    Anahtarlar
    Stabilizer
    I-ANA ELEMANLAR
    KESİCİ UÇLAR (Matkaplar): (Şekil 1 ve 2)
    Yer altı tabakalarının incelenmesi, yer altı servetlerinin (su, petrol, maden)araştırılması veya bulunması muhtemel yerlerden yerüstüne çıkarılması için yapılan kazı işine sondaj denildiği bilinmektedir.
    Bu iş için ötedenberi yapılmış veya yapılmakta olan sondaj makinalarının en mükemmeli rotari (döner) sondaj makinalarıdır. Bunun esası bir matkabın üzerine belirli bir ağırlık tatbik edilip bir noktada döndürülmesi suretiyle tabakalarda arzu edilen çap ve derinlikte delik açılmasıdır. Delmeyi temin eden en önemli etken matkaplardır.
    Matkapların Sıralanması:
    Kanatlı matkaplar
    Rulmanlı matkaplar
    Karot matkapları
    I- Kanatlı Matkaplar
    Balık kuyruğu matkaplar (Fishtail Bit)
    Çok kanatlı matkaplar (Wing Bit)
    Kılavuz matkaplar (Pilot Bit)
    Bu tip matkaplarda kesiciler (bıçaklar) doğrudan doğruya gövdeye bağlıdır. Bu matkapların bazılarının daha dayanıklı olmalarını temin amacıyla kanatları üzerine Tungsten carbide denilen bir karbon alaşımı emdirilir.
    Kanatlı matkaplardan en iyi istifade için, şu iki teknik husus dikkate alınmalıdır:
    Kuyu projesinin terkibinde gözönünde tutulacak hususlar.
    Sondajın yapılışı esnasında dikkat edilecek hususlar.
    Kanatlı matkapların çalışma ortamları yumuşak ve gevşek formasyonlardır. Bu cümleden olarak kanatlı matkaplar, kil alüvyon, ince ve ufak taneli çakıl ihtiva eden tabakalarda rahatlıkla kullanılabilir (Şekil-1).
    Tatbikatta ise, temini kolay ve ucuz olan bu matkaplara çok itibar edilmez. Sondörler ekseriya Rock-Bit'leri kullanırlar.

    II- Rulmanlı Matkaplar (Rock-Bit)
    Bu cins matkapların kesicileri (cone) gövdeye rulmanlarla bağlanmıştır. Rotari hareketi sayesinde gövdenin dönüşüne tabi olmaksızın konlar kendi ekseni etrafında dönme özelliğine sahiptirler (Matkabın bir dönüşüne mukabil 2-2,5 devir yaparlar). Yani matkap kuyu içerisinde soldan sağa doğru dönerken, konlar da aksi istikamette kendi etrafında dönerler.
    Rulmanlı matkaplar yapılarına göre 3 kısımda adlandırılır.
    2 konlu matkaplar (two cone bits)
    3 konlu matkaplar (three cone bits)
    4 konlu matkaplar (cross-section)
    Bu şekildeki sınıflandırmadan ayrı olarak, üzerindeki sirkülasyon sıvısı deliklerine göre de;
    Normal rulmanlı matkaplar
    Jet tipi rulmanlı matkaplar
    diye ikiye ayrılır.
    - Normal Sirkülasyonlu Rock-Bit Matkaplar
    Bunlarda sirkülasyon sıvısının yönü konlar üzerine yönlendirilmiştir. Bu sebeple matkap üzerinde iyi soğutma yaparak matkabın ısınmadan dolayı uğrayacağı zarar ve yıpranmayı önler (Şekil-1).
    - Jet Tipi Sirkülasyon Delikli Rock-Bit Matkaplar
    Bu tip matkaplarda sirkülasyon deliklerinin önü açık olup direk formasyona karşı yönlendirilmiştir. Böylece formasyonu yumuşatarak matkabın işini nispeten kolaylaştırarak matkabın uzun ömürlü olmasını ve delme işleminin hızını artırmış olurlar.
    III- Karot Matkapları (Core Bit)
    Karot alabilen matkapları ayrı olarak düşünürsek, şu tipleri vardır:
    Kanatlı karot matkapları (Wing-Pilot core bit)
    Elmaslı karot matkapları (Diamond core bit)
    c- Vidya kronlu krot matkapları
    Bu matkapların hepsi de karotiyere bağlanarak çalışır, içleri boştur. Kesiciler bu boşluğun etrafına bağlanmıştır.
    Matkap Gibi Çalışan Yardımcı Elemanlar
    Matkapların tasnifine girmeyip de sondajda onlar gibi fonksiyon gören diğer elemanlardır. Bunları şöyle özetleyebiliriz:
    1- Kuyu Genişleticiler (Hole-Opener)
    Dar çaplı kuyuları gereğince geniş bir çapa yükseltmek için kullanılır. Rulmanlı ve kanatlı olan tipleri vardır. Bunu kullanırken dikkat edilecek en önemli husus kuyu çapında bir öncü (Klavuz - Pilot) matkap takmak olmalıdır. Takılan öncü matkap her ne kadar sağ diş olsa bile genişletici konlardan farklı bir burulmaya maruz kalacağından çözülebilir. Buna mani olmak için kaynakla bir veya iki yerinden puntalanmalıdır (Hole-Opener Şekil:2).
    2- Kuyu Düzelticiler (Reamer)
    Türlü sebeplerle kuyuda meydana gelmiş zik-zak (key-seat) halini düzeltmek amacıyla kullanılırlar. Kanatlı ve rulmanlı tipleri vardır.
    3- Alt Genişleticiler (Under-Reamer)
    Kuyunun herhangi bir kısmını genişletmek amacı ile yapılmış olup, bıçaklarının açılması mekanik veya hidrolik usulle olabilen tipleri vardır.
    Rock-Bit (rulmanlı) Matkapların Kullanılması
    Sondajda, maliyete en fazla etkisi olan muhakkak ki matkaplardır. Bunun için hangi matkap tiplerinin hangi formasyonlarda kullanılması, delme işini en rantabl şekilde yapabilmesi için üzerine verilmesi gerekli ağırlık miktarı ile tatbik edilecek rotari devrinin çok iyi tespit edilmesi gereklidir.
    Rock-Bit matkapların en iyi şekilde kullanılması için şu hususlara dikkat edilmelidir:
    Çalışılacak formasyon tipi ve yapısı (Tablo-1).
    Matkap tipinin seçilmesi (Tablo-2).
    Rotari hızı (d/d) (Tablo-3).
    Matkaba verilecek (tatbik edilecek) ağırlık miktar (Tablo-4).

    Bu saydıklarımızdan ayrı olarak, kuyu çapı genişliği ve buna göre çamur pompası kapasitesi de gözönünde bulundurulmalıdır.
    Rock-Bit Matkapların Bakım ve Muhafazası
    Kullanmadan Önce:
    Matkap gözle muayene edilir
    Konların normal dönüp dönmediğine bakılır
    Kullanılacak matkabın, delinecek formasyon sertliğine uyuyor mu kontrol edilir.
    Matkap sicil kartı noksansız doldurulur (Tipini, seri no, çap vs.)
    Matkabı kuyuya indirirken (manevralarda) matkap kuyu dibinde inmeden döndürülmeye başlanır.
    Kullandıktan Sonra:
    Matkabın dişleri iyice temizlenir
    Kon, rulman ve yatakları tazyikli su ile yıkanır
    Kon rulmanlarını döndürerek yatakları yağlanır
    Kon aralıkları, dişleri ve matkabın dışı gresle sıvanır
    Temiz bez veya çuvalla sararak bağlanır
    Yağmur, toz ve çamurdan uzak olarak kalas üzerine koyarak muhafaza altına alınır.
    Matkap sicil fişine yaptığı işi yazarak, kart dosyasına kaldırılır.
    BAĞLANTILAR SAPLAR (Sub)
    Delme takımındaki bütün eklemleri sağlayan parçalara bağlantı denir. Bağlantılar, iyi evsafta özel çelikten, itina ile yapılmışlardır. Bağlantılarda bilhassa dişlerin ve bağlantı yanaklarının birbirlerine iyice oturmaları gerekir. Yanakları iyi oturmayan bağlantılar, esnek olmadıklarından ufak bir kuvvet etkisiyle hemen koparlar.


    Bu bağlantıların çoğu redüksiyon tipinde olup, farklı iki çaptaki malzemeyi birbirine eklerler. Bağlantılar, iki ucu dişi veya bir erkek bir ucu dişi veya iki ucu erkek olarak imal edilirler.
    Bağlantılar ya iki parçayı birbirine eklemek veya kıymetli bir parçanın dişlerini korumak gayesiyle kullanılırlar (Örn. Kelli muhafaza sap).
    Sondajcılıkta Kullanılan Belli Başlı Bağlantılar (SAPLAR) (SUP)
    1- Matkap saplar: Matkapla ağırlık arasında bulunur. Redüksiyon tipidir, iki ucu da dişidir (Rock-Bit'ler için).
    Bir ucu erkek olan tipleri de vardır. Daha ziyade matkabın imal şekline göre yapılırlar. Matkap çaplarına göre bağlantı çapları:
    15"-26" matkaplar için 7 5/8" sap
    9 5/8"-14 ¾" matkaplar için 6 5/8" sap
    6 5/8"-8 ½" matkaplar için 4 ½" sap
    kullanılır.
    2- Ağırlık üst sap: Ağırlığı tijlere bağlayan bir redüksiyondur. Genellikle su sondajında 2 7/8", 3 ½", 4", 4 ½" çapında olur.
    3- Tool-Joint: Bunlar dişi veya erkek olmak üzere iki tiptir. Tijin bir tarafı erkek bir tarafı dişi olup, tijlerin birbirine bağlanmasını sağlar.
    4- Kelly redüksiyon saplar: Tijlerle kelly'nin irtibatını temin eder.
    5- Kelly muhafaza sap: Kelly'yi koruyan bir saptır. Sık sık sökülmesi icap eden kelly'yi aşınmadan korur. Kelly tarafı ince, redüksiyon tarafı kalın diş olup her iki tarafı erkektir.
    6- Kelly üst sap: Kelly ile su başlığını (Swivel) birleştiren sap olup sol diştir.
    AĞIRLIKLAR (Drill-Collar)
    Ağırlıklar matkabın üzerine baskı tatbik etmek titreşimleri önlemek ve kuyunun doğru delinmesini sağlamak maksadıyla kullanılırlar.
    Ağırlıkların en iyi cins çelikten yapılması gerekir. Rotari sondajlarında özel haller hariç matkaba daima ağırlıklarla yük verilir. Tablo-5'te ağırlıkların 1 m ağırlığı, gösterilmiştir.
    Kanatlı matkaplar kullanılırken ağırlık miktarı 500 kg olmalıdır (5 ½" ağırlıktan bir adet).
    Ağırlıklar tarif edilirken iç ve dış çapları birlikte söylenir. Ağırlıklar matkap bağlantıları vasıtasıyla matkabın hemen üstüne takılırlar. Ağırlıkların üstünde de tijler vardır. İlerlemede matkaba yalnız ağırlık vasıtasıyla yük verileceğinden, sondaj esnasında tijlerin yükü ile en üstteki ağırlığın yarı yükü, tamamen askıya alınır. Bundan gaye maksimum burulma noktasını en üstteki ağırlığın ortasında tutarak takımın kesilmeye daha müsait olan tij ve bağlantıları dışında tutmaktır.
    Sondajcılıkta usul haline gelmiş bir deyim vardır. Tijler askıda, ağırlık baskıda çalışmalıdır.
    TİJLER (Drill-Pipe)
    Kelly'nin rotari hareketini, ağırlığa ve dolayısıyla matkaba nakleden ve içinden dolaşım sıvısının geçmesine müsaade eden etli borulardır.
    Şok etkilerine ve burulmaya karşı tahammül edebilmeleri için tijler esnek çelikten yapılmışlardır.
    Tijlerin arasında bağlantıyı sağlamak üzere her iki tarafına diş açılmış düz etli borudan yapılmış bağlar (tool-Joint) kullanılır. Bu bağların (Tool-Joint'lerin) alta gelen uçları erkek, üste gelen uçları ise dişidir. Tijler bu bağlantılar vasıtası ile birbirlerine eklenirler.
    Tijler kullanıldığı yere ve makine kapasitesine göre değişik çap ve boyda imâl edilirler.
    1- Manşonlu (Tool Joint'li) Tijler
    Bunlar petrol ve su sondajlarında kullanılan tiplerdir. Tijler birleşme yerlerinin yapılışı bakımından içten şişkin ve dıştan şişkin olarak yapılırlar. Üzerlerine açılmış dişler vasıtası ile bağlar (Tool-Joint) yerleştirir. DSİ'de kullanılan tijlerin dış çapları;
    2 7/8", 3 ½", 4 ½" olup, boyları ise 6.10 m yani (20') dir.

    2- Manşonsuz Tijler (Tubingler)
    Bunlar dar çaplı kuyularda, özellikle maden arama işlerinde daima karot alıcı ile (Karotiyer) çalışan sondajlarda kullanılırlar. Bağlantıların dişleri düz ve konik yapıdadır.
    Tijlerin Bakımı
    Bağların (Tool-Joint'lerin) dişleri, her manevrada temiz su ile yıkanmalı ve diş muhafazaları takılmalıdır. (Lastik muhafazalar) kullanılacağı vakit ise bu muhafazalar sökülür. Tijler kuyuya indirilirken dişler tekrar tel fırça ile temizlenip sülyen sürülerek birbirine bağlanmalıdır. Tijlerin üzerindeki bozuk dişler düzeltilmeden katiyyen kullanılmamalıdır. Sondajda eğri tijler kullanılmamalıdır. Tijler sehpalar üzerine konulmalı ve en az üç yerden desteklenmelidir.Tijler tool-Joint diplerinden kaynakla doldurulmalıdır.Tijlerin tool-joint'leri benzinle silinmemelidir. Sıkışan tijleri sökmek için asla ısıtmamalıdır.
    KELLİ (Kelly)
    Kelly, rotari tablası veya kelly yatağı (buşing) vasıtası ile motordan aldığı hareketi tijlere ve dolayısıyla matkaplara iletir. Kelly'nin içi dolaşım sıvısının geçebilmesi için delik olarak yapılmıştır. Kelly yapılışı itibari ile yuvarlık, 4 köşe ve 6 köşe olmak üzere değişik tiplerdedir. 4 ve 6 köşe olanları rotari hareketini, rotari tablasından yuvarlak olanları ise kelly yatağından alırlar. Bunların boy ve çapları yapılan işe, zemin şartlarına ve makine kapasitesine göre değişik olur. Failing 1500 SS ile Speed-Star SS 20 makinalarında kullanılan Kelly'nin özellikleri şöyledir.
    İsmi Makine Cinsi Boy Dış çap İç çap Ağırlığı
    2 7/8" Kelly Failing 28 Ft 4 1/8" 2 1/8" 400 libre
    4 ½" Kelly Speed-Star 28 Ft 5 3/8" 3" 1800 libre
    Kelly'ler bağlantıları vasıtasıyla alttan tijlere üstten ise su başlığına (Swivel) bağlanır. Hareketi ortadan aldığından, kelly sağa dönerken bağlantıların sökülmemesi için alt bağlantılar (saplar) sağ dişli üst bağlantılar ise sol dişlidir.
    Manevra esnasında her vakit kelly sökülüp yağlanırken dişlerinin bozulmaması için alt kısmına kelly muhafaza bağlantısı (sap) takılır. Bu bağlantının kelly tarafındaki ucu ince dişli, redüksiyon tarafındaki ucu ise kalın dişlidir. Manevra esnasında kelly muhafaza bağlantısı ile kelly redüksiyon bağlantısı birbirinden söküldüğünden kelly'nin dişleri korunmuş olur.
    Kelly'nin Bakımı
    Kelly'nin bakımı da tij gibidir, dişleri daima temiz tutulmalı, su ile yıkanıp gres veya sülyen ile yağlanmalıdır. Gerek muhafaza bağlantısı, gerekse kelly dişleri hiçbir zaman çıplak olarak madeni bir zemin üzerine oturtulmamalıdır. Kelly kullanılmadığı zaman mutlaka diş muhafazası takılı bulunmalıdır. Sondaj makinasının nakli esnasında kelly kuledeki yerine sıkıca bağlı bulundurulmalıdır. İmkân varsa kelly'nin zedelenmemesi için gerekli tedbirler alınmalıdır. Eğri kelly kullanılmamalı, eğri olanlar düzeltildikten sonra kullanılmalıdır. Kelly taşınırken en az 3 yerinden desteklenmelidir.
    SU BAŞLIĞI (Swivel)
    Su başlığının ortası devridaim sıvısının geçebilmesi için delik olup, alttan kelly'e üstten bir kulpla kancaya ve gezici makaraya bir taraftan pompa verici hortumuna (Swivel hortumu) bağlıdır. Takım sağa dönerken açılmaması için su başlığının bağlantıları sol diştir.
    Su Başlığının Vazifeleri
    Sondaj esnasında bütün delme takımlarını üzerinde taşır.
    Delme takımındaki rotari hareketini daha üst kısma intikal ettirmez.
    Dolaşım sıvısını sondaj takımına verir.
    KANCA (Hook)
    Manevralarda ilerlemeye geçileceği anda ve teçhizlerde su başlığının, manevra başlığının ve kaldırıcıların (elevatör) gezici makaraya bağlanmasını sağlamak üzere gezici makarının ucunda bir kanca bulunur.
    Kancaya geçirilen bir parçanın düşmemesi için bir emniyet dili vardır. Emniyet dili olmayan kancaları sondajlarda kullanmak doğru değildir. Emniyet dili kapanmadan manevraya geçilmemelidir.


