sulfato

sulfato

Üye
06.09.2005
Çavuş
1.756
Hakkında

#08.09.2005 13:54 0 0 0
  • BİRİNCİ DAKİKA

    Sevgili günlük, Bu sabah Hürriyet'in Kelebek ekinde sigarayı bırakmanın vücuda yaptı ı olumlu etkileri anlatan bir haber okudum. Bu tarz haberlerden oldum olası tiksinmeme ra men nedense coşup sigarayı bırakmaya karar verdim. Kararım kesin, sigarayı bırakıyorum. Bu kararımın vücuduma etkilerini gösteren tabloyu başucuma astım. İçimin zehirden temizlenmesini tabloya bakarak daha rahat hissedece im. Şimdi masanın üzerindeki dolu sigara paketini buruşturup çöpe sallıyor ve sa lıklı gürbüz bir kişi olma yolundaki ilk adımımı atıyorum.

    SEKİZİNCİ SAAT

    Sevgili günlük,

    Tabloya göre sigarayı bıraktıktan sekiz saat sonra tansiyon ve nabız normale dönüyormuş. İnanır mısın, bunu hissediyorum sanırım. Tamam, tansiyon ve nabzımın bundan sekiz saat önceki halinde de anormallik hissetmemiştim,ama normale dönmesi iyi bir şey herhalde. Coşkumu paylaşmak için Teoman'ı aradım, sigarayı bırakmama "geçici Ubeyd Korbey sendromu" adını taktı. "O lum" dedim, "bak tam sekiz saattir sigara içmiyorum, tansiyonum ve nabzım cillop gibi oldu".

    Bunu söyleyince kendi nabzının ve tansiyonunun da harika oldu unu söyledi, me er sekiz saattir uyuyormuş. Yavşak işte, ben ne diyorum o ne diyor. Yalnız laf aramızda, kafama takıldı gerçekten, demek ki günde sekiz saat uyuyan bir sigara tiryakisinin tansiyonu ve nabzı da günde bir kere normalleşiyor. E peki, tansiyon ve nabız günde üç kez normale dönemeyece ine göre benim kazancım ne bu işten? Demek ki, savaşı erken bırakmayacaksın. Yoksa Teoman itinden ne farkım kalır? Onun tansiyonu da normal, benimki de.... Neyse, bakıcaz....

    ONUNCU SAAT

    Sevgili günlük,

    Sigarayı bırakırken başlangıcın çok zor geçti ini duymuştum. Hiç de de ilmiş. Az önce yemek yedim, iştahım açılmış, yemeklerin tadını daha iyi aldım. Yıllardır ilk kez yeme in üzerine sigara içmeyece im.

    ON BİRİNCİ SAAT

    Acaba azaltarak mı bıraksam? Sadece yemeklerden sonra içsem mesela? Yok yok, dayanmam lazım. Kuruyemişçiye gidip kabak çekirde i alayım, oyalanırım.

    ON ÜÇÜNCÜ SAAT

    İki saattir aralıksız kabak çekirde i yiyorum. Ve bir de yıldıran dejavu: "abi bu çekirde e elini sürünce bırakamıyorsun."

    ON DÖRDÜNCÜ SAAT

    Kabak çekirde ini bırakınca yemekten sonrakine benzer bir sigara içme iste i uyandı. Çöpe attı ım sigara paketini ararken telefon çaldı, Teomanmış. "Sa lı ında yeni düzelmeler var mı?" diye sorup kahkaha attı .Vay ayı vaaay, sigarayla mücadelemde başarısız olmamı bekliyor demekki. Bu beni sinirlendirmekten çok kamçıladı. Ulan Teoman, görüşürüz bakalım. İlk işim sigara paketinin oldu u çöp torbasını evden atmak

    ON YEDİNCİ SAAT

    Sevgili günlük,

    Kendimden utanıyorum. Az önce kapıdaki çöp torbasını geri almaya karar verdim, kapıcı götürmüş. Kararsızım, sigarayı bırakanların sinirli olmaya başladı ı ve kilo aldı ı söyleniyor. Şişman ve sinirli biri olup Hüseyin'e benzemeyeyim sakın?

    YİRMİ DÖRDÜNCÜ SAAT

    Sevgili günlük,

    Biliyor musun, sigarayı bıraktıktan 24 saat sonra kalp krizi riski yüzde 25 azalıyormuş. Fena de il ha, ne dersin? Teoman'ı aradım az önce, sana en fazla 15 gün veriyorum dedi. Kalp krizi riskinin azalmasından sözettim, güldü. Gül bakalım Teoman efendi, gül... Gidip kabak çekirde i alayım.

    İKİNCİ GÜN

    Sevgili günlük,

    Dün çok kötü geçti. Kuruyemişçiye gidip bir kilo kabak çekirde i aldım. Gazeteleri çıkmadan okusaydım keşke, Hıncal Uluç köşesinin yarısını "kabak çekirde inin cinsel güce katkıları"na ayırmış. Allahım, ya kuruyemişçi de okumuşsa yazıyı? Ulan yüz gram al çık, bir kilo niye alıyorsun? Bundansonra o dükkanın önünden geçemem.

    ÜÇÜNCÜ GÜN

    Sevgili günlük,

    Çok güzel bir gündeyiz. Sigarayı bırakmamın üzerinden 72 saat geçti, yani sinir uçlarım bugünden itibaren yenilenmeye başlıyor. Daha da güzeli, sevgilim geliyor. Bugün biraz sinirli gibiyim, kızın yanında arıza yapmasam bari...

    DÖRDÜNCÜ GÜN

    Sevgili günlük,

    Dün ne güzel başlamıştı hatırlarsın, ama korktu um başıma geldi ve sevgilimle kavga ettim. Her şey iyi başlamıştı halbuki. Bir ara dışarı çıktık, ben sosisli sandviç almak istedim, hanımefendi karşı çıktı. Neymiş, yürüyerek yemek yenilmezmiş. Durduk yerde kavga çıktı. Sonunda dayanamayıp karşıdaki lokantaya gittim ve patlıcan musakka söyledim. Garson taba ı getirir getirmez hatunun yanına koştum ve "yürüyerek yemek öyle yenmez böyle yenir" diyerek elimde tabak yürümeye başladım. Bir yandan da musakkayı yemeye çalışıyorum. Kız kaçmaya başladı, ben de peşinden koşuyorum. Bir ara a zımdan köpükler çıktı ını farkedince durakladım. Elimdeki taba ı çöpe atıp eve döndüm. Sevgilimin telesekreterine not bıraktım, umarım arar.

    BEŞİNCİ GÜN

    Sevgili günlük,

    Bu sabah İstikbal'den çek-yat gelecekti, ö lene kadar bekledim, ne gelen var ne giden. Birden sinirlerim tepeme çıktı, elimde odunla beklemeye başladım. Hayır, niye sözünde durmuyorsun kardeşim? Sabah dediysen sabah getir. Adamlar saat üçte geldiler, ben odunla kapıya çıkınca tedirgin olup kaçtılar. İstikbal'i arayıp siparişi iptal ettim, Yataş'ı var Mobella'sı var canım, banane yani...

    ALTINCI GÜN

    Sevgili günlük,

    Sevgilim aradı, bana çok kızgın oldu unu söyleyip bir çuval zır zır yaptı. zaten ona moralim bozuk, bir de Teoman gelip karşımda fosur fosur sigara imesin mi? Dumanı suratıma üfledi inde çaktırmamaya çalışarak içime çekmeye çalıştım. Ulan özlemişim be...

    YEDİNCİ GÜN

    Sevgili günlük,

    Kabul etmem gerekir ki bugün çok sinirliydim. Gevşemek için televizyonu açıp belgesel izlemeye başladım. Discovery Channel'da Timsah Avcısı diye bir lavuk var, 10 dakika dayanamadım herife. Eline bir yılan almış, yılan çıtır çıtır ısırıyor, bu gevrek gevrek gülüyor. Neymiş, yılan zehirsizmiş.Ya arkadaşım, zehirsiz diye ne bu yani? National Geographic'I açıyorum, zürafalar var, daha iyi. Ama zürafalardan, Mary ve ailesi diye söz ediliyor. Allah belanızı versin hepinizin. Süt içip uyumaya karar veriyorum, süt şişesinin üzerine "lütfen çalkalayınız" yazmışlar. Çal-ka-la-mı-yo-rum. Mecbur muyum lan sizin şişenizi temizlemeye. Para almasını biliyorsunuz eşşo lueşşekler sizi be! Akşam arkadaşlarla bira içmeye gittik. Buinsanlarne kadar anlayışsız var ya günlük, aklın oynar.Ulan zaten sigarasız bira içiyorum, beynim sulanmış, hala üzerime geliyorlar. Masada ideolojik hadise çıktı, dışarı kadar uzadı. Tartışma sorun de ildi de "sigarayı bıraktı ındanberi kilo aldın lan kocagöt" deyince dayanamayıp kafa attım Teoman'a. Yapmasam iyiydi.

    SEKİZİNCİ GÜN

    Sevgili günlük,

    Teoman arayıp bir daha benimle görüşmek istemedi ini söyledi. Çok umurumdaydı lavuk. Gereken cevabı verdim zaten. Bu arada, gazetede okudum yine. Sigarayı bırakmanın çeşitli yöntemlerinden bahsediyordu. Azaltarak bırakma ve marka de iştirerek bırakma maddeleri ilgimi çekti. Acaba? Ama yok yok, bu kadar dayandım, gerisini getirmek lazım.

    DOKUZUNCU GÜN

    Sevgili günlük,

    Sana ne zamandır sevgili günlük diye seslenmedi imi farkettim. Oysa sen bu dünyada beni anlayan tek varlıksın, tek dostumsun. Bugün ne oldu biliyormusun, sevgilim beni terketti. Alçak kadın, Manyaklaştı ımı söyleyip ayrıldı benden. Bu arada kabak çekirde inin bokunu çıkardım, her tarafımda sivilce çıktı.

    ONUNCU GÜN

    Sevgili günlük,

    İki gün önce, sigarayı bırakmanın çeşitli yöntemlerinden sözetmiştim. Ben iki yöntemi birleştirip hem marka de iştirdim hem de azalttım. Günde üç tane yemeklerden sonra Parliement içiyorum. O kadar zaman sonra ilk içilen sigaranın bir güzel kafası var, şaşırırısın.

    ON BİRİNCİ GÜN

    Sevgili günlük,

    Kendime bir iyilik yapıp sigarayı beşe çıkardım. Ha üç, ha beş. Eskiden günde bir paket içiyordum, şimdi beş tane içiyorum. Yine kazançlıyım yani...

    ON İKİNCİ GÜN

    Sevgili günlük,

    Bugün gazetede Amerika'da yapılan bir araştırmayla ilgili haber okudum. Habere göre günde 10 taneye kadar sigaranın çok fazla zararı yokmuş. Üstelik sigaranın markasını de iştirmekten falan da bahsedilmiyordu. Madem öyle günde 10 tane Camel içebilirim.

    ON ÜÇÜNCÜ GÜN

    Sevgili günlük,

    Sevgilimi ve Teoman'ı arayıp özür diledim. Sevgilim, bir süre daha görüşmek istemedi ini söyledi. A zımdan köpükler çıkarken koşturdu um sahneyi unutamıyormuş. Haklı kız, bir şey söyleyemedim. Teoman aramızda geçen hadiseyi sigaraya yordu, ona göre yavaş yavaş sigara içmeye başlayınca beynim tekrar faaliyete geçmiş. Neyse barıştık ve yarın akşam buluşmaya karar verdik.

    ON DÖRDÜNCÜ GÜN

    Sevgili günlük,

    Teoman'la ocakbaşına gittik. İçti im sigaraları saymadım. Teoman'ın da dedi i gibi, sigaranın zararlarını bilerek içiyorum, kime ne? Sana da soruyorum günlük, sana ne?

    ON BEŞİNCİ GÜN

    Sevgili günlük,

    Püfür püfür içiyorum sigaraları. Bir de, "sigaraya tekrar başlayınca ne olur" tablosu yapmaya başladım. Sevgilim de bir daha sigarayı bırakmayaca ım sözünü verince geri döndü. Elveda günlük, bir daha işim olmaz seninle.
#06.09.2005 20:26 0 0 0
  • Arkadaşlar Bence Müthiş Bir Yazı Okumanızı Şiddetle Tavsiye Ediyorum

    >Adamin biri her zaman yaptigi
    >
    >gibi sac ve sakal trasi olmak
    >
    >için
    >
    >berbere gitti. Onunla
    >
    >ilgilenen berberle güzel bir
    >
    >sohbete basladilar.
    >
    >Degisik konular üzerinde
    >
    >konustular. Birden Allah ile
    >
    >ilgili konu acildi...
    >
    >
    >
    >Berber: " Bak adamin, ben
    >
    >senin söyledigin gibi Allah'in
    >
    >varligina inanmiyorum."
    >
    >Adam: " Peki neden böyle
    >
    >diyorsun?"
    >
    >Berber: " Bunu açiklamak çok
    >
    >kolay. Bunu görmek için
    >
    >disariya çikmalisin.
    >
    >Lütfen bana söyler misin, eger
    >
    >Allah var olsaydi, bu kadar
    >
    >çok sorunlu, sıkıntılı, hasta
    >
    >insan olur muydu, terkedilmis
    >
    >çocuklar olur muydu? Allah
    >
    >olsaydi, kimse aci çektirmez,
    >
    >birbirini üzmezdi. Allah
    >
    >olsaydi, bunlarin olmasina
    >
    >izin verecegini sanmiyorum..."
    >
    >
    >
    >Adam bir an durdu ve düsündü,
    >
    >ama gereksiz bir tartismaya
    >
    >girmek
    >
    >istemedigi için cevap vermedi.
    >
    >Berber isini bitirdikten sonra
    >
    >adam
    >
    >disariya çikti. Tam o anda
    >
    >caddede uzun saçli ve sakalli
    >
    >bir adam gördü.
    >
    >Adam bu kadar daginik
    >
    >göründügüne göre belli ki tras
    >
    >olmayali uzun
    >
    >süre geçmisti. Adam berberin
    >
    >dükkanina geri döndü.
    >
    >
    >
    >Adam: " Biliyor musun ne var,
    >
    >bence berber diye birsey yok"
    >
    >Berber: " Bu nasil olabilir
    >
    >ki? Ben buradayim ve bir
    >
    >berberim."
    >
    >Adam: " Hayir, yok. çünkü
    >
    >olsaydi, caddede yürüyen uzun
    >
    >saçli
    >
    >ve sakalli adamlar olmazdi."
    >
    >Berber: " Himmm... Berber diye
    >
    >birsey var ama o insanlar bana
    >
    >gelmiyorsa, ben ne yapabilirim
    >
    >ki?"
    >
    >Adam: " Kesinlikle dogru! Püf
    >
    >noktasi bu! Allah var, ve
    >
    >insanlar ona gitmiyorsa, bu
    >
    >gitmeyenlerin tercihi. Iste
    >
    >dünyada bu kadar çok
    >
    >aci ve keder olmasinin
    >
    >nedeni!"
#06.09.2005 19:50 1 0 0
  • GÖRDÜĞÜN HIZIR İDİ

    Osmanlı pâdişâhı, Kânûnî zamanında,
    Yahyâ Efendi diye, vardı ki bir evliyâ.

