GELMİŞ GEÇMİŞ EN BÜYÜK YER ALTI ÖRGÜTÜ
(biraz uzun ama kesinlikle okuyun)
İlluminati... Kimilerine göre komplo teorisi... Kimilerine göre ise dünyayı yöneten güç... Ve "Liderini adını verirsem sizi de beni de yaşatmazlar" diyen yazarlar
KURTLAR VADISI'NI ARTIK DERÎN DEVLET DEĞİL
DÜNYANIN EN ESKİ VE EN TEHLİKELİ YERALTI
ÖRGÜTÜ İLLUMİNATİ YÖNETECEK
KANLI
İLLİMUNATİ
VADİŞİ'NE
HOŞGELDİNİZ
Dizide kırmızı pelerinleriyle bir hayal ürünü gibi geldi milyonlara. Oysa İlluminati Tarikatı, 600 yıllık geçmişiyle dünyanın en tehlikeli örgütü. Bu "cinayet tarikatının" tüm gizli yapısını ve Türkiye'deki bağlantılarını ortaya çıkardık. Ve gördük ki eski bir başbakanımız ve eski bir cumhurbaşkanımız da bu örgüte mensupmuş.
Bir tabut içinde yeniden hayata dönen Polat Alemdar'ın başına yeni sezonda neler geleceği Türkiye'nin ana gündem maddelerinden biri oldu. Polat'a yaşam bağışlayan dünyanın en büyük ve en eski gizli örgütü İlluminati, bağışladığı yaşamı karşılığında Polat'tan önce Lübnan başbakanını öldürmesini ister... Ve artık Polat Alemdar, Türkiye'deki "derin devlef'in değil, "dünyadaki derin devlet" olan illuminati'nin adamı olmuştur. İlluminati adlı gizli örgütün adını Kurtlar Vadisi'nin geçen sezonunda da duymuştuk. Ama bazı okurlarımız hatırlar, ünlü yazar Dan Brovvn'ın Da Vinci Şifresi'nden sonra en çok ses getiren romanı olan Melekler ve Şeytanlar'da da romanın ana eksenini yine dünyanın en esfâ ve en tehlikeli gizli örgütü İlluminati oluşturuyordu. O halde, bir fenomen haline gelen Kurtlar Vadisi'ni şimdilik bir kenara bırakalım ve dizinin yeni bölümlerinde ağırlığı fazlasıyla hissedilecek olan bu örgütün gerçek hikâyesini beraber araştıralım. Zira şimdiye kadar olayları yönjsndiren "derin devlet" kavramı artık arka planda kalacak. Bundan böyle Kurtlar Vadisi'ni İlluminati yönlendirecek.
Bahsettiğimiz, gerçekten de dünyanın en eski ve en tehlikeli yeraltı örgütü. Yüzyıllar boyu dünyanın pek çok ülkesinde değişik isimlerle ortaya çıkmışlar. Avrupa'nın birçok ülkesinde, Amerika'da, hatta Türkiye'de bile... Zaman zaman seri cinayetler işleyen, ancak düşünsel anlamda da önemli fikirler ortaya koyan bu örgütü daha iyi anlamak için, gelin üzerine biraz büyüteç tutalım...
İlluminati, "aydınlanmış" demek. Bu kelime ilk kez 1492'de, ispanya'dan Yahudilerin ve Müslümanların çıkartılması sırasında duyulmuş. Bu kişilere "aydınlanmış kişiler" denmiş. Örgütün resmi kuruluş tarihi ise 1776. Adam Weishaupt adında 28 yaşında bir hukuk profesörü tarafından, Bavyera'da bir Alman teşkilatı olarak ortaya çıkmış. İlluminati'nin idealleri arasında, insanların inançları ve yaşam biçimleri üzerine ipotek koyan bir dine ve onun yaygın örgütlenmesi olan Kilise'ye hiçbir biçimde yer yok. Hatta, ülkeler ve sınırların varlığı da dışlanmakta, tek bir "uluslararası insan kardeşliğinin altı çizilmekte.
İlluminati için, Da Vinci Şifresi'nde de sık sık adı geçen Gül ve Haç Tarikatı'nın bir alt kolu diyebiliriz. Bu tarikatın bir operatif tarafı var, bir de spekülatif tarafı... Operatif kolu icraata dayalı... Suikastler yapan, adam öldüren bu kol.