    Su başlığı (SWİVEL) KANCA (HOOK)
    II- DİĞER ELEMAN VE EKİPMANLAR
    DONANIM (Halat)
    Normal olarak bir sondaj makinasında iki tane tanbur ve halat sistemi mevcuttur. Bunlardan birincisi beyler tanburu ve buna bağlı beyler halatı, ikincisi ise cer halatı ve cer tanburudur. Bazı makinalarda örneğin failing 1500 SS de beyler ve cer halatı tek olup tek bölümlü tanbur ile kullanılır. Sepeed-Star SS 20'de ise kelly ve cer halatı ayrı bölümlerde yeralır.
    a- Beyler Halatı: Cer halatından daha ince (3/8") olup herhangi bir palanga tertibatı yoktur. Kuledeki makarasından geçen bir halat olup, ağır malzeme kaldırılmasında, beyler kovasının kullanılacağı hallerde iş görür. Bu halatla mecbur kalınmadıkça manevra yapılmaz.
    b- Cer Halatı: Asıl sondaj halatıdır. Bu halatın çapı makine kapasitesine göre değişmekle beraber, DSİ de kullanılan makinaların hepsinde 5/8" dir. Boyları ise Failling'lerde 100 yarda (91.44 m) Speed-Star'larda halatı 65 m dir (Şekil:3).
    AĞIRLIK SAATLERİ
    Ağırlık saatleri petrol ve su sondajlarında ilerlemeye geçildiği zaman sondörün nasıl hareket edeceğini belirten bir araçtır. Ağırlık saatleri kuyunun içerisinde bulunan delme takımının sıvı içerisindeki ağırlığını belirtir. Takıma ne kadar ağırlık verileceğini gösterir ve nihayet takım kopmalarında, sondöre'e takımının koptuğunu haber verir. Kurtarmalarda (Tahlisiye'de) takımın yakalandığını gösterir. Daha açık bir deyimle sondörün kuyudaki gözüdür. Bozuk saatler tamir edilmeli ve ağırlık saatsiz çalışılmamalıdır.Genelde iki tip ağırlık saati vardır.
    Mekanik ağırlık saati
    Hidrolik ağırlık saati
    Failinglerde mekanik, Speed-Star'larda hidrolik ağırlık saati vardır.
    TAKIMI DÖNDÜREN SİSTEMLER
    Sondajlarda formasyonların kesilip öğütülmesi takımın en alt ucundaki döner matkapla sağlanmaktadır. Motordan alınan bu dönme hareketi çeşitli usullerle takıma iletilmektedir.
    Bu sistemleri dört grupta toplayabiliriz;
    Dipten döndürmeli turbo dönüş tipi,
    Kafadan döndürmeli tip (top head drive)
    Morset ile döndürmeli tip
    Rotary tablasından döndürmeli tip
    a) Dipten Turbo Dönüş Tipi
    Bu tipte matkap dipte basınçlı hava ile döndürülmekte olup matkap dizaynı özel yapılmıştır.
    b) Kafadan Döndürmeli Tip (Top head drive)
    Bu tip makinalarda takim dizisi kafaya bağlı olup (tij, stabilizer, ağırlık, matkap) takım dönme hareketini kafadan almaktadır.
    c) Morset İle Döndürmeli Tip
    Bu sistemde takım dizisi motordan gelen yatay dönme hareketi ayna mahruti dişlisi kanalıyla morsete gelerek morsetin düşey dönmesini ve dolayısıyla takımın dönmesini sağlar.
    d) Rotary Tablasından Döndürmeli Tip
    Takım dizisi dönme hareketini rotary tablasından almaktadır. Rotary tablası motordan aldığı yatay dönme hareketi düşey hareket haline cevirerek kendi içinden geçen özel tijlerle (kelly) takıma ve matkaba iletir (Şekil-4).
    MOTOR
    Rotari sondaj makinaları tranmisyonu sistemleri bakımından şu guruplara ayrılır:


    1. Tek Motorlular
    Bu tiplerde çamur pompasına, vinç sistemi ve rotari sistemine tek motordan hareket verilir (Örnek: Franks KC-54).
    2. Çift Motorlular
    a- Ön motor ve üst motor her biri tek motorlulardaki gibi, bütün sistemleri çalıştırırlar. Yani motorlardan birinin arıza yapması halinde sondaja devam etmek mümkündür (Örnek: Franks KC-45 ve Speed-Star).
    b- Ön motor sondaj arabasını hareket ettirmeye ve çamur pompasını çalıştırmaya yarar. Üst motordan ise vinç sistemi ve rotari sistemi hareket alır. Bu tip makinaların motorlarında bir arıza olduğu takdirde devridaime devam etmek veya takımı yukarıya almak suretiyle herhangi bir kaza önlenmiş olur (Örnek: Failing 1500 SS Davey ve Speed-Star)
    Speed Star Sondaj Makinası
    Speed-Star sondaj makinasında birbirinden ayrı iki motor vardır. Motorun biri (ön motor) sondaj makinasının yürümesini sağlar ve sondaj yaparken çamur pompasını çalıştırır.
    Üst motor rotari ve vinç'i çalıştırır. Motorun bir tanesi arıza yaptığı zaman tek motor ile sondaja devam edilebilir. Yani tek motorla çamur pompası, rotari ve vinç çalıştırılabilir. Ancak tek motor ile çalışıldığında kuyu çapı fazla geniş tutulmamalı ve derinlik 100-150 m civarında olmalıdır.
    Ingersoll-Rand Sondaj Makinası
    Bu makinalarda rotari yukarıdan hidrolik motor vasıtası ile sağlanır. Makine rotari tanbur çamur pompası vs bütün işlevler hidrolik vasıtası ile yapılır. Bu makinaların T-4 modellerinde ön motor yürüyüşü, üst motor hidrolik pompalarını ve kompresörü çalıştırır.
    Drilltech D40 KM Sondaj Makinası (TAMROCK-DRILTECH)
    Bu makinalarda rotari (dönme) hidrolik-güç kafası vasıtasıyla sağlanır. Çamur pompası ve hidrolik-motorların çalıştırılması için ve sondaj makinasının nakliyatı esnasında aynı motor kullanılır. Sondaj esnasında sondaj makinası takoza alınır ve PTO (Power Take Off) ile motor hareketi sondaja verilir.
    Driltech sondaj makinası, Ingersoll Rand-sondaj makinası gibi tam hidrolik hidrolik baskı sistemi bulunan, çamur, hava, hava-köpük sirkülasyonu ile çalışan, dipten darbeli hava çekiç ile çalışan-kombine makinadır.
    ÇAMUR POMPASI
    Çamur pompalarının sondajdaki en mühim vazifesi kuyu dibinin temizlenmesini sağlamaktır. Kuyu dibi gerektiği gibi temizlenemezse ilerleme süratinde bir düşme ve kullanılan matkap randımanında bir azalma görülür. İlerleme süratindeki bu düşüş ve matkap randımanındaki azalmanın azlığı veya çokluğu sirkülasyon sıvısının kuyu dibini iyi temizlemesine bağlıdır. Bu durumda kuyu dibini gereği gibi temizlemek, çamur pompası kapasitesi, kuyu çapı ve sirkülasyon sıvısı yoğunluğu ile sirkülasyon sıvısı jel özelliği ile yakından ilgilidir.
    Çamur pompasının kuyu dibini iyi bir şekilde temizlemesi için sirkülasyon sıvısının kuyu dibi teressübatını en az 25 feet/dakika (12,7 cm/saniye) ilk bir hızla dışarı atması gerekmektedir.
    Tablo-8'de çeşitli kapasitedeki çamur pompalarının muhtelif çaptaki tijlerle çalışmaları halinde kuyu çapı ile ilgili olmak üzere sirkülasyon sıvısının kuyu içinde yükseliş hızlarını vermektedir.
    Gardner Danver firmasının FG-FXG tipi (5"x6")'lik ve 150 GMP'lik çamur pompası,
    Gardner Denver firmasının FD-FXD tipi (5"x6")'lik 158 GPM'lik çamur pompası
    Gardner Denver firmasının FY-FXX tipi (8"x7 ½") ve 378 GPM'lik çamur pompası ve
    Weatpley firmasının Fig No. 6050 tipi (5"x10")'lik 230 GPM'lik çamur pompaları
    pompalarının hepsi de Emme Basma suretiyle çalışmaktadır. Şekil-5'de Gardner Denver çamur pompası görülmektedir.
    III- YARDIMCI EKİPMANLAR
    Manevra Başlığı: Tij ve ağırlık manevralarında kullanılırlar. Alt kısımları (sap) erkek-tool-joint dişlerinin aynı olup, tijin dişi tool-joint'lerine girer. Manevra başlığının sap kısmının içi boş olup, gövdedeki iki küçük delikle irtibatlıdır. Bu deliklerden hava girerek manevra esnasında tijin içindeki çamurun boşalmasını sağlar. Üst kısmı bir kulpla kancaya ve dolayısıyla makaraya bağlanır. Başlığın kolay sökülüp, takılması için etrafında bir simit vardır.
    Kaldırıcılar: Yapılışları ve çapları itibarıyla farklı imal edilirler. Kamalı, mandallı ve zincirli tipleri vardır. Kamalı ve mandallı tiplerin çapları sabit olup, ancak belli çaplı boruları kaldırırlar. Zincirli tipleri ise boruyu kavramak suretiyle onu tutabilirler. Hep boru çapına göre zincir ayarlanır.
    Mandallı ve kamalı kaldırıcılar boruyu sıkmazlar, bunlar borunun üzerinde aşağı, yukarı hareket ederler, sadece borunun üzerindeki flanş, manşon veya başka bir çıkıntıya takılarak boruyu kaldırırlar. Zincirli tipleri ise boruyu kavramak suretiyle onu tutabilirler, ise de bunlara pek fazla güvenmemek lâzımdır. Kaldırıcılar (elevatör) kolları vasıtasıyla kancaya ve dolayısıyla gezici makaraya bağlanırlar.
    Kravatlar (Kamps): Kaldırıcıların yerine kullanılan ortası boruyu kavrayabilecek şekilde yuvarlak; uçları ise civatalarla tutturulmaya müsait şekilde dışarıya kıvrık, iki parçalı demirinden gelmiş olup, ekseriya manevra kancasına sapanla bağlanırlar. Kravat kullanırken çok dikkatli olmak gerekir. Özellikle civataların iyi sıkılması lâzımdır.
    Tutucular (Slip): Sondaj takımlarını ve boruları tutmaya yarayan parçalardır. Ekseriya iki parçadan teşekkül ederler. Tij manevra tutucuları hariç diğerleri, konik ve tırtıllı (Taper slip) olup, tuttuğu parçayı aşağıya bırakmazlar. Bunlarda değişik boyut ve şekillerde yapılmışlardır (Şekil-6).
    Ağırlık Tutucular (Klempsler): Tutucu özelliği olan konik yataklı birçok oynak lokmanlardan meydana gelmiş bir çeşit tutuculardır. Lokmalar eklenerek veya çıkarılarak istenilen çaptaki ağırlıkları tutmaya yararlar. Bunlar boru tutucusu olarak kullanılmazlar ve manevra işlerinde de kullanılmazlar. Ağırlıkları çözüldükten ve ağırlığa manevra başlığı takıldıktan sonra bu tutucular çözülüp ağırlığın üzerinden çıkarılırlar.
    Kullanma sonunda su ile yıkanıp özel kutularında mazot içinde muhafaza edilmelidirler (Şekil-6).
    Anahtarlar:
    1- Tij anahtarları (Tong-Pipe) yalnız tijleri sökmede kullanılırlar.
    Çenelerinde değiştirilebilen dişleri mevcuttur. Kullanılan her tij çapı için ayrı ayrı yapılmışlardır.
    2- Boru anahtarları: Değişik boyutta olurlar ve boylarının uzunluğuna göre isimlendirilirler. Bütün parçaları eskidikleri veya kırıldıkları takdirde değiştirilebilirler. Genellikle sondajlarda kullanılan boru anahtarları 18", 24", 36", 48", 60" dir.
    3- Zincirli anahtarlar: Gövde, başlık ve zincirlerden müteşekkil anahtarlardır. Zincir borunun etrafından dolanır ve başlığa takılarak çalışır. Kopan zincir baklaları yenileriyle değiştirilebilir. Genel olarak kullanılan anahtarların boyutları şöyledir:

    Anahtar Sapı Uzunluğu
    13 3/4"
    20"
    27"
    37"
    44 1/2"
    50 1/2"
    64 1/2"
    Zincir Uzunluğu
    9 1/2"
    13 1/2"
    17 1/2"
    22 1/2"
    32"
    40 1/2"
    55 1/2"

    4- Tong Anahtarı: Tij ve ağırlıkları çepeçevre sararak kilitleme ve döndürme suretiyle sökme yapan anahtar tipidir. Elle çalışanları olduğu gibi hidrolik olanları da mevcuttur. Tong anahtarları tek çap için olduğu gibi çeneleri değiştirilmek suretiyle sarma çapı daraltılmak veya genişletilmek suretiyle değişik çaplara da cevap verebilirler.
    Stabilizerler: Sondaj delme takımı ekipmanlarından olan stabilizerler, adından da anlaşılacağı gibi sondaj dizisinin stabilizasyonunu sağlayarak mümkün mertebe dikey kuyu açmamıza yardımcı olurlarROTARİ SONDAJ SİSTEMİ
    Rotari sondaj sistemi, baskı altında dönen bir matkabın kesici dişleri vasıtasıyla zemini parçalayarak kesilen parçaların bir dolaşım sıvısı veya hava-köpük vasıtasıyla dışarı atılma işlemidir.
    Böyle bir sistemdeki ekipmanları 3 kısımda incelenir.
    I- ANA ELEMANLAR
    Kesici uçlar (matkaplar) (Rock-Bit)
    Saplar (Sub)
    Ağırlıklar (Drıll-Collar)
    Tijler (Drill-Pipe)
    Kelli (Kelly)
    Su başlığı (Swivel)
    Kanca (Hook)
    Takım dizisi: Matkap-Matkap sap-Ağırlıklar, Ağırlıkları, tijlere bağlayan redüksiyon sap-Tijler-Tijleri keliye bağlayan redüksiyon sap -Kelli (Kelly) -kelli üst sap - su başlığı-Kanca'dan oluşmaktadır.
    II- DİĞER ELEMAN VE EKİPMANLAR
    Donanım (Halatlar-Makaralar) ve Kule
    Takım dizisini döndüren elemanlar
    Motor
    Çamur pompası-Kompresör
    III- YARDIMCI ELEMAN VE EKİPMANLAR
    Manevra başlığı
    Kaldırıcılar
    Kravatlar
    Tutucular
    Ağırlık tutucular
    Anahtarlar
    Stabilizer
    I-ANA ELEMANLAR
    KESİCİ UÇLAR (Matkaplar): (Şekil 1 ve 2)
    Yer altı tabakalarının incelenmesi, yer altı servetlerinin (su, petrol, maden)araştırılması veya bulunması muhtemel yerlerden yerüstüne çıkarılması için yapılan kazı işine sondaj denildiği bilinmektedir.
    Bu iş için ötedenberi yapılmış veya yapılmakta olan sondaj makinalarının en mükemmeli rotari (döner) sondaj makinalarıdır. Bunun esası bir matkabın üzerine belirli bir ağırlık tatbik edilip bir noktada döndürülmesi suretiyle tabakalarda arzu edilen çap ve derinlikte delik açılmasıdır. Delmeyi temin eden en önemli etken matkaplardır.
    Matkapların Sıralanması:
    Kanatlı matkaplar
    Rulmanlı matkaplar
    Karot matkapları
    I- Kanatlı Matkaplar
    Balık kuyruğu matkaplar (Fishtail Bit)
    Çok kanatlı matkaplar (Wing Bit)
    Kılavuz matkaplar (Pilot Bit)
    Bu tip matkaplarda kesiciler (bıçaklar) doğrudan doğruya gövdeye bağlıdır. Bu matkapların bazılarının daha dayanıklı olmalarını temin amacıyla kanatları üzerine Tungsten carbide denilen bir karbon alaşımı emdirilir.
    Kanatlı matkaplardan en iyi istifade için, şu iki teknik husus dikkate alınmalıdır:
    Kuyu projesinin terkibinde gözönünde tutulacak hususlar.
    Sondajın yapılışı esnasında dikkat edilecek hususlar.
    Kanatlı matkapların çalışma ortamları yumuşak ve gevşek formasyonlardır. Bu cümleden olarak kanatlı matkaplar, kil alüvyon, ince ve ufak taneli çakıl ihtiva eden tabakalarda rahatlıkla kullanılabilir (Şekil-1).
    Tatbikatta ise, temini kolay ve ucuz olan bu matkaplara çok itibar edilmez. Sondörler ekseriya Rock-Bit'leri kullanırlar.

    II- Rulmanlı Matkaplar (Rock-Bit)
    Bu cins matkapların kesicileri (cone) gövdeye rulmanlarla bağlanmıştır. Rotari hareketi sayesinde gövdenin dönüşüne tabi olmaksızın konlar kendi ekseni etrafında dönme özelliğine sahiptirler (Matkabın bir dönüşüne mukabil 2-2,5 devir yaparlar). Yani matkap kuyu içerisinde soldan sağa doğru dönerken, konlar da aksi istikamette kendi etrafında dönerler.
    Rulmanlı matkaplar yapılarına göre 3 kısımda adlandırılır.
    2 konlu matkaplar (two cone bits)
    3 konlu matkaplar (three cone bits)
    4 konlu matkaplar (cross-section)
    Bu şekildeki sınıflandırmadan ayrı olarak, üzerindeki sirkülasyon sıvısı deliklerine göre de;
    Normal rulmanlı matkaplar
    Jet tipi rulmanlı matkaplar
    diye ikiye ayrılır.
    - Normal Sirkülasyonlu Rock-Bit Matkaplar
    Bunlarda sirkülasyon sıvısının yönü konlar üzerine yönlendirilmiştir. Bu sebeple matkap üzerinde iyi soğutma yaparak matkabın ısınmadan dolayı uğrayacağı zarar ve yıpranmayı önler (Şekil-1).
    - Jet Tipi Sirkülasyon Delikli Rock-Bit Matkaplar
    Bu tip matkaplarda sirkülasyon deliklerinin önü açık olup direk formasyona karşı yönlendirilmiştir. Böylece formasyonu yumuşatarak matkabın işini nispeten kolaylaştırarak matkabın uzun ömürlü olmasını ve delme işleminin hızını artırmış olurlar.
    III- Karot Matkapları (Core Bit)
    Karot alabilen matkapları ayrı olarak düşünürsek, şu tipleri vardır:
    Kanatlı karot matkapları (Wing-Pilot core bit)
    Elmaslı karot matkapları (Diamond core bit)
    c- Vidya kronlu krot matkapları
    Bu matkapların hepsi de karotiyere bağlanarak çalışır, içleri boştur. Kesiciler bu boşluğun etrafına bağlanmıştır.
    Matkap Gibi Çalışan Yardımcı Elemanlar
    Matkapların tasnifine girmeyip de sondajda onlar gibi fonksiyon gören diğer elemanlardır. Bunları şöyle özetleyebiliriz:
    1- Kuyu Genişleticiler (Hole-Opener)
    Dar çaplı kuyuları gereğince geniş bir çapa yükseltmek için kullanılır. Rulmanlı ve kanatlı olan tipleri vardır. Bunu kullanırken dikkat edilecek en önemli husus kuyu çapında bir öncü (Klavuz - Pilot) matkap takmak olmalıdır. Takılan öncü matkap her ne kadar sağ diş olsa bile genişletici konlardan farklı bir burulmaya maruz kalacağından çözülebilir. Buna mani olmak için kaynakla bir veya iki yerinden puntalanmalıdır (Hole-Opener Şekil:2).
    2- Kuyu Düzelticiler (Reamer)
    Türlü sebeplerle kuyuda meydana gelmiş zik-zak (key-seat) halini düzeltmek amacıyla kullanılırlar. Kanatlı ve rulmanlı tipleri vardır.
    3- Alt Genişleticiler (Under-Reamer)
    Kuyunun herhangi bir kısmını genişletmek amacı ile yapılmış olup, bıçaklarının açılması mekanik veya hidrolik usulle olabilen tipleri vardır.
    Rock-Bit (rulmanlı) Matkapların Kullanılması
    Sondajda, maliyete en fazla etkisi olan muhakkak ki matkaplardır. Bunun için hangi matkap tiplerinin hangi formasyonlarda kullanılması, delme işini en rantabl şekilde yapabilmesi için üzerine verilmesi gerekli ağırlık miktarı ile tatbik edilecek rotari devrinin çok iyi tespit edilmesi gereklidir.
    Rock-Bit matkapların en iyi şekilde kullanılması için şu hususlara dikkat edilmelidir:
    Çalışılacak formasyon tipi ve yapısı (Tablo-1).
    Matkap tipinin seçilmesi (Tablo-2).
    Rotari hızı (d/d) (Tablo-3).
    Matkaba verilecek (tatbik edilecek) ağırlık miktar (Tablo-4).