    Sultan, A abey diye, ona hitab ederdi,
    Büyük zât oldu unu, bilir ve çok severdi.

    Velî Yahyâ Efendi, hazret-i Hızır ile,
    Sık sık görüşür idi, Allah'ın izni ile.

    Pâdişâh bu durumu, çok iyi biliyordu,
    Kendisi de Hızırla, görüşmek istiyordu.

    Çıktı sultan bir gece, kayıkla gezintiye,
    Yanaştırıp kayı ı, bir ara Ortaköye.

    Yahyâ Efendiye de, gönderdi ki bir haber;
    O da gelip bulunsun, kendisiyle beraber.

    Yahya Efendi dahi, onun ricâsı ile,
    Gelip bindi kayı a, yanında birisiyle.

    Sultanın parma ında kıymetli yüzük vardı.
    O kişi, dikkatlice o yüzü e bakardı.

    İyice farkedince, bunu Sultan Süleymân,
    O kıymetli yüzü ü, çıkarıp parma ından,

    Dedi ki: Siz gâliba, bunu merak ettiniz,
    Alıp daha yakından, bakıp inceleyiniz.

    O zât aldı yüzü ü, evirip çevirerek,
    Atıverdi denize, hem de gülümseyerek.

    Yahyâ Efendi hariç, kayıkta bulunanlar,
    Çok hayret ettiler ki, acabâ bu ne yapar?

    Biraz sonra o kişi inme i arzu etti
    Pâdişâh kayıkçıya; Kıyıya yanaş dedi.

    O kişi tam inerken bir avuç su alarak,
    Uzattı pâdişâha, göz altından bakarak.

    Avcundaki o suda attı ı yüzük vardı,
    Pâdişah bunu görüp, hayretten dona kaldı.

    Tutmak istediyse de, o kişinin elinden,
    Lâkin o zât bir anda, kayboldu göz önünden.

    Sordu Sultan Süleymân, Yahyâ Efendiye ki
    A abey, ne oluyor, bu olanlar nedir ki?

    Efendim gördü ünüz, Hızır idi deyince,
    Dedi: Bunu ne için, demedin daha önce.

    Buyurdu: O kendini, tanıttı hükümdârım,
    Lâkin siz tanımakta, geç kaldınız hünkârım.
#06.09.2005 19:36 0 0 0
  • KARTAL VE BOHÇA

    Seyyidet Nefîse ki, bir evliyâ hâtundur,
    Aliyyül Mürtezânın, dördüncü torunudur.

    Hak teâlâ indinde, çok makbûldü duâsı,
    Meşhûrdu zühdü ile, ibâdeti, takvâsı.

    Ümmî idi ve lâkin, İslâm ilimlerinde,
    Âlim olup, bilgisi, pek çoktu her birinde.

    O devirde bir kadın, vardı fakir, ihtiyar,
    Dört kızıyla, bir evde, otururlardı bunlar.

    Bu kızlar hafta boyu, iplik e irirlerdi,
    Anneleri pazarda, satıp geçinirlerdi.

    Yine bir gün bu hâtun, ipleri aldı evden,
    Satmak için çarşıya, giderken sabah erken,

    Bohçası da başında, gidiyorken pazara,
    Bir kartal onu kapıp, kaçırdı uzaklara.

    Bütün sermâyeleri, o bohçadaydı zâten.
    Bayılıp düştü yere, kadın üzüntüsünden.

    Kendine geldi inde, gördü ki çok insanlar,
    Etrafına toplanmış, soruyor: Noldu, ne var?

    Anlattı hâdiseyi, dediler ki: Ey hâtun,
    Ne için üzülürsün, ne kıymeti var bunun?

    Dedi: Onu satarak, geçinirdik hepimiz,
    Onu da kuş kaçırdı, ne yaparız şimdi biz?

    Dediler ki: Ey hâtun, bak Seyyidet Nefîse,
    Vardır ki, git derdini, ona söyle ne ise.

    Ricâ et, duâ etsin, o sana bu iş için,
    Onun duâsı ile, hâllolur elbet işin.

    O hâtun geldi hemen, Seyyidet Nefîseye,
    Yalvarıp ricâ etti: Bana duâ et diye.

    Buyurdu ki: Ey hâtun, edeyim pekâlâ,
    Elbette ki her şeye, kâdirdir Hak teâlâ

    Her mahlûkun rızkına, kefildir cenâb-ı Hak,
    Sen rızkı hiç düşünme, O gönderir muhakkak.

    Sen şimdi müsterih ol, râhatça evine git,
    O, rezzâk-ı âlemdir, Ondan hiç kesme ümit.

    Az sonra birileri, gelerek Seyyideye,
    Dediler: Üç gün önce, binmiştik bir gemiye.

    Ve lâkin su alma a, başlayınca gemimiz,
    Batma tehlikesiyle, karşılaştık hepimiz.

    Sizi vesîle edip, duâ ettik Allah'a,
    Çok şükür bu duâmız, bitmemişti ki daha,

    Bir kartal, hızla indi, geminin üzerine,
    A zındaki bohçayı bırakıp gitti yine.

    Onu açıp gördük ki, iplik dolu hep içi,
    O iplerle ba layıp, hâllettik hemen işi.

    Duânızla kurtulduk, hamd olsun Rabbimize,
    Şu beş yüz dirhem dahî, hîbedir bizden size.

    Gerçi Hak teâlâdır, bunları yaptıran hep,
    Ve lâkin bu iş için, O sizi kıldı sebep.

    Gözleri yaşararak, aldı onu eline,
    O ihtiyar hâtunu, dâvet etti evine.

    Gelince kendisine, buyurdu ki: Ey hâtun,
    O ipleri pazarda, sen kaça satıyordun?

    Yirmi dirhem deyince, buyurdu ki: Pekâlâ,
    Bak sana daha fazla, gönderdi Hak teâlâ.

    O Allah ki kefildir, rızkına mahlûkatın,
    Rızık için boş yere, kendini üzme sakın.
#06.09.2005 19:36 0 0 0
  • HEPSİ ÎMÂN ETTİLER

    Mevlânâ, tahsil için, Konya'dan bir gün yine,
    Şam'a gidiyordu ki, u radı Nusaybin'e.

    Hıristiyan papazlar, bir yere gelmişlerdi,
    Acâyip istidraçlar, halka gösterirlerdi.

    Gösteriş yapmak için, hazret-i Mevlânâ'ya,
    Bir o lan çocu unu, uçurdular havaya.

    Celâleddîn-i Rûmî, bir duâ etti o an,
    Havada kala kalıp, düşmedi yere o lan.

    Feryâd ediyordu ki, korkusundan o çocuk;
    "Düşüp de ölece im, indirin beni çabuk!

    Çok u raştılarsa da, papazların birço u,
    Hiç indiremediler, havadan o çocu u.

    O lan ba ırdı ki: "Sizin yanınızdaki,
    O zâtın duâsıyla, işbu hâl oldu vâki.

    Ancak onun duâsı, kurtarır beni bundan,
    Yoksa helâk olurum, yere düşüp buradan."

    Papazlar bil-mecbûri, ona gelip bu kere,
    Dediler: "Duâ et de, o çocuk düşsün yere."

    Buyurdu ki: "Hiçbir şey kurtarmaz o çocu u,
    Kelime-i şehâdet, kurtarır yalnız onu."

    O lan bunu duyunca, sevinip bu habere,
    Kelime-i şehâdet, söyleyip indi yere.

    Papazlar bunu görüp, hayrette kaldı hepsi
    Ve insâfa gelerek, îmân etti cümlesi.

    "ALLAH, ALLAH" NİDÂLARIYLA
#06.09.2005 19:35 0 0 0
  • BİR ANDA KIRK YERDE

    Birbirinden habersiz, kırk kişi, ayrı ayrı,
    Eve dâvet ettiler, bir gece Mevlânâ'yı.

    Hiçbirini kırmayıp, eylediler icâbet,
    Hepsi ile oturup, ettiler gece sohbet.

    Ertesi gün onlardan; birbirini görenler,
    Hemen birbirlerine, verdiler bunu haber.

    Ve lâkin di erleri, şaşırarak bir nice,
    Dediler ki: "Mevlânâ, bizde idi dün gece."

    Halbuki hiçbirinde, de ildi o büyük zât,
    Kendi hânelerinde, yalnız idi o saat.

    TAYY-I ZAMAN, TAYY-I MEKÂN

    Hazret-i Mevlânâ'nın, mübârek hanımları,
    Diyor ki, bir gün evde, görmedik Mevlânâ'yı.

    Halbuki biraz önce, otururdu odada,
    Biraz sonra baktık ki, görünmüyor ortada.

    Biz böyle konuşurken, akşam oldu nihâyet,
    Sonra kapı açılıp, içeri etti avdet.

    Çevirmek isteyince, ayakkabılarını,
    Gördüm kenarında, Mekke'nin kumlarını.

    Nereden geldi ini, ondan suâl edince,
    Buyurdu ki: "Mekke'de, bir dostum vardı önce.

    Onun ziyâretine, gitmiştim biraz evvel,
    O kumlar da Hicaz'ın, kumlarıdır muhtemel."

    Düşündüm ki "Bu kadar, kısacık bir zamanda,
    Hicaz'a gidip gelmek, nasıl olur acaba?"

    O bunu anlayarak, buyurdu ki: "Velîler,
    Kerâmet ehli olup, sanki rûh gibidirler.

    Kısaltır Hak teâlâ, onlar için bu yeri,
    Bir adımda giderler, uzun mesâfeleri."
#06.09.2005 19:35 0 0 0
  • EVLİYÂ ŞEFKATİ

    Mevlânâ hazretleri, merhamet sâhibiydi,
    Hayvanlara bile o, gâyet şefkatli idi.

    Bir gün sevdiklerinden, para verip birine,
    Bir ekmek aldırarak, aldı onu eline.

    Sonra bir virâneye, gidiverip o saat,
    Yedirdi bir köpe e, eliyle onu bizzat.

    Tâkib etti o kimse, nereye gitti ini,
    Ve gördü bir köpe e, ekmek yedirdi ini.

    Mevlânâ ona gelip, buyurdu ki: "Ey filân,
    Bilirim, yedi gündür, aç duruyor bu hayvan.

    Yeni yavrulamıştır, hem de şu virânede,
    Onları bırakıp da, ayrılmıyor yine de.

    Bir anne şefkatiyle, yavrulara bakıyor,
    Yanlarında bekleyip, bir yere ayrılmıyor.

    Resûlullah hadîste, buyuruyor ki zîrâ;
    "Allah da rahmet eder, merhametli kullara.

    Ey Eshâbım, siz dahi olun ki merhametli,
    Merhamet eylesinler size de semâ ehli."

    O kişi a layarak, dedi ki Mevlânâ'ya:
    "Efendim, hamd olsun ki, Allahü teâlâya,

    Sizleri tanımakla, şereflendirdi bizi,
    Himâye edersiniz, dünyâda hepimizi.

    Âhiret için dahi, ümitliyim şimdiden,
    Bizi kurtarırsınız, Cehennem ateşinden."

    Buyurdu: "Velîlerin, pek fazladır şefkati,
    Kurtarır dostlarını onların şefâati."
#06.09.2005 19:34 0 0 0
  • Ahmet Mekki Efendi rahmetullahi aleyh

    Ölüm acısı zordur

    Ahmet Mekkî Efendi, bir günki vaazında,
    Konuşurken, Ölümden açılmıştı mevzû da.
    Biri ona sordu ki: (Efendim, bu insanlar,
    Acaba can verirken, ne kadar acı duyar?)
    Cevaben buyurdu ki: (Ölümün en hafifi,
    Öyle şiddetlidir ki, mümkün olmaz târifi.
    Ne zaman ki bir kişi, gelse ölüm hâline,
    Sanki konur İki da  omuzu üzerine.
    İ nenin deli inden çıkacak rûhu sanır,
    Yerle gök birleşir de, o arasında kalır.
    Sanki onun içinde, bir Dikenli çalı var,
    Onu tutup, a zından, kuvvetle çekiyorlar.
    Bütün hücrelerine, takılmış dikenleri,
    Çektikçe parçalıyor, takıldı ı yerleri.
    Can vermenin acısı, fazladır hattâ şundan,
    İnsana Yetmiş defa kılıç vuruluşundan.
    Fakat Mümin, görerek hûri ve melekleri,
    Onların zevki ile, duymaz bu elemleri.
    Daha da şiddetlidir lâkin Kabir azabı,
    Hiç kalır buna göre, can verme ıstırabı.
    Çünki kabir, yakındır âhiret hayatına,
    Benzer azabları da, âhiret azabına.
    Bu kabir azabı da, böyle çok şiddetliyken,
    Hiç kalır Mahşerdeki azablara nisbeten.
    Bir damlanın, deryaya nisbeti nasıl ise,
    Bunlar da birbiriyle, edilmez mukayese.
    O meydanda Bin sene bekleşirken insanlar,
    Güneş, bir mızrak boyu yaklaşıp halkı yakar.
    Bir aya ın üstünde bulunur binbir ayak,
    Günahlarına göre, tere batar cümle halk.
    Öyle çok sıkışır ki, kâfirler izdihamdan,
    Temennî ederler ki, kurulsa hemen Mîzan.
    Derler ki: Hesabımız görülse de hemence,
    Şu sıkıntılı hâlden, kurtulsak bir an önce.
    Halbuki bilmezler ki, bitince sual hesap,
    Başlıyacak bu sefer, daha elîm bir azap.
    Çünki girecekleri Cehennemin ateşi,
    Öyle şiddetlidir ki, bulunmaz aslâ eşi.
    Mahşer meydanındaki acı ve sıkıntılar,
    Cehennem azabının yanında hiç kalırlar.
    Bir kum taneci inin, kâinata nisbeti,
    Ne ise, öyle çoktur Cehennemin şiddeti.
    Oradan bir kıvılcım, dünyaya düşse e er,
    Onun hararetinden, bu dünya erir, biter.
    Hem kalmaz bir kararda, azablar Cehennemde,
    Gün geçtikçe şiddeti, durmadan artar hem de.
    Kalbinde zerre kadar Do ru îmânı olan,
    Cehenneme girse de, çıkarılır sonradan.
#06.09.2005 19:34 0 0 0
  • Aslan ALLAH diye Kükrüyor

    Size Hikayesini Anlatayim. Insanlar Azerbaycan'daki bir hayvanatbahcesinde bir aslanin her ezan vaktinden sonra Allah diye Kükredigini söylüyorlar. Kur'an da söyle bir ayet geciryor:

    İnsanlara ufuklarda ve kendi nefislerinde âyetlerimizi gösterece iz ki onun (Kur'an'ın) gerçek oldu u, onlara iyice belli olsun. Rabbinin her şeye şahit olması, yetmez mi?
    Fussilet Suresi 53.Ayet

    Açıklama(Ayetteki "ufuklar" kelimesinden insanı çevreleyen dış alemi kendi nefisleri ifadesinden de insanın kendi biyolojik ve ruhi yapısını anlamak mümkündür.Buna göre ayetin manası "Biz insana gerek kendisini çevreleyen dış alemde gerekse bizzat kendi maddi ve ruhi yapısında bulunan ve bizim varlı ımızı ve gücümüzün mükemmelli ini ısbatlayan delilleri gösterece iz demek olur ki gerçekten mutasavvıfların büyük alem ve küçük alem dedikleri bu iki alemle iligli olarak ilmin tesbit akıllara durgunluk veren bilgiler Allahın varlı ına ve gücünün sonsuzlu una dair önemli deliller ortaya koymaktadır.)
#06.09.2005 19:31 0 0 0
  • Vakti zamanında bizim aşa ı apartmanda oturan bi teyze anlatmıştı;Bunlar köylerindeyken bunun kocasıan geceleyin karabasan gelmiş."Bu adam pek korkmazmış böyle şeylerden."Elindeki toplu i neyi karabasanın üstündeki kıyafete yerleştirmiş ve karabasan bunun hizmetçisi olmuş.Karabsan bu i neyi çıkartamıyomuş.Bi insanın çıkartması gerekiyomuş.Bu adam karabasanı ev işlerinde kllanıyomuş,su taşıttırma,odun kırdırma vs. bigün karabasan su almaya çeşmeye gitmiş,orda bi çocuk su içiyomuş.Karabasanın elinde iki tane bidon varmıi.Çocuga "Evladım benim iki elim dolu,şu elbisemdeli i neyi alsana evladım batmaya başladı"demiş.Çocukda almış ve birden karabasan çeşmenin giderinden akan suyla birlikte akıp gitmiş.