DOLAR'DAKI İLLUMİNATİ
ABD dolarının arka yüzünde gördüğünüz "Piramitin içindeki göz"ün, İlluminati örgütünün amblemi olduğunu biliyor muydunuz? "Her yerde sizi gözlüyoruz" der...
Piramitin üstünde Roma rakamlarıyla yazan 1776, İlluminati'nin kuruluş yılıdır. "Novus Ordo Seclorum" ise "Yeni Dünya Düzeni" demektir.
KURULUŞ AMAÇLARI NEYDİ?
Tarikatın spekülatif kısmına bakarsak... Özellikle Vatikan'a karşıydılar. Pagan geleneğe bağlıydılar, İlluminati, tarih boyunca iki büyük teşkilatın ortasında yer aldı: Bir yandan Gül ve Haç, diğer yandan Mason Teşkilatı.
İlk yıllarında; bir "entelektüeller kulübü" olmaktan öteye gidemeyen İlluminati, yıllar ilerledikçe Baron Adolf Vön Kntgge ile işbirliği yaparak (1778) saflarına Mason localarını da katmaya başlar. Birçok akademisyen, tüccar, entelektüel teşkilata katılır. Kimisi dinsel, kimisi ticari, kimisi ise düşünce özgürlüğü fikrine tav olur. Kurucuları arasında Goethe gibi "krema tabakasından" insanların olduğu gizemli örgüt artık çok güçlü ve etkin bir hale gelmiştir.
1782'de Masonların spekülatif kısmı bir kongre toplayıp bu örgütün çok tehlikeli olduğunu, amaçları arasında kiliseyi, papayı, kralları yok etmek olduğunu tartışır. Gerçekten de İlluminati'nin amacı Cumhuriyet ilan etmektir. Hedefe ulaşmak için ordu komutanını, gerekirse kralı bile öldürmeyi seçmiş, Cumhuriyet sevdalılarıdır bunlar, ilk ulus - devlet girişimleri de diyebiliriz. "Biz ne kral, ne de Papa istiyoruz. Biz meclis ve anayasa istiyoruz" demektedirler.
Knigge, örgütü tehlikeli bulup ayrılır. Ve Fransız ihtilâli'nde büyük rol oynar. İlluminati'nin üyeleri ise teker teker tutuklanmaya başlar. Kurucusu Weishaupt üniversiteden atılır. Kısa sürede İlluminati adı yok olur. 1790 yılından itibaren yeraltına iner...
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI'NI DA BU ÖRGÜT BAŞLATMIŞ
Yıllar sonra İlluminati ile yeniden tanışır insanoğlu. Bu sefer Fransa'da, Blanqui adında birinin liderliğinde... Blanguist'ler 140 suikast yapar, dehşet saçar. 1890'da liderlerinin yakalanıp idam edilmesiyle teşkilat yok olur gibi gözükür. Ama çok geçmeden "Four Seasons" (Dört Mevsim) adıyla yeniden kurulur. Doğru tahmin ettiniz, bildiğiniz Four Seasons Oteller zinciri... Bunlar ise 1930'larda Hitler'e destek olurlar. Hatta Münih'teki Dört Mevsim Oteli'ni Hitler'in karargâhı yaparlar.
Avrupa'nın bir yanında illuminati değişik adlarla devam ederken, diğer yanında da örgütün diğer kolları, bambaşka isimlerle kurulur... Mesela Yugoslavya'da "Black Hand" (Kara El) adıyla... Birinci Dünya Savaşı'nı bu örgüt başlatır. Ferdinand'ı 1914'te birsuikastle öldürürler. Kara El'in devamı niteliğinde bir diğer illuminati teşkilatı ise Romanya'daki Kırık Ok olur. Faşist bir teşkilattır ve günümüzde de özellikle liderleri Miloseviç ile oldukça etkili olur. Teşkilatın Rusya'daki adı ise Skoptsky... Kadın üyeleri de olan bu örgüte girmek isteyen kadınlar, sol meme uçlarını kesmek zorundadır. Böylelikle kadınlıktan çıkarlar.