    Bu saydıklarımızdan ayrı olarak, kuyu çapı genişliği ve buna göre çamur pompası kapasitesi de gözönünde bulundurulmalıdır.
    Rock-Bit Matkapların Bakım ve Muhafazası
    Kullanmadan Önce:
    Matkap gözle muayene edilir
    Konların normal dönüp dönmediğine bakılır
    Kullanılacak matkabın, delinecek formasyon sertliğine uyuyor mu kontrol edilir.
    Matkap sicil kartı noksansız doldurulur (Tipini, seri no, çap vs.)
    Matkabı kuyuya indirirken (manevralarda) matkap kuyu dibinde inmeden döndürülmeye başlanır.
    Kullandıktan Sonra:
    Matkabın dişleri iyice temizlenir
    Kon, rulman ve yatakları tazyikli su ile yıkanır
    Kon rulmanlarını döndürerek yatakları yağlanır
    Kon aralıkları, dişleri ve matkabın dışı gresle sıvanır
    Temiz bez veya çuvalla sararak bağlanır
    Yağmur, toz ve çamurdan uzak olarak kalas üzerine koyarak muhafaza altına alınır.
    Matkap sicil fişine yaptığı işi yazarak, kart dosyasına kaldırılır.
    BAĞLANTILAR SAPLAR (Sub)
    Delme takımındaki bütün eklemleri sağlayan parçalara bağlantı denir. Bağlantılar, iyi evsafta özel çelikten, itina ile yapılmışlardır. Bağlantılarda bilhassa dişlerin ve bağlantı yanaklarının birbirlerine iyice oturmaları gerekir. Yanakları iyi oturmayan bağlantılar, esnek olmadıklarından ufak bir kuvvet etkisiyle hemen koparlar.


    Bu bağlantıların çoğu redüksiyon tipinde olup, farklı iki çaptaki malzemeyi birbirine eklerler. Bağlantılar, iki ucu dişi veya bir erkek bir ucu dişi veya iki ucu erkek olarak imal edilirler.
    Bağlantılar ya iki parçayı birbirine eklemek veya kıymetli bir parçanın dişlerini korumak gayesiyle kullanılırlar (Örn. Kelli muhafaza sap).
    Sondajcılıkta Kullanılan Belli Başlı Bağlantılar (SAPLAR) (SUP)
    1- Matkap saplar: Matkapla ağırlık arasında bulunur. Redüksiyon tipidir, iki ucu da dişidir (Rock-Bit'ler için).
    Bir ucu erkek olan tipleri de vardır. Daha ziyade matkabın imal şekline göre yapılırlar. Matkap çaplarına göre bağlantı çapları:
    15"-26" matkaplar için 7 5/8" sap
    9 5/8"-14 ¾" matkaplar için 6 5/8" sap
    6 5/8"-8 ½" matkaplar için 4 ½" sap
    kullanılır.
    2- Ağırlık üst sap: Ağırlığı tijlere bağlayan bir redüksiyondur. Genellikle su sondajında 2 7/8", 3 ½", 4", 4 ½" çapında olur.
    3- Tool-Joint: Bunlar dişi veya erkek olmak üzere iki tiptir. Tijin bir tarafı erkek bir tarafı dişi olup, tijlerin birbirine bağlanmasını sağlar.
    4- Kelly redüksiyon saplar: Tijlerle kelly'nin irtibatını temin eder.
    5- Kelly muhafaza sap: Kelly'yi koruyan bir saptır. Sık sık sökülmesi icap eden kelly'yi aşınmadan korur. Kelly tarafı ince, redüksiyon tarafı kalın diş olup her iki tarafı erkektir.
    6- Kelly üst sap: Kelly ile su başlığını (Swivel) birleştiren sap olup sol diştir.
    AĞIRLIKLAR (Drill-Collar)
    Ağırlıklar matkabın üzerine baskı tatbik etmek titreşimleri önlemek ve kuyunun doğru delinmesini sağlamak maksadıyla kullanılırlar.
    Ağırlıkların en iyi cins çelikten yapılması gerekir. Rotari sondajlarında özel haller hariç matkaba daima ağırlıklarla yük verilir. Tablo-5'te ağırlıkların 1 m ağırlığı, gösterilmiştir.
    Kanatlı matkaplar kullanılırken ağırlık miktarı 500 kg olmalıdır (5 ½" ağırlıktan bir adet).
    Ağırlıklar tarif edilirken iç ve dış çapları birlikte söylenir. Ağırlıklar matkap bağlantıları vasıtasıyla matkabın hemen üstüne takılırlar. Ağırlıkların üstünde de tijler vardır. İlerlemede matkaba yalnız ağırlık vasıtasıyla yük verileceğinden, sondaj esnasında tijlerin yükü ile en üstteki ağırlığın yarı yükü, tamamen askıya alınır. Bundan gaye maksimum burulma noktasını en üstteki ağırlığın ortasında tutarak takımın kesilmeye daha müsait olan tij ve bağlantıları dışında tutmaktır.
    Sondajcılıkta usul haline gelmiş bir deyim vardır. Tijler askıda, ağırlık baskıda çalışmalıdır.
    TİJLER (Drill-Pipe)
    Kelly'nin rotari hareketini, ağırlığa ve dolayısıyla matkaba nakleden ve içinden dolaşım sıvısının geçmesine müsaade eden etli borulardır.
    Şok etkilerine ve burulmaya karşı tahammül edebilmeleri için tijler esnek çelikten yapılmışlardır.
    Tijlerin arasında bağlantıyı sağlamak üzere her iki tarafına diş açılmış düz etli borudan yapılmış bağlar (tool-Joint) kullanılır. Bu bağların (Tool-Joint'lerin) alta gelen uçları erkek, üste gelen uçları ise dişidir. Tijler bu bağlantılar vasıtası ile birbirlerine eklenirler.
    Tijler kullanıldığı yere ve makine kapasitesine göre değişik çap ve boyda imâl edilirler.
    1- Manşonlu (Tool Joint'li) Tijler
    Bunlar petrol ve su sondajlarında kullanılan tiplerdir. Tijler birleşme yerlerinin yapılışı bakımından içten şişkin ve dıştan şişkin olarak yapılırlar. Üzerlerine açılmış dişler vasıtası ile bağlar (Tool-Joint) yerleştirir. DSİ'de kullanılan tijlerin dış çapları;
    2 7/8", 3 ½", 4 ½" olup, boyları ise 6.10 m yani (20') dir.

    2- Manşonsuz Tijler (Tubingler)
    Bunlar dar çaplı kuyularda, özellikle maden arama işlerinde daima karot alıcı ile (Karotiyer) çalışan sondajlarda kullanılırlar. Bağlantıların dişleri düz ve konik yapıdadır.
    Tijlerin Bakımı
    Bağların (Tool-Joint'lerin) dişleri, her manevrada temiz su ile yıkanmalı ve diş muhafazaları takılmalıdır. (Lastik muhafazalar) kullanılacağı vakit ise bu muhafazalar sökülür. Tijler kuyuya indirilirken dişler tekrar tel fırça ile temizlenip sülyen sürülerek birbirine bağlanmalıdır. Tijlerin üzerindeki bozuk dişler düzeltilmeden katiyyen kullanılmamalıdır. Sondajda eğri tijler kullanılmamalıdır. Tijler sehpalar üzerine konulmalı ve en az üç yerden desteklenmelidir.Tijler tool-Joint diplerinden kaynakla doldurulmalıdır.Tijlerin tool-joint'leri benzinle silinmemelidir. Sıkışan tijleri sökmek için asla ısıtmamalıdır.
    KELLİ (Kelly)
    Kelly, rotari tablası veya kelly yatağı (buşing) vasıtası ile motordan aldığı hareketi tijlere ve dolayısıyla matkaplara iletir. Kelly'nin içi dolaşım sıvısının geçebilmesi için delik olarak yapılmıştır. Kelly yapılışı itibari ile yuvarlık, 4 köşe ve 6 köşe olmak üzere değişik tiplerdedir. 4 ve 6 köşe olanları rotari hareketini, rotari tablasından yuvarlak olanları ise kelly yatağından alırlar. Bunların boy ve çapları yapılan işe, zemin şartlarına ve makine kapasitesine göre değişik olur. Failing 1500 SS ile Speed-Star SS 20 makinalarında kullanılan Kelly'nin özellikleri şöyledir.
    İsmi Makine Cinsi Boy Dış çap İç çap Ağırlığı
    2 7/8" Kelly Failing 28 Ft 4 1/8" 2 1/8" 400 libre
    4 ½" Kelly Speed-Star 28 Ft 5 3/8" 3" 1800 libre
    Kelly'ler bağlantıları vasıtasıyla alttan tijlere üstten ise su başlığına (Swivel) bağlanır. Hareketi ortadan aldığından, kelly sağa dönerken bağlantıların sökülmemesi için alt bağlantılar (saplar) sağ dişli üst bağlantılar ise sol dişlidir.
    Manevra esnasında her vakit kelly sökülüp yağlanırken dişlerinin bozulmaması için alt kısmına kelly muhafaza bağlantısı (sap) takılır. Bu bağlantının kelly tarafındaki ucu ince dişli, redüksiyon tarafındaki ucu ise kalın dişlidir. Manevra esnasında kelly muhafaza bağlantısı ile kelly redüksiyon bağlantısı birbirinden söküldüğünden kelly'nin dişleri korunmuş olur.
    Kelly'nin Bakımı
    Kelly'nin bakımı da tij gibidir, dişleri daima temiz tutulmalı, su ile yıkanıp gres veya sülyen ile yağlanmalıdır. Gerek muhafaza bağlantısı, gerekse kelly dişleri hiçbir zaman çıplak olarak madeni bir zemin üzerine oturtulmamalıdır. Kelly kullanılmadığı zaman mutlaka diş muhafazası takılı bulunmalıdır. Sondaj makinasının nakli esnasında kelly kuledeki yerine sıkıca bağlı bulundurulmalıdır. İmkân varsa kelly'nin zedelenmemesi için gerekli tedbirler alınmalıdır. Eğri kelly kullanılmamalı, eğri olanlar düzeltildikten sonra kullanılmalıdır. Kelly taşınırken en az 3 yerinden desteklenmelidir.
    SU BAŞLIĞI (Swivel)
    Su başlığının ortası devridaim sıvısının geçebilmesi için delik olup, alttan kelly'e üstten bir kulpla kancaya ve gezici makaraya bir taraftan pompa verici hortumuna (Swivel hortumu) bağlıdır. Takım sağa dönerken açılmaması için su başlığının bağlantıları sol diştir.
    Su Başlığının Vazifeleri
    Sondaj esnasında bütün delme takımlarını üzerinde taşır.
    Delme takımındaki rotari hareketini daha üst kısma intikal ettirmez.
    Dolaşım sıvısını sondaj takımına verir.
    KANCA (Hook)
    Manevralarda ilerlemeye geçileceği anda ve teçhizlerde su başlığının, manevra başlığının ve kaldırıcıların (elevatör) gezici makaraya bağlanmasını sağlamak üzere gezici makarının ucunda bir kanca bulunur.
    Kancaya geçirilen bir parçanın düşmemesi için bir emniyet dili vardır. Emniyet dili olmayan kancaları sondajlarda kullanmak doğru değildir. Emniyet dili kapanmadan manevraya geçilmemelidir.


    Su başlığı (SWİVEL) KANCA (HOOK)
    II- DİĞER ELEMAN VE EKİPMANLAR
    DONANIM (Halat)
    Normal olarak bir sondaj makinasında iki tane tanbur ve halat sistemi mevcuttur. Bunlardan birincisi beyler tanburu ve buna bağlı beyler halatı, ikincisi ise cer halatı ve cer tanburudur. Bazı makinalarda örneğin failing 1500 SS de beyler ve cer halatı tek olup tek bölümlü tanbur ile kullanılır. Sepeed-Star SS 20'de ise kelly ve cer halatı ayrı bölümlerde yeralır.
    a- Beyler Halatı: Cer halatından daha ince (3/8") olup herhangi bir palanga tertibatı yoktur. Kuledeki makarasından geçen bir halat olup, ağır malzeme kaldırılmasında, beyler kovasının kullanılacağı hallerde iş görür. Bu halatla mecbur kalınmadıkça manevra yapılmaz.
    b- Cer Halatı: Asıl sondaj halatıdır. Bu halatın çapı makine kapasitesine göre değişmekle beraber, DSİ de kullanılan makinaların hepsinde 5/8" dir. Boyları ise Failling'lerde 100 yarda (91.44 m) Speed-Star'larda halatı 65 m dir (Şekil:3).
    AĞIRLIK SAATLERİ
    Ağırlık saatleri petrol ve su sondajlarında ilerlemeye geçildiği zaman sondörün nasıl hareket edeceğini belirten bir araçtır. Ağırlık saatleri kuyunun içerisinde bulunan delme takımının sıvı içerisindeki ağırlığını belirtir. Takıma ne kadar ağırlık verileceğini gösterir ve nihayet takım kopmalarında, sondöre'e takımının koptuğunu haber verir. Kurtarmalarda (Tahlisiye'de) takımın yakalandığını gösterir. Daha açık bir deyimle sondörün kuyudaki gözüdür. Bozuk saatler tamir edilmeli ve ağırlık saatsiz çalışılmamalıdır.Genelde iki tip ağırlık saati vardır.
    Mekanik ağırlık saati
    Hidrolik ağırlık saati
    Failinglerde mekanik, Speed-Star'larda hidrolik ağırlık saati vardır.
    TAKIMI DÖNDÜREN SİSTEMLER
    Sondajlarda formasyonların kesilip öğütülmesi takımın en alt ucundaki döner matkapla sağlanmaktadır. Motordan alınan bu dönme hareketi çeşitli usullerle takıma iletilmektedir.
    Bu sistemleri dört grupta toplayabiliriz;
    Dipten döndürmeli turbo dönüş tipi,
    Kafadan döndürmeli tip (top head drive)
    Morset ile döndürmeli tip
    Rotary tablasından döndürmeli tip
    a) Dipten Turbo Dönüş Tipi
    Bu tipte matkap dipte basınçlı hava ile döndürülmekte olup matkap dizaynı özel yapılmıştır.
    b) Kafadan Döndürmeli Tip (Top head drive)
    Bu tip makinalarda takim dizisi kafaya bağlı olup (tij, stabilizer, ağırlık, matkap) takım dönme hareketini kafadan almaktadır.
    c) Morset İle Döndürmeli Tip
    Bu sistemde takım dizisi motordan gelen yatay dönme hareketi ayna mahruti dişlisi kanalıyla morsete gelerek morsetin düşey dönmesini ve dolayısıyla takımın dönmesini sağlar.
    d) Rotary Tablasından Döndürmeli Tip
    Takım dizisi dönme hareketini rotary tablasından almaktadır. Rotary tablası motordan aldığı yatay dönme hareketi düşey hareket haline cevirerek kendi içinden geçen özel tijlerle (kelly) takıma ve matkaba iletir (Şekil-4).
    MOTOR
    Rotari sondaj makinaları tranmisyonu sistemleri bakımından şu guruplara ayrılır:


    1. Tek Motorlular
    Bu tiplerde çamur pompasına, vinç sistemi ve rotari sistemine tek motordan hareket verilir (Örnek: Franks KC-54).
    2. Çift Motorlular
    a- Ön motor ve üst motor her biri tek motorlulardaki gibi, bütün sistemleri çalıştırırlar. Yani motorlardan birinin arıza yapması halinde sondaja devam etmek mümkündür (Örnek: Franks KC-45 ve Speed-Star).
    b- Ön motor sondaj arabasını hareket ettirmeye ve çamur pompasını çalıştırmaya yarar. Üst motordan ise vinç sistemi ve rotari sistemi hareket alır. Bu tip makinaların motorlarında bir arıza olduğu takdirde devridaime devam etmek veya takımı yukarıya almak suretiyle herhangi bir kaza önlenmiş olur (Örnek: Failing 1500 SS Davey ve Speed-Star)
    Speed Star Sondaj Makinası
    Speed-Star sondaj makinasında birbirinden ayrı iki motor vardır. Motorun biri (ön motor) sondaj makinasının yürümesini sağlar ve sondaj yaparken çamur pompasını çalıştırır.
    Üst motor rotari ve vinç'i çalıştırır. Motorun bir tanesi arıza yaptığı zaman tek motor ile sondaja devam edilebilir. Yani tek motorla çamur pompası, rotari ve vinç çalıştırılabilir. Ancak tek motor ile çalışıldığında kuyu çapı fazla geniş tutulmamalı ve derinlik 100-150 m civarında olmalıdır.
    Ingersoll-Rand Sondaj Makinası
    Bu makinalarda rotari yukarıdan hidrolik motor vasıtası ile sağlanır. Makine rotari tanbur çamur pompası vs bütün işlevler hidrolik vasıtası ile yapılır. Bu makinaların T-4 modellerinde ön motor yürüyüşü, üst motor hidrolik pompalarını ve kompresörü çalıştırır.
    Drilltech D40 KM Sondaj Makinası (TAMROCK-DRILTECH)
    Bu makinalarda rotari (dönme) hidrolik-güç kafası vasıtasıyla sağlanır. Çamur pompası ve hidrolik-motorların çalıştırılması için ve sondaj makinasının nakliyatı esnasında aynı motor kullanılır. Sondaj esnasında sondaj makinası takoza alınır ve PTO (Power Take Off) ile motor hareketi sondaja verilir.
    Driltech sondaj makinası, Ingersoll Rand-sondaj makinası gibi tam hidrolik hidrolik baskı sistemi bulunan, çamur, hava, hava-köpük sirkülasyonu ile çalışan, dipten darbeli hava çekiç ile çalışan-kombine makinadır.
    ÇAMUR POMPASI
    Çamur pompalarının sondajdaki en mühim vazifesi kuyu dibinin temizlenmesini sağlamaktır. Kuyu dibi gerektiği gibi temizlenemezse ilerleme süratinde bir düşme ve kullanılan matkap randımanında bir azalma görülür. İlerleme süratindeki bu düşüş ve matkap randımanındaki azalmanın azlığı veya çokluğu sirkülasyon sıvısının kuyu dibini iyi temizlemesine bağlıdır. Bu durumda kuyu dibini gereği gibi temizlemek, çamur pompası kapasitesi, kuyu çapı ve sirkülasyon sıvısı yoğunluğu ile sirkülasyon sıvısı jel özelliği ile yakından ilgilidir.
    Çamur pompasının kuyu dibini iyi bir şekilde temizlemesi için sirkülasyon sıvısının kuyu dibi teressübatını en az 25 feet/dakika (12,7 cm/saniye) ilk bir hızla dışarı atması gerekmektedir.
    Tablo-8'de çeşitli kapasitedeki çamur pompalarının muhtelif çaptaki tijlerle çalışmaları halinde kuyu çapı ile ilgili olmak üzere sirkülasyon sıvısının kuyu içinde yükseliş hızlarını vermektedir.
    Gardner Danver firmasının FG-FXG tipi (5"x6")'lik ve 150 GMP'lik çamur pompası,
    Gardner Denver firmasının FD-FXD tipi (5"x6")'lik 158 GPM'lik çamur pompası
    Gardner Denver firmasının FY-FXX tipi (8"x7 ½") ve 378 GPM'lik çamur pompası ve
    Weatpley firmasının Fig No. 6050 tipi (5"x10")'lik 230 GPM'lik çamur pompaları
    pompalarının hepsi de Emme Basma suretiyle çalışmaktadır. Şekil-5'de Gardner Denver çamur pompası görülmektedir.
    III- YARDIMCI EKİPMANLAR
    Manevra Başlığı: Tij ve ağırlık manevralarında kullanılırlar. Alt kısımları (sap) erkek-tool-joint dişlerinin aynı olup, tijin dişi tool-joint'lerine girer. Manevra başlığının sap kısmının içi boş olup, gövdedeki iki küçük delikle irtibatlıdır. Bu deliklerden hava girerek manevra esnasında tijin içindeki çamurun boşalmasını sağlar. Üst kısmı bir kulpla kancaya ve dolayısıyla makaraya bağlanır. Başlığın kolay sökülüp, takılması için etrafında bir simit vardır.
    Kaldırıcılar: Yapılışları ve çapları itibarıyla farklı imal edilirler. Kamalı, mandallı ve zincirli tipleri vardır. Kamalı ve mandallı tiplerin çapları sabit olup, ancak belli çaplı boruları kaldırırlar. Zincirli tipleri ise boruyu kavramak suretiyle onu tutabilirler. Hep boru çapına göre zincir ayarlanır.
    Mandallı ve kamalı kaldırıcılar boruyu sıkmazlar, bunlar borunun üzerinde aşağı, yukarı hareket ederler, sadece borunun üzerindeki flanş, manşon veya başka bir çıkıntıya takılarak boruyu kaldırırlar. Zincirli tipleri ise boruyu kavramak suretiyle onu tutabilirler, ise de bunlara pek fazla güvenmemek lâzımdır. Kaldırıcılar (elevatör) kolları vasıtasıyla kancaya ve dolayısıyla gezici makaraya bağlanırlar.
    Kravatlar (Kamps): Kaldırıcıların yerine kullanılan ortası boruyu kavrayabilecek şekilde yuvarlak; uçları ise civatalarla tutturulmaya müsait şekilde dışarıya kıvrık, iki parçalı demirinden gelmiş olup, ekseriya manevra kancasına sapanla bağlanırlar. Kravat kullanırken çok dikkatli olmak gerekir. Özellikle civataların iyi sıkılması lâzımdır.
    Tutucular (Slip): Sondaj takımlarını ve boruları tutmaya yarayan parçalardır. Ekseriya iki parçadan teşekkül ederler. Tij manevra tutucuları hariç diğerleri, konik ve tırtıllı (Taper slip) olup, tuttuğu parçayı aşağıya bırakmazlar. Bunlarda değişik boyut ve şekillerde yapılmışlardır (Şekil-6).
    Ağırlık Tutucular (Klempsler): Tutucu özelliği olan konik yataklı birçok oynak lokmanlardan meydana gelmiş bir çeşit tutuculardır. Lokmalar eklenerek veya çıkarılarak istenilen çaptaki ağırlıkları tutmaya yararlar. Bunlar boru tutucusu olarak kullanılmazlar ve manevra işlerinde de kullanılmazlar. Ağırlıkları çözüldükten ve ağırlığa manevra başlığı takıldıktan sonra bu tutucular çözülüp ağırlığın üzerinden çıkarılırlar.
    Kullanma sonunda su ile yıkanıp özel kutularında mazot içinde muhafaza edilmelidirler (Şekil-6).
    Anahtarlar:
    1- Tij anahtarları (Tong-Pipe) yalnız tijleri sökmede kullanılırlar.
    Çenelerinde değiştirilebilen dişleri mevcuttur. Kullanılan her tij çapı için ayrı ayrı yapılmışlardır.
    2- Boru anahtarları: Değişik boyutta olurlar ve boylarının uzunluğuna göre isimlendirilirler. Bütün parçaları eskidikleri veya kırıldıkları takdirde değiştirilebilirler. Genellikle sondajlarda kullanılan boru anahtarları 18", 24", 36", 48", 60" dir.
    3- Zincirli anahtarlar: Gövde, başlık ve zincirlerden müteşekkil anahtarlardır. Zincir borunun etrafından dolanır ve başlığa takılarak çalışır. Kopan zincir baklaları yenileriyle değiştirilebilir. Genel olarak kullanılan anahtarların boyutları şöyledir:

    Anahtar Sapı Uzunluğu
    13 3/4"
    20"
    27"
    37"
    44 1/2"
    50 1/2"
    64 1/2"
    Zincir Uzunluğu
    9 1/2"
    13 1/2"
    17 1/2"
    22 1/2"
    32"
    40 1/2"
    55 1/2"

    4- Tong Anahtarı: Tij ve ağırlıkları çepeçevre sararak kilitleme ve döndürme suretiyle sökme yapan anahtar tipidir. Elle çalışanları olduğu gibi hidrolik olanları da mevcuttur. Tong anahtarları tek çap için olduğu gibi çeneleri değiştirilmek suretiyle sarma çapı daraltılmak veya genişletilmek suretiyle değişik çaplara da cevap verebilirler.
    Stabilizerler: Sondaj delme takımı ekipmanlarından olan stabilizerler, adından da anlaşılacağı gibi sondaj dizisinin stabilizasyonunu sağlayarak mümkün mertebe dikey kuyu açmamıza yardımcı olurlar
#29.01.2008 13:13 0 0 0
  • KALSİT (CaCO3):

    Kristallografi: Trigonal, kristaller son derece değişken ve çoğunlukla karmaşıktır. Günümüze kadar 300 çeşit şekil tanımı yapılmıştır. Kalsitte ikizlenme çok sık izlenir. Kalsit genellikle kristal halde, agrega, ince ve kaba taneli, kompakt, toprağımsı, sarkıt, dikit, oolitik veya pizolitik şekillerde bulunur.
    Fiziksel Özellikleri: Mükemmel dilinimlidir. Sertlik 3, yoğunluk 2.7 dir. Parıltısı cam parlaklığından toprağımsıya kadar değişir. Renk genellikle beyaz veya renksiz yada içerdiği yabancı maddelere göre gri, kırmızı, yeşil, mavi, sarı, kahve ve siyah olabilir. Saydam ve yarı saydamdır. Çift kırıcı özelliğe sahiptir. Saf ve saydam kalsit türüne İzlanda Spatı denir.
    Bileşimi: %56.0 CaO ve %44.0 C02 içerir. Bazen Mn, Fe ve Zn kısmen Kalsiyum yerine geçebilir. Bu nedenle rodokrozit, siderit ve smithsonit ile katı eriyik yapar, kalsiyum yerine Mg sınırlı olarak geçer. Mg miktarı artmasıyla dolomit CaMg(CO3)2 gelişir.
    Tanınması: Sertliği, rombuedrik dilinimi, açık rengi, camsı parıltısı ve soğuk asit HC1 de tepkimeye girip köpürmesi ile tanınır. Dolomit sıcak HC1' de köpürür.
    Bulunuşu: Çok yaygın bulunan bir mineraldir. Mikro ve spar şeklindeki kristalleriyle kireçtaşlarının ana mineralidir. Pek çok kabuklu hayvanların kavkısında yapıcı malzeme olarak bulunur. Kimyasal olarak deniz suyundan çökelir. Evaporotik olarak travertenlerde ve kireçli sulardan çökelerek sarkıt ve dikitler de bulunur. Volkanik kayaçlar içindeki gaz boşluklarında bulunur. Hidrotermal damarlarda gang minerali olarak görülür. Oniks türü mermerler de kalsit ve aragonitten oluşan damarlı kayaçlardır.

    DOLOMİT CaMg(CO3)2:

    Kristallografi: Trigonal, kristaller genellikle rombuedrik ve kıvrımlı yüzeyler şeklinde, Bazen semer şeklinde oluşur, iri ve ince taneli, kompakt, masif ve agrega şeklinde bulunur.
    Fiziksel Özellikleri: Mükemmel dilinimli, sertlik 3.5-4 yoğunluk 2.9 dur. Camsı parıltılı, Bazen inci parıltılıdır, renk genellikle pembemsi, Bazen renksiz, beyaz, gri ve yeşil kahve veya siyah olabilir.
    Bileşimi: %30.4 CaO, %21.7 MgO ve %47.9 C02 içerir. Normal dolomitlerde CaCO3/MgCO3 oranı 1/1 dir. Fakat bu oran Bazen yerine göre azalma veya çoğalma seklinde değişiklik gösterir. Mg yerine Fe geçmesiyle Ankerite kovuşan bir seri oluşturur.
    Tanınması: Rombuedr kristalleri ve el pembemsi rengi ile tanınır. Soğuk HC1' de yavaş, sıcak HCl'de hızlı tepkime verir. Kalsite benzer.
    Bulunuşu: Dolomit yaygın olarak görülen bir mineraldir. Magnezyumlu eriyiklerin kireçtaşlarıyla metazomatik işlevleri sonucunda oluşur. Bazı dolomitlerin çökel kayaçlardaki kalsitin magnezyum almasıyla geliştiği varsayılır. Ayrıca hidrotermal olarak pek çok damarlarda özellikle kurşun-çinko ile beraber kalkerler içinde bulunur, fluorit, kalsit, barit ve siderit dolomite eşlik eder.

    ARAGONİT (CaCO3):

    Kristallografi: Ortorombik, kristalleri genellikle ışınsal, prizmatik ve ince uzun piramidler şeklindedir. Asiküler olan bu kristaller demetler halinde genellikle ışınsal gruplar oluştururlar, ikizleri çok yaygındır. Genellikle tekrarlanmış ikizlenme yüzeyine göre yapışma ikizleri ve grik ikizlenme gösterir.
    Fiziksel Özellikler: Sertlik 3.5-4, yoğunluk 2.9 dur. Camsı parıltılı, renksiz, gri, beyaz, açık sarımsı renkte, saydam ve yarısaydamdır.
    Bileşimi: %56 CaO ve %44 C02 içerir. Aragonit kalsitle polimorfdur. Ca yerine Sr, Pb ve Zn geçebilir. Aragonit kalsite nazaran duraysızdır. Açık havada ısıtılırsa 400 °C ta kalsite dönüşür. Dönüşüm karbonat çözeltisinde oda sıcaklığında da oluşabilir.
    Tanınması: Kalsitten rombuedr diliniminin yokluğu ve asiküler kristal şekli ile ayrılır. HCl' de köpürür.
    Bulunuşu: Aragonit kalsit kadar yaygın değildir. Genellikle kalsite göre daha yüksek sıcaklıklarda oluşur, inciye benzeyen pek çok hayvan kabuğu ve incinin kendisi aragonitten yapılıdır. Aragonit sıcak su kaynaklarında, serpantinit ve bazaltlarda kabuklar halinde veya boşluklarda bulunur. Ayrıca bazı damar ve boşluklarda kalsit ve dolomit ile beraber, oksidasyon zonlarında ise ikincil mineral olarak gelişen smithsonit ve malakit gibi minerallerle birlikte görülür.
#29.01.2008 13:11 1 0 0
  • ELMASLI SONDAJCILIĞIN GENEL TANIMI
    Elmaslı sondajcılık, çok sert olan elmasın kayaçlar ve diğer maddeleri delebilme özelliğine dayanır.Elmaslı sondaj mekanik olarak, güç ünitesi ve ucunda matkap bulunan döner çelik borulardan (takım dizisi) oluşur. Takım dizisinin ucundaki elmas matkabın çapı ve tipi kullanılma yerine göre değişebilir. Matkap ve bağlı olduğu karotiyer, kontrollü basınç altında döndürülür, İçi boş manşon bağlantılı takım dizisi içinden basınçlı sondaj sıvısı verilerek, matkabın soğutul*ması ve delmede oluşan kırıntıların temizlenmesi sağlanır. Delme sürecinde oluşan karot (numune) karotiyerin içine girerek ilerler, orada toplanır. Takım dizisi genellikle her 1.5 veya 3 metre ilerlemeden sonra geri çekilerek, karotiyerin içindeki karot alınır, kontrol edilir ve bir yerde saklanır. Alınan karot, matkapla delerek geçtiğimiz formasyonun, çeşitlerini ve varlığını doğru olarak bize gösterir.
    ELMASLI SONDAJ MAKİNELERİNİN ANA ÜNİTELERİ
    Sondaj makinesini meydana getiren ünitelerin çeşitli planlarda yapılmasında, sondajın aşağıdaki görevlerini yerine getirebilmesi rol oynar:
    1. Takım dizisini çevirmesi,
    2. Matkap üzerine kontrollü baskı vererek ilerlemeyi sağlaması,
    3. Manevra yapabilmesini sağlaması,
    4. Sondaj sıvısını pompa vasıtasıyla matkabı soğutacak ve kırıntıları temizleyebilecek miktarda basabilmesi. Genel olarak sondaj makineleri aşağıda belirtilen ünitelerden oluşur:
    A. Güç ünitesi
    B. Vinç
    C. Morset
    D. Kule
    E. Kızak veya platform
    F. Pompa
    A. Güç ünitesi
    Sondaj makinesi için gerekli güç, bu ünite tarafından sağlanır. Kızaklı makinelerde bu; bir elektrik motoru, basınçlı hava, benzin veya dizel motoru olarak ayrı bir ünite halinde olmasına rağmen; kamyon veya cip üzerine yerleştirilmiş sondaj makinelerinde bu güç, genellikle aracın kendi motorundan temin edilir.
    Debriyaj ve dişli kutusu da güç ünitesinin diğer kısımlarıdır. Burada debriyaj, motor gücünün dişli kutusuna iletilmesinde; dişli kutusu da, motor belli devirde döner*ken, dişliler vasıtasıyla dönme yönünün değiştirilmesinde veya dakikadaki devir sayısının düşürülmesinde kullanılır.
    B. Vinç
    Çelik halatın, manevra sırasında üzerine sarılabilmesi için, bir tambur ve bu tamburun hareketini kontrol amacı ile de bir fren ve debriyaj sisteminden oluşur. Vinç, hareketini dişli kutusundan çıkan ana hareket milinden alır, böylece dişli kutusuna bağlı olarak vincin de morset gibi birkaç devirde çalıştırılabilmesi mümkündür.
    Vinç, takımın manevrasında kullanıldığı gibi, bazı kızaklı makinelerde, halatın serbest ucu sabit bir noktaya tutturularak, makinenin kısa mesafelerde kendi kendini çekerek nakledilmesinde de kullanılır. Ayrıca, bazı makinelerde kedi başı sistemi de vince yardımcı olarak yapılmıştır. Bu sistem, kule montajında, kule etrafında ufak bir alanda ağır malzemenin taşınmasında veya sondaj operasyonu sırasında ve gerekirse şahmerdan kullanılmasında, yüksek hızı sayesinde pratiklik sağlar.
    C. Morset
    Takım dizisi, morset lokmalarının sıkılması ile morset başlığına bağlanır. Morset başlığı, morset milinin alt veya üst ucunda yer alır. Ana milden konik dişliler aracılığıyla hareket alan morset milinin dönmesi ile, takım dizisi döndürülmüş olur. Aynı zamanda morset milinin iki yanındaki hidrolik silindirler aracılığıyla de morset mili aşağı veya yukarı doğru sınırlı olarak hareket eder. Böylece delme işlemi için gerekli hareketlerin ikisi de takım dizisine iletilmiş olur.
    Hidrolik silindirlere yağ, hidrolik pompası tarafından basılır. Bu yağın basıncı, bir vana ile ayarlanabildiğinden, takımı aşağı doğru iten kuvvetin, yani matkaba verilen baskının kontrolü kolayca mümkün olur.
    D. Kule
    Takımın kuyudan çekilmesi veya kuyuya indirilmesi sırasında, kuyu ile tijlerin veya muhafaza borularının aynı eksene getirilmesi gerekir. Kule makarasından geçen çelik halat kuyu eksenini gösterdiğinden, halat aracılığıyla yukarı kaldırılan tij veya boru kolayca aynı eksene getirilmiş olur.
    Genel olarak sondaj makinelerinin kuleleri; a. kafes tip, b. iç içe geçen (teleskopik), c. üç ayaklı (tripod), d. katlanabilir (Jack knife), e. tek direkli (single pole) olmak üzere beş tiptir. Sondaj makinesi tip ve kapasitesine bağlı olarak bu kule çeşitlerinden birisi ile donatılır.
    E. Kızak veya platform
    Sondaj makinesinin, operasyon sırasında hareket eden veya hareket veren üniteleri, sabit bir şasi üzerine monte edilir. Bu sabit şasi, nakliyat sırasında kolaylık sağlayan bir kızak olduğu gibi, kamyona veya başka bir araca monte edilen makinelerde de, yalnız bir platform olabilir. Bazı özel tip makinelerde, manevra sırasında, kızak üstündeki bütün üniteler bir hidrolik silindir aracılığıyla geriye doğru kaydırılarak, manevra işlemi daha kolay yapılır. Bu sırada, sondaj kuyusu üzerinde bulunan morset mili ve morset başlığı, kuyu üzerinden geriye çekilmiş olur.
    F. Pompa
    Sondaj için gerekli çamı r veya suyu (sondaj sıvısı), takımın içinden matkaba basmaya yarar. Burada basılan a:mm iki fonksiyonu vardır. Bunlar; a. delme sürecinde oluşan kırıntıları temizlemek, b. matkabı soğutarak elmasların yanmasını önlemektir. Bu iki fonksiyona bağlı olarak, pompalanan sıvının debisini, takım dizisinin çapına ve formasyona göre ayarlamak gerekir. Böylece pompanın debisi belirlenmiş olur.
    Elmaslı sondajlarda genellikle çift tesirli (double acting); tek, çift ve üç pistonlu (triplex) pompalar kullanılır.
    Bunların debileri, pompanın dişli kutusu aracılığıyla devrinin değiştirilmesi sonucun*da ayarlanabileceği gibi; pompa gömlek ve pistonun çapını değiştirmekle de ayarlanır.
    TAKIM DİZİSİ
    Takım dizisi; su başlığı, tij veya tijler, manşonlar, karotiyer, port kron, karot tutucu ve matkaptan oluşur.
    A. Su başlığı (water swivel)
    Su başlığı; pompanın verici hortumunu takım dizisinin üst ucuna bağlayan gereçtir. Basınçlı sondaj sıvısının dönen takım dizisi içine girmesini sağlar.
    Genellikle iki gövdelidir ve gövdeler arasında bulunan döner bilyalı yataklar nedeniyle, takım dizisinin dönme hareketini pompanın verici hortumuna iletmez. Düz ve kancalı tipleri vardır.
    B. Tijler
    Tij, çelikten dikişsiz olarak imal edilen ve uçlarına, içten bağlantı dişleri açılmış borudur. İki çeşit tij imal edilmektedir (wire-line tijleri hariç); et kalınlığı aynı olan tip «parallel wall type» ve uçların diş açılan kısımları içe doğru çıkıntılı (daha kalın) olan tip, «upset wall type». Modern tijler genellikle alaşım çeliğinden ince duvarlı, dikişsiz, et kalınlığı aynı olan veya diş açılan kısımları içe doğru çıkıntılı tipte, uçlarına kare diş açılarak imal edilir. Tijler biribirine her iki tarafı erkek, kare dişli manşonlarla bağlanır. Tijlerin boylan genellikle 3.05 metre (10 ft) dir. Sondaja başlarken ve özel hallerde kul*lanılmak üzere, değişik boylarda da imal edilmektedir.
    Delme işleminde takım dizisi olarak tij veya tijlerin üst ucuna su başlığı ve sondaj sıvısını basan pompanın çıkış hortumu, alt ucuna karotiyer, port kron ve matkap bağlı*dır. Morset içinden geçirilerek morset lokmaları ile sıkıştırılan tij, dönme hareketini ve baskıyı matkaba iletir.
    C. Karotiyer
    Tij veya rijlerin alt ucuna bağlı olan karotiyer, delme sürecinde oluşan karotu içine alır ve bu karotun dışarıya taşınmasını sağlar.
    Karotiyerle matkabı birbirine bağlamak ve karot tutucunun oturtulacağı yeri sağ*lamak amacıyla, iki ucuna bağlantı dişi açılmış küçük boylu boru (port kron=reaming shell) ilâve edilir. (Port kronun dış yüzüne yerleştirilmiş elmas veya sert metal taneleri kuyuyu tarayarak aynı çapta kalmasını da sağlar.)
    Karotiyerler tek tüplü (tek karotiyer) ve çift tüplü (çift karotiyer) olarak yapılırlar. Üç tüplü karotiyeıler de vardır. Bu karotiyerler çift tüplü döner karotiyerlerin değişik bir şeklidir ve iç tüpün içine ayrıca yerleştirilmiş bir plastik veya metal tüpten oluşur. Bu tüp, karotu içine alır ve karotun korunmasını sağlar. İç tüpten su pompası ile basınçlı su basılarak çıkartılır. Sonra bu tüp, uzunlamasına ikiye ayrılarak içinden karot zedelen*meden alınır. Boyları genellikle 3.05 m (10 ft), 1.50 m (5 ft) ve 0.60 m dir. Arzu edilen herhangi bir boyda da yapılabilmektedir.