    Kadın bu hikayeyi bize küçükken anlatmıştı.O zaman böyle hikayeler anlatırdı herkes birbirine,bizde küçük oldu umuzdan acayip korkardık.İ ne ile yatmıştım birçok gece...
#06.09.2005 19:30 0 0 0
  • Sual: Peygamberin hadislerine niye bu kadar önem veriyorsunuz?

    CEVAP

    Allahü teâlâ, Resulüne Kuranın açıklamasını, hüküm koymasını emredip, iman, itaat ve Kelime-i şehadette de Resulünü kendisiyle birlikte bildiriyor:

    (Kuranı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]



    (İhtilaflı şeyleri insanlara açıklayasın ve iman eden bir kavme de hidayet ve rahmet olsun diye bu Kitabı sana indirdik.) [Nahl 64]



    (İhtilaflı bir işin hükmünü Allahtan [Kurandan] ve Resulünden [Sünnetten] anlayın!) [Nisa 59]



    (Aralarındaki anlaşmazlıkta seni hakem tayin edip, verdi in hükmü tereddütsüz kabullenmedikçe, iman etmiş olmazlar.) [Nisa 65]



    (Allah ve Resulü, bir işte hüküm verince, artık inanmış kadın ve erke e, o işi kendi iste ine göre, tercih, seçme hakkı kalmaz.) [Ahzab 36]



    (O Peygamber, güzel şeyleri helal, çirkin şeyleri haram kılar.) [Araf 157]



    (Kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram etti i şeyi haram tanımayan ve hak dini [İslamiyet'i] din edinmeyen kimselerle; zelil bir halde kendi elleriyle [boyun e erek] cizye verinceye kadar savaşın.) [Tevbe 29]



    (Allaha ve ümmi nebi olan Resulüne iman edin!) [Araf 158]

    (Allaha ve Resulüne itaat edin!) [Enfal 20]



    (Resulullahta sizin için [uyulması gereken] güzel örnekler vardır.) [Ahzab 21]

    (Allaha ve Resulüne inanmayan [kâfir olur] kâfirler için de çılgın bir ateş hazırladık.) [Feth 13]



    (Allah, diledi ine hikmeti verir. Hikmet verilene de, çok hayır verilmiştir.) [Bekara 269]

    (Size kitabı, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi ö reten bir Resul gönderdik.) [Bekara 151]



    İmam-ı Şafii, (Bu âyetteki hikmet, Sünnettir. Önce Kuran, peşinden hikmet bildirilmiştir) buyurdu. (Risale s.78) Kuran ile birlikte bir de hikmet [Sünnet] getirildi i, bu âyet ile de bildirildi.



    Yukarıdaki yazıda, yalnız Kuran diyenlerin, Kurana inanmadıklarını, Kuran ve Sünneti kabul etmedikleri için kâfir olduklarını âyetlerle bildirmiştik.

    Bu konudaki hadis-i şerifler de şöyledir:

    (Cebrail aleyhisselam, Kuran ile beraber açıklaması olan sünneti de getirmiştir.) [Darimi]

    (Bana Kuranın misli kadar daha hüküm verildi.) [İ. Ahmed]



    (Yalnız Kurandaki helal ve haramı kabul edin diyenler çıkar. İyi bilin, Peygamberin haram kılması, Allahın haram kılması gibidir.) [Tirmizi, Darimi]



    (Bana uyan cennete girer, bana isyan eden ise giremez.) [Buhari]

    (Bir zaman gelir Kurandan başka şey tanımam diyenler çıkar) [E. Davud]



    (Kurana ve sünnete uyan hiç sapıtmaz.) [Hakim]

    (Sünnetimden yüz çeviren benden de ildir.) [Müslim]



    (Bir zaman gelir, beni yalanlayanlar çıkar. Bir hadis söylenince, Resulullah böyle şey söylemez. Bunu bırak, Kurandan söyle der.) [Ebu Yala]



    (Sünnetimi öldürüp dini bozmaya çalışanlara lanet olsun.) [Deylemi]

    (Ümmetim bozulunca, sünnetimi ayakta tutana şehit sevabı verilir.) [Hakim]

    (İhtilaflar çıkınca, sünnetime ve hulefa-i raşidinin sünnetine sımsıkı sarılın!) [Tirmizi]



    (Bize yalnız Kurandan söyle) diyen birine, İmran bin Husayn hazretleri: (Ey ahmak! Mesela Kuranda, namazların kaç rekat oldu unu bulabilir misin?) dedi. Hz. Ömer, farzların seferde kaç rekat kılınaca ını Kuranda bulamadık diyenlere, (Allahü teâlâ, bize, Resulullahı gönderdi. Kuranda bulamadı ımızı, Ondan gördü ümüz gibi yaparız. O, seferde, 4 rekatlı farzları iki kılardı) buyurdu. (Mizan-ül-kübra)


    Yalnız Kuran mı, yalnız sünnet mi?



    Sual: (Yalnız Kuran, Kurandaki din) diyenlerin kâfir olduklarını kim bildiriyor?

    CEVAP

    Bizzat Allahü teâlâ bildiriyor. Kendisi ile birlikte Resulüne uyulmasını, iman edilmesini, isyan edilmemesini, isyan edenlerin kâfir olduklarını bildiriyor. İşte âyet-i kerime mealleri:



    (Allaha ve Resulüne itaat edin!) [Enfal 20] (Sadece Allaha de il, Resulüne de itaat şarttır.)

    (Resule itaat eden, Allaha itaat etmiş olur.) [Nisa 80] (Resule uymak, Allaha uymak demektir.)



    (Allaha ve Resulüne karşı gelen, bilsin ki, Allahın azabı çok şiddetlidir.) [Enfal 13] (Sadece Allaha denmiyor, Resulüne de karşı gelen buyuruluyor.)



    (Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.) [Nisa 13,14] (Sadece Allaha denmiyor, Resulüne de buyuruluyor.)



    (Allaha ve Resulüne karşı gelen, apaçık bir sapıklıktadır.) [Ahzab 36] (Sadece Allaha denmiyor, Resulüne de karşı gelen buyuruluyor.)



    (İhtilaflı bir işin hükmünü Allahtan [Kurandan] ve Resulünden [Sünnetten] anlayın!) [Nisa 59]



    (O Peygamber, güzel şeyleri helal, çirkin, pis şeyleri haram kılar.) [Araf 157] (Haram etme yetkisini Allah, Resulüne de vermiştir.)



    (Kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram etti i şeyi haram tanımayan ve hak dini [İslamiyet'i] din edinmeyen kimselerle; zelil bir halde kendi elleriyle [boyun e erek] cizye verinceye kadar savaşın.) [Tevbe 29]



    (Aralarında hüküm verilmek üzere Allaha ve Peygambere ça ırıldıkları vakit: İşittik, itaat ettik demek, ancak müminlerin sözüdür.) [Nur 51] (Mümin olan, sadece Allaha de il, Resulüne de uyar.)



    (Allaha ve Resulüne itaat edin! [uymayıp] yüz çeviren [kâfirdir] Allah da kâfirleri sevmez.) [A. İmran 32] (Demek ki sadece Allahtan de il, Resulünden de yüz çeviren kâfirdir.)



    (Allah ile resullerinin emirlerini birbirinden ayırıp ikisi arasında bir yol tutmak isteyen kâfirdir.) [Nisa 150,151] (Yalnız Allahın de il, Resulünün emrine uymayan da kâfirdir.)



    (Allah ve Resulü, bir işte hüküm verince, artık inanmış kadın ve erke e, o işi kendi iste ine göre, tercih, seçme hakkı kalmaz.) [Ahzab 36] (Sadece Allah de il, Resulü de bir hüküm verince, kimsenin söz söylemeye hakkı kalmaz.)



    (Allaha ve ümmi nebi olan Resulüne iman edin!) [Araf 158] (Demek ki Resule de iman şart.)



    (Allaha ve Resulüne inanmayan [kâfir olur] kâfirler için de çılgın bir ateş hazırladık.) [Feth 13] (Resulüne inanmayan da kâfirdir.)



    (Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.) [Ahzab 71] (Sadece Allaha inanan de il, resulüne de inanan kurtulmuştur.)



    Allahü teâlâ, Resulünü hep kendi ile beraber de bildirirken aşa ıda ise sadece Resulünü bildiriyor:

    (Resulüm de ki; Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!) [Al-i İmran 31]

    (Ona [Resulüme] uyun ki, do ru yolu bulasınız!) [Araf 158]



    (Onun sözü vahiyden başka şey de ildir.) [Necm 4]

    (Peygamberin verdi ini alın, yasak etti inden sakının!) [Haşr 7]



    (Kimi, ona [Resulüme] iman etti, kimi de, ondan yüz çevirdi. Bunlara çılgın ateşli Cehennem yetti. Âyetlerimizi inkâr ederek kâfir olanları elbette ateşe ataca ız.) [Nisa 55-56] (Resulünün hadislerinden yüz çeviren kâfirdir.)



    (Hayır, Rabbine andolsun ki ihtilaflarda seni hakem edip verdi in hükmü tereddütsüz kabullenmeyen iman etmiş olmaz.) [Nisa 65] (İmanlı, Resulullahın hükmüne razı olur.)



    Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:

    (Kurandan başka şeye uymayız diyenler çıkacak.) [Ebu Davud]

    (Hadisi bırak, Kurana bak diyerek bana inanmayanlar çıkacak.) [Ebu Yala]



    (Kurandan başka delil kabul etmem diyenler çıkacak.) [Ebu Davud]

    (Sünnetimden yüz çeviren benden de ildir.) [Müslim]

    (Bana uyan Cennete girer, isyan eden Cennete giremez.) [Buhari]


    Resulullah Kuranı açıkladı


    Sual: Resulullah Kuranı niye açıkladı?

    CEVAP

    Kuran-ı kerimde, (Resulüm, sana indirdi imiz Kuranı insanlara açıkla) buyuruluyor. (Nahl 44)

    İmam-ı Şarani hazretleri de buyuruyor ki:

    Kuran-ı kerimde, namazların kaç rekat oldu u, rüku ve secdede okunacak tesbihler, vakit namazları ile bayram ve cenaze namazlarının nasıl kılınaca ı, namazı bozan şeyler, zekat nisabı, zekatın hangi maldan verilece i orucun ve haccın farzları, oruç kefareti, hukuk bilgileri, kedi köpek etinin yenilip yenilmeyece i gibi birçok husus açıkça bildirilmemiştir. Yani hiçbir âlim, bunları Kuran-ı kerimden bulup çıkaramazdı. Bunları peygamber efendimiz açıklamıştır. (Mizan-ül kübra)



    Yalnız Kuran diyen müsteşriklere [oryantalistlere] soruyoruz. Kuran-ı kerimde (Meyte ve kan size haram kılındı) buyuruluyor. (Maide 3) Meyte, bo azlanmadan ölen veya öldürülen yani leş olan hayvandır. Bir müsteşrik, bu âyete bakarak balık yemenin haram oldu unu söyler. Ona göre sadece delil Kurandır. Halbuki Allahü teâlâ (Bir işte anlaşamazsanız, bu işin hükmünü ö renmek için Kurana ve sünnete bakın!) buyuruyor. Balık kesilmeden yenir mi diye Kurana bakınca müsteşrik yenmeyece ini anlar. Dalak kandır. Müsteşrik, âyete bakınca bunun da haram oldu unu anlar. Fakat sünnete bakılınca istisna olarak balık ve dala ın helal oldu u görülür. Hadis-i şerifte, (Size iki meyte ve iki kan helal kılındı. İki meyte balıkla çekirgedir, iki kan ise, karaci erle dalaktır) buyurulmuştur. (İbni Mace, Ebu Davud)



    Yine Peygamber efendimiz, (Denizin suyu temizdir, meytesi helaldir) buyurarak deniz meytelerinin helal oldu unu bildirmiştir. (Ebu Davud, Abdürrezzak)



    Buna da açıklık getirilmiş, her meyte de ildir. Mesela kendili inden ölüp su yüzüne çıkan balı ın da yenilmeyece i hadis-i şerifle bildirilmiştir. (Dare Kutni)



    Aslan, kaplan, kurt, maymun ve köpek gibi yırtıcı hayvanlarla, atmaca, kartal, do an ve şahin gibi yırtıcı kuşların etlerinin haramlı ı da hadis-i şerifle bildirilmiştir. (Müslim)



    (Yemin ederim ki, ben size ancak Allahın emretti ini emrediyor, nehyetti ini nehyediyorum) buyurdu. (Taberani), zaten onun sözleri vahiydir. (Necm 4)



    Kurana, İslama uymak için, Peygamber efendimize uymak gerekir. Peygamber efendimize uymak için de İslam âlimlerine uymak gerekir. Kuran-ı kerimde (Bilmiyorsanız âlimlere sorun) buyuruluyor. (Nahl 43)



    Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

    (Âlimlere tâbi olun!) [Deylemi]

    (Âlimler yeryüzünün ışıklarıdır. Benim ve di er peygamberlerin vârisleridir.) [Ebu Nuaym]



    (Âlimler rehberdir.) [İ. Neccar]

    (Âlim, Allahın güvendi i kimsedir.) [Deylemi]



    Tahtavi hazretleri, buyuruyor ki:

    (Kuran-ı kerimdeki, (Allahın ipine sarılın!) emri, (Fıkıh âlimlerinin, mezhep imamlarının bildirdiklerine uyun) demektir.) [Dürr-ül muhtar haşiyesi]



    Nasıl kanunlar, Anayasadan ayrı kabul edilmezse, sünnet, yani hadis-i şerifler de Kuran-ı kerimden ayrı de ildir. Onun açıklamalarıdır. Nasıl, tüzükler, yönetmelikler, kanunlara aykırı kabul edilmiyorsa, icma ve kıyas-ı fukaha da sünnete aykırı de ildir. Kıyas, Kuran-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin açıklamasıdır. Sünneti Kuran-ı kerimden ayrı, kıyası [âlimlerin ictihadlarını] hadis-i şeriflerden başka göstermeye çalışanların, sapık oldu u Mektubat-ı Rabbanide yazılıdır.