TARİKAT ÜYESİ ABD BAŞKANLARI
ABD'ye gelirsek... 1930'ların Amerika'sında Başkan Roosevelt, illuminati'nin bir kolu olan "Ancient Arabic Order of Nobles and Mystics" adlı tarikata üyeydi ve "Pythias Şövalyesi" unvanını taşıyordu. Bu tarikatın, Hazreti Muhammed'in sahabesine mensup kişiler tarafından kurulduğu ve bünyesinde sadece Müslümanların değil, Hıristiyan ve Yahudilerin de yer aldığı biliniyor. Amblemi ise Bengal kaplanının pençesiyle koruduğu bir hilâl ve bunun içine yerleştirilmiş bir ters piramit... Ve onların yanına konmuş bir Pentagram... Peki ABD'nin şu anki başkanı George W. Bush'un da illuminati'nin bir kolu olan Skulls and Bones'un (Kurukafa ve Kemikler) bir üyesi olduğunu duymuş muydunuz?
Kimilerine göre bütün bu anlattığımız hikayeler, seri halde uydurulmuş komplo teorileri... Kimilerine göre ise dünyayı yöneten güç illuminati... Örgüt isimleri sürekli değişse de değişmeyen şey illuminati'ye asla sıradan insanların katılamayacağı... Bir de nihai amaçları hiç değişmiyor: Dünyaya hükmetmek!
DAN BROWN "MELEKLER VE SEYTANLAFTDA KONU ETTİĞİ GİZLİ ÖRGÜTÜ ANLATIYOR
"Gelmiş geçmiş en büyük yeraltı örgütü
- Dünyanın en büyük gizli örgütünü kitabınıza konu etmek nereden aklınıza geldi?
Bir grup bilim adamıyla italya'da bir geziye katılmıştım. Otobüsle bir tünelden geçerken rehberimiz bu tüneli, zamanında Papa'nın saldırılardan kaçmak amacıyla kullanmak üzere kazdırdığını anlattı. Dönemin dehşet saçan gizli örgütü llluminati'den korunmak için Papa bunun gibi birçok tünel kazdırmış. Daha sonra bu örgütle ilgili araştırmalar yaptım.
- Neler öğrendiniz?
Din karşıtı olduklarını ve bilim adamları tarafından kurulduğunu... Ve yüzyıllar boyu yeni bir dünya düzeni kurmak için çalıştıklarını... İlluminati, Avrupa'nın heryerin-de cinayetler işlemiş.
- Elinize örgüt ile ilgili somut bilgiler geçti mi peki?
Hâlâ var olduğuna inananlar var. Küresel politikada büyük bir güç olduğuna da... Kimi zaman Masonlarla bağlantı halindeler, kimi zaman Satanik örgütlerle, kimi zaman ise Mazilerle... Sanki her yerde elleri var. Nihai amaçları Vatikan'ı yok etmek. O kadar çok ve değişik bilgi var ki, hangisi doğru, hangisi değil, ayırt etmek mümkün değil. Bir takım tarihçilere göre bu, bilinçli olarak bizzat İlluminati'nin kafa karıştırma metodu...
************
ARAŞTIRMACI YAZAR AYTUNÇ ALTINDAL ANLATIYOR
Liderin adını verirsem sizi de beni de yaşatmazlar"
İlluminati hakkında Türkiye'de pek bir eser yok. Eldeki en somut bilgiler ise araştırmacı yazar Aytunç Altındal'ın kaleminden yazılmış "Gül ve Haç Kardeşliği" adlı kitapta toplanmış. Altındal'la buluşup, illuminati'nin özellikle Türkiye'deki icraatlerini konuştuk. Altındal, yıllar boyu Gül ve Haç'ın Türkiye'de örgütlendiğini isimler vererek anlattı. Hatta şu an bile teşkilatın bir lideri olduğunu söyledi ama onca ısrarımıza rağmen isim vermedi. "Eğer isim yazarsanız ne sizi ne de beni yaşatmazlar" diyen Altındal'dan, teşkilatın şu anki liderinin sadece ünlü bir hukukçu olduğunu öğrenebildik.