    Şek. 1 Karotiyer tipleri: a. tek karotiyer, b. çift karotiyer (sabit tip), c. çift karotiyer (dö*ner tip) «X serisi», d. çift karotiyer (döner tip) «M serisi» :
    1. Matkap, 2, karot tutucu, 3. port kron, 4. dış tüp, 5. iç tüp, 6. iç tüp uzatması, 7. karotiyer başlığı.

    Elmaslı Sondajın Kullanım Alanları:
    Yerkabuğunda değişik amaçlı de. ilklerin açılmasında kullanılan çe*şitli yöntemlerden biri de, elmaslı sondajdır. Ancak, elmaslı sondaj tekniği, diğer sondaj sistemlerine oranla bazı önemli avantajlara sa*hiptir. Bunlar;
    1. Yeraltı formasyonlarından, karot adı verilen numune alı*nabilmesi,
    2. Çok çeşitli derinliklere, değişik çaplarla sondaj yapılabil*mesi,
    3. Her tip kayaçta ve her türlü formasyon şartlarında sondaj yapılabilmesi,
    4. Eğik, yatay ve dik; her istikamette sondaj yapılabilmesidir.
    Yukarıdaki yazılı özellikleri nedeniyle, elmaslı sondaj, çok ge*niş bir uygulama alanına sahip bulunmaktaysa da, esas kullanım alanları iki gruba ayrılmaktadır;
    1. Maden arama ve işletmeciliğinde,
    2. inşaat sektöründe, zemin mekaniği etüdlerinde.
    Elmaslı sondaj denilince ilk akla gelen, maden arama etüdle-ridir. Hakikaten de, bir maden sahasının bulunması, ortaya çıka*rılması ve işletilebilirliğinin saptanması için, kesin bir şekilde el*maslı karot sondajı yapılmasına gereksinme vardır. Bugün, ülkemizde ve dünya'da çalışmakta bulunan hemen, hemen tüm büyük madenler; elmaslı sondajlarla yapılan çalışmalar ve değerlendir*meler sonunda, işletmeye geçmişlerdir.
    Elmaslı sondaj tekniği, çok geniş anlamda maden aramaların*da kullanılmasının yanı sıra; işletilmekte olan ocaklarda da, önem*li kullanım alanlarına sahiptir -her şeyden önce, bu teknikle yer*altından da sondaj yapılabilmektedir. Bu kullanım alanları, aşağıdaki şekilde, maddeler halinde özetlenebilir;
    1. Maden yataklarının geliştirilmesi, yeni ve ilâve rezervlerin tespiti,
    2. Maden işletme projelerinin yönlendirilmesi, istihsal saha*larının önceden tespitinin yapılarak, etüdünün sağlanma*sı ve ilgili ocak ameliyelerinin buna göre planlanması. Ayrıca, cevherden ve yan taşlardan numune alınarak, ka*ya mekaniği ve işletmeyle ilgili mühendislik çalışmaları*nın daha sağlıklı bir şekilde yapılması,
    3. Faylarıma, kıvrılma, alterasyon ve yeraltı boşluğu gibi for*masyon arızalarının önceden tesbit edilerek; gerek galeri ve kuyu açılmaları ve gerekse işletme alanları için önce*den tedbir alınarak, yeraltı çalışma emniyetinin sağlan*ması,
    4. Yeraltı su seviyelerinin tespiti ile, formasyonlarda mev*cut bulunan su ve gaz ceplerinin önceden saptanması ve drenajlarının sağlanması,
    5. Ocaklarda, havalandırma ve drenaj deliklerinin açılması. Enerji nakil kablolarının döşenmesi ve ulaştırılması için, sondaj kuyularının açılması,
    6. Ocak yangınlarında, yangın sahasına girilmeden, emniyet*li bir şekilde söndürülebilmesinin sağlanması,
    7. Arızalı zonların, çimento enjeksiyonu yapılarak sağlam*laştırılması ve böylece, emniyetli ve sağlıklı bir şekilde ga*leri ve kuyu ilerlemelerinin sağlanması.
    Elmaslı sondaj tekniği, inşaat sektöründe de, son derece yay*gın bir kullanım alanına sahiptir. Gerek örtü tabakalarından ve gerekse ana kayaçlardan, bozulmuş veya bozulmamış numune alın*ması ve değerlendirilerek; ortaya çıkacak verilere göre çeşitli inşaat projelerinin planlanması, ileri ülkelerde 1900'lerden beri uygulan*maktadır. Gerek toprak numune alınması ve gerekse temel ve ze*min etüdü amacıyla yeraltı formasyonlarının tetkiki, öteden be*ri elmaslı sondaj makinaları ve ekipmanları ile yapılmaktadır. Tabiatiyla, kullanılan bazı ekipmanlar —numune alıcılar ve test aletleri gibi— standart sondaj ekipmanlarına nazaran, çok büyük değişiklikler göstermektedir. Ancak, A.S.T.M. (American Society for Testing Materials) tarafından standartlaştırılmış bulunan bu ekipmanlar; gerek D.C.D.M.A. ve gerekse diğer elmaslı sondaj stan*dart kuruluşları tarafından, bünyelerine dahil edilmiş bulun*maktadır.
    Elmaslı sondaj tekniği; karayolu, demiryolu, havaalanı, li*man, baraj etüd ve inşaatlarında kullanıldığı gibi, ayrıca, bina inşaatlarının projelendirilebilmesi için son derece gerekli bulunan zemin ve test sondajları yapımında da büyük ölçüde kullanılmaktadır. Netice olarak diyebiliriz ki; sondajcılık ve bilhassa elmaslı son*dajlar, özellikle kalkınmakta olan bir ülkenin hemen, hemen tüm kalkınma hamlesi gerektiren sektörlerinde, son derece önemli bir yere sahiptir.
    AĞIR SONDAJ ŞARTLARI
    Yukarıda sıralanan ve delinen formasyonun yapısal, fiziksel, kimyasal ve hidro*lojik özelliklerinden oluşan bazı olaylar, sondajın güven içersinde yürütülmesi açı*sından bazı güçlükler oluştururlar. Bunlara genel olarak "doğal sondaj güçlükleri" denilir. Aşağıda bu güçlükler ele alınacaktır.
    Dolaşım Bozukluğu
    Sondajın sıvı dolaşımı ile yapıldığı "döner sondaj" yönteminde, sondajın olabilirliği, dolaşımın sağlanmasına ve kesintisiz sürdürülmesine bağlıdır. Oysa, bazı doğal koşullar, bu dolaşımın gerçekleştirilebilmesini engellerler. Bunlar iki ayrı durumda oluşur:
    1. Fışkırma : Delinmekte olan formasyonun içersinde bulundurduğu sıvı veya gazın sahip olduğu basınç; sondaj sıvısının o anda, ağırlığı nedeniyle yaptığı basınçtan bü*yükse, deliğin içersinde bulunan sondaj sıvısını dışarı atarak onun yerini alacaktır. Bu "dışarı atma" olayı, birdenbire ve çok kısa sürede oluşabileceği gibi; ge*çişli (tedrici) olarak da görülebilir. Bu durumun en tipik örneği, artezyen özellik*li, yani kendiliğinden fışkıran basınçlı yeraltı suyu alanlarında yapılan sondajlarda karşılaşılan fışkırmalardır.
    2. Sıvı Kaçağı: Delinmekte olan formasyonun; karstik yapılarda olduğu gibi, çatlaklı ve büyük boşluklu olması durumunda, boşluklar tümüyle kuru veya içerdiği maddenin basın*cı, sondaj sıvısı basıncından küçükse; bu kez sondaj-sıvısı çatlaklara kaçarak kuyu*yu boşaltır. Bu olaya "sıvı kaçağı" ve çokça çamur dolaşımında karşılaşıldığı için, "çamur kaçağı" adı verilir. Bu (durumda aynen fışkırmada olduğu gibi, hatta kuyu tümüyle boşaldığı için; daha büyük ve tehlikeli oranda yıkılmalar, dizi sıkışmaları görülür. Çamur kaçak*ları da ani veya geçişli (tedrici) olabilirler. Geçişli kaçaklar, çamur kaybının getir*diği ekonomik zararın dışında pek tehlikeli sayılmazlar. Ani kaçaklar ise, hem bü*yük ekonomik kayba, hem de büyük sorunlara neden olurlar. Kaçakları önlemek için alınabilecek önlemler şunlardır:
    Düşünülecek ilk önlem, sondaj çamuruna özgül ağırlığını azaltıcı, buna karşılık vizkozitesini arttırıcı "soda" ve "kostik" türünden katkı maddeleri karıştırarak, sondaj çamurunun özelliğini düzenlemektir. Bu yöntemle, daha çok "küçük boyut*lu çatlaklar" geçilebilir. Alınabilecek ikinci kolayca uygulanabilir önlem; sondaj sıvısı içersine, ıslandık*larında hacimleri büyüyen ve tıkama özellikleri bulunan tahıllar; saman, kıtık gibi çoğunlukla "sellüloz" ve "nişasta" içeren maddeler katmaktır. Bu yöntemle de, fazla geniş' olmayan çatlaklar içeren, küçük zonlar geçilebilir. Başarılı olmak için, yöntemi sabırla ve bir kaç kez yineleyerek uygulamak gerekir.
    Üçüncü bir yöntem; kaçak zonuna, katkı maddeleriyle donma süresi hızlandırıl*mış ve viskozitesi arttırılmış "çimento şerbeti" basarak ve bu basma işini bir kaç aşamada tekrarlayarak çatlakları çimento ile tıkamaktır. Bu işlemde, çimento ya*nında diğer enjeksiyon maddelerinden de yararlanılabilir.
    Başarı şansı yüksek olmakla beraber, pahalı ve fazla zaman alan bir yöntem olması nedeniyle, en son baş vurulması gereken bir çözümdür. Diğer bir sakıncası, çimento ile kapatılan çatlakların bir daha kolaylıkla açılma olanağı bulunmama*sıdır. Eğer kapatılan zon üretilmek veya aranmak istenen maddeyi (su, petrol v.s. gibi) içeriyorsa, işletme olanağı, bir daha çok zor ve pahalı ek işlemler yaparak an*cak elde edilebileceğinden, bu yöntemin böyle yerlerde uygulanması sakıncalıdır.
    Diğer bir yöntem; geçici borulama konusunda açıklanan metodlarla, kaçak zonunu "geçici olarak borulamak"tır. Sondajın bitiminde: "geçici borular" dışarıya alınırlar. Sağlıklı ve kesin sonuç verici bir yöntem olmakla birlikte; boruları dışa*rıya çıkartamama gibi bir riski olduğundan, ancak makinası, personeli ve malze*mesi "yeterince iyi" olan kuruluşlarca uygulanmalıdır.
    Deliğe devamlı su basarak ve matkap tarafından kesilen dipteki kırıntıları su ile birlikte "çatlaklara" göndererek ilerlemeyi sağlamak, denenebilir bir başka uygu*lamadır. Kırıntılar yüzeye kadar yükselemediğinden, örnek alınamamakta ve hangi formasyonda ilerlendiği, bu yöntemde bilinememektedir. Bu nedenle, bu işleme ''Kör sondaj" adı verilir. Kör sondajın, delinen formasyonu, örnek dışındaki verilerden yararlanarak kısmen saptamak ve boşluklara doldurulan kırıntıların, çat*lakları tıkayarak sonradan yapılacak "üretim işini" zayıflatmak gibi, sakıncaları vardır. Uygulamada diğer bir zorluk, çok fazla su harcanmasından kaynaklanır. Ucuz ve bol su bulunamaz ise bu yöntem uygulanamaz.
    Yıkılma, Göçme, Dolgu : Deliğin yıkılması ve göçmesi sonucu sondajda dolgu oluşması, bağımsız bir so*run olabileceği gibi, diğer sorunlara bağlı olarak da görülebilir. Bunlara ait neden*ler ve sorunları çözme yöntemleri aşağıda verilmiştir.
    1. Nedenler Dolaşım Bozukluğu
    Bir önceki maddede ince/enen dolaşım bozukluğunun ilk sonucu, en zayıf olan yerden başlayarak sıvanın bozulması ve kuyunun geçmesidir. Sıva bozulan yer alt kesimlerde ve fazla bir metrajı kapsamıyorsa, kuyunun dibinde az bir dolgu olu*şur.
    Dolaşım Yetersizliği: Çamur pompası veriminin yetersiz oluşu, matkabın kestiği kırıntıların tümünün dışarıya çıkartılmasına yetmediğinden, kuyu dibinde devamlı dolgu birikir.
    Çamurun Uygun Olmayışı: Çamur ana ve katkı maddelerinin yetersiz veya kalitesiz oluşu nedeniyle yapı*lan çamur, ana fonksiyonlarını gereğince yerine getiremez. Sıva yapma ve kırıntı taşıma özelliklerinin yeterli olmaması durumunda, kuyuda yıkılmalar, göçmeler ve dolgular oluşur.
    Arızalar: Sondaj ünitesinde; dolaşım sistemi ile ilgili olarak motor, pompa veya bunlar arasındaki aktarma organlarının arızalanması durumunda, dolaşım duracağı için; sondaj çamuru fonksiyonlarını yerine getiremeyeceğinden, yukarıda açıklananlara benzer olaylar olacaktır.
    Formasyon: Kimi formasyonlar, uygun çamur ve yeterli dolaşıma karşın özellikleri gereği, sürekli yıkılır ve dolgu oluştururlar. Böyle durumlarda ek önlemlerle sondaja devam olanakları aranır.
    2. Sonuçlar
    Yıkılma, göçme ve dolgunun tehlikeleri ve sorunları giderek artan biçimde şu sonuçları gösterir :
    Yıkılma ve dolgular, matkap aşınmalarını arttırıp, sondaj hızını düşürür ve sonuçta sondaj maliyetini yükseltirler. Daha büyük sorunlar oluşmaz.
    Yıkılma ve dolgu, sadece delinmekte olan zona ait bir sorundur. O zon, alınan bazı önlemler ve yapılan işlemlerle geçildikten sonra, problem çözümlenmiş olur.
    Yıkılma ve dolgularla, kazılan deliğin bir bölümü elden çıkar. Yıkılan kısım yeniden delinir. Bu ikinci delme, ilk sondaj kadar olmasa bile; ona yakın emek, malzeme ve para harcanmasını gerektirir. Bu işleme "dolgu temizliği "de denir.