    Hadis-i şeriflerin yazılması


    Sual: Bir genç, (Kütüb-i sitte ve daha bir çok hadis kitapları, hadisleri toplamışlar. Halbuki, Peygamber, (Benim hadislerimi yazmayın. Kim benden bir hadis yazmışsa, onu imha etsin) diye bildiriyor. Peki, âlimleriniz ne diye peygamberin bu sözüne uymamışlar da ciltlerle hadis kitapları yazmışlar?) diyor. Bunlara nasıl cevap vermeli?

    CEVAP

    Böyle sözler, hadislere inanmayan, Peygamber postacı idi, Kuranı getirmekle vazifesi bitti diyen din düşmanlarının iddiasıdır. O kadar hadis âlimi geldi, fıkıh âlimi, tefsir âlimi geldi, hiç birisi bunu bilmiyor muydu? İslam âlimleri din düşmanı mı idi de, Resulullahın sözlerine uymadılar? Böyle bir soruyu samimi bir Müslüman soramaz.



    Bunlar, işlerine gelince hadisi delil gösterirler, gelmeyince de hepsi uydurma derler. Bunların en bariz hile ve takti i, olmuş bir olayı bozarak, Bektaşi gibi bir kısmını alıp di er kısmını almayarak yarım anlatırlar. Olmamış bir şeyi, iftira ve yanlış oldu u hemen bilinece i için pek anlatmazlar. Ama olmuş olayı de iştirerek, yarısını alıp yarısını gizleyerek anlatıp, müslümanların şüpheye düşmesine çalışırlar. Hainler bu taktikleriyle çok insanı da kandırmışlardır. Bunları iyi tanıyıp tuzaklarına düşmemeli.



    Şu husus da iyi bilinmeli ki, Peygamber efendimiz bütün hadis-i şeriflerini en son günde, hepsini bir anda söylemedi. 23 sene boyunca söyledi. Çeşitli olaylara göre, şahıslara göre, şartlara göre söyledi. Rahmet olması için, aynı hususta farklı söyledi i de olurdu. Bu yüzden hadis-i şeriflerin ne zaman ve niçin söylendikleri de önemlidir. Din 23 sene boyunca yaşanarak bildirildi. Bazı emir ve yasaklar zamanla farz veya haram oldu. Bir şey haram olmadan ki durumları anlatan hadisleri yazıp, bak Resulullah böyle buyurdu demek dini içten yıkmaya çalışmaktır. Veya farz olmadan ki durumları anlatıp, bak böyle yapılırdı, demek ki sonradan mezhepler bunu haram etmiş demek hainliktir. Ayrıca, farklı hadis-i şerifleri görünce, birbirine tenakuz zannetmemeli, onları bize bildiren ehli sünnet âlimlerine suizan etmemeli. Hadis âlimleri bunları hâşâ bilmiyor muydu?



    İslam âlimlerinin kitaplarının bozuk oldu unu söyleyenin, aklından ve dininden şüphe olunur. Çünkü bu kimse, Resulullahı ve Eshab-ı kiramdan hiçbirini görmedi ine göre ilmini nereden ö rendi? Bir şeyler ö rendi ise, İslam âlimlerinin kitaplarından ö renmiştir. O âlimlerin kitaplarına bozuk derse, kendisi do ru yolu nereden bulmuştur?



    İlk zamanlarda, ölenlerin ço u müşrik oldu u için, kabir ziyareti yasak edilmişti. Daha sonra, müminler de ölünce, (Daha önce kabir ziyaretini yasaklamıştım, şimdi ziyaret edin) buyuruldu. Tesettür emri sonradan geldi, içki sonradan yasak edildi. Bunun gibi, daha önce Kuran-ı kerim yeni inerken, âyetlerle hadislerin karışmaması için, hadis-i şeriflerin yazılması yasaklanmışsa da, daha sonra yazılması emredildi. Bunu istismar ediyorlar.



    Diyanet İşlerinin, (Sahih-i Buhari muhtasarı tecrid sarih) tercümesinin önsözünde özetle deniyor ki:



    İlmi talep etmek her Müslümana farz oldu u gibi, ilmi neşretmek de böyledir. Hadis-i şerifte de, hikmetin, müminin kaybolmuş malı oldu u, nerede bulursa, derhal alması gerekti i bildirilmiştir. Ayrıca,

    (Burada olanlarınız, burada olmayanlara tebli etsinler! Belki de, kendilerinden daha anlayışlı birine tebli etmiş olabilirler. Sözlerimi işitip belledikten sonra, başkalarına aynen aktaranın Allah yüzünü a artsın) [Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace, Darimi, İ. Ahmed] hadis-i şeriflerine uyan âlimler, dini yaymaya çok gayret göstermişlerdir.



    Hz. Ebu Zer-i Gıfarinin, (Kılıcı enseme dayasanız, Resulullahtan duydu um bir sözü, başım kesilinceye kadar tebli e vakit bulaca ımı bilsem, o sözü muhakkak size yetiştiririm) sözleri hadis ilmine verilen önemi göstermektedir. Kuran ilk nazil olurken, âyetlerle karışmasın diye, (Kurandan başka benden bir şey yazan onu imha etsin) buyurulmuştu. Daha sonra Kuranı ezberleyenler çok oldu u için, hadis-i şeriflerin de yazılması emredildi.



    Abdullah bin Amr bin As, her hadisi yazar, Resulullah buna mani olmazdı. Hatta bazıları, (Sen her şeyi yazıyorsun. Ama Resulullah da insandır. Öfkeli iken de söz söyler) dediler. Durumu Resulullaha arz edince, mübarek parma ını a zına götürüp, (Yaz! Allaha yemin ederim ki, bu a ızdan hak sözden başkası çıkmaz) buyurdu. (Ebu Davud, Hakim)

    Şu âyet-i kerime de aynı mealdedir:

    (O, kendisine vahyedilenden başkasını söylemez.) [Necm3,4]



    Bir sahabi, hadis-i şerifleri ezberleyemedi ini arz edince, Resulullah, yazarak muhafaza etmesini isteyip, (Sa elinden yardım iste) buyurdu. (Tirmizi)



    Rafi bin Hadic hazretleri, (Sözlerinizi yazalım mı ya Resulallah?) diye sorunca, ona da (Evet yazın) buyurdu. (Rame hürmüzi)



    Yine hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

    (Hadislerimi senedi ile birlikte yazın. E er o hadis do ru ise ecirde ravi ile ortak olursunuz. E er yanlış ise, onun vebali isnat edilen ravinin üzerine olur.) [Hakim, Ebu Nuaym]



    (Benden hadis yazana, o hadis devam ettikçe, sevap yazılmaya devam edilir.) [Hakim]

    (Benden hadis bildirin. Ama bana yalan isnat eden Cehenneme hazırlansın.) [Müslim]



    (Affolmak niyetiyle, 40 hadis yazana, Allahü teâlâ şehit mertebesi verir.) [İbni Cevzi]

    (Geriye kırk hadis bırakarak ölen, Cennette arkadaşımdır.) [Deylemi]



    (Hadisimi dinleyip hıfz eden ve ona tutunan, mahşerde Kuranla haşrolur. Hadisime önem vermeyen de, Kuranı hor görmüş olur. Kuranı hor gören de, dünya ve ahirette hüsrana u rar.) [Ebu Nuaym, Hatib]



    (İlmi talep etmeye koşun. Sadık bir kimseden işitilecek bir hadis-i şerif, dünya ve dünya hazinelerinin hepsinden daha hayırlıdır.) [İ. Râfiî]



    (Kendine fayda veren iki hadis bile ö renip, onları başkasına da ö reten ve onlardan faydalanan, altmış yıllık ibadetten daha fazla sevap alır.) [Deylemi]



    (Allahım, hadislerimi ve sünnetimi başkalarına nakleden ve onları insanlara ö reten halifelerime rahmet eyle.) [Taberani]



    (Bir sünneti ayakta tutmak veya bir bidati yok etmek için ümmetime bir hadis nakleden Cennettedir.) [Ebu Nuaym]



    (Size ilim ö renmek için bazı insanlar geldi i zaman Resulullahın tavsiye etti i ilmi ö renmeye hoş geldiniz deyin ve sorularını cevaplandırıp, problemlerini çözün.) [İbni Mace]



    (Benden duyduklarınızı tebli edin. Beni İsrailden bildirdiklerimi de anlatın. Yalnız bana, bilerek yalan isnat eden kimse Cehennemdeki yerine hazırlansın.) [Tirmizi]



    (Benim hadisimi duyup da ezberleyene Allah rahmet etsin.) [Taberani]

    (Burada olanlar, olmayanlara sözlerimi tebli i etsin, duyursun.) [Buhari]

    (İlmi yazı ile ba layınız!) [Hakim]


    Hadis-i şerif düşmanlarının hilesi


    Sual: Kuranda (Hadisler uydurmadır) diye bir âyet varmış. Böyle bir şey var mı?

    CEVAP

    Hadis, kadim [eski] kelimesinin zıddıdır, yani yeni demektir. Ayrıca söz ve haber anlamına da gelir. Kuran-ı kerimde geçen bütün hadis kelimeleri, söz ve haber anlamındadır. Deyim olarak, Resulullahtan rivayet edilen haberlere hadis denir. Hadis-i şerif, Resulullah efendimizin şerefli, mübarek sözleridir.



    Dini yıkmak isteyenler, önce âlimlerden, mezheplerden başladılar, sonra da hadis-i şeriflere saldırdılar. Sahih de olsa hadis-i şerife düşmanlıklarını gizlemediler. Ama her Müslüman bilir ki, hadis-i şeriflere düşman olmak, (O, Resul vahiyden başka söylemez) buyuran Allaha düşmanlıktır. Bu Allah düşmanları, (Yalnız Kuran) yaftası altında, hadislerden başlayarak İslamiyeti yıkmaya çalışıyorlar.



    Allahü teâlâ, Resulüne uymayı, kendine uymak olarak bildirmekte ve Resulün emri ile kendi emrini ayıranlara kâfir demektedir. İşte âyet-i kerime mealleri:

    (Resule itaat eden, Allaha itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

    (Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.) [Ahzab 71]



    (Peygamberin verdi ini alın, yasak etti inden sakının!) [Haşr 7]

    (Resulüm de ki: Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!) [Al-i İmran 31]



    (O, kendisine vahyedilenden başkasını söylemez.) [Necm 3,4]

    (Ona uyun ki, do ru yolu bulasınız!) [Araf 158]



    (De ki, Allaha ve Peygambere itaat edin! E er [uymayıp] yüz çevirirlerse, [kâfir olurlar] Elbette Allah kâfirleri sevmez.) [Âl-i İmran 32]



    (Allahın yolu ile, resullerin yolunu farklı göstermek isteyenler kâfirdir.) [Nisa 150,151]



    Bu âyetlere ra men, hadislere savaş açıldı. Mezhepsizler, kasten söz anlamındaki hadis kelimesini sanki hadis-i şerif gibi göstermeye çalışıyorlar. Uygunsuz bir söz ifadesini, uygunsuz bir hadis diye tercüme ediyorlar. Hadis kelimesini söz olarak tercüme etmeyip hadis olarak söylüyorlar, mesela (Kurandan sonra hangi söze inanacaklar?) âyetini, (Hangi hadise inanacaklar) diye de iştiriyorlar.



    Halbuki Kuranda, hadis kelimesi bazen, Kuran anlamında da kullanılıyor. O zaman hadis kelimesini, hadis-i şerif olarak göstermek, kendi aleyhlerine delildir. İşte âyet mealleri:

    (Bu hadise [söze yani Kurana] inanmayanlar [helak olacakları için] arkalarından üzülerek neredeyse kendini harap edeceksin!) [Kehf 6]



    (Allah, hadislerin [sözlerin] en güzelini bir kitap halinde indirdi.) [Zümer 23]



    (Şimdi siz bu hadise mi [söze yani Kurana mı] şaşıyorsunuz?) [Necm 59]



    (Âlemlerin Rabbi tarafından indirilen bu Kuran-ı kerime ancak temiz olanlar dokunabilir. Siz bu hadisi mi [sözü mü yani Kuranı mı] küçümsüyorsunuz?) [Vakıa 77-81]



    Kuran-ı kerimde lehv-el hadis, boş laf demektir. Bir âyet meali:

    (İnsanlardan öylesi var ki, herhangi bir ilmi delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır.) [Lokman 6]



    Hadis düşmanları, buradaki boş lafa, hadis e lencesi veya uydurma hadis demişlerdir. Bu hileye, bu oyuna gelmemelidir.


    Hadis-i şerifler delil de il midir?



    Sual: (Kuranı herkes anlar, Resule uymaya lüzum yok) diyene nasıl cevap vermeli?

    CEVAP

    Kuran-ı kerimin birçok yerinde Resulüme uyun buyuruluyor. E er Kuranı herkes anlasaydı, (Resule uymaya lüzum yok, herkes Kurandan anladı ına uysun) denirdi. Aksine Kuranın açıklanması istenerek buyuruluyor ki:

    (İhtilafa düşülen şeyleri açıklayasın diye bu kitabı sana indirdik.) [Nahl 64]



    Kuran-ı kerimde, sadece (Allaha uyun) denmiyor. Resulüne de uyulması emrediliyor. (Resule itaat eden, Allaha itaat etmiş olur.) [Nisa 80] (Demek ki Resulullaha uymak Allaha uymaktan ayrı de ildir.)



    (Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.) [Ahzab 71]

    (Resulüm de ki, Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!) [A.İmran 31]



    (O, kendisine vahyedilenden başkasını söylemez.) [Necm 4]

    (Ona uyun ki, do ru yolu bulasınız!) [Araf 158]

    (O ümmi Peygamber, temiz şeyleri helal, pis, çirkin şeyleri haram kılar.) [Araf 157]



    (Kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram etti i şeyi haram tanımayan ve hak dini [İslamiyet'i] din edinmeyen kimselerle; zelil bir halde kendi elleriyle [boyun e erek] cizye verinceye kadar savaşın.) [Tevbe 29]



    Demek ki Resulü de haram etme yetkisine sahiptir. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:

    (Peygamberin haram kılması, Allahın haram kılması gibidir.) [Tirmizi]



    (Peygamberin verdi ini alın, yasak etti inden sakının!) [Haşr 7]

    (Allaha ve Resulüne karşı gelen kâfirler, bilsin ki, Allahın azabı çok şiddetlidir.) [Enfal 13]

    (Allahın yolu ile, peygamberlerin yolunu farklı göstermek isteyenler kâfirdir.) [Nisa 150-1]



    (De ki, Allaha ve Peygambere uyun! E er [uymayıp] yüz çevirirlerse, [kâfir olurlar] Allah da kâfirleri sevmez.) [A. İmran 32]



    (Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:

    (Yakında, Allahın kitabının dışında uyaca ımız bir şey tanımıyorum diyenler çıkacaktır.) [Ebu Davud]



    (Bir zaman gelir, beni yalanlayanlar çıkar. Bir hadis söylenince, bunu bırak, Kurandan söyle derler.) [Ebu Yala]



    (Bir zaman gelir, sünnetimi öldüren kimseler çıkacak. Allah bunlara lanet etsin!) [Deylemi]

    (Sünnetimden yüz çeviren benden de ildir.) [Müslim]



    (Bana uyan Cennete girer, uymayan, isyan eden Cennete giremez.) [Buhari] (Sünnetten yüz çevirip yalnız Kuran diyenlerin kâfir olduklarını bu âyetler ve hadis-i şerifler açıkça bildirmektedir.)