Altındal, istanbul'daki Gül ve Haç temsilcilerinin yıllar boyu Teşvikiye'yi merkez tuttuklarını ve semtteki birçok binada illuminati'yle direkt bağlantılı olan Gül ve Haç Teşkilatı'nın izleri olduğunu da anlattı. Bu izlerden örnekler istedik. Cadde üzerindeki izmir Apartmanı'nı gösterdi bize. Binanın girişindeki gül işaretlerini ve üstteki iki katın mimarisine dikkat etmemizi istedi. Binanın en üst iki katı gerçekten de bir mabed gibi inşa edilmiş. "Bu bina, Gül ve Haç'ın 1912'ye kadar merkeziydi" diyen ünlü yazar, hemen bu apartmanın karşısında, yine gül kabartmalarıyla dolu liseyi gösterdi: "Eskiden burası Gül ve Haç lideri Kont Bernardini'nin konağıydı..."
İlluminati ile Gül ve Haç teşkilatı yüzyıllardır içice geçmiş. Peki son 100 yıl içinde Türkiye'deki Gül ve Haç şövalyeleri kimler?
Altındal başladı sıralamaya:
1861'de Halim Paşa, 1909 - 15'te Aziz Ahmet Paşa, 1928 - 31 'de Yargıtay Başkanı Fuat Hulusi Demirelli, 1945 - 55'te Doktor Mim Kemal Öke, 1955 - 67'de Prof. Hazım Atıf Kuyucak, onun isteğiyle şövalye olan DP milletvekili Ekrem Tok, 1975 - 84'te Prof. Mukbil Gökdoğan, 1984 - 95'te Prof. Sahir Erman, 1966 - 67'de Doktor Enver Necdet Egeran, İçişleri eski Bakanı Şükrü Kaya, Dışişleri eski Bakanı Tevfik Rüştü Araş, Ankara eski Valisi Nevzat Tandoğan, istanbul eski Valisi Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay, Meclis Başkanı Kazım Özalp, Eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Özbekler Tekkesi Şeyhi Ataullah Efendi, Amiral Mehmet Ali Paşa, yazar Servet Yesari, Başbakan Hasan Saka, Devlet Şûrası eski Başkanı Mustafa Reşit Mimaroğlu...
"Bunların tamamı 33 derece Masondu. Kimi Kadoş Şövalyesi, kimi Tunç-Yılan Şövalyesi, kimiyse Gül ve Haç Şövalyesi unvanını taşıyordu. Ama Türkiye bu kişilerin gerçek kimliklerini hiçbir zaman bilemedi."
herkezin bir anası herkezin bir babası vardır.......
benim anam vardı babamda vardı ama sanki yok gibiydi.....
babama sesleniyorum....
baba sen bir sevgi nedir bilirmisin......
bir cocugun hayalleri nedir bilirmisin......
sen gözyaşı iç çekmek nedir bilirmisin......
baba sen bana sevgi yerine para parayada karşılık olarak hayatımı elimden aldın hatırlarmısın.....ben okula gitmez sen beni aradın tarardın bulurdun.....
ve arkasından beni korkulu bir günüm başlardı işkencelerle dolu bir günüm......
daha 12 yaşındaydım be baba
hep haksız olan bendim haklı olsam bile hep suçlu bendim suçsuz olsam bile hatırlarmısın bir ara komşunun camını kırmışlardı suçuda bana atmışlardı....
sen yine benden şüpelenmiştin sen kırmamışsın sana inanıyorum desen bile.....
bir ara annem komşulara misafirliğe gitti ben gitmek istersen sen bana bir yumruk vurmuştun....
beni gönderseydin ölürmüydün be baba.......
sonra ben birini sevdim düştüm bir batağa aldırdan daha çok işkenceler geldi tabi ozamanlar sen batakta olduğumu bilmiyor sevgiyi para zannediyordun...
bir gün başımı okşadığını bir gün beni öptüğünü bir gün beni karşına alıpta konuştuğunu hiç hatırlamıyorum be baba......
onca işkenceye rahmen yaşım 17 olmasına rahmen artık vucudum darbeye alışmış bir biçimde artık vurduğunda bile acı hissetmiyorum be baba
sevgi paramıdır yoksa paramı sevgidir
sen bana para verirdin
akşam hesabını yapardın
sonrada para için vururdun şaşırmış kudurmuştan beterdim be baba
şimdi beyazkenttin piskopatı oldum insanlar bana türlü iftiralar atıyorlar bunlar benim değil
senin eserin be baba biraz sevgi gösterseydin bunlar olmazdı baba..