    Yıkılan ve dolan kısımda, delici ve sondaj dizisinin bir bölümü de kuyu içersinde sıkışarak kalır. Böyle durumlarda, öncelikle içersinde dizi bulunan delikte dolgu temizliği yapılır. Kuyuda dizinin bulunuşu, temizliği çok güçleştirir ve ancak özel gereçlerle yapılabilir. Temizlik başarı ile tamamlanabilirse, ikinci bir işlemle kuyuda kalan dizi kurtarılmaya çalışılır.
    3. Önlemler ve İşlemler
    Yıkılma, göçme ve dolgu oluşmaması; eğer oluşmuşsa, yinelenmemesi ve so*nuçlarının giderilmesi için aşağıdaki önlemler alınır ve işlemler yapılır.
    Dizinin çekilmesi: Ani bir fışkırma veya kaçak sonucu, kuyu tümüyle veya bir bölümde boşalmış ise ve sondajda o ana kadar yıkılabilen formasyonlar geçilraişse, çok büyük bir ola*sılıkla "kaçak" veya "fışkırmayı"; hızla "yıkılma", "göçme" ve "dolgu" izleyecek*tir. O anda en etkili önlem, ilerlemeyi hemen kesmek, kuyuda bulunan diziyi ola*naklı en büyük hızla yukarı alarak, dolgu altında kalmamasını sağlamaktır. Kuyu, giderek küçülen çaplarla "teleskopik" biçimde delinmişse, çoğu kez deliciyi çapın ilk genişlediği yere kadar çekmek yeterli olabilir. Eğer kuyu, yukardan aşağı aynı çapla delinmişse, dizi ve delici tümüyle kuyu dışına alınmalıdır.
    Çamur İyileştirmesi: Gerek dolgu oluşmasını önlemek, gerekse oluşmuş dolgu ve yıkıntıları temizle*mek için yapılacak ilk işlem, çamurun karşılaşılan soruna uygun bir şekilde iyileştirilmesidir. Gerekiyorsa eski çamur atılarak, tümden yeni bir çamur hazırlanmalı; yeni çamurun su kaybının az, kolloidal özelliğinin yüksek olmasına, yoğunluk ve viskozitesinin ise çok yüksek olmamasına dikkat edilmelidir. Dolgu temizliği sıra*sında acele edilmemeli, bir şekilli boru (kelly) boyu ilerlemeden sonra, en üst po*zisyona çekilen şekilli boru döndürülerek hızla aşağı indirilmeli ve "rayba" denilen bu işlem bir kaç kez tekrarlanmalıdır. Yeni tij eklemesi, temizliğin kesinlikle yapıl*dığına ve problemli zonda uygun bir sıva oluşturularak yıkılmaların önlendiğine emin olunduktan sonra yapılmalıdır. Zaman, zaman da hiç ilerleme yapılmaksızın, sadece çamur dolaşımı ile, kırıntıların çamurdan tümüyle ayrılmasına olanak sağ*lanmalıdır.
    Geçici Borulama: Olanaklar içersindeki en iyi çamurun hazırlanmasına ve özenle sondaj yapılma*sına karşın, dolgu ve yıkıntılar önlenemiyorsa; yıkıntılı zonu, "geçici borulama" ile kapamak yoluna gidilebilir. Bunun için, üst zonlar taranıp, genişletilerek "ge*çici boru" tabana oturtulur ve içersinden sondaj yapılır.
    Çimentolama: Formasyona ait özelliklerden gelen yıkıntı ve göçükleri önlemenin bir yolu da, o zonda "çimentolama" yapmaktır. En güvenli yöntem, yıkıntı yapan zonu, varsa "alt genişletici"; yoksa, üstten başlayarak her hangi bir genişletici ile taramak ve yıkıntı yapan zondaki deliği baştan, sona enjeksiyon çimentosu ile doldurmaktır. Çimentonun donmasından sonra, ikinci bir işlemle doldurulan yer daha küçük çaplı bir delici ile delinerek, sondaja dar çapta devam edilir. Böylece, kuyu çepe*rinde oluşturulan donmuş çimentodan "sıva", yıkıntılı zonun geçilmesini sağla*yacaktır. Bu yöntemin; tarama, çimentolama, donma beklenmesi ve ikinci aşamadaki delme sırasında çamura karışan çimento tozlarının, çamuru çok bozması sonucu yeniden çamur yapma, gibi maliyet arttırıcı etkileri vardır. Bazı durumlarda da, çimento ile kapatılan zondan, boşlukların da dolması nedeniyle, üretimde yararlanamama gibi bir sakınca daha olabilir. Bu nedenle, kimi sondaj çalışmalarında çimento lamaya izin verilmez.
    Şişme ve Sıkışma : Sondajda en çok korkulan ve o ölçüde çok karşılaşılan olaylardan birisi; sondaj deliğinin, delinmekte olan yerden az veya çok yukarıdaki seviyelerde kendiliğin*den daralması, yani çapının küçülmesidir. Böylelikle olayın oluştuğu yerde, kuyu çapı, "delici" çapından daha küçük duruma geleceğinden, deliciyi ve dolayısıyla sondaj dizisini yukarıya çekmek olanaksızlasın Bunlardan çapın küçülmesi ola*yına "formasyon şişmesi", dizinin çekilememesi durumuna da "dizi sıkışması" ve*ya "takım sıkışması" adları verilir. Bu olayın nedenleri, sonuçlan ve kurtarma ça*lışmaları aşağıdaki bölümlerde incelenecektir.
    l. Nedenler Formasyon
    Şişmenin en önemli nedeni, kuşkusuz ki formasyonun böyle bir özelliği olma*sıdır. Marn, kil, kireçtaşı gibi kimi formasyonların bünyelerine su girdiği zaman, hacimleri büyür yani şişerler. Bu özelliği olan bir ortamda sondaj yapılırken, for*masyonların bünyelerine her hangi bir nedenle dışardan su girişi olursa, doğal ola*rak o ortamda açılmış deliğin çapı küçülecektir.
    Sondaj Çamuru : Formasyona kaçan su, büyük oranda sondaj çamurunun su kaybından oluşur. Bu nedenle, kolloidal yetenekleri düşük, su kaybı yüksek bir çamurla, ıslanınca genişleme özelliği olan bir formasyonda sondaj yapılırsa, büyük bir olasılıkla "for*masyon şişmesi" oluşacaktır.
    Dolaşım Bozukluğu: Sondaj deliğini dengeli halde tutan en önemli faktörün, önceki bölümlerde gö*rüldüğü gibi, sondaj çamuru sütununun delik çeperine yaptığı yanal basınçlar oldu*ğu bilinmektedir. Sirkülasyon kaçağı veya fışkırma gibi nedenlerle, deliğin içerisi boşalır ve yanal basınçlar ortadan kalkarsa, yıkılmalar olmasa dahi veya yıkılmayla birlikte, formasyonun böyle bir eğilimi varsa şişmeler görülür.
    Dolaşım Arızası: Herhangi bir arıza nedeniyle dolaşım durursa, belirli bir süre sonra, tiksotropi dolayısıyla "jel dayanıklılığı" azalarak, çamuru oluşturan katı taneler dibe çökme*ye başlarlar. Giderek üst kısımlarda çamurun özelliği bozulur ve çok sulu bir sıvı durumuna dönüşür. Bu sulu sıvı, formasyonu etkileyerek, genişleme özelliği olan yapılarda formasyon şişmesine neden olur.
    Sonuçlar: Yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı formasyonda şişme oluşursa, bunun sa*kıncaları giderek artan derecede üç tür sonucu görülebilir. Bu sonuçlarla; doğrudan karşılaşılacağı gibi, şişme görüldüğünde yapılan yanlış işlemlerden dolayı da rastlanılabilir.
    Sıkışma: Şişen formasyon, deliği daraltarak delicinin yukarı gelmesini engeller. Şişme zonunun kalın olması durumunda, deliciyi yukarı alabilmek için vinci yukarı yönde harekete zorlayan sondör, diziyi iyice sıkıştırıp, aşağıya da gitmeyecek biçimde di*zinin tümden sıkışmasına neden olabilir. İkinci durum daha tehlikeli bir "sıkışma" oluşturur.
    Kilitlenme: Yukarıda tanımlanan durumda, dizi yukarı gelmemekte; daha kötüsü aşağıya da inememekte, yani orta yerde sıkışmış bir pozisyonda durmaktadır. Ancak dizi, rahatça veya kısıtlı oranda döndürülebilmektedir. Sıkışmanın daha ileri bir boyuta varması durumunda, sondaj dizisini döndürmek de olanaksızlasın Buna "kilitlenme" olayı denilir ki, kuşkusuz daha büyük ve zor bir sondaj güçlüğüdür.
    Bloklanma: Sıkışma ve kilitlenme olaylarında "dolaşım" sürdürülebilir. Bazı olaylarda sı*kışma o derecede ileri bir duruma gelir ki, dolaşım da yapılamaz. Buna "bloklanma" adı verilir ve şişme olayının en tehlikeli sonucunu oluşturur.
    3. Kurtarma Çalışmaları
    Yukarıda belirtilen durumlarla karşılaşıldığında, bir dizi kurtarma çalışmaları yapılır. Amaç; hem deliği, hem de sondaj dizisini kurtarmaktır. Bunda başarı sağlanamazsa, yalnız sondaj dizisi kurtarılmaya çalışılır. Bazen sondaj dizisinin tümünü kurtarma olanağı da kalmayabilir. Böyle durumlarda kurtarılabilenlerle yetinilir.
    Başvurulacak kurtarma yöntemleri, şişmeden oluşan sıkışmalar kadar, her hangi bir nedenle oluşan yıkılma sonucu sıkışmalarda da kullanılır. Kurtarma işlemleri aşağıda verilmektedir.
    Enjeksiyonlu Yöntemler: Enjeksiyon maddeleri kullanma, sıkışmayı gevşetebilecek bazı maddeleri sıkışma bölgesine enjekte etmek demektir. Bunun için, her şeyden önce dolaşımın sürdürü*lüyor olması ön koşuldur. Yani sıkışma, bloklarıma derecesine kadar gelmemiş ol*malıdır. Çokça kullanılan kurtarma enjeksiyonu maddeleri şunlardır:
    Hidroklorik asit: Hidroklorik asit enjeksiyonu ile, kireç taşlarının ve dolomitlerin şişmesi sonucu olan sıkışmalarda başarılı sonuç alınabilir. Derişikliği % 20 olan, yaklaşık 200 lit*re asit; çamur pompası ile dizi içersinden basılır. Hemen arkasından 200 litre temiz su ve onun da arkasından, sondaj çamuru basılarak; hem çamur basma hattının asitten temizlenmesi, hem de asitin sıkışma bölgesine ulaşması sağlanır. Son pozis*yonda dolaşım durdurularak, asitin etkisini göstermesi beklenir. Basılacak çamur miktarı, sıkışma bölgesinin derinliğine ve tij iç çapına göre dikkatle hesaplanmalı*dır. Sıkışma bölgesinde; asit, formasyonu etkilediğinde oluşan CO2 gazı, kuyu içer*sinde bazı gürültülere ve çamurun dizi içersinden dışarı fışkırmasına neden olabilir. Bu olayların sona ermesi için, yaklaşık 30 ile 60 dakika arasında bir süre beklen*dikten sonra; dizi yavaş, yavaş döndürülerek, yukarı-aşağı hareket ettirilmeye ve yukarı çekilmeye çalışılır. Gerekirse ve olumlu işaretler alınıyorsa, işlem bir kaç kez tekrarlanabilir.
    Hidroflorik asit: Silikatları etkiliyerek, bunlarda her hangi bir nedenle oluşan sıkışmalardan kurtulmalarda yararlı sonuçlar alınabilir. Kullanımı ve işlemin yapılışı hidroklorik asit enjeksiyonundaki gibidir.
    Sülfirik asit: Bilindiği, gibi, sülfirik asitin belli derişikliklerde demir ve çelikler üzerinde hafif eritici etkileri vardır. Elbette ki asitin deliciyi çok etkili biçimde aşındırması söz konusu değildir. Ancak, kimi zaman bir kaç mm.'lik boyutla bile, kurtarma iş*lemlerinde büyük rol oynayabilirler. Böyle bir yarar sağlayabilmek için ve daha çok kuyu içersinde birbirlerini ve dolayısıyla kurtarmayı engelleyen, birden çok sayıda metalik parçalar varsa, "sülfirik asit" kullanımı düşünülmelidir.
    Nitrik asit: Kullanım yeri ve biçimi aynen sülfirik asitte olduğu gibidir. Derişikliği duruma göre düzenlenmelidir.
    Kil eriticiler: "Polifosfatlar" cinsinden veya "nonionik" bazı maddelerin, çamurun viskozi*tesini düşürücü etkileri yanında, kuyu sıvasını bozup erittiği ve hatta formasyonun kilini etkileyerek gevşettikleri bilinmektedir. Şayet bloklanma olmamış bir sıkış*ma söz konusu ise, yani dolaşım devam ediyorsa, çamur içersine "kil eriticiler" katılarak dolaşım sürdürülür. 10-12 saat kadar dolaşımdan sonra, dizi hafifçe dön*dürülmeye ve yukarıya çekilmeye çalışılır. Çözülme işaretleri-gözleniyorsa, bir mik*tar daha eritici katılarak işlem 24 saat uygulanır. Kullanılacak eritici miktarı, kullanılacak katkı maddesinin cinsine bağlı olmak*la beraber; yaklaşık olarak, kuyu hacminin % 5 - 10'u kadar eriticinin çamura ka*rıştırılması yeterlidir. Bu takdirde, eriticinin tüm çamura dağılmaması için, kısa devre dolaşım yaptırılarak, kuyudan gelen katkılı çamur; havuzda dinlendirilmeye alınmadan, doğrudan kuyuya basılır.
    Petrol türevleri: "Ham petrol", "fuel-oil", "motorin", yanık "madeni yağ"lar gibi, petrol ve tü*revleri de, sıkışmış dizilerin kurtarılmasında çokça kullanılırlar. Ucuz olması ne*deniyle, atık madeni yağlar yeterli miktarda bulunabiliyor», tercih olunurlar. Bu yöntemde de kilitlenme olmaması, yani dolaşımın sürekliliği gereklidir.
    Bu yöntemde, çamur pompası ile petrol veya türevleri sıkışma zonuna basılır ve kuyu başkaca hiç bir işlem yapmadan beklemeye alınır. Yaklaşık 12 saatlik bir bekleme sonunda, sıkışma zonundaki boşluklu ortamı etkileyen ve kaygan bir alan yaratan enjeksiyon maddesi, dizinin dönmesini ve giderek düşey hareketler ya*pabilmesini sağlar. Bu metodda, genellikle sadece sıkışma zonunu etkiliyecek mik*tarda enjeksiyon maddesi kullanılır. Yani, dizi içersindeki çamur atılıp, yerine ge*çecek miktara; delik çapına göre 15-20 metre kalınlık oluşturacak miktar eklene*rek, kuyuya basılır. İkinci bir yöntem, tüm çamura % 50'ye varan oranda petrol ve*ya türevlerinden karıştırmak ve bununla dolaşıma bir süre devam etmektir. Pratik*te ilk yöntemden yararlı sonuç alınamaması durumunda, ikinci yöntem denenir.
    Patlatarak Koparma Yöntemleri: Sondaj dizisinin bir kısmını kurtarma amaçlı işlemlerden birisi de; sıkışma zonu üstünde patlayıcı maddeler kullanarak, dizinin uygun bir noktada kopmasını sağla*maktır. Böylelikle, altta kalan kısım terkedilecek, kopup parçalanan dizi elemanı da elden çıkmış olacaktır. Ancak, amaç kurtulabileni kurtarmak olduğu için, oldukça sık başvurulan yöntemlerden birisidir. Bu yönteme ait özellikler şunlardır:
    Kesmede olduğu gibi, patlatma ile koparmada da uygulama yeri; dizi içi ve dizi dışı olmak üzere iki türlü olabilir. Uygulamanın dıştan olması durumunda, aynı ke*sici için daha fazla patlayıcı kullanılabileceğinden, işlem daha etkilidir. Buna kar*şılık, içten patlatmada ise, daha derine inilebilir ve kuyudan o derinliğe kadar yarar*lanılabilecek ise; kuyuya daha az zarar gelmesi, bir tercih nedeni olabilir.
    Patlayıcı madde olarak; dinamit, jelatin veya nitrogliserin kullanılabilirse de, en çok uygulanan % 60'lık "dinamit lokumları"dır. Kullanılacak dinamit miktarı için ampirik olarak
    D= 75 S
    formülü kullanılır.
    Burada:
    D : Kullanılacak dinamit miktarı (gr)
    S : Kopartılacak dizinin kesit alanı (cm2)'dir.
    Dinamit lokumları ve patlatma düzeneği, silindirik bir kap içersine yerleştirile*rek kuyu içersine indirilir. Bu silindirik düzeneğe "patlatma torpili" adı verilir. Torpilin çapı, indirileceği dizi iç çapı veya kuyu boşluğundan yaklaşık, 1 cm. daha küçük olur. Torpilin boyu, kullanılacak dinamit miktarına bağlı olmakla birlikte, yaklaşık 1 metre kadardır. Torpilin ucu, çapı kadar uzatılarak sivriltilmiş ve bu siv*ri bölüme ağırlık yapması için "kurşun" veya "barit" doldurulmuştur.
    Patlatma genellikle "elektrikli ateşleme" düzeneği ile sağlanır. Bunun için, -tor*pile patlatmayı oluşturacak en az üç "kapsül" yerleştirilir. Dinamit ve kapsüller yerleştirildikten sonra, üst kısım, mum veya ziftle yalıtılarak kapatılır. Torpilde, bütün bağlantı yerleri izole edilerek kaçaklar kesinlikle önlenmelidir.
    Hazırlanan torpil, ayrı bir halatla dizi içersine veya kuyu boşluğuna indirilir. Elektrik kablolarının taşıyıcı olarak kullanılması çok sakıncalıdır.
    Gerekli güvenlik önlemleri alınarak, özel düzenekle elektrik akımı verilir ve pat*latma ve koparma sağlanır.
#29.01.2008 13:09 0 0 0
  • DOĞALGAZ NEDİR?

    Doğalgaz yanıcı,kokusuz,renksiz ve havadan hafif bir gazdır.Metan,etan,propan azot ve az miktarda karbondioksit gazlarının birleşiminden meydana gelen bir enerji türüdür.Doğalgaz doğada bağımsız yataklarda,petrol yataklarının üstünde yada civarında bulunur.Doğalgaz hidrokarbonların karışımından meydana gelen bir gazdır.Çoğunlukla metan ihtiva eder.Çıktığı yere göre metan dışındaki diğer hidrokarbonlar da az miktarda bulunabilir.Yine çıktığı yere göre karbondioksit,azot ve kükürtlü hidrojen de içerebilir.Havadan hafif olan doğalgaz basınç altında sıvılaştırılabilir,depolanabilir.Enerji üretim sektöründe doğalgaz kullanımı ilk olarak ABD'de olmuştur.Modern üretim ve tüketim teknikleri ile yeryüzünde yakın kaynaklardan elde edilen doğalgaz borularla tüketim yerlerine taşınarak şehir aydınlatmasında kullanılmıştır.Fakat 1950'lere gelindiğinde doğalgazın toplam enerji sektöründeki payı o/o10'un altında olmuştur.

    KULLANIM ALANLARI

    Doğalgaz,konutlarda ısıtma ve soğutma,sıcak su elde etme ve pişirmede kullanılırken,küçük sanayi atölye ve fırınlarda üretim amaçlı olarak kullanılır.Cam ve kiremit imalatında da yararlanılan doğalgaz,tekstil sektörü için de önemli bir enerji kaynağıdır.Ayrıca Türkiye'nin elektrik ihtiyacının küçümsenemeyecek bir kısmı doğalgazla çalışan santrallerden üretilmektedir.

    DOĞALGAZIN ÜSTÜNLÜKLERİ:

    Doğalgaz her an için kullanıma hazırdır.Stok yapma,önceden sipariş verme gerektirmez.
    Doğalgaz birincil enerji olarak borular ile,taşıma kayıpları,nakliye temin yeri olmadan ve temel taşıma yollarını meşgul etmeden kullanıcıya gelir.
    Doğalgaz uzun süreli bir enerji kaynağıdır.Büyük rezervlerden,on yıllar ötesine kadar uzanan sağlam anlaşmalarla emniyete alınmıştır
    Doğalgaz depolama yeri gerektirmez,böylece binalarda boş alanlar elde edilir.
    Doğalgaz kullanıldıktan sonra ödenir,önceden ödeme gerektirmez.Bir apartmanda her dairenin ayrı gaz sayacı edinmesi halinde ne kadar gaz sağlandığı kolaylıkla belirlenir.
    Doğalgaz ekonomiktir.Zaman ve işgücü tasarrufu sağlanır.
    Doğalgaz çevre dostudur.Kalıcı atıklar bırakmadan yanar.
    Doğalgaz ile cihazlarda ısı geçişi kısa sürede olur.
    Doğalgazlı cihazlarda sıcaklık kontrolü çok hassas olarak yapılır,konfor ve enerji tasarrufu sağlanır.Modern doğalgaz cihazları her türlü ihtiyaca karşılık verir,sizin isteklerinize göre yerleştirilebilir.