    Resulullaha uymanın önemi anlaşılınca, Kuran-ı kerimin açıklaması olan hadis-i şeriflere de uymanın gere i anlaşılır. Sünnet, [hadis-i şerifler] olmasaydı, namazların kaç rekat oldu u ve nasıl kılınaca ı, zekat, orucun, haccın farzları, hukuk bilgileri bilinemezdi. Yani hiç kimse, bunları Kuran-ı kerimden çıkaramazdı. Şu halde Kuranı anlamak için, onun açıklaması olan hadis-i şeriflere ihtiyaç vardır. Hadis-i şerifleri de anlamak için âlimlere ihtiyaç vardır. Allahü teâlâ, (Peygambere sorun, âlimlere sorun) buyuruyor. Sapıklar, biz de anlarız diye inat ediyorlar. Herkes Kuranı anlayabilseydi o zaman peygambere ne lüzum kalırdı? E er herkes Kuran-ı kerimi do ru anlasaydı, 72 sapık fırka meydana çıkmazdı.



    Kuran-ı kerimde buyuruluyor ki:

    (E er onun hükmünü peygambere veya ülül-emre [yetkililere, âlimlere] sorsalardı, ö renmiş olurlardı.) [Nisa 83]



    (Verdi imiz bu misalleri ancak âlim olanlar anlar.) [Ankebut 43]



    (Bilmiyorsanız âlimlere sorun.) [Nahl 43]

    (Allahtan en çok korkan âlimlerdir.) [Fatır 28]



    Bu âyetler, Kuranı anlamak için âlimlerin açıklamasına da ihtiyaç oldu unu bildirmektedir.

    Siz hiç düşünmez misiniz?



    Sual: Kuran-ı kerimde, birçok yerde (Akıl etmez misiniz) ifadesi geçmektedir. Bidat ehli ile felsefeciler, bu âyetleri istismar edip, (Allah akıl edin, düşünün, derken, bizi düşünmekten, akıl etmekten, akılla Kuranı anlamaktan, dini hükümler çıkarmaktan bizi kimse alıkoyamaz) diyorlar.

    Bu âyetlerde, akıl edin de dini hüküm mü çıkarın deniyor?

    CEVAP
    Akıl etmekle ilgili âyetlerin hiç birinde, (Kuranı anlamak veya dini hüküm çıkarmak için akıl edin diye bir ifade yoktur.



    Birkaç örnek:

    (Ey kavmim, buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Ücretim beni yaratana aittir. Akıl etmez misiniz?) [Hud 51]

    Resulullah, dini bildirirken ücret istemiyor, makam ve padişahlık istemiyor. Benim bu işte dünyalık bir menfaatim yok. Ben sırf Allah rızası için yapıyorum. Bu kadarını da akıl etmiyor musunuz, düşünmüyor musunuz diyor. Akıl etmek, akıl ile hüküm çıkarmak demek de ildir.



    (Geceyi gündüzü, Güneşi, Ayı sizin istifadenize vermiştir. Yıldızlar da Onun emrine boyun e miştir. Bunlarda, akıl edenler için dersler vardır.) [Nahl 12]

    Gecenin gündüzün gelişinde, ayın güneşin insanlara sa ladı ı faydalarda, yıldızların Allahın emri ile var oldukları, hareket ettikleri konusunda akıl eden, düşünebilen kimseler için alınacak ibret dersleri vardır deniyor. Yoksa aklını kullan da dini hüküm çıkar denmiyor.



    (İbrahim: Allahı bırakıp da, size hiçbir fayda ve zarar veremeyen putlara niçin taparsınız? Size de, taptıklarınıza da yazıklar olsun! Akıl etmiyor musunuz? dedi.) [Enbiya 66-7]

    Ellerinizle yaptı ınız putların size bir fayda ve zarar vermedi i meydanda iken, onlara tapmanın verece i zararı akıl etmiyor musunuz deniyor. Yoksa aklını kullan da dini hükümler çıkar denmiyor.



    (Size verilen şeyler, dünya hayatının geçim vasıtası ve süsüdür. Allah katında olanlar ise, daha iyi ve devamlıdır. Akıl etmez misiniz?) [Kasas 60]

    Dünya hayatındaki şeyler ne kadar kıymetli olursa olsun, hepsi bir gün yok olacak, ama ahirette verilecek olanlar ise devamlıdır. Bunu düşünemiyor musunuz deniyor. Yoksa akıl edin de akıl ile hüküm çıkarın denmiyor.



    (Kuranı ö üt almak için kolaylaştırdık. Düşünüp ö üt alan yok mu?) [Kamer 17]

    Kuranı ezberlemek için kolaylaştırdık. O halde onun ö ütlerini dinleyen, onu ezberleyen yok mu? (Celaleyn)



    (Akıl edesiniz diye Kuranı Arapça okunan bir Kitap kıldık.) [Zuhruf 2-3]

    Kuran-ı kerimi herhangi bir dil ile de il, en geniş, en açık, en ahenkli olan Arapça olarak indirdik. E er iyi düşünürseniz, bu Kitabın ulviyetini, kendisinin bir şaheser, sözlerinin, bütün insanlı a hitap etti ini görür, müslüman olmayı en büyük bir vazife, en yüksek bir saadet telakki edersiniz. Ey Araplar, Kuran-ı kerim, sizin dilinizle indi. Edebiyatçıların, şairlerin sözlerine benzemedi ini gördünüz. Bunun insan sözü olmadı ını, İlahi bir kelam oldu unu düşünürseniz, anlarsınız. Demek ki âyetteki anlamak, bunun ilahi kelam oldu unu anlamaktır. Yoksa ahkamını anlamak de ildir. E er öyle olsaydı, (Ey Resulüm, Kuran-ı kerimi insanlara açıkla) buyurulmazdı. (Nahl 44)



    Bazıları da, (insanın namazda okudu unu anlaması gerekir, onun için Kuranın tercümesini okumalı) diyorlar. Böyle demek, ibadetlerin ne demek oldu unu bilmemektir. Çünkü, namazı, insanın kendisi tertip etmedi. Her ibadetin nasıl yapılaca ını Allahü teâlâ Resulüne bildirdi. O da, bunları ö rendi i gibi Eshabına bildirdi. Din imamlarımız bunların hepsini Eshab-ı kiramdan ö renerek bildiriyorlar ki: Namazda okunacak Kuranın, Allah kelamı olması gerekir. Tercümeleri Allah kelamı olmaz. Namaz dışında her Müslüman, kendi dili ile de, dua edebilir. (Fetava-i fıkhiyye)



    Akla olan ihtiyaç

    Sual: Dini anlayabilmek için, başkalarının (Peygamberin, sahabenin ve âlimlerin) aklı /gözü /kabulü ile de il, kendi aklımızla idrake çalışmalıyız. Allah her kula iyiyi kötüden seçip ayırt edebilme yetisi (furkan) vermiştir. Bu yetiyi kullanmayıp Peygamber, sahabe ve âlimlerin aklı ölçü olmamalıdır. Allah aklını kullanmayanları kötülemiyor mu?

    CEVAP
    Bu ne kadar yanlış bir görüş. Resulullahı ve âlimleri ölçü almamak Kuran-ı kerimi kabul etmemek demektir. Çünkü Kuran-ı kerimde buyuruluyor ki:
    (Anlaşamadı ınız bir işin hükmünü Allaha [Kur'ana] ve Resulüne [Sünnete] arz edin!) [Nisa 59] {Âlimlerin sünnete bakması ayıplanacak şey mi? Allahın emri de il mi?]



    (Bunun hükmünü Resule ve ülül-emre [âlime] sorsalardı, ö renirlerdi.) [Nisa 83] {Ülül-emrin âlim demek oldu u tefsirlerde yazılıdır. Resulullah da (Ülül-emr, fıkıh âlimleridir) buyurdu. (Darimi)}



    (Bu misalleri ancak âlim olanlar anlar.) [Ankebut 43] {Demek ki herkes Kuran-ı kerimi anlayamıyor, ancak âlimler anlıyor. Âlimleri rehber edinmek niye ayıplanıyor ki?}



    (Bilmiyorsanız âlimlere sorun!) [Nahl 43] {Bilmeyenin âlimlere sorması Allahın emridir.}



    (Allahtan en çok korkan ancak âlimlerdir.) [Fatır 28] {Çünkü âlim Allahı en iyi tanıyor ki, ondan korkuyor. Allahtan korkmak büyük mertebedir. Resulullah, (Allahtan en çok ben korkarım) buyurdu. (Buhari) Bu âyet ile bu hadis-i şerif âlimin de erinin ne kadar yüce oldu unu göstermektedir.}



    (Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?) [Zümer 9] {Demek ki akıl herkeste ölçü olmuyor, bilen de bilmeyen de var. Resulullahın ve âlimlerin yanında kendi aklımızın ne önemi var? Öyle olsa idi akıl sayısı kadar din olurdu. Nitekim aklına göre Kuranı yorumlamaya çalışanlar, sayısız grup ve fırkanın meydana çıkmasına sebep olmuşlardır. Âlimlere uyan, bilenlere soran aklını kullanmış olur. Yüzme bilmeden, herkes yüzüyor, onlar da insan diyerek deryanın ortasına atlayan kimse, çok geçmeden bo ulur. Herkes haddini bilmelidir.}



    Hangi şeyin hak, hangi şeyin bâtıl, hangi şeyin iyi, hangisinin kötü oldu u da ancak, dinin bildirmesiyle anlaşılır. İnsanların iyi veya kötü demesiyle, bir şey iyi veya kötü olmaz. Çünkü birisine göre iyi olan bir şey, di erine göre kötüdür. Mesela evlilikte nikah, Müslümanlara göre, lüzumlu ve iyi ise de, bazı ateistlere göre saçmadır! Bu bakımdan akıllı kimdir? Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

    (Akıllı olan, Allaha ve Resulüne inanıp ibadetlerini yapar.) [İbni Muhber]

    (Akıllı, Allahtan en çok korkan, Onun emirlerine en güzel uyandır.) [İbni Muhber]



    (Akıllı, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için amel edendir.) [Tirmizi]

    (Allah indinde en kıymetliniz, akılca en üstün olanınızdır.) [İ. Gazali]



    Akıl bir ölçü aletidir. Allahü teâlâya ait bilgilerde ölçü olmaz. Akıl, insandan insana de işti i için, bazı insanlar dünya işlerinde isabet etti i halde, bazıları yanılabilir.



    Aklın belli bir sahası vardır. Bunun dışındakileri ölçmeye, anlamaya gücü yetmez. Akıl insanlar arasında eşit olarak bulunmaz. En yüksek akıl ile en aşa ı akıl arasında binlerce dereceleri vardır. Şu halde Aklın yolu birdir demek çok yanlıştır. Her işte ve hele dini işlerde akla güvenilemez. Din işleri, akıl üzerine kurulamaz. Çünkü akıl, bir kararda kalmaz. En akıllı denilen kimse, din işlerinde de il, uzman oldu u dünya işlerinde bile, çok hata eder. Çok yanılan bir akla nasıl güvenilebilir?



    Resulullaha inanmayan mümin olamaz


    Sual: Kelime-i tevhidin La ilahe illallah kısmını söyleyen, fakat Muhammedün Resulullah kısmını söylemeyen insanlara da merhametle bakmalı, çünkü ahirette onlar da Allahın sonsuz rahmetine kavuşacak diyenler çıkıyor.

    Böyle inanan Müslüman olur mu, Cennete girer mi?

    CEVAP

    Allahın rahmeti, dünyada herkesedir. Ahirette, gayri müslimlere zerresi yoktur. Allahü teâlâ, (Rahmetim her şeyi kaplamıştır) dedikten sonra, (Rahmetim, benden korkup, haramdan kaçan, zekatını veren ve Kur'ana inananlar içindir) buyuruyor. Daha sonra da resule iman edip uymamızı emrediyor. (Araf 156-158)



    Resulullaha inanmayan Müslüman olamaz, Cennete giremez.

    Kuran-ı kerim baştan sona kadar Muhammed aleyhisselama iman edip uymayı emrediyor, uymayan Müslüman olamaz, kâfir olur buyuruyor. İşte bazı âyet-i kerime mealleri:

    (Allaha ve Resulüne itaat edin!) [Enfal 20]

    (Resulüme uyun ki, do ru yolu bulun!) [Nur 54]



    (Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.) [Ahzab 71]

    (Resule itaat eden, Allaha itaat etmiş olur.) [Nisa 80]



    (De ki, Allaha ve Peygambere itaat edin! E er [uymayıp] yüz çevirirlerse, [kâfir olurlar] Elbette Allah kâfirleri sevmez.) [Al-i İmran 32]



    (Allah ile resullerinin arasında farklı bir yol tutmak isteyenler kâfirdir.) [Nisa 150,151]

    (Biz her peygamberi kendisine itaat edilsin diye gönderdik.) [Nisa 64]



    (Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.) [Nisa 13,14]

    (Allaha ve Resulüne inanmayan [kâfir olur] kâfirler için de çılgın bir ateş hazırladık.) [Feth 13]

    (Allaha ve Resulüne karşı gelen, apaçık bir sapıklıktadır.) [Ahzab 36]



    (Aralarında hüküm verilmek üzere Allaha ve Peygambere ça ırıldıkları vakit: Müminler, İşittik, itaat ettik derler, işte kurtuluşa erenler bunlardır.) [Nur 51]



    (Allaha ve Resulüne karşı gelen, bilsin ki, Allahın azabı çok şiddetlidir.) [Enfal 13]



    (Allah ve Resulü, bir işte hüküm verince, artık inanmış kadın ve erke e, o işi kendi iste ine göre, tercih, seçme hakkı kalmaz.) [Ahzab 36]



    (O Peygamber, güzel, temiz şeyleri helal, çirkin, pis şeyleri haram kılar.) [Araf 157]



    (Kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram etti i şeyi haram tanımayan ve hak dini [İslamiyet'i] din edinmeyen kimselerle; zelil bir halde kendi elleriyle [boyun e erek] cizye verinceye kadar savaşın.) [Tevbe 29]



    (Resulümün verdi ini alın, yasakladı ından da sakının!) [Haşr 7]

    (O, [Resulüm] vahiyden başkasını söylemez.) [Necm 3,4]



    Resulullah, Kuran-ı kerimi açıklayarak, imanı şu şekilde tarif etmiştir:

    (İman; Allaha, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe [yani Cennete, Cehenneme, hesaba, mizana], kadere, hayrın ve şerrin Allahtan oldu una ölüme, öldükten sonra dirilmeye, inanmaktır.) [Buhari, Müslim, Nesai]



    Mümin olmak için bütün peygamberlere inanmak gerekir. Yahudiler ve Hıristiyanlar, di er küfürleri bir yana, Muhammed aleyhisselama inanmadıkları için de kâfir oluyorlar. İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki: İman edilecek şeylerden birine bile inanmayan kimse, (La ilahe illallah Muhammedün resulullah) dese de, Müslüman olmaz. Amentüdeki altı şeye inanan ancak Müslüman olur. (R.muhtar)



    Sual: (Muhammedün Resulullah demeye lüzum yok, La ilahe illallah diyen herkes Cennete girer. Allahın rahmeti her şeyi kuşattı ı için Ehl-i kitap olan Yahudi ve Hıristiyanlar da Cennete gidecektir. Zaten Müslümanların Ehl-i kitapla iman birli i vardır. Bu bakımdan onlara yakınlık gösterip kiliselerine gitmek ve âyinlerine katılmak lazımdır) diyenler var.