babadır dedim o herşeyi bilendir dedim ama öyle değilmiş sevgiyi bilmeyen bir insan hiç bir şeyi bilmez
bir karanlık kuyu misali ittin beni karanlık ve loş sokaklara....
sevginin bedeli bumudur yoksa sevdanın gerçek yüzümü.....
hani sen bana bu karanlık sokakların efendisi sensin derdin bana...
ben ise korkardım o karanlık sokaklardan......
beyaz ile siyah olmanın siyah olupta bir hiç olmayı öğrendim ben o karanlık sokaklarda....
ve seni kaybetmenin gece yarısını tatdım o karanlık ve loş sokaklarda ....
bilirmisin ben seni sevdim sense beni aldatın aslında onu aldatttın...
ikimizi birden kulandın.....
bana seni seviyorum derken onada seni seviyorum dedin....
bana canım derken ben senin bir tek canın olduğunu bilirdim ama meğer senin çok canın varmış....
sen benim için ağlardın bazen........bende ağlama derdim senle beraber ağlardım...
ama sen benden başkasınada ağlıyormuşsun.......
ne olur bir başkasına ümit verme aşkından diyemiyom artık çünkü sen yoksun ve olmayacaksın biliyorum....
insan bir kere sever ceylan gözlüm ben seni sevdim.......ve senden başkası olmayacak bunu sen bile bile beni bıraktın....
ve beni çıkmazların içine yine ittin....
ben sana sen gidersen ben biterim demiştim inanmadın...
bak şimdi.....
ben senin için varlığımı yokluğumu canım çok sevdiğimi ailemi bırakıpta sana geldim ....
sen se bana git dedin ve ben gittim....
hani o dediğin karanlık sokakların loş ışıkları altındayım..
bir elimde şarap bir elimde çakımla beraber birde kalbimde kanayan sen varsın....
her gece üşürüm üşürümde fayda etmez sonra sen gelirsin aklıma ve canım acır yanar yüreğim ve ısıtır beni...
işte güzelim benim yaşama sevincim...
benim kalbimde olan sen acısıdır.......
beni acılarımla bırakan sen ise.....
ardımdan alay edip kahkalar attın.....
bumudur senin sevgin.....
hani bir şarkımız vardı sensiz sabah olmuyor uyuyamıyor.....
sensizlik zor be gülüm zor çıkmazların zorluklarında....
bir adım gittikçe
sen aklıma geldiğinde
ben iki adım geriliyorum hayattan ve kayboluyorum birden..
aradım seni sevdiğim var dedin iyi dedim.......
gözlerim doldu içimden sövmek geldi kendimi tutum...
mutlu ol eski sevdiğim dedim...
sen bana şerefsiz dedinnnn....
sana sorarım senin şeref dediğin sevginin kaç gramlık şerefi var be sevdiğim....
senin sevgi dediğin iki kişiye seni seviyorum demekmidir.....
buysa senin sevgin kalsın istemem bundan gayri ne aşkını nede sevgini bırakırıp orta yerde kuşak bağlarım o aşkın beline
sevenler böylemi sever altınada beni aldatttığın cümleleri yazar ve geçen
yüzüne tükürür seni belki ozaman anlarsın sevginin ne demek olduğunu.......
ben sana seni seviyorum dedikçe sen benden kaçtın şimdi ben beni hiç bulamayacağın karanlıkların en ötesine gidiyorum her tarafımı ateşler sararcasına ben ölüme gidiyorum
yanlışım varsa söyleyin bir devrimci almış başını gidiyor bu ülkenin devrimciye ihtiyacı yok devrimci olupta ülke sevilmez ülke kalpte canda bütünden sevilir biri devrimciyim desin bak bu adam ülkesini seviyor devrimci deyin ozaman benim anlatmak istediğim devrimci oluruz tek kelime devrimci peki sen devrimci olupta bu ülkeye bu vatana ne gibi hizmetin oldu veya olacak geniş düşünebilir her insan her insan düşündüklerini bir kaleme alamaz ama içinden gelen bir kısım düşünceleri yazar ben yazdım sizde yazın bence
hangi devrimci devrimciden devrimciye fark var her devrim devrim değildir devrimi bilmeden devrimci olunmaz devrimi bilipte devrimci olunur vatan bilipte milleti bilipte olunur vs.