    DOĞALGAZIN HAKKINDA


    DOĞALGAZ
    COMPRESSED NATURAL GASE
    BİLEŞİMİ %90 METAN %5 ETAN %5 DİĞER
    ÜRETİM YERALTINDAN DOĞAL OLARAK
    TAŞINMA BORULARLA
    YETERLİ ISI KAYNAĞI KIVILCIM
    YETERLİ OKSİJEN % 12
    YANMA ŞEKLİ PATLAMA (C türü)
    SÖNDÜRME MADD. KKT,CO2, HALON ALTERN.
    TOKSİDİTE ZEHİRSİZ
    KOKU KOKUSUZ [+ THF]
    PATLAMA LİMİTLERİ [%] 5 - 15
    YOĞUNLUK [GAZ] [Hava = 1] 0,58
    GEREKEN HAVA [V/V] 9,75
    GAZ/SIVI ORANI [V/V] 600
    ALGILAMA Kokulandırılmıştır
    KAÇAK DURUMU İçilmez, kıvılcım çıkartılmaz
    TAHLİYE TAVANDAN SÜPÜRME
    SÖNDÜRME Oksijensiz bırakılarak söndürülür
    SÖNDÜRME Söndürmeyin
    DİĞER TEDBİRLER VANALARLA KONTROL
    DİĞER TEDBİRLER Aydınlatma yan taraftan
    DİĞER TEDBİRLER Temiz hava girişi olmalı


    DÜNYADA DOĞALGAZ

    Başlangıçta daha çok yerel olarak kullanılan bu yakıt,özellikle1970'li yıllardan sonra petrol fiyatlardaki aşırı artış ile enerji sektöründeki yerini genişletmiştir.Uluslararası kullanımı sürekli artış göstermiş ve üretici ve tüketici konumunda birçok ülkenin ortaya çıkmasına neden olmuştur.Bu değişim doğalgazın toplam enerji üretimindeki payını arttırmıştır.Bugün için dünyanın çeşitli bölgelerinde birçok doğalgaz üreticisi ülke bulunmaktadır...Bugün Batı Avrupa'nın kullandığı doğalgazın %70'i Avrupa'da üretilmektedir.Geri kalanın %90'ını dağılan SSCB ülkeleri ve %10'unu ise Cezayir karşılamaktadır.Başlangıçta sınırlı kullanımı olan doğalgaz,üretim artışı ve buna mukabil oluşan yoğun taleplerle evsel ısıtmanın haricindeki birçok değişik sektörde de tercih edilir hale gelmiştir.Doğalgaz 1989 yılında dünya toplam enerji tüketiminin %21'ini karşılar durumdaydı.Günümüzde ise dünya enerji tüketiminin %77'sini fosil yakıtlar karşılamaktadır ve bunun da yaklaşık 26'sı doğalgaza aittir.Bu oran doğalgaz kullanım ömrüne bakıldığında da petrolün tahminen 45 yıl sonra tükeneceği görülmektedir.En uzun ekonomik ömre sahip fosil yakıt olarak görülen kömürün ise çevreye olumsuz etkisinin fazlalığı sebebiyle sadece belli alanlarda kullanımı zorunludur.Dolayısıyla mevcut durum itibariyle çevreye olumsuz etkisi minimum olan doğalgazın kullanımının artacağı açıkça görülmektedir.
    Çevre sağlığının bozulmasına ve hava kirliliğinin artmasına engel olmak amacıyla, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı yeterli düzeye gelene kadar enerji ihtiyacının doğalgazdan sağlanması en sağlıklı çözüm olarak görülmektedir.Ayrıca teknolojik gelişmelerle yeni rezervlerin keşfedileceği ve buna bağlı olarak düşeceği tahmin edildiğinden,doğalgazın yakın geleceğin en önemli yakıtı olacağı düşünülmektedir.





    Dünya Doğalgaz Rezervleri

    Dünya doğalgaz rezervi 116 trilyon metreküp olarak tahmin edilmekte,en büyük rezerv ise %42 ile yani 45-50 trilyon metreküp ile Sovyetler Birliği'nde (%90Rusya Federasyonu %10 Türkmenistan)bulunmaktadır.Bu ülkeyi başta İran olmak üzere ABD,Suudi Arabistan, Katar, Cezayir, Venezuella, Kanada, Nijerya, Endonezya, Libya, Norveç ,Hollanda, Meksika ve İngiltere izlemektedir.Dünyada bilinen petro)rezervlerine eşdeğer doğalgaz rezervi vardır.

    TÜRKİYE'DE DOĞALGAZ

    Türkiye'de doğalgazın varlığı ilk defa 1970 yılında Kumrular bölgesinde tespit edilmiş ve 1976 yılında da Pınarhisar Çimento Fabrikası'nda kullanılmaya başlamıştır.1975 yılında Çamurlu sahasında bulunan doğalgaz 1982 yılında Mardin Çimento Fabrikasına verilmiştir.Fakat bu kaynaklardaki rezerv ve üretim miktarı düşük olduğu için yaygınlaştırılamamıştır.
    Türkiye'nin gelişimine paralel olarak artan hızlı ve çarpık kentleşme,sanayileşme ,bunlara bağlı olarak oluşan çevre kirliliği,1970'lerde yaşanan petrol krizi tüm dünyayı olduğu gibi Türkiye'yi de alternatif kaynak arayışlarına itmiştir.Bu sebeple 1984 yılında SSCB ile Doğalgaz Sevkiyatı konusunda anlaşma imzalanmış,akabinde 84/8806 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile satın alınan gazın sanayi ve şehir şebekelerinde kullanılması öngörülmüştür. Öncellikle hava kirliliği nedeni ile Ankara ve İstanbul illeri seçilmiş ve çalışmalara başlanmıştır.Türkiye'de doğalgazın yaygın olarak kullanımı 1Ekim 1986 tarihinde yapımına başlanan 850 km'lik SSCB-TÜRKİYE doğalgaz boru hattının Nisan 1988'de bitirilmesi ile başlamaktadır.14 Nisan1988'de Cezayir'le yıllık 2 milyar metreküp sıvılaştırılmış doğalgaz terminaline 286 milyon metreküp taşınarak ana iletim hattına transfer edilmiştir.
    Türkiye'ye gelen ve verilen doğalgazın en büyük bölümü elektrik üretiminde kullanılmaktadır.1966 yılında Türkiye'nin ithal ettiği doğalgazın %53'ü elektrik üretiminde kullanılırken,bu oran 1997'de %50 olarak gerçekleşmiştir.Ancak uzun vadede doğalgazdan elektrik üretiminin azalan değil,artan bir trend göstermesi öngörülmektedir.Doğalgazın elektrik üretiminde kullanım oranı 2000 yılında %53'e,2005 yılında %58',2010 yılında ise %60'a yükselecektir.Şehir merkezindeki evsel ve ticari doğalgaz kullanımı ilk olarak Ankara'da 1988 yılı sonunda başlamıştır.1992 yılında İstanbul ve Bursa'da da kullanıma geçilmiştir.Şehiriçi doğalgaz dağıtımını,Ankara'da EGO,İstanbul'da İGDAŞ,Bursa ve Eskişehir'de BOTAŞ yürütmektedir.Doğalgaz'ın ithali ve Türkiye'deki genel dağıtımını da BOTAŞ yapmaktadır.BOTAŞ tarafından dağıtılan doğalgazın 1995,1996 ve 1997 yıllarına ait sektörel dağılımı aşağıda verilmiştir.


    DOĞALGAZ KULLANMAK BANA NE GİBİ AVANTAJLAR SAĞLAYACAK?
    Doğalgaz,kömür,linyit,fuel oille kıyaslanmayacak oranda pratik ve temiz bir yakıttır. Doğalgaz, kokusuz,kül ve artığı olmayan,aynı zamanda güvenli bir yakıttır.Yapacağımız çok basit üğmeye basın,doğalgaz rüyanızı gerçekleştirin.
    Doğalgaz diğer yakıtlarla karşılaştırıldığında hem çok ucuz,hem de daha verimlidir.Doğalgaz bütçenizi sarsmadan dünyanıza sevimli bir sıcaklık armağan eder.



    Bazı Örnekler
    Yakıt kaybını en aza indirir.
    Uzun zaman dilimi içinde aynı ısınma kalitesi elde edilebilir.
    Yanma verimi yüksektir.
    Ön yakıt hazırlama masrafı yoktur.
    LPG tüpleri gibi patlama tehlikesi ve basınçlı parça tesiri yoktur.