    Müslüman böyle konuşur mu? Bunlara nasıl cevap verilir?

    CEVAP

    Müslüman böyle konuşmaz. Hak din yalnız İslamdır. Sadece Allaha inanan Müslüman olamaz, Resulüne de iman edip uyması gerekir. Bu konudaki âyet-i kerimelerden bazıları şöyledir:

    (Allah indinde hak din ancak İslamdır.) [Al-i İmran 19]

    (Sizin için din olarak İslamı be endim.) [Maide 3]

    (Kim İslamdan başka din ararsa, bilsin ki, o din asla kabul edilmez.) [Al-i İmran 85]



    (Allaha ve Onun ümmi nebi olan Resulüne iman edin, Ona tâbi olun ki do ru yolu bulasınız.) [Araf 158]



    (De ki, Allaha ve Peygambere itaat edin! E er [uymayıp] yüz çevirirlerse, [kâfir olurlar] Elbette Allah kâfirleri sevmez.) [Al-i İmran 32]



    (Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.) [Nisa 13,14]



    (Allaha ve Resulüne inanmayan [kâfir olur] kâfirler için de çılgın bir ateş hazırladık.) [Feth 13]

    (Allaha ve Resulüne karşı gelen, bilsin ki, Allahın azabı çok şiddetlidir.) [Enfal 13]



    (Kimi, ona [Resulüme] iman etti, kimi de, ondan yüz çevirdi. Bunlara da çılgın ateşli Cehennem yetti. Âyetlerimizi inkâr ederek kâfir olanları elbette ateşe ataca ız.) [Nisa 55-56]



    (Allaha itaat edin, Peygambere itaat edin. İşlerinizi boşa çıkarmayın.) [Muhammed 33]

    (Allah ve Resulüne itaat edin.) [Enfal 1]



    (Namazı kılın, zekatı verin, Allaha ve Resulüne itaat edin.) [Ahzab 33]

    (Namaz kılın, zekat verin, Peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin.) [Nur 56]



    (Allaha ve Resulüne itaat edin ki rahmete kavuşturulasınız.) [Al-i İmran 132]

    (Allaha itaat edin, Peygambere itaat edin, karşı gelmekten çekinin.) [Maide 92]



    (Allah ve Peygamber, sizi, hayat verecek şeye ça ırdı ı zaman icabet edin.) [Enfal 24]

    (Allaha ve Peygamberine itaat edin; çekişmeyin.) [Enfal 46]

    (Allaha itaat edin. Peygambere de itaat edin.) [Tegabün 12]



    (Namazı kılın, zekatı verin Allaha ve Resulüne itaat edin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.) [Mücadele 13]



    (Kim Allaha ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içlerinden ırmaklar akan Cennetlere koyar. Kim yüz çevirirse, onu can yakıcı azaba u ratır.) [Feth 17]



    (E er Allaha ve Peygamberine itaat ederseniz, işlediklerinizden bir şey eksilmez; do rusu Allah, ba ışlar, merhamet eder.) [Hucurat 14]



    (Sizden kim, Allaha ve Resulüne itaat eder ve yararlı iş yaparsa ona mükafatını iki kat veririz. Ve ona (Cennette) bol rızık hazırlamışızdır.) [Ahzab 31]



    (De ki: Allaha itaat edin; Peygambere itaat edin. E er yüz çevirirseniz, bilin ki o Peygamber, kendisine yükletilenden ve siz de kendinize yükletilenden sorumlusunuz. E er Ona itaat ederseniz do ru yolu bulursunuz, Peygambere düşen sadece, apaçık tebli dir.) [Nur 54]



    (Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridir; iyiyi emreder kötülükten alıkoyarlar; namaz kılarlar, zekat verirler, Allaha ve Peygamberine itaat ederler. İşte Allah bunlara rahmet edecektir. Allah şüphesiz güçlüdür, hakimdir.) [Tevbe 71]



    (Allaha ve Peygambere itaat eden, Allahtan korkan ve Ondan sakınan kimseler, işte onlar kurtulanlardır.) [Nur 52]



    (Allaha ve Resule itaat edenler, Allahın kendilerine lütuflarda bulundu u peygamberler, sıddıklar, şehidler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!) [Nisa 69]



    (Yüzleri ateşte evrilip çevrildi i gün: Eyvah bize! Keşke Allaha itaat etseydik, Peygambere de itaat etseydik! derler.) [Ahzab 66]



    Resulullaha uymakla ilgili hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir:

    (Allahtan başka ilah olmadı ına ve benim de, Onun kulu ve resulü oldu uma şehadet eden, Cennete girer.) [Deylemi]



    (Allahın Rab, benim de peygamber oldu uma kesin olarak inanana, Cehennem haram olur.) [Hakim]



    (Beni duyup da iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyan [ve di er kâfirler] elbette Cehenneme girecektir.) [Hakim]



    (Cennete sadece Müslüman olan girer.) [Buhari, Müslim]



    Resulullah efendimiz, imanı şöyle tarif etmiştir:

    (İman; Allaha, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe [yani Cennete, Cehenneme, hesaba, mizana], kadere, hayrın ve şerrin Allahtan oldu una ölüme, öldükten sonra dirilmeye, inanmaktır.) [Buhari, Müslim, Nesai]



    Amentüdeki bu altı esastan birini inkâr eden kâfir olur. Sadece Allaha inandım ve la ilahe illallah demek kâfi de ildir. Hıristiyan ve Yahudiler, bizim peygamberimiz dahil bütün peygamberlere inanmadıkça kâfirlikten kurtulamazlar.



    Ehl-i kitapla iman birli imiz yoktur. Amentüdeki altı esasa inanmayanlarla iman birli i olur mu? Ehl-i kitap, bütün peygamberlere [mesela bizim peygamberimize] inanıyor mu ve bütün kitaplara [mesela Kuran-ı kerime] inanıyor mu? Onların Allaha inançları bile farklıdır. Hıristiyanlar teslise [üç tanrıya] inanırlar, Hz. İsaya Allahın o lu derler. Böyle iman birli i mi olur?



    Cennete girmek için Müslüman olmak, yani Amentüdeki altı esasa inanmak şarttır. Ehl-i kitap, onların istemesiyle Cennete, bizim istememizle Cehenneme girmez. Müslüman olmadıkları için Cehenneme girer. Mülkün sahibi Allahü teâlâdır. Cennetine girmek için Müslüman olma şartını koymuştur. Müslüman olsunlar, onlar da girsin.


    Peygamber efendimizin yetkileri


    Sual: (Bir kimse suç işleyince, savcının iste i üzerine getirilip hakim tarafından ceza verilir ve hapse atılır. Hapse atanlar polis veya jandarmadır. Ama bunu savcının emri ile yapmaktadır. Hücreye konmuşsa gardiyan koymuştur. Şimdi gardiyana, jandarmaya veya polise, siz kim oluyorsunuz da beni hapse attınız diyemeyiz. Onlar savcının emrini uyguluyorlar. Savcı da kim oluyor denemez. O da kanun adına bunu yapıyor. Şu halde yetki kanundan geliyor. Ama bu yetki, polis ile, savcı ile, kullanılıyor. Polise, savcıya karşı gelen kanuna karşı gelmiş olur. Farz ve haram Allahın emri ile olur. Allah, bu yetkiyi Resulüne de vermiştir) ifadesindeki benzetme için, bunlar, adaletin sa lanmasında devletin ortaklarıdır, peygamberin haram etme yetkisine sahip olması ve müctehidin ictihad etme yetkisinin bulunması Allaha ortak anlamına gelir deniyor.

    Bu yanlış de il midir?

    CEVAP

    Hem de ne yanlış. Cahilce bir benzetme. Savcı, hakim, polis devletin ortakları de ildir. Devlete hizmet eden görevlilerdir. Bütün devlet memurları da böyledir. Bir savcı veya bir hakim suç işlese, o da cezalandırılır.



    Allahü teâlânın gönderdi i kanunlar da, elbette peygamberler, halifeler, kadılar ve müctehid âlimler tarafından tatbik edilir. Bunların görevlerini Allah ile ortak olmaları anlamına getirmek, dinimize ve Resulullah efendimize olan düşmanlıktan ileri gelmektedir. Hâşâ (Peygamber postacıdır, o sadece Kuranı getirip bırakmıştır, başka görevi yoktur) iddiası, peygamberim diyen Reşat Halife ile onun yolunda gidenlerin sözüdür. Bir Müslüman böyle bir şey söyleyemez.



    Resule itaat ne demektir?

    Sual: (Resule itaat, Allaha itaat demektir) mealindeki âyetler için, Peygamberin bize getirdi i Kurana itaattir, yoksa onun kendisine itaat de ildir, Peygamberin tanrısal niteli i yok, ona niye itaat edilsin. Buradaki itaat getirdiklerine itaat demektir diye tevil ediliyor.

    Bu tevil ile de peygambere postacı denmek istenmiyor mu?

    CEVAP

    Hâşâ, Peygamber efendimize tanrısal nitelik veren kimdir? Bu nasıl iftira öyle? Bu, misyonerlerin maşası 19 cuların iftirasıdır. Nitekim, Reşat Halifeye peygamber diyen 19 cu bir kâfir, aynı iddiada bulununca, Sadreddin Hoca demişti ki:

    (E er, Allaha itaat, Allahın âyetlerine itaat, Resule itaat de, onun Allahtan getirdi i âyetlere itaat ise, hâşâ o zaman âyetin anlamı, (Allahın âyetlerine ve Allahın âyetlerine itaat edin) demek olur ki, çok abestir. Hâşâ Allah abes iş yapmaz.)



    Hâşâ onların dedi i gibi olsa idi, Allah niye bu işe Resulünü defalarca karıştırsın ki? Allaha itaat edin veya Allahın gönderdi i Kurana itaat edin der, Resulüne de itaat ifadesini hiç kullanmazdı. Ahzab suresinin, (Allah ve Resulü, bir işte hüküm verince&) mealindeki 36. âyet-i kerimesi de böyledir. Resulüne yetki vermeseydi, Resulünü hiç söylemezdi. Resulü bir şeye haram veya helal demişse, vahyin yetkisine dayanmaktadır. Köpe i, aslanı, ayıyı haram etmesi, namazın rekatlarını, namazı bozanları, orucu bozanları, zekat nisabını ve buna benzer çok şeyi bu yetkiye dayanarak bildirmektedir. Üç âyet-i kerime meali:

    (O, kendili inden konuşmaz. Onun [din ile ilgili] her sözü vahiy iledir.) [Necm 3-4]



    (Peygamberin verdi ini alın, yasak etti inden sakının!) [Haşr 7]



    (İhtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklaman için ve iman eden bir kavme de hidayet ve rahmet olsun diye bu kitabı sana indirdik.) [Nahl 64]


    Kuranist denilen türediler


    [Asya Mücahitleri denilen birileri, Avrupa Kuranistlerine cevap olarak yaptıkları yorumları, mail gruplarının yanı sıra bize de göndermişler. Aynen yayınlıyoruz:]



    Biz müslüman Kuranistiz diyen misyonerler diyor ki:

    21. Asrın Müceddidi Kur'anizmdir. Kur'anizm, Hak'tan gelen yeni bilgi, ışık ve elçili in manevi şahsi ve global ismidir.

    YORUM
    Kuranizm yeni mi çıktı, eskiden de var mı idi? Kuranizm daha önce niye müceddid olmadı da 21. Asırda oluyor? Kuranizm nerede saklı idi de 14 asırdan beri ortaya çıkmadı da yeni çıktı? Bu saçmaları söyleyenin sarhoş olması lazım. İkinci büyük yanlış ise Kuranizm tabiridir. 14 asırdır hiçbir İslam âlimi bu tabiri kullanmamıştır. Bu bir bidattir. Her bidat sapıklıktır. İzmler, liberalizm, komünizm, faşizm gibi beşeri ideolojileri gösterir. Allahın koydu u nizama din denir. İzmleri insanlar kurmuştur. Dinde reformcular, genellikle şu tabirleri çok kullanırlar:
    İslam düşüncesi, İslam nazariyesi, Kuran düşüncesi, Kuran felsefesi, Kuranizm.
    Böyle söylemek, İslam âlimlerinin bildirdiklerine göre küfürdür.


    Kuranist diyor ki: Allah'ın ideolojisi Kur'anizmdir.

    YORUM

    Allah ideolojisi demek de küfürdür. İde: İnsan zihninin bir konuda sahip oldu u düşünce, tasavvur demektir. İdeoloji: Kendi içinde bütünlü ü olan düşüncelerin tamamı. Kapitalizm, komünizm, faşizm birer ideolojidir. Allah düşüncesi, Allah felsefesi, Allah ideolojisi demek küfürdür. Yani böyle söyleyenin kâfir oldu unu İslam âlimleri açıkça bildiriyor.



    Kuranist: Asrın mehdisi ortaya çıktı. Ama o dünyayı düzeltene kadar kendini gizleyecek.

    YORUM

    Aşa ıda tüp bebek halinde derken, burada ise ortaya çıktı diyorsunuz. Bu konuda İslam âlimleri sayısız eserler yazmıştır. Hiçbirisi o kendini gizleyecek dememiştir. İbni Hacer-i Mekkinin Alamat-i Mehdi, imam-ı Süyutinin El-Burhan ve imam-ı Şaraninin Muhtasar-ı Tezkire-i Kurtubi kitaplarında iki yüze yakın Hz. Mehdinin alameti bildirilmektedir. Babasının ismi kendi ismi her şey bellidir. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:

    (Mehdinin başı hizasında bir bulut olacak. Buluttan bir melek, "Bu Mehdidir, sözünü dinleyin" diyecektir.) [Ebu Nuaym]

    Peygambere mi inanalım yoksa Avrupa markalı Kuranistlere mi? Dedi imiz gibi iki yüz alameti vardır. Hiçbir alameti gizli dedi iniz kimselere de uymamaktadır.



    Kuranist: Lenin, Stalin, Karl Marx ve Darwin gibi inkârcı ve materyalistler "Büyük Deccal"i temsil der. Ehl-i sünnet kabullerine uysun uymasın bu bir vakıa de il mi?