ARKADASLAR BENIM BI SORUNUM VAR YARDIMINIZI ESIRGEMEYIN NE OLUR SIMD8I BENIM SEVDIGIM SUAN ALMANYADA VE BEN ONDA UZUN ZAMANDIR HABER ALAMIYOM BANA SOLE HEM KIZAR HEMDE OZLEMLI BI SOZ BULURSUNUZ HERALDE LUTFEN ABILERIM ABLALARIM YARDIMINIZA MUHTAC SU GENCE YARDIM EDINNNN :s:s:s:s
******** C A N I M ********
Sen gideli daha bir gün olmadı
Hasretin içimi yaktı be canım
Ağlamamak için tuttum kendimi
Dayanamadım ilk günden ağladım canım
Aldım resmini gece elime
Öptüm inanki binlerce kere
Döküldü dilimden bu bir kaç hece
Seni çok özledim inanki canım
Veda ederken ağladın gözlerim doldu
Utandım ağalamaktan inanki canım
Bırakmak istemedim o anda seni
Seni gönderdiğime pişmanım canım
Uyuya kalmışım koltuk üstünde
Seni rüyamda gördüm be canım
Sabah gözlerimi açınca
Sen yoktun yanımda yıkıldım canım
----------------------------------------------------------------------------------------------
Sen artık başkasının okuduğu bir şiirsin
Ama ben inadına
Seni seviyor olabilirim
Hatta unutabilirim zamanla adını
Ama unutamam seni
Kumarda hayat galip yine!!!
O günlerden bize yar olan
Atmaya kıyamadığımız resimler sadece
Birimiz bir yabancının omuzunda..
Ve ikimiz de değişik başlıyoruz güne
Birimiz uykusuz kalmış
Birimiz yarin koynunda..
Biliyorsun
Düzenin insanı değilim ben
Hiçbir zaman da olmadım..
Bu dünya seni de kirletti vaktinden önce
Hikaye kötü bitti
Yazık!!
Düşümdeki güzeli sen sanmıştım
Bir kaç parça şiir
Güler yüzlü bir albüm
Ve mektuplar..
Böyle bir bozguna bu kadar acı yeter
Bir tek şunu unutma!
Hayatımda okuduğum en güzel şiirdin sen
Seni gerçekten sevmiştim ben!!!!!!!!!!
----------------------------------------------------------------------------------------------
ne umutlar ektim gönül bahçeme
gÜl sanmıştım dİkenİ bana kaldı!
göz yaşlarım savruldukça içime
kÜl sanmıştım yakani bana kaldı!
her bakışım maziden gün aradı
gözlerimi al kanlara buladı
yüreğime acımadan vuranı
el sanmıştım yakini bana kaldı!
dostum dedim dost bağında eğlendim
düşmanlığı ben dostumdan öğrendim
selam versem hep kendimden iğrendim
kul sanmıştım yikani bana kaldı!
hayaldi umutlar hayaldi bahçe
aklım bende kalmış gönlüm se düşte
bastığım yerleri bilseydim keşke
yol sanmıştım ÇÖkenİ bana kaldı!
sonra :
umutlar ekildikçe bu gönül bahçesine,
yollarım diken oldu,dokuzuncu sokakta!
yedi yılda bin hüsran takılınca peşime,
yıllarım diken oldu,dokuzuncu sokakta!
elden bir şey gelmedi dikenlerin içinde
hangi yana döndüysem,gül yok diken içinde
gönlümün ızdırabı tarifsiz bir biçimde
gözlerim hep yaş doldu,dokuzuncu sokakta!
gözlerdeki bu yaşlar inince yüreğime,
gönül çok hesap sordu,artık kendi kendine.
vurdular acımadan bükülmez bileğime
umutlar bir bir soldu,dokuzuncu sokakta!
maziyi düşünsem boş,bu günse dünden sarhoş
bir çıkmazın içinde,ister dolan ister koş,
yüreğim bundan böyle,çok karanlık çok da loş
yanlışı doğru bildi,dokuzuncu sokakta!
yanlışı doğru bildi,dokuzuncu sokakta..!