    DOĞALGAZ BORU HATTI


    İSTANBUL'DA DOĞALGAZ

    1984 yılında SSCB ile imzalanan doğalgaz sevkiyatı anlaşmasını müteakip 84/8806 sayılı Bakanlar Kurulu tarafından satın alınan gazın sanayi ve şehir şebekelerinde kullanımı öngörülmüştü. Bu karara istinaden yukarıda açıklandığı şekilde seçilen şehirlerden biri olan İstanbul'da ülkemizde yeni olması sebebiyle Mayıs 1987 yılında verilen firma tekliflerin incelenmesi neticesinde İstanbul doğalgaz sisteminin malzeme ve işçiliği Fransız SAE firması ile Alarko konsorsiyumuna ihale edilmiştir. Yatırıma 1989 yılında başlanmış, yatırımın birinci bölümü Mayıs 1993'de bitirilmiştir. Abonelere ilk doğalgaz ise 1992 Ocak'ında verilmiştir. Daha sonra çalışmalar İGDAŞ bünyesinde yürütülmeye başlanmıştır.
    İstanbul Kaynak Geliştirme ve iştirakler Dairesi'ne bağlı olarak ; İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve bazı iştiraklerin katılımı ile, 25 Aralık 1986 yılında doğalgaz projesiyle ilgili daha ciddi çalışmalar yapılması ve yatırımlara başlanması amacıyla İstanbul Gaz Dağıtım Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi (İGDAŞ) kurulmuştur.
    İGDAŞ işletmekte olduğu İstanbul Gaz Şebekesini iyi kontrol etmek ve İstanbul halkına doyurucu bir hizmet verebilmek için işletim açısından İstanbul'u üç bölgeye ayırmıştır. Bunlar; İstanbul, Beyoğlu ve Anadolu Bölgesi'dir. İstanbul Bölgesi Haliç Hattı'nın güneyinden başlayıp Esenyurt'a kadar, Beyoğlu Bölgesi Haliç Hattının kuzeyinden başlayıp Sarıyer'e kadar, Anadolu Bölgesi ise Dolayoba'dan başlayıp Beykoz'a kadar uzanmaktadır. Şirketin Genel Merkezi ise Eyüp - Alibeyköy'dedir.
    1987 yılında SAE-Alarko Konsorsiyumu'na ihale edilen doğalgaz şebekesi yatırımlarına başlanmıştır. Ancak sonrasında yatırımların çok uzaması ve halkın doğalgaz konusunda yeterli düzeyde bilinçlendirilmemesi neticesinde 90'lı yıllara gelindiğinde 80'li yıllarda geliyorum sinyalleri veren hava kirliliği tüm çirkinliğini İstanbullulara göstermeye başlamıştır. Dünya standartlarına göre bir metreküp havada bulunması gereken maksimum 150 mikrogram/m3 kükürt dioksit oranı İstanbul'da 1993 kışında bir ara 2330 mikrogram/m3'e kadar yükselmiştir. Yaz ve kış aylarında İstanbul havasının kirlilik miktarları karşılaştırıldığında, hava kirliliğinin asıl olarak, doğalgaz kullanımı o yıllarda yaygın olmadığı için diğer fosil yakıtlardan kaynaklandığı görülmüştür. Ayrıca bu yakıtların gerek şehre sokulması gerekse artan külün şehir dışına taşınması sırasında binlerce kamyonun hava kirliliği ve trafik sıkışıklığına sebep olduğu gerçeği ve daha bir çok neden İGDAŞ'ın yatırım atağına kalkmasını zorunlu hale getirmiştir.
    27 Mart 1994 seçimlerinin ardından işbaşına geçen yeni yönetim İGDAŞ'ı hantal, statik durumdan kurtararak dinamik bir hale getirmiştir. Yeni yönetim için ilk hedef yatırımlara hız vermek ve halkın doğalgaz kullanımı konusunda bilinçlendirilmesi olmuştur. Daha önceleri sadece Genel Müdürlükçe yürütülen abonelik proje kontrol işleri ve müşteri hizmetleri Bölge Müdürlüklerine dağıtılarak vatandaşların İGDAŞ'a daha kolay ulaşmaları sağlanmıştır. Daha önce 20-25 gün süren proje onayları en sıkışık dönemlerde dahi en geç bir hafta içinde onaylanır hale gelmiştir.
    Güzel şehrimiz İstanbul'un üzerine çöken kirli havayı temizleyebilmek, solunum yolları tıkanan şehrimizi sağlığına kavuşturabilmek için Nisan 1994'ten itibaren yoğun bir tanıtım ve teşvik kampanyasıyla doğalgaz kullanımı yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. Ve Nisan başında 180 bin olan abone sayısı 300 bine,120 bin olan kullanıcı 215 bine ulaştırılmıştır. 1995'te yine mevcut hatların daha verimli kullanımı için abone ve kullanıcı sayısını artırmaya yönelik kampanyalara ağırlık verilirken,1996 ve 1997 yıllarında ise yatırımlar ön plana çıkmaya başlamıştır. Sadece bu iki yılda daha önceki 7 yılda yapılan altyapının çelik hatlarda yüzde 67'si, polietilen hatlarda yüzde 35'i ve servis hat kutularında yüzde 56'sı kadar yatırım gerçekleştirilmiştir.
    1997 yılında İGDAŞ özellikle hava kirliğinin yoğun olduğu bölgelere yatırım yaparak, gündemden düşen hava kirliliğini iyice ortadan kaldırma çabasına girmiştir. Doğalgazın 1 milyon aboneye, yani yaklaşık İstanbul nüfusunun yarısına ulaşmasıyla, İstanbul'daki yıllık kömür tüketimi 8.5 milyon tondan, 2.3 milyon tona düşmüştür. İGDAŞ'ın son yıllarda, özellikle hava kirliliğinin yoğun olarak yaşandığı bölgelere yatırım yapması, hava kirliliği oranlarının dünya standartlarının üstüne çıkmasını önlemiştir. Sadece son üç yıllık veriler bile doğalgazın hava kirliliğini önlemede ne kadar etkili olduğunu göstermeye yeterlidir.1994-1995 kışında İstanbul'da ortalama kükürt dioksit oranı 250 mikrogram/metreküp iken, bu oran 1995-1996 kışında 115 mikrogram/metreküpe, 1996-1997 kışında ise 80 mikrogram/metreküpün altına düşmüştür. 1996-1997 kışında kükürt dioksit oranı hiç bir zaman Dünya Sağlık Teşkilatı(WHU)'nın belirlemiş olduğu 150 mikrogram/metreküpün üzerine çıkmamıştır.
#29.01.2008 13:07 0 0 0
  • PETROL ve PETROL ENERJİSİ
    PETROL sözcüğü, Latince'de "kaya" anlamına gelen petra ve "yağ" anlamına gelen oleum sözcüklerinden türetilmiştir. Günümüzde petrol ve petrol ürünleri büyük önem taşır. Benzin, gazyağı, mazot, fueloil (yağyakıt), makine yağı, bitüm ve parafin mumu çok bilinen petrol ürünleridir. Benzin otomobillerde; gazyağı gaz lambalarında, bazı ısıtma aygıtlarında ve jet uçaklarının motorlarında; mazot (dizel yakıtı da denir) otobüs, kamyon ve gemilerdeki dizel motorlarında kullanılır. Buharlı gemilerin kazanlarında buhar üretilmesinde; çelik, cam, seramik gibi maddelerin üretiminde kullanılan bazı sanayi fırınlarında ve bazı binaların ısıtma sistemlerinde fueloil yakılır. Makinelerin düzgün ve rahat çalışabilmesi için ince ya da kalın makine yağlarına (en kalınlarına gres denir) gereksinim vardır. Bitümden, asfalt ve yalıtım malzemesi üretiminde yararlanılır.
    Petrol binlerce yıl boyunca basit bir biçimde kullanıldı. Babilliler yol döşerken ve bağlayıcı madde olarak bitümden, Romalılar yolları için Sicilya'dan getirttikleri asfalttan yararlanırlardı. Eski Çinliler, tuz üretmek için tuzlu suyun ısıtılmasında doğal gaz kullandılar. İtalya, Almanya, Kuzey Amerika ve Birmanya'da ham petrolün tedavi edici özellikleri olduğuna inanılırdı.
    Gazyağı ve Parafin
    1850'de İskoçyalı bilim adamı James Young, şeyl denen bir kayaçtan gazyağı elde etmenin yöntemini buldu. Young, gazyağının lambalarda bitkisel yağ ya da balina yağı yerine kullanılabileceğini gösterdi. Kimyadaki adı kerozen olan gazyağının başlıca iki türü vardır. Bunlardan birincisi gaz lambalarında, gaz sobalarında ve ısıtıcılarda; daha uçucu olan ikinci türü ise, bazı traktörlerin ve küçük balıkçı teknelerinin motorlarında yakıt olarak kullanılır. Jet uçaklarının motorlarında kullanılan gazyağı ikinci türdendir.
    Gazyağına İngiltere'de parafin denir. Ama parafin aslında petrolden elde edilen, mum, cila, su geçirmez karton ve kağıt yapımında kullanılan yarı saydam, sert bir mumdur. Açık renkli, kalın bir yağ olan ve ilaç olarak kullanılan vazelin (kimyadaki adı petrolatum) de bir başka petrol ürünüdür.
    Ham Petrolün Keşfi
    19. yüzyılın ortalarına kadar ham petrol, doğal olarak yüzeye sızdığı yerlerde oluşturduğu birikintilerden toplanırdı. Hayvanların su içtiği kaynaklara ya da tuzlu su çıkarmak için açılan kuyulara sızdığı için de çoğu zaman can sıkıcı, istenmeyen bir madde olarak görülürdü. 1850 dolaylarında ABD'de A.C.Ferris ve onun ardından S.M.Kier, petrolün lamba yağı olarak kullanılmasına yönelik ilk çalışmaları başlattılar. Daha sonra New York'lu iki avukat, George Bissell ve Jonathan Eveleth, Pennsylvania'da bir petrol arama şirketi kurdular ve emekli bir demiryolu müteahhiti olan Edwin L. Drake'i, Pennsylvania'daki küçük Titusville kasabası yakınlarında petrol kuyusu açmakla görevlendirdiler.
    Drake 27 Ağustos 1859'da 21 metre derinde petrole rastladı. Çok geçmeden günde sekiz varil, sonra da 20 varil petrol çıkarmaya başladı. Petrol, balina avlamak gibi riskli bir işten daha güvenilir ve daha ucuz bir lamba yağı kaynağı olduğu için hazır bir pazar buldu. Artık petrole hücum ve petrol çağı başlamıştı.
    Petrolün Oluşumu ve Bulunması
    Petrol denizlerdeki bitki ve hayvanların öldükten sonraki kalıntılardan oluşmuştur. Bu kalıntılar deniz yatağında milyonlarca yıl boyunca çürümüş ve geriye yalnızca yağlı maddeler kalmıştır. Yağlı maddeler çamur altında kalmış ve zamanla çamur sıkışıp kayaç katmanlarına, alttaki yağlı maddelerde de petrol ve gaza dönüşmüştür. Yerkabuğundaki altüst oluşlar bazen denizlerin kara parçaları haline gelmesine ve petrol içeren kayaçların da binlerce metre derine gömülmesine yol açmıştır.
    Çoğunlukla petrol oluştuğu yerden başka yerlere taşınmıştır. Bazen kayaçlardaki gözeneklerden sızıp kilometrelerce derinden yüzeye çıkmış ve burada buharlaşmış (gaz haline dönüşmüş), geriye bir bitüm ya da zift birikintisi kalmıştır. Çoğu kez de gözeneksiz, sert kayaçlarla karşılaşmış ve buralarda toplanmıştır. Bulunan petrol yatakları bu tür kayaçların petrolü tutmasıyla oluşmuştur. Bu yataklarda, süngerin su emmesi gibi, gözenekli kayaçların emdiği petrolün üstü kubbe biçimli, sert ve gözeneksiz kayaçlarla örtülmüştür. Ama bu kayaçlar ile petrol arasında genellikle bir doğal gaz katmanı, petrolün altında da çoğu kez eski denizden arta kalan tuzlu su bulunur.
    Belirli bir yerde petrol bulunup bulunmadığı ancak sondajla (delmeyle) anlaşılabilir; ama jeologlar yerkabuğuna ilişkin bilgilerden yararlanarak petrol bulunma olasılığı olan yerleri önceden belirleyebilirler. Çoğu zaman hava fotoğraflarından çıkarılan haritaları inceleyen jeologlar, petrol açısından umut verici olan alanları seçerler ve daha sonra bu alanlar karadan taranır. Kayaç ve bitki örtüsü incelenir, sondaj yoluyla sağlanan yer altı kayaç örnekleri getirilip laboratuarda çözümlenir. Jeologlar yeraltı kayaçlarının konum, derinlik, sertlik gibi özelliklerini ve hatta türünü belirleyebilmek için özel aygıtlardan ve bu aygıtlara dayalı olarak geliştirilmiş bilimsel arama yöntemlerinden yararlanırlar. Ama bütün bu çalışmalar yapılmış olsa da, açılacak kuyudan petrol çıkacağı gene de kesin değildir.
    Petrol Kuyuları, Boru hatları ve Tankerler
    Günümüzde pek çok petrol kuyusu, marangozların delik delmek için kullandıkları döner matkap uçlarına benzeyen uçlarla delinip açılır; aradaki fark, petrol için kullanılanların çok daha büyük olmasıdır. Matkap ucu, sondaj kulesi ya da delme kulesi denen yüksek bir kuleden, tel halatlara bağlanarak sarkıtılan delme borusunun ucuna takılır. Delme borusu kule tabanındaki döner tabladan geçer. Bu boru makine gücüyle, çoğu zaman bir dizel motoruyla döndürülür; ama son olarak geliştirilen türbo sondaj tekniğinde elektrik motorlarından yararlanılmaktadır. Delik derinleştikçe, delme borularına yenileri takılır. Delme borusundan aşağı yapay bir çamur pompalanır; bu çamur sürekli olarak matkap ucunun deliklerinden dışarı püskürür ve delinen deliğin yanlarından yukarıya geri döner. Bu çamur yalnızca matkap ucuna sıvanan kayaç parçacıklarını temizlemekle kalmaz, ucun yağlanmasını ve soğumasını da sağlar; ayrıca, taşıdığı basınç açılan deliğin duvarlarının içe doğru çökmesini önler. Daha sonra deliğe çelik borudan bir koruyucu kılıf geçirilir ve çimentolanır. Çok derin deliklerde, kılıf çapı tepede yaklaşık 45 santimetreyken dipte yaklaşık 10 santimetreye düşer.
    Gerekli dikkat gösterilmezse, matkap ucu petrole ulaştığında petrol şiddetle dışarı fışkırabilir, böylece boşa akabilir ve yangın tehlikesi doğurabilir. Bunu önlemek ve petrolü aşağı doğru bastırabilmek için ağır sondaj çamuru kullanılır; ayrıca bir valf ve boru sisteminin yardımıyla da basıncın yavaş serbest bırakılması sağlanabilir. Eğer doğal basınç petrolü yüzeye çıkaracak kadar güçlü değilse, petrol ya pompalanarak ya da yüksek basınçlı gaz basılarak dışarı çıkarılır. İkinci yönteme "gazla yükseltme" denir.
    Büyük miktarlarda petrolü karadan taşımak için boru hatlarından yararlanılır. Çelikten yapılan boruların çapları 15 cm ile 2 metre arasında olabilir. Boru hatları vadileri aşabilir, dağlara tırmanabilir ve ırmak yataklarının altından geçebilir.
    Petrolü denizden taşımak için tanker denen gemiler kullanılır. Bunlar özel olarak tasarımlanmış teknelerdir; tankerlerin makineleri kıçta (geminin arka ucunda) bulunur. Teknenin çok büyük bir bölümü petrol bölmelerine ayrılmıştır. Büyük tankerler petrolü küçüklerden daha ucuza taşır. Günümüzde 550.000 tonluk tankerler yapılınca bunların yanaşabileceği uygun iskele bulmak bir sorun olmuştur. Bu tür tankerler limanı kullanmak yerine, derin sulardaki yüzer şamandıraların yanına demir atar; yükleme ve boşaltmayı da şamandıralardan başlayıp deniz yatağından kıyıdaki depolama tanklarına giden boru hatları aracılığıyla
    Petrolün Arıtılması
    Ham petrol, rafineri denen arıtma tesislerinde benzin ve gazyağı gibi petrol ürünlerine ayrılır. Bu değişik ürünler farklı sıcaklıklarda kaynayıp buharlaşır; bu özellikten yararlanılarak, ayrımsal damıtma denen yöntemle bu ürünler ham petrolden ayrılabilir. Ham petrol ısıtılır, bir sıvı ve buhar (gaz) karışımı halinde, ayırma kulesi denen çelik bir kuleye pompalanır. Sıvı bölüm kulenin dibinde toplanır, fueloil ve bitüm gibi ürünler haline gelir. Buharlar kulede yükselir ve yükseldikçe de soğur. Önce mazot gibi daha ağır ürünler sıvılaşır ve bunlar kulenin değişik düzeylerindeki tepsilerden çekilip alınır. Benzin buharları kulenin tepesine kadar yükselir ve buradan alınarak sıvılaştırılır.
    Damıtma, arıtmanın birinci aşamasıdır. Ham petrol rafineride, değişik ürünlerin istenen miktarlarda elde edilebilmesine olanak verecek biçimde işlenebilmelidir. Yüksek sıcaklıklarda gerçekleştirilen bir işlem olan "kraking" (parçalama), ağır ürünleri daha hafif bileşenlerine ayırır ve böylece elde edilen benzin miktarı artar. Bütün maddeler moleküllerden, moleküller de atomlardan oluşur. Petrol hidrokarbon moleküllerinden, yani hidrojen ve karbon elementlerinin atomlarından oluşur; ama bütün petrol moleküllerinde aynı sayıda atom bulunmaz. Örneğin, fueloil moleküllerinde gazyağı moleküllerinden daha çok hidrojen ve karbon atomu vardır ve bu yüzden fueloil molekülleri gazyağı moleküllerinden daha ağırdır. Kraking işleminde, büyük taşların parçalanıp çakıl haline getirilmesi gibi moleküllerin bazıları da ısı ve basıncın etkisiyle parçalanır ve daha hafif moleküller elde edilir.
    "Reforming" (düzeltim) işlemi ise arıtma sürecinin en önemli aşamasıdır. Bu, yüksek sıcaklık ve basınçta gerçekleştirilen, moleküllerin büyüklüklerinden çok biçimlerini değiştirmeye yönelik bir işlemdir. Bu işlemle hidrokarbon zincirlerinin biçimi değiştirilir ve bunlar "aroma tik" bileşikler denen benzen halkalı bileşiklere dönüştürülür. Üstün nitelikli benzin bu aşamada elde edilir.
    Örneğin, ABD'de bir varil ham petrolden 63 litre benzin, 22 litre ağır fueloil elde edilir; oysa Ortadoğu'da bir varil petrol ancak 31 litre benzin, buna karşılık 63 litre fueloil verir. Petrol ya 159 litre eşdeğerindeki "varil" ya da özellikle deniz yoluyla taşındığında "artık ton" (1.016 kg) ve "metrik ton" la (1.000 kg) ölçülür.
    Daha az bilinen petrol ürünlerinin şaşırtıcı kullanım alanları vardır. Mumlarda ve cilalarda petrol mumu (parafin mumu) bulunur; parfümler, kozmetikler ve hatta peynirin bozulmasını önleyen bazı maddeler petrol yağlarından hazırlanır. Böceklere karşı kullanılan ilaçlarda başka petrol yağları vardır. Etilen (domatesleri yapay olarak olgunlaştırmak için de bu madde kullanılır) ve yapay ipek ya da tırnak cilası yapımında kullanılan aseton gibi ürünler arıtma işleminden elde edilen gazlardan üretilir. Yapay kauçuk, plastikler ve sıvı deterjan yapımında kullanılan başlıca kimyasal maddeler de gene petrol ürünüdür. Pek çok ilaç ve boya, hatta sakız ve güçlü patlayıcılar gibi maddeler de petrol ürünleri içerebilir. Petrol gazları soğutularak ve sıkıştırılarak sıvılaştırılabilir; tüplere doldurularak pazarlanan bu tür propan ve bütan gibi gazlar çoğunlukla mutfaklarda ve aydınlatma amacıyla kullanılır.
    Doğal Gaz
    Pek çok ülkede karada ya da deniz yatağında açılmış petrol kuyularından elde edilen doğal gaz boru hatlarıyla kentlere taşınır; fabrikalarda, evlerde, ısıtma ve aydınlatma amacıyla kullanılır. Ham petrolden ayrılan gaz, işlenerek çok kolay alev alan buharlardan arıtılır. Doğal gazın çoğu bataklık gazı olarak da adlandırılan metandır. Metan, petrol ve kömürle birlikte bulunur; ama bazen tek başına da oluşur. 19. yüzyılın başlarında ABD'de keşfedilen doğal gaz kuyularına "yanar kaynak" denirdi. Petrol arayıcıları önceleri, basıncın etkisiyle petrolün yüzeye çıkmasını sağlayan doğal gaza önem vermediler. Yüzeyde petrolden ayrılan gaz bir boruya alınarak borunun ucunda dev bir meşale gibi yakılırdı. Yalnızca gaz çıkan kuyular ise tutuşturulur ve yıllarca kendi kendine yanmaya bırakırdı. Ama 1870'lerde ABD'de bu gazdan yararlanmaya yönelik çalışmalar başlatıldı ve doğal gazın boru şebekesiyle evlere dağıtılması sağlandı.
    Doğal gaz genellikle yüzeyden binlerce metre derinde, kumtaşı gibi gözenekli bir kayaç katmanınca tutulmuş olarak bulunur; bu katman, gaz geçirmeyen ve bu özelliğiyle de doğal gazın kaçmasını önleyen bir başka kayaç katmanıyla örtülüdür. Doğal gaz aramaları petrol aramalarına benzer biçimde yürütülür. İngiltere'de doğal gaz aramaları 1930'larda başladı. 1950'lerde İskoçya'da Edinburgh yakınlarında ve Yorkshire'da küçük yataklar bulundu.
    Kuzey Denizi'nde doğal gaz aranmasına 1964'te izin verildi. Petrol şirketleri bölgeye dev sondaj platformları gönderdiler ve sonuçta İngiltere'nin doğu kıyısı açıklarında zengin gaz yatakları keşfedildi. Bulunan yataklar İngiltere'nin gaz talebini karşılayacak kadar büyüktü. Doğal gaz, deniz yatağına döşenen boru hatlarıyla kuyulardan kıyıya taşındı ve oradan da yeni bir boru şebekesiyle bütün ülkeye dağıtıldı. Kuzey Denizi'nde yürütülen çalışmalarda kötü hava koşullarının etkisiyle sık sık büyük tehlikelerle karşılaşıldığı ve sondaj aygıtlarının yitirildiği oldu.
    En büyük doğal gaz üreticileri ABD ve SSCB'dir. Yapımına 1967'de başlanan bir boru hattı doğal gazı günümüzde Sibirya'dan Urallar'a ve SSCB'nin batı kesimlerine, oradan da Türkiye'ye taşımaktadır. Hollanda, Kuzey Denizi'ndeki yataklardan Almanya Federal Cumhuriyeti, Belçika ve Fransa'ya gaz satmaktadır.
    1980'lerin sonlarında çeşitli ülkelerdeki şirketler çürüyen çöp yığınlarından çıkan metan gazından elde ettikleri enerjiden yararlanarak elektrik üretmeye başladılar ve bunda başarılı da oldular.
    Petrol Kaynakları
    Büyük petrol yatakları birkaç ülkede toplanmıştır. En büyük petrol üreticisi SSCB'dir; dünya üretiminin neredeyse beşte biri bu ülkede gerçekleştirilir. ABD (dünyanın en çok petrol satın alan ülkesi) ve Suudi Arabistan (dünyanın en çok petrol satan ülkesi) petrol üreticisi ülkeler arasında ikinci ve üçüncü sırada yer alırlar.
    Dünyanın bilinen en büyük petrol rezervleri Ortadoğu'dadır. Suudi Arabistan, İran, Irak, Kuveyt, Katar ve Abu Dabi büyük petrol üreticileridir. Bu ülkelerle birlikte Nijerya, Libya, Cezayir, Endonezya, Ekvator, Gabon ve Venezuella, petrol satış fiyatlarını ortaklaşa belirleyebilmek için Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü'nü (OPEC) kurmuşlardır.
    Ülkeleri çevreleyen kıta sahanlıklarında da, örneğin Kuzey Denizi'nin İngiltere ve Norveç'e ait kesimlerinde petrol sondajları yapılmaktadır.
    Dünyanın görünür petrol rezervi yaklaşık 666 milyar varil kadardır; bunun yarıdan çoğu Ortadoğu'dadır. Bu, yerin altından çıkarılabileceği bilinen petrol miktarıdır. Çoğu petrol yatağı keşfedilmeyi beklemektedir. Teknoloji ilerledikçe, çok derin sular altındaki petrolü çıkarmanın, ABD'deki şeyl çökellerinde ve Kanada'daki bitümlü kumlarda hap solmuş petrolü elde etmenin ve belki de bugünkü petrol alanlarından daha çok petrol çıkarmanın yolu bulunabilecektir. Günümüzde uygulanan yöntemler, petrolün çoğunun yeraltında bırakılmasını zorunlu kılmaktadır.
    Türkiye'de Petrol ve Doğal Gaz
    19. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin sınırları içinde yer alan Musul ve Bağdat vilayetlerinde ham petrol sızıntısına rastlanan bazı alanlar olduğu biliniyordu. Bu yüzyıl sonlarında bir yabancı şirket Türkiye'de ilk kez petrol arama sondajı yaptı. İskenderun çevresinde yapılan sondajlarda doğal gaza rastlandı. Bir başka yabancı şirketin 1900'de Trakya'daki Mürefte yöresinde yaptığı sondajda petrol bulundu. Ama çıkan petrol miktarı çok az olduğundan bir süre sonra kuyular kapatıldı.
    Doğu Anadolu Bölgesi'ni uzun yıllar işgalleri altında tutan Ruslar, I. Dünya Savaşı sırasında Erzurum ve Erzincan yörelerinde yapılan bazı sondajlarda petrole rastladılar. I. Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti Irak'taki geniş ham petrol alanlarını yitirdi. Türkiye bu zengin petrol alanlarında hakkı olduğunu ileri sürdü. 1926'da imzalanan bir antlaşmayla Türkiye, Irak'ın elde edeceği petrol gelirinin yüzde 10'unun 25 yıl süreyle kendisine verilmesi karşılığında bu topraklardan vazgeçti.
    Türkiye'deki cevher yataklarının araştırılması ve saptanması amacıyla kurulan Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü (MTA), 1940'ta Siirt ilinin Raman Dağı yöresinde ve 1945'te Garzan yöresinde verimli ham petrol yatakları buldu. Daha sonra MTA'nın görevini devralan Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) Siirt ilinde birçok kuyu açarak üretim yaptı. Arama ve üretim izni alan bazı yabancı petrol şirketleri de Adana, Adıyaman, Diyarbakır ve Siirt'te verimli yataklar buldular. Türkiye'nin ham petrol üretimi 1950'de 18.000 ton, 1960'ta da 375.000 tondu. Bu yıllardan önce Türkiye, benzin ve gaz gibi petrol ürünleri gereksinmesini yurtdışından satın alarak karşılıyordu. 1955'te Siirt ilinde Batman (bugün Batman ilinde), 1961'de Kocaeli ilinde İPRAŞ, 1962'de İçel ilinde ATAŞ, 1972'de İzmir ilinde Aliağa ve 1987'de de Ankara ilinde Orta Anadolu (bugün Kırıkkale ilinde) rafinerilerinin yapılması, Türkiye'yi önemli miktarda ham petrol satın alan ve gereksinmesi olan petrol ürünlerini kendi rafinerilerinde işleyerek elde eden bir ülke durumuna getirdi. Rafinerilerinin yıllık ham petrol işleme kapasitesi 30 milyon tondan çok olan Türkiye, 2.5 milyon ton kadar ham petrol üretmektedir ve 20 milyon tondan çok ham petrol satın almaktadır.
    1986'da açıklanan bilgilere göre Türkiye'de saptanan üretilebilir durumdaki ham petrol rezervlerinin kalan miktarı yaklaşık 21 milyon tondur. Bu üretilebilir rezervin yüzde 59'u yabancı petrol şirketlerinin elindedir. Yabancı petrol şirketlerinden başlıcalar Mobil ve Shell'dir. Irak, Kerkük'te ürettiği ham petrolün bir bölümünü boru hattıyla Adana ilindeki Yumurtalık limanına pompalar. Bu ham petrolün bir bölümü Türkiye'deki rafinerilerde işlenir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde üretilen ham petrolün bir bölümünü İskenderun Körfezi'ne, Batman Rafinerisi'nde işlenemeyen petrolü öteki rafinerilere taşımak ve Irak'tan gelen petrolü değerlendirmek amacıyla bazı başka boru hatları da yapılmıştır. Bunlar Batman-Dörtyol, Şelmo-Batman ve Yumurtalık-Kırıkkale boru hatlarıdır. 1987'de Türkiye'deki rafinerilerde işlenerek elde edilen başlıca petrol ürünlerinin yaklaşık miktarları şöyleydi: 2.5 milyon ton benzin, 760 bin ton jet yakıtı, 6.5 milyon ton mazot, 8 milyon ton fueloil ve 390 bin ton gazyağı.
    Türkiye'de petrol ürünlerinin kullanıldığı bazı termik santraller da vardır. Bunlar Aliağa, Ambarlı, Bornova, Hopa, ve Seydişehir santralılarıdır.
    Türkiye'nin başlıca doğal gaz kaynakları Marmara Bölgesi'nin Trakya kesimi ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndedir. Çevre kirlenmesine yol açmayan temiz bir yakıt olan doğalgaz yataklarının araştırılması çalışmalarına Türkiye'de 1960'larda başlandı. 1974'te TPAO'nun yaptığı sondajlar sırasında Hamitabat'ta verimli doğal gaz yataklarına rastlandı. Dünya doğal gaz rezervlerinin çok küçük bir bölümü ülkemizdedir. Bu rezervlerin en büyük bölümü Hamitabat'tadır. Burada yapılan üretim sonucunda elde edilen doğal gaz, bir termik santral ile bazı fabrikalarda yakıt olarak kullanılmaktadır. Hamitabat'tan geçen SSCB-Türkiye Doğal Gaz Boru hattı, Bulgaristan sınırından Ankara'ya kadar uzanır. Doğal gazın boru hattıyla ulaştığı yörelerdeki konutlar ile sanayi kuruluşlarında çevreyi sürekli kirleten öteki yakıtların yerini alması tasarlanmıştır. Ankara kentindeki konutlara ulaştırılan doğal gazın İstanbul'da da kullanıma sunulması için çalışmalar sürdürülmektedir.

    Petrolün yol açacağı zararlar
    Petrol enerjisi yerine güneş enerjisini savunanların "romantik çevreciler" değil "gerçek çevreciler" olduğunu söyleyen Keskin şu uyarıda bulundu:

    * Petrol şirketlerinin Dünya Bankası ve İhracat Kredi Ajansları aracılığıyla hükümetlerce desteklenen yatırım planlarının tümü, Kazakistan ve Azerbaycan'da gerçekleştirilirse, atmosfere karbondioksit yayılımı büyük ölçüde artacak ve küresel ısınma daha tehlikeli bir boyuta gelecek.

    * İstanbul Boğazı dünyanın en tehlikeli su yollarından birisi. Buna rağmen, Hazar Bölgesi'nden batı ülkelerinin tüketici pazarlarına giden ağır petrol tankeri trafiğini taşıyor. Bu nedenle burası süregelen petrol bağımlılığımızı sorgulamak için çok uygun bir nokta.

    * Hükümetler yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği yatırımlarını ihmal ederken, fosil yakıtlar ve nükleer enerji, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) gibi hükümetlerden hala her yıl 250-300 milyar sübvansiyon alıyor.
#29.01.2008 13:06 0 0 0