    YORUM
    Dinde ehli sünnet ölçü de il mi? Siz ehli sünnet de ilsiniz öyle mi? Buna intakı hak derler. Stalinin ve Leninin büyük deccal oldu unu kim söyledi size? Deccalin vasfını Resulullah bildirmedi mi? Siz Resulullaha mı inanıyorsunuz, yoksa misyonerlere mi?

    Kuranist: 21. Asrın deccalı da İsrail'den çıkacaktır.
    YORUM
    Siz hep gaybdan haber veriyorsunuz. Kuranda Allahtan başka gaybı kimse bilmez buyuruluyor. Siz nasıl biliyoruz diyorsunuz? Sizin kitabınız ayrı mı?


    Kuranist: Şeytan Âdeme secde etmemekle, âciz olmayan Allahı bir manada- aciz bıraktı.

    YORUM
    Şeytan Allahı nasıl aciz bırakabilir? Müslüman iseniz, bu söz için tecdidi iman gerekir.

    Hz. İsaya tüp bebek diyenler
    Kuranistler diyor ki: Allah'ın ilham etmesi ve dinsel ve bilimsel işaretlerin göstermesine göre 1990da Hz. İsa yeryüzünde tüp bebek olarak bedenlenip ve gökten ruh olarak cismine binip 2020de ortaya çıktıktan sonra, 2060da dünyamızı terk edecektir.

    YORUM
    Hz. İsanın 1990da tüp bebek olarak büyüdü ü hangi kitapta yazıyor? Bu kadar safsata olur mu hiç? Demek 18 yıl sonra dünyaya gelecek? Siz Yehovacı mısınız veya hangi misyonersiniz?

    Kuranist: Avrupa ve Amerika'daki tüp bebeklerden birisi Hz.İsa olacaktır.
    YORUM
    Sizde hiç Allah korkusu yok mu? Tüp bebek, bir yumurta ve bir spermden meydana gelir. Bu tüp bebe in yumurtasını kim verdi, spermini kim verdi? Yahudiler hâşâ ona piç dedi, ama sizin iftiranız Yahudiden de daha kötüdür. Hz. İsa gökten inmeyecek mi? Bu tüp bebe i nereden çıkardınız?


    Kuranist: Sperm Bankası'ndan bir erkek bir de kadın tohumu alınır. Bu tohum kiralık bir anneye aşılanır. Alın size Hz.İsa olacak annesiz ve babasız bir çocuk!

    YORUM
    Hâşâ böyle do an çocuk piç olur. Hem buna Hz. İsa nasıl denir? O spermin sahibi yok mu? O yumurtanın sahibi yok mu? Bilinmeyince anasız babasız İsa mı denir? Kuranda açıkça onu gö e kaldırdık diyor. Sen niye tüp bebek yapmaya çalışıyorsun?


    Kuranist: Kim bilir bu halde meydana getirilip kiliseye bırakılan kaç tane çocuk vardır. İşte Hz. İsa da bu çocuklardan birisi olacak. İşte böyle haberleri ancak Allah'tan bilgi, ışık ve elçilik alanlar verebilir.

    YORUM

    Allah İsa gökten inecek diyor, siz kiliseden tüp bebek olarak bir Hıristiyan tohumu olacak diyorsunuz. Siz Yahudiden de kötüsünüz. Onların kesti i hayvan yenir, sizinkiler leş olur.



    Kuranist: Müslümanlıkla Hıristiyanlı ın yani iki dinin birleştirilmesi niye mümkün olmasın ki?

    YORUM
    İki farklı din birleşmez. E er Hıristiyanlar Müslüman olacak deniyorsa, buna iki dinin birleşmesi denmez. Hıristiyanlar Müslüman olacak denir. Global diyalogcular onları Müslüman etmek istemiyor iki dini, hatta üç dini birleştirecekler. İki veya üç din birleşince ortaya çıkan karışıma ne isim verilecek?


    Kuranist: Avrupa ve Amerikan halkı, kâfir bir millet de il, dâvete muhtaç bir ümmettir.

    YORUM
    Yani Hıristiyanlar kâfir de il öyle mi? Davete muhtaç kâfirlerdir. Diyelim davet ettik Müslüman oldular. Ama daha önce kâfir de il miydiler? Kâfire kâfir denmez mi? Nasıl bir misyonerlik bu?


    Kuranist: Hem bu zamandaki Hıristiyan oldu u kabul edilen milletler dahi bugün tam Hıristiyan de ildir. Gerçek Hıristiyanlık ile, bozulmuş Hıristiyanlık arasında beklemektedir.

    YORUM
    İslamiyet gelince artık Hıristiyanlık kalır mı? (Allah indinde hak din ancak İslamdır) âyetine inanmıyor musunuz? Gerçek Hıristiyanlık hak mı idi? Hak idiyse, hak din var iken Allah niye İslamiyeti gönderdi? Niye hak din ancak İslamiyettir dedi?


    Kuranist: Meryem o lu Hz. İsa, babasız olarak tüp bebek mucizesi ile meydana gelmiştir.

    YORUM
    Tüp bebekteki sperm nereden geldi? Siz Kuranı yalanlamakta Yahudileri de geçtiniz. Kuran diyor ki:
    (İffetini korumuş olan, İmran kızı Meryeme ruhumuzdan üfledik.) [Tahrim 12]
    Allah ona üfledik diyor, siz ise tüp bebek diyorsunuz, Allahın bildirdi ini aksini söylemek elçilik mi, dinsizlik mi? Allah Ol deyince olur. Hâşâ niye tüp bebe e ihtiyaç duysun ki?



    Hadis-i şerifleri inkâr


    Sual: Misyonerlere aldanan bir genç, Bir tek hadisin bile sahih oldu unu söylemek mümkün de ildir. Çünkü ne hadisi söyleyen peygamberi, ne de, onu nakleden sahabeyi gördük, yanında de ildik. Bu bakımdan bir hadisin do ru oldu unu söylemek yanlış olur. Mesela Buhari ve Müslimin rivayet etti i beş vaktin namazın farz oluşu ile ilgili hadis, di erleri gibi uydurmadır. E er Muhammed Musadan üstün ise, onun tavsiyesine nasıl uyar? diyor.

    Buna nasıl cevap verebiliriz?

    CEVAP

    Yukarıdaki iddiaları yapan maksatlı de ilse, zır cahildir. Bu kimse, Peygamberi de, sahabeyi de, âlimleri de hakkıyla bilmiyor. Tevatürden, icmadan, hadis ilminden haberi yok. Bilmedi i bir şeyi, bir peygamber bir başkasına sorabilir. Bundan da haberi yok. Musa aleyhisselam ulül azm, büyük bir resuldür. Buna ra men, bilmedi i ilimleri ö renmek için, bir kimseden yardım istedi i Kuran-ı kerimde bildiriliyor. İşte âyet-i kerimeler:

    (Bu arada ikisi [Hz. Musa ile arkadaşı], katımızdan kendisine bir rahmet verdi imiz ve kendisine ilim ö retti imiz kullarımızdan birini buldular. Musa ona, sana ö retilen [gayblarla ilgili] ilimden, do ruyu bulmama yardım edecek bir bilgi ö retmen için sana tâbi olmak istiyorum, dedi. O, Sen benim yaptıklarıma dayanamazsın, esasını bilmedi in bir şeye nasıl dayanabilirsin? dedi. Musa, inşallah, beni sabredici olarak bulursun dedi.) [Kehf 65 - 69]



    Kitap sahibi bir peygamber, herhangi bir kimseden bilgi almak istedi ine göre, Peygamber efendimizin Hz. Musanın tecrübesine istinaden yaptı ı tavsiyesine uyması yadırganmamalıdır. Bu hadis-i şerif, Buhari ve Müslim gibi dinimizin en kıymetli iki hadis kitabında yer almaktadır. Bu iki kitaba inanılmazsa, din yıkılmış olur. Çünkü bu iki kitabın do ru olmasında İCMA hasıl olmuştur. İcma, âlimlerin sözbirli idir. E er İcmaya inanılmazsa Kurana da inanılmaz. Ayrıca namazın nasıl kılınaca ı, namazın farzları, vacibleri, mekruhları, sünnetleri, namazı bozanları Kuran-ı kerimden anlamak mümkün de ildir. Daha bir çok konunun hepsini Peygamber efendimiz açıklamıştır. Resulullah efendimizin açıklaması olmadan bunları bilmek mümkün de ildir.



    Medarik tefsirinde, Nisa suresinin (Müminlerin [itikad ve ameldeki] yolundan yarılan Cehenneme gider) mealindeki 115. âyet bildirildikten sonra, (Kitab ve sünnetten ayrılmak gibi icmadan da ayrılmak caiz de ildir) buyuruluyor. Beydavide, aynı âyetin tefsirinde (Bu âyet, icmadan ayrılmanın haram oldu unu göstermektedir) buyuruluyor.



    İmam-ı Ahmedin bildirdi i, (Ümmetim dalâlet üzerinde sözbirli i yapmaz) hadis-i şerifi de gösteriyor ki, Ehl-i sünnet âlimlerin söz birli i ile bildirdiklerinin hepsi do rudur.



    İbni Sebe diyor ki: Kuranı toplayan Eshab, ona ilave ve çıkarma yaptı. Biz Kurana inanmayız. (Bu Kuranı Allah indirdi korumasını o yapar) diye bir âyet uydurmuşlar. Yok, biz ibni Sebe yahudisi gibi de iliz deyip, e er Kurana inanılıyorsa, Eshab-ı kiramın hepsinin Cennetlik oldu una da inanmak gerekir. Onların rivayet ettikleri hadislerin de do ru oldu una inanmak gerekir. Kuranı bildirdikleri gibi hadisleri de onlar bildirdi. Bunlardan birisini kötülemek, bir dedi ine inanır, di er dedi ine inanmam demek, dini yıkmanın, İslamiyete inanmıyorum demenin kamufle edilmiş şeklidir. Hadis âlimlerini, yalancı, cahil ve din düşmanı bilmek ne kadar yanlıştır. Buhari ve Müslim gibi âlimlere uymak gerekir. Çünkü Kuran-ı kerimde (Bilmiyorsanız zikir ehline [âlimlere] sorun) buyuruluyor. (Nahl 43)


    Kurana da inanmayanlar


    Sual: Misyonerlere aldanan genç yine diyor ki: Yalnız Allaha uymak gerekir. Beşer hata eder. Hatalıya uyan do ruyu bulamaz. Peygamber de beşerdi, Allah onu çeşitli âyetlerle azarlamıştır. Ondan hadis nakleden Eshaba zaten uyulmaz. Bir tek hadisin bile sahih oldu u söylenemez. Hadisten kaynak olmaz. Kuran eksik de ildir. Allah bir şeyi eksik bırakmamıştır. Peygamber kim oluyor da, açıklama adı altında Kuranın eksi ini tamamlıyor?

    Buna nasıl bir cevap verebiliriz?

    CEVAP
    Misyonerler, çeşitli isimler altında Müslümanlı a saldırıyorlar. Maalesef kendilerine taraftar da bulabiliyorlar. Bunlar kıyamet alametidir. İnsanlar bozulacak, herkes dinsizleşecek ve ondan sonra kıyamet kopacaktır. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
    (Allah diyen bir Müslüman kaldı ı müddetçe kıyamet kopmaz.) [Müslim]



    Böyle sözleri söyleyenler Kurana da inanmıyorlar ki. Kuran-ı kerimde, yalnız Allaha uyun denmiyor, Resulüne de uyulması emrediliyor. İşte âyet-i kerimeler:

    (De ki, bana uyun ki, Allah da sizi sevsin, günahlarınızı affetsin. De ki, Allaha ve resulüne uyun! [uymayıp] yüz çevirirlerse, [kâfir olurlar] Elbette Allah kâfirleri sevmez.) [Al-i İmran 31, 32]



    (Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.) [Nisa 13,14]

    (İhtilaflı bir işin hükmünü Allahtan [Kurandan] ve Resulünden [Sünnetten] anlayın!) [Nisa 59]



    (Biz her peygamberi kendisine itaat edilsin diye gönderdik.) [Nisa 64]

    (Resule itaat eden, Allaha itaat etmiş olur.) [Nisa 80]



    (Allah ile resullerinin arasında farklı bir yol tutmak isteyenler kâfirdir.) [Nisa 150,151]

    (O ümmî Peygamber, temiz şeyleri helâl, pis, çirkin şeyleri haram kılar.) [Araf 157]



    (Ona uyun ki, do ru yolu bulasınız!) [Araf 158]

    (Allaha ve Resulüne itaat edin!) [Enfal 20]



    (Allaha ve Resulüne karşı gelen, bilsin ki, Allahın azabı çok şiddetlidir.) [Enfal 13]

    (İhtilafa düşülen şeyleri açıklayasın diye bu kitabı sana indirdik.) [Nahl 64]

    (Kur'anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]



    (Aralarında hüküm verilmek üzere Allaha ve Peygambere ça ırıldıkları vakit, Müminler, İşittik, itaat ettik derler, işte kurtuluşa erenler bunlardır.) [Nur 51]



    (Allah ve Resulü, bir işte hüküm verince, artık inanmış kadın ve erke e, o işi kendi iste ine göre seçme hakkı kalmaz. Allaha ve Resulüne karşı gelen, apaçık sapıklıktadır.) [Ahzab 36]



    (O, [Resul] vahiyden başka söylemez.) [Necm 3,4]

    (Resulümün verdi ini alın, yasakladı ından da sakının!) [Haşr 7]



    Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:

    (Kurandan başka şeye uymayız diyenler çıkacak.) [Ebu Davud]

    (Hadisi bırak, Kurana bak diyerek bana inanmayanlar çıkacak.) [Ebu Yala]



    (Kurandan başka delil kabul etmem diyenler çıkacak.) [Ebu Davud]

    (Sünnetimden yüz çeviren benden de ildir.) [Müslim]



    (Bana uyan Cennete girer, isyan eden Cennete giremez.) [Buhari]

    (Peygamberin haram kılması, Allahın haram kılması gibidir.) [Tirmizi]


    Bunlar Kuran-ı kerime inanmıyorlar

    Sual: Kurandan başka delil var mıdır?
    CEVAP
    Mezhepsizler, dindeki dört delilin ikisini kabul etmeyip Kitap ve Sünnetten başka delil yok diyorlar. Mezhepsizleri de geride bırakan türediler, Kitap ve Sünnet tâbirine bile saldırıp, Kurandan başka bir sünnet adı altında din çıkarmak İslamı yıkmaktır, Peygamber Kuranı getirmekle işi bitmiştir, o bir postacıdır diyerek Sünneti Kurandan farklı bir şey gibi göstermeye çalışıyorlar.


    Yalnız Kuran diyenler, kesinlikle Kuran-ı kerime inanmıyorlar. İslamiyeti yıkmak için inanmış gibi görünüyorlar. Bunların başında İgnaz Goldziher, Shacht gibi Oryantalist denilen gayri müslimler gelir. Hıristiyanların çıkardı ı bu akıma kapılıp biz de resulüz diyenlerden Hintli Mirza Gulam Ahmet ile Mısırlı Reşat Halife ve daha başka zındıklar vardır. Reşat Halifenin kurdu u on dokuzcular bâtıl dinini savunanlar da yalnız Kuran diyor, Sünneti inkâr ediyorlar.



    Dindeki dört delilden üçü inkâr edilince, herkes kendi anladı ını do ru kabul edecek ve böylece insan sayısı kadar din meydana gelecek, bir kaos yaşanacak ve nihâyet din yıkılacaktır. Fakat bu dini yıkmaya muvaffak olamayacakları Kuran-ı kerimde bildirilmektedir:



    (Onlar, a ızları ile Allahın nurunu [Kuran, Sünnet, icma ve kıyastan meydana gelen Allahın dinini] söndürmeye yelteniyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de, Allah nurunu [dinini] tamamlayacaktır.) [Saf 8]



    Yalnız Kuran diyenler, Kurandaki İslam diyenler, utanmadan yalan söylüyorlar. Sözlerinde zerre kadar samimiyet yoktur. Kurana inanmalarında samimi olsalardı, âyetlere inanırlardı. Allah yalnız Kuran mı diyor? Allahü teâlâ, (Resulüme uyun, onun bildirdi i her şeyi kabul edin, haram ettiklerinden sakının, Resule uyan bana uymuş olur. Ona isyan eden bana isyan etmiş olur. Onun sözleri vahye dayanır. Onun sözünü benim sözüme aykırı görenler ve Allahın yolu ile Peygamberin yolunu birbirinden ayırmak isteyenler kâfirdir) buyurmuyor mu?



    İşte âyet-i kerime mealleri:

    (Resulümün verdi ini alın, yasakladı ından da sakının!) [Haşr 7]

    (O, [Resulüm] vahiyden başkasını söylemez.) [Necm 3,4]



    (Resulüme uyun ki, do ru yolu bulun!) [Araf 158, Nur 54]

    (Resule itaat eden, Allaha itaat etmiş olur.) [Nisa 80]



    (Allaha ve Resulüne karşı gelen, apaçık bir sapıklıktadır.) [Ahzab 36]

    (Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.) [Nisa 13,14]



    (İhtilaflı bir işin hükmünü Allahtan [Kurandan] ve Resulünden [Sünnetten] anlayın!) [Nisa 59]

    (O Peygamber, güzel şeyleri helal, çirkin şeyleri haram kılar.) [Araf 157]



    (Kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram etti i şeyi haram tanımayan ve hak dini [İslamiyet'i] din edinmeyen kimselerle; zelil bir halde kendi elleriyle [boyun e erek] cizye verinceye kadar savaşın.) [Tevbe 29]



    (Biz her peygamberi kendisine itaat edilsin diye gönderdik.) [Nisa 64]



    (Aralarında hüküm verilmek üzere Allaha ve Peygambere ça ırıldıkları vakit: İşittik, itaat ettik demek, ancak müminlerin sözüdür, işte kurtuluşa erenler onlardır.) [Nur 51]



    (Allaha ve Resulüne karşı gelen, bilsin ki, Allahın azabı çok şiddetlidir.) [Enfal 13]



    (Allaha ve Resulüne uyun. [uymayıp] yüz çeviren [kâfirdir] Allah da kâfirleri sevmez.) [Al-i İmran 32]



    (Allah ile resullerinin emirlerini birbirinden ayırıp ikisi arasında bir yol tutmak isteyen kâfirdir.) [Nisa 150,151]



    Kuranda, (yalnız Kurana uyun) denmiyor, (Allaha ve resulüne uyun) deniyor. Resulünü devreden çıkaran, Kuranın açıklaması olan hadisleri delil saymayan, Kuranın ifadesi ile kâfir olur.
#06.09.2005 19:28 0 0 0
  • Konu: İLAHİLER
    Abdest Aldı ın Zaman ilahisi

    Dökülür bedede cümle günahlar
    Namaz işin abdest aldı ın zaman
    İki melek iki yanında durur
    Sabah namazım kıldı ın zaman

    Dahi namazım terketme sakın
    İsterisen ola imanın bütün
    Hak kulum der sana Rasül ümetim
    Ö le namazım kaldı ın zaman

    Gökten yere iner bütün melekler
    Meleklere müştak olur felekler
    Kabul olur anda bütün dilekler
    İkindi namazın kıldı ın zaman

    Cennet bahçesin! Hak kendi bezer
    Şad olur müminler içinde gezer
    Kiramen Katibin sevabın yazar
    Akşam namazım kıldı ın zaman

    Bu namazdır müminlerin bura ı
    Hak teala yakın eder ıra ı
    Cenneti ala olur anın dura ı
    Yatsı namazım kıldı ın zaman

    Ecel yastı ına koyunca başın
    Dökülür gözünden kan ile yaşın
    İman Kuran olur senin yoldaşın
    Azraile canın verdi in zaman
#06.09.2005 19:25 0 0 0
  • Konu: İLAHİLER
    Gülme Gülme A la Gönül


    1
    Bir garibsin şu dünyada
    Gülme gülme a la gönül
    Derdin dahi çoktur senin
    Gülme gülme a la gönül 3
    Ebubekir sıddık veli
    O'dur peygamberin yari
    Hani Ömer, Osman, Ali
    Gülme gülme a la gönül 5
    Birgün ola ecel gele
    Kullar kullu unda kala
    Cümle mahluk toprak ola
    Gülme gülme a la gönül
    2
    İşi gücü cevru cefa
    Dünya kime kıldivefa
    Hani Muhammed Mustafa
    Gülme gülme a la gönü 4
    Onlar cihane geldiler
    Hep gittiler kalmadılar
    Gülmediler a ladılar
    Gülme gülme a la gönül 6
    Aşık Yunus söyler sözü
    Kanlı yaşlar döker gözü
    E er yazın e er gözün
    Gülme gülme a la gönül
#06.09.2005 19:25 0 0 0
  • Konu: İLAHİLER
    Gel Gör Beni Aşk Neyledi



    1
    Ben yürürem yane yane
    Aşk boyadı beni beni kane
    Ne akılem ne divane
    Gel gör beni aşk neyledi
    Derde giriftar eyledi 2
    Gah eserim yeller gibi
    Gah tozarım yollar gibi
    Gah coşarım seller gibi
    Gel gör beni aşk neyledi
    Derde giriftar eyledi 3
    Ben Yunus-i bi-çareyim
    Dost elinden avereyim
    Baştan aşa a yareyim
    Gel gör beni aşk neyledi
    Derde giriftar eyledi
    Gelin Allah Diyelim



    1
    Gelin Allah Diyelim
    Kalpten pası silelim
    Alemleri seyredelim
    Allah Allah dedikçe
    2
    Nerde tehvid çekilir
    Melekler saf saf gelir
    Hepsi tekbir getiriri
    Allah Allah dedikçe
    3
    Zikr-i Hakk'a başlandı
    İsm-i Celal hızlandı
    Arş-ı ala sallandı
    Allah Allah dedikçe
    4
    Gönüller şadan olur
    Kaygudan azad olur
    Can mülke abad olur
    Allah Allah dedikçe
#06.09.2005 19:24 0 0 0
  • Konu: İLAHİLER
    Bizden Selam Götürün



    1
    Ya an Nur-i Hüdaya
    Merve ile Safa'ya
    Muhammed Mustafa'ya
    Bizden selam götürün
    2
    Yalvarıp Rabbimize
    Dualar edin bize
    Muazzam Kabe'mize
    Bizden Selam götürün 3
    Her yönelen Allah'a
    Çıkar nurlu sabaha
    Al-i Rasülullah'a
    Bizden selam götürün
    4
    Girersiniz ihrama
    El sürmeden harama
    Sahabe-i Kiram'a
    Bizden selam götürün 5
    Lebbeyk deyip boyuna
    Koşun zemzem suyuna
    Beni Haşim soyuna
    Bizden selam götürün
    6
    Mekke ile Medine
    iki eşsiz hazine
    Cihanyar-ı güzine
    Bizden selam götürün 7
    Kavrulan açık başa
    Öpülen siyah taşa
    Gözlerden akan yaşa
    Bizden selam götürün
    8
    Yetişir Cemal gayri
    Çok sözün yoktur hayrı
    Hüccaca ayrı ayrı
    Bizden selam götürün
    Bizleri de Mahrum Eyleme



    1
    Durmaz yanar vücudum Allah
    Bizleri de mahrum eyleme Allah
    Sensin benim maksudum Allah
    Bizleri de mahrum eyleme Allah 2
    Gül bülbülün ormanı Allah
    Ver derdime dermanı Allah
    Şükür erdik bugüne Allah
    Bizleri de mahrum eyleme Allah 3
    Halas eyle narından Allah
    Ayırma didarından Allah
    Cennette cemalinden Allah
    Bizleri de mahrum eyleme Allah 4
    Kandiller yana yana Allah
    Dervişler döne döne Allah
    Son nefeste imanından Allah
    Bizleri de mahrum eyleme Allah
#06.09.2005 19:24 0 0 0
  • Konu: İLAHİLER
    Taştı Rahmet Deryası


    1
    Taştı rahmet deryası
    Gark oldu cümle asi,
    Dört kitabın manası:
    La ilahe illallah.
    2
    Budur manasının hası
    Siler kalbinden pası
    İsm-i a'zam duası
    La ilahe illallah.
    3
    Gönül burcundan do ar,
    Aleme rahmet ya ar
    Hakk'ın birli i ö er
    La ilahe illallah.

    4
    Kitaplarda yazılıdır,
    Gönüllerde gizlidir.
    Söylenecek söz budur;
    La ilahe illallah.
    5
    Cennetten çıktı Adem,
    Dünyaya bastı kadem,
    Bunu der idi müdam:
    La ilahe illlallah.
    6
    Erenlerin bura ı,
    Yakın eder ıra ı,
    Arşın kürsün dire i
    La ilahe illallah.

    7
    Gönüllere yol eyler.
    Da ı taşı kül eyler,
    Sultanları kul eyler,
    La ilahe illallah.
    8
    Yunus da bunu dedi,
    Yanar yürek aşk oldu.
    Mevla'nın güzel adı
    La ilahe illallah.
    Vahid Vahid Ya Vahid



    1
    Akıl ermez işine
    Rastlanamaz işine
    Nihayet yok aşına
    Vahid Vahid ya Vahid
    2
    Muradısın her erin
    Zamanı yok, yok yerin
    Her şeyler sende derin
    Vahid Vahid ya Vahid
    3
    Ey biricik bir tek-bir!
    Her şey getirir tekbir!
    Ruhun virdi Vahiddir
    Vahid Vahid ya Vahid
    4
    Ruh ki şevke nazırdır
    Şevk de ona hazırdır
    İkisi bir Hızırdır
    Vahid Vahid ya Vahid
    5
    Meded ey vahid bana
    Özdamar hayran sana
    Derdin dermandır ona
    Vahid Vahid ya Vahid
#06.09.2005 19:24 0 0 0
  • Konu: İLAHİLER
    Seyrettim Muhammedi



    1
    Seyrettim Muhammedi, do muş nurlar içinde
    Yerlere göklere ruşen oldu, yatar kundak içinde
    2
    Do uran ana hayran, melekler eder bayram
    Hakkın didârın seyreder kundak içinde
    3
    Ba lamışlar elini, kimse bilmez halini
    Zikre vermiş dilini, söyler kundak içinde
    4
    Yakın olur uzaklar, kabul olur dilekler
    Ümmeti için minnet eyler kundak içinde
    5
    Adın koymuşalr Ahmed, ezelinden Muhammed
    Ümmeti için minnet eyler kundak içinde
    6
    Hakk'a vermiş özünü, sürmelemişler gözünü
    Gördüm ânın yüzünü parlar kundak içinde
    Seyreyleyip Yandım



    1
    Seyreyleyip yandım mah cemalini
    Nur kundak içinde yatar Muhammed
    Canımın cananısın yâ Muhammed
    Nur kundak içinde yatar Muhammed
    Canımın cananısın yâ Muhammed
    2
    Kevser dudakların bilmem ne söyler
    Hulusi kalbiyle hakkı zikreyler
    Daha tıfıl iken ümmetin diler

    Nur kundak içinde yatar Muhammed
    Canımın cananısın yâ Muhammed
    3
    Bildim Odur iki cihan serveri
    Allahın Habibi, son peygamberi
    Odur yerin ö ün şemsi kameri

    Nur kundak içinde yatar Muhammed
    Canımın cananısın yâ Muhammed
#06.09.2005 19:23 0 0 0
  • Konu: İLAHİLER
    Sensin Yâ Resulâllah



    1
    Sadr-ı cem'il mürselin
    Sensin yâ Resulâllah
    Rahmeten-lil-alemin
    Sensin yâ Resulâllah
    2
    Nûrun sırâc-ı vehhâc
    Âlemler sana muhtac
    Sahibü tac-ı mi'rac
    Sensin yâ Resulâllah
    3
    Ayinei rahmani
    Nur-ı pak-i sübhani
    Sırrı Seb'el-mesani
    Sensin yâ Resulâllah
    4
    Şahidün Leyl-ü isra
    "Subhan ellezi esra"
    Mazhar-ı nur-i esma
    Sensin yâ Resulâllah
    5
    Ey menba-ı lütf-ü cud
    Yerin Makam-ı Mahmud
    Yaradılmışken maksud
    Sensin yâ Resulâllah
    6
    Canlar için canan
    Ma'den ilm u irfan
    Ceddim ve pirim sultan
    Sensin yâ Resulâllah
    7
    Açan rah-ı tevhidi
    Bulan sırı tefridi
    Hüdayi'nin ümidü
    Sensin yâ Resulâllah

    Sevdim Seni


    1
    Sevdim seni hep canlara cânân diye sevdim,
    Bir ben de il, âlem sana kurbân diye sevdim.
    Ecrâm-u felek, levh-u kalem mest-i nigâhın,
    Dîddârına âşık Ulu Yezdân diye sevdim...
    2
    Mahşerde nebîler bile senden meded ister,
    Gül yüzlü melekler sana hayrân diyesevdim...
    Aşkın ile buhurdan gibi tütmede bu kalbim,
    Sensiz bana Cennet bile hicrân diye sevdim...
    3
    Tâ Arş'a çıkar her gece âşıkların âhı,
    Asilere lûtfun yüce fermân diye sevdim...
    Da kalbime bir lâhzacık ey nur-i dilâra,
    Sevdânı gönül derdine dermân diye sevdim.
    4
    Bülbül de senin ba rı yanık âşık-ı zârın,
    Feryâd bütün âteş-i sûzân diye sevdim...
    Hûriler ezelden beri şeydâ-yi cemâlin,
    Yanmıştı sana "Yusuf-ı Ken'ân" diyesevdim...
    5
    Evlâd'ü ıyalden geçerek Ravzâna geldim
    Evsafını medh etmede Kur'an diye sevdim.
    "Kıtmîr"inim ey şâh-ı Rüsûl kovma kapıdan,
    Alemlere rahmet dedi Rahmân diye sevdim..
    Şeydâ kuluna eyle nazar merhametinle,
    Bir lâhza nazar en büyük ihsân diye sevdim..
#06.09.2005 19:23 0 0 0